Yaşam Hakkında Karma Denemeler

Alaje313

Yeni üye
28 Mar 2020
14
4
31
Balıkesir

Ayrıntılarda gerçeklerin gizli olduğundan bahseden alışılagelmiş sözler söylemek yerine bizim gerçekte neler olduğunun farkına varmamamız için gün içinde onların istediği gibi vakti geçirmemizi sağladıklarını anlatmak istiyorum . Sadece gün içinde değil , uzun yıllar hatta dünya insanlığı bakımından büyük çoğunluğun bu durumda olduğunun farkına varmamız gerekir . Eğer sizi kontrol ediyorlarsa bunun en büyük sebebi şu ki ; ” Bu kontrol mekanizmasına siz izin verdiğiniz için ” manipülasyona uzun zamandır devam etmekteler . Kimler bunlar ? En basitinden insanoğlunun doyurulamaz arzularının ” insanlara ” göre çok daha fazla farkında olan ve bunu sanayi devriminden günümüze kadar para sistemi ile kontrol eden tamda şu içinde bulunduğumuz sıralarda oluşturdukları ” kölelik ” sisteminin devamı için dijital resmiyet ile ilgili yenilikleri uygulamaya koymanın eşiğinde olan , bizlere güdülebilir koyunlar , kendilerine ” efendiler ” diyen ama bunu ulu orta söylemeyen , en anlaşılabilir deyişle ; ” biz insanları herhangi bir şeye zorlamayacağız , onlar bunu isteyecek ” gibi sözleri söyleyen 13 ailedir . Medya , müzikler , film / diziler , reklamlar ve benzeri ile bunu bizim sanki hoşumuza giden birşey olduğunu zannetmemizi sağlayarak 50 yıldan fazladır gözlerimizin içine sokan negatiflerdir . Normal de olan şeyler teferruat / ayrıntılar ” haline getirilerek , sanki gerçekte çok çok farklı şeyler oluyormuş gibi anlamamızı – algılamamızı istiyorlar ve bunu 100 yıldır ortalama , başarıyla sağlıyorlar . Son 50 yılda bu sözde medeniyetin gelişmesi süsü verilen teknolojik gelişmeler ile ( ellerinde ki telnolojiyi en az 25 yıl geriden insanlara sunarak ) manipülasyonlarına büyük ölçüde başarılı şekilde devam ediyorlar . Kim isterki saltanatının yıkılmasını ? Kaostan beslenen çarkları biraz tekler gibi olduğunda hemen kaosu / endişe / korku , en önemlisi korku ve panik ortamını oluşturarak bu kaosu bitmemesi için garanti altına alırlar . En doğal haklarımız olan nefes alma sokakta rahatça yürüyüp gezmeyi bile sözde pandemi ile ” virüs salgınının aşırı abartılması ” sayesinde ellerimizden bize çaktırmadan hatta kendi rızamız ile alırlar . maske takma zorunluluğu / karantina kuralı … ve daha korkunç olan bunun kolayca unutulmasıdır . İnsanların korku – panik frekansına bu kadar kolay kapılıp hemen bu boyunduruğu kabul etmesidir . İşte aynı böyle bu ve benzer şekillerde ; size istedikleri herşeyi yapabilirler , çünki kapana kısılmış pegasus misali , mankurt olmuş bir esir gibi , 5 duyusu artı ruhsal algılaması kapatılmış / yanlış yöne saptırılmış varlıklar olarak bunu devam ettirmelerinin en büyük sebebi bundan beslenmeleridir . Nasıl beslendikleri yada bizim toplumların niye bu hale geldiği TV de veya kapitalist reklamlarda asla çıkmaz . Orada sadece korku / endişe / ego / fanatizme yol açacak şeyler görürsünüz . Bunu görmemenin bütün bunları reddetmenin çok büyük bir eksiklik olduğu bilinçaltlarımıza yıllardır kazındı …Hatta birkaç kuşaktır bu yapıldı . Zannedilmemelidir ki tamamen çaresiziz , bütünüyle kapana kısıldık . Belki de böyle olması gerekiyordur .. gibi aldatmacalar ile dahi kendilerine boyun eğdiriyorlar . Kim istemez ki para harcamamayı ? yada çok para sahibi olmamayı ? Peki kim ister ; para ile satın alınamayacak gerçek benliğimize ait olan koşulsuz sevgi – fedakarlık – karşılıksız iyilik – beden ruh sağlığı – yalnızlığı öğrenmek – şükredebilmek – gerçekte olduğumuz şey olan ” varlığımızı tam anlamıyla bulacağımız ” maddesel olmayan robot gibi olmayan menfaatçi sistemin çıkarcı insanları tarafından dayatılmayan etrafta herkesin yaptığı ne var ne yoksa hepsinden sıyrılıp , kendini anlamak / kendini tanımak / olanların özünde ki anlamı kavramayı ? Bir çözümde bunların farkına varırken anlayabilenlerin kendilerine bütün bunları yapanlardan nefret etmemesidir . Onlardan intikam almak istememesidir . Şeytan dahi olsalar yada şeytan gibi onlara karşı bir alt enerji frekansı oluşturacak duygu / duygulardan uzak durulmasıdır . Bütün benliğimizle dünya toplumları ve her bir kişi olarak farkına varmamız gereken gerçek ; her türlü nefret – ego – hırs – fanatizm – öfke – benmerkezcilik – intikam hissi = “Zaten onların olmasını istediği şeyler ” uzak durmak . Bütün bunların tamamının olması için çok çalıştılar ve bu kötü düzeni inşa ettiler . İnsanı köleleştiren sahip olma isteğini manüpüle ederek dünya insanlarına sahip olan ( çünki ne isterlerse hepsini yaptırabiliyorlar ) tepede ki azınlık dan kurtulmanın onlara bu şansı / bu hakkı , bu fırsatı her bir kişi olarak bizim verdiğimizin, toplumlar penceresinde ve dünya insanlığı olarakta buna bizim izin verdiğimizin unutmayacak şekilde farkında olmamız gerekiyor . Bu zor değil . Karşına çıkan her reklamı kapatıp bunu görmek istemiyorum ” diyerek bile başlayabilirsin. Para denen kağıt parçasına karşı duyulan özlem ve sevgiyi tam tersine dönüştürmek içinde ; saf farkındalık lazımdır insana . para ile birşey alıyorsun bitiyor . aldığını bir süre kullanıyorsun o da sona eriyor . sonra birdaha para istersin , birdaha birşey almak , çünki her taraftan gözünün içine sokuyorlar yıllardır . yeni nesil için yüksek ihtimal kendini hatırlamaya başladığı 5 – 6 yaşlarından beri … ” Ben insanım ve bunları kabul etmiyorum ” diye sarsılmaz kararı verdiğimiz vakit ve bu yoldan dönmediğimizde ; filmde izlesen 25. kare yi anlarsın her türlü sisteme hizmet eden film mesajlarını ..ki şahsen söylüyorum artık istesemde bir filmi sonuna kadar izleyemiyorum . yok gibi yukarıda saydığımız maddeleri içermeyen bir film yada dizi … hiçbirşey olmasa yanlış anlamda bir ” cinsellik ” mutlaka olur içinde , insanın egosunu okşayacak türde . bunlar birbirini tetikler domino taşı etkisi gibi düşünebiliriz . ama iyilik -saflık – özde kalma – kölelikten sıyrılma ve daha birsürü gözden saklanan gerçekte birbirini tetikler . birini yaptığın zaman diğerini daha kolay yaparsın . birini anladığında diğerini anlaman kolaylaşır . toplumları zayıf noktalarından vuruyorlar . onlara istediklerini yapmak için ; onların neyi istemesi gerektiğine sabırla kendileri karar veriyor . bu sahte istekleri sabırla kişiliklerine resmen damgalıyor ( nakşediyor ) lar . sonrasında insanlara bütün bunlara ihtiyaçları olduğu inancını benimsetiyorlar . ve bu sistem her hafiftende olsa tekleyecek gibi olduğunda = kaos – korku – panik ortamını besliyorlar . dediğim gibi onlardan nefret ederek , intikam – öfke titreşimi ile bunu yenemeyiz . duygu ve düşünceler yokolmaz bilakis geleceği oluşturur. insanlar bunları kendileri tezahür ettirir .
Unutma gerçek insan ; korku senin bu dünyada ki en büyük ilüzyonun , korku hastalıkların ve her türlü manipülasyonun en temelde ki kaynağıdır . Şİmdiden memnun ol , isyan etme ,her dayatılanı kabul etmemenin yolu şuandan şimdiden neden memnun olmadığını anlamana bağlı . çünki dünde geçmişte şimdi idi , gelecekte beklentilerin var . ve ne kadar öngörülebilir ki ? Doğru dünyaya bir kere geliyoruz ve insan gibi yaşamak hepimizin hakkı . Bu hakkı kendi elimizle onların ellerine verip kucaklarına atlamaktan vazgeçelim artık . Yumurta dıştan kırılırsa dağılır ancak içten kırılırsa yaşam başlar . Büyük değişimler içten başlar . İç alemimizi hiçe saymadığımız ve zayıf gelen sesi dinlediğimiz zaman kurtulacağız Dediğim gibi o sesin zayıf gelmesini sağlıyorlar çünki buna biz izin veriyoruz . O halde ne yapıyorsan tersini yap , dene , zarar gelmez , kendini sınırlandırma , kapa gözlerini , istersen meditasyon , tatminsizlik ise tersini dene tatmin olduğunu zannettiğin şeyi yapmayı bırak . Kendi üzerinde deney yapmak bedava . Ben ölümü yendim demek için ilk önce ölümden korkmamak hatta hatırlamaya çalışmak faydalıdır . Biz özgürüz ! İllüminati de olsa geldikleri gibi giderler .
