atasözleri...fıkra güzel sözler hepsi bir arada

f_and_y

Uzman üye
30 Eyl 2006
1,135
13
istanbul
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki ******nu kapının önünde beklerken buldu.Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu...

Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi. Adam
"İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi..

Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip,
"Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi.

Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı.Adam sinirli
sinirli;"Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü.

Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"...Yukarı ******nun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa,"Uyuyor musun" diye sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi...

"Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler babacığım"...

Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı.
Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı.Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?... Benim,
senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok" diye kızdı...

Çocuk "Param vardı ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı;
"İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."
 

yilmaz_457

Katılımcı Üye
8 Ağu 2007
482
4
--îζМίЯ--
a harfiyle başlayan atasözleri...

Abanın kadri, yağmurda bilinir.

♥ Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

♥ Abdalın arkadaşlığı yol görününcüye kadardır.

♥ Abdestsiz sofuya namaz dayanmaz.

♥ Aca dokuz yorgan örtmüşler,yine uyuyamamış.

♥ Acele giden ecele gider.

♥ Acele ise, şeytan karışır.

♥ Acele yürüyen yolda kalır.

♥ Acemi katır kapı önünde yük indirir.

♥ Acı acıyı bastırır,su sancıyı.

♥ Acı patlıcanı kırağı çalmaz.

♥ Acıkan doymam,susayan kanmam sanır.

♥ Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.

♥ Aç ayı oynamaz.

♥ Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.

♥ Aç koynunda azık durmaz.

♥ Aç köpek fırın yıkar.

♥ Aç kurt insana saldırır.

♥ Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür.

♥ Aç tokun halinden bilmez.

♥ Açık yaraya kurt düşmez.

♥ Açın imanı olmaz.

♥ Açın karnı doyar gözü doymaz.

♥ Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.

♥ Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.

♥ Adamak kolay,ödemek güçtür.

♥ Adamakla mal tükenmez.

♥ Adamın iyisi iş başında belli olur.

♥ Adı çkmış doksana, hiç inmez seksene.

♥ Ağaca balta vurmuşlar "sapı bedenimde"demiş.

♥ Ağaca çıkan keçinin doğurduğu oğlak dala bakarmış.

♥ Ağaca dayanma çürür,insana dayanma ölür.

♥ Ağacı kurt, insanı dert bitirir.

♥ Ağaç ne kadar meyve verirse ,dalı o kadar yere eğilir.

♥ Ağaç ne kadar uzarsa uzasın göğe değmez.

♥ Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.

♥ Ağaç yaş iken eğilir.

♥ Ağaçlı köyü su basmaz.

♥ Ağaçtan maşa, aptaldan (çingenden) paşa olmaz.

♥ Ağır kazan geç kaynar.

♥ Ağır otur, batman ***ür.

♥ Ağır taş batman döver.

♥ Ağız yemeyince yüz utanmaz.

♥ Ağlama ölü için, ağla deli için.

♥ Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

♥ Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.

♥ Ağlayak da gözden mi olak?

♥ Ağlayanın malı, gülene hayır etmez.

♥ Ağrısız baş mezarda gerek.

♥ Ağustos ayında beyni kaynayanın, zemheride (Zahmarıda) kazanı kaynar.

♥ Ağzı açık ayran delisi.

♥ Ahmak misafir, ev sahibini ağırlar.

♥ Ak akçe kara gün içindir.

♥ Ak koyunun kara kuzusu da olur.

♥ Akan su yosun tutmaz.

♥ Akan su, pis tutmaz.

♥ Akçe bulsam, çıkı yok.

♥ Akıl akıldan üstündür.

♥ Akıl yaşta değil baştadır.

♥ Akılı olmayana neylesin sakal, kayışı tarladan ***ürür çakal.

♥ Akıllı düşünene kadar, deli oğlunu evermiş, torunu olmuş.

♥ Akıllı evladın var, neylersin mali, akılsız evladın var neylersin mali?

♥ Akılsız basın cezasını ayaklar çeker.

♥ Akılsız baştan sefil taban ne çeker.

♥ Akılsız köpeği yol kocatır.

♥ Akılsızın şaşkını beyaz giyer kış günü.

♥ Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez.

♥ Akranıyla konuşmayanın sesi, semadan gelir.

♥ Akşam gelen misafirin, yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı ahır sekisi.

♥ Akşamın hayırından sabahın şeri iyidir.

♥ Al elmaya taş atan çok olur.

♥ Al yakışırken, el bakışırken.

♥ Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun.

♥ Alışmış kudurmuştan beterdir.

♥ Alim unutmuş, kalem unutmamış.

♥ Allah aptala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirir.

♥ Allah şaşırttı mı, dayıya hala dedirtirmiş.

♥ Allı yelek, pullu yelek, canfes neye gerek?

♥ Alma el kızının ahını, gökten indirir şahini.

♥ Alma mazlumun ahini çıkar aheste aheste.

♥ Altın anahtar, her kapıyı açar.

♥ Altın eşik, ağaç eşiğe muhtaçtır.

♥ Altın yere düşmeyle değer kaybetmez.

♥ Altının kıymetini sarraf bilir.

♥ Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz.

♥ Anan gibi saç büyütecegine, baban gibi bıyık büyüt.

♥ Anan turp, baban şalgam, sen içinde gülbe şeker.

♥ Ananın bastığı yavru incimez.

♥ Ananın bastığı yerde yavru ölmez.

♥ Anasına bak kızını al, astarına bak bezini al.

♥ Anlayana Sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.

♥ Aptal düğünden çocuk oyundan usanmaz.

♥ Aptalın karnı doyunca gözü yolda olur.

