Edebiyat Kulübü

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Teouique

Katılımcı Üye
7 Kas 2015
744
0
Uzak Kaderler İçin

Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim,anladım
Alıp başımı gideceğim.

Asır yirminci asırdır,amenna
Bir yanımda sevgilerim, bir yanımda sancım
Neon lambaları büsbütün karartır gecemizi
Uzaklar daha uzaklaşır
Bir define çıkarır gibi kayalardan, Ademden beri
Sımsıcak sevgilere muhtacım.

Bir gün alıp başımı gideceğim
-Yıldızlar ışısın, yollar üşüsün, yollar...-
Belimi bir ılık şal sarsın, mavi
Hüzünlü bir serencamın ardından, şarkısız
Rüyalarım unutulmuş bir handa pes desin
Görmüş geçirmiş bir çift duygulu dudak karşısında.

Kendi kendine çekilmez oluyor ömrüm
Her insanın ayrı ayrı yaşayabilsem kaderinde
Diyarı gurbette kanlı bir aşk
Bahtsız bir çocukluk uzak köylerin birinde
En uzak beyazlar,
En yakın ikindilerde, duygulu
Ve bir sahil meyhanesinde bir akşam
İçip içip ağlasam...

Nasıl kısa kesmeli bilmiyorum?
Herkesin derdinden pay isterken.
Uzak kaderlerin suları çağlar şimdi

Yıldızlar dökülür sonsuza içimizden.

Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz,bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edeceğim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.
Turgut Uyar

Not Edip Cansever'in değildir.Genelde yanlış bilinen şiirlerdendir.
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Memleket İsterim

Memleket İsterim

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Cahit Sıtkı Tarancı
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Ayrı Düştüm

Ayrı Düştüm

Bülbül gibi gülistan bostandan ayrı düştüm
İstemem altın kafes vatandan ayrı düştüm

Ey gam öldürme beni bu hicran gecesinde
Zira bir güneş yüzlü handandan ayrı düştüm

Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde
Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.

Hicran ile ne hale geldiğimi soranlar
Sormayın ahvalimi ben candan ayrı düştüm.

Selim’i kınayanlar bilmez ıstırabımı
Şu canıma can katan canandan ayrı düştüm.

Yavuz Sultan Selim
 

DarkCrawl

Üye
8 Ocak 2017
241
0
İstanbul
Doğum adı: Veysel Şatıroğlu
Unvanı: Âşık Veysel
Doğum: 25 Ekim 1894
Ölüm : 21 Mart 1973 (78 yaşında)
Tarzlar: Türk halk müziği
Etkin yılları: 1899-1973

Hayatı

Aşık Veysel Şatıroğlu, 1894 yılında Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Annesi Gülizar, babası "Karaca" lakaplı Ahmet adında bir çiftçiydi. Veysel'in iki kız kardeşi, yörede yaygınlaşan çiçek hastalığına yakalanarak yaşamlarını yitirdi. Ardından Veysel de yedi yaşında aynı hastalıktan dolayı iki gözünü de kaybetti. Kendi anlatımına göre:

Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe .yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan.

Babasının, Âşık Veysel'e oyalanması için aldığı bağlamayla önce başka ozanların türkülerini çalmaya başladı. 1930 yılında Sivas Maarif Müdürlüğü olarak görev yapan Ahmet Kutsi Tecer ile Kutsi Bey tarafından düzenlenen bir şairler gecesinde tanıştı. Kutsi Bey tarafından verilen destek ile birçok ili dolaşmaya başladı.

Âşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Âşık Veysel, bir dönem yurdu dolaşarak Köy Enstitüleri'nde saz hocalığı yaptı. 1965 yılında özel kanunla maaş bağlandı. 1970'li yıllarda Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Hümeyra, Fikret Kızılok, Esin Afşar gibi bazı müzisyenler Âşık Veysel'in deyişlerini düzenleyerek yaygınlaşmasını sağladı. Şarkışla'da her yıl adına şenlikler yapılır.

