Terör Nedir?

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Sürekli lânetler okuduğumuz, içimizi eriten terör belâsını kelime anlamı ile ve içerik bakımından tanıyalım istedim. Umarım faydalı olur...

-----------------


TERÖR

Terör ve terörizm konularında farklı yaklaşımlar sergilenmektedir. Bu nedenle, kavramları zihinlerde berraklaştırabilmek için yerli ve yabancı kaynaklarda yer alan tanımların birlikte incelenmesinde fayda vardır.
Kökünü Latince "terrere" sözcüğünden alan terör deyimi "korkudan sarsıntı geçirme" veya "korkudan dehşete düşmeye sebep olma" anlamlarına gelmekte olup, ilk defa Dictionnarire de I'Academie Française'nin 1789 yılında yayınlanan ekinde rastlanmaktadır. Nitekim, 1789 Fransız ihtilali sonrasının dönemi tarihçilerince "terör rejimi-rejime de la terreur" olarak anıldığı bilinmektedir.
Türkçedeki karşılığı "yıldırma, korkutma" olan terör kelimesi Fransızca Petit Robert sözlüğünde "bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için meydana getirdiği ortak korku" anlamında yer alırken, Siyasi Terimler ve Örgütler sözlüğünde "kamu otoritesini veya toplum yapısını yıkmak için girişilen korku ve yılgınlık saçan şiddet hareketleri" olarak belirtilmektedir.

3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1.maddesinde « Terör » aşağıdaki şekliyle tanımlanmıştır.

Terör tanımı (Değişik Başlık:18.07.2006/26232-5532/1 md.)
Madde 1- (Değişik Birinci Fıkra:19.07.2003/25173-4928/20 md.) Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.
(Mülga İkinci Fıkra:18.07.2006/26232-5532/17 md.)
(Mülga Üçüncü Fıkra:18.07.2006/26232-5532/17 md.)

TERÖRÜN UNSURLARI

İdeolojik Unsur

Terörün öncelikle bir ideolojik alt yapısının olması gerekmektedir. İdeolojik unsur, örgütün hareket noktasını oluşturmaktadır. Örgüt, benimsediği ideoloji doğrultusunda hareket etmekte, stratejisini buna göre belirlemektedir.Terör örgütlerinin siyasi eğitim adını verdikleri faaliyetlerin amacı, örgütün dayandığı temel ideolojiyi örgüt mensuplarına benimsetmek ve örgütün hedefleri doğrultusunda bilinçlendirmektir. İdeolojik eğitim de diyebileceğimiz bu süreçle örgüt mensuplarının örgüte bağlılıkları sağlanır.
Günümüzde terör örgütlerinin dayandığı başlıca ideolojiler arasında, Marksist-Leninist-Maoist ideoloji (Komünizm), Milliyet (etnik) kaynaklı ideoloji (Faşizm, Kürtçülük, Ermeni Milliyetçiliği gibi), dini kaynaklı ideoloji gibi farklı kaynakları temel alan, ancak hedef olarak rejim değişikliğini veya bölünen topraklar üzerinde yeni bir devlet kurmayı amaçlayan ideolojiler yer almaktadır.

Örgüt Unsuru

3713 sayılı Kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasında “Terör” tanımı yer almakta, “terör” tanımı incelendiğinde ise, terör suçunun örgütle işlenebileceği, 7. fıkrasında ise Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanların Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılacağı ifade edilmektedir.
Örgüt; organize bir yapı içerisinde, aynı ideolojiyi benimseyen ve aynı hedefe yönelmiş kişilerden oluşur. Günümüzde terör örgütleri, çoğunlukla örgüt lideri ile ona bağlı üst düzey sorumlular ve daha alt düzeydeki bölge, il ve birim sorumlularından oluşmaktadır.
Örgütsel yapılanmada illegal teşkilatlanma ve gizlilik esastır. Bu aynı zamanda örgütün temel güvenlik ihtiyaçlarına yönelik bir yapılanmadır. İllegal faaliyet, legal alanda öne çıkan sempatizanların illegal alana kaydırılmaları ile beslenir. Böylece, operasyonlarla ortaya çıkan kadro kayıpları, yeni ve deşifre olmamış örgüt mensuplarının illegal kadrolara aktarılmasıyla giderilmeye çalışılır.

Şiddet Unsuru

Terörün en önemli unsuru, şiddet unsurudur. Terör örgütleri şiddeti, ideolojileri doğrultusunda belirledikleri hedeflere ulaşmada önemli bir araç olarak görmekte, "silahlı propaganda" adı da verilen terör eylemlerini, mevcut anayasal düzeni değiştirmek için kaçınılmaz bir yöntem olarak benimsemektedirler. Terör örgütleri, gerçekleştirdikleri şiddet eylemleri ile topluma korku salarak, halkta bıkkınlık ve yılgınlık duygusu oluşturup, vatandaşın devlete olan güvenini sarsmayı ve kaos ortamı yaratmayı hedeflemektedirler.