***

Gri Düşünce

Ocak 15th, 2022
Hala yaşıyorum . Hayattayım ve bunun iyi mi kötü mü olduğuna dair fikrimin sürekli değişmesine rağmen ne yazık ki gerçekte ne istediğimi bildiğimi sanmıyorum . Çünki bu da değişiyor . Gün içerisinde ki hava durumu , yaşadığım yerin coğrafyası , psikolojim ve ruh halim üzerinde önemli etki bırakıyor . Ne kadar güzel olurdu sürekli iyi hissetseydik . En azından zamanın çoğunda kötü hissetmeseydik …Zaman hızlı geçerdi ve belki de üzüntü olmadığı için uzun ömürlü olurduk ihtimal …Bugün yine kafam sıfırlanmış olarak kalktım yataktan . Neredeyse düne dair hiçbirşey hatırlamadan uyanıyorum . Az bir hatıra aklımda kalıyorsa , o da dün yada bir önceki güne dair yaşadığım olumsuzluklar oluyor . Hernedense uyandığımda aklımda kalan hiçbir şeyin olmaması yada içinde bulunduğum güne dair bir beklenti yoksa genelde sıfırdan başlamak gibi bir durumla karşı karşıya kalıyorum . Bu her seferinde aynen böyle gerçekleşiyor . Her uyandığında kafanın / beyninin sıfırlanması ve o gün içinde birşeyler yaşadıktan sonra , tekrar uykuya dalarak hepsini unutmak …Bazen işkence gibi olur bu , bazende acı şeyleri unuttuğun için rahatlama sebebi – kontrol dışı bir kurtuluş reçetesi hükmüne geçer . Ancak bunun süresi tek bir günlük . Her gün bitiyor ve ertesi gün yenileniyor . Bu kısır döngüden kurtulmak için ne yapmam gerektiğini inanın bilmiyorum . Zaten zaman dar , birde üzerine değişmeye çalışmak için çaba sarfetme faslı girerse sonucunda ne olucağını kestirmek zor açıkçası . Elimizde ki imkanlarla yetinmeyi öğrenme zamanı geldide geçiyor . Bu öğrenme basite indirgenecek bir öğrenme şekli değildir . İnsan bunu hayatında bir defa öğrenip , sonrasında ömrü boyunca uygulayabilirse , kısır döngü devam etse bile kendini o kadar kötü hissetmez . Ama ne yazık ki zihnimizi sorun çözmekten çok sorun oluşturmak için kullandığımız zamanlar sayesinde , kendi oluşturduğumuz sorunları yine kendimiz çözemiyoruz . İşler içinden çıkılmaz bir hale geliyor bazen . Keşke kendimizi sıkmadan , kendimizi kontrol etmeyi bilseydik . Benle benzer durumda olanlar için söylüyorum . Olduğu gibi kabullenmek lazımdır belki de …Sanki hiçbirşey hissetmiyormuş gibi . Yeter ki insanoğlu şikayet ederek harcayacağı zamanı , uğraşarak harcasa değil mi ? Kalbim nerede diye soruyorum , o zaman ruhumdan bir ses yükseliyor ; ” kalbin kimi seviyorsan , onunla beraber ” . Sonra sorduğumda ; ” tek başımayım ,nasıl beraber olabilirim sevdiklerimle ” diye ? Ruhumdan , derinlerden bir ses daha geliyor ; ” Ben senin ruhunum ve dolayısıyla gerçek kimliğin benim . Kimleri seviyorsan , tek bir tane bile hariç olmamak üzere enerjini onlara gönderiyorsun . Bunun geçmişi , şuanı ve geleceğinde sevdiklerinle ortak yönün olmasa , onları sevemezsin . Dolayısıyla aranızda ki enerji bağı ve onların düşünceleri ile senin düşüncelerinin gittiği yerde zaten birliktesiniz . Çünki onların hissettiklerinin gittiği yer ile senin hissettiklerinin gittiği yerde aynıdır . Düşünceler ve hisler , birbiri ile ayrılmaz bir bağlantı misali beraberse bu böyledir . Hem biraz olsun empati yapmak istesek , nerden biliyoruz ki sevdikleri ile ayrı olduğunu düşünen tek kişinin kendimiz olduğunu ? Fiziksel olarak tek başına olan birçok sevgili vardır . Ama ruhları birlikte , adeta kutsal bağı andıran bozulmaz bir mühür gibi yan yanadır bu aşıklar . Onun için diyorum kendime ve benim gibi olan yalnızlara ; ” unuttuğun için yalnızsın , düşün , hatırla ve hisset kötü biryerde olmadığını . Yer ettiğin kalp asla cehennem değildir .