Eserlerinde Türkçe'si yalındır. Dili ustalıkla kullanır. Yaşama sevinciyle hüzün, iyimserlikle umutsuzluk şiirlerinde iç içeydi. Doğa, toplumsal olaylar, din ve siyasete ince eleştiriler yönelttiği şiirleri de vardır. Şiirleri, Deyişler (1944), Sazımdan Sesler (1950), Dostlar Beni Hatırlasın (1970) isimli kitaplarında toplandı.1973 yılında akciğer kanseri sonucunda vefat etti. Ölümünden sonra Bütün Şiirleri (1984) adıyla eserleri tekrar yayınlandı.

Eserleri;

Anlatamam derdimi (5:24)

Arasam seni gül ilen (4:18)

Atatürk'e ağıt (5:26)

Beni hor görme (2:46)

Beş günlük Dünya (3:58)

Bir kökte uzamış (4:55)

Birlik destanı (1:42)

Çiçekler (3:05)

Cümle âlem senindir (6:44)

Derdimi dökersem derin dereye (4:51)

Dost çevirmiş yüzünü benden (3:12)

Dost yolunda (4:43)

Dostlar beni hatırlasın (6:02)

Dün gece yar eşiğinde (4:28)

Dünya'ya gelmemde maksat (2:43)

Esti bahar yeli (2:41)

Gel ey âşık (5:35)

Gonca gülün kokusuna (5:24)

Gönül sana nasihatim (6:40)

Gözyaşı armağan (3:32)

Güzelliğin on para etmez (4:31)

Kahpe felek (2:58)

Kara toprak (9:25)

Kızılırmak seni seni (4:58)

Küçük dünyam (5:17)

Murat (5:13)

Ne ötersin dertli dertli (3:05)

Necip (3:16)

Sazım (6:02)

Seherin vaktinde (5:01)

Sekizinci ayın yirmi ikisi (4:43)

Sen Bir Ceylan Olsan (3:34)

Sen varsın (4:01)

Şu geniş Dünya'ya (7:27)

Uzun ince bir yoldayım (2:23)

Yaz gelsin (3:02)

Yıldız (Sivas ellerinde) (3:16)
 

DarkCrawl

Üye
8 Ocak 2017
241
0
İstanbul
Nâzım Hikmet Hayatı

Adı: Nâzım Hikmet
Doğum: 15 Ocak 1902Selanik, Osmanlı
Ölüm: 3 Haziran 1963 (61 yaşında)
Takma ad: Güzel Yüzlü Şair · Mavi Gözlü Dev
Meslek: Şair Romancı, Oyun yazarı
Etnik köken: Baba tarafından Türk; anne tarafından Alman, Fransız, Gürcü ve Polonyalı.
Vatandaşlık: Osmanlı (1902-1922)
Dönem: Cumhuriyet Dönemi
Edebî akım: Bağımsız


Hayatı;

İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi.

Nazım Hikmet, 1920'de arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz Anadolu'ya geçti, Bolu'da öğretmenlik yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1921'de gittiği Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı.

1924'te Moskova'da yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani sahnelendi. O yıl Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928’de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Bu defa Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı. 1938'de yirmi sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı.

12 sene tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 12 sene süren tutukluluktan sonra askere alınacağı ve öldürüleceği endişesiyle 1950 yılında Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği'ne giden Nazım, 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulunca Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa (Konstantin Borzecki)'nın memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı. 3 Haziran 1963 tarihinde ise, Nâzım Hikmet geçirdiği bir kalp krizi neticesinde 61 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Eserleri

ŞİİR:

835 Satır (835 Satır; Jokond ile Sİ-YA-U; Varan 3; 1+1=1; Sesini Kaybeden şehir)
Benerci Kendini Niçin Öldürdü (Benerci Kendini Niçin Öldürdü; Gece Gelen Telgraf; Portreler; Taranta-Babu'ya Mektuplar; Simavne Kadısı Oğlu şeyh Bedreddin Destanı; şeyh Bedreddin Destanı'na Zeyl)
Kuvâyi Milliye (Kuvayi Milliye; Saat 21-22 şiirleri; Dört Hapisaneden; Rubailer)
Yatar Bursa Kalesinde
Memleketimden İnsan Manzaraları
Yeni Şiirler
Son Şiirleri
İlk Şiirler
La Fontaine'den Masallar

(İlk Şiirler, Nâzım Hikmet'in çocukluk şiirleriyle hece şiirlerini içeriyor. Şair bunların büyük bir bölümünün toplu şiirleri arasına alınmasını herhalde istemezdi. Son kitap takma adla yayımlanan La Fontaine çevirileri.)

