Tam olarak saat sabaha karşı dörde çeyrek var
Etraf zifiri karanlık
Yaşama dair anımsayamadığım bir ben
Birde radyoda çalan türküler var
Biryandan yağmurla karışık yağan kar
Bir taraftan etrafımda görünen ağaçlar…
Yağmur karla sevişiyordu
Ağaçlar kendi aralarında sürtünüyordu birbirleriyle
Yalnızlığım verdiği burukluğuyla izliyordum onları
Tam olarak anlayamıyordum duygularını
Bakıyordum öğlece yaşam felsefelerine
Sevgilerinin, Özgürlüklerinin tadını çıkarıyorlardı
Nispet yaparcasına bana;
Bense yine yalnız,
Düşüncelerinde karışık duygular,
Bedenimde titreme,
Yüreğimde yalnızlığın bıraktığı buruklukla
Radyodan içime işleyen türkülerle avutuyorum kendimi
Türküler beni anlatıyordu,
Hüznümün bıraktığı gözyaşlarını
Duygularımın bıraktığı burukluğu anlatıyordu
Sazının tellerinde gezdiriyordu beni
Yalnızlığımın verdiği burukluğuyla
Kendimle konuşuyor tartışıyordum hayatı
Usul, usul…
Sıkılmaya başladım yalnızlıktan
Of be canım sıkılıyor
Daraldım burada,
__yak oğlum bir sığara
Unut gitsin hayatı yanlızlıgı
Sen yalnız değilsın burada kandırma kendini
Bir elinde sigaran bir elinde de kalemin var ya
Ya senin en büyük dostların bunlardı
Niye kandırıyorsun kendini yalnız değilsin işte
Sigaranın külünü dök
Yakarsın şimdi bir tarafını…
Ne kadar yalnızlıkla ilgili şiir yazmaya çalışsam, ya da yalnız tek başıma oturup o anki durumumu yazmaya çalışsam…
Hemen unuttuğumu sandığım dostlarımı hatırlıyorum, şiirimin sonuna doğru benim en iyi dostlarımın param olduğunda yanımda olan sigaram benden bir çıkarı olsa bile, birde anılarımın en iyi dost anlatısı kalemim aklıma geliyor ve şiirimin sonunda yalnızlıktan sıkılan bir duygunun dostlarını her zaman yanında olduğunu yazıyorum…
İstemedense olsa.
Yani ne kadar da dostum olmadığını yazsam da, ne kadar yalnız olduğumu hissine kapıldığımı fark ettiğimde o an bir elimde kalemim bir elimde de sigaramın olduğunu fark ediyorum…
Meğer benim en iyi dostlarım onlarmış
Sigaram ve Kalemim…