Düstûrumuz Kur’an’dir

lilam

Yeni üye
17 Mar 2007
36
3
DÜSTÛRUMUZ KUR’AN’DIR


Gençler!




“Düstûrumuz Kur’an’dır.” Şiarını gerçekleştirmenin ne olduğunu biliyor musunuz?

Kalblerinizin ve vicdanlarınızın en derin noktasından inanmalısınız ki bu Yüce Kur’an, Allah’ın Rasûlü Muhammed (s.a.v.)’in kalbine, bütün kâinata Allah’ın nimetiyle müjdeleyici, azabıyla korkutucu olması için, indirdiği kitabdır:

“Kâfirleri canibi ilâhisinden en çetin bir azab ile korkutmak, iyi amellerde bulunan mü’minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir mükâfatı müjdelemek için kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı kulu (Muhammed (s.a.v.)’e indiren Allah’a hamdolsun.” (El-Kehf/1-2)

Kur’an’ın bir benzerinin meydana getirilmesiyle ilgili meydan okumasının, Allah katından yeryüzüne inmeye başladığı günden, Allah’ın onu yeryüzüne hakim kılacağı güne kadar geçerli olduğunu bilmelisiniz:

Deki: “Andolsun insanlar ve cinler şu Kur’an’ın benzerini meydana getirmeleri için bir araya toplansa, yekdiğerine yardımcı da olsalar, yine onun benzerini getiremezler.” (El-İsra/88)

Onun yolunda yürüyenlerin, onun prensiplerini uygulayanların en doğru, en sağlam ve en isabetli bir yolda olacaklarını bütün dünyaya ilân etmelisiniz:

“Size Allah’dan hakiki bir nur ve apaçık bir kitab gelmiştir ki Allah, rızasına uyanları onun sebebiyle selâmet yollarına doğrultur, onları, iradesiyla, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini dosdoğru bir yola iletir.” (El-Maide/ 15-16)

Bu kur’an’ın sadece bir halk topluluğuna veya sadece bir millete gelmeyip bütün halklara ve bütün milletlere geldiğini insanlara açıklamalısınız:

“Hak ile batılı ayıran bu Kur’an-ı alemlerein (ilâhî azab ile) bir korkutucusu olsun diye, kuluna indiren (Allah’ın şanı) ne yücedir.” (El-Furkan/1)

Bu Kur’an’dan yüz çeviren kişinin ve bu Kur’an’ın yolundan sapan şahsın ahmak, cahil, karanlık ruhlu ve kalbi kör olduğunu bütün avazınızla haykırmalısınız:

“Kim benim zikrim olan Kur’an’dan yüz çevirirse onun hakkı dar bir geçimdir ve biz onu Kıyamet gününde kör olarak haşrederiz. O: “Rabbim, beni niçin kör haşrettin? Halbuki ben hakikaten görür idim.” Dediğinde Allah şöyle buyurur: “Öyledir. Sana ayetlerimiz geldi de sen onları unuttun. İşte bu gün de öylece unutuluyorsun.” (Tahâ/124-125-126)

Bu Kur’an’ın hükmünün esası, hayat proğramı, şeref ve zafer yolu olduğunu, onun gösterdiği hidâyete uymayanların sapıtıp zarara uğradığını ve sapıtanlardan olduğunu bilmeyenlerin kulakalrını çınlatacak şekilde ilân etmelisiniz:

“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların keyiflerine uyma, Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından kaçın. Eğer onlar yüz çevirirlerse bilki Allah, günahlarının bir kısmı sebebiyle bile kendilerini mutlaka musibete uğretmek istiyordur. İnsanlardan bir çoğu muhakkak ki Allah’ın emrinden çıkanlardır. Onlar halâ cahilliğin hükmünü mü erıyorlar? Şüphesiz bir kanaate sahip olacak bir kavim indinde hükmü Allah’dan daha güzel olan da kimdir?” (El-Maide/49-50)