OYUN:

Kafatası (Ocak Başında; Kafatası; Bir Ölü Evi; Unutulan Adam; Bu Bir Rüyadır)
Ferhad ile şirin (Yolcu; Ferhad ile şirin; Sabahat; Enayi)
Yusuf ile Menofis (Allah Rahatlık Versin; Evler Yıkılınca; Yusuf ile Menofis; İnsanlık Ölmedi Ya; İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?)
Demokles'in Kılıcı (İstasyon; İnek; Demokles'in Kılıcı; Tartüf - 59)
Kadınların İsyanı (Kadınların İsyanı; Yalancı Tanık; Kör Padişah; Her şeye Rağmen)

ROMAN-ÖYKÜ-MASAL:

Kan Konuşmaz
Yeşil Elmalar
Yaşamak Güzel şey Be Kardeşim
Hikâyeler
Çeviri Hikâyeler
Masallar

(Nâzım Hikmet yalnızca Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim adlı romanıyla Sevdalı Bulut adlı masallar kitabını kendi adıyla yayımlamıştı. Ötekiler para kazanmak için acele yazılıp gazetelerde takma adlarla yayımlanmış ürünlerdir.)

YAZILAR:

Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil
Yazılar (1924-1934)
Yazılar (1935)
Yazılar (1936)
Yazılar (1937-1962)

MEKTUPLAR:

Nâzım ile Piraye
Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar
(1998'de Adam Yayınevi'nin Piraye'ye Mektuplar adıyla iki cilt olarak yayımladığı yapıt da bu bölüme eklenmelidir.)
Ayrıca yine Adam Yayınları arasında Memet Fuat'ın hazırladığı Nâzım Hikmet'in Seçme Şiirler kitabı da yer almaktadır.
(Fotoğraf: Ferhat ile Şirin balesi yaratıcıları (soldan) Yuri Grigoroviç, Arif Melikov, Virsaladzade, Nâzım Hikmet, şef Niyazi Tagizade.
 

DefacerTaki

Uzman üye
21 May 2016
1,414
1
Tanrı Dağı
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

Hüseyin Nihal Atsız
Ad Günün Kutlu Olsun Güzel İnsan
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Hüzün Geldi

Hüzün Geldi

Türküler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Al damar, mor damar, şah damar sustu
Bahçeler put kesildi birer birer
Meyveler salkım saçak taş.
Bir bulut uçardı
Başı boş bedava
Yandı kül oldu.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.
Ağaç büyür arkasında koşamam
Kervan yürür peşi sıra düşemem
Yıldız akar uçsam da yetişemem.
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim yoruldu.

Bedri Rahmi Eyüboğlu
 

Teouique

Katılımcı Üye
7 Kas 2015
744
0
Aşkı Hep Uzaktan Sevdik​

Yan yana yürümeyelim diye dar yapılmıştı kaldırımlar
Ve yine yan yana yürümeyelim diye dar kafalıydı insanlar
Ve sırf dardı diye kafalar,
Düşünmeyi bırakıp sevmeyi denedik,
Sarılmak yakar bizi deyip aşkı hep uzaktan sevdik.​

Charles Bukowski
 

DarkCrawl

Üye
8 Ocak 2017
241
0
İstanbul
Atilla ilhan / Belki Gelmem Gelemem

Belki gelmem gelemem

Sen istinyede bekle ben burdayım

İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım

Çünkü ben buradayım karanlıktayım

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor

Şarabım bütün ekşi suyum soğuk

Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin

Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç

Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu

Ben senin olmadığını arıyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa

Hiçbiri benim değil

Belki ölmek hakkımı kullanıyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

- Atilla İlhan
 

DarkCrawl

Üye
8 Ocak 2017
241
0
İstanbul
Cemal Süreya - Aşk

Aşk

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.

