Rize İlimizin Pazar İlçesinden

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Rize'nin tarihi öncesi hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Yöreye hakim olan orman dokusu nedeniyle, Rize'nin tarih çağları ile ilgili bilgilere ışık tutacak arkeolojik bulgular da bu güne kadar ortaya çıkarılamamıştır. Rize'nin tarihi ancak komşu illerin ve bölgelerin tarihleri ile bağlantılı olarak ele alınabilmiştir.

Rize ilinin adı ile ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür; Yunanca pirinç anlamına gelen Rhisos, Rumca'da "RIZA" olarak dağ eteği anlamında kullanılmıştır. Osmanlıca'da ise "RİZE" ufak kırıntı, döküntü anlamındadır. Ayrıca Erzincan'ın Sakalar dönemindeki "Eriza" olan adının başındaki "e" sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize için de kullanıldığı ifade edilmektedir.

Rize ili ve çevresinin bilinen ilk hakim ahalisi, bitişken dilli ve Asya kökenli kavimlerdir.

Bunlar Rize ve çevresinde tarım ve hayvancılıkla geçinen yerleşik topluluklarıdır. Bu topluluklardan "KULKU-KULKHA"ların adına, Erzurum yöresini kendi ülkesinin topraklarına katan URARTU kralı II. SARDUR (M.Ö. 765-735) 'un Çıldır gölünün güneyinde Taşköprü köyünün üstündeki kayalıklara kazdırdığı çivi yazılı kitabede rastlanmıştır.

M.Ö. 2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Kimmerler'in Ülkesi, M.Ö. 720 yıllarında Sakalar tarafından işgal edildi. Kimmerler'in Azak denizi ile Kafkaslar arasında yaşayan kolu, Sakalar'ın baskısı ile M.Ö. 714 yıllarında yurtlarını bırakarak Aras ve Çoruh nehri boylarınca yayıldılar. Kimmerler'in bu ilk göçleri, en eski destani Gürcistan tarihi olan "Kartlis-Çkhovrebe"da kartli (Gürcistan) ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi diye anılmaktadır. Daha sonraları Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan Kimmerler'den, Trabzon-Bayburt arasındaki Kemer dağı, Rize Çayeli İlçesi çıkışındaki Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer alan Ümrü gibi coğrafya adları günümüze kadar gelmiştir.

Aşağı Tuna ve Karpatlara kadar Doğu Avrupa'ya hakim olan Sakalar M.Ö. 680 yılında kendilerine itaat etmeyen son Kimmerler'i de yenerek Azerbaycan ve Gürcistan'a yayıldılar. Saka Kralı MADOVA'nın M.Ö. 626'da Medler'ce hile ile öldürülmesi üzerine Heredot'un andığı "Asya'da 28 yıl süren Sakaların hakimiyetleri" sona erdi.

Saka göçleri sırasında, Aşağı Çoruh ve Rize-Batum arasına "Kalaç" adlı bir Türk boyu yerleşmiştir. Bu boyun yerleştiği bölgeye, M.S. 150 yıllarında yazılan PTOLEMEUS'un coğrafyasında Kalarzen, Gürcü kaynaklarda ise Klarc-et (=Klarç yurdu) denmektedir.

Batom-Rize arasında güneyden Karadeniz'e esen sıcak rüzgarlar hala "Kalaş yeli" olarak anılmaktadır. Ayrıca Rize yöresindeki Türkmen/Oğuz topluluğu içinde yer alan Askur Boyunun Rize'nin doğusundaki Askoroz çayı diye bilinen çaya adını vermiş olması gerektir. Yine Sakaların Horosan kolunun gelen Arşaklar ve Balkarlar Bayburt çevresi Çoruh vadisi boyunca yerleşmişlerdir. Bu yüzden Bayburt ve İspir'in kuzeyindeki sıra dağlara günümüze kadar ve hece kaymasıyla "Balkal" ve buradan güneye doğru esen yağmur getiren rüzgara da "Balkal yeli" denile gelmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları Baykal dağlarındadır.

M.Ö. 670 yılında Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve Karadeniz kıyılarında Plinius'un tarihine göre 10 kadar empeion (Pazar yeri) adı verilen ticari nitelikle liman şehirleri kurmuşlardır. Bu arada Rize'nin de Kolonize edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Tarihi akış içerisinde M.Ö. 7 YY sonlarında Kimmer akınlarının Anadolu'yu kargaşaya sürüklemesinden faydalanan Medler'in yöreyi istila girişimleri, M.Ö. 550'de Med krallığını yıkan Pers kralı II. Kiros'un aynı şekilde ki istila hareketleri yöredeki savaşçı kavimlerin karşı koymaları nedeni ile Rize çevresinde başarılı olamamışlardır.

Büyük İskender'in Pers kralı III. Darius'u kesin bir yenilgiye uğratması ile eline geçirdiği Anadolu Hakimiyeti M.Ö. 323 senesine kadar sürmüştür. Büyük İskender'in ölümü ile İmparatorluğun devamı niteliğinde olan Pontos, Koppodkida, Bithynia gibi krallıklar kurulmuştur. Ancak Trabzon, Rize gibi bir takım serbest şehirler, bu krallıklara bağlı olmadan varlıklarını sürdürmüşlerdir.
İskenderin ölümünden sonra Komutanları ve Satraplar arasında çıkar egemenlik savaşlarında bağımsızlığını ilan eden Mitridates Kitistes Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru genişleyen Pontos krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö. 180'de Rize'yi İşgal ederek krallığı topraklarına kattı.

