- 14 Kas 2006
- 1,174
- 27
A
ABAZA HASAN PAŞA (?-1659)
IV.Mehmet döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nda çöküşü hızlandıran iç ayaklanmaların ünlü simalarından bir vezirdir.
Anadolu'daki Türkmen aşiretlerinin ağası bulunduğu sırada Yeniçeri ileri gelenlerinin etkisiyle azledildiği için Kastamonu'da ayaklanarak o sırada kendisi gibi asi İbşir Paşa ile birleşmiştir. İbşir Paşa'nın sadrazamlığında ise yeniden Türkmen aşireti reisliğine atanmıştır. Fakat İbşir Paşa İstanbul'da öldürülünce onun hıncını almak üzere yine ayaklanmış ve 1656'da kendisine vezirlik rütbesi ile Diyarbakır valiliği verilmiş* daha sonra Halep valiliğine gönderilmiştir.
Köprülü Mehmet Paşa sadrazam olunca Abaza Hasan Paşa'yı Erdel (Transilvanya) seferine çağırmış* Köprülü Mehmet Paşa'nın samimiyetine güvenmeyen Hasan Paşa* sadrazamın şiddet hareketlerini öne sürerek yeniden ayaklanmıştır. İçlerinde vezirler de bulunan 15 kadar vali ve bey de bu ayaklanmayı desteklemişlerdir. Anadolu'daki bu kargaşalıktan padişahın telaşlanması üzerine Köprülü Mehmet Paşa* Erdel'den İstanbul'a dönmek zorunda kalmıştır.
Abaza Hasan Paşa* Anadolu serdarı sıfatıyla üzerine gönderilen Diyarbakır valisi Murtaza Paşa'yı bozguna uğratmıştır.
Kış mevsimiyle gelen güçlükler üzerine* Murtaza Paşa ile Halep valisi Tutsak Ali Paşa* Abaza Hasan Paşa'nın maiyetindeki Yeniçeri ve levent reislerini kandırıp uzaklaştırdılar. Sonra da Hasan Paşa'yı padişaha affettirecekleri vaadiyle kandırarak Halep'e getirdiler* ani bir gece baskınıyla maiyetindekileri ve Abaza Hasan Paşa'yı öldürdüler. Paşa'nın kesilen başı İstanbul'a gönderildi.
ABAZA MEHMET PAŞA (7-1634)
Yeniçeri Ocağı'nın bozulduğunu ve ortadan kaldırılması gerektiğini ilk defa görmüş ve bu yolda uğraşmış* savaş ve ayaklanmalarıyla ünlü bir vezirdir.
Canbulatoğlu Ali Paşa'nın hazinedarı idi. 1607'de Koca Murat Paşa tarafından esir edilmiş* Yeniçeri ağası Halil Ağa'nın şefaatiyle ölümden kurtulmuş
ve hizmetine girmiştir. Halil Paşa'nın Kaptan-ı Deryalığı sırasında Derya Beyliği’ne tayin edildi. 1620'de Halil Paşa Sadrazam ve Serdar-ı Ekrem sıfatiyle İran seferine giderken Abaza Mehmet'i de birlikte götürmüş ve Maraş Eyaleti'ne tayin etmiştir.
Padişah II. Osman ile Hotin seferine katılan Abaza Mehmet Paşa* savaş sırasında Yeniçeri Ocağı'nın bozulduğunu ve gayesinden saptığını çok yakından görmüştür.
Hotin seferinden dönüşünde Erzurum valiliğine gönderilmiştir. II. Osman'ın Yeniçeriler tarafından öldürülmesi üzerine Yeniçerilerin amansız bir düşmanı haline gelmiş ve Erzurum'da ocak mensuplarını bir bir ortadan kaldırmaya başlamıştır.
Abaza Mehmet Paşa'nın Yeniçerilere karşı olan bu aşırı düşmanlığında "Abaza şeyhi" lakabıyla anılan mürşidi ve şeyhi* Kayserili Abdürrahim Efendi'nin etkisi olduğu bilinmektedir. Bu hareketlerinde Sivas* Ankara ve Maraş valileri de Abaza Mehmet Paşa ile birleşince gelişen hareket İstanbul'ca bir ayaklanma sayılmış ve Abaza Mehmet Paşa'ya karşı önce Cağalzade Mehmet Paşa ve Anadolu beylerbeyi İlyas Paşa gönderilmişse de bir şey yapamayarak geri döndükleri için Çerkez Mehmet Paşa sadrazam ve serdar-ı ekrem sıfatıyle ayaklanmayı bastırmaya memur edilmiştir. Kayseri civarındaki savaşta Abaza Mehmet Paşa yenilerek Erzurum'a çekilmiş* Erzurum'un iç kalesine Yeniçerileri koymak şartıyle kendisine tekrar Erzurum valiliği verilerek işin kapatılması İstanbul'ca uygun görülmüştür. Fakat Abaza Paşa çok geçmeden iç kaledeki Yeniçerileri öldürtüp tekrar ayaklandığı ve üzerine gelen eski efendisi Halil Paşa'yı da Erzurum'da topla karşıladığı için Padişah IV. Murat* Hüsrev Paşa'yı ordu ile Abaza Mehmet Paşa üzerine göndermiştir. Hüsrev Paşa ordusu 1628'de Erzurum'u birdenbire kuşatınca Abaza Mehmet Paşa savaşmadan teslim olmayı uygun bulmuş ve Hüsrev Paşa onu alarak İstanbul’a getirmiştir.
IV. Murat* Abaza Mehmet Paşa'nın* hareketleri hakkındaki açıklama ve cevaplarından* özellikle mert tavırlarından hoşlanarak suçunu bağışlayıp* Bosna valiliğine göndermiştir.