- Cemal Süreya
 

DarkCrawl

Üye
8 Ocak 2017
241
0
İstanbul
Edip Cansever Hayatı

Doğum: 8 Ağustos 1928 - İstanbul, Türkiye
Ölüm: 28 Mayıs 1986 (57 yaşında) - İstanbul, Türkiye
Meslek: Şair
Vatandaşlık: Türkiye
Eğitim: İstanbul Erkek Lisesi
Dönem: 1944 - 1986
Edebî akım: İkinci Yeni
Önemli eser: Yerçekimli Karanfi ve İkindi Üstü
Önemli ödülleri: Yeditepe Şiir Armağanı (1958)
Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (1977)
S. Simavi Edebiyat Ödülü (1982)


Hayatı

İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi.

Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şiirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini göz ardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu.

BÜTÜN ESERLERİ

Şiir Kitapları ve Eserleri

İkindi Üstü (1947)
Dirlik Düzenlik (1954)
Yerçekimli Karanfil (1957)
Umutsuzlar Parkı (1958)
Petrol (1959)
Nerde Antigone (1961)
Tragedyalar (1964)
Çağrılmayan Yakup (1966)
Kirli Ağustos (1970)
Sonrası Kalır (1974)
Ben Ruhi Bey Nasılım (1976)
Sevda ile Sevgi (1977)
Şairin Seyir Defteri (1980)
Yeniden (1981)
Bezik Oynayan Kadınlar (1982)
İlkyaz Şikayetçileri (1984)
Oteller Kenti (1985)

Hikaye,Roman

Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra, 1987)

Ödüller

1958 Yeditepe Şiir Armağanı: "Yerçekimli Karanfil"
1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: "Ben Ruhi Bey Nasılım"
1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü: "Yeniden"


edip-cansever-615x326.jpg
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Arif Nihat Asya Hayatı

Doğum: 7 Şubat 1904 - Çatalca, İstanbul, Türkiye
Ölüm: 5 Ocak 1975 (70 yaşında) - Ankara, Türkiye
Mahlas: Bayrak Şairi
Meslek: Şair, Yazar, Öğretmen, Siyasetçi
Dil: Türkçe
Etnik köken: Türk
Vatandaşlık: Türkiye
Eğitim: Dârü'l-Muallimîn-i Âliye (İstanbul Üniversitesi)
Dönem: Heykeltıraş (1924) — Şiirler (1971)
Önemli eser: Bayrak
Evlilikler: Hatice Semiha Arın (?—1941)
Servet Akdoğan (?—1975)

Yaşamı

1904'te Çatalca'nın İnceğiz köyünde dünyaya geldi. Asıl adı Mehmet Arif'tir.[4] Tokatlı Zîver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım'ın tek çocuğu idi.[5] Şairin bilinen en büyük dedesi Kapusuz Hacı Ahmet, Tokat'a bağlı Kapusuz Köyü'nden İstanbul'a göçmüş ve orada debbağlıkla uğraşmış olan bir âhî ustasıdır.

Henüz bebekken babası veba hastalığından hayatını kaybetti; annesi yeni bir evlilik yapıp Filistin'e gitmesi üzerine üç yaşından itibaren akrabalarının yanında yetiştirildi.