Terör SuçlarI

Terör suçları; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3. Maddesinde, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 302, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 320 nci maddeleri ile 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı bulunan suçlardır. Ayrıca, aşağıdaki suçlar 3713 sayılı Kanununun 1 inci maddesinde belirtilen amaçlar doğrultusunda suç işlemek üzere kurulmuş bir terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlendiği takdirde, terör suçu sayılır:

a) Türk Ceza Kanununun 79, 80, 81, 82, 84, 86, 87, 96, 106, 107, 108, 109, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 142, 148, 149, 151, 152, 170, 172, 173, 174, 185, 188, 199, 200, 202, 204, 210, 213, 214, 215, 223, 224, 243, 244, 265, 294, 300, 316, 317, 318 ve 319 uncu maddeleri ile 310 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar.
b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan suçlar.
c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
ç) 10/7/2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
d) Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hal ilan edilen bölgelerde, olağanüstü halin ilanına neden olan olaylara ilişkin suçlar.
e) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 inci maddesinde tanımlanan suç.


TERÖRİZM
Terörizm kavramı,terör yöntemlerinin siyasi bir amaçla örgütlü,sistemli ve sürekli bir şekilde kullanılmasını benimseyen bir strateji olarak terör kavramından ayrılmaktadır.
Terör terimi, dehşet ve korkuyu belirtirken terörizm, bu kavrama süreklilik ve siyasal içerik katmaktadır.
Buradan hareketle terörizm, “Savaş ve diplomasi ile kazanılmayan sonuçları elde etmek , korkutmak ve itaat ettirmek için bir teoriye , felsefeye ve ideolojiye dayanılarak siyasi maksatlarla, iradi olarak terör ve şiddetin sistemli ve hesaplı bir şekilde kullanılmasıdır” şeklinde tanımlanabilir.

Ansiklopedik tanımlarda ise terörizm;

International Encylopedia of Social Sciences’de; "önceden belirlenmiş hedefleri elde etmek için şiddet kullanan, şiddete başvuran bir grubun veya partinin kullandığı metod",

Meydan Larousse’da; "ihtilalci grupların giriştiği şiddet eylemlerinin tümü, tedhişçilik, bir hükümet tarafından uygulanan şiddet rejimi",

Ana Britannica'da; "siyasal bir hedefe ulaşmak amacıyla devlete, halka ya da bireylere karşı sistemli şiddet eylemlerine başvurma" şeklinde tanımlandığı görülmektedir.

Ceza Hukukçusu Ordinaryus Prof. Dr. Sulhi DÖNMEZER ise "…şiddetin, sosyal, ulusal, ırki, dinsel, fesat çıkarıcı ve diğer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma ve savaşı tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılması…" şeklinde bir tanım vermiştir.

Terörİzmİn AmacI

Terörizmin temel amacı, bir davaya veya siyasal anlaşmazlığa dikkat çekilmesidir. Bu “dikkat çekme” şiddet eylemleri neticesinde toplumda oluşturulan korku ve dehşet havası ile sağlanmaktadır.
Kitle iletişim araçlarının sağladığı imkanlardan da yararlanan terörizm, yarattığı korku ve dehşet ile bir bakıma topluma; “Benden yana mısın, değil misin?”, “benden değilsen düşmanımsın”, “düşmanımsan hedefimsin”, “senin yaşama hakkın yoktur.” şeklinde belirtilebilecek “taraf olma” çağrısında bulunmaktadır. Terörizm, bu dramatik çağrılar ile insanlara tarafsız olma hakkını yasaklamakta, onların zihinsel ve duygusal masumiyetini yok etmekte, şiddet ortamına çekmekte ve toplumun şiddet yoluyla siyasallaşmasına, kutuplaşmasına yol açmaktadır. Toplumdaki kutuplaşmalar da zihinsel ve duygusal yönden bölünmüş “çatışan tarafları” ortaya çıkarmaktadır. Çatışan tarafların ise toplumun birlik ve bütünlüğünü bozacağı, dolayısıyla terörün amacına hizmet edeceği açıktır.
Terörizmin benimsediği bir diğer amaç, kargaşa yaratarak toplumun direnme gücünü kırmak, yerleşik sosyal ve siyasal düzenin arkasındaki halk desteğini şiddet yoluyla zayıflatmaktır.
Terörizmin bazı güçler tarafından birtakım siyasi ve ekonomik çıkarlar sağlamanın da aracı olarak kullanıldığı dikkate alındığında amaç oldukça farklılaşmaktadır. Bu gibi durumlarda terörizmin amacı, bir kazanım elde etmek maksadıyla hedef alınan ülke ve toplumda belirli ortamların oluşmasına aracılık etmektir.
Türkiye gibi stratejik öneme sahip ülkelerin terör ortamında tutulmasında, ülkemizi hedef olarak seçmiş devletler ve birtakım güçlerin çıkarları açısından zaruret bulunduğu, terörün amacının da sadece bu ortamın devamını sağlamak olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle terörizm, bir siyasi mücadele aracı olmaktan çıkıp, bir ülkenin bir başka ülkeyi zayıflatmak ve istikrarsızlaştırmak için kullandığı bir araç haline gelmektedir.
Öte yandan terörizm kitlelere yönelik hedef gözetmeyen şiddet eylemleriyle, toplumun güven duygusunu ortadan kaldırarak, halkın can derdine düşmesini ve olaylara tepkisiz kalmasını amaçlar. Böylece kitleler terörizme karşı duyarlılıklarını yitirir, terörü kanıksar ve devletle toplum arasında güven açısından büyük bir uçurum oluşur.
Terörizmin bir başka amacı da; baş eğdirmek, itaat ettirmektir. Terörizmin bu türü, terörist örgütlerce kendi üyelerine ve etkilemek istedikleri halk kesitlerine uygulanabilmektedir. Terörist gruplarca amaçlanan; yandaşlar kadar “seyircilerin” de itirazsız baş eğmeleri, “hedef kitlenin” emredileni yapmasıdır. Etkilenmesi amaçlanan bireylere ikinci defa düşünecek zaman ve aksine davranabilecekleri alan bırakılmaz. Amaç, “hedef kitleyi” yıldırmak, yönlendirmek ve yönetmektir.