İSLÂM’IN ÖZELLİKLERİ ve MEZİYETLERİ


Gençler!​



Biliyor musunuz ki, bu İslâm’a mensub olup, müslüman olduklarını iddia edenlerin çoğu bu şerefli Kur’an’ın özelliklerinden ve şu yüce İslâm dininin meziyetlerinden hiç bir şey bilmiyorlar. Bilselerdi dinlerine karşı bu katı tutum içinde olmıyacaklar, Rablerinin Kitab’ından bu şekilde yüz çevirmeyeceklerdi. Çünkü insan bilmediğinin düşmanıdır. Elinde olanı kaybeden kişi ise onu hiç bir şekilde veremez.

İşte biz İslâm’ın şu özelliklerini ve genel üstünlüklerini veciz bir şekilde açıklayacağız ki, gençlerimiz onu anladıktan sonra Hakda kararlı olsunlar ve bâtılın binâsını sarssınlar:

“Hayır, biz hakkı bâtılın tepesine atarız da, o bunu ezip parçalar. Bir de görürsün ki o (bâtıl) yok olup gitmiştir. (Allah’a karşı yalan olarak) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı vay siz(in haliniz)e! (El-Enbiyâ/18)

İslâm’ın bu özellik ve meziyetlerini şu noktalarda özetliyoruz:

1- Rabbânîdir,

2- Alemşûmüldür,

3- Kapsamlıdır,

4- Her yeni durumun uyabileceği özelliğe sahiptir,

5- Mutlak adâlete sahiptir.

1- Rabbânîdir’den maksadımız şudur: Bu dinin hüküm ve esasları noksanlık ve yetersizliğin hakim olduğu beşer icâdı değildir. Zamanın, mekânın, ahvâl ve kültürün, verâset, mizac, arzu ve heveslerin etkisi altında değildir. Onun sanibi bu kâinâtın ve yaratılışın sahibidir. Kâinâtta olan herkesin ve herşeyin Rabbidir. O insanları yaratandır. Dolayısıyla onların yararına ve yücelmesine, ıslâh olmalarına gereken şeyleri en iyi bilen de O’dur:

“Yaratıb duran (Allah) mı bilmeyecekmiş? O, Lâtîfdir, (her şeyin inceliklerine nâfiz, hâkim ve kuşatıcıdır), her şeyden haberdardır.” (El-Mülk/14)

Rabbânîdir’den kastımız, bu dinin ilk ve en üstün hedefi, insanları Allah’a bağlamaktır. Tâ ki, O’nu lâyık olduğu şekilde tanısınlar, O’na lâyık olduğu şekilde takvâda bulunsunlar ve lâyık olduğu şekilde ibâdet etsinler. Zaten insanlar bunun için yaratıldılar.

Bu sadece şahsı kulluğa bağlı bir şey değildir. Bu dinin, ailevî, medenî, cezaî ve idârî sahalarında da geçerlidir.

Bu Rabbânîlik sebebiyle müslümanın İslâm ve onun hükümleri açısından seçme hürriyeti yoktur. Zira bu imanın gereğidir, İslâm’ın bağıdır. Nitekim Cenâb-ı Hakk şöyle buyurur:

“Allah ve Peygamberi bir işe hüküm ettiği zaman gerek mü’min olan bir erkek, gerek mü’min’e olan bir kadın için (ona aykırı olacak) işlerinde kendilerine muhayyerlik (seçme hakkı) yoktur. Kim Allah’a ve Rasûlüne karşı gelirse, Muhakka ki o, apaçık bir sapıklıkla sapmış olur.” (El-Ahzâb/36)

“Öyle değil, Rabbine andolsun ki onlar aralarında çekiştikleri şeylerde seni hâkem yapıp sonra da verdiğin hükümden yürekleri hiç bir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça imân etmiş olmazlar.” (En-Nisâ/65)

