Hepinize hayırlı geceler arkadaşlar, normalde bu seriyi yaklaşık 1 ay önce devam ettirecektim ama reelde yaşamış/karşılaşmış olduğum bazı problemler nedeni ile kısmet/nasip bugüne oldu bunun için çok üzgünüm serimiz kaldığı yerden devam ediyor, hepinize keyifli okumalar...
TEŞKİLAT-I MAHSUSA BÖLÜM 2
Osmanlı İmparatorluğunun son on yılına imza atan örgüt, Teşkilat-ı Mahsusa'dır. Enver Paşa'nın emriyle İttihat ve Terakkinin seçkin eylemcileri tarafından kurulan örgüt, Meşrutiyetin ilanında önemli bir rol oynamakla kalmadı, İtalyanlar tarafından işgal edilen Libyada, daha sonra Balkanlarda, Birinci Dünya Savaşında ve Kuva-yı Milliyede önemli rol oynadı. Cemiyetinin en seçkin fedai ve eylemcileri tarafından kurulan gizli örgüt, Meşrutiyetin ilanında önemli bir rol oynamakla kalmadı, aynı zamanda İtalyanlar tarafından işgal edilen Libyada, Balkanlarda ve Birinci Dünya Savaşında inanılmaz bir direniş ve kahramanlık örneği sergiledi. İttihat ve Terakki Cemiyetinin yer altı faaliyetlerinde pişmiş olan eylemcilerden teşkil edilen Özel Teşkilat 1913deki Babıali Baskınında da önemli rol oynadı. İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktidar olmasıyla resmileşen ve uluslar arası nitelik de kazanan Teşkilat-ı Mahsusa, Hind kıtasından Afrikaya, Orta Doğudan Balkanlara, Arap Yarımadasından Orta Asyaya uzanan İslam dünyasını Osmanlı etrafında birleştirmeyi amaçlıyordu. Teşkilat-ı Mahsusacılara göre Teşkilat, tanıdık bildik bir gizli servis, bir ajanlar topluluğu değildi. Onlar bir dava etrafında biraraya gelen, güçlerini ve yeteneklerini bu çerçevede birleştiren idealist-lerdi. Onların tek gayesi imparatorluğu ayakta tutmaktı. Hangi etnik kökene ve dine mensup olursa olsun, imparatorluk sınırları içinde herkese yer vardı. Sömürge altında yaşayan Müslüman halklar kendi istiklallerini kazanmalı ve kardeş ülkelerle dayanışma içinde olmalıydı.
ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN BESLENDİ
Gizli Teşkilatın giderleri Harbiye Nezaretinden ve örtülü ödenekten karşılanıyordu. Teşkilatın adı resmi olarak Umur-ı Şarkiye Dairesidir. Merkezi, Nuri Osmaniye Caddesi, Şeref Sokakta, Tasvir-i Efkar gazetesinin karşısındaki bir binadaydı. Harbiye Nezaretine bağlı olarak kurulan teşkilat, İttihat ve Terakki-nin Meşrutiyet öncesi yer altı çalış-malarının bir ürünü, hatta deva-mıydı. Kara Kemalden Yenibahçeli Naile, Kuşçubaşı Eşreften Süleyman Askeriye, Yakup Cemilden Ömer Naciye kadar, Cemiyetin pek çok ünlü fedaisi daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa'da yer aldı.