Abaza Mehmet Paşa Bosna* sonra Belgrat* daha sonra Vidin valiliklerinde iken yapılan savaşlarda yararlık göstermiştir. Lehistan seferi hakkında kararlar verilmek üzere İstanbul'a çağrıldığı zaman bir müddet IV. Murat'ın maiyetinde bulunmuştur. Padişaha karşı tekrar ayaklanması şüphesiyle birlikte Müftü Yahya Efendi* Silahtar Ağa ile muhasiplerden bazılarının telkinleri* o aralık Rumlarla Ermeniler arasındaki anlaşmazlıkta Abaza Mehmet Paşa'nın Ermenilere yardım için rüşvet almasının padişaha haber verilmiş olması* idamına tesir eden sebeplerdir.
Abaza Mehmet Paşa* cesur ve savaşlarda yararlık göstermiş bir askerdi* zamanında şanlı bir vezir olarak tanınmıştır. En büyük özelliği de* Yeniçeri Oca-ğı'nın bozulduğunu görmüş ve Osmanlı ordusunun yenileşmesi* düzeltilmesi için uğraşmış olmasıdır.
ABBAS HİLMİ PAŞA (1874-1944)
Osmanlı İmparatorluğu'nun fermanıyla Mısır Hidivliği'ne getirilenlerin üçüncüsü ve sonuncusudur. Mısır'ı idare etmiş bulunanların ise* Mehmed Ali Paşa dahil olmak üzere* yedincisidir.
Babası Hidiv Tevfik Pasa’dır. Abbas Hilmi Paşa hayatının büyük bir kısmını İstanbul'da geçirdi. Hidivliği 1892'den 1914 yılına kadar sürdü* İngilizlerle işbirliği yapmadığı için hidivlikten düşürüldü; fakat Türkiye Cumhuriyeti Abbas Hilmi Paşa'nın hidivliğini 1923 Lozan Antlaşması'na kadar tanıdı.
İlk Mısır Hidivi olan dedesi İsmail Paşa* II. Abdülhamid tarafından azledilip yerine babası Tevfik Paşa getirildiğinde Abbas Hilmi* dört yaşındaydı. İlk öğrenimini Mısır'da yaptı. Sonra İsviçre'de* daha sonra küçük kardeşiyle birlikte Viyana'daki Theresianum lisesinde okudu. Henüz talebe bulunduğu sırada* 1892 yılının Ocak ayında babası ölünce eğitimini yarıda bırakarak Mısır'a döndü ve Kahire'de merasimle Hidiv ilan edildi. Babıali* bir süre sonra Hidivlik sınırında değişiklik yaparak Akabe Limanı'yla bu körfezin ağzında bulunan Tiran Adası'nın yönetimini Hicaz'a devretmek isteyince İngiltere* çıkarlarına ters düşen bu kararı tanımadı. Babıali de* anlaşmazlığın çözümlenmesini* kararından dönmekte buldu.
Abbas Hilmi Paşa* İngiliz idaresinde olmamak şartiyle Hidivliğini sürdürmek ve Arap Birliği'ni kurmak istiyordu. Hatta* Osmanlı İmparatorluğu'nun sürekli desteğini sağlamak amacıyla II. Abdülhamid'e damad bile olmak istemişti. Sık sık İstanbul'a geliyor* yaz aylarını da Boğaziçi'nde geçiriyordu. II. Abdülhamid* ona ve annesine karşı çok iyi davranmıştır. Hatta Osmanoğulları hanedanından başka hiç kimseye vermediği "Hanedan-ı Al-i Osman" nişanını Abbas Hilmi Paşa'ya vermiştir.
Bazı tarihçiler* Abbas Hilmi Paşa'nın Osmanlılara bağlı görünmekle beraber* Suriye'de bazı gizli girişimleri olduğunu ileri sürerler. II. Abdülhamid bile bu konuda çok şüphe duymuştur. Abbas Hilmi Paşa* II. Abdülhamid'e karşı hiç değilse görünüşte pek uysal ve saygılı davranmış* hatta Jön Türklerle padişahın arasını bulmaya çalışmıştır. Bununla beraber* Abbas Hilmi Paşa* Osmanlı askerinin Akabe ve Sina Yarımadası'm işgal ettiği sıralarda* İngiltere' nin Osmanlı Devleti'ni savaşla tehdit ederek geri çekilmeye zorlaması karşısında tam bir seyirci durumunda kaldı ve Mısır'da milliyetçilik hareketlerini destekledi.
Abbas Hilmi Paşa* Osmanlı İmparatorluğu'na karşı durumunu II. Abdülhamid'in hal'inden sonra da değiştirmemiş* her yaz İstanbul'a gelmiştir. Ne var ki İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra II. Abdülhamid devrinde cesaret edemediği bir takım hazırlıklara girişmiş ve gösterişli bir Mekke seyahati ile hacı olmuştur. Abbas Hilmi Paşa'nın Bingazi'yle Trablusgarb savunmasında gerek maddi* gerekse manevi yardımları olduğu da bir gerçektir.
ABDURRAHMAN GAZİ
Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda büyük hizmetleri görülen kumandan.
Osman ve Orhan Gazi zamanında birçok savaşlara katıldı. Yalova'yı fethetti. Akçakoca Bey ile Kocaeli'nin Osmanlı topraklarına katılmasında önemli rol oynadı. Kartal civarındaki Aydos Kalesi'nin zaptında büyük yararlılık gösterdi. Kalenin kuşatması sırasında Rum tekfurunun kızı kendisine aşık oldu. Bazı tarihçiler Rum kızının* sevgilisi Abdurrahman Gazi'ye kaleden iple anahtar sarkıtarak gizlice onu içeri aldığını ve böylece kale kapısının Türklere açıldığını yazarlar.