Öğrenim hayatı Örçünlü Köy mektebinde başladı. Babaannesinin ölümünden sonra onun bakımını üstlenen halası ile birlikte Balkan Savaşı'ndan kısa bir süre önce İstanbul'a göçtü; Kocamustafapaşa ve Haseki mahalle mekteplerinde öğrenim gördükten sonra I. Dünya Savaşı yıllarında Gülşen-i Maarif Rüştiyesi'ne devam etti. Bu dönemde hakim olan milliyetçi duyguların etkisiyle şiire başladı. Bazı destancıların Haseki’de okuyarak sattıkları harp destanları onu şiire yönelten ilk örneklerdi. Orta tahsilini parasız yatılı olarak Bolu ve Kastamonu liselerinde tamamladı. Milli Mücadele'ye destek verenlerin durağı haline gelen Kastamonu'daki öğrencilik dönemi onun kişiliğini ve sanatını etkiledi. Bu döneme şiire ilgisi arttı, hocası Enver Kemal Bey'in yönettiği Gençlik adlı dergide ilk şiirlerini yayımladı.

Öğrenimine Dârü'l-Muallimîn-i Âliye (sonraki adı Yüksek Muallim Mektebi, bugünkü İstanbul Üniversitesi Yüksek Öğretmen Okulu) Edebiyat Bölümü'nde devam etti. İlk şiir kitabı olan Heykeltıraş, 1924 yılında bu okulda öğrenci iken yayımlandı. Yüksek Muallim Mektebi son sınıfındayken ilk eşi olan Hatice Semiha Hanım'la evlendi. Bu evlilikten iki çocuğu oldu.

1928'de mezun olduktan sonra edebiyat öğretmeni olarak Adana'ya tayin oldu Adana Kız Lisesi ve Erkek Lisesi'nde öğretmenlik ve idarecilik yaptı.

Adana'da öğretmenlik yaptığı dönemde 1933 yılında Üsküdar Mevlevihanesi'nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek'le tanışan Arif Nihat, dervişlik çilesini çekip Mevlevilikte şeyhlik makamına kadar yükseldi; milli şiirlerin yanı sıra tasavvufi şiirler yazdı. Şair, 1940 yılında, Adana'nın düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 5 Ocak günü yapılan tören için Bayrak adlı şiiri ile tanındı ve Bayrak Şairi olarak anılır oldu. Şiir, önce Görüşler dergisinde yayımlanmış; daha sonra da Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor adlı şiir kitabının 1946'da çıkan ilk baskısında yer almıştır.

1941 yılında ilk evliliğini sonlandıran şair, kimya öğretmeni Servet Akdoğan ile ikinci evliliğini yapmış ve bu evlilikten de bir kız, bir erkek çocuk sahibi olmuştur.

Malatya Lisesi'ne müdür olarak atanıp Adana'dan ayrılan şair, Malatya Lisesi Müdürü iken Maarif Vekili Hasan Ali Yücel ile yaşadığı sert tartışma nedeniyle huzursuzluk yaşadı. Üç yıl kadar Malatya'da çalıştıktan sonra yeniden edebiyat öğretmeni olarak Adana Erkek Lisesi'ne döndü. 1948'de Edirne Lisesi'ne sürgün edildi.

1950 Türkiye genel seçimlerinde Demokrat Parti'nin listesinden Seyhan (Adana) adayı oldu. Seçimleri Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. Dönemin sonunda aktif politikayı bıraktı, öğretmenliğe döndü. Kısa bir süre Eskişehir Lisesi'inde öğretmenlik yaptı. Çok uzun bir zaman kalmamış olmasına rağmen şiirinde Eskişehir'in çok yer alması ve bu şehirde çok benimsenmiş olması onun 5. dönem Eskişehir milletvekilliği yaptığı, Bayrak şiirinin Eskişehir'de yazıldığı gibi yanlış bilgilerin günümüzde birçok kaynakta yer almasına yol açmıştır. Arif Nihat Asya, 1955 yılından itibaren Ankara Gazi Lisesi'nde öğretmenlik yaptı. Kıbrıs'ta görevlendirilip iki yıl da Lefkoşa Erkek Lisesi'nde görev yaptıktan sonra 1962'de Ankara'ya döndü ve Gazi Lisesi'nden emekliye ayrıldı.

Emekliye ayrıldıktan sonra Yeni İstanbul ve Babıali'de Sabah gazetelerinde yazılar yazdı. Aralık 1974'ün sonlarında hastalanarak hastaneye kaldırıldı; 5 Ocak 1975'te vefat etti. Kabri, Ankara Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.

