- 4 Nis 2013
- 23,056
- 1
Tarihi olayları izlemek, dinlemek ve okumak benim için her zaman zevkli bir uğraş olmuştur. Tarihi çok severim ancak bazılarının düşündüğü gibi olayların yer ve özellikle zamanları ile ilgili bir tarihi değil daha çok gizemli ve uzun bir zamana yayılmış olayları. Kısacası hikaye kısmını. Yani bana Karlofça antlaşmasının tarihini veya Pasarofçanın maddelerini sorsanız bilmem ancak Osmanlının nasıl yükseldiğini, Fatihin İstanbul fethinden önce ve sonra neler yaptığını, gizli anlaşmaları, çoğu yerde yazılmayan olayları, gelişen olayların gizli nedenleri, vs. gibi şeyleri sorabilirsiniz.
Nitekim tarih aslında gerçek hikayelerden oluşmaktadır ve bu hikayelerin çoğu da bizlere belli bir seviyede anlatılır. Tarih boyunca ortaya çıkmamış bazı gerçekler vardır ki hala dünyamızı etkilemekte ve hala insanlıktan gizlenmektedir. Bunlar çoğu zaman birer mitmiş gibi anlatılmaya çalışır, çoğu zaman da bahsedilmesine bile şiddetle karşı çıkılır.
İşte beni en başından beri Assassins Creed serisine çeken de bu olmuştu. Onun gizemli hikayesi açıkası bütün oyunlarını hiç sıkılmadan oynamamdaki en büyük sebeptir. Tarihi gerçeklerden ve efsanelerden yola çıkarak hazırlanmış bir hikayenin içindeki gizemler, tahmince sadece benim değil bu serinin tüm hayranlarının esas odak noktası olmuştur. Yeni oyunlarla birlikte ekstra özellikler geliştirilmiş, oyun daha varyasyonlu ve daha eğlenceli bir hale bürünmüş olabilir, ancak bir terzi dükkanına yatırım yapmak hiçbir zaman Vatikannın altındaki gizli bir odada Junoile konuşup eski dünyanın sırlarını öğrenmek kadar heyecanlı olmamıştır.
Şimdi ise hikayede serinin içimize işleyen kahramanı Ezio ile ilgili son kısıma geldik. Üstelik bu seferki oyun, dünyanın geri kalanını bilmem ama, Türk oyucular için ayrı bir öneme sahip. Nitekim Avrupanın incisi İstanbul yeni oyunumuzun başrolünde bulunuyor.
Her turist bir değil tabi
AC: Revelations temelde Brotherhood ile aynı mekanik yapıya sahip bir oyun. Oyunda teknik anlamda çok fazla bir değişiklik olduğunu söyleyemeyiz. Savaş mekaniği, oynanışı, sunumu itibari ile Ubisoft güzel tutturduğu bir çizgiden kalitesini arttırarak ilerliyor. Yine güzel öldürme animasyonları, çatılardan atlamalar, zıplamalar ve yine her tarafımızda bulmacalar mevcut, ancak elbette Brotherhoodun %100 aynısı da diyemeyiz.
Her şeyden önce karakter modellemelerinde oldukça sağlam bir gelişim olduğunu daha ilk andan Desmondın suratında fark ediyorsunuz. Yüz mimikleri, hatları, yüz renginin bölgelere göre değişimi eski oyunlara nazara bir kat daha iyi diyebiliriz. Her ne kadar eski tipinden biraz farklı gelse de insana, yeni Desmonun görsel özellikleri eskisine nazaran çok daha iyi. Aynı şeyi Ezio için de söylemek mümkün elbette. Hoş, ellili yaşlardaki hali ne kadar hoşunuza gider bilmiyorum ama eskiye nazaran görsel açıdan kesinlikle farklı bir Ezio çıkıyor karşımıza. Sanki Ubisoft yılların verdiği yükü ve bilgeliği olabildiğince yüzüne yansıtmaya çalışmış Floransalı kahramanımızın.
Karakterleri bir kenara bırakıp assoliste gelecek olursak o konuda da Ubisoft bizleri hayal kırklığına uğratmıyor sağ olsun. İstanbul 1500lü yıllarda tam olarak nasıldı açıkçası çok detaylı bilmiyorum ancak Revelationsda karşıma çıkan İstanbulun kesinlikle o yılları yansıttığını söyleyebilirim. Şehrin tüm bölgelerindeki o canlılık, o otantik hava, cumbalı evleri görünce ciddi anlamda içiniz bir hoş oluyor. Bu arada hemen söyleyeyim oyunda şehre hem İstanbul, hem Constantine, hem de Konstantinyye şeklinde hitap ediliyor.
