Ata'mizin Gelecekle Ilgili Yorumlari

strawberry

Adanmış Üye
28 Ocak 2007
6,759
48
CELAL BAYAR KEHANETİ
Cumhurbaşkanlığı yaptığı süre içinde krallardan, devlet adamlarına kadar birçok kişi ile görüşen Atatürk, gelecek yıllarda politikada üst düzeylere kadar çıkacak olan kişiler için de zaman zaman bazıkehanetlerde bulunmuştur...

Atatürk Celal Bayar'ın bir gün ülke yönetimine geleceğini de çok önceden söylemişti... Atatürk, yanında Bakanlarla birlikte trenle bir yurt gezisine çıkmıştı. O yıllarda Türkiye ekonomisini kurtarmak için çalışmalar yapan Celal Bayar da geziye katılanlar arasında yeralıyordu. Tren bir mola sırasında durmuştu. Atatürk'ün gözleri bir ara Celal Bayar'ın üzerinde durdu...

O sıra bir düşünce alemine daldığı belli oluyordu... Sonra birden yanındakilere dönerek şöyle konuştu: “Şayet bu memlekette bir gün kansız ihtilal olacaksa ve bu ihtilale biri liderlik edecekse, o adam Celal Bayar olacaktır.”

Sonra başka bir konuya geçen Atatürk'ün bu sözlerini dinleyenler hiç bir şey anlamamışlardı... Olay unutulup gitti... Aradan uzun yıllar geçti... Ve aradan geçen yıllar Atatürk'ü bir kez daha haklı çıkardı. Tutucu ve bağnazların desteklediği Demokrat Parti 1950'de iktidara geldi. Adnan Menderes Başbakan olurken, Demokrat Parti'nin liderliğini yapan Celal Bayar Cumhurbaşkanı oldu...


BİR BEDEVİNİN KEHANETİ
İtalyanlar uzun süredir elde etmek istedikleri Trablusgarp'a (Bugünkü Libya)

1911 yılında saldırmışlardı. Osmanlı Ordusu Anavatanı'ndan uzakta çarpışıyordu. Bu sıralarda bir grup subay da savaşa katılmak için Bingazi şehrine gidiyordu. Bunların arasında Mustafa Kemal de bulunuyordu.

Yolda bir bedeviye rastladılar. Bu adam el falından çok iyi anladığını söyleyerek genç subayların fallarına bakmayı teklif etti. Hepsi avuçlarını gösterdiler. Talihlerini öğrenmek istediler. Sıra Mustafa Kemal'e gelmişti. Önce elini uzatmak istemedi. Arkadaşlarının ısrarıüzerine O da elini bedeviye uzattı.

Sarışın subayın elini sert avuçlarına alan bedevi, bu elin çizgilerine bakar bakmaz, yerinden ayağa fırladıve büyük bir heyecanla haykırmaya başladı:

“Sen padişah olacaksın... Padişah olacak ve 15 yıl hüküm süreceksin...”

Gülüştüler ve yollarına devam ettiler...

Yıl: 1911'di...

Aradan yıllar geçti. 12 yıl sonra Atatürk, genç Türkiye Devleti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyetin 14. yılının sonlarına yaklaşıldığında hastalığı iyice ilerlemişti. Karaciğerinin şiştiğini görenler: “İçme paşam” dedikleri zaman, O, Bingazi yollarındaki el falına bakan bedeviyi hatırlatarak güldü: “Arap vaktiyle söylemişti... Bizim padişahlık nasıl olsa 15 yıl sürecektir. Hesapça bu son senemizdir.”

Yıl: 1938'di...

Daha sonra yanında bulunan Fuat Bulca'ya eğilip fısıldar: “Bingazi'deki falcıyı hatırladın mı. Bana 15 yıl hükümdarlık yapacaksın demişti... İşte 15 yıl Fuat... Vadem doldu...”

Atatürk'ün sağlık durumunun endişe verici boyutlarda olduğunu bilen Fuat Bulca yutkunup, endişeyle O'nun yüzüne bakar: “Siz hani falcılara inanmazdınız Paşam?”der. Atatürk bunun üzerine Fuat Bulca'nın koluna dokunup, aynı odada bulunan Hasan Rıza ve Cevad Abbas'ı göstererek; yavaş bir ses tonuyla şunları söyler: “Bu sırrı sakın onlarla paylaşma... Aramızda kalsın...”