Edebi Yaşamı

Milliyetçi şiirleriyle tanınan Arif Nihat Asya, yurdun güzelliklerini, doğasını anlatan, kimi zaman yergici ama Türklüğü yücelten şiirler yazmıştır. Şiirlerinde halk ve divan edebiyatı nazım şekilleri yanında modern edebiyatın nazım şekilleri de yer almıştır. En çok kullandığı nazım şekli ise Rubaidir; rubailerden oluşan beş ayrı kitap yazmıştır.

İşlemiş olduğu başlıca temalar kahramanlık ve tarih duygusu, din, aşk, tabiat ve memleket güzellikleridir. Şiirleri arasında, Ebced hesabı'yla tarih düşürdüğü manzumeler de önemli bir yer tutar.

Şiirlerinde günlük Türkçeyi bir sanat dili haline getirerek kullanan Arif Nihat'ın rahat, özentisiz ve sade bir üslubu vardır. Şiiri üzerinde Yahya Kemal'in açık tesiri görülmektedir.

Sosyal ve siyasal konuları, yurt gözlemlerini, arkadaşlarını, yakın çevresini, tarihi konuları, dini meseleleri, aşkı, tabiatı konu alan nesir türünde eserleri bulunur.

Eserleri

Şiirleri

  1. Heykeltıraş (1924)
  2. Yastığımın Rüyası (1930)
  3. Ayetler (1936)
  4. Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor (1946)
  5. Kubbe-i Hadrâ (Mevlana üzerine, 1956)
  6. Kökler ve Dallar (1964)
  7. Emzikler (1964)
  8. Dualar ve Aminler (1967)
  9. Aynalarda Kalan (1969)
  10. Bütün Eserleri (1975-1977)
  11. Rubaiyyat-ı Ârif (rubailer, 1956)
  12. Kıbrıs Rubaileri (rubailer, 1964, 1967)
  13. Nisan (rubailer, 1964)
  14. Kova Burcu (rubailer, 1967)
  15. Avrupa'dan Rubailer (1969)
  16. Şiirler (Ahmet Kabaklı derledi, 1971)
  17. Bütün Eserleri (1975-1977, Ötüken Yayınları)
  18. Bayrak (1940)

1447924208088.jpg
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Yürün aslanlarım savaş edelim

YÜRÜN ASLANLARIM SAVAŞ EDELİM

Yürün aslanlarım savaş edelim
Buna kavga derler bey ne paşa ne
Haykırıp haykırıp kelle keselim
Seyreyleyin eli ayağı şaşana

Yürü beyler cenge harbi çalınır
İyi kötü bu meydanda bilinir
Kılıç değer adam iki bölünür
Nusret bizim beyler neci paşa ne

Gürzün kösteğini kola takmalı
Arap atı sağa sola yıkmalı
Kargılar mızraklar birden kalkmalı
Fırsat vermen Arap atlar kaçana

Köroğlu der durun edek cen...

Köroğlu
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Hürriyet kasidesi

HÜRRİYET KASİDESİ

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten
Çekildik izzet ü ikbal ile bab-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten
Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten

Hakir olduysa millet şanına noksan gelir sanma
Yere düşmekle cevher sakıt olmaz kadr ü kıymetten

Vücudun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır
Ne gam rah-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten

Muini zalimin dünyada ...

Namık Kemal
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Ne zaman geldim sana

NE ZAMAN GELDİM SANA

Bütün gece bir saat tıkır tıkır işledi
Düşündüm bütün gece
Kurulmuş bir saat gibi.
Elimde seçkin bir sözcük demetiyle,
Düşündüm gelip arasam seni.
Bütün gece bir saat tıkır tıkır işledi

Vakti anlamak güçtü, ama kulağımdaydı sesi
Bir saat suyun dibinde,
Kıvrımlar çizen yelkovanı akrebi.
Duydum çaldı gecenin bir yerinde.
Düş müydü, gerçek miydi?
Vakti anlamak güçtü, ama kulağımdaydı sesi...

