Hüseyin Nihal Atsız

ByPerPer

Uzman üye
23 Mar 2018
1,986
95
İstanbul
Eserlerini alın okuyun, sahte milliyetçileri değil asıl milliyetçileri okuyun.

Konu sahibinin başlarda bahsettiği gibi yanlış hatırlamıyorsam Askeri Tıbbiye olayları zamanını ele alan "Ruh Adam" adımda bir eseri vardır. Şiddetle tavsiye ederim. Psikoloji açısından güzel bir kitap, ara sıra aksiyonsuz-sıkıldığım taraflar oldu ancak tam sıkıldım dediğim yerde beni kitaba yeniden bağlamış bir ustadır.

Çok fazla aşk romanları sevmem ama "Börü" isimli dizide "Ayı Murat" karakterinin şehit olma sahnesi beni etkilemişti, biraz yorumlara falan bakayım derken Atsız'ın "Deli Kurt" romanında kavuşamayan Şehzade Murat ile Gökçen Kız'ın hikayesi olduğunu öğrendim. O andan itibaren zaten Atsız'ı bildiğim için Börü dizisi bu iki kitabı okumama vesile oldu. Sırada Dalkavuk var, şiir sevmem ama bir umut belki şiir kitabınıda alırım.

Ayrıca Börü dizisinide tavsiye ederim, Alper Çağlar'ın harika iş çıkardığını hepimiz biliyoruz(Dağ 1-2 Filmlerinden) sürükleyici bir dizidir zaten mini-dizi, fazla vaktinizi almaz. Aşağıda bahsettiğim şiirin şarkısını dinlemeyide unutmayın(Atilla Yılmaz-Yolların Sonu)

Yine çok konuşmuşum, umarım yolunuza ışık olur. Ruhu Şad, Mekanı Uçmağ Olsun!

"Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topuda bir sokak kaltağına."
 

tugraberat

Üye
28 Nis 2021
123
1
C:/
Bilsin cihan ki sen bu cihanın nesindesin
Bu ırkın şeref taşan efsanesidir sesin
Atsız'ın uçmağına, sağlar Türk yurdu desin
Altay'ın ötesinden Tuna'ya kadar olsun
"Vaktiyle bir Atsız varmış"... Var olsun!
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
elinize sağlık
 

Gladiaus

Katılımcı Üye
17 Tem 2021
317
83
Baku, Azerbaijan
Hüseyin Nihal Atsız Kimdir?


Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş;

Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş!



Herkese selamlar, bu makalemizde kendisini fikir babamız olarak gördüğümüz yolbaşçımız Nihal Atsız'ın hayatını ele alacağız.


Kendisi Türkçü-Turancı dünya görüşüne sahiptir ve her şeyden önemlisi bu görüşleri dünya üzerinde en iyi şekilde aktaran muazzam bir öğretmendir.


Bizler vademiz dahilinde Atsız'ın talebeleriyiz demeye devam edecek ve bununla haklı bir iftihar edeceğiz.


Nihal Atsız mükemmel bir Edebiyat adamıdır, bu mükemmelliğin getirmiş olduğu edebi kişiliği ile birlikte şiir, roman ve araştırma alanlarında oldukça eser vermiştir.


Bunların yanı sıra benimsemiş olduğu dünya görüşü ile ilgili çok sayıda dergi çıkartmıştır.


Bunlardan bazıları Atsız Mecmua, Orhun, Orkun, Ötüken gibi dergilerdir.


Gelin bir de bu muazzam öğretmenin hayatına bakalım.


Atsız 12 Ocak 1905 yılında İstanbul'da dünyaya gözlerini açmıştır.


İlk ve orta öğrenimini o zamanlar yaşamakta olduğu semt olan Kadıköy'de tamamlamıştır.


İlk ve orta öğreniminin ardından Askeri Tıbbiyeyi kazanmıştır.


Atsız'ın Askeri Tıbbiye hayatından önce dünya görüşü oluşmaya başlamıştır hatta büyük Türkçü Ziya Gökalp'in cenazesinin ardından Türkçülük karşıtı bazı öğrenciler ile Tıbbiye'de kavga etmiştir.