NOSTRADAMUS BİLİYORDU
Almanya ile birlikte, Birinci Dünya Savaşı'na giren Osmanlıİmparatorluğu her şeyini kaybetmiş durumda idi. 30 Ekim 1918'de imzaladığıMondros mütarekesi ile Türk toprakları işgale uğruyordu. Kısacası, Osmanlıİmparatorluğu topraklarını kaybettiği gibi yavaş yavaş tarih sahnesinden de silinmeye başlamıştı...

İstanbul'un işgal edildiği günlerde, İstanbul'a dönen Mustafa Kemal düşman zırhlılarını Dolmabahçe önünde gördüğü zaman büyük bir üzüntüye kapılmış ve ağzından sadece şu sözler dökülebilmişti: “Geldikleri gibi gidecekler...”

Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra Mudanya mütarekesi imzalandı. Bunu Lozan Antlaşması izledi. İstanbul'u işgal eden kuvvetler geldikleri gibi gittiler. İşin ilginç tarafı, 16. Yüzyılda Fransa'da yaşayan ünlü kahin Michel Nostradamus'un da bu konuyla ilgili bir kehanetinin bulunmasıdır!...

1555 yılında yayınlanan ve Nostradamus'un tarihi olaylar, savaşlar ve keşiflerle ilgili kehanetlerinin açıklandığı “Centurien” isimli kitapta Mustafa Kemal Atatürk'ten de bahsedilmiş ve yukarıdaki konuyla ilgili bir kehanete yer verilmiştir. İnanılmaz kehanet şu dörtlükten oluşmuştur:

Kongre başkanını tutan devlet adamlarıİşgal kuvvetlerince sürülecek Malta'ya Girilmişİstanbul'a alınmış Rodos AdasıAma geldikleri gibi gidecekler sonunda

Bu dörtlükte Nostradamus, yüzyıllar öncesinden geleceği görerek, Türkiye'yi, Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal Atatürk'ü bilmiştir.

Dörtlüğün sonunda geçen: “Ama geldikleri gibi gidecekler sonunda” sözüyle; Atatürk'ün: “Geldikleri gibi gideceklerdir” sözünün de bu kadar büyük bir benzerlik oluşturması da ayrıca üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir rastlantıdır.

4 Eylül 1919'da hatırlanacağı gibi Sivas Kongresi toplanmıştı. Kongre Başkanlığı'na, işgal kuvvetlerine ve İstanbul Hükümeti'ne karşı açıkça tavır alan Mustafa Kemal seçilmişti. Kurtuluş Savaşı'nı ve Atatürk'ü destekleyen İstanbul'daki mecliste olan milletvekilleri de işgal kuvvetlerince Malta Adası'na sürgüne gönderilmişti. Bu hatırlatmanın ışığında yukarıdaki dörtlük tekrar okunacak olursa, işin içinde bir şeyler olduğu daha iyi anlaşılacaktır...


EFSUNLU KEMAL
Mustafa Kemal yönettiği savaşlarda cephenin ateş altında sık sık dururdu. Siperleri dolaşarak hatta bazen öne çıkarak askerlerin moralini yükseltmeye çalışır, tüm gelişmeleri yakından takip ederdi.

Atatürk'ü karalayan bir yazar olarak bir hayli eleştirilen ve bir zamanlar kitabı Türkiye'de yasaklanan H.C. Armstrong bile “Bozkurt” adlı kitabında Mustafa Kemal'in mucizevi bir şekilde vurulamadığından bahseder:

Bir keresinde yeni kazılmış bir siperin dışında duruyordu. Avcılarımızın yoğun ateşi altındaydı. Bir İngiliz Bataryası da o sipere ateş açtı. Toplar menzili ve hedefi buldukça şarapneller gitgide daha yakınlarına düşmeye başladı. Vurulması matematiksel olarak kesindi. Kurmayları sipere girmesi için yalvarmaya başladılar. Dürbünle görüyorduk. Fakat o sigara yakıp gayet sakin bir şekilde sigara içmeye başladı. Ne yakınında patlayan şarapneller, ne de yoğun avcı ateşi Mustafa Kemal'e bir şey olmuyordu. Çünkü O'nu vuramıyorduk.
O, zaman zaman eline bir tüfek alıp yoğun ateş altında, siperden dışarı çıkıyor, Avustralya siperlerine dikkatli, telaşsız ve isabetli atışlar yapıyordu. Bu kısa menzilde bile avcılarımız onu vurmayı başaramıyorlardı. Vurulmuyordu... Onu vuramıyorduk...

