ATAMIZA atılan itiraflar

22 May 2013
59
0
1-) Atatürk Kürtlere Özerklik Sözü Verdi Palavrası;

Tamamen yalan ve iftiradır. Kürtlere özerkilk Atatürk'ün değil Damat Ferit Paşanın ve Padişah Vahdettinin programıdır. İsterseniz ayrıntılı bir biçimde açıklayalım;

Kürtlere özerklik Mustafa Kemal’in değil
Damat Ferit’in programı

12 Eylül 1919’da İstanbul Hükümeti ile İngiltere arasında gizli bir antlaşma imzalanır. Sekiz maddelik anlaşma maddelerinden üçüncüsü şöyledir:

– Türkiye bağımsız bir Kürdistan kurulmasına karşı çıkmayacaktır.

Anlaşmanın altında Damat Ferit’in imzası vardır.

Anlaşma’nın esas önemi Damat Ferit’in Mustafa Kemal hareketine, yani Türk milli hareketine karşı Kürt ayrılıkçılarıyla uzlaşması ve Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı kullanmasını saptamasıdır.

İstanbul Hükümeti’nin bu tür bir yola girmesi aslında Damat Ferit Hükümeti’nin sonunu getirir. Kabine değişikliği olur ve Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulur. Bu değişiklik son derece önemlidir çünkü Kürt milliyetçiliğinin ve ayrılıkçılığının önü kesilecektir.

Amasya Görüşmeleri bunun ilk safhasıdır. Kürtlere özerkliğin ilk belgesi imiş gibi sunulan Amasya Görüşmelerinde şu karar alınmıştır:

“Beyannamenin 1. maddesinde Osmanlı Devleti’nin düşünülen ve kabul edilen sınırı Türk ve Kürtlerin oturduğu araziyi kapsadığı ve Kürtlerin Osmanlı topluluğundan ayrılması imkansızlığı izah edildikten sonra, bu sınırın asgari bir istek olmaz üzere elde edilmesinin temininin lüzumu müştereken kabul edildi. Bununla beraber, yabancılar tarafından görünüşte Kürtlerin bağımsızlığı maksadı altında yapılmakta olan tezvirlerin önüne geçmek için de bu hususun şimdiden Kürtlerce bilinmesi uygun görüldü.”

Tutanaktan da anlaşılacağı üzere Ankara ile İstanbul’un yeni hükümeti, Kürt ayrılıkçılığına karşı ortak bir karar almışlar ve kurulacak ya da kurtarılacak devletin sınırlarının Kürtlerin oturduğu araziyi de kapsadığını belirtmişlerdir. Bu tutanaktan çıkacak biricik sonuç, Kürtlerin oturduğu arazide ayrı bir devlet ve özerklik hakkının bu tutanakla reddedildiğidir. Ama ne hikmetse gördüğü her Kürt kelimesini özerkliğe yoran tarih heveslisi bir kısım hukuk asistanı bunu tam tersine yormaktadır.

Amasya görüşmesinin teyidi ise Misak-ı Milli’dir. Misak-ı Milli ise, özerklik değil ulusal bir devlet programıdır. Kuvayı Milliye’nin bu ilk belgesi, aynı zamanda İstanbul Meclisi’nin son kararında özerklik yoktur! Dahası Misak-ı Milli için çalışan bir harekete katılan herkes de ulusal devleti kabul etmiş demektir.

Milli Mücadele’nin Kürtlere özerklik vereceğini söyleyenlerin iddiası aynı zamanda son derece de komiktir. Kürtler bağımsızlık ve özerkliği zaten Sevr ile kazanmışlardı. Sevr’e karşı çıkan bir hareketin Sevr’de dayatılan bir maddeyi savunması olacak şey değildir!