Bu olayların akabinde Bağdatlı Mesut Süreyya ile kişisel sorunlar yaşamıştır.


Arap asıllı Mesut Süreyya'ya selam vermediği gerekçesi ile Tıbbiye'den henüz 3. sınıf öğrencisi iken çıkartılmıştır.


(Mesut Süreyya o zamanlar Tıbbiye'de mülazım Teğmen rütbesi ile görev yapmaktaydı.)


Bu olayların ardından kendisinin şu sözünü sizlere de hatırlatmak isterim.


"Rütbeni alabilirler, ordudan kovabilirler ama askerliğini alamazlar.

Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur."




Yaşanan bu olaydan sonra Atsız Kabataş Erkek Lisesi'nde öğretmen yardımcılığı yapmıştır.


Ardından Deniz Yollarında, Mersin-İstanbul seferlerinde katip muavin olarak çalışmıştır.


1926 yılının son çeyreğinde Askerlik görevine İstanbul Taşkışla'da başlamıştır.

(Askerliğini er rütbesi ile Temmuz 1927'ye kadar sürdürüp tamamlamıştır.)


Ahmet Naci ile arkadaşlıkları bulunduğundan beraber bir makale hazırlamışlardır.

(Anadolu'da Türklere Ait Yer İsimleri)



Bu makalenin yayınlanması Mehmet Fuad Köprülü'nün dikkatini Atsız'a çevirmesine neden olmuştur.


1930'lu yıllarda hocası Mehmet Fuad Köprülü ile birçok çalışmada bulunmuştur.

(Misal; Divân-ı Türkî-i Basit)



Atsız Ata bu yıllarda Edebiyat fakültesinden de mezun olmuştur.


Uzun süredir dergi çıkartma düşüncesi bulunan Atsız, Mayıs 1931'de başlayıp Eylül 1932 tarihine kadar Atsız Mecmua adlı dergisini çıkartmıştır.



Mehmet Fuad Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi edebiyat ve tarih alanında yüksek bilgi sahibi insanların da aralarında bulunmakta olduğu bir ekip ile birlikte yayın hayatına başlamış ve Türkçü ve Köycü dergi, devrinde ilim, fikir ve sanat alanında çok tesir yaratan Türkçü bir fitilin ateşini adeta yeniden yakmıştır.


Atsız için Cumhuriyet devri Türkçülüğünün öncüsü olmuştur diyebiliriz.


İlk yazılarını "H.Nihal" imzası altında bu dergilerde çıkartmıştır ancak imzasını zamanla değiştirmiştir.



Bir kongre esnasında Reşid Galib'in, Zeki Velidi Togan'a yapmış olduğu ağır eleştiriler sonucu Atsız ve yanında bulunan edebiyat insanı arkadaşları Reşid Galib'e telgraf yolu ile "Zeki Velidi'nin talebesi olmak ile iftihar ederiz." şeklinde bir mesaj ulaştırmışlardır.


Sözü açılmış iken, bizler de senin taleben olmak ile iftihar ediyoruz Gökbilge Atsız.




Atsız, Zeki Velidi'ye büyük saygı ve sevgi beslemekteydi zaten başka kimse için de bu tarz bir girişimde bulunmamıştır.


Şunu da aktarayım Atsız bu telgraf sayesinde Reşid Galib'in tepkilerini üzerine toplamıştır.


Reşid Galib, Atsız Mecmua'nın 17. sayısındaki 'Dârülfünûn'un Kara, Farklı bir tabir ile, Yüz Kızartacak Listesi' adlı makalesi sebebi ile Edebiyat Fakültesi Dekanı'na büyük baskı kurmuş ve, 13 Mart tarihinde Atsız'ın üniversitede yapmış olduğu asistanlık görevine son verdirtmiştir.



Asistanlık görevinden sonra Malatya'da bir ortaokulda Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.


Ancak burada da kısa bir süre görev yapmıştır.


(Yanılmıyorsam 4 ay kadar)


Burada ki 4 ayın sonunda Edirne'de bir lisede Edebiyat öğretmenliği görevi yapmıştır.