Bu inanılmaz gerçeği büyük bir şaşkınlıkla kaleme alan Armstrong, sonra şöyle devam ediyor: Sonra duyduk ki, Mehmetçik adı verilen Türk Neferleri bu inanılmaz olayı gördükten sonra Mustafa Kemal'e bir isim takmışlar: “Efsunlu Kemal...” Bu isim askerlerimizin moralini bozmuştu. Gelip soruyorlardı:

“Karşıdaki Türk Birliği'nin komutanı kim? O mu?”

“Hayır... Hayır...” diyorduk,

“O değil, O burada değil, sakin olun...”



ÇİZDİĞİ TÜRKİYE HARİTASI
1907 yılında Mustafa Kemal arkadaşlarıyla birlikte, ülke sorunlarını konuştuğu bir toplantıda kendisinin çizmiş olduğu ilginç bir harita çıkartır. Orada bulunanların anlattıklarına göre haritanın, Osmanlıİmparatorluğu'nun o zamanki sınırları ile hiç bir ilgisi yoktu. O zaman hiç bir anlam verilemeyen bu harita, şimdiki Türkiye Cumhuriyeti'nin Haritası idi.

Haritada bugünkü sınırlarımıza uymayan sadece küçük bir fark vardı: Atatürk'ün bizden ayrılmasınıistemediği ve bir türlü razı olmadığı Kerkük'ü de Türkiye topraklarına katmıştı. Daha sonraları KurtuluşSavaşı kazanılınca, İsviçre'de yapılan Lozan Antlaşmasıile Türkiye Kerkük'ten çıkan petrol hakkınısatmak zorunda kalmıştır.

Mustafa Kemal geleceği bilme gücüne sahip olmasaydı bu haritayı çizebilmesi mümkün değildi. Haritanın çiziliş tarihi olan 1907 yılında henüz daha II. Abdülhamit Osmanlıİmparatorluğu'nun padişahıydı. Gittikçe güçsüzleşen Osmanlıİmparatorluğu'nun topraklarında gözü olan ülkeler, saldırıya geçmek için uygun zamanı beklemekteydiler.

1911 yılında İtalyanlar Trablusgarp'a saldırırlar. Osmanlı devleti onunla ilgilenirken, bir yandan da İtalyanlar oniki adayı işgal ederler. Arkasından Balkan Savaşı kopar. Osmanlılar'ın eski komşularıSırbistan, Bulgaristan, Karadağ ve Yunanistan birleşerek saldırıya geçerler. İki cephede savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti İtalyanlar ile antlaşma yapar. Ve Trablusgarp'ı bırakmak zorunda kalır. Bu sırada Balkan Devletler'i Edirne'yi alır. Daha sonraları birbirlerine düşen Balkan Devletleri'nin bu durumundan faydalanın Osmanlı Devleti Edirne'yi geri alır. 1913 yılında imzalanan “Bükreş Antlaşması” ile OsmanlıDevleti Trakya ya kadar geri çekilir...

Atatürk'ün çizmiş olduğu haritanın bir bölümü böylelikle gerçekleşmiş olur... Daha sonraları çıkan Birinci Dünya Savaşı sonunda birçok topraklar kaybedilmiştir. Arkasından da Anadolu da işgal edilince, düşman esareti altında yaşamamak için başlatılan Kurtuluş Savaşı sırasında ilk önce Türkiye'nin bu günkü Doğu sınırı çizilir. Bunu, Güneydoğu illerimizin bu günkü sınırının çizilişi izler. En sonunda düşmanın İzmir'den denize dökülmesiyle birlikte; Türkiye Cumhuriyeti'nin, 1907'de Mustafa Kemal tarafından çizilen harita ortaya çıkar.

Bütün bu gelişmelerden sonra şunu kesin olarak görüyoruz ki, Mustafa Kemal çıkacak savaşlarısonuçlarıyla birlikte bilmekteydi. Yıllar öncesinden çizmiş olduğu harita bunun en büyük kanıtıdır.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.