Kaldı ki ne Erzurum, ne Sivas Kongrelerinde de bu yönde alınmış bir karar vardır. BMM’nin bu yönde aldığı bir karar da yoktur. Özerkliği savunan bir hareketin bunu bir karar olarak duyurması gerekmez miydi? Komik olmayı bırakın: Mustafa Kemal sizin gibi gizli bir Kürtçü değildi! Sizin gibi hem tek bayrak, hem de Kürtler kendi kendini yönetsin diyecek kadar hain değildi...

İngilizlerin Kürtlere özerklik uydurması

Mustafa Kemal’in Kürtlere özerklik vereceği uydurmasının kaynağı ise doğrudan İngilizlerdir!

Yukarıda bahsettiğimiz gibi Koçgiri isyanının bastırılmasından sonra Meclis’te Kürt milletvekilleri isyancılara destek çıkarlar. Uzun süren tartışmalardan sonra Mustafa Kemal’in isyanın bastırılmasını savunan konuşması üzerine tartışma kapanır.

Ancak İngiliz raporlarına göre bu görüşmeler sırasında Kürtlere özerklik verilen bir karar alınır. Maddeler şunlardır:

1- Uygarlığın gereklerine uygun olarak Türk milletinin ilerlemesini sağlamayı hedefleyen BMM, ulusal gelenekleriyle uyum içinde, Kürt milletinin özerk yönetimini kurmayı üzerine alır.

2- Çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu bu topraklar için Kürt ileri gelenleri tarafından bir genel vali, vali yardımcısı ve bir müfettiş seçilebilir.

(...)

4- Kürt ulusal meclisi doğu vilayetlerinde kurulacak ve 3 yıl için oluşturulacaktır.

5- Özerk yönetim Van, Bitlis, Diyarbakır vilayetleri, Dersim sancağı, bazı nahiye ve kazaları içine alacaktır.”

Toplam 9 maddelik kanun tasarısı İngilizlere göre kabul edilmiştir!

Ancak İngiliz raporlarının gösterdiği 10 Şubat 1922 tarihinde anılan gizli oturum yoktur! TBMM Gizli Celse Zabıtları yayınlanmıştır ve orada böyle bir gün yoktur! Olması da son derece saçma olurdu. Çünkü anılan 9 maddenin Sevr’den bir farkı yoktur. Kaldı ki Koçgiri isyanını bastıran bir Meclis’in bu kararları alması da mantıksızdır. Çünkü bu kararları alacak Meclis, mantıken isyancılarla anlaşır ve istenilen bu hakları verirdi.

İngilizler yetmedi bir de Perinçek...

Atatürk’ün Kürtlere özerklik vereceğine ilişkin ikinci bir iddia ise İngilizlerden sonra Perinçek’ten gelmektedir. Atatürk 16/17 Ocak 1922 tarihinde çıktığı İzmit seyahatinde gazetecilerin sorularını yanıtlar. Vakit gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman’ın “Kürtlük Sorunu nedir? Bir iç sorun olarak değinmeniz iyi olur.” sorusuna şu yanıtı verir:

“Kürt sorunu, bizim, yani Türklerin çıkarı için kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü, bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir.

(...)

Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok Anayasamız gereğince zaten bir çeşit özerklik oluşacaktır. O halde hangi bölgenin halkı Kürt ise kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir...”

Perinçek ve Apo, Atatürk’ün bu demecini Atatürk’ün özerkliği savunduğunun kanıtı olarak verirler. Oysa Uğur Mumcu’nun da belirttiği gibi Mustafa Kemal özerklikten değil bir çeşit özerklikten bahsetmektedir. Bu ise, 1921 Anayasasına göre illerin manevi kişiliğe ve özerkliğe sahip olmaları maddesiyle uyum içindedir.

1921 Anayasasının 21. maddesi şöyledir:

“İl yönetimi yerel işlerde manevi kişilik sahibidir ve özerktir.”