Metin Altıok
 

HeRTeS

Uzman üye
8 Eyl 2016
1,860
2
Mars
Titrek bir damladır

TİTREK BİR DAMLADIR

Titrek bir damladır aksi sevincin
Yüzünün sararmış yapraklarında
Ne zaman kederden taşarsa için
Şarkılar taşırsın dudaklarında.
İşlerken hülyama sesten örgüler
Bir çini vazodan dökülen güller
Gibi hülyada fecirler güler
Buruşmuş bir çiçek parmaklarında.
Gözlerin kararan yollarda üzgün,
Ve bir zambak kadar beyazdı yüzün;
Süzülüp akasya dallarından gün
Erir damla damla ayaklarında.
Sesin perde perde genişledikçe
Solan gözlerinden yağarken gece
Sürür eteğini silik ve ince
Bir gölge bahçenin uzaklarında.
Sen böyle kederden taştığın akşam
Derim dudağında şarkı ben olsam
Gözlerinde damla, içinde gam
Eriyen renk olsam ayaklarında

Ahmet Muhip Dıranas
 

megatekan

Yeni üye
12 Şub 2016
47
0
onbes temmuz gecenin gec saatleri
Darbe yapacakmis sozde fetönün itleri
iyi insan rölü yapip kandirmislar askeri
eline vermisler topu tüfeği
15 temmuz icin siir ayarliyorum giris nasil olmus
 

enesmut5

Katılımcı Üye
25 Ocak 2016
479
0
İstanbul
Ziya Osman Saba

Ziya Osman Saba, cumhuriyet dönemi şair ve yazarı (30 Mart 1910, İstanbul - 29 Ocak 1957, İstanbul).

Yedi Meşaleciler Hareketi'nin kurucularındandır. Şair olarak ün kazanan edebiyatçı, küçük hikâye türünde de eserler verdi.


Hayatı

30 Mart 1910 tarihinde İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Binbaşı Osman Bey, Paris askeri ateşesi idi. Sekiz yaşında iken annesini kaybetti. Bu kaybın hüznünü hep hissetti ve eserlerine yansıttı. Ziya Osman, dokuz yaşında yatılı öğrenci olarak kaydedildiği Galatasaray Lisesi'nden 1931'de mezun oldu.

İlk şiiri 1927'de, lise öğrencisi iken Servet-i Fünun'da Ziya imzasıyla yayınlandı. Lisede bir yıl sınıfta kalınca bir alt sınıftaki Cahit Sıtkı ile tanışma fırsatı bulması, edebiyat dünyasında ender görülen bir dostluğun oluşmasını sağladı. Dostu Cahit Sıtkı'nın öğrencilik yıllarından itibaren kendisine yazdığı mektupları bir araya getirmesi ile ilk basımı 1957'de yapılan Ziya'ya Mektuplar adlı ünlü kitap oluşmuştur.

1928'de altı lise arkadaşı ile birlikte (Yaşar Nabi, Sabri Esat, Cevdet Kudret, Vasfi Mahir, Muammer Lütfi, Kenan Hulusi) Yedi Meşale isimli ortak kitap yayımladılar. Ziya Osman, kitabın başarısı üzerine Yusuf Ziya'nın desteğiyle çıkarılan ve yayımı sekiz ay süren aynı isimdeki derginin kurucu yazarları arasında yer aldı. Ömrü boyunca topluluğun şiir anlayışına bağlı kalan tek Yedi Meşaleci oldu. Derginin kapanmasından sonra şiirlerini Milliyet ve İçtihat'ta yayımlattı. Varlık Dergisi'nin kurulmasından sonra ise metinlerini orada yayımlatmaya başladı.

Sinir hastası olan kuzenine aşık olan Ziya Osman, ailesinin itirazlarına rağmen liseyi bitirdiği yıl onunla evlendi. 12 yıl süren bu evlilik mutsuz ve karamsar olmasına yol açtı. Yüksek öğrenimini 1936'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladı, aynı yıl İstanbul'da askerliğini yaptı.