***

Vahşetin Kısır Döngüsü

Ocak 10th, 2022
Savaş , kan dökme ve insanlar olarak doğamızda ki reddedilemez vahşetin kaynağını ele almak üzere , bu konuda ki düşüncelerimi hiç kimse okumasa bile en azından rahatlamak amacıyla yazmak isterim .Mücadele etmenin doğasını araştırıcak olursak bildiğim kadarıyla insan denen varlık hakkını savunmak yada istediğini elde etmek uğrunda çoğu zaman çoğu yöntemi kullanılabilir kabul etmiştir . Yüzyıllar hatta binyıllar içerisinde defalarca kez değişen insan kuralları , devlet sınırları , ahlaki kalıplar günümüzde de dönüşerek devamlılığını sağlamaktadır . Fakat bunu oluşturanlar yine insanlar olduğu için yıkacak yada evrim geçirmesini sağlayacakta yine insanlardır . Yaratılışımızdan veya varoluşumuzdan gelen vahşi , bilinçaltımızın derinliklerinde kendini koruyan hisler ; içgüdüsel olarak her ne kadar zaman – coğrafya – koşullar doğrultusunda törpülenmiş olsa bile yinede akılbali olan muhakeme yapabilen her insanda tartışmasız olan duygu ” vahşet ” ten kaynaklı ” zarar verme ” doğasıdır .Bunun kesinlikle insanlarda ki en baskın duygu olduğunu iddia etmiyorum. Ancak , dünya üzerinde akan ve hiç durmayan insan kanının yine insanlar tarafından döküldüğünü hesaba katarsak bu kavramın açıklanılması gerekmektedir . Sorunun köküne inersek insanlık tarihinin başlangıcına kadar gider fakat elimizde ki bilgi yalnızca ” bilinen insanlık tarihi + yeni yapılan keşifler ” dir . Garip şekilde birçok insanın yöntemleri birçok yönden benzerlik gösteriyor , ” sinir – öfke ” anlarında ve bununla birlikte , sağlıklı düşünme özelliğini kaybetmesi hali başladığı için , kendinde çok şey yapma hakkı buluyor bu alt enerjinin kurbanı olan büyük çoğunluk . Bazıları bundan ders alarak kontrol mekanizması geliştirebiliyor . Bazıları ise bunu “yapması gerek birşey / hakkı ” olarak gördüğünden ölene dek bu alt enerji frekansında kalmaya devam ediyor diğerlerine kıyasla daha çok zaman…”Öldürmek” veya ” öldürülmek ” insanlık ile ne kadar bağdaştırılmıyor olsa bile ( en azından insanların oluşturdukları büyük topluluklar – NATO – Birleşmiş Milletler vb. ) nazarında , ruhlarımızın derinliklerinden gelen ve özümüzde ki iki zıt kutuptan biri olan ” kötü tarafımız ” ın alt dallarından ; kan dökme , savaşma , dövüşme , zarar verme hatta bunlarla övünme , daha da ileri giderek bunları haklı olduğu için yaptığını ifade etme , bu şekilde düşünme , yaşama …Aklımıza gelebilir ; hepsi bir arada nasıl olur diye ; ancak insan ın ne olduğunu anlayabilecek olsak ve ortak bir tanım getirme imkanımız olsa eminim ki bütün bunları ve fazlasını içinde barındıran bir açıklamaya , tanıma ihtiyacımız olurdu . Hem dünya üzerinde ki en zararlı varlık , hem en tamahkar ve cüretkar varlık , hemde en doyumsuz varlık insanlar , öleceği vakte her geçen an yaklaşmasına rağmen …Her duruma her koşula karşı bir çaresi var bu türün , faydalı veya faydasız ,haklı yada haksız…Ezerek bazende bir üst basamağa çıkmak için hiyerarşi misali büyük balığın küçük balığı yemesi olayı gerçekleşir ama bu balıklarda ki gibi olmaz , çünki bunu yapmak ancak o insanlarda ki doyumsuzluğu dahada artırmış olucaktır . Nihayetinde deniz suyu içen bu yaşam formu, her içtiğinde o deniz suyunu biraz daha susar …kaçınılmaz son kendi kendinin sonunu getirdiğidir . İçtiği deniz suyunuda kör olmuşçasına , ne yaptığını bildiğini zannederek ve kurtulacağını ümit ederek içer aslında …Bir diğer durumda insanların kendilerine verdikleri zararlar ve bunların sonucunda oluşan sosyolojik bozuklukları barındıran toplumlar , o halk kitlelerinden meydana gelen devletler ve nihayetinde o devletler arasında ki tarih boyunca hiç bitmemiş olan yarışlar , savaşlar , mücadeleler , sahtelikler gibi birçok insaniyete aykırı kabul edilen ama yine insanların eylemleri sonucu varolmaya devam eden bir düzine kötülükler zinciri …Burada ki amacım bu sorunlara çözüm önerisi sunmak değil tabiki , zaten bunu çözebilecek ruhsal donanımda olduğumu düşünmüyorum . Belki bir ümit kendi kendimi gerçekleştirme yolunda bir adım atarım hemde bir başkasının o adımı atmasına sebep olurum diye açıklamaya çalışıyorum .Zaten dünya insanlığının ” kendini gerçekleştirmek ” ten anladığı şey bizim bildiğimiz kadarıyla tarih boyunca ; ” elinde ki imkanların , gücün seviyesi ne olursa olsun etkisini diğer insanlar üzerinde deneyerek bulmak hatta bu şeytani zevki tattıkça zararlı olduğunu bile bile yinede buna devam etmek ” değil mi ? Toplum psikolojisi ile kalabalığa ayak uydurma içgüdüsüne sahip insan türünün çoğunluğu bunu yapar az yada çok . Çünki çoğunluk yapıyordur bunu , sanki başka birşey bilmezcesine bunu yapmaya , yanlış anlamda ( hem kendilerine hem çevrelerine zararlı olacak şekilde ) amacından saptırılmış bir ” kendini gerçekleştirme ” isteğidir derinlerden gelen …Birdiğer adıyla ” tatmin olma ” isteği diyebiliriz fakat bu da ” zarar getireceğini bile bile ” tatmin olma kategorisine giriyor . Anlaşılacağı üzere bu kısır döngü bitmiyor . Yoğunluk olarak ele alırsak , bu yoğunluğun arttığı zamanlar da , cinayetler işleniyor , çete / mafya benzeri oluşumlar artıyor , bazı zamanlar ” devlet ” bile çete yada mafyavari bir oluşuma dönüşebiliyor . Savaşların çıkmasının insan eliyle olmasının suçundan yine barışında insan eliyle olduğu gerçeği mi temizleyecek aynı insan türünü ? Bu koca bir yalan olsa da yine insanlar inanırlar bu tarz şeylere , çünki artık bu kısır döngü bitecek gibi değildir .
