Çevremizdeki varlıkların nasıl meydana geldiği konusunda dört görüş ortaya atılabilir:
1.şık: Varlıkları sebepler yaratıyor
2.şık: Herşey kendi kendine oluyor
3.şık: Tabiat (Doğa) yaratıyor
4.şık: Her şeye gücü yeten, sonsuz ilim ve kudret sahibi ALLAH yaratıyor
Varlıkların varolabilmesi bu dört şıktan başka bir yol yoktur.Öyle ise ilk üç görüşün yanlış ve imkansız olduğu ispat edilirse, geriye 4. şık olan Allah'ın yaratması doğru olarak kalacaktır.
1.Şık: Varlıkları sebepler yaratamaz: (Eczane Misali):
Mesela bir eczanede ilaç yapımında kullanılan çeşitli maddelerle dolu yüzlerce kavanoz bulunuyor. Biz bu ilaçları inceliyoruz.. İlaç yapımında kullanılan maddelerin her birinden hassas ölçülerle, mesela birinden 1 mg, diğerinden 2 mg, bir başkasından 0,5 mg alındığını gördük. Eğer birinden 0,1 mg eksik veya fazla alınsa, o şey ilaç olma özelliğini kaybedecek, zehir olacak.
Şimdi biz bu ilaçların nasıl meydana geldiğini düşünürken karşımıza iki yol çıkıyor:
a) Bir rüzgar esti. Kavanozları devirdi. İlaç için lazım olan maddeleri kavanozlardan hassas ölçülerde alarak bir araya getirdi ve o şifa verici ilacı yaptı.
b) Bir çok kavanozların her birinden hassas ölçülerle alınıp yapılan bu ilaçlar; çok hünerli, bilgili, tahsil görmüş, tecrübeli bir eczacıyı veya kimyageri göstermektedir.
Aynı şekilde kainat da bir eczane gibidir. Her şey ince ölçülerde yaratılmıştır.Mesela havanın %78'i azot, % 21'i Oksijendir.Yine dünyanın ekseninin yörüngesine açısı 23° 27' dır ki, bundan mevsimler meydana geliyor. Bütün canlı türlerinin belli sayıda kromozomu vardır.Mesela insanın 46 kromozomu vardır. İnsanın kanında belli sayıda alyuvar ve akyuvar vardır. İşte bu hassas ölçüler de elbette ki sebepler tarafından tesadüfen olamaz. Nasıl bir ilacı yapan bir eczacı varsa, bu büyük kainat eczanesinde, her şeyi mükemmel bir ilaç gibi harika bir şekilde yaratan, sonsuz bilgili, sonsuz güçlü ve kuvvetli olan bu kainat eczanesinin sahibi olan 'ALLAH' vardır.
2. şık: Hiçbir şey kendi kendine olamaz:
Bir iğne ustasız olmaz. Bir harf katipsiz olamaz. Nasıl olur da bu mükemmel kainat sahipsiz olur.
3. şık: Tabiat (Doğa) yaratıcı olamaz:
a) Varlıklarda, özellikle insan ve hayvan gibi hayat sahiplerinde,Onları böyle yapabilmek için sonsuz görmeyi, sonsuz bilmeyi, sonsuz işitmeyi,sonsuz hikmetle ve gayeyle yapmayı gerektiren bir sanat görüyoruz. Eğer bu sanat Allah'a verilmeyip; kör, sağır, düşüncesiz tabiata verilse; tabiatın her şeyinde sayısız makineleri ve matbaaları bulundurması veya her şeyi yaratacak ve idare edecek bir güç ve kuvvet yerleştirmesi gerekir ki bu da imkansızdır..
b) Elimize birbirine benzeyen, ama birbirinden farklı yüz tohum alıyoruz. Bunları sırayla, nöbetleşe bir saksı toprağa ekiyoruz. Belli bir süre sonra bayıyoruz ki; her biri hem birbirinden ayırt ediliyor, hem de şekilce renkçe, koku ve tatça birbirinden farklı çiçek açıyor,yaprak açıyor, meyve veriyor. Eğer son derece düzenli şu işler Allah'a verilmezse; her bir parça toprakta binlerce son model fabrikaların ve makinelerin bulunması gerekir.
c) Yeryüzündeki her bir damla suda, cam parçasında ve diğer parlak şeylerde güneşin küçücük bir örneğini görüyoruz. Eğer bu şeylerde gördüğümüz güneşçikler gökyüzündeki güneşe verilmezse; o zaman her cam parçasında, her damla suda güneşin bütün özelliklerine sahip, ısı ve ışık veren, görünüşte küçük, ama aslında büyük güneşlerin bulunması gerekir. Bu örnekteki gibi, eğer bütün varlıklarda Yüce Allah'a verilmezse; her bir varlıkta, bir ilah gibi sonsuz bir güç, kuvvet, ilim ve irade bulunması gerekir.