30 BİN ELEMANI VARDI
Teşkilat-ı Mahsusa üzerine çok önemli bir çalışma yapan Amerikalı araştırmacı Dr. Philip Stoddardun elde ettiği bilgilere göre, Teşkilatın Hilal olarak adlandırılan İslam dünyasının her yerinde faaliyet gösteren 30 bini aşan mensubu vardı. Resmi yazışmalarda Hafi Teşkilat olarak da zikredilen Teşkilat-ı Mahsusanın en dikkat çekici yanlarından biri de ideolojik söylemleriydi. İttihat ve Terakki, Trablusgarp Harbinden sonra Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasını önleyecek tek çare olarak İttihad-ı İslam projesini devreye soktu. Bu proje kapsamında, başta İngiltere olmak üzere Fransız, Hollanda, Rus ve İtalyan sömürgesi altında yaşayan Müslüman ülkelerde İslam İhtilal Komiteleri kuruluyordu. Teşkilat-ı Mahsusa içinde çeşitli etnik köken-lere sahip idealist subayların yanı sıra yüzlerce aydın, şeyh ve din adamı yer alıyordu. Bedi-üzzaman Said Nursiden Mehmet Akife, Dürzi prens Emir Şekip Arslandan Mısırlı Şeyh Abdulaziz Çavişe, Tunuslu Şeyh Salih Şerif et-Tunusiden Libyalı Şeyh Ahmet es-Sunusi-ye, Hintli Muhammed Bereketullah Efendiden Ebul Kelam Azada, Pakistanın ilk devlet başkanı Muhammed Aliden kardeşi Şevket Aliye, İbnürreşidden Şeyh Mehdiye pek çok ünlü isim Teşkilatla bir şekilde ilişkiliydi.
Herşey Osmanlıyı korumak için
Teşkilat-ı Mahsusanın yapısı Osmanlının etnik yapısını içindebarındırıyordu. Hepsinin ortak gayesi, imparatorluğu ayakta tutabilmekti. Kafkas kökenli Kuşçubaşı Eşref, Teşkilatçıların bu yapısına dikkat çekerek, Ben ne Dağıstan rüyalarını gören bir Çerkes, ne Arap, ne de Rumdum; ben Türkçe konuşan Müslüman bir Osmanlıydım diyordu. Fuat Bulca da, Teşkilat-ı Mahsusanın esas vazifesinin imparatorluğun ayakta kalabilmesi için bağlanılmış olan büyük davaları gerçekleştirecek şahsiyetleri teşkilatlandırmak olduğunu belirterek şöyle diyordu: Türk İstiklal Savaşı ile ilk fiili neticesini veren, II. Dünya Harbi nihayetinde ise bütün dünyaya yayılan ve sayısı elliyi geçen müstakil devlet kurdurmuş olan milli uyanışların fikri oluşunda, bizim Teşkilat-ı Mahsusamızın büyük himmeti vardır.
Enver Paşanın talimatıyla kuruldu
Teşkilat-ı Mahsusa resmi olarak 1913te Enver Paşa tarafından kuruldu. İlk başkanı Süleyman Askeri, İkinci Başkanı Ali Başhampa, son başkanı Hüsamettin Ertürktür. Esasında Teşkilat, büyük ölçüde Kuşcubaşı Eşrefin eseriydi. Teşkilat-ı Mahsusa ismini öneren Veteriner Rasim Beydi. Kuşçubaşı Eşrefin de katıldığı bir toplantıda Rasim Bey, Bu hareket, kendisine has bir teşkilata dayanıyor. Gayesi kadar, ona katılabilmenin şartları da belirli vasıflar ister. Öyle ki başka düşünce ve fikirde olanların bu düzen içinde barınabilmeleri imkansızdır. Bu laalettayin bir hürriyet mücadelesi de değildir. En tehlikeli sahalarda ve anlarda icab eden tedbirleri kendi şuuru ile benimseyen, mutlak müsavatın hakim olduğu, politikadan uzak bir vatan hareketidir. Bence ona en uygun isim Teşkilat-ı Mahsusadırdiyordu, Teşkilat kısa sürede benimsendi. Cemal Kutayın Lavrense Karşı Kuşcubaşı adlı kitabında yer aldığına göre Şamda kolağası olan Mustafa Kemal, Kuşcubaşı Selim Samiyi sahte bir mürur tezkeresi ile Teşkilat yapmak için İzmire gönderirken, yazdığı tavsiye mektubunda Bizim Teşkilat-ı Mahsusa için.. diyordu.
