Yüce Allahın insana en büyük nimet olarak bahşettiği akıl ve iradeyi düzgün
kullanarak sahte tanrılar yerine Allaha imanı tercih edenler Onun manevî yakınları
ve dostları olurlar. Tüm evrenin tek hâkimi olan Allaha teslim olan, Onu kendisine
tek vekil ve tek dost edinen, Ona gönülden sevgi, itaat ve saygı dolu bir korku ile
boyun eğen her insan, Allahın velayeti altında demektir. Allah, ne güzel veli ve ne
de güzel dosttur.
Veli, velâyeti altındaki insanı korur, menfaatini gözetir ve onun yardımcısı olur.
Yüce Allah bizler için hakiki dost olduğu gibi en güzel yardımcıdır. Bizim hâlimizi
en iyi bilen Odur. Ancak Ona ibadet eder, isteklerimizi Ondan ister, Ona sığınırız.
Oda bizim dualarımıza icabet eder. Onun yüceliği ve kudreti her şeyi kuşatmıştır.
Rabbimiz bize bizden daha yakındır. İçimizi, dışımızı bilir. Bu bakımdan biz müminler,
gerçek dostun ancak yüce Allah olduğunu bilerek her hâlimizi gönül diliyle
ancak Ona açarız. Bu gönülden yakarışımıza O icabet eder. Böylece mümin kullarını,
karanlıklardan aydınlığa çıkaran, işlerinde başarı, gönüllerine huzur bahşeden
Odur. Bizi devamlı koruyup gözeten, iki cihanda saadete erebilmemiz için bütün
imkânları önümüze seren de Odur.
Müminlerin gerçek dostu Allahtır. Rabbimiz müminleri sever, amellerinin karşılığını
tam olarak verir. O, müminleri, kötülüklerden korur ve yardım eder. Rabbimizin sevgisi ve dostluğu, iman edip salih ameller işlemek, Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına uymak, Allah ve yarattığı varlıkların haklarına saygı duymak suretiyle kazanılır. Bir mümin Allahın Kitabına ve Hz. Peygamberin sünnetine ne kadar uyar, günah ve haramlardan ne kadar sakınırsa o nispette Allahın dostluğuna erişir.
Allahın müminlerin dostu olması bizler için büyük bir şeref, güven kaynağı ve
heyecan vesilesidir. Velisi Allah olan bir müminin elbette yolu aydınlık olur, yüce
Allah, onu karanlıklardan çıkarır; nura ve aydınlığa kavuşturur. Bu itibarla Allahın
onların velisi olması sebebiyle müminlerin kalbi huzurlu ve mutmain, zihni berrak
ve aklı karışıklıktan uzak olur. Sahte tanrıları velî edinenlerin durumu ise müminlerinkinin
aksine; nur yerine zulmet, aydınlık yerine karanlık, huzur yerine huzursuzluk
ve akıl karışıklığından ibaret olur.
Ancak Allah Teâlânın dostluğunu kazanmak için Ona iman etmiş olmakla birlikte,
Hz. Peygamberimizle buyurduklarına tabi olmak, bunları yerine getirmek
için çalışıp çabalamak, gözümüzü ve gönlümüzü perdeleyen örtülerden sıyrılmak
gerekir. Bu örtüler, hakikati görmemize engel olan vefâsızlar gürûhudur. Bunlar
ise hiçbir hak hukuk gözetmeden bireysel çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutarak
dünya malına düşkünlüktür, şandır, şöhrettir, şehvettir. Bizi tehlikeye düşüren bütün
nefsanî istek ve arzulardır, tamahtır. Bu gibi tutkulara esir olmaktan kurtulalım
ve yalancı perdelerden sıyrılalım; Hakikî Dosta doğru yol alalım. Yüce Rabbimize
gereği gibi iman edip kulluk görevlerimizi yerine getirerek Ona dost olabilmenin
mutluluğunu yaşayalım.