TERÖRİZMİN ÖZELLİKLERİ

Terörizmin özellikleri, dünyada faaliyet yürüten terör örgütleri ve onların eylem şekilleri çerçevesinde aşağıdaki gibi özetlenebilir:
1. Terörizm bir ideoloji, bir doktrin, hatta sistematik bir fikir değil, stratejidir.
2. Terörizm, terör eylemlerini meşrulaştıracak bir senaryo hazırlar.
3. Terörizm, yeni bir düzen ve gelecekte zafer vaat eder.
4. Terörizm, uluslararası siyasetin bir parçasıdır, dolayısıyla dış destek olmadanyaşatılamaz.
5. Terörizm,propaganda ile doğar, gelişir ve propaganda ile yaşar. Bizatihi kendisi bir propaganda aracıdır.
6. Terörizm, Devlet otoritesine alternatif getiren örgütlü bir harekettir.
7. Mali destek terörün vazgeçilmez gereksinmesidir. Bu nedenle; soygun ile silâh ve uyuşturucu kaçakçılığı yapar.
8. Terör, bir hak arayışı, düzen önerisi ve bağımsız devlet kurma isteklerinden biri veya derece farklılığıyla her üçünün bir arada bulunduğu gerekçelerle ortaya çıkabilir.
9. Terör, bilinçli ve amaçlı eylemler olarak belirir.
10. Terör, şiddet uygulamayı giderek amaç konumuna taşır. Dehşet ve korku salarak yılgınlık yaratır. Zorba, acımasız, istismarcı ve kuralsızdır.
11. Terör, bazen başka güç veya güçlerin taşeronudur.
12. Terör kendi dilini yaratır ve kullanır.
13. Terörün genellikle siyasi bir amacı vardır.
14. Terör eylemleri, örgütlü bir çabayı gerektirir. Bütün bu eylemler, bireysel olmaktan çok, bir grubun katılımıyla gerçekleşmektedir.

