Allah Rızası İçin Yapılan Fedakarlığın Önemi

*reventon*

Uzman üye
28 Eki 2008
1,536
1
Müminlerin yaşamlarının her anına hakim olan en önemli ahlak özelliklerinden biri, fedakarlıktır. Kuran'da bildirilen bu ahlak anlayışı, Yüce Allah'ın rızasını kazanabilmek için çalışan Müslümanlar arasında gerçek anlamıyla yaşanır. Müslümanların bu güçlü fedakarlık anlayışları içinde hayırlarda yarışmaları ve bu özellikleriyle birbirlerine örnek olmaları ise Allah'ın izniyle hem dünyada hem de ahirette çok büyük hayırlara vesile olur.

Fedakarlık; insanın sahip olduğu, sevdiği, değer verdiği herşeyden hiç düşünmeden ve seve seve feragat edebilmesi, gerektiğinde kendi çıkarlarından vazgeçip her türlü zorluk ve sıkıntıyı göze alabilmesi, bu konuda elinden gelenin en fazlasını yapabilecek şevk, azim ve iradeyi kendisinde bulabilmesidir. Bu güzel ahlak, müminleri iman etmeyen insanlardan ayıran en önemli özelliklerden biridir.

İman etmeyen ya da din ahlakını gereği gibi yaşamayan insanların fedakar olmasını engelleyen, şeytanın kışkırtmalarıdır. Şeytan her fırsatta insana bencillik, egoistlik, kıskançlık gibi kötü ahlak özelliklerini telkin eder. Bu nedenle nefsini eğitmediği takdirde, bu duygular kişinin tüm ahlakına hakim olur. Böyle bir kişi ise genellikle herkesten çok, hatta çoğu zaman yalnızca kendisini düşünür. Nefsin bu zayıflığından kurtulmak ise, imanı kavramak ve Kuran ahlakını yaşamakla mümkün olur. Kuran'da bildirilen gerçekleri ve Allah'ın emrettiği ahlak anlayışını kavrayan bir kimse, hayatının her anında fedakarlık gösterebilecek bir ahlaka ulaşabilir. Çünkü Allah, "... Kim nefsinin bencil-tutkularından (ya da cimri tutumundan) korunursa; işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır." (Teğabün Suresi, 16) ayetiyle dünyada ve ahirette insanları kurtuluşa yöneltecek olan tavrın, nefislerinin bu kötü özelliğinden sakınmak olduğunu bildirmiştir.

Kuran Ahlakına Göre Fedakarlık

Fedakarlık denince akla, sadece insanın maddi anlamda sahip olduklarının bir kısmını ya da ihtiyacından fazlasını başkalarına vermesi gelmemelidir. Kuran'da bildirilen fedakarlık, müminin hayatının tümüne hakim olan ve inancının gücünden kaynaklanan bir hayat şeklidir. Bu fedakarlık ruhu, kişinin çevresindeki her konuya karşı vicdani bir duyarlılık içinde olmasını gerektirir. Fedakarlık, insanın karşılaştığı toplumsal sorunlardan, dünyanın dört bir yanında zulüm ve eziyet gören, açlık çeken, ihtiyaç içindeki insanlara kadar, olabilecek her konuda kendisini sorumlu hissetmesi ve tüm bunlara çözüm getirmeyi hedeflemesidir.

“Nasıl olsa bu konulara çözüm getirebilecek imkan ve güç sahibi pek çok insan var. Onlar düşünsünler, onlar ilgilensinler.” demeden, aklını ve vicdanını olabilecek en yüksek seviyede kullanmasıdır. Allah'ın "Sizden önceki nesillerden, onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu- günahkarlardı." (Hud Suresi, 116) ayetiyle bildirdiği "fazilet sahibi kişiler"den olmak için, her insan gibi kendisine de sorumluluk düştüğünü bilen, Allah'tan korkan, O'na gönülden iman eden ve vicdanının sesini dinleyen insan olmak gereklidir.