Buradan da anlaşılacağı üzere Atatürk, Kürtlerin kendi kendilerini yönetmesinden değil illerin kendilerini yönetmesinden bahsetmektedir. Zaten Kürtlerin yoğunluğundan bahsetmesi de bu nedenledir.

Aslında Atatürk’ün bu açıklamasının özerklik için değil tam tersine Kürt sorununun kabul edilmemesi için bir dayanak olarak gösterilmesi gerekmektedir. Gerçekten de bu açıklamasında Atatürk, Kürtlüğü reddetmekte, dahası Kürt sorununu kabul etmemektedir!

Dahası açıklamaların devamında Lozan’da tartışılan Musul meselesi ele alınmakta ve şu ifade edilmektedir:

“İngilizler orada bir Kürt hükümeti kurmak istiyorlar. Bunu yaparlarsa, bu düşünce bizim sınırlarımız içindeki Kürtlere de yayılır. Buna engel olmak için sınırı güneyden geçirmek gerekir.”

Yani Atatürk bizim sınırlarımız içindeki Kürtlerin olası bir talebine karşı olduğunu çok açık bir şekilde ifade etmekte bu nedenle de Musul’u vermemeyi savunmaktadır! Nitekim Lozan’da Türkiye, Kürt meselesinin konuşulmasını dahi kabul etmemiştir! Çünkü Türkiye için artık böyle bir mesele yoktur!


2-) Mustafa Suphiyi Atatürk Öldürdü Palavrası;

Klasik Komünist üfürmesidir. Türklük karşıtı, Turancılığı bir hayal ve Faşist bir düşünce olarak gören Komünistlerin Atatürk'ün öldürdüğünü iddia ettikleri Mustafa Suphinin Turancı bir kişiliği olduğundan bi haber olamaları oldukça komiktir. Hele Komünizmden, yada kendi tabirleriyle; Gominizmden zerre hoşlanmayan bağnaz tayfanın Atatürk'ü karalamak adına Mustafa Suphiye bu kadar değer vermesi çok daha komiktir.

Birincisi; Daha öncede bu forumda tartışmıştık, Mustafa Suphi Enternasyonalist değil, Turancıdır. Sultan Galiyev ile yakın ilişki içerisindedir. Orta Asyadaki Türk yurtlarının bağımsızlığı için çalışan Turancı Mustafa Suphiyi Atatürk neden öldürtsün?

Haa Mustafa Suphi Sosyalistti, Atatürk o yüzden öldürttü diyenlere soralım; Yaşadığı dönem içerisinde Şefik Hüsnü, Hikmet Kıvılcımlı, Sabiha-Zekeriya Sertel gibi Komünistlere hiç dokunmayan Atatürk'ün, diğerleri gibi Enternasyonalizm yerine Turancılığı benimseyen, üstelik Mart 1919’da Komünist Enternasyonal’in Birinci Kongresi’nde Ermenilerin Türk emekçisini, Türk fukarasını ve köylüsünü katlettiğini söylemekten çekinmeyen, her fırsatta Moskova’yı Taşnak ve Kürt aşiret örgütlerine karşı Ankara’yı desteklemeye ikna etmek için uğraşan, yayınladığı bildirilerde; “Emperyalistler hesabına Anadolu’yu arkasından vurmaya hazırlanan alçak Taşnakların nasıl Anadolu’nun azimli ve imanlı ordularınca ezildiğini” anlatan, Türk birliklerinin 28 Eylül 1920’de Ermenistan’a doğru başlattığı taarruzu destekleyen, üstelikte Ermenistan’ı her zaman için Anadolu Türklüğü ile Rusya’daki Türk halkları arasındaki bir engel olarak gören birisini mi Atatürk öldürtmüştür? Şaka yapıyor olmalısınız. Umarım Atatürk'ü karalayacağım diye bir daha bu zırvalıklarla karşımıza gelmezsiniz. Azmediniz, çalışınız, belki daha yaratıcı, yutulur cinsten yalanar bulursunuz.


