İnsanın kader planı vardır. Bu kader planında* iki nokta hiç değişmez. Bunlardan bir tanesi doğumudur* ikincisi ölümüdür. Bu iki nokta arasında kalan ve adına "yaş***" denilen bölüm içinde* kendi tutum ve davranışlarınızla muayyen kapılar açabilir* düzlüğe ya da batağa çıkabilirsiniz. Çünkü size "akıl" denilen bir şey verilmiştir. Sevap ve günah bunun için söz konusudur. Yoksa* her şey kaderinizde olursa* sevap ve günahtan bahsedilemez. Bir adamı* başkasını öldürdü diye suçlayamazsınız o zaman. "Onun kaderinde bu vardı* yaptı" olur işin özeti.
Doktorların müdahaleleri* o kişinin daha yaşayacak saati varsa bir netice verir. Bu yüzden kimi hasta kanser üresi denilen musibetten ameliyat olarak 20 sene daha yaşar* kimisi de bademcik ameliyatı olurken ölüverir.
Din tarihinde anlatılan bir olayı şimdi hikaye etmek istiyorum:
Hayvanlarla konuşabilen ve rüzgara* maddeye hakim olabilme yeteneği ile donanmış Peygamber* Hazret-i Süleyman* bir gün Kudüs'te* çadırında arkadaşları ile oturup sohbet ederken* içeriye bir adam girer. O mecliste oturan bir kişiye dikkat ve hayretle bakarak çıkıp gider.
şaşıran adam* Hazret-i Süleyman'a sorar:
- Bu adam kimdi?
Peygamber cevap verir:
- Azrail'di.
Bu cevabı alan adam müthiş bir paniğe kapılır ve Hazret-i Süleyman'a yalvarır:
- Ya Süleyman* Azrail bana çok tuhaf baktı. Ne olur beni buradan kaçır. Uzaklara gönder.
Arkadaşının ricasını kırmaz Peygamber. Rüzgar emrindedir ya bindirir rüzgara ve gönderir Hindistan'a.
Adam ertesi gün Hindistan'da birden karşısında* bir gece evvelinden gördüğü ve artık tanıdığı Azrail'e rastlar. Başına geleceği anlar ve konuşur:
- Anladım* benim canımı almaya geldin. Yalnız bir sorum var* ona cevap ver öyle al canımı* der. Dün beni Süleyman'ın çadırında görünce neden yüzüme hayretle baktın?
Azrail cevap verir:
- Ben dün senin canını* ertesi gün Hindistan'da almak emir almıştım. Seni Kudüs'te Süleyman'ın çadırında oturur görünce* "Bu adam bir günde Hindistan'a nasıl gidecek?" diye hayret ettim der.
Doktorların müdahaleleri* o kişinin daha yaşayacak saati varsa bir netice verir. Bu yüzden kimi hasta kanser üresi denilen musibetten ameliyat olarak 20 sene daha yaşar* kimisi de bademcik ameliyatı olurken ölüverir.
Din tarihinde anlatılan bir olayı şimdi hikaye etmek istiyorum:
Hayvanlarla konuşabilen ve rüzgara* maddeye hakim olabilme yeteneği ile donanmış Peygamber* Hazret-i Süleyman* bir gün Kudüs'te* çadırında arkadaşları ile oturup sohbet ederken* içeriye bir adam girer. O mecliste oturan bir kişiye dikkat ve hayretle bakarak çıkıp gider.
şaşıran adam* Hazret-i Süleyman'a sorar:
- Bu adam kimdi?
Peygamber cevap verir:
- Azrail'di.
Bu cevabı alan adam müthiş bir paniğe kapılır ve Hazret-i Süleyman'a yalvarır:
- Ya Süleyman* Azrail bana çok tuhaf baktı. Ne olur beni buradan kaçır. Uzaklara gönder.
Arkadaşının ricasını kırmaz Peygamber. Rüzgar emrindedir ya bindirir rüzgara ve gönderir Hindistan'a.
Adam ertesi gün Hindistan'da birden karşısında* bir gece evvelinden gördüğü ve artık tanıdığı Azrail'e rastlar. Başına geleceği anlar ve konuşur:
- Anladım* benim canımı almaya geldin. Yalnız bir sorum var* ona cevap ver öyle al canımı* der. Dün beni Süleyman'ın çadırında görünce neden yüzüme hayretle baktın?
Azrail cevap verir:
- Ben dün senin canını* ertesi gün Hindistan'da almak emir almıştım. Seni Kudüs'te Süleyman'ın çadırında oturur görünce* "Bu adam bir günde Hindistan'a nasıl gidecek?" diye hayret ettim der.