Müminin gösterdiği bu fedakarane ahlaka karşılık, Yüce Allah kendisini dünyada iyilik ve güzellikle mükafatlandıracak, ahirette de sonsuza dek benzersiz nimetlerle ödüllendirecektir. Rabbimiz güzel davranışlarda bulunanları Kuran'da şöyle müjdelemektedir:

"Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır." (Yunus Suresi, 26)

Müminlerin Fedakarlık Anlayışlarından Örnekler

Şeytan her insanın nefsini, dünya sevgisi, mal tutkusu, makam hırsı, gelecek endişesi, rahata düşkünlük gibi konularla kışkırtmaya çalışır. Nefsinin isteklerine göre yaşaması, iradesizlik, tembellik ve gevşeklik göstermesi, yılgınlığa, ümitsizliğe ve korkuya kapılması için teşvik eder. Ancak salih müminlerin tavrı; şeytanın tüm bu kışkırtmalarına karşı her zaman Kuran ahlakıyla karşılık vermek ve nefislerine göre değil, Yüce Allah'ın bildirdiği hükümlere göre hareket etmektir. Kuran'da iman edenlerin, fedakarlık anlayışları şöyle bildirilmektedir:

Dünya Hayatının Süslerinden Feragat Edebilmek:

Yüce Allah Kuran'ın "Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye." (Kehf Suresi, 7) ayetiyle dünya hayatının, gerçekten iman eden kimselerle iman etmeyen insanların ayırt edilmesi için süslü kılındığını bildirmiştir. İnsanın sorumluluğu, bu nimetlerin Allah'tan olduğunu bilerek, bunları Rabbimiz'e şükrederek ve O'nun razı olacağı umulan şekilde kullanmaktır. Nitekim müminler Kuran ahlakının kazandırdığı fedakarlık anlayışı ile Yüce Allah'ın rızasını kazanmak için, gerektiğinde bu nimetlerin herhangi birinden ya da hepsinden tereddüt etmeden feragat edebilirler.

Kimi insanların fedakarlıktaki ölçüsü ise, "Önce benim rahatım, benim ihtiyaçlarım, benim isteklerim karşılansın, sonra başkaları için iyilik yaparım" şeklindedir. Ancak bu hayat görüşü, Kuran'da bildirilen fedakar ahlakla hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Çünkü bu kişilerin fedakarlıkta bulunduklarını söyledikleri şeyler, gerçekte "sahip oldukları maddi varlıkların ihtiyaç duymadıkları kısmı"dır. Bunun yokluğu kendilerini pek fazla etkilemez. Bu tür bir davranış içinde olan kimseler, fedakar olduklarını düşünebilirler. Kuşkusuz bunlar da güzel davranışlardır. Ancak bir kişinin gerçekten fedakarlık yapmasına vesile olacak davranışlar değildir. Kuran'da, Yüce Allah'ın razı olacağı ahlakın, "gerektiğinde menfaatlerinden tümüyle vazgeçebilmek, hiç düşünmeden en sevdiği şeylerden feragat edebilmek" olduğu bildirilmiştir. Bu konudaki güzel ahlak ölçüsünü Yüce Allah Kuran'da şöyle haber vermektedir:

"Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir." (Al-i İmran Suresi, 92)

Fedakarlığı Yalnızca Yüce Allah'ın Rızasını Gözeterek Yapmak:

Yüce Allah'ın Kuran'da kullarına insanlara bildirdiği en güzel ahlak ölçüsü, "yapılan fedakarlığın, ihlasla yapılması; iyilik yapılan kişiyi minnet altında bırakacak tavırlardan sakınılması"dır. Toplumda kimi zaman iyilik yapan, ama ardından da her fırsatta yaptığı bu fedakarlığı dile getiren insanlara rastlamak mümkündür. Bu tavırlarıyla iyilik yaptıkları kişinin kendisini borçlu hissetmesini sağlamayı ve ileride -eğer ihtiyaç olursa- bu iyiliğin karşılığını almayı amaçlarlar. Bazı kimseler de çevrelerindeki insanlardan takdir toplayıp, kendilerine, "ne kadar iyiliksever bir insan" dedirtebilmek gibi basit menfaatleri hedeflerler. Oysa gerçek fedakarlık, insanlardan maddi ya da manevi hiçbir karşılık beklemeden, yalnızca Allah'ın rızası hedeflenerek yapılır. Kuran'ın "Yalnızca Allah'ın rızasını istemek ve kendilerinde olanı kökleştirip- güçlendirmek için mallarını infak edenlerin örneği, yüksekçe bir tepede bulunan, sağnak yağmur aldığında ürünlerini iki kat veren bir bahçenin örneğine benzer ki ona sağnak yağmur isabet etmese de bir çisintisi (vardır). Allah, yaptıklarınızı görendir." (Bakara Suresi, 265) ayetiyle salih müminlerin bu konudaki ihlaslarına dikkat çekilmiştir. Bir başka ayette ise müminlerin mallarından fedakarlık ederken gösterdikleri samimi tavırları ve yalnızca Allah'ın rızasını gözetmeleri, "Ancak Yüce Rabbinin rızasını aramak için (verir). Muhakkak kendisi de ileride razı olacaktır." (Leyl Suresi, 20-21) ayetleriyle bildirilmiştir.