Şahsen uygulamak istediğim reçete şu ki ; benliğimin gücünün yettiği yere kadar topluma – halka uyum sağlamamak , tanımadan kimseye güvenmemek , kendi kendimi tanıdığıma kanaat getirmedense kimseyi tanımak için uğraşmamak …Yoksa felaket büyük oluyor insan eliyle . Yinede bu dünya üzerinde ” vahşet ” duygusunun kendisini ele geçirmediği , tam tersi bu gibi kapkaranlık hislerini ele geçirmiş ve törpüleyebilmiş erdemli azınlık olduğuna inanıyorum . Dostoyevski nin de söylediği gibi ; ” İnsanın hayatta çekebileceği en kötü ceza , kendi kendine kestiği cezadır ”
***


Kaderimiz Kendi Ellerimizde

Ocak 3rd, 2022
Sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi hissederek , ölmemeyi isteyerek bu dünyanın ilk tek ve son yaşam olduğuna inananların sayısının fazla olmasının sebeplerini , bi anda aklıma gelen rahatsız edici paranoya gibi düşünüyorum . Çünki bunun ne kadar gerçek olduğunu uzun zamandır anlamış değilim . Normal yolunda ilerleyen zihnime , o yolda yürürken çelme takan yada yola bariyerler koyan anlaşılması zor belirsizlikler sunan paranoyalar , eğer yalnızca öldüğümde sona erecekse mecburen bu hayat boyunca devam edecek demektir . Ölümün tanımı ; sona ermek , yokolmak , hiçlik veya tebdili mekan , gerçek yurda dönüş , ait olunan yere gitmek mi ? Buna şahsen karar vermeden önce , insanın içinde ki yokolmamaya dair istekleri ve bu dünyada asla hiçbir zaman kalıcı huzur ile bitmeyen gönül ferahlığını elde edemeyişinin sebeplerini sorgulamak gereklidir . Nefes almaya , hissetmeye , tecrübe etmeye , düşünmeye , öğrenmeye ölünceye kadar devam ettiğime göre ; bütün bunlar gerçekleşirken gittiğim yol kendi oluşturduğum bir yol mu yoksa herhangi bir kimse yada kimselerce geçmişte veya şuan oluşturulmuş bir yol mu ? İnsanın hata yapma lüksü her zaman vardır . Kendine zararı dokunacak hataları yaparak , bu yolla isteyerek yada istemeden , faydalı – faydasız terazisi üzerinde , kalıcı huzur ile gönül ferahlığına yaklaşır . İçinde ki tatminsizliğe çözüm bulmaya çalışanlarla bu tatminsizliği kabullenenler olarak iki ye ayrılabilir ölmekle yokolacağını düşünenler ve ölümün sonsuzluğa açılan kapı olduğunu düşünenler …Kötü olumsuz hiçbir şey hissetmemenin – düşünmemenin bu dünyada mümkün olmadığının uzun zamandır farkındayım . Zaten bu dünyada ki soyut ve somut / maddesel yada metafizik herşey zıttıyla mevcut . Bunların varolmalarının en büyük sebeplerinden bir tanesi tam terslerinin yani zıtlarınında eşzamanda varolmuş olmalarıdır . Sebeplerin hepsini bilmek bir insan için asla mümkün olmayabilir . Ne olduklarının anlaşılabilmesi , etkileri ve doğaları bakımından insanlık tarihi boyunca bu zıtlıkların insan ile birlikte varolmaya devam etmesi , insanoğlunun hayatının bir parçası olması gösteriyor ki insanı bir bütün olarak ele alırsak ; iyi – kötü , haklı – haksız , güzel – çirkin , temiz – pis , bencil – fedakar ve nankör – vefalı gibi kavramları insandan / insanlardan / insanoğlundan bağımsız düşünmek – değerlendirmek mümkün değildir . Zaman işlemeye devam ettiğine göre zamanında bir başlangıcı vardır insanın olduğu gibi … bütün bu kavramlar , zaman ile insanoğlunun ilerlediği parelel çizgide , çizginin üzerindeki dolambaçlı bir sarmaşık misali o çizgiye bir tanesi dahi eksik olmaksızın bağlıdır . İşte bu başı ve sonu olan çizginin içinde ki insanoğulları tarihleri boyunca bütün bunlara yüzlerce farklı anlam yüklediler ve yüzlerce farklı inanç sistemi oluşturdular . Eski bir deyişe göre , ” insan ” kelimesi ” isyan ” kelimesinden gelmektedir . Adam kelimesi de ” Adem ” den geliyormuş . Yani adam olmak deyiminin kökeni adem olmaya dayanıyor . Peki insan , isyan eden demekse ve bunu hayatımız ve gözlemlediğimiz bütün herşey ile karşılaştırırsak görebiliriz ki insanların hemen hemen büyük çoğunluğu istekler – beklentiler – zevkler – huzur isterler . Bütün bunların gerçekleşmesi için birşey yapar yada yapmaz bazıları ama hepside ister . Elde edenler görür ki bu elde ettikleri , huzur – zevk – beklenti – istek kalıcı değildir , öyle ki çoğu zaman bu kısa bir süre yaşanır ve biter / sona erer . Unutmayalım ki acı çekerken zaman yavaş , mutluyken hızlı geçer . Sonrasında bu beklentilerin – isteklerin süresi uzamaya başlar . Her kaybedilen yada sona eren zevk ve huzur sonrası bir daha kinin süresi uzar . Hernedense böyle . Bütün bunlar olurken tabiki bu insanlar acı çekerken yavaş geçen zamanın kendilerine daha çok şey kattığını kabul etsin yada etmesin , doyumsuzcasına ölümü unutarak büyük kitleye uyum sağlayarak o eski deyimlerdeki gibi isyan eden insan