KAYNAK: Kur'an'dan Oğütler (Diyanet İşleri Yayınları)
kullanarak sahte tanrılar yerine Allaha imanı tercih edenler Onun manevî yakınları
ve dostları olurlar. Tüm evrenin tek hâkimi olan Allaha teslim olan, Onu kendisine
tek vekil ve tek dost edinen, Ona gönülden sevgi, itaat ve saygı dolu bir korku ile
boyun eğen her insan, Allahın velayeti altında demektir. Allah, ne güzel veli ve ne
de güzel dosttur.
Veli, velâyeti altındaki insanı korur, menfaatini gözetir ve onun yardımcısı olur.
Yüce Allah bizler için hakiki dost olduğu gibi en güzel yardımcıdır. Bizim hâlimizi
en iyi bilen Odur. Ancak Ona ibadet eder, isteklerimizi Ondan ister, Ona sığınırız.
Oda bizim dualarımıza icabet eder. Onun yüceliği ve kudreti her şeyi kuşatmıştır.
Rabbimiz bize bizden daha yakındır. İçimizi, dışımızı bilir. Bu bakımdan biz müminler,
gerçek dostun ancak yüce Allah olduğunu bilerek her hâlimizi gönül diliyle
ancak Ona açarız. Bu gönülden yakarışımıza O icabet eder. Böylece mümin kullarını,
karanlıklardan aydınlığa çıkaran, işlerinde başarı, gönüllerine huzur bahşeden
Odur. Bizi devamlı koruyup gözeten, iki cihanda saadete erebilmemiz için bütün
imkânları önümüze seren de Odur.
Müminlerin gerçek dostu Allahtır. Rabbimiz müminleri sever, amellerinin karşılığını
tam olarak verir. O, müminleri, kötülüklerden korur ve yardım eder. Rabbimizin sevgisi ve dostluğu, iman edip salih ameller işlemek, Allah ve Peygamberin emir ve yasaklarına uymak, Allah ve yarattığı varlıkların haklarına saygı duymak suretiyle kazanılır. Bir mümin Allahın Kitabına ve Hz. Peygamberin sünnetine ne kadar uyar, günah ve haramlardan ne kadar sakınırsa o nispette Allahın dostluğuna erişir.
Allahın müminlerin dostu olması bizler için büyük bir şeref, güven kaynağı ve
heyecan vesilesidir. Velisi Allah olan bir müminin elbette yolu aydınlık olur, yüce
Allah, onu karanlıklardan çıkarır; nura ve aydınlığa kavuşturur. Bu itibarla Allahın
onların velisi olması sebebiyle müminlerin kalbi huzurlu ve mutmain, zihni berrak
ve aklı karışıklıktan uzak olur. Sahte tanrıları velî edinenlerin durumu ise müminlerinkinin
aksine; nur yerine zulmet, aydınlık yerine karanlık, huzur yerine huzursuzluk
ve akıl karışıklığından ibaret olur.
Ancak Allah Teâlânın dostluğunu kazanmak için Ona iman etmiş olmakla birlikte,
Hz. Peygamberimizle buyurduklarına tabi olmak, bunları yerine getirmek
için çalışıp çabalamak, gözümüzü ve gönlümüzü perdeleyen örtülerden sıyrılmak
gerekir. Bu örtüler, hakikati görmemize engel olan vefâsızlar gürûhudur. Bunlar
ise hiçbir hak hukuk gözetmeden bireysel çıkarlarımızı her şeyin üstünde tutarak
dünya malına düşkünlüktür, şandır, şöhrettir, şehvettir. Bizi tehlikeye düşüren bütün
nefsanî istek ve arzulardır, tamahtır. Bu gibi tutkulara esir olmaktan kurtulalım
ve yalancı perdelerden sıyrılalım; Hakikî Dosta doğru yol alalım. Yüce Rabbimize
gereği gibi iman edip kulluk görevlerimizi yerine getirerek Ona dost olabilmenin
mutluluğunu yaşayalım.
KAYNAK: Kur'an'dan Oğütler (Diyanet İşleri Yayınları)