En güzel isimler Allahındır. Ona o güzel isimleriyle dua edin ve Onun
isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına
çarptırılacaklardır. (Arâf, 7/180)
Esmâ-i Hüsnâ; yüce Rabbimizin en güzel ve en mükemmel olan niteliklerine,
özelliklerine delâlet eden isimleri anlamına gelir. Bu anlamda gerek Kuran-ı
Kerimde ve gerekse hadis-i şeriflerde Allaha nispet edilen yüzlerce isim yer almaktadır.
Esmâ-i Hüsnâ deyimi geniş anlamıyla bütün bu isimleri ve sıfatları içine almakla
birlikte terim olarak daha ziyade Hz. Peygamber (s.a.s)in Allahın doksan
dokuz isminin bulunduğunu, bunları ezberleyip benimseyen kimselerin cennete gireceğini
müjdelediği (Buhârî, Daavât, 68, Tevhîd, 12; Müslim, Zikir, 5,6) hadisinde zikredilen;
doksan dokuz ismi kapsadığı kabul edilmektedir. Ancak, Allaha nispet edilen 99
ismin bir bir sayıldığı rivayetlerde ise birbirinden farklı isimler yer almaktadır. Örneğin;
Tirmizî (Daavât, 83) ve İbn Mâcenin (Duâ, 10) rivayetlerinde doksan dokuz
ismin verildiği listede birbirinden farklı isimler bulunmaktadır. Bu sebeple, bazı
hadis bilginleri, zikredilen iki ayrı rivayetteki listenin hadisin aslından olmadığını,
râvinin kişisel tespiti sonucu bu listeyi oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrıca, bu
rivayetlerde geçen isimlerin bazıları Kuran-ı Kerimde bulunmasından hareketle İbn
Hacer el-Askalânî, Kuran-ı Kerimdeki isimlerden yeni bir doksan dokuz esmâ-i
hüsnâ listesi oluşturmuştur. (Bu listelerin tamamı için bk. Bekir Topaloğlu, Esmâ-i hüsnâ
mad., DİA, XI/404-418.)
Mealini vermiş olduğumuz âyet-i kerimede; En güzel isimler Allahındır. Şu hâlde
in san, bu isimlerle Allaha yakarışta bulunmalı, yalnız Allaha verilebilecek olan bu
güzel isimleri Ondan başkasına vermemeli, yani başka hiçbir şeyi Ona denk tutmamalıdır.
Fakat insanlar arasında bu isimler hakkında inkâra sapanlar da maalesef
mevcuttur. Âyette; bu şekilde tavır sergileyen kişiler kınanarak onların bu kötü niyetli
tutumlarının cezasını görecekleri uyarısında bulunulmaktadır (Kuran Yolu, 2/497).
Cenab-ı Hakkın bu en güzel isimleri arasında rahîm, kerîm, latîf, raûf, azîz,
celil, melik gibi bazı isimler vardır ki bunların günümüzde insanlara da sıfat olarak
verildiği görülmektedir. Bu itibarla bu isimlerin, insanlara iyi niyetli olarak verilmesi,
ayetin uyarılarından istisna tutulur. Ancak Zat-ı ilahiye has Allah, Rahman,
Hâlik, Kuddüs, Rezzak, Muhyî, Mümit, Malikül-Mülk, Zül-Celal-i vel-İkram gibi
isimler Allahtan başkasına ad olarak konulamaz. Bu sebeple, bu gibi isimlerin bir
varlığa kullanılması başına abd kelimesiyle birlikte mümkün olabilir.
O halde biz insanlar, Allahın bu güzel isimleriyle Rabbimize yalvarmalı, Ona
yakarışta bulunmalıyız. Ona dua ederken, bir derdimizi, bir sıkıntımızı arz edip
Ondan yardım talep ederken bu isimlerle çağırmalı, bu güzel isimlerle Ona iltica
etmeliyiz. Yâni Ona hangi konuda dua edeceksek o konuyla alâkalı ismini dile getirerek
dua etmeliyiz. Eğer Rabbimizden isteyeceğimiz şey, kusurlarımızın affı ise o
zaman ya Rahmân! ya Rahîm! Bizi affet, bizi bağışla diye; eğer konu ayıplarımızın
ve kusurlarımızın örtülmesi ise, ya Ğaffar! ya Settar! diye, eğer konu rızık ise ya
Rezzak! diye, eğer şifa konusu ise ya Şafi! diye, eğer bir tehlikeden korunma konusu
ise ya Hafız! gibi isimlerle Ona dua etmeli ve Onu imdadımıza çağırmalıyız.
Bu konuda etkin ve yetkin olanın sadece O olduğuna iman edip isimleri konusunda,
göklerde ve yeryüzünde asla kendisine benzerlerin olmadığına iman etmeliyiz.
Yalnız Allaha has olan bu güzel isimleri Ondan başkasına asla vermemeli, başka
hiçbir şeyi Ona denk tutmamalıyız.
Esma-i Hüsnâda bulunan bütün güzel isimler arasında ALLAH lafz-ı celalinin
ise çok özel ve diğer isimleri de bünyesinde barındıran en kapsamlı olması nedeniyle
ALLAH isminin diğer isimler arasında müstesna bir yeri bulunmaktadır. İşte bu
nedenle yüce Allahın isimlerinden bizim talebimiz olanı ifade edeni hatırlayamadığımız
zaman da ALLAH ismiyle dua edebiliriz.