veya adem olan ( adam olan ) insan arasında ki kıldan ince kılıçtan keskin çizgi üzerinde yaşamaya devam ederler . Kim bilir belki de soyut ve somut olarak zıtlıklar ile varolmuş olan başka türlü varolamayacak olan bu dünya hayatında insanların doğalarının gereği budur , başka türlü olmuyordur , insanların kalplerinin zihinlerinin derinliklerine kadar herşeyleriyle birşeyler istemeye daha doğrusu elindekilerin farkına varamamaya , bu isteklerin bir sonu olmadığına ama hayatın bir sonunun olduğuna , başlayan herşeyin bir sonu varsa zamanın da bir sonu olduğuna , isyan ederek sadece kendi kendimize zarar verdiğimize olan inanç ve farkındalığın az olması ölümden sonra yokolunacağına olan inancın oluşmasını sağlıyordur . Reddetmek , unutmak , unutmaya çalışmak bazı konularda işe yarar fakat hernedense bizler çoğu zaman eylemlerimiz sonucu rahatlamaya – huzura yaklaşacağımız eylemleri unutur – reddeder – hiçe saymaya çalışırız . Sonuçlarının , felaket denilebilecek ( ruhsal – psikolojik rahatsızlıklar – bunalım ) eylemlerden doğduğu davranışlarımızıda sanki ders almazcasına bir ömür boyu sürekli sergileriz , özellikle kendi kendimize karşı hep böyle yaparız . Bilinçaltında ve kalbin derinliklerinde saklıdır yokolmama – varolma isteği , farkında olanlar ve olmayanlar için . Gitmeye çalıştığım yola gelince ; insanlık tarihi boyunca haberimin , biraz olsun bilgimin olduğu birçok inançtan kendime faydalı gördüğüm ne varsa harmanlayarak – birleştirerek şu ilk nasıl geldiğimi bile hatırlamadığım dünya yaşamında en az olumsuzluk , en az kötülüğün olduğu , en az kederin olduğu bir çizgide ilerliyorum . Sebeplerinden bir tanesi de ; ” deneme – yanılma yoluyla öğrenme en iyi öğrenmedir ” sözüne inanarak ve uygulayarak her öğrendiğim yeni bilgiyi bu yolda giderken tek bir kişi olan kendime katıyorum . Unutulmamalıdır ki sizin düşündüğünüz gibi düşünmeyen , inandığınız gibi inanmayan insanlara karşı yaptığınız her haksız eleştiri aslında kendi inancınız çerçevesi içerisinde kendinize karşı yaptığınız bir yanlıştır . Madem doğru olduğuna inanıyorsunuz o halde kendiniz bu inancınızı en az hata ile son nefese kadar yaşamak için elinizden geleni yapın . Bir başkasına dayatmaya çalışmak veya müdahale etmek hem o kimsenin hemde inandığı sistemin yanlışlarının olduğunu yada direkt olarak yanlış olduğunu gösterir . İnsana , insan olduğu için değer vermek , insanı sevmek , insanlara karşı önyargısız olmak bütün inançlar ötesi bir değer olduğunda görülebiliyor ki bu dünya hayatı da neye inanıyorsa inansın çok daha dertsiz , beklentilerin uzamadığı , insanların ellerindekilerin değerinin farkında olduğu ve nefretin – kıskançlığın – egoizmin her türlü fanatikliğin olmadığı bir yer hayat olucak . Yani dolambaçsız yoldan , kestirmeden , kısaca ve çok sağlam olarak birçok inancın vadettiği – olmasını istediği – öğütlediği – doğru olduğunu söylediği ortak insanlık değerleri / birleşik insanlık realitesi , hatalarından ders almış deneme yanılma yoluyla en sağlam şekilde öğrenmiş insanlar tarafından oluşturulacaktır . Hemde çok farklı inançlardan çok farklı kültürlerden , birçok farklı ırklardan olan insanlar tarafından …Bunun gerçekleşmesi için mevcut insani olmayan düzenin tamamıyla yıkılıp ondan geriye hiçbirşey kalmaması gerekiyor ve bu gerçekleşecektir . Unutmayalım başlayan her şeyin sonu olduğu ve zıttıyla varolduğu için bu insan fıtratına ve insaniyete aykırı insanoğullarını köleleştiren sistem / dünya düzeni de yıkılıp yerle bir olacaktır . Kendinin farkında olan , yaşama ve dünyaya karşı farkındalığı olan her insan o zaman gelip çattığında ; ” isyan eden insan ” olmaktan sıyrılıp ; ” adem olan insan ” frekansına geçecektir .Adeta her gün güneşin doğduğu gibi , doğaya zarar verildiği halde akarsuların akmaya , çiçeklerin güzel kokmaya devam ettiği gibi …Onun için şöyle söylemekte fayda var ; ” geleceği tam anlamıyla bilmediğim için , geçmişten ders alarak ve şuan ı değerlendirerek yola devam edeceğim ” ve ” kimsenin geçmişinde ne yaşadığını ve gelecekte nası olacağını öngöremeyeceğim için kimse hakkında yargıya varmayıp , elimden geldiğince herkese yardım edeceğim ” . Bunları yapmakta zor değil , gözler kalbin aynasıdır deyimini rehber alarak bakışlarımıza kadar bütün hissettiklerimizi ve davranışlarımızı düşünerek yapmak , ani heyecanla – ihtirasla şahsi menfaatten gelen duygular ile hareket etmemek çok önemli gerçekten . Kimsenin kendisine gereğinden fazla değer vermediği ama herkesin birbirine değer verdiği bir dünyada yaşamak herkesin eşit anlamda kendi elindedir .