ULUSLARARASI TERÖRİZM

Güçlü devletlerin etkin politikaları karşısında kendisi için bir çıkış noktası bulamayan bazı devletler, terörü engelleri aşmada bir araç olarak görmüşlerdir. Güçlü bazı devletlerin de uluslararası alanda kendi politikalarının işlerliğini kolaylaştırmak ve rakiplerini etkisiz kılabilmek için terörü bir araç olarak kullandıkları görülmektedir.
Geçtiğimiz yüzyılda; özellikle İkinci Dünya savaşından sonra nükleer bir dengenin kurulması ile sıcak savaştan kaçınılmış, buna mukabil terörizm gün geçtikçe yaygınlaşmıştır. Terörizmin, uygulama alanı olarak seçilen bazı küçük ve geri kalmış, demokrasisi tam gelişmemiş ülkelerde başarıya ulaşmış olması, uygulayıcı olan ülkeleri cesaretlendirmiş ve böylece terör alanı gittikçe genişlemiştir.
Bu safhadan sonra terörizm uluslar arası bir savaş türü olarak önümüze gelmiştir. Verilen destek, zamanla terörizmin boyutlarının büyümesine ve uluslararası nitelik kazanmasına neden olmuştur. Dolayısıyla, gerçek anlamı içerisinde ve global olarak terörizme bakıldığında dolaylı yıpratma (destabilizasyon) yöntemlerinin kullanıldığı bir dünya iç savaşı olarak da adlandırılabilir.
Özel bir şiddet eylemi veya değişik bir soğuk savaş şekli olan terörizm, uluslararası alanda etkin ve güçlü devletlerin, gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerin içerisindeki sosyal, ekonomik, kültürel ve benzeri birçok alandaki sorunların istismar edilmesi sonucu, var olan veya suni olarak oluşması sağlanan şiddet içerikli fikir ve hareketlerin belirli bir amaç için harekete geçirilmesi sonucu ortaya çıkmaktadır.
Günümüzde terörün en önemli özelliği, uluslar arası bir nitelik kazanması ve bu ilişkilerini oldukça geliştirmiş olmasıdır. Artık, teröristler eskiden olduğu gibi sadece içinde bulundukları ülke ile sınırlı kalmayıp, başka ülkelerdeki farklı gruplar ile bağlantılar kurarak karşılıklı destek sağlamaktadırlar. Dolayısıyla teröristler, uluslararası bağlantılarını ve modern teknolojiyi de kullanmak suretiyle milletlerarası etki yapan eylemler düzenleyebilmektedirler.
Terör örgütlerinin başka ülke ve gruplardan destek almadan başarıya ulaşması, varlığını sürdürmesi hemen hemen imkansız gibidir. Özellikle eğitim, teşkilatlanma, finans ve silahlı eğitim için dış desteğe ihtiyaç duymaktadırlar. Bu özelliği ile terörizm uluslar arası bir nitelik kazanmaktadır.
1989 basımı, “Terörizm, Dünü, Bugünü, Yarını” adlı kitabında Profesör Yılmaz ALTUĞ tarafından yapılan tespite göre terörizm;
- Yabancılara veya yabancılara ait hedeflere yöneltilirse,
- Hükümetler veya birden fazla devlet tarafından beslenen unsurlarca yapılırsa,
- Bir yabancı hükümetin veya uluslararası örgütlerin siyasi mekanizmalarını etkilemek için yapılırsa uluslararası nitelik kazanmaktadır.
Günümüzde bazı devletlerin ekonomik veya politik çıkarları gereği, bazı devletlerin ise, uluslar arası alanda kendi milli politikaları ile çatışan diğer devletlere karşı dolaylı yıpratma ve dayatma yöntemi olarak terörizmi bir maşa olarak kullanmaları ve desteklemeleri sonucu terörizmin boyutları genişlemiş ve uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Savaş, diplomasinin devamıdır. Terörizm, savaş ve diplomasi ile elde edilemeyen sonuçları elde etmek için yapılan eylem veya eylemlerdir” ifadesi uluslararası terörün anlaşılmasına ışık tutmaktadır.
Terörizmin uluslararası bir nitelik kazanmasının ve artmasının başlıca nedenleri;
* Uluslararası haberleşme ve ulaşım araçlarının son yıllardaki çok hızlı gelişimi,
* Yeni silah ve teçhizatlar ile teknolojik imkanların artması,
* Bazı ülkelerin ideolojilerini ve devrimlerini yaymada terörizmi yöntem olarak seçmeleri,
* Uluslararası terör örgütleri arasındaki istihbarat, eğitim, lojistik, teknik, finans temini, eylem yöntemleri konusunda organik bağların ve işbirliğinin artması, sayılabilir.
Bu açıklamalardan sonra uluslararası terörizmi, bir veya birden çok ülke vatandaşlarınca oluşturulmuş, desteğini içeriden ve dışarıdan, bir veya birden çok kaynaktan sağlayan organizasyon, kişi veya guruplarca, her hangi bir toplum, devlet veya devletler üzerinde baskı yaratmak suretiyle bazı kazanımlar sağlamak, etnik ve bölgesel sorunları tahrik ederek ülkelerin ulusal menfaatlerine zarar vermek amacıyla şiddet eylemlerine başvurulmasıdır. şeklinde tanımlamak mümkün olabilir.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDE TERÖRİZM

Teknolojide meydana gelen gelişmeler sonucu dünyanın her hangi bir yerinde meydana gelen iç sorun kısa süre içerisinde uluslararası nitelik kazanabilmekte ve bir çok ülkenin ortak sorunu haline gelebilmektedir. Nitekim, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD, 12 Ekim 2002 tarihinde Endonezya’nın Bali Adasında, 15-20 Kasım 2003 tarihinde İstanbul, 11 Mart 2004 tarihinde Madrid, 07 Temmuz 2005 tarihinde Londra, 23 Temmuz 2005 tarihinde Mısır ve son olarak 9 Kasım 2005 tarihinde Ürdün’ü hedef alan bütün dünyadaki terörist saldırılar, uluslar arası terörizmin geldiği noktayı gözler önüne sermiş ve tehdit ve güvenlik ile ilgili geleneksel bakış açışını derinden etkilemiştir.Bu saldırılar sonrasında gelişen olaylar birçok ülkeyi derinden etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir. Ortadoğu ve Irak'tan Kafkaslar ve Afganistan'a kadar uzanan geniş bir bölgedeki karışıklıklar buralardaki halklar ve uluslararası toplum için yüksek siyasi, ekonomik ve sosyal bedelleri olan güvensiz bir çevre yaratmaktadır.

Günümüzün terörizmi geniş alanlara yayılmış, kurumsallaşmış, teknolojik olarak gelişmiş ve nihai etkilerinde global özellikler taşır hale gelmiştir. İnternet, terör örgütlerinin politik mesajlarını geniş bir kitleye iletebildiği, bağış toplayabildiği, açık ve yoğun bir şekilde kullandığı araç haline gelmiştir. Terörizm tehdidinin artışı kitle imha silahlarında artışla doğru orantılıdır. Alarm veren bu tehlike trendi “süper terörizm”, biyolojik, kimyasal ya da nükleer şiddetin potansiyelini gün geçtikçe arttırmaktadır. Yine, teröristlerin dünyanın hemen her yerinde ortaya çıkma ihtimali, yerlerinin belli olmaması, sayılarının, sosyal konumlarının belirsizliği ve kullanabilecekleri silahların çeşitliliği asimetrik terör tehdidinin geldiği noktayı ortaya koymaktadır.

Günümüzde terörizmin en tehlikeli tarafı ise kitle imha silahlarına ulaşma imkanının bulunmasıdır. Ekonomik bakımdan güçlü olan bu örgütlerin kitle imha silahlarına ulaşma imkanı geçmişe göre daha yüksektir ve bunlara ulaşma ve kullanma konusunda soğuk savaş dönemindeki teröristlere göre daha kararlıdırlar.

Diğer taraftan, terör örgütlerinin terör faaliyetlerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları parayı elde etmek, elde ettiği parayı transfer etmek ve bu paraları faaliyetlerinde kullanmak zorunda olması dolayısıyla terörün finansmanı ile mücadele, terörle mücadelenin vazgeçilmez bir unsurunu oluşturmaktadır.

Ancak, organize suçlar ve terörizm ile mücadele uluslararası camiada geniş kapsamlı bir işbirliği ve dayanışma gerektirdiğinden, bu tehditlerle karşı karşıya kalan ülkelerin tek başına gerçekleştireceği çabalarla kesin bir başarı sağlanamaz. Nitekim, 11 Eylül Terör Saldırılarından sonra terör ve terörün finans kaynaklarını kurutmak konusunda uluslararası platformda büyük bir mücadeleye girişilmiş, Birleşmiş Milletler ve FATF gibi örgütler terör ve terörün finansmanıyla mücadeleye ilişkin bir takım tedbirler geliştirmiştir.

Birleşmiş Milletlerde terörizm ile mücadele

Birleşmiş Milletler ve bağlı kuruluşların geliştirdikleri geniş kapsamlı 12 sözleşme ve protokolden oluşan uluslararası anlaşmalar ağı, terörizmle ve terörizmin finansmanı ile mücadele için gerekli yasal zemini oluşturmaktadır. Söz konusu sözleşme ve Protokoller;
14 Eylül 1963 tarihinde Tokyo’da imzalanan, “Uçak İçinde İşlenen Suçlar Ve Diğer Eylemler Hakkında Sözleşme”,
16 Aralık 1970 tarihinde Lahey’de imzalanan “Uçağın Hukuka Aykırı Olarak Ele Geçirilmesinin Ortadan Kaldırılması Hakkında Sözleşme”,
23 Eylül 1971 tarihinde Montreal’de imzalanan “Sivil Havacılık Güvenliğine Karşı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşme”,
23 Eylül 1971 tarihinde Montreal’de imzalanan “Sivil Havacılık Güvenliğine Karşı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşme” ye ek 24 Şubat 1988 tarihinde Montreal’de imzalanan protokol,
14 Aralık 1973 tarihinde New York’ta imzalanan “Diplomatik Görevliler Dahil Uluslararası Alanda Koruma Altındaki Kimselere Karşı İşlenen Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkında Sözleşme”,
17 Aralık 1979 tarihinde New York’ta imzalanan “Rehin Almaya Karşı Sözleşme”,
03 Mart 1980 tarihinde Viyana’da imzalanan “Nükleer Materyallerin Fiziki Korunmasına ilişkin Sözleşme”,
10 Mart 1988 tarihinde Roma’da imzalanan “Deniz Taşımacılığında Yasaya Aykırı Eylemlerin Ortadan Kaldırılması Hakkında Sözleşme”,
10 Mart 1988 tarihinde Roma’da imzalanan “Kıta Sahanlığı Üzerine Yerleştirilmiş Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokol”,
01 Mart 1991 tarihinde Montreal’de imzalanan “Plastik Patlayıcıların Tanımlanabilir Biçimde İşaretlenmesi Sözleşmesi”,
15 Aralık 1997 tarihli “Terörist Bombalama Eylemlerinin Önlenmesi Sözleşmesi”,
09 Aralık 1999 tarihinde New York’ta imzalanan “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Sözleşmesi”dir.

Türkiye, terörizme ilişkin 12 Birleşmiş Milletler sözleşme ve protokolünü imzalamış ve usulüne uygun olarak onaylamıştır. Anayasanın 90. maddesi hükmü gereği usulüne uygun olarak kabul edilen anlaşmalar kanun hükmünde olacağından ve anayasaya aykırılıkları iddia edilemeyeceğinden dolayı, Türkiye mevcut iç hukuk mevzuatını bu anlaşma hükümlerine uygun hale getirmek ve aykırı hükümleri değiştirmek sorumluluğu altına girmiştir.

Diğer taraftan Birleşmiş Milletler yukarıda bahsedilen sözleşme ve protokollerin yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi nezdinde bir takım kararlar yayınlamıştır. Bu kararların çoğunluğu belli bazı terör gruplarını veya teröristleri hedef almakta, bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarının dondurulmasını öngörmekte ve ülkeleri bu konuda geniş çaplı bir işbirliğine çağırmaktadır. Bu kararlar arasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1455, 1526, 1333, 1368, 1390, 1269, 1566, 1624, 1267 ve 1373 sayılı kararları sayılabilir.

1267 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı ile devletler Taliban’ın sahip olduğu veya dolaylı veya dolaysız olarak kontrol ettiği, mallardan elde ettiği veya sağladığı fonlarda dahil olmak üzere Komite tarafından tespit edilen fonlarını ve diğer mali kaynaklarını donduracaklardır. Ayrıca bütün devletler, her hangi bir uluslararası anlaşma veya sözleşme ile getirilen hak ve yükümlülükleri bulunsa bile bu karar hükümlerine harfiyen uyum göstermek zorundadırlar.

Diğerlerinden farklı olarak 28.09.2001 tarih ve 1373 sayılı BMGK kararı ile de belli kişiler veya örgütler hedef alınmamış, genel olarak terörist eylemlerin finansmanının önlenmesi ve cezalandırılması, terörist eylemleri işlemek için kullanılacağı bilinerek kasten mali kaynak temini ve toplanmasının suç haline getirilmesi, teröristlerin ve terör örgütlerinin malvarlıklarının dondurulması öngörülmüş ve üye devletlere işbirliği çağrısında bulunulmuştur.

14.09.2005 tarihli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1624 sayılı Kararında ise; sadece teröristlerin değil terörizmi teşvik edenlerin de cezalandırılması için üye ülkeler yasal düzenlemeler yapmaya çağrılmakta, ayrıca bu eylemlerin haklılığını savunanlara, mazeret bulanlara ve onları yüceltenlere karşı gerekli önlemlerin alınması ve bunun yanı sıra terörle ilişkisi saptananlara “güvenli bölgeler” yaratılmasının önlenmesi üye devletlerden istenmektedir. Kararda, ayrıca, “terör tanımı” yapılmamakta, ancak “amacı ne olursa olsun, ne zaman olursa olsun ve kimin tarafından yapılırsa yapılsın terörizm, güvenlik ve barışın bir numaralı tehdidi” olarak kabul edilmektedir.


AVRUPA KONSEYİ'NDE TERÖRİZM İLE MÜCADELE

Tedhişçiliğin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi

Avrupa Konseyi bünyesinde doğrudan terörizmle mücadele alanında hazırlanan tek Sözleşme olan Tedhişçiliğin Önlenmesi Avrupa Sözleşmesi 27 Ocak 1977 tarihinde üye ülkelerin imzasına açılmış ve 4 Ağustos 1978 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz Sözleşmeyi imzaya açılma tarihinde imzalamış ve 19 Mayıs 1981 tarihinde onaylamıştır.

Tedhişçiliğin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi, terör faaliyetleri ile itham edilen kişilerin ilgili ülkeye iade edilmesi yahut bulundukları ülkede yargılanmalarının sağlanması temeli üzerine kurulu bulunmaktadır.
Avrupa Konseyi bünyesinde terörizmle mücadelede alanında alınabilecek önlemler konusunda öneri ve telkinlerde bulunmak üzere oluşturulmasına karar verilen ve “Terörle Mücadele Çok Disiplinli Grubu”nca (GMT) hazırlanan 1977 tarihli Tedhişçiliğin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’nin tekrar gözden geçirilmesine yönelik protokolde ise, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de meydana gelen saldırılar sonrasında oluşan küresel yaklaşım paralelinde etkinleştirilmeye çalışıldığı, bu çerçevede özellikle terör suçlarının ifade edildiği Sözleşmenin 1. maddesinin kapsamının genel anlamda uluslararası sözleşmelere atıfta bulunularak genişletilmek istendiği görülmektedir.
Bu itibarla, 1. maddede genişlemeye konu olan terör suçları; Denizlerde Seyrüsefer Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’nin uygulama alanındaki suçlar, Kıta Sahanlığında Kurulu Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Protokol’un uygulama alanındaki suçlar, Terörist Bombalamaların Önlenmesine İlişkin Uluslar arası Sözleşme’nin uygulama alanındaki suçlar ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine Dair Uluslar arası Sözleşme’nin uygulama alanındaki suçlar da madde metnine dahil edilmekte ve bu sözleşmelere ilişkin suçları işleyenlerin “siyasi suçlu” sayılması engellenerek iade prosedüründeki olumsuzluklar ortadan kaldırılmaktadır.
Yine Sözleşmenin 2. maddesinde gerçekleştirilen değişikle; terör suçu kavramı, Sözleşme ve Protokolde sayılan terör suçlarını sadece işleyenler açısından değil, bu suçları işlemeye teşebbüs edenler, suç ortağı olarak iştirak edenler ve azmettirenlerin fillerini de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.
Ayrıca Sözleşmenin 13. maddesinde öngörülen ve Sözleşmeye taraf Devletlere tanınan “çekince koyma” hakkına getirilen sınırlamalar ve denetim mekanizmasının daha etkin hale getirilmesini amaçlayan düzenlemeler, bu çerçevede öngörülen yeniliklerdir.

Terörizmin Önlenmesi Avrupa Konseyi Sözleşmesi

Avrupa Konseyi Terörizm Uzmanlar Komitesinin (CODEXTER) hazırlamış olduğu “Terör Suçlarıyla Mücadele” sözleşmesinin en çarpıcı özelliklerinden birisi de önsöz (Preamble) kısmında terör suçlarının amaçlarının tanımlanmış olmasıdır. Buna göre Terör Suçlarının amacı; “ Özünde var olan haksız gerekçelerle bir toplumu korkutma veya bir hükümeti veya uluslar arası bir kuruluşu herhangi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorlamakveya bir ülkenin veya uluslar arası bir kuruluşun anayasal, sosyal, siyasi ve ekonomik alanlardaki temel yapısını ciddi olarak sarsmak veya tahrip etmek“ olarak tanımlanmıştır.
Sözleşme, insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere saygıyı esas almakla birlikte, terörle mücadele alanında BM bünyesinde daha önce düzenlenmiş olan ve Türkiye’nin de taraf olduğu (10) uluslar arası sözleşmenin terör suçu olarak tanımladığı eylemlere ilave olarak; terör Amacıyla Halkı Kışkırtmak, terör Örgütüne Eleman Kazandırma, terör Amaçlı Eğitim Verme yeni suç tipi olarak tanımlanmıştır. Sözleşmeye taraf olan ülkelere bu yeni suçlara kendi Ulusal Ceza Kanunlarında yer verme ve etkili ve caydırıcı yaptırım öngörme zorunluluğu getirilmektedir.
Sözleşme Mayıs 2005 tarihinde Polonya’da yapılan 3. Avrupa Konseyi Zirvesinde taraf devletlerin imzalarına açılmıştır. Ülkemiz, söz konusu Sözleşmeyi imzalamış, halen de onay aşamasındadır.

FATF ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadele

FATF, 1989 yılında G-7 ülkeleri (ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Kanada) tarafından OECD bünyesinde kurulmuştur. FATF’ın kurulmasıyla bir anlamda karaparanın aklanmasıyla mücadeleye ilişkin tavsiyeler bütünü oluşturulmuştur. FATF’ın 31 ülke ve 2 bölgesel kuruluş olmak üzere toplam 33 üyesi bulunmaktadır. Türkiye 24 Eylül 1991 tarihinde FATF’a üye olmuştur.
FATF tarafından 1990 yılında hazırlanan ve biri 1996 yılında diğeri ise 2003 yılında olmak üzere 2 kez revize edilen 40 Tavsiye Kararı, karaparanın mali sistem aracılığıyla aklanmasını önlemek amacıyla üye ülke mevzuatlarını yakınlaştırmak ve uluslararası işbirliğini sağlamak amacıyla alınacak tedbirlere bir çerçeve çizmekte ve evrensel bir uygulama alanı yaratmaktadır.
FATF, New York ve Washıngton D.C‘deki 11 Eylül 2001 olaylarını takiben terörizmin finansmanı konusunun taşıdığı önem dolayısı ile tamamen bu konuya yönelik olarak 29-30 Ekim 2001 tarihleri arasında olağanüstü bir toplantı düzenlemiş ve bu toplantı neticesinde daha önce karaparanın aklanmasının önlenmesine yönelik olan hükümlerini terörizmin finansmanını da kapsayacak şekilde genişletmiştir. Yine aynı toplantıda tüm ülkelerin kabul ettiği ve uygulamasının öngörüldüğü, terörizmin finansmanı ile mücadeleye yönelik 8 özel tavsiye, 40 tavsiyeye ek olarak geliştirilmiştir. Bu 8 özel tavsiyeye 22.10.2004 tarihinde 9. özel tavsiye eklenmiştir.

ULUSLARARASI TERÖRİZME KARŞI ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER


Terörizm, tarihin en eski zamanlarından beri toplumları ve ülkeleri tehdit etmiş ve etmeye devam edecektir. Değişen dengeler ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar neticesinde, geçen yüzyılda “sıcak savaşların” yerini “soğuk savaş” yöntemleri alarak terörizm daha da yaygınlaşmıştır.
Güçlü devletlerin etkin politikaları karşısında kendi politikalarını uygulama imkanı bulamayan bir takım ülkeler amaçlarını gerçekleştirmede terörü bir araç olarak görmektedirler. Güçlü devletlerin ise kendi politikalarını gerçekleştirmek ve rakiplerini etkisiz kılabilmek için terörü bir araç olarak kullandıkları değerlendirilmektedir.
Terörizm, günümüzde bir tehdit olmaktan çıkmış ve tüm dünyayı derinden etkileyen bir tehlike haline gelmiştir. 11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezine yapılan uçaklı intihar saldırısı bunun en büyük göstergelerinden birisidir.
Günümüzde uluslararası bir nitelik kazanan terörizmin, özellikle demokratik dünya ülkelerinde yarattığı tahribat, her geçen gün artmaktadır. Bundan dolayı tüm dünyanın birinci gündem maddesi terörizm ve terörizmle mücadele haline gelmiştir.
Türkiye, yaklaşık 30 yıldan beri, terörün her türlüsü ile mücadele etmiş ve etmekte olan bir ülke olarak tecrübeleri göstermiştir ki terörizmle mücadelede uluslararası iş birliği etkinliğin artırılmasında önem taşımaktadır. Bu nedenle, Terörle mücadele ve güvenlik konularında işbirliği amacıyla her türlü uluslararası organizasyona iştirak edilmeye çalışılmaktadır. Ülkemizin, 28-29 Haziran 2004 tarihleri arasında gerçekleştirilen NATO 2004 Zirvesi'ne ev sahipliği yapmasını da bu anlamda yapılmış büyük adımlardan biri olarak değerlendirmek gerekmektedir. Ülkemizde kamunun gerçekleştirdiği en büyük uluslararası organizasyon niteliği taşıyan Zirve'nin güvenlik planlamaları sıfır risk ve özverili çalışmalar neticesi yapılarak, büyük bir başarı ile uygulanmıştır.
NATO 2004 Zirvesi'nin güvenliğinin sağlanması kapsamında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü emrinde görev yapan 20437 personele ilaveten Emniyet Genel Müdürlüğü'nce görevlendirilen 7173 takviye personel olmak üzere toplam 27610 personel görev yapmıştır.
NATO 2004 Zirve Toplantısı'nın güvenliğine ilişkin yapılan çalışmalar Emniyet Genel Müdürlüğü nezdinde, Daire Başkanlığımız koordinesinde gerçekleştirilmiştir.


TERÖRLE MÜCADELEDE İŞBİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Türkiye, uluslararası barış ve güvenlik ile insan haklarına yönelmiş en büyük tehdidin terörizm olduğuna inanmaktadır ve terörün her çeşidini kınamaktadır. Hiçbir ülkenin de topraklarını terörist gruplara ve bunların faaliyetlerine açmaması gerektiğini savunmaktadır.
Siyasette değişkenliğin egemen olduğu devletler arası ilişkilerde hemen hemen bütün devletler terör eylemlerine kendi siyasetlerine uygun gözle bakmaktadırlar. Bu durum ise terörizme karşı uluslararası alanda ortak hareket etme ve önlemler almayı etkisiz hale getirmektedir.
Oysa, 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’de meydana gelen terör olayı, günümüzde örgütlü suçların sınır tanımadığının ve bütün ülkeler için bir tehdit unsuru olduğunun en son kanıtıdır.
Terörizm genelde tüm ülkelere yönelik bir tehdit olarak kabul edilmeli ve buna karşı ortak bir önlem alınması konusunda her şeyden önce fikri işbirliğine varılmalı, terörist eylemlere karşı kararlı bir tutum içinde bulunulmalıdır.
Terörizmle mücadele bir bütündür. Yurtiçindeki ve yurtdışındaki mücadele bu bütünün parçalarıdır. Yurtiçinde verilen mücadele, yurtdışındaki mücadeleyle bütünleştiğinde somut bir sonuç almak mümkün olabilecektir.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.