KAYNAK: Kur'an'dan Oğütler (Diyanet İşleri Yayınları)
isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına
çarptırılacaklardır. (Arâf, 7/180)
Esmâ-i Hüsnâ; yüce Rabbimizin en güzel ve en mükemmel olan niteliklerine,
özelliklerine delâlet eden isimleri anlamına gelir. Bu anlamda gerek Kuran-ı
Kerimde ve gerekse hadis-i şeriflerde Allaha nispet edilen yüzlerce isim yer almaktadır.
Esmâ-i Hüsnâ deyimi geniş anlamıyla bütün bu isimleri ve sıfatları içine almakla
birlikte terim olarak daha ziyade Hz. Peygamber (s.a.s)in Allahın doksan
dokuz isminin bulunduğunu, bunları ezberleyip benimseyen kimselerin cennete gireceğini
müjdelediği (Buhârî, Daavât, 68, Tevhîd, 12; Müslim, Zikir, 5,6) hadisinde zikredilen;
doksan dokuz ismi kapsadığı kabul edilmektedir. Ancak, Allaha nispet edilen 99
ismin bir bir sayıldığı rivayetlerde ise birbirinden farklı isimler yer almaktadır. Örneğin;
Tirmizî (Daavât, 83) ve İbn Mâcenin (Duâ, 10) rivayetlerinde doksan dokuz
ismin verildiği listede birbirinden farklı isimler bulunmaktadır. Bu sebeple, bazı
hadis bilginleri, zikredilen iki ayrı rivayetteki listenin hadisin aslından olmadığını,
râvinin kişisel tespiti sonucu bu listeyi oluşturduğunu ileri sürmüşlerdir. Ayrıca, bu
rivayetlerde geçen isimlerin bazıları Kuran-ı Kerimde bulunmasından hareketle İbn
Hacer el-Askalânî, Kuran-ı Kerimdeki isimlerden yeni bir doksan dokuz esmâ-i
hüsnâ listesi oluşturmuştur. (Bu listelerin tamamı için bk. Bekir Topaloğlu, Esmâ-i hüsnâ
mad., DİA, XI/404-418.)
Mealini vermiş olduğumuz âyet-i kerimede; En güzel isimler Allahındır. Şu hâlde
in san, bu isimlerle Allaha yakarışta bulunmalı, yalnız Allaha verilebilecek olan bu
güzel isimleri Ondan başkasına vermemeli, yani başka hiçbir şeyi Ona denk tutmamalıdır.
Fakat insanlar arasında bu isimler hakkında inkâra sapanlar da maalesef
mevcuttur. Âyette; bu şekilde tavır sergileyen kişiler kınanarak onların bu kötü niyetli
tutumlarının cezasını görecekleri uyarısında bulunulmaktadır (Kuran Yolu, 2/497).
Cenab-ı Hakkın bu en güzel isimleri arasında rahîm, kerîm, latîf, raûf, azîz,
celil, melik gibi bazı isimler vardır ki bunların günümüzde insanlara da sıfat olarak
verildiği görülmektedir. Bu itibarla bu isimlerin, insanlara iyi niyetli olarak verilmesi,
ayetin uyarılarından istisna tutulur. Ancak Zat-ı ilahiye has Allah, Rahman,
Hâlik, Kuddüs, Rezzak, Muhyî, Mümit, Malikül-Mülk, Zül-Celal-i vel-İkram gibi
isimler Allahtan başkasına ad olarak konulamaz. Bu sebeple, bu gibi isimlerin bir
varlığa kullanılması başına abd kelimesiyle birlikte mümkün olabilir.
O halde biz insanlar, Allahın bu güzel isimleriyle Rabbimize yalvarmalı, Ona
yakarışta bulunmalıyız. Ona dua ederken, bir derdimizi, bir sıkıntımızı arz edip
Ondan yardım talep ederken bu isimlerle çağırmalı, bu güzel isimlerle Ona iltica
etmeliyiz. Yâni Ona hangi konuda dua edeceksek o konuyla alâkalı ismini dile getirerek
dua etmeliyiz. Eğer Rabbimizden isteyeceğimiz şey, kusurlarımızın affı ise o
zaman ya Rahmân! ya Rahîm! Bizi affet, bizi bağışla diye; eğer konu ayıplarımızın
ve kusurlarımızın örtülmesi ise, ya Ğaffar! ya Settar! diye, eğer konu rızık ise ya
Rezzak! diye, eğer şifa konusu ise ya Şafi! diye, eğer bir tehlikeden korunma konusu
ise ya Hafız! gibi isimlerle Ona dua etmeli ve Onu imdadımıza çağırmalıyız.
Bu konuda etkin ve yetkin olanın sadece O olduğuna iman edip isimleri konusunda,
göklerde ve yeryüzünde asla kendisine benzerlerin olmadığına iman etmeliyiz.
Yalnız Allaha has olan bu güzel isimleri Ondan başkasına asla vermemeli, başka
hiçbir şeyi Ona denk tutmamalıyız.
Esma-i Hüsnâda bulunan bütün güzel isimler arasında ALLAH lafz-ı celalinin
ise çok özel ve diğer isimleri de bünyesinde barındıran en kapsamlı olması nedeniyle
ALLAH isminin diğer isimler arasında müstesna bir yeri bulunmaktadır. İşte bu
nedenle yüce Allahın isimlerinden bizim talebimiz olanı ifade edeni hatırlayamadığımız
zaman da ALLAH ismiyle dua edebiliriz.
KAYNAK: Kur'an'dan Oğütler (Diyanet İşleri Yayınları)