Ancak burada ki görevi de aynı şekilde 4 ay kadar sürmüştür.


Edirne'de bulunduğu sürede Atsız Mecmua'nın devam serisi olan aylık olarak Orhun Dergisini çıkartmaya başlamıştır.


Ancak Bakanlar Kurulu, Orhun Dergisi'ni henüz 9.sayısında iken Lise Tarih kitaplarında bulunan yanlışları ağır şekilde eleştirdiği için kapatma kararı almıştır.


Atsız, Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'nda Türkçe öğretmeni unvanı ile 4 yıl görev yapmış ve Temmuz 1938 tarihinde görevinden ihraç edilmiştir.


Bu görevlerinden sonra da farklı okullarda görev yapmıştır çok sıkmamak adına buraları geçiyorum.





1944 Türkçülük - Turancılık Davası


2. Dünya savaşı henüz bitmemişti, o dönem Türkçülük akımına yakın olan Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile Atsız arasında bazı mektuplaşmalar yaşanmıştı.


Atsız ikinci mektubunda bazı edebiyat ve devlet adamlarının komünizm akımına kapılıp Marksist faaliyetlerde bulunduklarından söz etmiştir.

(Sabahattin Ali vb.)


Hatta dönemin Milli Eğitim bakanını bazı şeylere göz yumduğundan dolayı istifaya davet etmiştir.


Bu olayların ardından Atsız hakkında komünist kesimlerce dava açıldı.

Ankara'ya mahkeme için gittiğinde büyük bir Türkçü grup kendisini karşılamıştı.

Dava 3 celsede görülmüştür,


Önemli celseler 3 Mayıs 1944'de görülen ve 9 Mayıs 1944 tarihinde görülen celseleridir.


Atsız'a Sabahattin Ali'ye "Vatan Haini" dediği için 6 aylık hapis cezası verilmiştir.


Hakim cezasını 4 aya düşürmüş ve ardından bu ceza da ertelenmiştir.


Ancak cezası ertelenmesine rağmen 9 Mayıs günü Atsız mahkemenin ardından alıkonulmuştur.


19 Mayıs 1944 törenlerinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren açıklamalarda bulunmuştur.

Açıklamalar üzerine Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanmaya başlamışlardır.

Aralarında Alparslan Türkeş'in de bulunduğu bir grup (Türkeş o zamanlar Subay, Öğretim görevlilleri, öğrenciler gibi) sorguya alınmıştır.


Atsız ve arkadaşları tabutluk adı verilen hücrelerde işkenceye maruz bırakılmışlardır.


7 Eylül 1944 günü yargılama başlamış, Irkçılık-Turancılık davası' adı verilen ve haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eden mahkeme, 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlanmış ve Atsız 6 yıl 5 ay hapse mahkûm edilmiştir.



Ancak Atsız bu kararı Temyize taşımıştır ve Askeri Yargıtay kararı bozmuş, Atsız'ı tahliye etmiştir.

(Tabii Vatanını ve kavmini sevdiği için 1.5 sene kadar tutuklu kaldı kendisi.)




ÖLÜMÜ...


"Er kişi niyetine" deyip sordular, "Hüseyin Nihal Atsız'ı nasıl bilirsiniz?"

Fethi Gemuhluoğlu: " Hocam! Hocam! O musalla taşı, musalla taşı olalı böyle er kişi görmedi!"




10 Aralık 1975 Çarşamba gününün akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor enfarktüs olduğunu anlayamamıştır.


Ertesi akşam Atsız yeni bir kriz geçirmiş, 11 Aralık 1975 Perşembe günü bizlere veda etmiştir.




Bozkurtlar diriliyor,ey kutlu atam Atsız,

Yolların başıdır bu; onun için pusatsız,

Bir işimiz hep yarım! Yapılmıyor Kürşat'sız!


Ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,

'Vaktiyle bir Atsız varmış', var olsun!

Konu araştırmalarımda yardımları için 'PedroDavis e teşekkür ederim.


eline saglik

Hüseyin Nihal Atsız Kimdir?


Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş;

Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş!



Herkese selamlar, bu makalemizde kendisini fikir babamız olarak gördüğümüz yolbaşçımız Nihal Atsız'ın hayatını ele alacağız.


Kendisi Türkçü-Turancı dünya görüşüne sahiptir ve her şeyden önemlisi bu görüşleri dünya üzerinde en iyi şekilde aktaran muazzam bir öğretmendir.


Bizler vademiz dahilinde Atsız'ın talebeleriyiz demeye devam edecek ve bununla haklı bir iftihar edeceğiz.


Nihal Atsız mükemmel bir Edebiyat adamıdır, bu mükemmelliğin getirmiş olduğu edebi kişiliği ile birlikte şiir, roman ve araştırma alanlarında oldukça eser vermiştir.


Bunların yanı sıra benimsemiş olduğu dünya görüşü ile ilgili çok sayıda dergi çıkartmıştır.


Bunlardan bazıları Atsız Mecmua, Orhun, Orkun, Ötüken gibi dergilerdir.


Gelin bir de bu muazzam öğretmenin hayatına bakalım.


Atsız 12 Ocak 1905 yılında İstanbul'da dünyaya gözlerini açmıştır.


İlk ve orta öğrenimini o zamanlar yaşamakta olduğu semt olan Kadıköy'de tamamlamıştır.


İlk ve orta öğreniminin ardından Askeri Tıbbiyeyi kazanmıştır.


Atsız'ın Askeri Tıbbiye hayatından önce dünya görüşü oluşmaya başlamıştır hatta büyük Türkçü Ziya Gökalp'in cenazesinin ardından Türkçülük karşıtı bazı öğrenciler ile Tıbbiye'de kavga etmiştir.


Bu olayların akabinde Bağdatlı Mesut Süreyya ile kişisel sorunlar yaşamıştır.


Arap asıllı Mesut Süreyya'ya selam vermediği gerekçesi ile Tıbbiye'den henüz 3. sınıf öğrencisi iken çıkartılmıştır.


(Mesut Süreyya o zamanlar Tıbbiye'de mülazım Teğmen rütbesi ile görev yapmaktaydı.)


Bu olayların ardından kendisinin şu sözünü sizlere de hatırlatmak isterim.


"Rütbeni alabilirler, ordudan kovabilirler ama askerliğini alamazlar.

Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur."




Yaşanan bu olaydan sonra Atsız Kabataş Erkek Lisesi'nde öğretmen yardımcılığı yapmıştır.


Ardından Deniz Yollarında, Mersin-İstanbul seferlerinde katip muavin olarak çalışmıştır.


1926 yılının son çeyreğinde Askerlik görevine İstanbul Taşkışla'da başlamıştır.

(Askerliğini er rütbesi ile Temmuz 1927'ye kadar sürdürüp tamamlamıştır.)


Ahmet Naci ile arkadaşlıkları bulunduğundan beraber bir makale hazırlamışlardır.

(Anadolu'da Türklere Ait Yer İsimleri)



Bu makalenin yayınlanması Mehmet Fuad Köprülü'nün dikkatini Atsız'a çevirmesine neden olmuştur.


1930'lu yıllarda hocası Mehmet Fuad Köprülü ile birçok çalışmada bulunmuştur.

(Misal; Divân-ı Türkî-i Basit)



Atsız Ata bu yıllarda Edebiyat fakültesinden de mezun olmuştur.


Uzun süredir dergi çıkartma düşüncesi bulunan Atsız, Mayıs 1931'de başlayıp Eylül 1932 tarihine kadar Atsız Mecmua adlı dergisini çıkartmıştır.



Mehmet Fuad Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi edebiyat ve tarih alanında yüksek bilgi sahibi insanların da aralarında bulunmakta olduğu bir ekip ile birlikte yayın hayatına başlamış ve Türkçü ve Köycü dergi, devrinde ilim, fikir ve sanat alanında çok tesir yaratan Türkçü bir fitilin ateşini adeta yeniden yakmıştır.


Atsız için Cumhuriyet devri Türkçülüğünün öncüsü olmuştur diyebiliriz.


İlk yazılarını "H.Nihal" imzası altında bu dergilerde çıkartmıştır ancak imzasını zamanla değiştirmiştir.



Bir kongre esnasında Reşid Galib'in, Zeki Velidi Togan'a yapmış olduğu ağır eleştiriler sonucu Atsız ve yanında bulunan edebiyat insanı arkadaşları Reşid Galib'e telgraf yolu ile "Zeki Velidi'nin talebesi olmak ile iftihar ederiz." şeklinde bir mesaj ulaştırmışlardır.


Sözü açılmış iken, bizler de senin taleben olmak ile iftihar ediyoruz Gökbilge Atsız.




Atsız, Zeki Velidi'ye büyük saygı ve sevgi beslemekteydi zaten başka kimse için de bu tarz bir girişimde bulunmamıştır.


Şunu da aktarayım Atsız bu telgraf sayesinde Reşid Galib'in tepkilerini üzerine toplamıştır.


Reşid Galib, Atsız Mecmua'nın 17. sayısındaki 'Dârülfünûn'un Kara, Farklı bir tabir ile, Yüz Kızartacak Listesi' adlı makalesi sebebi ile Edebiyat Fakültesi Dekanı'na büyük baskı kurmuş ve, 13 Mart tarihinde Atsız'ın üniversitede yapmış olduğu asistanlık görevine son verdirtmiştir.



Asistanlık görevinden sonra Malatya'da bir ortaokulda Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.


Ancak burada da kısa bir süre görev yapmıştır.


(Yanılmıyorsam 4 ay kadar)


Burada ki 4 ayın sonunda Edirne'de bir lisede Edebiyat öğretmenliği görevi yapmıştır.


Ancak burada ki görevi de aynı şekilde 4 ay kadar sürmüştür.


Edirne'de bulunduğu sürede Atsız Mecmua'nın devam serisi olan aylık olarak Orhun Dergisini çıkartmaya başlamıştır.


Ancak Bakanlar Kurulu, Orhun Dergisi'ni henüz 9.sayısında iken Lise Tarih kitaplarında bulunan yanlışları ağır şekilde eleştirdiği için kapatma kararı almıştır.


Atsız, Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'nda Türkçe öğretmeni unvanı ile 4 yıl görev yapmış ve Temmuz 1938 tarihinde görevinden ihraç edilmiştir.


Bu görevlerinden sonra da farklı okullarda görev yapmıştır çok sıkmamak adına buraları geçiyorum.





1944 Türkçülük - Turancılık Davası


2. Dünya savaşı henüz bitmemişti, o dönem Türkçülük akımına yakın olan Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile Atsız arasında bazı mektuplaşmalar yaşanmıştı.


Atsız ikinci mektubunda bazı edebiyat ve devlet adamlarının komünizm akımına kapılıp Marksist faaliyetlerde bulunduklarından söz etmiştir.

(Sabahattin Ali vb.)


Hatta dönemin Milli Eğitim bakanını bazı şeylere göz yumduğundan dolayı istifaya davet etmiştir.


Bu olayların ardından Atsız hakkında komünist kesimlerce dava açıldı.

Ankara'ya mahkeme için gittiğinde büyük bir Türkçü grup kendisini karşılamıştı.

Dava 3 celsede görülmüştür,


Önemli celseler 3 Mayıs 1944'de görülen ve 9 Mayıs 1944 tarihinde görülen celseleridir.


Atsız'a Sabahattin Ali'ye "Vatan Haini" dediği için 6 aylık hapis cezası verilmiştir.


Hakim cezasını 4 aya düşürmüş ve ardından bu ceza da ertelenmiştir.


Ancak cezası ertelenmesine rağmen 9 Mayıs günü Atsız mahkemenin ardından alıkonulmuştur.


19 Mayıs 1944 törenlerinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren açıklamalarda bulunmuştur.

Açıklamalar üzerine Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanmaya başlamışlardır.

Aralarında Alparslan Türkeş'in de bulunduğu bir grup (Türkeş o zamanlar Subay, Öğretim görevlilleri, öğrenciler gibi) sorguya alınmıştır.


Atsız ve arkadaşları tabutluk adı verilen hücrelerde işkenceye maruz bırakılmışlardır.


7 Eylül 1944 günü yargılama başlamış, Irkçılık-Turancılık davası' adı verilen ve haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eden mahkeme, 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlanmış ve Atsız 6 yıl 5 ay hapse mahkûm edilmiştir.



Ancak Atsız bu kararı Temyize taşımıştır ve Askeri Yargıtay kararı bozmuş, Atsız'ı tahliye etmiştir.

(Tabii Vatanını ve kavmini sevdiği için 1.5 sene kadar tutuklu kaldı kendisi.)




ÖLÜMÜ...


"Er kişi niyetine" deyip sordular, "Hüseyin Nihal Atsız'ı nasıl bilirsiniz?"

Fethi Gemuhluoğlu: " Hocam! Hocam! O musalla taşı, musalla taşı olalı böyle er kişi görmedi!"




10 Aralık 1975 Çarşamba gününün akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor enfarktüs olduğunu anlayamamıştır.


Ertesi akşam Atsız yeni bir kriz geçirmiş, 11 Aralık 1975 Perşembe günü bizlere veda etmiştir.




Bozkurtlar diriliyor,ey kutlu atam Atsız,

Yolların başıdır bu; onun için pusatsız,

Bir işimiz hep yarım! Yapılmıyor Kürşat'sız!


Ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,

'Vaktiyle bir Atsız varmış', var olsun!

Konu araştırmalarımda yardımları için 'PedroDavis e teşekkür ederim.


super
 

teux

Katılımcı Üye
23 Ocak 2023
954
1,305
Hüseyin Nihal Atsız Kimdir?


Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş;

Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş!



Herkese selamlar, bu makalemizde kendisini fikir babamız olarak gördüğümüz yolbaşçımız Nihal Atsız'ın hayatını ele alacağız.


Kendisi Türkçü-Turancı dünya görüşüne sahiptir ve her şeyden önemlisi bu görüşleri dünya üzerinde en iyi şekilde aktaran muazzam bir öğretmendir.


Bizler vademiz dahilinde Atsız'ın talebeleriyiz demeye devam edecek ve bununla haklı bir iftihar edeceğiz.


Nihal Atsız mükemmel bir Edebiyat adamıdır, bu mükemmelliğin getirmiş olduğu edebi kişiliği ile birlikte şiir, roman ve araştırma alanlarında oldukça eser vermiştir.


Bunların yanı sıra benimsemiş olduğu dünya görüşü ile ilgili çok sayıda dergi çıkartmıştır.


Bunlardan bazıları Atsız Mecmua, Orhun, Orkun, Ötüken gibi dergilerdir.


Gelin bir de bu muazzam öğretmenin hayatına bakalım.


Atsız 12 Ocak 1905 yılında İstanbul'da dünyaya gözlerini açmıştır.


İlk ve orta öğrenimini o zamanlar yaşamakta olduğu semt olan Kadıköy'de tamamlamıştır.


İlk ve orta öğreniminin ardından Askeri Tıbbiyeyi kazanmıştır.


Atsız'ın Askeri Tıbbiye hayatından önce dünya görüşü oluşmaya başlamıştır hatta büyük Türkçü Ziya Gökalp'in cenazesinin ardından Türkçülük karşıtı bazı öğrenciler ile Tıbbiye'de kavga etmiştir.


Bu olayların akabinde Bağdatlı Mesut Süreyya ile kişisel sorunlar yaşamıştır.


Arap asıllı Mesut Süreyya'ya selam vermediği gerekçesi ile Tıbbiye'den henüz 3. sınıf öğrencisi iken çıkartılmıştır.


(Mesut Süreyya o zamanlar Tıbbiye'de mülazım Teğmen rütbesi ile görev yapmaktaydı.)


Bu olayların ardından kendisinin şu sözünü sizlere de hatırlatmak isterim.


