Pkk – Kilise İşbirliği

Hacker M

Üye
27 Ocak 2012
64
0
Misyonerler ile Terör Örgütü PKK Elele



Araştırmacı -Yazar Aytunç ALTINDAL terör örgütü PKK ile bölücülerin arkasındaki destekçilerin başında kiliseler olduğuna dikkat çekti.

Türkiye’nin tek Oksidantalisti (Batı Bilimcisi) olan araştırmacı – yazar Aytunç Altındal, misyonerliğin ‘dini’ değil, ‘siyasi faaliyetler’ olduğunu söyledi. Altındal, Türkiye’de faaliyet gösteren misyonerlerin, terör örgütü ve yandaşlarının destekçisi olduğunu da kaydetti. Malatya’da Nisan 2007′de yaşanan, üç kişinin öldürüldüğü misyoner vahşetine de dikkat çeken Altındal, ‘her şeyden önce işlenen cinayetleri kınıyorum. Ancak bu cinayetleri kınamak, faaliyetlerin niteliğini görmezden gelmeyi öngörmez. Dolayısıyla bu cinayetler, dini değil siyasidirler.’ dedi.

Dini Değil, Siyasi…



Her siyasi cinayetin menfur bir saldırı olduğunu kaydeden Altındal, “misyonerlik faaliyetleri siyasi nitelikli olduğu için, korkarım ki, Türkiye’deki bu tür patlamalar bundan sonra da devam edecektir. Onun için buradan bir uyarı yapmamız gerekir; Türkiye’deki misyonerlik faaliyetlerini yönetenler öncelikle siyasi faaliyetlerden bulunmaktan vazgeçmelidirler. Yapacaklar ise bunu, uluslar arası hukuk çerçevesinde kabul edilmiş olan dini tebliğ görevini yerine getirsinler ve bunun dışına da çıkmasınlar” diye konuştu.





ABD Bu Hale Getirdi

Türkiye’nin kendi coğrafyasına hapsedildiğini Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın da dile getirdiğini anlatan Aytunç Altındal şöyle devam etti: “Bundan dolayı büyük bir sıkıntı ve patlama yaşanıyor. Türkiye adeta kıstırılmış durumda. Bir taraftan AB tarafından aldatılmak, diğer taraftan ABD’nin Türkiye’yi hiçbir şehidinin intikamını alamayacak duruma getirmesi Türk insanını gerdi.”

Türkiye İkiye Bölünür

Türk halkının, Peşmerge Barzani’nin iç siyasetine müdahale etmesini ve başımıza geçirilmiş olan bu onursuzluk çuvalını hiçbir reaksiyon göstermeden karşılamasının mümkün olmadığını savunan Altındal, “Bunun da tek sorumlusu AKP iktidarıdır. Çünkü Türkiye’de yaşayan insanlar, vatanının bütünlüğünü, devletin bölünmezliğini, bayrağın kutsallığını savunur ve buna içtenlikle bağlıdır. İçimizdeki bir avuç işbirlikçi ve azınlığın, Türkiye’deki çoğunluğun üzerindeki bu tahakküme seyirci kalınamaz. Bunun sonucunda Türkiye ikiye bölünür ve iç savaşa kadar gidebilir” şeklinde konuştu.



Boğaziçi Deklarasyonu



1965′te II.Vatikan Konseyi’nin sone erdiğini, bunlar arasında üç kavramın dünya çapında yaygınlaştırılmasının kararlaştırıldığını ifade eden Altındal, bu kavramların “ekümenizm”, “diyalog” ve “hoşgörü” olduğu vurgulandı. Altındal, şunları söyledi: “Ekümenizm, özellikle tüm kiliseleri bir araya getirmeye yönelik bir girişimdi. Bunun sonucu olarak Katolik ve Ortodoks kiliseleri ortak bir yönetmelik hazırladılar ve bir ortak eylem planı yaptılar.”