TEŞKİLAT-I MAHSUSA BÖLÜM 2
Osmanlı İmparatorluğunun son on yılına imza atan örgüt, Teşkilat-ı Mahsusa'dır. Enver Paşa'nın emriyle İttihat ve Terakkinin seçkin eylemcileri tarafından kurulan örgüt, Meşrutiyetin ilanında önemli bir rol oynamakla kalmadı, İtalyanlar tarafından işgal edilen Libyada, daha sonra Balkanlarda, Birinci Dünya Savaşında ve Kuva-yı Milliyede önemli rol oynadı. Cemiyetinin en seçkin fedai ve eylemcileri tarafından kurulan gizli örgüt, Meşrutiyetin ilanında önemli bir rol oynamakla kalmadı, aynı zamanda İtalyanlar tarafından işgal edilen Libyada, Balkanlarda ve Birinci Dünya Savaşında inanılmaz bir direniş ve kahramanlık örneği sergiledi. İttihat ve Terakki Cemiyetinin yer altı faaliyetlerinde pişmiş olan eylemcilerden teşkil edilen Özel Teşkilat 1913deki Babıali Baskınında da önemli rol oynadı. İttihat ve Terakki Cemiyetinin iktidar olmasıyla resmileşen ve uluslar arası nitelik de kazanan Teşkilat-ı Mahsusa, Hind kıtasından Afrikaya, Orta Doğudan Balkanlara, Arap Yarımadasından Orta Asyaya uzanan İslam dünyasını Osmanlı etrafında birleştirmeyi amaçlıyordu. Teşkilat-ı Mahsusacılara göre Teşkilat, tanıdık bildik bir gizli servis, bir ajanlar topluluğu değildi. Onlar bir dava etrafında biraraya gelen, güçlerini ve yeteneklerini bu çerçevede birleştiren idealist-lerdi. Onların tek gayesi imparatorluğu ayakta tutmaktı. Hangi etnik kökene ve dine mensup olursa olsun, imparatorluk sınırları içinde herkese yer vardı. Sömürge altında yaşayan Müslüman halklar kendi istiklallerini kazanmalı ve kardeş ülkelerle dayanışma içinde olmalıydı.
ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN BESLENDİ
Gizli Teşkilatın giderleri Harbiye Nezaretinden ve örtülü ödenekten karşılanıyordu. Teşkilatın adı resmi olarak Umur-ı Şarkiye Dairesidir. Merkezi, Nuri Osmaniye Caddesi, Şeref Sokakta, Tasvir-i Efkar gazetesinin karşısındaki bir binadaydı. Harbiye Nezaretine bağlı olarak kurulan teşkilat, İttihat ve Terakki-nin Meşrutiyet öncesi yer altı çalış-malarının bir ürünü, hatta deva-mıydı. Kara Kemalden Yenibahçeli Naile, Kuşçubaşı Eşreften Süleyman Askeriye, Yakup Cemilden Ömer Naciye kadar, Cemiyetin pek çok ünlü fedaisi daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa'da yer aldı.
