Kendine Acımak

Will Graham

Katılımcı Üye
14 Eki 2022
602
2
497
Gelin size bir hikaye anlatayım. Günün birinde bir kral varmış ve bu kral o kadar fazla davete çağırılıyormuş, o kadar fazla binaya gitmek zorunda kalıyormuş ki bundan çok sıkılmış. Bir gün yine davet edildiği yerlerden birinde aşırı sıkılmaya başlamış. Davet edildiği binanın pencerelerinden birinin kenarına oturup dışarda ki insanları izlemek istemiş. Pencereye gitmiş, oturmuş ve bir şey fark etmiş. Dışarda izlediği insanlardan biri haftanın beş günü aynı yoldan aynı şekilde aynı istikrarla gidiyormuş. İstikrarını hiç bozmayan bu adamın hayat amacını, ne yapmak istediğini, ne kadar kazandığını, onu bekleyen bir karısının olup olmadığını merak etmiş ve bir süre sonra bunu düşünmeye başlamış. Acaba bu adamı bir kafese kapatsak nasıl olur? Kral bunu o kadar merak etmiş ki görevlilerine gidip o adamı bulmalarını ve şatosunda bir kafese kapatmalarını emretmiş. Görevliler bunu yerine getirmişler. Adam kafese kapatılmış. Daha sonra kral şatosuna bir psikolog davet etmiş ve adamı gözlemlemesini istemiş. Adam kafese ilk kapatıldığı zamanlar; inkar etmeye, bunun hukuka aykırı olduğunu söylemeye, çıkmak için elinden gelen her şeyi yapacağına söylemeye başlamış. 1-2 hafta sonrasında da krala küfürler yağdırmaya, onu her gördüğünde saldırmaya çalışmaya başlamış. Artık gözüne baktığınızda rahatça okuyabileceğiniz bir nefret görürdünüz. Bu nefret döneminde kral kafese eğilip o adama hep şunu söylüyormuş: "senin kaderin bu. yemeğin hazır, suyun hazır daha ne istiyorsun?" Adam her sinirlendiğinde kral aynı şekilde kafesine yaklaşıp bu sözü tekrarlamaya başlamış. Adam bir süre sonra artık krala ne kin besliyormuş ne saldırmaya çalışıyormuş ne de gözünde rahatça görebileceğiniz bir nefret varmış. Hatta adam artık krala minnettarmış çünkü kaderini kabullenmiş. Artık kral yanından her geçtiğinde ona teşekkür ediyor, ellerine sarılmaya çalışıyor hatta öpücükler gönderiyormuş. Bir süre sonra kafeste ki adam delirmiş. Psikologsa bunun sebebini boşlukları dolduramamasına yormuş. Rollo May'in "Kendini Arayan İnsan" kitabından alıntılanan bu hikaye de benlik bilincine ve özgürlük arayışına bir gönderme var ama benim bu hikaye de ilgimi çeken başka bir şey vardı: kendine acımak. Bazen bazı durumlarda insana kendi suçunu kabullenmek, kendine acımaktan daha zor gelir. Bu yüzden insan mağdur rolünü oynamayı tercih edebilir. Başıma şunlar gelmeseydi şöyle olacaktı, neden benim başıma şöyle şeyler geliyor, neden her şey beni buluyor, neden şurda şöyle yaptım, neden böyle yapmadım diyerek insan kendisini daha da ezmeye hatta belki de zorbalamaya ve acımaya devam eder. Yani bir nevi insan aslında belli konularda kendi kendine yarattığı kafese hapseder kendisini. Böyle olunca da özgürlük her ne kadar onun elinde olsa da o kafesten çıkmak çok daha zorlaşır çünkü artık zihninde o özgürlüğü hak eden biri değildir, acınması gereken biridir. Üstelik bu bahsettiğim hikaye de ki kral da kafeste ki adam da psikolog da kendisidir ama özgür kalmak için hiçbir şey yapmaz çünkü kendine acımak artık konfor alanı haline gelmiştir. Hikayede ki adam kaderini kabullendiği ve belki de gerçekten özgürlüğü hak etmediğini düşündüğü için kendi kafesinde ölmeye razı oldu. Bekli çabalasaydı, belki daha fazla direnseydi, kaderim bu demeseydi o kafesten kurtulacaktı. Zaman zaman biz de böyle düşünmüyor muyuz zaten. Hep benim başıma kötü şeyler geliyor, hep bana şöyle oluyor, hep zaten beni buluyor gibi kendimize yükleyip dururuz. Hayatı romantize etmenin her ne kadar iyi yanları olduğunu düşünsem de bunun bazı kötü yanları da var. Hayatı romantize etmenin yollarından biri kendinizi bir film karakteri gibi görmenizdir ve benim söylediğim bir şey var bu konuda: "film karakterleri sadece mutlu olmazlar; üzgün de olurlar, kötü günleri de olur, iyi günleri de olur, gülerler de ağlarlar da ama eğer hayatı romantize ederken kendinizi üzgün, depresif, kötü, şanssız ve karakter olarak betimlerseniz ve hayatı bu şekilde romantize ederseniz üzgün olmayı, depresif olmayı kendi konfor alanınız haline getirirseniz yine o kafeste bulacaksınızdır." O yüzden bunu doğru yapabilmek çok önemli. Kendine acıma: çıkış yolları bulmaktan, ileri gitmekten, daha iyisini düşünmekten veya kendi sorunlarını öğrenmeye çalışmaktan daha zor olabilir ama buna devam ettiğimiz sürece de kendimizi elimizde anahtar ve açık bir kapı olmasına rağmen yine o kafeste buluruz çünkü zaten özgür kalmak bizim hakkımız değilmiş gibi gelir. Kafamızda kurduğumuz biz karakteri zaten şanssız, depresif ve sürekli başına kötü şeyler gelen biridir. Oysa başına böyle şeylerin gelmesi çokta şaşırtıcı değildir. Bunu yaşamalıdır, kaderidir bu. O yüzden bazen zihnimizi tekrar eğitebilmemiz gerekebilir. Evet belki kendini eğitmek yıllarca oturmaya alışmış olduğumuz kafesin içinde oturmaktan daha zor bir yöntem olabilir ama zaten hayatın her yerinde özgürlüğe kavuşabilmemiz için zincirleri kırmamız gerekir.

Claude Weiss - İnsan Kendi Kafesini Taşıyan Tek Kuştur

Bu okuduğunuz metin @kiramiraz youtube kanalından alıntıdır.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.