Güzel bir sözle bitireyim ;
( Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! / William Shakespeare )
***

Anlaşılamayan Yaşama Sebebi

Ocak 3rd, 2022
Boşlukta hissetmek , acı çekme faslı sona erdiğinde oluyorsa bu acıların ve boşlukta hissetmenin çözülmesi gereken anlamları var demektir . İlk önce boşlukta hissetmenin ve acı çekmenin aynı şey olmadığını fark etmek , anlamak gereklidir . Kendini kontrol etmeye çalışan bir kimsenin , hissettiği keder ve imkansızlık gibi duygular bir süreliğine sona erdiğinde yada kontrolü dışında iyice benliğini sardığında , ya ” bitti artık , ne zaman birdaha başlar bilemem” veya ” bu hayatta yaşamak işkence gibi kasvet beni tamamen sardı ” gibi düşünceler zihnini doldurur . Kendini kontrol etmeye çalışmasının sebebi ise , daha önce bu tarz konularda fazlası ile canının yanmış olmasıdır . Sevincin zıttı ve varoluşunun anlamı olan ” acı ” eğer olmasaydı karşılığı olan ne varsa o da olmayacaktı . Bu döngünün diğerleri ile bağlantısını hesaba katarsak acının yokluğu sadece sevinci değil ; ihtirası , coşkuyu , kıskançlığı , huzuru , aşkı , hazları hatta hiçlik ile boşlukta hissetmeyi bile sona erdirecektir . Boşlukta hissetmenin durumu – hali de aynı böyledir .Demek ki bu kavramların anlamının özünde varolmalarının gerekliliği yatar . Ortaya çıkıyor ki ; ruh hallerimizi oluşturan duygular ( o an ki psikolojik halimiz ) hangi sırayla – sıralamayla gerçekleşirse gerçekleşsin , bizim o zamanlar içinde onlara yüklediğimiz anlamlar ne ise , bu kavramların tanımı da bu yüklenen anlamlar olucaktır . Sonuçta anlaşılıyor ki hissettiklerimizi , ruh halimizi hangi seviyede duygu yoğunlukları ile tezahür ederse etsin fazla abartmaya , kutsallaştırmaya / yüceltmeye lüzum yoktur . Her ne olursa olsun gelecek ve geçecek , hemde o anları yaşarken bizde bıraktığı etkiler sonuçlanmadan devamı gelecek . Bu yaşamın gerekliliğinin bir parçası olmakla beraber bundan kurtuluşta yoktur .
Eskiden yaşamış olan birçok düşünür , mucit , filozof , devlet adamı , yazar ve tarihçilere bakacak olursak ; aslında büyük çoğunluğunda ortak diyebileceğimiz noktalar – özellikler buluruz . Tabi bunu bulmak için , anlayış kabiliyeti ile bakmak ve inanmaktan çok anlamaya uğraşarak ayrıntıları görebilmek gereklidir . Ortak noktalarına ve benzer özelliklerine gelirsek , bu kimseler dünya üzerinde çok küçük bir azınlığı oluşturmuştur bilinen insanlık tarihi boyunca …Ve önemli kısmı yaşamları boyunca acı içinde hayatlarına devam etmiş , çile çekmiş , diğer insanlar veya çevreleri tarafından zaman zaman yanlış anlaşılmış kimselerdir . Öyle ki ; ortaya koydukları düşünceler , yazdıkları kitaplar , yaptıkları buluşlar , birçok zaman fedakarlıklarla birlikte bedel ödeyerek oluşturdukları fikir akımları ile beraber kitleleri peşinden sürüklemeleri gibi özellikleri bu dünya insanlığının azınlığını kapsayan büyük kimselerin ne kadarda değerli olduklarını , kolay kolay bu tarz kimselerin ortaya çıkmayacağını ve ne yazık ki değerlerinin tam anlamıyla bilinmediğini gösteriyor . Ama , onlara baktığımız zaman yine birçoğunda görürüz ki , değer görme beklentisi , övülmeyi isteme duygusu , maddi yönden iyi kazanç sağlamak ve hatta doğru anlaşılmayı beklemek bile bu büyük şahsiyetlerin istedikleri içerisinde olmamıştır . Çünki zaten bu insanları büyük yapan özelliklerin başlıcası ; yaptıkları işi , uğraşlarını , verdikleri mücadeleyi ortaya koymama / koyamama yada yaptıkları şeyi yapmama gibi bir seçeneklerinin olmamasıdır . Yapıları – fıtratları gereği bu tarz nadir görülen şahsiyetler öyle ruhlara sahiptir ki o ruhlar ile diğer çoğunluğu oluşturan insanların ruhları arasında dağlar kadar fark vardır . Erdemlilik ve dürüstlük çatısı altında , yaptığı işi çoğunluğa