Atmosfer her zamanki Assassins Creed serilerinden farklı olarak bu sefer bizim için daha yoğun hissediliyor. Özellikle halkın arasında gezip, görevler haricinde etrafta koşturduğunuzda insanların konuşmalarını ve zaman zaman yaptıkları tartışmaları dinlemek artık daha zevkli oluyor. İşin garip kısmı bu arka plan konuşmalarındaki Türkçe oldukça güzel bir şive ile kullanılırken ana karakterlerde kullanılan Türkçe biraz yamuk yumuk geliyor kulağa. Nitekim bütün bu Türkçe kelimeleri yabancıların seslendirdiğini düşünürsek yine de duyduklarımız oldukça etkileyici. Yine de keşke yabancılar yerine iyi İngilizce konuşan Türk ses aktörleriyle çalışyamış Ubisoft.
Yusuf dahi sizinle Türkçe konuşurken bile acaba o da mı İtalyadan geldi diye düşünüyorsunuz bir an. Üstelik bahsettiğimiz konuşmalar öyle bir iki cümle ile de kalmıyor. Bazen cümlenin yarısı hatta yüzde 90ı tamamen Türkçe kelimelerden oluşuyor. Bunun yanında seçilen kelimeler de bir yabancı için telaffuz edilmesi oldukça zor kelimeler. Bu ne büyük şeref usta veya Haydi rastgele gibi cümleleri bir oyunda duymak garip bir his yaratmadı desem yalan olur. Fakat bunun sadece biz Türk oyuncular için bir sorun olduğunu düşünürseniz genel olarak ses aktörlüğü oldukça güzel. Müzikler ise her zamanki otantik tonunda oyundaki atmosfere göre değişken ve tamamlayıcı bir yapıya sahip.
Oyundaki animasyonlar tıpkı eski oyunlarda olduğu gibi genellikle savaş sahnelerinde ortaya çıkıyor ve onlarda iyice elden geçirilmiş. Özellikle oyunun başlarında bir sahne vardı ki çok ilgimi çekti; Ezio ile silahsız bir şekilde askerin tekini etkisiz hale getirirken, Ezio önce askerin kolunu kırdı ardından da sırtına vurarak onu yere serdi. Fakat burada takdire şayan nokta askerin kırılan kolunun ragdoll misali gelişi güzel sallanmasıydı. Tıpkı kırık bir kolun yapacağı gibi. Öte yandan askerin geri kalan tarafı belli bir animasyon kuralı içinde hareket etmeye devam ediyordu. Yani kırık kol, vücuttan bağımsız bir şekilde hareket ediyordu.
Oyunun teknik yönlerindeki önemli noktalardan birisi de tuş takımının değişmiş olması. Artık tabanca, fırlatma bıçağı gibi ikincil silahlarınıza çok daha kolay ulaşabiliyorsunuz ve bunlara da bir kısayol atayabiliyorsunuz. Bu şekilde gerek gizlilik gerektiren gerekse savaşmanız gereken görevlerde hızlıca davaranıp sorunun üstesinden gelebiliyorsunuz.
Bütün bu iyi yönlere rağmen yıllardır süren şu yapay zeka dengesizliği hala karşımıza çıkıyor. Bazen dibine bile geldiğimizde bizi fark etmeyen, hatta tepeden önüne düştüğümüzde bize bakıp arkasını dönen askerlerin yanı sıra, 10 metre uzağındayken bir zıplama sesinden nerede olduğumuzu anlayan askerlere kadar saçma bir yapay zeka paleti var karşımızda. Oyundaki yapay zekanın yarısını aptal, yarısını akıllı nasıl yapıyorlar onu anlamıyorum. Bunun yanında her ne kadar az önce övmüş olsam da grafikler sanat eseri değil tabii. Bazı noktalarda grafik hataları, hatta saçmalamaları karşımıza çıkıyor. Bazı yerlerdeki doku problemleri de gözden kaçmıyor değil.
Elbette bunları sizlere oyunu kötülemek adına değil sadece karşımıza çıktığı için söylüyoruz. Nitekim bütün bunlar, belki yapay zeka hariç, hiçbir şekilde Revelationstan zevk almanızı engellemiyor.
Oyunu PlayStation 3te oynadım ve şunu söyleyebilirim ki bir konsolun bize verdiği sınırlı seviyedeki performansla bile genel grafikleri gördüğümde oyunun sağlam bir PCde nasıl olacağını tahmin bile edemedim. Özellikle suyla ilgili grafikler gerçekten çok sağlam olmuş.
Bir İstanbul masalı
Masyafta başlayan hikayemizde Ezio, üstadı Altairin hayaletinin peşinden Orta Doğuya kadar gidiyor. Söylenenlere göre Altair, Masyaf kalesinin altındaki bir kütüphaneye çok güçlü bir nesne saklamış. Bu nesne o kadar güçlüymüş ki, Tapınakçılar ile Suikastçılar arasındaki savaşı sonsuza dek bitirebilirmiş.