Fedakarlığın Her Durum ve Olay Karşısında Gösterilmesi:

Kuran'da fedakarlığın yalnızca refah ve zenginlik içindeyken değil, darlık, sıkıntı ve yoksulluk söz konusu olduğunda da aynı şevkle yaşanması gerektiği bildirilir. İnsan, içinde bulunduğu maddi manevi zorlukları vicdanına karşı bir mazeret olarak öne sürmemelidir. Kendisini koruyup kollayanın, destekleyip yardım edenin Yüce Allah olduğunu hiçbir zaman unutmamalı, güzel ahlak gösterdiği takdirde Allah'ın kendisine bir çıkış yolu göstereceğini, kolaylık sağlayacağını bilmelidir. Allah Kuran'da "Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O'na icabet etmeyenler ise, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o!.." (Rad Suresi, 18) ayetiyle Allah'ın rızasını gözeterek hareket edenler için daha güzeli olduğunu bildirmiştir. Sıkıntıya düşme endişesiyle fedakarlık yapmaktan, başkalarına iyilikte bulunmaktan kaçınan kimselerin ise ahirette azaptan kurtulabilmek için, tüm sahip olduklarını, biriktirip sakladıklarını fidye olarak vermek isteyecekleri, ama bunların hiçbirinin kabul görmeyeceği bildirilmiştir.

Hz. Ali'nin fedakarlıkta bulunmanın ne kadar büyük bir nimet olduğunu şöyle dile getirdiği rivayet edilmektedir:

Hz. Ali şöyle buyuruyor:

“Şu iki şeyden hangisinin minnet yönünden daha büyük olduğunu bilemiyorum: Birincisi bir Müslüman kardeşimin ihtiyacımı giderir düşüncesiyle ve halis bir niyetle bana müracaat etmesidir. İkincisi de Allah Teala'nın onun ihtiyacının benim ellerimle giderilmesini sağlamasıdır. Yemin ederim ki bir Müslüman kardeşimin bir ihtiyacını karşılamak, benim yanımda yeryüzü dolusu altın ve gümüşüm olmasından daha sevimlidir.” (Muhammed Yusuf Kandehlevi, Hayatü's Sahabe, Hz. Muhammed ve Ashabının Yaşadığı İslami Hayat, Cilt 2, Sentez Neşriyat, Temel Eserler Serisi: 2/2, sf. 474 (Kenz III/317 (en-Nersi'den)

Peygamber Efendimiz (sav)'in ve Değerli Sahabelerinin Fedakarlıklarından Örnekler

Müminler zorluk anlarında da düşünmeden, çok büyük bir şevk ve heyecanla, seve seve her türlü fedakarlıkta bulunabilirler. Peygamberimiz (sav) döneminde başta Resulullah (sav) olmak üzere, tüm sahabeler bu ahlakın eşsiz örneklerini sergilemişlerdir. Samimi imanlarından kaynaklanan fedakar ahlaklarından ötürü tüm insanlara örnek olmuşlardır. Mallarını, canlarını önemli görmemiş, inkar edenlerin çoğunlukta olduğu ve iman edenlere karşı büyük bir düşmanlıkla harekete geçtikleri bir dönemde, Yüce Allah'ın rızasını kazanabilmek için hiçbir koşulda değişmeyen bir kararlılık göstermişlerdir. Gerektiğinde evlerini, ailelerini, işlerini, mallarını-mülklerini, itibarlarını ve dünya hayatına dair tüm nimetleri hiç düşünmeden geride bırakmışlardır. Kendi menfaatleri yerine, Müslümanların rahatını, huzurunu, güvenliğini ve iyiliğini sağlamak için çaba harcamışlardır. Peygamberimiz (sav)'in güvenliğini, kendi canlarından ve rahatlarından üstün tutarak, yüzyıllar boyunca gelmiş geçmiş tüm insanlara örnek olacak üstün bir ahlak örneği sergilemişlerdir.

