Mevlana'nin Mezar Odasina Girmeye Kalkanlarin Başlarina Korkunç Olaylar Geliyor!

yasin56

Üye
27 Ağu 2006
60
0
Mezarın bulunduğu odaya girmeyi düşünenlerin bile sonu felaket oldu...
MEVLANA'NIN MEZAR ODASINA GİRMEYE KALKANLARIN
BAŞLARINA KORKUNÇ OLAYLAR GELİYOR!

Mevlana'nın kabrinin altınaki 'mezar odası'na 700 yılda sadece bir kişi girebildi. O da 7 yaşındaki bir kız ******ydu. Çocuğun dili tutuldu ve bir daha konuşamadı. O küçük ******n ne gördüğü bir sır olarak kaldı. Ondan sonra girmeyi düşünenleri bile korkunç felaketler bekliyordu. İşte, Mevlana'nın esrarengiz sırrı...


O müzenin kapısından içeri girerken, karşıma 'Da Vinci şifresi' gibi esrarengiz bir hikáyenin çıkacağını bilmiyordum.

Bu, bir sanduka ve onun altındaki mezarın hikáyesi.


Ama öyle basit bir hikáye değil.


Hikáye 13'üncü yüzyılda başlıyor ve 1930'da esrarengiz bir aile trajedisine kadar uzanıyor.


Hikáye beni çok etkiledi.


Sizi de etkileyeceğini tahmin ediyorum.


SAF TUTMUŞ SANDUKALAR ARASINDA


Geçen salı günüydü.


Hayatımda ilk defa Konya'ya gitmiştim.


Konya'da Mevlana Müzesi'nin kapısından ilk adımımı attığımda, belki de sadece benim hissettiğim mistik bir rüzgár esti ve beni içine alıp ***ürdü.


Hayatımda hiçbir mekán daha ilk anda beni bu kadar etkilememişti.


İçerden çok hafif bir ney müziği geliyordu.


Sağ tarafta, sanki saf tutmuş sandukaları görüyordum.


Yanımda Mevlana Müzesi Müdür Yardımcısı Dr. Naci Bakırcı vardı.


Mevlana'nın sandukasının önüne gelinceye kadar, mistik bir turistten farklı değildim.


Ancak o sandukanın önünde Dr. Bakırcı'nın anlattığı o müthiş hikáye başladı.


Daha doğrusu, o sandukanın altındaki 'mezar odasının sırrı'...


500 METREYİ SEKİZ SAATTE ALAN CENAZE


Nefesimi kestim ve onu dinledim.


İşte ondan dinlediklerim.


Anlatıldığına göre her şey 1273'te Konya'da kaldırılan bir cenazeden sonra başladı.


Mevlana Celaleddin-i Rumi, 17 Aralık 1273 günü vefat ediyor.


Cenazesine yüzbinlerce insan katılmış. Naaşı, İplikçi Camii'nden, 500 metre ilerdeki bu türbeye 8 saatte getirilebilmiş.


Müslümanlar Mevlana'nın naaşını defnedebilmek için gayrimüslimlerin cenaze cemaatinden çıkmasını istemiş. Ancak onlar, 'Bize İsa'yı da Musa'yı da Mevlana öğretti' diyerek bunu reddetmişler.


Mevlana'nın kabrinin altına bir 'mezar odası' bulunuyor.


MEZAR ODASINA 700 YILDA 1 KİŞİ İNDİ


Eski Türklerde mezarların altına Farsça 'zir-i zemin' yani 'zeminin altı' denilen bir mezar odası yapılırmış.


Mevlana'nın naaşı da böyle 4 metrelik bir mezar odasına konmuş.


Ancak o tarihten bu yana mezar odasına kimse inmemiş.


Sadece bir kişi hariç.


Rivayete göre Sultan Dördüncü Murad, Mevlana'nın türbesini ziyarete geldiğinde, mezar odasının içinde ne olduğunu çok merak etmiş ve bu odaya girmek istemiş.


Ancak dönemin Mevlevi büyükleri, buna kesinlikle karşı çıkmış ve girmesini engellemişler.


Bunun üzerine Sultan, elindeki tespihi, ağzı açık odanın içine atmış.


Veya düşürmüş.


Bu tespihi almak üzere 7 yaşında bir kız ****** mezar odasına indirilmiş.


Bilinen tek şey, odanın iki tarafından aşağı doğru merdivenlerin indiğiymiş.


Kız ****** mezara inip çıktıktan sonra dili tutulmuş.


Dr. Naci Bakırcı, 'Çocuğun dilinin neden tutulduğu hálá bilinmiyor' diyor.


KÜÇÜK KIZ MEZAR ODASINDA NE GÖRMÜŞTÜ


İşte bu olaydan sonra 'mezar odasının sırrı' iyice merak edilmeye başlanmış.


Acaba kız ****** orada ne görmüştü de dili tutulmuştu?


Bir iddiaya göre, oda çok karanlık olduğu için çocuk çok korkmuş ve geçirdiği travmadan dolayı dili tutulmuştu.


Ancak bir başka iddia daha var ki, o 'mezar odasının sırrını' daha da koyulaştırıyordu.


Selçuklu Türkleri o tarihte mumyalama tekniğini biliyorlarmış. Fatih Sultan Mehmed dahil 7 padişahın naaşı mumyalanmış.


Mevlana'nın naaşı da mumyalandığı için muhtemelen öyle duruyordu.


Kız ****** orada yatan Mevlana'yı görünce bu hale gelmiş olabilirdi.


Bu olay dönemin önde gelen Mevlevilerini harekete geçiriyor ve 1640 yılında mezar odasının ağzı tuğlayla örülüp üzeri kurşunla kaplanıyor.


O tarihten sonra mezar odasının ağzındaki kurşun hiçbir zaman kaldırılmadı.


Mezar odası, sırlarıyla birlikte belki de ebediyete kadar sessizliğe gömüldü.


1930'LU YILLARDA MÜZE MÜDÜRÜNÜN ODASINDA


Ancak odanın hikáyesi burada bitmiyor.


Aradan 300 yıl geçtikten sonra, Mısır'daki piramit sırlarına benzeyen bir dizi olay daha yaşanacaktı.


Bu olayın iki tanığı vardı.


Biri olayı yaşayan Yusuf Akyurt isimli biri.


Öteki de onun yaşadığını Murat Bardakçı'ya anlatan Abdülbaki Gölpınarlı Hoca.


1930'lu yılların güzel bir gününde, Mevlana Müzesi'nin Müdürü Yusuf Akyurt odasında tek başına otururken, aklına sandukanın altındaki mezar odası gelir.


İçinden 'Acaba şu odaya bir girsem de içinde ne olduğunu görsem' diye geçirir.


Ancak tepki çekeceğini düşündüğü için kararsızdır.


O AN KAPI ÇALINDI YAŞLI ADAM GİRDİ


Tam o esnada kapı çalınır ve içeri, müzenin yaşlı odacısı girer.


Bu yaşlı adam aslında, Mevlevi dedesidir. Cumhuriyetin ilanından sonra tekke ve zaviyeler kapandığı için müzeye çevrilen türbede odacı olarak çalışmayı kabul etmiştir.


Yaşlı Mevlevi dedesi saygılı bir şekilde içeri girer ve Yusuf Akyurt'un tüylerini diken diken eden şu cümleyi söyler:


'Sakın oraya inmeyi düşünmeyin...'


Ancak bu şaşkınlık, müdürü kararından vazgeçirmez. Mezara inmek üzere kurşunla kaplı kapağın önüne gelir.


Halıyı kaldırır. Tam kapağı açmak üzereyken, bir adam haykırarak içeri girer:


'Müdür bey, yetiş evin yanıyor...'


Yusuf Akyurt gelinceye kadar evi kül olmuştur.


İşte tam o sırada eline bir telgraf tutuşturulur.


Müze müdürü başka bir yere tayin edilmiştir.


KONYA-ANKARA YOLUNDAKİ KAZA


Konya-Ankara yolu o gün çok ıssızdı.


Gün batmış, alacakaranlık etrafa hákim olmaya başlamıştı.


Uzaktan gelen kamyonun farları, henüz tam karanlık hale gelmemiş ufukta cılız iki nokta gibi duruyordu.


Şoförün yanında kapıya dayanmış şekilde oturan çocuk kimbilir hangi hayallere dalmıştı.


Kamyon bir kavise girdiği sırada kapı aniden açılır ve çocuk alacakaranlığın içinde kaybolur.


Kamyon durup, içindeki iki adam kapıdan uçan çocuğa ulaştıklarında iş işten geçmiştir.


Çocuk öteki dünyaya göçmüştür.


Çocuğun başında duran ikinci adam, başı ellerinin arasında hüngür hüngür ağlamaktadır.


O adam, Konya'dan tayini çıkan Müze Müdürü Yusuf Akyurt'tur.


Kimine göre, mezar odasının sırrı, onu hálá takip etmektedir.


MEZARIN BAŞINDA SÖYLENEN SON SÖZLER


Yusuf Akyurt oğlunun cenazesini alıp Konya'ya döner. Cenaze töreninden sonra doğruca Mevlana Müzesi'ne gider ve sandukanın başında ellerini açıp haykırmaya başlar:


'Yetmedi mi? Affet artık...'


Bütün bunlar neydi? Efsane mi? Gerçek mi?


Küçük kızın dili niye tutulmuştu? Yaşlı odacı, müdürün kafasından geçen düşünceyi nasıl anlamıştı?


Bunların cevabı yok.


Ben bunları anlatan insanlardan dinledim.


Bildiğimiz tek şey var. Mezar odası 731 yıldan bu yana sırrını muhafaza ediyor.


Umarım bundan sonra da muhafaza etmeye devam eder.


Çünkü bilinmezliğin yarattığı bazı mistik duygulara ebediyen ihtiyacımız olacak.


Çünkü hepimizin içinde, sadece kendimize ait sırların saklandığı küçücük odalar var.


Üzerleri kurşunla kaplı küçücük odalar...



NOT = ( alıntıdır isteyen inanır isteyen inanmaz )
 

sErD0

Yeni üye
26 Ara 2006
8
0
bende gecen sene gittim konyaya, cok güzel bir yer.. bizede anlattilar böyle o odaya girilmedigini, kizin dili tutuldugunu felan.. cok ilginc ama :)

tskler information icin :D
 

noob48

Katılımcı Üye
Abi Etkilenmemek Elde Değil. Tüylerim Diken Diken Oldu. Mevlana Çok Ulu Bir İnsandı. Tüm Dünya Onu Biliyor. Eserleri Hala Ders Kitabı Olarak Okutuluyor. Mevlana Ölüm Gününü Yeniden Doğuş Günü Olarak Kabul Ediyordu. Mevlananın Bir Sözü de Şudur :

"Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"


Yüce İnsan Mevlana...
 

cittiyet

Yeni üye
21 Ağu 2007
12
0
bak şimdi bende merak ettim ama Allah nasip ederde gidersem orayı girmem yanına bile yaklaşmam uzkttan bakarım
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.