Kütüphanenin kapısı ise beş özel anahtar ile korunuyor. Niccolo Polonun günlüğünü Tapınakçılardan ele geçiren Ezio, Altairin kütüphanesine girmek için gerekli beş anahtarın İstanbulda olduğunu öğrendiğinde Osmanlının son başkentine doğru yola çıkıyor. Elbette bu anahtarları bulmak o kadar da kolay değil. Nitekim oyundaki baş düşmanımız, yıkılan Bizans İmparatorluğunun varisi Manuel Palaiologos. Manuel Palaiologos, Biazns Tapınakçılarının da yardımı ile tahtı ele geçirmeyi ve Bizansı yeniden kurmayı amaçlıyor. Öte yandan Ezionun akıl hocalığı da yapacağı şehzade Süleymanın da bir rakibi var; amcası Ahmet.
Galata bölgesinde başlayan İstanbul maceramız, Osmanlı suikastçısı Yusuf Tazim sayesinde bize şehrin o yıllardaki halini de tanıtıyor. Tıpkı Brotherhoodda olduğu gibi oyuna kısa bir gezinti ile başlıyoruz. Bu sırada Galaat kulesi ve Haliçi görebiliyoruz. Zaten oyunun başlarında da kuleye tırmanma görevimiz mevcut. Daha sonrasında ise Beyazıt bölgesi, İmaparatorluk bölgesi, Constantine bölgesi ve Kapadokyayı görme şansımız oluyor.
Revelationsın en çok beğendiğim özelliklerinden bir tanesi de bu şehri dolaşma görevleri sırasında size etrafa bakma imkanı sağlaması. Kendimi çok zorladım ancak Brotherhood veya AC 2de böyle bir özellik olduğunu hatırlayamadım. Demek istediğim şu; Yusuf ile ilk karşılaşmamızda biraz ayaküstü muhabbet ettikten sonra bizi Suikastçıların saklanma yerine getiriyor, bu sırada da biraz etrafı tanıtıyor. İşte bu anda Ezio ile Yusufa yakın durursanız Ezio, Yusufu otomatik olarak takip ediyor ve siz de bu sırada Ubisoftun nasıl bir İstanbul inşa ettiğini görebiliyorsunuz. Dediğim gibi önceki oyunlarda olduğunu hatırlamadığım bir özellik olduğundan ve Yusuf ile gezerken etrafı incelediğim şehir İstanbul olduğunan bence bu büyük bir artı.
Revelations, İstanbulu olabildiğince detaylı şekilde karşımıza çıkartmaya çalışmış. Elbette her sokak ayrı ayrı tasarlamamış ancak size hiç yaşayamadığımız Osmanlı İstanbulu havasını olabildiğince vermeye çalışmış. Boğazdan veya Haliçten yüzerek ya da tekne ile geçmek, Galata Kulesinin tepesine çıkmak, Aya Sofyayı ziyaret etmek, Topkapı Sarayının surlarına tırmanmak gerçekten farklı bir duygu. Üstüne üstlük tüm dünyanın da bu şekilde eserlerimizi tanıyacak olması da bir o kadar gurur verici.
Tıpkı AC 2de veya Brotherhoodda olduğu gibi şehrin bütün kilit mekanları en ince ayrıntısına kadar tasarlanmış durumda. Demin saydığım Aya Sofya, Gala Kulesi, Topkapı Sarayı, Yerebatan Sarnıcı gibi yerler yapılabilecek en detaylı şekilde hazırlanmaya çalışılmış.
İstanbula gelen Ezio yine burada suikastçıların yardımı ile bir yandan Altairin anahtarlarına ulaşırken bir yandan da İstanbulun Tapınakçıların eline düşmemesi için elinden geleni yapıyor. İlerleyen bölümlerde karşılaştığı Piri Resi, Sofia Sartor ve Şehzade Süleymanın da yardımlarını arkasına alan ve aynı yardımları da onlara sunan Ezio, Avrupanın incisini sessizce kötülüğün elinden kurtarıyor. Yine hemen merak edilen soruya yanıt vereyim; evet oyunda Yeniçeri veya normal Osmanlı askerleriyle de savaştığımız oluyor. Nitekim Yusuf Tazim de size ilk geldiğinizde bu durumdan bahsediyor:
Osmanlı askerleri düşmanımız değil ancak yanlış bir harekette bizlere de saldıracaklardır.
Minimum Sistem Gereksinimleri;
İşletim Sistemi: Windows Vista SP2 32-bit / Windows 7
DirectX: DirectX 10
CPU: 2.4 GHz Intel Core 2 Duo veya equal AMD
RAM: 3 GB
HDD: 18 GB
Ekran Kartı (AMD): 512 MB - ATI Radeon 4870 veya daha üstü
Ekran Kartı (NVIDIA): 512 MB - NVIDIA GeForce 9800 GT veya daha üstü
Ses Kartı: DirectX uyumlu
Tıkla Torrent İndir