Hukuk eğitimi sırasında bir yandan da Cumhuriyet Gazetesi muhasebe servisinde çalışan Ziya Osman Saba, çalışma hayatına 1938 yılında girdiği Emlak ve Eytam Bankası'nda uzun yıllar devam etti. 1943 yılında ilk eşinden ayrıldı. Aynı yıl, Yedi Meşale'den sonra ilk kitabı olan Sebil ve Güvercinler adlı kitabı yayımlandı. ABC Kitabevi'nin yayımladığı kitapta 66 şiiri yer almaktaydı. Ertesi yıl, çalıştığı bankada tanıştığı Rezzan Hanım ile evlenerek yavaş yavaş karamsarlığından kurtuldu. Bu evlilikten Orhan ve Osman isimli iki oğlu oldu.

Ziya Osman Saba, bankası tarafından Ankara'ya tayin edilmesi üzerine bir süre bu kentte yaşadıysa da İstanbul özlemi nedeniyle 1945 yılında bankadaki görevinden ayrıldı. İstanbul'da Milli Eğitim Bakanlığı Basımevi'nde tashih şefi (düzeltmen) olarak çalıştı. 1947'de ikinci kitabı Geçen Zaman yayımlandı. Varlık Yayınları tarafından basılan bu kitap, şairin "Sebil ve Güvercinler" kitabındaki şiirlerle 1943-1946 arasında yazdığı şiirlerin bir araya getirilmesinden oluşuyordu. 1950'de geçirdiği bir kalp krizi nedeniyle bu işi de bırakmak zorunda kalan Saba, yaşamının geri kalanında arkadaşı Yaşar Nabi'nin sahibi olduğu Varlık Yayınları'nın kitaplarını evinde basıma hazırlayarak geçimini sağladı.

İlk hikâye kitabı Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi 1952'de yayımlandı. 29 Ocak 1957 günü İstanbul'da bir kalp krizi sonucu Kadıköy'deki evinde hayatını kaybeden şairin Nefes Almak adlı şiir kitabı ile Değişen İstanbul adlı hikâye kitabı ölümünden sonra basıldı.

Eyüp Sultan'daki aile mezarına defnedilmiştir; ancak mezar bugün kayıptır.


Hakkındaki yayımlar

Mustafa Miyasoğlu, Ziya Osman Saba adlı kitapta şiirlerini, yazılarını ve kendisiyle yapılan konuşmaları yayınladı (1987). Mehmet Nuri Yardım, Ziya Osman Saba kitabını yazdı (1998) ve yazarın hakkında yazılanları Ziya Osman Saba Sevgisi kitabında topladı (2004). Mektupları, sohbetleri, yazıları Tahsin Yıldırım tarafından hazırlanan Konuşanlar Bir Hüzünle Sesinde (2004) adlı kitapta bir araya getirildi. Ziya Osman Saba’nın Meşale ile Servet-i Fünun’da yayımlanmış, ancak kitaplarında yer verilmemiş şiirlerini içeren Bıraktığım İstanbul başlıklı kitap, 2005 yılında Konur Ertop'un derlemesi ve eklemeleriyle Alkım Yayımevi tarafından yayımlandı.

Şiirleri hakkında

Şiirlerinde çocukluk ve ilkgençlik anılarına bağlılık, yaşamın küçük mutluluklarından duyulan sevinç, acıma duygusu, iyilik düşüncesi, İstanbul sevgisi, Allah'a şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi konuları, gözlemci ve dışavurumcu bir tarzla genellikle hece ölçüsüyle, ama kimi zaman serbest ölçüyü de kullanarak işlemiştir.


Eserleri
Şiirleri

**Yedi Meşale (ortak kitap, 1928)
**Sebil ve Güvercinler (1943)
**Geçen Zaman (1947)
**Nefes Almak (1957)
**Bir Yer Düşünüyorum
**Çocukluğum
**İstanbul
**Deniz Kıyısındaki Kulübe
**Bir Oda Bir Saat Sesi

Öyküleri

**Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi (1952)
**Değişen İstanbul (1957)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.