3-) Atatürk Din Karşıtıydı, Ezanı Türkçe Okuttu, Tekke Ve Zaviyeleri Kapattı, Bir Sürü Müslümanın Canına Kıydı.

Hep aynı teraneler. Atatürk'ün Ezanı Türkçe okutması nasıl oluyorda din karşıtlığıyla ilişkilendirilebiliyor? Ezan Arapça okunacaktır, başka dilde okunması günahtır diye saçma bir anlayış olur mu? Allah Arap Milliyetçisi, Baasçımıdır ki illa Ezanın Arapça okunmasını şart koşsun? Az biraz mantığını kullanan, aklını kullanan ve kafasını çalıştıran insan bunun fakına varır. Ezanı illa Arapça okuyacaksınız diyen bir Tanrı olamaz. İslam Arap topraklarında ortaya çıkmış olabilir, ama bu Ezanın Arapça okunmasını gerektirmez. Ezan her dile çevrilebilir ve okunabilir. Şahsen Ezan Arapça okunmalıdır da ısrar edenlere bir soru; Kaçınız Ezanda neden bahsedildiğini anlıyorsunuz? Kaçınız Ezanın Türkçe anlamını sözlüklere bakmadan biliyorsunuz? Bilmediğiniz bir dil yerine devletinizin resmi dili olan Türkçe ile Ezan okunmasında ki mahsur ne? Atatürk ve arkadaşları Ezanı Türkçeye çevirerek size çok büyük iyilik yapmışlardır ama sizin gibi Arapçılar bunu anlamamakta her daim ısrar etmişlerdir.

Tekke ve Zaviyelere gelince; Bu kurumların gerici olması, bu kurumlardan Şeyh Sait gibi, Derviş Memed gibi asker katili Vatan hainlerinin çıkması Tekke ve Zaviyelerin kapatılması için yeterli bir sebeptir.

Ayrıca; Dincilerin bir diğer palavrası da Atatürk'ün Müslüman katili olduğunu sanmalarıdır. Atatürk Müslüman değil, yobazların karşısındadır, eğer o Müslüman dediğiniz hainler, Atatürk ile, Kuva-i Milliyeciler ile birlik olupta ortak düşman olan İngilizlere karşı savaşmak yerine, ortak düşman İngilizlerle ve onların maşası Yunanlılarla birlik olup, Yunan ordusunun askeri eğitim kamplarında eğitim görüyorlar, daha sonrada aldığı eğitimleri pratiğe dökerek isyanlar çıkarıyor, Emperyalistlerin işini kolaylaştırıyorlarsa, Aydın bir Öğretmen olan Asteğmen Kubilayın başını kesmekten çekinmiyorlarsa bunların öldürülmelerine üzülenlerde haindir. Kimse kusura bakmamalıdır; Devlete hainlik etmenin cezası yağlı ilmektir.


Şimdilik bu kadar. Başka iftira çürütmek isteyenler olurlarsa buyursunlar, bekleriz.

Alıntıdır kardeşlerim...
 

Beyza1

Üye
22 May 2013
82
0
Böylesi bilgi icerikli paylasim icin tskler

Ve bir TÜRK olarak site-adinin TÜRK ile ba$layan bir sitede böylesi payla$imlarin irkcilik ve TÜRKlük propaganadasi sebebiyle müsahade edilmemesini aksine Atamiza iftira ve camur atilan konulara müsahade edilmesini $iddetle kiniyorum.
 
Son düzenleme:

Beyza1

Üye
22 May 2013
82
0
Evet haklisiniz, orada dalginliga geldim, ben türkceyi yeni yeni ögrenmekdeyim, tskler uyariniz icin:)
 

uzmburak

Yeni üye
13 Ağu 2007
3
0
ayrıntılara takılmayın konu gayet güzel teşekkürler bilmeyenler vardır okusunlar öğrensinler
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.