“Kim Allah’ın indirdiği (hükümlerle) hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir... Onlar zâlimlerin tâ kendileridir... Onlar fâsıkların tâ kendileridir...” (El-Mâide/44-45-47)

Bu sebeple Rabbânîlikle vasıflanan bu dinin hükümlerinin müslümanların kalblerinde doğurduğu saygı, boyun eğme ve itaati, insanların icâdettiği hiç bir kanuna karşı gösterdiklerini göremezsin. Zira bu din Allah’ın hükmüdür:

“Kesin bilen (ve iman eden) bir tplum için hükmü Allah’dan daha güzel olan kimdir.” (El-Mâide/50)

2- Alemşümûldür’den maksatımız şudur: İslâm Dini bütün hükümleri, prensipleri ve yöntemleriyle beynelmilel insanlığa yönelik karaktere sahiptir. Alemlere rahmettir, bütün insanlara hidâyet vesîlesidir. Ne belirli bir insan topluluğuna, ne de yeryüzünün belirli bir bölgesine hitâb etmektedir. Aksine insan olması hasebiyle, beyaza da, siyaha da, Arab’a da, Arab olmayana da, doğuluya da, batılıya da aittir o... Bu dinde ırkçolık, bölgecilik, sınıf farkı diye bir şey yoktur. Onda insanlar eşittir.

Bu dinin alemşûmûl oluşu bir çok âyette teyîtedilmiştir:

“Biz, seni Habibim alemlere ancak rahmet için gönderdik.” (El-Enbiyâ/107)

“Habibim seni (rahmetimizin) müjdecisi ve azabımızın habercisi ve bütün insanların peygamberi olmaktan başka bir sıfatla göndermedik.” (Es-Sebe’/ 28)

“De ki: “Ey insanlar, şüphesiz ben göklerin ve yerin mülküne malik olan Allah’ın size, hepinize gönderdiği peygamberiyim.” (El-A’râf/158)

Bu özellik, bu dinin Rabbanî oluşunun neticesidir. Şayet insanlardan bir ferde veya bir gruba hitabetseydi, bu fert veya gurup, bilerek veya bilmeyerek, kendi cinsine, vatanına, sınıfına veya yararına dayalı bir taassuba kapılacaktı. Ancak bu dinin kurucusu insanların Rabbidir, insanların mabududur. İnsanların hepsi de onun kullarıdır. Onlardan hiç birinin diğeri üzerinde, bir gurubun diğer gurup üzerinde ne üstünlüğü ne de yaratılışı açısından ayrıcalığı vardır.

3- Kapsamlı oluştan kastımız şudur: İslâm Dini nizamları, hükümleri ve manevî menfaatleri içine alır. Hem de oluş ve ıslah bakımından yapının her yönünü kapsar. Bu ister inanca, ister ibadet ve ahlâka isterse medenî meselelere, cezaî işlere, şahsın hukukuna, sosyal düzene ve devletler arası ilişkilere taalûk etsin durum aynıdır. Ahkâm temellerine, iktisad kurallarına, üstün toplumun dayanağına taallûk edince de değişmez. Bütün bunlar gayet sağlam ve ince prensiplerin ve kalıcı Rabbanî kanunların içinde işlenmiştir. Bu din verir almaz, toplar ayırmaz, ısındırır soğutmaz, yapar yıkmaz. Hikmet sahibi, övgüye lâyık yaratıcının katından indirilmiştir:

“Sana bu kitabı, her şeyin apaçık bir beyanı, bir hidâyet, b,r rahmet ve müslümanlar için bir müjde olmak üzere peyderpey indirdik.” (En- Nahl/89)

4- Her yeni durumun uyabileceği özellikten kastımız şudur: İslâm Dini genel prensipleri ve küllî kaideleri itibariyle ilerleyen zamana yettiği gibi, yenilenen asırların medeni ihtiyaçlarını da karşılar. Bilhassa karşılıklı haklara ait hükümler, kanunla ilgili problemler, iktisadi düzenler ve devletler arası ilişkiler bakımından şahıkadır.