30 BİN ELEMANI VARDI
Teşkilat-ı Mahsusa üzerine çok önemli bir çalışma yapan Amerikalı araştırmacı Dr. Philip Stoddardun elde ettiği bilgilere göre, Teşkilatın Hilal olarak adlandırılan İslam dünyasının her yerinde faaliyet gösteren 30 bini aşan mensubu vardı. Resmi yazışmalarda Hafi Teşkilat olarak da zikredilen Teşkilat-ı Mahsusanın en dikkat çekici yanlarından biri de ideolojik söylemleriydi. İttihat ve Terakki, Trablusgarp Harbinden sonra Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasını önleyecek tek çare olarak İttihad-ı İslam projesini devreye soktu. Bu proje kapsamında, başta İngiltere olmak üzere Fransız, Hollanda, Rus ve İtalyan sömürgesi altında yaşayan Müslüman ülkelerde İslam İhtilal Komiteleri kuruluyordu. Teşkilat-ı Mahsusa içinde çeşitli etnik köken-lere sahip idealist subayların yanı sıra yüzlerce aydın, şeyh ve din adamı yer alıyordu. Bedi-üzzaman Said Nursiden Mehmet Akife, Dürzi prens Emir Şekip Arslandan Mısırlı Şeyh Abdulaziz Çavişe, Tunuslu Şeyh Salih Şerif et-Tunusiden Libyalı Şeyh Ahmet es-Sunusi-ye, Hintli Muhammed Bereketullah Efendiden Ebul Kelam Azada, Pakistanın ilk devlet başkanı Muhammed Aliden kardeşi Şevket Aliye, İbnürreşidden Şeyh Mehdiye pek çok ünlü isim Teşkilatla bir şekilde ilişkiliydi.
Herşey Osmanlıyı korumak için
Teşkilat-ı Mahsusanın yapısı Osmanlının etnik yapısını içindebarındırıyordu. Hepsinin ortak gayesi, imparatorluğu ayakta tutabilmekti. Kafkas kökenli Kuşçubaşı Eşref, Teşkilatçıların bu yapısına dikkat çekerek, Ben ne Dağıstan rüyalarını gören bir Çerkes, ne Arap, ne de Rumdum; ben Türkçe konuşan Müslüman bir Osmanlıydım diyordu. Fuat Bulca da, Teşkilat-ı Mahsusanın esas vazifesinin imparatorluğun ayakta kalabilmesi için bağlanılmış olan büyük davaları gerçekleştirecek şahsiyetleri teşkilatlandırmak olduğunu belirterek şöyle diyordu: Türk İstiklal Savaşı ile ilk fiili neticesini veren, II. Dünya Harbi nihayetinde ise bütün dünyaya yayılan ve sayısı elliyi geçen müstakil devlet kurdurmuş olan milli uyanışların fikri oluşunda, bizim Teşkilat-ı Mahsusamızın büyük himmeti vardır.
Enver Paşanın talimatıyla kuruldu
Teşkilat-ı Mahsusa resmi olarak 1913te Enver Paşa tarafından kuruldu. İlk başkanı Süleyman Askeri, İkinci Başkanı Ali Başhampa, son başkanı Hüsamettin Ertürktür. Esasında Teşkilat, büyük ölçüde Kuşcubaşı Eşrefin eseriydi. Teşkilat-ı Mahsusa ismini öneren Veteriner Rasim Beydi. Kuşçubaşı Eşrefin de katıldığı bir toplantıda Rasim Bey, Bu hareket, kendisine has bir teşkilata dayanıyor. Gayesi kadar, ona katılabilmenin şartları da belirli vasıflar ister. Öyle ki başka düşünce ve fikirde olanların bu düzen içinde barınabilmeleri imkansızdır. Bu laalettayin bir hürriyet mücadelesi de değildir. En tehlikeli sahalarda ve anlarda icab eden tedbirleri kendi şuuru ile benimseyen, mutlak müsavatın hakim olduğu, politikadan uzak bir vatan hareketidir. Bence ona en uygun isim Teşkilat-ı Mahsusadırdiyordu, Teşkilat kısa sürede benimsendi. Cemal Kutayın Lavrense Karşı Kuşcubaşı adlı kitabında yer aldığına göre Şamda kolağası olan Mustafa Kemal, Kuşcubaşı Selim Samiyi sahte bir mürur tezkeresi ile Teşkilat yapmak için İzmire gönderirken, yazdığı tavsiye mektubunda Bizim Teşkilat-ı Mahsusa için.. diyordu.
Seri uzun olduğu için sizleride daraltmamak için her hafta bir konu gelicek tabii bu sizinde konuyu takip etmenize bağlı lütfen konu altında tartışma olmasın
Devamı haftaya...
Devamı haftaya...
Son düzenleme: