Oruç* İslam Ülkelerinin dışında da hızla yayılmakta* bu konuda birçok kişi araştırma yaparken* hastalıkların önlenmesi için orucu tavsiye eden mütehassıs doktorların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Şu anda Batı Almanya'daki 29 klinikte* oruç ile tedavi yapılıyor. Ve oruç* hemen hemen her hastalığı tedavi ettiği gibi* fazla kiloların da sağlıklı bir şekilde atılmasını sağlıyor. Oruç Mütehassısı olarak bilinen Dr. Hellmut Lützner'e göre oruç* vücudun senelerce depo ettiği zehirleri ve pislikleri dışarıya atmanın en tabii yoludur.
Oruç* insanlık tarihi kadar eskilere dayanır ve bütün canlılarda* ortak bir özellik olarak göze çarpar. Haftalarca veya aylarca aç kalarak bir nevi oruç tutmak* tabiattaki birçok canlının hayatında her sene görülmektedir. Ve oruç tutma istidadı olmaksızın canlıların sağ kalması mümkün değildir.
Bugün birçok gelişmiş ülke* bolluk içinde yaşıyor. Fakat bu bolluğa alışmış olmaları yüzünden de artık hiçbir zorluğa cesaret edemiyorlar. Bu ülkelerde aşırı beslenmeden doğan hastalıklar* bir çığ gibi artarak yayılıyor.
Her milletin* kendine has bir yemek listesi bulunur. Ve ailece hep beraber yemek yeme* aile fertlerinin birbirine olan bağlılık duygularını geliştirir. Hatta iş icabı olarak birbirini daha iyi tanımak isteyenlerin yaptıkları ilk iş* bir restoranda buluşmaktır. İşte bu "belirli vakitlerde aynı yemekleri paylaşma hadisesinin" güçlendirdiği sevgi ve saygı duygularını* acaba oruçtan daha iyi hangi şey sağlayabilir?
"Dini bayramların manevi havasını tatmak için* oruç tutarak hazırlanmak şarttır" diyen Münihli Psikolog Jürgen Von Schedit* sözlerine şöyle devam ediyor:
"Oruç* gelenek olmaktan çıkınca* içindeki gizli kıymetler de yok oluyor. Diğer bir ifade ile insan maddiyata fazla dalınca* maneviyatın kokusunu bile alamıyor."
Herkesin bilmesi gereken bir başka oruç da* hastalanan bütün canlıların insiyaki olarak tuttukları oruçtur. Sıhhatini kaybeden canlılar* yeme ve içmeyi terk ederler. Bunun açıklaması şudur: Tehlikeye maruz kalan vücut* hazım ile uğraşmayı istemez. Çünkü bu hadise ile* canlının aldığı gıda enerjisinin üçte biri harcanır. Bu sebeple vücut bütün gücünü* hastalığa karşı savunmaya yöneltir.
Orucun unutulan kıymetlerini Batı Dünyasına tekrar anlatmakta büyük payı olan Dr. Otto Buchinger (1882-1970) "Şifalı Oruç" adındaki kitabında* bizzat kendisinin büyük bir hastalık neticesinde oruca başladığını yazmaktadır. Tehlikeli bir mafsal romatizmasına yakalanan Buchinger* hastalığın arttığını* kaslarının eriyerek karaciğerinin büyüdüğünü ve safra kesesinin iltihaplandığını görünce oruç tutmaya başlamıştır. Buchinger* Alman oruç uzmanlarının en tecrübelisi sayılan Gustav Riedl'in kontrolünde oruç tutmuş ve tamamıyla iyileşerek sıhhatine kavuşmuştur.
Dr. Buchinger* on binlerce hasta üzerinde yapmış olduğu araştırmalarını şu cümleyle özetler: "Tansiyon düşüklüğü gibi istisnalar hariç* hiçbir hastalık yoktur ki* orucun faydası olmasın veya tamamıyla iyileştirmesin! Oruç* bıçağa gerek duyulmayan bir ameliyattır."
Oruç mütehassısı Dr. Lützner de* eski 10 bin metre koşucularından 54 yaşındaki bir sporcunun en iyi derecelerini* 49. oruç gününde elde ettiğini belirtmiştir.
Oruç mütehassıslarından biri olan* bayan Dr. Helga Bühler* "açlık grevi" ile "oruç" arasındaki farkı şöyle belirtmektedir:
"İkisinin arasındaki tek fark* insanın niyetidir. Oruç* pozitif ve istekli bir harekettir. Açlık grevi ise* öfke ve gazaptan kaynaklanır. Bilindiği gibi öfke ve sinirlilik halleri mide asidi üretmekte* mide asidi ise acıkmaya sebep olmaktadır. Dolayısıyla oruçlu kişi açlık hissetmezken* diğeri büyük bir açlıkla karşı karşıyadır."
Oruçlu bir insan* yemek yeme telaşından kurtulduğu gibi* ikide bir de yemek hazırlamak veya bulaşık yıkamak derdinden de kurtuluyor. Bu arada insan* bambaşka şeylerden kurtulduğunu da anlıyor. Psikolog Jurgen Von Scheidt* bu konuda şunları söylüyor:
"Özellikle kendini eşyaya bağımlı hissedenler için bağımsızlık kazanmak* son derece kıymetlidir. Orucun verdiği bağımsızlık duyguları ile* böyle bir hazineye sahip olmak mümkündür. Oruç ile* esas problemleri bağımlılık olan bütün insanların* uyuşturucu madde müptelalarının ve alkoliklerin psikoterapi yoluyla tedavi edilmeleri mümkün oluyor."
Dr. Hellmut Lützner* "Oruç Sayesinde Yeni Doğmuş Gibi" adlı kitabında* şu gerçekleri dile getiriyor:
"Oruçlunun hissettiği acıkma safhaları* aslında tedavi seanslarıdır. Bu safhalar* hastalıklı ve zararlı maddelerin dokulardan koparıldığı ve vücutta dolaştığı saatlerdir. Oruç sırasında bazı vücutlarda meydana gelen ağız ve ter kokuları* bu zararlı maddelerin vücuttan atılması sebebiyledir."
Dr. Hellmut Lützner* şöyle devam ediyor:
Oruç tutmanın verdiği zevki* sağlamış olduğu şu faydaları öğrendikten sonra* daha iyi tadabilirsiniz.
* Güçlü bir maneviyat.
* Kendi ruh dünyanıza ve vücudunuza karşı* gitgide artan bir alaka.
* Tasavvur ve hatırlama gücünde elde edilen artış.
* Kendinize olan güveninizin sağlanması ve kararların büyük bir soğukkanlılıkla alınabilmesi.
* Tad alma duygusunun güçlenmesi ve oruçtan sonra* çok daha sağlıklı bir beslenmenin elde edilmesi.
Bütün bu sayılan faydaların oruçla elde edilmesi* gerçekten hayret vericidir. Orucun ilk günlerinde ortaya çıkan güçlükler ise* basit bir yolla giderilir. Oruca başlanılan günlerde bol meyve yemek* midede kalan et parçalarının çürümesine mani olmakta* böylece mide bulantısı veya baş ağrısı gibi rahatsızlıklar da giderilmektedir.
Yazımızı Dr. Buchinger'in bir sözü ile noktalıyoruz.
"Oruç* bıçağa gerek duyulmayan bir ameliyattır."
Şu anda Batı Almanya'daki 29 klinikte* oruç ile tedavi yapılıyor. Ve oruç* hemen hemen her hastalığı tedavi ettiği gibi* fazla kiloların da sağlıklı bir şekilde atılmasını sağlıyor. Oruç Mütehassısı olarak bilinen Dr. Hellmut Lützner'e göre oruç* vücudun senelerce depo ettiği zehirleri ve pislikleri dışarıya atmanın en tabii yoludur.
Oruç* insanlık tarihi kadar eskilere dayanır ve bütün canlılarda* ortak bir özellik olarak göze çarpar. Haftalarca veya aylarca aç kalarak bir nevi oruç tutmak* tabiattaki birçok canlının hayatında her sene görülmektedir. Ve oruç tutma istidadı olmaksızın canlıların sağ kalması mümkün değildir.
Bugün birçok gelişmiş ülke* bolluk içinde yaşıyor. Fakat bu bolluğa alışmış olmaları yüzünden de artık hiçbir zorluğa cesaret edemiyorlar. Bu ülkelerde aşırı beslenmeden doğan hastalıklar* bir çığ gibi artarak yayılıyor.
Her milletin* kendine has bir yemek listesi bulunur. Ve ailece hep beraber yemek yeme* aile fertlerinin birbirine olan bağlılık duygularını geliştirir. Hatta iş icabı olarak birbirini daha iyi tanımak isteyenlerin yaptıkları ilk iş* bir restoranda buluşmaktır. İşte bu "belirli vakitlerde aynı yemekleri paylaşma hadisesinin" güçlendirdiği sevgi ve saygı duygularını* acaba oruçtan daha iyi hangi şey sağlayabilir?
"Dini bayramların manevi havasını tatmak için* oruç tutarak hazırlanmak şarttır" diyen Münihli Psikolog Jürgen Von Schedit* sözlerine şöyle devam ediyor:
"Oruç* gelenek olmaktan çıkınca* içindeki gizli kıymetler de yok oluyor. Diğer bir ifade ile insan maddiyata fazla dalınca* maneviyatın kokusunu bile alamıyor."
Herkesin bilmesi gereken bir başka oruç da* hastalanan bütün canlıların insiyaki olarak tuttukları oruçtur. Sıhhatini kaybeden canlılar* yeme ve içmeyi terk ederler. Bunun açıklaması şudur: Tehlikeye maruz kalan vücut* hazım ile uğraşmayı istemez. Çünkü bu hadise ile* canlının aldığı gıda enerjisinin üçte biri harcanır. Bu sebeple vücut bütün gücünü* hastalığa karşı savunmaya yöneltir.
Orucun unutulan kıymetlerini Batı Dünyasına tekrar anlatmakta büyük payı olan Dr. Otto Buchinger (1882-1970) "Şifalı Oruç" adındaki kitabında* bizzat kendisinin büyük bir hastalık neticesinde oruca başladığını yazmaktadır. Tehlikeli bir mafsal romatizmasına yakalanan Buchinger* hastalığın arttığını* kaslarının eriyerek karaciğerinin büyüdüğünü ve safra kesesinin iltihaplandığını görünce oruç tutmaya başlamıştır. Buchinger* Alman oruç uzmanlarının en tecrübelisi sayılan Gustav Riedl'in kontrolünde oruç tutmuş ve tamamıyla iyileşerek sıhhatine kavuşmuştur.
Dr. Buchinger* on binlerce hasta üzerinde yapmış olduğu araştırmalarını şu cümleyle özetler: "Tansiyon düşüklüğü gibi istisnalar hariç* hiçbir hastalık yoktur ki* orucun faydası olmasın veya tamamıyla iyileştirmesin! Oruç* bıçağa gerek duyulmayan bir ameliyattır."
Oruç mütehassısı Dr. Lützner de* eski 10 bin metre koşucularından 54 yaşındaki bir sporcunun en iyi derecelerini* 49. oruç gününde elde ettiğini belirtmiştir.
Oruç mütehassıslarından biri olan* bayan Dr. Helga Bühler* "açlık grevi" ile "oruç" arasındaki farkı şöyle belirtmektedir:
"İkisinin arasındaki tek fark* insanın niyetidir. Oruç* pozitif ve istekli bir harekettir. Açlık grevi ise* öfke ve gazaptan kaynaklanır. Bilindiği gibi öfke ve sinirlilik halleri mide asidi üretmekte* mide asidi ise acıkmaya sebep olmaktadır. Dolayısıyla oruçlu kişi açlık hissetmezken* diğeri büyük bir açlıkla karşı karşıyadır."
Oruçlu bir insan* yemek yeme telaşından kurtulduğu gibi* ikide bir de yemek hazırlamak veya bulaşık yıkamak derdinden de kurtuluyor. Bu arada insan* bambaşka şeylerden kurtulduğunu da anlıyor. Psikolog Jurgen Von Scheidt* bu konuda şunları söylüyor:
"Özellikle kendini eşyaya bağımlı hissedenler için bağımsızlık kazanmak* son derece kıymetlidir. Orucun verdiği bağımsızlık duyguları ile* böyle bir hazineye sahip olmak mümkündür. Oruç ile* esas problemleri bağımlılık olan bütün insanların* uyuşturucu madde müptelalarının ve alkoliklerin psikoterapi yoluyla tedavi edilmeleri mümkün oluyor."
Dr. Hellmut Lützner* "Oruç Sayesinde Yeni Doğmuş Gibi" adlı kitabında* şu gerçekleri dile getiriyor:
"Oruçlunun hissettiği acıkma safhaları* aslında tedavi seanslarıdır. Bu safhalar* hastalıklı ve zararlı maddelerin dokulardan koparıldığı ve vücutta dolaştığı saatlerdir. Oruç sırasında bazı vücutlarda meydana gelen ağız ve ter kokuları* bu zararlı maddelerin vücuttan atılması sebebiyledir."
Dr. Hellmut Lützner* şöyle devam ediyor:
Oruç tutmanın verdiği zevki* sağlamış olduğu şu faydaları öğrendikten sonra* daha iyi tadabilirsiniz.
* Güçlü bir maneviyat.
* Kendi ruh dünyanıza ve vücudunuza karşı* gitgide artan bir alaka.
* Tasavvur ve hatırlama gücünde elde edilen artış.
* Kendinize olan güveninizin sağlanması ve kararların büyük bir soğukkanlılıkla alınabilmesi.
* Tad alma duygusunun güçlenmesi ve oruçtan sonra* çok daha sağlıklı bir beslenmenin elde edilmesi.
Bütün bu sayılan faydaların oruçla elde edilmesi* gerçekten hayret vericidir. Orucun ilk günlerinde ortaya çıkan güçlükler ise* basit bir yolla giderilir. Oruca başlanılan günlerde bol meyve yemek* midede kalan et parçalarının çürümesine mani olmakta* böylece mide bulantısı veya baş ağrısı gibi rahatsızlıklar da giderilmektedir.
Yazımızı Dr. Buchinger'in bir sözü ile noktalıyoruz.
"Oruç* bıçağa gerek duyulmayan bir ameliyattır."