Buna örnek verelim:

Kur’an-ı Kerîm anayasayla ve kaza ile ilgili işlerde açılıkla adâlet prensibini ortaya koyar:

“Adâlet yapın o, takvaya en çok yakın olandır.” (El-Mâide/8)

“Allah insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmeylemenizi emreder.” (En-Nisâ/58)

İki ayette de ortaya konan bu prensip, değişmeyen, bozulmayan sabit bir küllî kaidedir. Bu kaideye, zaman ve mekân farklılığına rağmen, devamlı uyulması farzdır.

5- Mutlak adaletten maksadımız da şudur: İslâm’ın hedefi bütün insanlar arasında mutlak adaleti tatbik etmek, aralarında kardeşliği gerçekleştirmek, dinlerini ve ahlâklarını koruduğu gibi kanlarını, ırzlarını, mallarını, akıllarını korumaktır.

İslâm dininin gayesi ise kulların dünya ve ahiret saadetlerini gerçekleştirmektir.

İslâm dini bir sınıfın aleyhine olmak üzere diğer sınıfın, bir halkın aleyhine olmak üzere diğer halkın menfaatini gerçekleştirmeyi hedef almaz, Aynı zamanda ruhî ve ahlâki kabiliyetleri ihmal pahasına maddî ve iktisadî saha da değildir. Uhrevî menfaatlerden ilgiyi keserek dünyevi çıkarları gerçekleştirmekte değildir. Nitekim beşeri kanunların durumu böyledir, bazı dinlerin ve meşreplerin ruhî sahalarındaki durumları da böyledir.

Bütün bu notları, beşerî kanunların gerçekleştirmesi mümkün değildir. Zira bütün bunları gözetmek ilâhi ilme ve ilâhi rahmete muhtaçtır. İnsan ise daima olaylara tek açıdan bakar, bir çok açıları ise göremez. Her şeye her yönüyle kuşatıcı bir nazarla bakan, gören, rahmet ve ilmiyle her şeyi kuşatan hikmet ve hüküm sahibi her şeyi bilen Yaratıcıdır:

“Yaratan mı bilmeyecekmiş? O, her şeyin bütün inceliklerine nüfüz eden, hakim ve kuşatıcı Latifdir, her şeyden haberdardır.” (El-Mülk/14)



Gençler!​



İşte İslâm’ın özellikleri ve meziyetlerinin en belirgin yönleri... Bir din ki özünde Rabbaniliği, alem şümûllüğu, kaplayıcılığı toplar, nizamları arasında adaleti, teceddüdü ve devamlılığı taşırsa, o, kalıcılığa hak kazanmıştır, ebediliğe namzettir. Dünya’yı hak, medeniyet ve irfan nuruyla aydınlatır. İnsanlık semasında hidayet, ilim ve medeniyet meşalesini tutuşturur. Zamanın kalbine şeref, güç, ululuk ve kalıcılık imzasını atar.



Gençler!​



Dünyanın kulaklarına: “Düstûrumuz Kur’ân’dır.” diye haykırınız. Bu haykırmanızda hiç bir sakınca yoktur. Belki de bu şiârı haykırınca milletinizi uyandırmış olursunuz da sönükleşmiş şerefini, kaybolmuş izzetini, yokolmuş sistemini geri getirmiş olursunuz. Bu Allah’a zor gelen bir şey değildir.

“Dinine yardım edenlere elbet Alalh yardım eder. Şüphesiz ki, Allah kavîdir, yegâne galibdir. Onlar. (o mü’minlerdir ki), eğer kendilerine yer yüzünde bir iktidar mavkii verirsek dosdoğru namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliğe emrederler, kötülükten vaz geçirmeye çelışırlar. Bütün işlerin sonucu Allah’a döner.” (El-Hacc/40-41)


ALINTIDIR
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.