Örneğin Abdullah bin Zübeyr henüz on iki yaşlarındayken Yermük Savaşına, bundan dört sene sonra ise Mısır'ın fethine katılarak küçük yaşta gösterdiği şevk ve cesaretiyle tüm Müslümanlara örnek olmuştur. Aynı şekilde hem yaşça çok ileri hem de ayağı sakat olan Amr. b. Cemuh da imanın coşkusu ve Allah'ın rızasını kazanma arzusuyla Peygamberimiz (sav)'den Uhud Savaşına katılmak için izin istemiş ve bu savaşta şehit düşmüştür. Bu ahlakı yaşayan müminlerden biri de Semmas b. Osman'dır. Uhud Savaşı esnasında Peygamberimiz (sav)'i arkadan vurmaya çalışan bir kimsenin önüne atılarak kendisini Resulullah (sav)'e siper etmiş ve aldığı ağır yara ile şehit olmuştur.

Kuran'da iman sahiplerinin Peygamberimiz (sav)'e karşı olan bu sadakatleri ve bu yönde gösterdikleri fedakarane ahlaklarına dikkat çekilmiş, Resulullah (sav)'in nefsini daima kendi nefislerinden üstün tuttukları bildirilmiştir:

"Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır..." (Ahzab Suresi, 6)

Gerçek Fedakarlığın Karşılığı Yüce Allah Katındadır

Müminlerin fedakarlık anlayışı, sahip oldukları maddi ve manevi herşeyi Yüce Allah'ın en razı olacağı şekilde sarf etmek; hayatları boyunca karşılaştıkları her konuda akıllarını, vicdanlarını ve iradelerini en son sınırına kadar kullanmaktır. Bir ömür boyunca hayırlarda yarışacak, güzel ahlakta takva sahiplerine önder olacak, her ne zorlukla karşılaşılarsa karşılaşsınlar hiçbir yılgınlığa kapılmadan insanları iyiliğe çağırmaya ve kötülükten sakındırmaya devam edecekler ve bu yolda her türlü fedakarlığı yapmaktan kaçınmayacaklardır. Çünkü Yüce Allah, iman sahiplerini yalnızca kendi ahlaklarını güzelleştirmekle sorumlu tutmamış, aynı zamanda onlara tüm insanların sorumluluğunu da vermiştir. Yüce Allah'tan korkan vicdan sahibi tüm Müslümanlar, bu sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirebilmek için fedakarane bir ahlak göstermekle ve samimi bir çaba harcamakla yükümlüdürler. Yüce Allah, Kuran'ın "İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur." (Enfal Suresi, 73) ayetiyle, müminlerin birbirlerine destek olup yardım etmemeleri durumunda yeryüzünde "büyük bir bozgunculuk" oluşacağını bildirmiştir. Zulüm gören, adaletsiz uygulamalar altında ezilen insanların, kimsesiz çocukların, bakıma muhtaç kimselerin sıkıntılarının giderilmesine ancak bu şekilde yardımcı olunabilir. Güzel ahlakın tüm insanlar arasında yerleşik kılınması ise, tüm dünyada barış ve huzurun yaşanmasını sağlayacak, bunun için tüm imkanlarından feragat eden müminlere de Yüce Allah Katında ecir kazandıracaktır. Bu müjde, Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

"Ama Resul ve onunla birlikte olan müminler, mallarıyla ve canlarıyla cehd ettiler (çaba harcadılar); işte bütün hayırlar onlarındır ve kurtuluşa erenler onlardır. Allah onlar için, süresiz kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırladı. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur." (Tevbe Suresi, 88-89)

Dünya Bir İmtihan Yeridir

Allah, dünya hayatında insanları çeşitli olaylarla denemektedir. Böylece Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini umarak din ahlakını yaşayanlarla, nefislerine yenilenler ortaya çıkmaktadır. Bunun için "Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz." (Enbiya Suresi, 35) ayetiyle bildirildiği gibi, Allah insanı kimi zaman çeşitli nimetlerle, kimi zaman da çeşitli zorluklarla imtihan etmektedir. Allah Kuran'da dünya hayatının yaratılış amacını şu şekilde bildirmektedir:

"O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır." (Mülk Suresi, 2)

Allah'ın yarattığı bu imtihan ortamında makbul olan, insanın gücünün yettiği en son noktaya kadar samimiyetle çaba göstermesi ve Allah'ın razı olacağı ahlakı yaşayabilmek için her türlü fedakarlığı göze almasıdır. Kuran'da asıl büyük fazlın (lütuf, ihsan) "hayırlarda yarışıp öne geçmek" olduğu şu şekilde bildirilmiştir:

"Herkesin yüzünü çevirdiği bir yön vardır. Öyleyse hayırlarda yarışınız. Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 148)
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.