izah etmeye uğraşmaktansa sonucu ne olursa olsun , doğru bildikleri , yanlış olmadığına inandıkları şeyi yapmaya devam eder bu büyük ruhlu dünya azınlığı … Yazı yazmadan duramamak , keşfetme arzusunu bastırmaktansa yaptığı keşif uğrunda canını vermek , yanlış giden bir durumu düzeltmek için kökten yenilik / değişim yapmak ve bu uğurda her türlü eziyete katlanmak , ileri sürdüğü fikir akımının gerekliliğinden eminse son nefese kadar yanlış anlaşılmaya tahammül etmek , kimi zamanda dünya mirasından sayılacak bir eser oluşturduğu halde bunu göremeden son nefesini vermek …İşte bu gibi sebeplerden dolayı azınlığı oluşturan erdemli / dürüst kesim bilinen insanlık tarihi boyunca hep az olmuş her zaman azınlığı oluşturmuştur . Ayrıca ismi bilinenler kadar ismi bilinmeyenler de yok değildir . ” İdeolojisi , inandıkları , yaşam şekli , tavırları farklı olsa bile ” deyimi bu insanlar için gerçek veya doğru olmaz tam anlamıyla …Zaten bu yukarıdaki deyim , onların ortak özelliklerinin parçalarını oluşturur ve düşünceler / fikirler değişip dönüşmesine rağmen bu tarz kişilerin tarihte bıraktıkları izler , bizim şuan ki halimize olan etkileri ve bizlerin çoğunun birçok şeyi yanlış anlaması , yanlış anlaşılmasını sağlaması ile bu yanlış algılamaya kapılıp anlamadan inanan ruhu / zekası küçük çoğunluk gösteriyor ki vefalı – tarafsız – nitelikli olabilmek gibi kavramlar yüzyıllardır belki de binyıllardır mumla aranıyor . Biraz önce de dolaylı yoldan bahsettiğimiz gibi , bu tarz beklentiler içinde olmak akıl karı değil . Geçmişte , şu anda ve gelecekte doğru olan en önemli şeylerden biride ; ” Yaşadığın anın farkında ol , şayet farkında olursan ve buna alışırsan geçmişte de , bugünde de , gelecekte de hayal kırıklığına uğramaz ve kendine de , hiçbirşeye de gereğinden fazla anlam yada değer yüklemezsin ” . Bir başka önemli husus ta şu olabilir ; ” Ancak bu ruh hali ve duygusal tutarlılıkta ki biri , kendinin ve insanlığın iyiliği için gerçek anlamda olağanüstü işler yapabilir ” . İsminin hatırlanması , ödüller almak , çok tanınmak , zengin olmak gibi dertler den sıyrıldığı için böyle kişilikler , yaptıkları işe tam anlamıyla hatta ” ölümüne ” denilebilecek tarzda tutunurlar . Devam ederler … devam ederler …son nefeslerinde bile ölmeyi öğrenirler .
Kendimize iyilik mi yapmak istiyoruz ? O halde bütün fanatikliklerden , aşırılıklardan , vefasızlıktan , her türlü intikam hissi ve kıskançlıktan daha doğrusu kalbinin derinliklerinde yatan gerçek sana zarar veren ne varsa , ruhunun derinliklerin de keşfetmeyi beklediğin ihtiyacın olan gerçek özbenliğine acı çektiren ne varsa …Hepsini bırak ! Tamamını terket ! Nefes al ! Sahip olma isteğine bağlı bir ömür geçirmektense ; sahip olmanın ötesinde sonu olmayan iç alemine yönel ve keşfetmenin uçsuz bucaksız vadilerinde , ormanlarında , okyanuslarında gerçek lezzeti – çıkarsız aşkı yaşa . İhtiyacın olan herşey zaten sende ama onları bulman gereklidir ve bulurken o bilinmezliklere karşı duyulan korkuda yokolup gidecektir . Yerini ise , en yüksek enerji olan kalıcı aşkın enerjisi alacaktır . Son olarak ta belirtmeliyiz ki ; ne kadar bırakırsan o kadar rahatlarsın , ne kadar terk edersen o kadar özgürleşirsin . Duygularımız , isteklerimiz , amaçlarımız , yaşama sebebimiz her ne ise bunları oluştururken kendimize karşı dürüst olalım , ne istediğimizi bilelim , gerçek mahiyetlerini anlamadığımız hazlara sürüklenmenin getirisi çok acı oluyorsa , o zaman bizde ihtiyacımız olana , kendi iç alemimize , öz benliğimize doğru yola çıkar keşfetmeye başlarız .
***

Baybars Işık
Son 2 yılda yazdığım bazı yazıları siz değerli forum üyeleri ile paylaştım .
Saygılar...sevgiler...esen kalın...
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.