d) Vahşi bir adam, son derece eğitimli askeri bir kışlaya gider. Büyük bir ordunun beraber eğitimlerini, düzenli hareketlerini görür. Bir komutanın emriyle o askerlerin hareket ettiklerini anlayamadığından veya inkar ettiğinden; onların birbirlerine iple bağlı olduğunu hayal eder. O ipin ne kadar harika olduğunu düşünür.
Sonra bu vahşi adam, bir Cuma gününde büyük bir camiye gider Kalabalık bir cemaatin, bir imamın sesiyle kalktığını, eğildiğini, secde ettiğini görür. Bunların bu düzenli hareketleri birbirlerine bağlı maddi iplerle yaptıklarını düşünür ve o ipin onları esir ettiğini kabul eder.
İşte bu örnekteki gibi, Allah'ın sayısız ordularının muhteşem bir kışlası olan şu aleme ve Rabbimizin çok düzenli bir mescidi olan dünyaya örnekteki vahşi adamı andıran biri giriyor. Allah'ın yeryüzüne koyduğukanunları birer yaratıcı kabul ederek ona 'Tabiat' ismini veriyor.
Oysa 'tabiat' denilen şey, bir sanattır, sanatkar olamaz. Bir nakıştır, Nakkaş, yani o nakışı yapan olamaz. Bir hükümdür, hakim, hüküm koyan olamaz. Bir kanunlar bütünüdür, kanun koyucu olamaz. Yaratılmıştır, Yaratıcı olamaz.
Tabiatı yaratıcı kabul etmek, saatle saatçiyi karıştırmak demektir. Ya da resim ile ressamı karıştırmak gibidir.
Evet, başta da söylediğimiz gibi, varlıkların var olabilmesi için dört şık var. Bu ilk üç şık imkansız olduğuna göre; geriye dördüncü şık olan 'Varlıkları, her şeye gücü yeten Allah yaratmıştır' hükmü doğru olarak kalacaktır.O halde kainatı var eden 'ALLAH' tır.
Allaha emanet olun babacanlarrrr
1.şık: Varlıkları sebepler yaratıyor
2.şık: Herşey kendi kendine oluyor
3.şık: Tabiat (Doğa) yaratıyor
4.şık: Her şeye gücü yeten, sonsuz ilim ve kudret sahibi ALLAH yaratıyor
Varlıkların varolabilmesi bu dört şıktan başka bir yol yoktur.Öyle ise ilk üç görüşün yanlış ve imkansız olduğu ispat edilirse, geriye 4. şık olan Allah'ın yaratması doğru olarak kalacaktır.
1.Şık: Varlıkları sebepler yaratamaz: (Eczane Misali):
Mesela bir eczanede ilaç yapımında kullanılan çeşitli maddelerle dolu yüzlerce kavanoz bulunuyor. Biz bu ilaçları inceliyoruz.. İlaç yapımında kullanılan maddelerin her birinden hassas ölçülerle, mesela birinden 1 mg, diğerinden 2 mg, bir başkasından 0,5 mg alındığını gördük. Eğer birinden 0,1 mg eksik veya fazla alınsa, o şey ilaç olma özelliğini kaybedecek, zehir olacak.
Şimdi biz bu ilaçların nasıl meydana geldiğini düşünürken karşımıza iki yol çıkıyor:
a) Bir rüzgar esti. Kavanozları devirdi. İlaç için lazım olan maddeleri kavanozlardan hassas ölçülerde alarak bir araya getirdi ve o şifa verici ilacı yaptı.
b) Bir çok kavanozların her birinden hassas ölçülerle alınıp yapılan bu ilaçlar; çok hünerli, bilgili, tahsil görmüş, tecrübeli bir eczacıyı veya kimyageri göstermektedir.
Aynı şekilde kainat da bir eczane gibidir. Her şey ince ölçülerde yaratılmıştır.Mesela havanın %78'i azot, % 21'i Oksijendir.Yine dünyanın ekseninin yörüngesine açısı 23° 27' dır ki, bundan mevsimler meydana geliyor. Bütün canlı türlerinin belli sayıda kromozomu vardır.Mesela insanın 46 kromozomu vardır. İnsanın kanında belli sayıda alyuvar ve akyuvar vardır. İşte bu hassas ölçüler de elbette ki sebepler tarafından tesadüfen olamaz. Nasıl bir ilacı yapan bir eczacı varsa, bu büyük kainat eczanesinde, her şeyi mükemmel bir ilaç gibi harika bir şekilde yaratan, sonsuz bilgili, sonsuz güçlü ve kuvvetli olan bu kainat eczanesinin sahibi olan 'ALLAH' vardır.
2. şık: Hiçbir şey kendi kendine olamaz:
Bir iğne ustasız olmaz. Bir harf katipsiz olamaz. Nasıl olur da bu mükemmel kainat sahipsiz olur.
3. şık: Tabiat (Doğa) yaratıcı olamaz:
a) Varlıklarda, özellikle insan ve hayvan gibi hayat sahiplerinde,Onları böyle yapabilmek için sonsuz görmeyi, sonsuz bilmeyi, sonsuz işitmeyi,sonsuz hikmetle ve gayeyle yapmayı gerektiren bir sanat görüyoruz. Eğer bu sanat Allah'a verilmeyip; kör, sağır, düşüncesiz tabiata verilse; tabiatın her şeyinde sayısız makineleri ve matbaaları bulundurması veya her şeyi yaratacak ve idare edecek bir güç ve kuvvet yerleştirmesi gerekir ki bu da imkansızdır..
b) Elimize birbirine benzeyen, ama birbirinden farklı yüz tohum alıyoruz. Bunları sırayla, nöbetleşe bir saksı toprağa ekiyoruz. Belli bir süre sonra bayıyoruz ki; her biri hem birbirinden ayırt ediliyor, hem de şekilce renkçe, koku ve tatça birbirinden farklı çiçek açıyor,yaprak açıyor, meyve veriyor. Eğer son derece düzenli şu işler Allah'a verilmezse; her bir parça toprakta binlerce son model fabrikaların ve makinelerin bulunması gerekir.
c) Yeryüzündeki her bir damla suda, cam parçasında ve diğer parlak şeylerde güneşin küçücük bir örneğini görüyoruz. Eğer bu şeylerde gördüğümüz güneşçikler gökyüzündeki güneşe verilmezse; o zaman her cam parçasında, her damla suda güneşin bütün özelliklerine sahip, ısı ve ışık veren, görünüşte küçük, ama aslında büyük güneşlerin bulunması gerekir. Bu örnekteki gibi, eğer bütün varlıklarda Yüce Allah'a verilmezse; her bir varlıkta, bir ilah gibi sonsuz bir güç, kuvvet, ilim ve irade bulunması gerekir.
d) Vahşi bir adam, son derece eğitimli askeri bir kışlaya gider. Büyük bir ordunun beraber eğitimlerini, düzenli hareketlerini görür. Bir komutanın emriyle o askerlerin hareket ettiklerini anlayamadığından veya inkar ettiğinden; onların birbirlerine iple bağlı olduğunu hayal eder. O ipin ne kadar harika olduğunu düşünür.
Sonra bu vahşi adam, bir Cuma gününde büyük bir camiye gider Kalabalık bir cemaatin, bir imamın sesiyle kalktığını, eğildiğini, secde ettiğini görür. Bunların bu düzenli hareketleri birbirlerine bağlı maddi iplerle yaptıklarını düşünür ve o ipin onları esir ettiğini kabul eder.
İşte bu örnekteki gibi, Allah'ın sayısız ordularının muhteşem bir kışlası olan şu aleme ve Rabbimizin çok düzenli bir mescidi olan dünyaya örnekteki vahşi adamı andıran biri giriyor. Allah'ın yeryüzüne koyduğukanunları birer yaratıcı kabul ederek ona 'Tabiat' ismini veriyor.
Oysa 'tabiat' denilen şey, bir sanattır, sanatkar olamaz. Bir nakıştır, Nakkaş, yani o nakışı yapan olamaz. Bir hükümdür, hakim, hüküm koyan olamaz. Bir kanunlar bütünüdür, kanun koyucu olamaz. Yaratılmıştır, Yaratıcı olamaz.
Tabiatı yaratıcı kabul etmek, saatle saatçiyi karıştırmak demektir. Ya da resim ile ressamı karıştırmak gibidir.
Evet, başta da söylediğimiz gibi, varlıkların var olabilmesi için dört şık var. Bu ilk üç şık imkansız olduğuna göre; geriye dördüncü şık olan 'Varlıkları, her şeye gücü yeten Allah yaratmıştır' hükmü doğru olarak kalacaktır.O halde kainatı var eden 'ALLAH' tır.
Allaha emanet olun babacanlarrrr