"Rütbeni alabilirler, ordudan kovabilirler ama askerliğini alamazlar.

Askerlik rütbe ve elbise değil, ruhtur."




Yaşanan bu olaydan sonra Atsız Kabataş Erkek Lisesi'nde öğretmen yardımcılığı yapmıştır.


Ardından Deniz Yollarında, Mersin-İstanbul seferlerinde katip muavin olarak çalışmıştır.


1926 yılının son çeyreğinde Askerlik görevine İstanbul Taşkışla'da başlamıştır.

(Askerliğini er rütbesi ile Temmuz 1927'ye kadar sürdürüp tamamlamıştır.)


Ahmet Naci ile arkadaşlıkları bulunduğundan beraber bir makale hazırlamışlardır.

(Anadolu'da Türklere Ait Yer İsimleri)



Bu makalenin yayınlanması Mehmet Fuad Köprülü'nün dikkatini Atsız'a çevirmesine neden olmuştur.


1930'lu yıllarda hocası Mehmet Fuad Köprülü ile birçok çalışmada bulunmuştur.

(Misal; Divân-ı Türkî-i Basit)



Atsız Ata bu yıllarda Edebiyat fakültesinden de mezun olmuştur.


Uzun süredir dergi çıkartma düşüncesi bulunan Atsız, Mayıs 1931'de başlayıp Eylül 1932 tarihine kadar Atsız Mecmua adlı dergisini çıkartmıştır.



Mehmet Fuad Köprülü, Zeki Velidi Togan, Abdülkadir İnan gibi edebiyat ve tarih alanında yüksek bilgi sahibi insanların da aralarında bulunmakta olduğu bir ekip ile birlikte yayın hayatına başlamış ve Türkçü ve Köycü dergi, devrinde ilim, fikir ve sanat alanında çok tesir yaratan Türkçü bir fitilin ateşini adeta yeniden yakmıştır.


Atsız için Cumhuriyet devri Türkçülüğünün öncüsü olmuştur diyebiliriz.


İlk yazılarını "H.Nihal" imzası altında bu dergilerde çıkartmıştır ancak imzasını zamanla değiştirmiştir.



Bir kongre esnasında Reşid Galib'in, Zeki Velidi Togan'a yapmış olduğu ağır eleştiriler sonucu Atsız ve yanında bulunan edebiyat insanı arkadaşları Reşid Galib'e telgraf yolu ile "Zeki Velidi'nin talebesi olmak ile iftihar ederiz." şeklinde bir mesaj ulaştırmışlardır.


Sözü açılmış iken, bizler de senin taleben olmak ile iftihar ediyoruz Gökbilge Atsız.




Atsız, Zeki Velidi'ye büyük saygı ve sevgi beslemekteydi zaten başka kimse için de bu tarz bir girişimde bulunmamıştır.


Şunu da aktarayım Atsız bu telgraf sayesinde Reşid Galib'in tepkilerini üzerine toplamıştır.


Reşid Galib, Atsız Mecmua'nın 17. sayısındaki 'Dârülfünûn'un Kara, Farklı bir tabir ile, Yüz Kızartacak Listesi' adlı makalesi sebebi ile Edebiyat Fakültesi Dekanı'na büyük baskı kurmuş ve, 13 Mart tarihinde Atsız'ın üniversitede yapmış olduğu asistanlık görevine son verdirtmiştir.



Asistanlık görevinden sonra Malatya'da bir ortaokulda Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.


Ancak burada da kısa bir süre görev yapmıştır.


(Yanılmıyorsam 4 ay kadar)


Burada ki 4 ayın sonunda Edirne'de bir lisede Edebiyat öğretmenliği görevi yapmıştır.


Ancak burada ki görevi de aynı şekilde 4 ay kadar sürmüştür.


Edirne'de bulunduğu sürede Atsız Mecmua'nın devam serisi olan aylık olarak Orhun Dergisini çıkartmaya başlamıştır.


Ancak Bakanlar Kurulu, Orhun Dergisi'ni henüz 9.sayısında iken Lise Tarih kitaplarında bulunan yanlışları ağır şekilde eleştirdiği için kapatma kararı almıştır.


Atsız, Deniz Gedikli Hazırlama Okulu'nda Türkçe öğretmeni unvanı ile 4 yıl görev yapmış ve Temmuz 1938 tarihinde görevinden ihraç edilmiştir.


Bu görevlerinden sonra da farklı okullarda görev yapmıştır çok sıkmamak adına buraları geçiyorum.





1944 Türkçülük - Turancılık Davası


2. Dünya savaşı henüz bitmemişti, o dönem Türkçülük akımına yakın olan Başbakan Şükrü Saraçoğlu ile Atsız arasında bazı mektuplaşmalar yaşanmıştı.


Atsız ikinci mektubunda bazı edebiyat ve devlet adamlarının komünizm akımına kapılıp Marksist faaliyetlerde bulunduklarından söz etmiştir.

(Sabahattin Ali vb.)


Hatta dönemin Milli Eğitim bakanını bazı şeylere göz yumduğundan dolayı istifaya davet etmiştir.


Bu olayların ardından Atsız hakkında komünist kesimlerce dava açıldı.

Ankara'ya mahkeme için gittiğinde büyük bir Türkçü grup kendisini karşılamıştı.

Dava 3 celsede görülmüştür,


Önemli celseler 3 Mayıs 1944'de görülen ve 9 Mayıs 1944 tarihinde görülen celseleridir.


Atsız'a Sabahattin Ali'ye "Vatan Haini" dediği için 6 aylık hapis cezası verilmiştir.


Hakim cezasını 4 aya düşürmüş ve ardından bu ceza da ertelenmiştir.


Ancak cezası ertelenmesine rağmen 9 Mayıs günü Atsız mahkemenin ardından alıkonulmuştur.


19 Mayıs 1944 törenlerinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren açıklamalarda bulunmuştur.

Açıklamalar üzerine Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde yargılanmaya başlamışlardır.

Aralarında Alparslan Türkeş'in de bulunduğu bir grup (Türkeş o zamanlar Subay, Öğretim görevlilleri, öğrenciler gibi) sorguya alınmıştır.


Atsız ve arkadaşları tabutluk adı verilen hücrelerde işkenceye maruz bırakılmışlardır.


7 Eylül 1944 günü yargılama başlamış, Irkçılık-Turancılık davası' adı verilen ve haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eden mahkeme, 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlanmış ve Atsız 6 yıl 5 ay hapse mahkûm edilmiştir.



Ancak Atsız bu kararı Temyize taşımıştır ve Askeri Yargıtay kararı bozmuş, Atsız'ı tahliye etmiştir.

(Tabii Vatanını ve kavmini sevdiği için 1.5 sene kadar tutuklu kaldı kendisi.)




ÖLÜMÜ...


"Er kişi niyetine" deyip sordular, "Hüseyin Nihal Atsız'ı nasıl bilirsiniz?"

Fethi Gemuhluoğlu: " Hocam! Hocam! O musalla taşı, musalla taşı olalı böyle er kişi görmedi!"




10 Aralık 1975 Çarşamba gününün akşamı kalp krizi geçirmiş, gelen doktor enfarktüs olduğunu anlayamamıştır.


Ertesi akşam Atsız yeni bir kriz geçirmiş, 11 Aralık 1975 Perşembe günü bizlere veda etmiştir.




Bozkurtlar diriliyor,ey kutlu atam Atsız,

Yolların başıdır bu; onun için pusatsız,

Bir işimiz hep yarım! Yapılmıyor Kürşat'sız!


Ve katında ona da kırk ayrı selam olsun,

'Vaktiyle bir Atsız varmış', var olsun!

Konu araştırmalarımda yardımları için 'PedroDavis e teşekkür ederim.


Çağrı Beyle Tuğrul Bey'in kurdugu devlet italyali melezlerden üstündür elbet;
Bizim eski uşakları alda yanına Balkanlardan doğru yürü er meydanına;
Çelik zırhlı kartalları göklere saldır...
Fakat zafer sizin için söz ve masaldır...
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.