ATATÜRK: 'ben bu ismeti yola getiremedim'....

SNİFFER 01

Katılımcı Üye
25 Nis 2008
489
15
38061.jpg

Atatürk: 'Ben bu İsmet'i yola getiremedim'

İnönü'nün Atatürk'ün ölümünden sonra paralara kendi resmini bastırmasıyla başlayan tartışmalar Atatürk-İnönü çekişmesini yeniden gündeme getirdi. Özellikle Mustafa kemal sonrası CHP zihniyetinin oturduğu dönemin “Milli Şef”i için Atatürk, “Ben bu İsmet’i yirmi senedir yola getiremedim. Vehim hastası. Zannediyor ki memleketi kendisi idare ediyor.” diyordu. Aralarındaki çekişmeyi ve Atatürk’ün kendisine karşı soğukluğunu itiraf eden İsmet İnönü de o günleri anlatırken, Atatürk’ün kendisiyle görüşmemeye gayret ettiğini hatta kendisine selam bile vermediğini ifade ediyordu.

ATATÜRK HEYKELLERİ KALDIRILDI

Atatürk-İnönü çekişmesi, Atatürk’ün ölümünden sonra farklı bir boyut alıyor ve Devletin başına geçen İnönü ilk icraat olarak, Dolmabahçe Sarayı’ndan Atatürk’ün heykellerini kaldırtıyordu. Bu gibi olaylar, “Gece alkol tesiri ile alınan teşebbüsleri ertesi gün daima iptal etmek bir eski âdetimiz idi.” sözleriyle Atatürk’ün son günlerini anlatan İnönü’nün para üzerine kendi resimlerini bastırmasındaki maksadı da gözler önüne seriyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, CHP zihniyetini anlatmak için İsmet İnönü’nün Türk Lirası’na kendi fotoğrafını bastırmasını hatırlatmasıyla başlayan tartışma, Atatürk-İnönü çekişmesini de yeniden gündeme getirdi. Resmi tarih, “Ebedi Şef” ve “Milli Şef” arasında hiçbir sorun olmadığını ve hatta çok ötesinde kader birliği olduğunu söylese de, gerçekler oldukça farklı.

“BU İSMET’İ YİRMİ SENEDİR YOLA GETİREMEDİM”

Mustafa Kemal’in 1935 yılında İsmet İnönü’yü Başbakanlık koltuğundan uzaklaştırması ile ilgili, Tarih Kurultayı toplantısı sonrası Dolmabahçe Sarayı’nda Fuad Köprülü, Hasan Reşid, Cevad Dilemre, Ali Canib, Necmi Dilmen gibi tanınmış isimlere verdiği ziyafette ilginç açıklamalarda bulunur. Ünlü tarihçi Mustafa Müftüoğlu’nun Cumhuriyet Döneminde Önemli Olaylar-II kitabında aktardığı açıklama şöyle:
“Ben bu İsmet’i yirmi senedir yola getiremedim. O kadar kararsız, mütereddittir ki, ordu kumandanlığı edemez. Askerlik malumatı şüphe yok ki vardır. Fakar işte o kadar. Belki Erkânıharb Reisi olabilir, ama ordu kumandanı asla! Vehim hastası. Zannediyor ki memleketi kendisi idare ediyor. Bana dedi ki, ‘Başvekil miyim, kıçvekil miyim, anlayamıyorum, nefes aldırmıyorsunuz. Kendi düşüncelerimi, kendi nokta-i nazarlarımı tatbik edemiyorum.’ Yani demek istiyor ki, ben ona muhtacım, asla!”

MUSTAFA KEMAL’İN HEYKELİ SÖKTÜRÜLDÜ

İnönü-Atatürk arasındaki çekişme özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra ayyuka çıkıyor. Atatürk öldükten sadece birkaç gün sonra heykelleri toplatılmaya başlanıyor. Dolmabahçe Sarayı'nın arşivinde son bulunan bir belge, Atatürk'ün saraydaki bir heykelinin devlet tarafından 1938'in 18 Kasım günü 25 lira 80 kuruş harcanarak palangalarla söktürüldüğünü ve hamallara taşıtılarak bilinmeyen bir yere gönderildiğini ortaya çıkardı. Benzer şekilde Anadolu’nun birçok bölgesinde de Atatürk heykellerinin yerine İnönü heykelleri dikilmesi de o dönemlerde yaşanan olaylardı.