M.Ö. 5. Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot sakaların "Alazon" (+Alazlar) boyundan söz eder. M.S. 23-79 yılları arasında yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir kavim yaşadığını bildirir. 131 yılında Karadeniz kıyılarını gemi ile dolaşan Romalı ARRİANOS, Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan bahseder.
Rize, M.S. 10-395 yılları arasında Roma, 395 yılından itibaren de Bizans hakimiyeti altında yer almıştır.

Sakaların Kars, Iğdır kesimine yakın Gökçegöl ile Alagez dağı arasında yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 yılında İranlıların baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam'ın öncülüğünde Çoruh ırmağını aşıp Rize'nin Dampur adlı ıssız yerini şenlendirerek ve bu yöreye HAMAM-A ŞEN (Hamamın şenliği) adını vererek yerleşip yurt tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin denmektedir. 646 yılında yöre Araplar tarafından vergiye bağlanmış olup 737 yılında da kısa bir süre Araplar'ın eline geçmiştir.

XI. Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır. 1071 Malazgirt zaferi ile birlikte Bizans'tan feth edilen bölgelerde Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları da Çoruh nehri boyları ile birlikte Rize bölgesini hudutları içine aldılar.

Alpaslanoğlu Sultan Melikşahın emirlerinden Ebu Yakup ile Emir İsa Böri adındaki Komutanlar 24 Haziran 1080 Posof-Kol zaferi ile Apkaz-Gürcistan krallığını yenerek Giresun'un batısına kadar olan Doğu Karadeniz bölgesinde Bizans'ın Hakimiyetine son verdiler. Böylelikle Büyük Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile birlikte Rize de Selçukluların hakimiyetine girmiştir.

Bu gelişmelerden sonra 100 bin nüfuslu Çepni'ler ile Kürtünler Doğu Karadeniz kıyılarına ve Rize'nin İkizdere kesimine yerleştirildiler. 1098 yılında Danışmenlilerin yöreye kısa bir dönem hakimiyetleri söz konusudur. Ancak Haçlı seferleri yüzünden canlanan Bizanslar, 1098'de Trabzon ve Rize kesimini Emirüssevahil Sülübey'den aldılar. Çoruh vadisinde yerleşmiş olan Kıpçak boyundan Kubasar ailesi ve taraftarları 1195 tarihinde doğudan yeni-Kıpçakların gelişinden rahatsız olarak Bizans idaresindeki Rize ve Trabzon bölgesine gelip yerleşmişlerdir. İkizdere ve Sürmene'deki 60 aileden çok Kumbasar oymağı, bunların torunlarıdır. IV. Haçlı seferinde Frenklerin İstanbul'u işgali üzerine baskıdan kaçan KOMMENLER soyu, 1204 yılında Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM imparatorluğunu kurmuşlardır.

Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 yılında Trabzon'u feth eden Fatih Sultan Mehmet 1470 yılında Ali Paşa ismindeki Komutan tarafından Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. Böylece Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve Tokat'tan; 1466 yılında yıkılan Karamanoğlu Beyliği bir daha canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 yılında Şil Şah İsmail'in yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve öteki bölgelerden kaçanlardan; 1515 yılında Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler. Yavuz Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu Çepniler'in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon'un doğusundaki yerlere ve bilhassa Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Gerçekten Çepniler karada ve denizde yiğitçe mücadele vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Bilhassa Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir şekilde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde sadece Türkçe konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı gibi, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "cesur ve çetin", adam manasına geliyor.

Yavuz Sultan Selim'in sancak beyliği sırasında Annesi Gülbahar Hatun Sultan Rize'ye gelerek kendi adı ile anılan camii yaptırmıştır.

19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize'de Tuzcuoğullarının isyanı değişik tarihlerde birkaç kez tekrarlanmıştır. 1834 yılında bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir.

Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine göre Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından biri durumundadır. 1877 yılında merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının ardından Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan savaşında 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.

Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum'dan Yusufeli ilçesi, Rize'de Pazar ilçesinden sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile bugünkü Artvin ili Çoruh adı ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile birlikte 12 ilçesi bulunmaktadır.

filikaatatrksl2.jpg

Atatürk'ün Rize'yi ziyareti "Atatürk'ün Sonbahar Seyahatleri" adlı kitapta şöyle anlatılmaktadır:
Atatürk 17 Eylül 1924'te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize'ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı. Silah sesleri ve coşkun alkışlarla büyük misafir selamlandı.
Çeşitli heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır.

selamatatrkfi7.jpg

Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bunu takiben belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu sevinç devam ettirilmiştir.

Reisicumhur, ayrıca bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu heyet sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.

nutukatatrkik2.jpg

Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli olacağını ihtar ederek bu heyete özet olarak aşağıdaki sözleri söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, halbuki millet onu istiyor, bırakınız artık bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır.

