Görüngünün Ötesi

MysTicKs

Adanmış Üye
18 Tem 2007
7,063
29
Sanat yapıtı her zaman güzeli ve iyiyi anlatma, vurgulama, gösterme çabası gütmez. Bazen de çirkinden kaçmanın ve bu kaçış sonunda varılan yerin bir göstergesi olur. Varılan yer bilinçli bir uğraşın sonunda oluşabileceği gibi bilinçaltı ya da bilinçdışının devinimiyle de bulgulanmış olabilir. Tabi ki burada onu üreten sanat eylemcisinin, birey olarak mevcut birikimleri ve içinde yaşadığı yaşamsal evrenin belirleyici etkilerini göz ardı etmemek gerekir.

Sanatçının ve sanatının içinden türediği ‘iklim’, sanat eylemcisinin; hayatın gerçeğiyle sanatının gerçeği arasında nasıl bir etik ve estetik duruş içinde olması gerektiği konusunda temel oluşturur. Tabi burada sanatsal eylemciyi iklimin bir kuklası gibi düşünmemek gerekir; bazen bu iklimin suyuna değil de tersine bir tutum sergileyebilir. Her türlü iklim içinde bile o kendi özgürlüğünün ya da tutsaklığının çöplüğünde yaşar. Zaten kırk bin kilometre çevresi olan bir dünyada, özgür evreni olarak nitelediği resim alanında doğacak olan; biçim, renk, doku ve içeriğin nasıl olacağı konusunda kendinden başka müracaat edeceği başka kimsesi de yoktur.

Bu bakımdan her resim, eylemcinin hayat karşısında verdiği bir kararı simgeler. Bu karar bazen açık seçik kollektif simgelerin oluşturduğu mesajlardan oluşabileceği gibi; bazen de oldukça kapalı, içrek, bireysel formlardan oluşabilir.

Ama her iki durumda da değişmeyen bir olgu daha vardır ki eylemci ve yapıtın dışında tüketici konumunda olan bireyin durumu. Çünkü biz biliyoruz ki tüketici de tıpkı eylemci gibi hayatın içinde belli bir algılama yetisiyle herhangi bir biçimde duran bir kimsedir.

Bu bakımdan yapıt karşısındaki her tüketici, aslında yeni bir üreticidir. Bireysel birikim ve derinliklerimizin farkı oranında birbirinden farklı algı ve yorumların üretilmesi kaçınılmaz-dır. Tüketilen ister sanat yapıtı ister hayatın içinde herhangi bir obje yada durum olsun, belki de farkında olmadan yapa geldiğimiz şey, estetik seyir dediğimiz şeyin ta kendisidir.

Çoğu kez birçok insan, bir sanat yapıtı karşısında içinden çıkılamaz bir muammayla başbaşa kaldığı hissine kapılır. Oysa sanat içine girilemez olan yabancı bir dil değildir, güneşin doğuşu karşısında yaşantılanan duygu ve düşünceler kadar, açık ve seçik olarak içinde yaşadığımız şeyin ta kendisidir.

Sanatı algılayabilme ve yorumlayabilme yeteneğimiz ancak hayatı algılayabilme ve yorumlayabilme yeteneğimizin gücü oranında gerçekleşir. Tıpkı güneşin batışı karşısında bir rençperin, bir bilim adamının ya da bir şairin duygu ve düşüncelerinin biri birlerinden farklı olacağı gibi. Rençper gün batımı karşısında işi bırakıp eve gitme saatinin geldiğini duyumsarken, bilim adamı eksenlerin açıların değiştiğini, mevsim dönüşümlerini, dünyayla güneşin çekim kuvvetlerinin peşindedir; ama bir şair, sarı kızın afrikalıları neden daha çok yaktığını düşünerek güneşe sitem edip belki de batışına sevinecektir.

Bu türden örnekleri çoğaltmak olasıdır. Bütün dünya insanları için aynı gibi görünen fizik bir olay karşısında bile, yaşantılanan duyumsamaların çokluğu karşısında hayrete düşmemek işten bile değildir.

Bu bağlamda, bizi çevreleyen ve algı sınırlarımız içine giren birçok şeyin, aslında bizim okur yazarlığımız oranında okunaklı birer gösterge olduğunu; ve göstergeler dünyası tarafından kuşatılmış bir durumda olduğumuzu söylemek mümkündür.

Her şeye; hem o şeyin kendisi, hem de o şeyin dışında bir şeyi temsil ettiği görüşünün bilişsel olarak kavranmasıyla, yaşam alanlarımızı dolduran birçok fenomenin duyumsanıp yorumlanabileceğine kuşku yoktur.

O zaman diyebiliriz ki her yapıt;

bazen çirkinden kaçılırken vardığımız güzel bir yer,

etik ve estetik duruşumuzun temel göstergesi,

kendi özgürlük ya da tutsaklığımızın çöplüğünde verdiğimiz kararın simgesi,

farkında olarak ya da olamayarak yineleye geldiğimiz estetik seyrin sonucu,

içine girilemez değil girilebilir olan bir dil ve yorumlanabilir bir fenomen,

bazen göstergeler dünyasında en keyifli sayılabilecek bir gösterge,

ve çoğu zaman kökü toplumsal ve bireysel çatışkılara bağlı olarak gelişmiş bir bilgi objesidir.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.