ANLAŞMAZLIK DAHA ÇOK İKTİSADİ

Öte yandan tarihçi İsmet Bozdağ, "Bitmeyen Kavga" adlı kitabında, Atatürk'le İnönü arasındaki anlaşmazlığın "iktisadi" konulardan kaynaklandığını yazıyor: "İsmet Paşa, Celal Bayar'ı kabinesine Atatürk'ün zoruyla aldıktan sonra ülkenin iktisadi durumu nispeten düzelmişti. Ama İsmet Paşa'nın 'mutedil devletçilik' diye tanımladığı, fakat 'dar devletçilik' olarak yürüttüğü hükümet politikası 'karma ekonomi'ye doğru kaymıştı. Hep kuvvetli icra organı özlemini yaşamış olan İsmet Paşa bütün sanayi hayatını hükümetin avucu içine toplayamadığından ve böylece kuvvetli hükümet felsefesine gidemediğinden tedirgindi. Bununla beraber Celal Bayar'ı uygun tavizlerle idare ediyor, Atatürk tarafından yapılacak müdahalenin sınırlı kalmasını sağlamaya çalışıyordu."

PARAYA KENDİ RESMİNİ BASTIRMASI NE ANLAMA GELİYOR?

İnönü’nün paralara kendi resmini bastırması, o dönem Demokrat Parti muhalefetinin etkili propoganda malzemesinden birisi haline gelir. Muhalefet bunu İnönü'nün Atatürk'ü unutturma amacına yönelik bir saygısızlık jesti olarak tanımlıyordu.

Yıllar yıllar sonra bir vesileyle İnönü para-pul konusunu şöyle izah etmiş:
"Atatürk gibi eşsiz bir kahramanı istihlaf etmiştim (halef olmuştum). Benim için en büyük tehlike onun gölgesi altında erimek ve ezilmek idi. Devlet icraatının bütün sorumluluğu bana ait olmalıydı. Bunun için de gücüm, kudretim neyse benim damamı taşıyacak bir dönemin başladığının belli olması gerekiyordu. Paralara resim nakşedilmesi tarihten gelen bir devlet kudreti ve hakimiyeti geleneği idi. Parada pulda yapılanların başka türlü manalandırılması bir istismardır. Ve vebali yapanlara aittir. Bizim ona vefa ve sadakatimiz tarihin imtihanından geçmiştir."

“ATATÜRK BANA SELAM BİLE VERMİYORDU”

“Gece alkol tesiri ile alınan teşebbüsleri ertesi gün daima iptal etmek bir eski âdetimiz idi. Son seneler bu âdet kalkmağa başladı.” diyen İnönü, hatıratında, görevden ayrıldıktan sonra Atatürk’ün kendisiyle görüşmemeye gayret ettiğini hatta kendisine selam bile vermediğini ifade ediyor. Gerekçe olarak ise “Benimle temas kendini ve hükümeti zayıflatıyor zehabına düştü, teması istemez oldu.” ifadesini kullanıyordu.
 

muratuzun

Katılımcı Üye
10 Tem 2008
717
7
güzel bir şehir
WELCOME TO THE TURKISH DELEGATION

Dünyanın en büyük uluslar arası topluluğuna Türkiye'nin katılması için yapılan öneri karşısında Gazi Mustafa Kemal şöyle dedi:
"Başvurmayı düşünmüyoruz, fakat davet ederlerse katılırız."
Topluluk, "Başvurma zorunluluğu" uygulamaktan ilk kez vazgeçti ve 43 üyenin oybirliğiyle, Türkiye'nin topluluğa davet edilmesine kararı verildi.
Bu davet üzerine Türkiye,
Milletler Cemiyeti'ne katılmayı kabul etti.
Yıl 1932 idi.
[Milletler Cemiyeti'nin bir üyesi olması için Türkiye'ye davet yapılması konusundaki önerge hazırlandı.
(1 Temmuz 1932)]
♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣♣


EFENDİLER!

Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesime karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vâdisine yuvarlanadurmuştur.
Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.
Halbuki,
hangi istiklâl vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin pilanlarıyla yükselebilsin?..
Târih, böyle bir hâdiseyi kaydetmemiştir!..

M.K.Atatürk
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.