17 Eylül 1924 tarihinde Atatürk'ün Rize'ye teşrif ettiklerinde misafir kaldığı ev bu gün Atatürk Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır.
 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Rize ili, Türkiye'nin Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Trabzon ili ile Artvin ili arasında sahilde yer alan bir il. Türkiye'nin en çok yağış alan ilidir. En önemli ürünü çay olan Rize'de kivi meyvesi yetiştiriciliği de başlamış durumdadır.

Kuzeydoğu Anadolu’da; Doğu Karadeniz kıyı şeridinin doğusunda, 40°-22' ve 41°-28' doğu meridyenleri ile 40°-20' kuzey paralelleri arasında yer alır. Batıdan Trabzon’un Of, güneyinde Erzurum’un İspir, doğudan Artvin’in Yusufeli ve Arhavi ilçeleri ve kuzeyden Karadeniz ile çevrili olan Rize’nin yüzölçümü 3920 km²'dir. Rize'de göl bulunmamaktadır.

Doğu Karadeniz kıyı sıradağları yayının kuzey yamacında yer alan Rize toprakları genel ifade ile dağlık ve engebelidir.

Doğu Karadeniz Dağlık sistemine dahil olan Rize arazisi esas itibariyle Paleozoik zaman (I.zaman) bir temel üzerinde ve Kretase’de (III.zaman ara devresi) başlayan büyük orojenezle (Dağ oluşumu) yüzeye çıkmış Granodiorit ve kertase flişlerinden ibaret olmakla birlikte yer yer Neojen depolarına da rastlanır. Bütün kıyı kesimi yüzeyde üst Kretase serisi volkanik örtü ve tüflerin fazlalığı ile dikkati çeker. Kıyıya yakın yamaçlarda ise Kretase sedimanları yaygın olmakla beraber, bu sedimanların üzeri yer yer Eosen fliş serileri tarafından örtülmüştür. Yüksek dağlık sahada ise daha çok magmatik elemanlar hakim durumdadır. Granit, andezit ve bazalt kütleleri yüksekliği 3000 m’yi aşan hemen her yerde hakim durumdadır. Yörede alüvyonlara, büyük akarsu vadilerinin denizden itibaren en çok 10 km’ye kadar olan kesimlerinde rastlanır.

Rize’de yazları serin, kışları ılıman ve her mevsimi yağışlı bir iklim görülür. Elli yıl boyunca yapılan rasat sonuçlarına göre Rize’nin yıllık sıcaklık ortalaması 14°C'yi biraz geçer. Bu süre içinde kaydedilen en düşük sıcaklık -7°C derece olup, en yüksek sıcaklık ise 38 C° derecedir. En soğuk ay olan Ocak ayının sıcaklık ortalaması 6,7 C° derece, en sıcak ay olan Temmuz ayının sıcaklık ortalaması ise 22,2 C° derecedir. Ocak minimum -5,6 C° derece, Temmuz maksimumunun 32,5°C derece olduğu Rize’de yıllık sıcaklık salınımı 25,8°C derecedir.Bu haliyle Rize, denizsel iklimlerin karakteristik özelliğini taşır. Rize’de aylık ortalama sıcaklık eğrisi bütün yıl 5 C° derecenin üzerinde seyretmekte olup, sadece 4 ayın sıcaklık ortalaması 10°C derecenin altındadır.


5c1b8c704fcab6c08e93121ti9.jpg


a029d05e990c897e2a45fd1gu3.jpg


4a15a0d2f6d1713faac37dffs9.jpg


0cac73716865d2b08641c39gr2.jpg


4b8a0bb735d2e056d6139d1jv2.jpg


4cd8dbc9c7743d828573643hp7.jpg


5ba936b780de2b92f5ce840aj3.jpg


5f9f24ac85002b9302449c1xo6.jpg


6bce7432a2fcb382127572bfz7.jpg


 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
fb4785df627d8e19d620618oa5.jpg


fdf3367d77c06675c162e5bgp0.jpg


Pazar İlçesi

Rize'nin Pazar ilçesi MÖ. 64 yılında Pompeius tarafından Athena adıyla kurulmuştur. İlçenin eski ismi,Yunanca bir sözcük olan "Athena"(Türkçede;Atina, Latincede "Minerva" -akıl güzellik ve hikmet anlamındadır-)'dan gelmektedir. 1928 yılına kadar "Atina" olan ilçenin adı, bu tarihte "Pazar" olarak değiştirilmiştir. Laz'ların çoğunlukla bulunduğu bir yöredir,tahminen % 80 civarı Laz,%20 civarı Hemşinli'dir.Bu halkların yanı sıra az sayıda Gürcü,Türk ve Poşa (Kafkas Çingenesi) da bulunur.

Pazar adını 1928 yılına kadar "Atina" olarak kullanıldığı yöre yaşlıları tarafından dahi bilinmektedir.Bu adın kaynağına ilişkin bir çok söylenti vardır.Yunan tarihçi ve filozof Filavinus Arrianus (95-175) ilçeden şöyle bahseder: "Gerçekten Karadenizd'e bu isme sahip olan bir yer var.Yunan Tanrıcası Ethena'nın tapınağının olduğu bu yöre,tapınağın adından dolayı Atina denilmiştir. Bir de terk edilmiş kale var.Liman fazla gemi barındıramaz ama onları rüzgardan korur..."

Kemal Karadenizli "Trabzon" adlı eserinde Pazar'dan şöyle söz eder:"Burası eski bir kasaba olup, putperestler zamanında tabındıkları mabuta; Petra (Entas)denildiği için adı "Atina" kalmıştır. Yunan Prenslerinden biride Karadeniz seyahatine çıktığında ilçe önlerine gelince "Pazar'ın" Denizden görünüşünü beğenmiş,yöreyi Atina gibi meşhur bir şehir zannettiğinden "Atuna"ve "Atnus "olarak adlandırılmıştır. Ayrıca Doğu Karadeniz'de Rumca sanılan bir çok ismin "[[[Lazca]]" kökenli olduğu ileri sürülmektedir.Buna göre Atina-Athenia'nın lazcada "Gölgelerin olduğu yer "Rize-Rhizalion'un" "insanları ve askerlerin toplandığı yer", Çayeli-Mapavri ise "Yapraklı" anlamındadır. Yöreye Pontus kırallığı döneminde "Sonnica"adı verilmiş, Romalılar "Pontus Palomeniacos",Bizanslılar ise "Khaldei" demişlerdir.Osmanlılar döneminde bölge Rize ve Of'u içine alarak Batuma'a kadar "Lazistan" olarak adlandırılmış,bu isim milli mücadele yıllarında da kullanılmıştır.1924 yılında çıkarılan yasayla 'Lazistan' adı yasaklanmıştır.

Yazılı Tarih Öncesi:pazar civarında yazılı Tarih öncesi yerleşmeler aydınlatacak her hangi bir buluntuya yapılan yoğun araştırmaya rağmen rastlanamamıştır.
Yazılı Tarih: M.Ö 2000 başlarında Pazar ve yöresinde Hayvancılık ve tarımla geçinen bir takım topluluklar yaşıyordu.

biroltopaloglusg6pazarixm4.jpg


M.Ö 1900 ve 1200 Tarikleri arasında Atina'nın\Pazar) Hititlerin etkisi altında kaldığı sanılmaktadır.İ.Ö.VIII.yüzyılda Miletos'lu denizciler Pazar yeri adı verilen yerleşimlerden birini de yöremizde kurmuşlardır. Aynı yüzyıllarda medler yöreyi ellerine geçirmişlerdir.Bir süre yöremiz Med'lerin yerine Ülke olan Persler'in eline geçmiştir.

M.Ö.1950'de Atina'da (Pazar) Pontus krallığı hakimiyeti görülür. M.Ö 66'da Roma İmparatorluğunun kontrolü altına giren Atina'nın Roma İmparatorluğunun İ.S 395'de ikiye ayrılmasından sonra yöremiz Bizans egemenliğine geçer. Malazgirt savaşını izleyen sürede Melikşah'ın Rize'ye kadar geldiğini Prof.Dr.İbrahim Kafesoğlu Melikşah adlı kitabında belirtir.

1204'te Atina'nın (Pazar)Trabzon Rum İmparatorluğunun hakimiyetine geçmesinden sonra bölge Thema de Grande Lazia adıyla özerk yönetime tabii olmuştur.1461 sonrası Osmanlı egemenliği başlamıştır. 1571'de Kafkas kavimlerinden dolayı Abhaz (Abaza)korsanlarınca Atina'nın (Pazar) basılıp yağmalanması da Tarihi bir vakadır. Osmanlı döneminde 1877'ye kadar Batum sancağına bağlı bir yerleşim yeri olarak görürken 1877-1878 Osmanlı Rus savaşından sonra Batum Ruslara bırakılınca 1878'de kurulan Lazistan sancağının (Merkez Rize) önde gelen kazası da Atina olur.

I.Dünya savaşında 5 Mart 1915'de Atina (Pazar) Rus işgaline uğrar. Pazar'ın Rus işgalinden kurtuluş tarihi ise 10 Mart 1918 dir.İşgâlin sona eriş nedeni Rusya'da patlak veren Ekim Sosyalist Devrimi'dir. 1928'de Atina ilçesi Pazar adını almıştır.2 Ocak 1936'ya kadar Çoruh iline bağlı olan Pazar'ın Çoruh ilinin kaldırılmasından sonra kurulan Rize İlinin tek İlçesi Pazar'dır. 1 Mart 1953'de Pazar'a bağlı Ardeşen Bucağı İlçe olur.

İlçede yazları az sıcak,kışları az soğuk "orta iklim tipi"hakimdir.Türkiye'nin "En yağışlı bölgesi"içinde olduğundan yılda ortalama 2332 mm yağış almaktadır.Her ne kadar yağışlar bütün yıla dağılmış isede iki devre dikkat çekicidir.Birincisi Temmuz'dan-Nisa'a kadar sürer ve yılın dokuz ayını içine alan "çok yağışla devre(yıllık yağışın %86'sı bu dönemde düşer)" İkincisi: Nisan-Mayıs-Haziran aylarındaki "Az yağışlı devre dir. rizede genellikle yamaç yağışı hakimdir.ama yazları konveksiyonel yağışlarda görülmektedir.ayrıca ilde fön rüzgarlarıda önemli bir yer tutmaktadır.turunçgil yetiştirilmesini sağlar.

İlçede ki ikimin sıcaklık bakımından en belirgin özelliği,yıllık ve günlük ısı değerleri arasındaki farkın yurdun diğer bölgelerine oranla nispeten düşük oluşudur.Bu özelliğin Klimatoloji bilimindeki karşılığı yörede "Deniz ikliminin etkin olmasıdır". Pazar'da "En sıcak ay: 22,4 C° ile Ağustos başlangıcı,En soğuk ay ise:6,6 C° ile Ocaktır. Sıcaklığın Amplütüdü:15,8 C°'dır.Yörede ısı yılda 2-3 gün 30 C°'nin üstüne çıkarken,9-10 gün 0 C°'nin altına düşer.

Son baharda güney ve doğu rüzgarları "karayel-Poyraz"sık-sık eser.Deniz'e yakın olan yerler iç kesimlere nazaren daha kararsızdır.Kıyıda hava durgun olduğunda,karalarla denizlerin farklı ısınmasından meydana gelen "Meltem" sabah-akşam, yaz ve sonbaharda eksik olmaz. İlçede nem oranının yüksek oluşu dikkat çekicidir.Nisbi nem olarak adlandırılan bu durum %78'lik bir orana ulaşır.Nem oranı yağışın çok olduğu aylarda dahada artmaktadır.

kis04pazarilesiin2.jpg


İklimin yağışlı olması yüzünden yöre bitki örtüsü bakımından çok zengindir. İlçe bütün yıl yeşillikler içindedir.eskiden daha fazla alan kaplayan doğal bikri örtüsü çay bahçeleri açmak ve yeni yerleşim yerleri kurmak uğruna tahrib edilmiştir. Gerek konu,gerekse bozuk koru ormanlarında iğne yapraklılardan: Kayın, Gürgen, Kızıl ağaç, Kestane, Ihlamur ve az da olsa Karaağaç vardır. Devlet denetimindeki ormanlık alanların alt tabakalarıyla bazı yerlerde bölümler halinde orman gülleri "Kumar" bulunmaktadır.Ayrıca,yabani karayemiş,böğürtlen,eğrelti otlar ve ayı üzümü orman altı formasyonu olarak dikkat çeker.

Pazar,Doğu Karadeniz'de Rize'nin ilçelerinden biridir.Deniz seviyesinden 10 metre yüksek te Artvin-Rize Devlet yolu üzerinde Doğu-Batı yönünde kurulmuştur.Doğusunda:Ar Deşen Batısında:Çayeli Güneyinde:Çamlıhemşin ile Hemşin Kuzeyinde ise Karadeniz yer alır. İlçe Rize'ye 37, Sovyetler Birliğine 67 Km uzaklıkta olup 315 Km² Yüzölçüme sahiptir. Pazar-Ardeşen arasındaki çok dar kıyı düzlüğü ve dar Pazar deresi vadi tabanı dışında ilçe tamamiyle dağlıktır. İlçe harita üzerinde tabanı deniz kıyısında olan bir üçgene benzer. Bu üçgen deniz kıyısında 21, kuzey-güney yönünde ise 35 km uzunluktadır.

İlçenin en yüksek dağı güneyde Kaçkar 3737 metre dir.Diğer önemli yükseltiler Verçenik, Altıparmak ve Hipot'tur. Bu dağlar arasında yollar patika'dan ibarettir. Kaçkar dağının üzerinde sürekli "Buzul" vardır.

İlçede yaylacılık doğal şartların sonucu olarak asırlardır sürdürülen ekonomik bir faaliyettir.Özellikle orta kesim ile kıyı kesiminde yer alan bazı köylerin sakinleri yaz aylarında hayvan otlatmak ve ürünlerini saklamak amacıyla Fırtına Deresinin yukarı çığırında yer alan yaylalara gitmektedirler.Bu yaylaların en önemlileri: Kito, Ambarlı, Kızılhaç, Çelmeç, Verçenbek, Kaleibala, Başyayla, Çiçekli, Elevit, Kelevit, Palovit ve Samistal'dır.

Dağlar kıyıya paralel uzandığında düz,tabi ve kuytu limanlardan mahrum olan boyuna kıyılar sınıfındandır.

Bütün akarsular "Daimi"akarsular olup,geçtikleri yerler fazla eğimli ve rejimleri düzensizdir.Yıl boyu fazla çekilme göstermezle,yağmurlarla birlikte dağlarda kar suları da eklendiğinde kabarırlar.İlçe topraklarının büyük bir kısmını içine alan Pazar Deresi,dar,fakat derin bir vadi içinde akar.Güney-Kuzey yönünde akan doğudaki Fırtına Deresi ilçenin doğu sınırını oluşturur.Çakalkaya tepesinden doğarak ilçeyi ikiye böldükten sonra denize dökülen Pazar deresinden başka Merdivenli bölgesinden denize dökülen Merdivenli Deresi vardır.

rize0502pazarilesici2.jpg


 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
İlçe ekonomisinde en büyük payı çay alır.Bunun yanında balıkçılık ticaret,sanayi,bankacılık ve tarımda ekonomik kaynak yaratıcı işler olarak yapılmaktadır. Çayın halkın geçiminde bu kadar önemli olması yöredeki az kireçli toprağın bu bitki için ideal olmasından kaynaklanmaktadır.

1944 yılında Örnek, Merdivenli, Kuzeyce, Sivrikale ve Subaşı köylerindeki 50,5 dekarlık alanın "Çay Bahçesi" olarak ayrılmasıyla başlayan çay tarımı ilçede tarımda yeni bir sayfa açılmasını sağlamıştır. 1945 yılında Güney ve Tektaş köylerinde de başlayan çaycılık günümüzde tarımın tek ürüne "Uzmanlaşma" gelmesini yaratmıştır. 1980'de 4.073 dekarlık dikim alanı ile %11,2'lik bir paya sahip durum da olan ilçe Rize Merkez ve Çayeli dışında "En büyük çay alanlarına" sahipti. Hektarda 9.449 kilo verim ile merkezden sonra 2.durumda olan ilçenin çay üretimindeki payı %10.8 düzeyindedir.

İlin en eski çay bahçelerine sahip olan ilçede tekniğe uygun koşullarda işlenmeye de önem verilmektedir.

Bu evreler gerektiği gibi yapıldığında elde edilen ürün kaliteli olmakta ve iyi demlenmeyle "Gerçek Çay İçme zevki" alınmaktadır.

1-Kirazlık Çay Fabrikası: 1939 yılında elma kurutma ve konserve fabrikası olarak kullanılan tesisi 1955 yılında çay işleme atölyesine dönüştürülmüştür. 1979 yılında ise üretim kapasitesi artırılarak bağımsız bir fabrika haline gelmiştir.1984'te de "Kirazlık Çay fabrikası" adıyla modernize edilerek hizmete açılmıştır. Çay üretimi günlük 140 tondur. Fabrikaya bağlı köy sayısı:16, çaylık alan: 18.000d ekar, Üretici Sayısı ise 4.885'tir.

2-Pazar Çay Fabrikası: Çay üretiminin artması sonucu atölye biçiminde varlığını sürdürürken, Kirazlık Çay Fabrikasının yetersiz kalışı yüzünden 1973 yılında kurulmuştur. Rize-Hopa karayolu üzerindeki fabrikanın günlük çay işleme kapasitesi 140 tondur. Fabrikaya bağlı köy sayısı: 31, Çaylık alanı:21.523 dekar, Üretici Sayısı ise 6.510'dür.

3-Melyat Çay Fabrikası: Pazar'ın batısında Rize karayolu üzerinde 1938 yılında üretime geçmiştir. Günlük çay işleme kapasitesi 140 tondur. Fabrikaya bağlı köy sayısı:23, Çaylık alan: 21.000 dekar,üretici sayısı ise 6.510'dür.

tttmaallayk0qu3pazarlesdx0.jpg


Kıyıda oldukça verimli olan toprak iç kesimlere gidildikçe bu özelliği kaybeder.yağışın bol,arazinin ise % 80-90 engebeli oluşu yüzünden ekonomik değerde tarım ürünleri yetiştiriciliğin yapılamadığı ilçede 5100çiftçi ailesi vardır.

İlçe ekonomisinde en büyük payı çayın alması yüzünden tarla ziraatı ve bağ-bahçecilik çok küçük alanlarda,aile ihtiyacının karşılanma ihtiyacına yönelik yapılmaktadır.Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ilçede büyük alan kaplayan mandalina ve portakal bahçeleri ile elmalık günümüzde çok azalmıştır.1939 yılında ürünlerinin değerlendirilmesi için kurulan elma kurutma ve konserve fabrikası da ha sonra çayın devreye girmesiyle ekonomik olarak devreden çıkmıştır.10-15 yıl gibi uzun sürede meyve vermeye başlayan ve şeker oranının düşük olma özelliğine sahip bulunan Laz elma (Demir elma)gibi"İzebella" adı ile anılan kokulu siyah üzümler iklim şartları yüzünden zamanında olgunlaşamamaktadır. Günümüzde bağcılık çaylık alanların yanında,armut ve elma ağaçları ile birlikte aile ihtiyacı için sürdürülmektedir.Trabzon hurması olarak adlandırılan meyve ise konserve ve pekmez yapılmak üzere Erzurum'a yollanmaktadır.

Tarla ziraatına ayrılan 2.000 hektarlık alanda mısır,fasulye ve patates ekilmektedir. MISIR: İlçenin çaydan sonra gelen en önemli bitkisidir.Eskiden çok geniş alanlarda ekimi yapılırken günümüzde sadece 450 hektarlık bir alanda üretilmektedir. FASÜLYE: Genellikle bahçe kenarlarında yetiştirilir,toplam ekim alanı 20 dekarla sınırlıdır.

Arazinin engebeli,çayır ve mer'anın az olduğu,çay bahçeleri nedeniyle yem bitkilerinin ekilmemesi yüzünden hayvancılık "ahır hayvancılığı" şeklinde yapılmaktadır.Kıyı kesimlerdeki bu durumun aksine yüksek yerleşimlerde hayvancılık asıl uğraş olarak dikkat çekmektedir. Kıyı kesimde az sayıda aile kendi süt ihtiyacını karşılamak amacıyla Jersey inek türü beslemektedir.Hayvansal ürünü satmak amacıyla yetiştiren aile sayısı oldukça azdır.Hayvancılık yapanlar yem ihtiyacını Doğu Anadolu Bölgesinden ot getirerek,yada suni yem alarak karşılamaktadır. Koyun ve keçi ise çaylık alalarda hiç bakılmakta,yüksek alanlardaki yayla ve mer'alarda ise küçük sürüler halinde görülmektedir.İlçenin et ihtiyacının %85'i Doğu Anadolu Bölgesinden karşılanmaktadır.

İlçe tarım müdürlüğünün kuluçka makinelerinde üretilen ve vatandaşa maliyetine verilen civcivler ise aile ihtiyacının karşılanması için yetiştirilmektedir.Bazı aileler tarafından küçük işletmeler tarafından sürdürülen tavukçuluk da yöre ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.Gerek mahalle,gerekse köy yolarının yapılması yüzünden eskiden taşımacılıkta kullanılan at ve katır yetiştiriciliği de ortadan kalkmıştır.sahil kesiminde rutubetin çok olması yüzünden iç kısımlardaki dağlık ve yaylalık alanlarda yapılan arıcılık 3600 civarında fenni ve iptidai kovanla sürdürülmektedir.

likapa1kkaskanakago5.jpg


Orman İşletme Müdürlüğü 1967 yılında kurulmuştur.Bünyesinde oluşturduğu Orman İşletme Şeflikleri ile çalışmalarını sürdüren müdürlüğün sorumlu olduğu alan 198,673,5 hektardır. 8171,5 hektarlık alandaki ladin,kayın ve kızıl ağaç bakımını sürdüren işletme 56.702,2 hektarlık alanda ağaçlandırma,2.072 hektar alanda da temsil çalışması sürdürmektedir.

Ormanlık alanların çok sarp ve engebeli,yağışların ise sürekli ve çok olması yüzünden ağaçlandırma çalışmaları istenene düzeyde sürdürülememektedir.Planlanan orman içi yolarlıda olumsuzlukların çokluğu yüzünden planlandığı şekilde gerçekleştirilememektedir.Ormanlık alanlarda halkın "Orman Gülü" olarak tanımladığı "Kumar" ağacı topluluk olarak bulunmaktadır.Yaygın ağaç türler:Kayın,Ladin,Köknar ve kızılağaçtır.

İlçenin özgü bir Endüstri bitkisidir ve Pazar adıyla anılan puroların yapımında kullanılır. Toprak yapısı gereği yalnızca 26 köyde ekimine izin verilmiştir. Puro tütününü diğer tütünlerden ayıran en büyük özellik yapraklarının 1 metre civarında oluşudur. Diğer tütünler gibi kıyılmayan bu tütün "iç sargılık","Dış sargılık" ve "Dolguluk" olarak üç aşamada kullanılır.

İlçede kurulan fideliklerde kaliteli tütün fideleri yetiştirilerek çiftçi ihtiyacı karşılanmaktadır Son zamanlarda kurutma yerlerinin ilkel olması yüzünden düşen üretim teknik ve sağlık işletmelerin kurulması halinde yeniden canlandırılabilecektir.Günümüzde ise Pazar ilçesinde puro tütünü yok denecek kadar azalmış bunun yerini çay üretimi almıştır.

İlçenin gelir getiren kaynaklarından biride balıkçılıktır.Pazar'lı denile bütünleşmiş gibidir,onsuz yapamaz.Fakat deniz kirliliği yüzünden balıkçılık eski önemi ve yerini kaybetmektedir.

Eskiden Pazar'lı hem balığı tutar yerdi,hem de satarak geçimini sürdürürdü.Bu gün dededen kalma mesleği sürdüren 150-200 civarındaki balıkçı ailesi geçim sıkıntısı içinde yaşama savaşı vermektedir.

Bundan 10-15 yıl öncesi hamsi,kefal,barbun,kalkan,karagöz,yelken,mezgit,palamut,istavrit gibi deniz ürünleri bakımından zengin olan Karadeniz'de denetimsiz,bilinçsiz avlanma ve çevre kirliliği yüzünden ortaya çıkan bu durum gerçekten içler acısıdır.

Balıktan umduğunu bulamayan Pazar'lı deniz özlemini küçük balıkçı tekneleri ile lüks yat yapımını sürdürerek gidermektedir.Bahçedeki daracık alanlarda yöre insanının becerisi ve bir keser-testere yardımıyla sürdürülen tekne yapımı önemli bir ekonomik değer yaratmaktadır.Deniz balıkçılığı yanında tatlı su balıkçılığı da ilçede önemli bir yer tutmaktadır.Alabalık yanında son zamanlarda salmon yetiştiriciliği önemli bir faaliyet alanıdır.

Karadeniz'de oksijenin yatay ve dikey dağılımı yanında doymuşluk oranının yüksekliği salmon üreticiliği için son derece elverişli bir ortam yaratmaktadır. İlçedeki geniş alanların varlığı ve müteşebbis vatandaşların hevesi ile bu bakımdan da büyük bir üretim değerine ulaşılacağına mutlak gözü ile bakılmaktadır.

Eskiden beri oldukça canlı olan Ticarette en büyük payı çay alırken bunu deri ve kereste izlemektedir.İlçe adının "Pazar" oluşu da ticaretin odak noktası olmasından gelmektedir.
Her türlü bakkaliye,manifatura,,tuhafiye,kavafiye,züccaciye,mensucat yanında sebze-meyve ve ot ilçe dışından getirilmektedir. Yöre insanının en önemli ihtiyacını karşılayan çay makası,teleferik,yayık makinesi gibi küçük sanayi ürünleri ilçede yapılıp kullanılmakta,çevre ilçelere de yollanmaktadır.Ayrıca mobilyacılıkta ilçede çok gelişmiştir.El becerisi ve zevkin kaynaşması ile ortaya çıkan birbirinden güzel mobilyalar dayanıklıkları ile tanınmaktadır.

rize0509pazarilesigrnmtd8.jpg


İlçenin en belirgin yanı dış çevreyle sürekli ve yoğun ilişkidir.Yörede "Gurbetçilik" denen göç olgusu çeşitli biçimlerde etkinliğini sürdürmektedir. Toplumsal yapıda köklü değişikliler yaratan çay ekimi öncesinde deniz;ana geçim kaynağıydı.Daha sonra taşımacılı gibi hizmetlerde denize açılan ilçe insanı öteden beri "Ev dışı" bir yaşama biçimine yönelmiştir.Başsız,erkeksiz kalan ailenin öbür bireylerindeyse içine kapanık bir yaşama düzeni görülmüştür.Yörenin dağınık yerleşim düzeni de içe kapanmayı yaratmaktadır.Kapalı yapıda toplumsal değerler ve ilişkiler,büyük ölçüde geleneksel-dinsel düşüncelerle biçimlenmektedir.

Nüfus yoğunluğu ve toprakların yetersizliği yüzünden göç sürmüştür.(Çaylığı bu alanda yarattığı değişim,il dışına çalışmaya gidenlerin yaz aylarında ilçeye dönmesidir.)Aynı etkenler ailenin parçalanmasını ve ölüm sonuçlanan etkenler çatışmaları ve yöre yaşamının tipik özellikleri haline getirmektedir. Dağ ve iklim koşularından kaynaklanan,taş ve ahşaba dayalı özgün ev yapısı bile yerini kırsal kesimde betonarmeye bırakmıştır.Dağınık yerleşme anlayışı sürdürülürken ,bomboş alanlarda birkaç katlı,villa tipi evler geçim düzeyinin bir göstergesi olmuştur.Çay gelirleriyle il dışında ya da işinde yatırıma yönelirken tüketim eğilimi de giderek yükselmiştir.Ancak tarıma dayalı uğraşlarla biçimlenen geleneksel değerler,toplumsal ilişkilerde günlük yaşamı belirleyiciliğini korumaktadır.

İlçe insanını geleneksel giyim,kuşamında Trabzon etkisi belirgindir.Daha çok içlik "fanile" gibi iç giysilerde kullanılan Rize bezi" ve keten dokumaları yöremize özgüdür.Başlıkların iklim koşullarınca biçimlendiği bir gerçek."Laz için başlık,bir süsü değil bir şemsiyedir.şık olmak kaygısı ile değil,fesinin etrafına sardığı mendil,fırtına ve rüzgara karşı yeterli olmadığı zaman başını korumak için başlığını kullanır. Erkek giyiminde geleneksel özellikler yitmekte,çağdaş giyim kuşam belirmektedir.Kadın giyiminde değişim çok kısıtlıdır.Çarşaf kalktıktan sonra aynı örtünme biçimi atkı ya da peştemalle sürdürülmüştür. Entariler oldukça uzun ve bol dikimlidir.Keşan ve Peştamal;desen biçiminde bir parça bele sarılır,öbürüde başa alınır.ilçenin yüksek kesimde veya eskiden benimsenen bu giyside,çevre etkilerinin yoğunluğundan kaynaklanan bir değişme görülmektedir.Hazır giysiler kadın giyim-kuşamına giymiştir.Bunların dışında takılarda ilçenin kadın giyim-kuşamında değişmeyen öğelerdir.

Geçmişte ilçede dokumacılık önemli bir yer tutardı.Öyle ki sepet,sandalye örücülüğü gelişmişti. En gelişmiş dokuma türü bezdi.Kenevir ipliğinden dokunan bezler iç çamaşırı yapımında kullanılırdı. Sepet ve sandalye örücülüğü günümüzde de sürdürülmektedir.Sepetlerin el sepeti,Gamal-kaşıklık gibi türleri vardır. Meyve sepeti incedir,uzundur,koni biçimindedir. "Gamal" ise daha çok Trabzon da yaygın olmasına karşın ilçe insanı tarafından genellikle kola takılarak taşınır. Yavuz,Tütüncüler köylerinde örgü koltuk,sandalye ve iskemle yapımı yaygındır.Bu sandalyelerin örgülerinde mısır kosanı yaprağı ya da sarmaşık,ayaklarında fındık dalları kullanılır.

koskmzeolanatatrkkkrizepx9.jpg


İlçeye gelişte denizden konukları adeta dalgalar arasından selamlar gibi duran "Kız Kalesi" en önemli tarihsel yapıdır.8.yüzyılda yapılan bir kalenin "Gözetleme Kulesi" olduğu anlaşılan yapı denizdeki yüksek bir kayanın üzerinde bulunmaktadır. Yücehisar köyündeki Çarikça mevkiinde yüksekçe bir kayanın üzerine kurulan kale günümüzde varlığını korumaktadır ve turistlerin gezebileceği bir mekan haline getirilmeye çalışımaktadır.

3082pazarilesikzkalesiuy2.jpg




 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.