Diyalog Tplantıları

Diyalog ve hoşgörü toplantılarını düzenleme işinin ilk kez 1960′ta gündeme geldiğini ifade eden Altındal, “Taraflar, Amerika’da Standing Conference of Canonical Ortodox Bishops of America (SCOBA) adı altında daimi bir konferans örgütü kurmuşlardı. Yılar süren çabalar sonucu ilk uluslar arası diyalog ve hoşgörü toplantısı düzenlendi. Bu karar, Temmuz 1993′te Lübnan’daki Balamand Manastırı’nda düzenlenen çok gizli bir toplantıda alındı ve ilk Hoşgörü ve Diyalog Konferansının sembolik önemi de dikkate alınarak İstanbul’da yapılmasına karar verildi. Fener Rum Patriği Bartholomeus’un girişimleriyle bu ilk toplantı, kutsal ‘St. Andrew’ günü, 30 Kasım 1993′te İstanbul’da yapıldı. Ve ünlü Boğaziçi Deklarasyonu toplantının ardından yayımlandı.”



Türk Düşmanı Papaz



Katolik ve Ortodoks kiliselerini birbirlerine bağlayan kişinin, Suriye Ortodoks Kilisesi’nin başı Mar Athanasius Yeshue Samuel olduğunu anlatan Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal, Türk düşmanı bu papaz hakkında şunları söyledi: “Bu kişi ile ondan önceki papaz Gabriel Abdülsaid bu uğurda çok çalışmışlardı. Mar Athanasius, namlı bir Türk düşmanıydı. Suriye’deki Nusayrilerle de çok sıkı ilişkiler içindeydi. Nitekim 1989 ve 1991 yıllarında bu kilise iki kez Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne şikâyet etti. Kilisenin şikayet mektubunda, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri, Güneydoğu Anadolu’daki Kürt ve Süryanileri öldürmekte, evlerini yıkmakta ve onlara işkence uygulamaktadır. Kürtler ve Süryaniler TSK’nin ve Müslümanların boyunduruğundan kurtarılmalıdırlar’ ifadesi kullanılmıştı.”

Teröristleri Vatikan Besliyor



Vatikan, bölgedeki vatandaşların, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından vahşice katledildiği iftirasını da attı







Misyonerlik ile ilgili yaptığı analizde, “PKK-Vatikan-Apo” ilişkisinin iç yüzü hakkında da önemli ip uçları veren Aytunç Altındal, “Ortadoğu’daki kilise İslami harici fraksiyonlar çok uzun zamandır bir ittifak içindeler” uyarısında bulundu. Kiliselerin 1965′ten bu yana Ortadoğu’daki Kürtçülük hareketleri ve 1983′ten sonra ise PKK ile yakından ilgilendiğini ifade eden Altındal, bu konuda şunları söyledi:

Karalama Kampanyası



Güneydoğu Anadolu’daki ilk gizli ve örgütlü etnik ve dinsel ayrımcılığı esas alan istihbarat faaliyetlerini 1962′de Barış Gönüllüleri adıyla bölgeye gönderilen, çoğunluğu Katolik ve Anglikan kiliselerine kayıtlı Amerikalı uzmanlar başlatmışlardı. Bunlar üç yıl süreyle bu bölgede yoğun misyonerlik faaliyetlerinde bulundular. Bir çok vatandaşımıza din değiştirme telkinleri yaptılar, inanılmaz faaliyetlerde bulundular. Vatikan, PKK’yı savunan yayınlara başladı. Dünyadaki 900 milyon Katolik için yayın yapan radyo, televizyon ve yazılı basında TSK’nın ve Türkler’in Kürtleri vahşice yok etmekte oldukları yazılmaya başlandı. The World Catholic Report Mayıs-Haziran 1995 tarihli yayımlarında tam 8 sayfa, Türkiye’yi iğrenç bir şekilde karalayan yayınlar yaptılar. PKK’ya destek olmaları çağrısında bulundular.’

Papaz Mar Athanasius Yeshue Samuel’in başında olduğu kilise, 1989 ve 1991 yıllarında Türkiye’yi ilk kez Avrupa Birliği’ne şikayet etmişti. Şikayet mektubunda, Kürt ve Süryanilerin TSK’NIN boyunduruğundan kurtarılması istenmişti.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.