♥ Ar gözden, kar yüzden anlaşılır.

♥ Ar namus tertemiz.

♥ Arap eli öpmek, dudak karartmaz.

♥ Arayan belasını da devasını da bulur.

♥ Arayan bulur, iniliyen ölür.

♥ Arefe günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar.

♥ Arı bal yapacak çiçeği bilir.

♥ Arı satmış namusu tellala vermiş.

♥ Arkadaş dediğinin gölgesinde suç islenir.

♥ Arkadaşını söyleki, sana kim olduğunu söyleyim.

♥ Arkadaşlık pazara kadar değil mezara kadardır.

♥ Arkalı it kurdu boğar.

♥ Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle.

♥ Arpa ekinde buğday bekleme.

♥ Asıl azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onunda aslı ayrandır.

♥ Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, aslı ayrandır.

♥ Aslan yattığı yerden belli olur.

♥ Aslında olan tırnağına getirir.

♥ Aş kaşık ile, iş keşik ile.

♥ Aş sabahın iş sabahın.

♥ Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık

♥ Aşk olmayınca meşk olmaz.

♥ At alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.

♥ At binenin kılıç kuşananındır.

♥ At ile avrat yiğidin ikbalindendir.

♥ At karnından yiğit burnundan bellidir.

♥ At olacak tay yürüyüşünden belli olur.

♥ At ölür de, itler bayram eder

♥ At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.

♥ At sahibinin altında kişner.

♥ At ver hısım ol, kız ver hasım ol.

♥ At yedi günde, it yediği günde belli olur.

♥ At, sahibine göre kişner.

♥ Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp.

♥ Ata et, ite ot verilmez.

♥ Atasözü tutmayan, uluya uluya kalır.

♥ Ateş düştüğü yeri yakar.

♥ Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

♥ Atı alan Üsküdar'ı geçer.

♥ Atılan ok geri dönmez.

♥ Atımın anlı sakar, lakabını ele takar.

♥ Atın iyisi arkadan gelmez.

♥ Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.

♥ Atın ölümü arpadan olsun.

♥ Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.

♥ Atlı, itli sığmış, bir çocuk sığmamış.

♥ Avradı er zapdetmez, ar zapt eder.

♥ Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.

♥ Ay bozmaz, süt kokmaz. Kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür.

♥ Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.

♥ Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz.

♥ Ayağını yorganına göre uzat.

♥ Aydan gelen halı üstüne, günde gelen kül üstüne.

♥ Az menfaat çok zarara mal olur.

♥ Az sabırda, çok keramet vardır.

♥ Az tamah, çok ziyan getirir.

♥ Az veren candan çok veren maldan verir.

♥ Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa.

♥ Azan mevlasınıda bulur, belasınıda.

♥ Azı bilmeyen çogu hiç bilmez.

♥ Azıcık aşım, kaygısız başım.

♥ Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur.

♥ Azıtmış, kudurmuştan beterdir.

♥ Azman olma, uzman ol.
 

TaegeanT

Katılımcı Üye
2 Ağu 2007
540
21
GaZiAyInTaP
Geyik Komik Esprili Cep Mesajları

» BATARYASI ZAYIF RUYALARIMIZA SEBEKE HATASI NEDENiYLE BiR SURE ULASILAMADI. SiMDi iSE FULL CEKEN HATTIMLA SENiNLEYiM.

» SADECE SENi OZLEDiGiMi SOYLEMEK iSTEDiM; BiR DE SIMSIKI SARILMAK; AMA SADECE TELEFONUMUN TUSLARINA SIKI BASABiLiYORUM SU ANDA. COK OZLEDiM SENi!

» HAYAT BATTANiYE GiBiDiR; YUKARI CEKERSiN AYAK PARMAKLARIN iSYAN EDER,ASAGI CEKERSiN AYAKLARIN TiTRER.BENDEN SANA TAVSiYE; DiZLERiNi KARNINA CEK DE RAHAT UYU
smile.gif


» KiMiSi VARDIR GUZEL VE AKILLI, KiMiSi VARDIR SICACIK VE SEFKATLi, KiMiSi VARDIR SADIK VE MANTIKLI; KiMiSi DE TUM BUNLARIN BiLESKESi; TIPKI SENiN GiBi!

» ALLAHIM BU NE GUZELLiK, BU NE ENDAM! BU NE iSVE, BU NE EDA; BiR iCiM SU! SEKERiM BENDEN COK BAHSETTiM SENDEN NABER?
smile.gif


» SEVGiLiM SENi TV KUMANDASINDAN, FUTBOL TOPUNDAN, PAZAR GAZETESiNDEN COK DAHA FAZLA SEVDiGiMi SOYLEMiS MiYDiM? :p

» BU MESAJ OZEL Bi FREKANSLA GONDERiLMiSTiR. ZEKiLERDE HAFIZA KAYBI, APTALLARDA KISA SURELi ZEKA, MESAJI OKUYANLARDA DA BiR ANLIK GULUMSEME YAPAR
smile.gif


» Niye öyle aptal aptal bakıyorsun? Benim ben, cep telefonun. cebinde durmak boğucu ve karanlıktı. BENİ çIKARDIğIN IçIN TEşEKKuR EDERiM...

» Biliyor musun, az önce ne olduğunu çok iyi biliyorum ben.. Ne mi oldu? Telefonuna bu mesaj geldi....

» BEN SENI BIR ZAMANLAR ESSEK GIBI SEVMISTIM LAKIN SENDE BENIM ASKIMI INEK GIBI TEPMISTIN..

» DUN SENI COK BEKLEDIK GELSEYDIN TOPLU RESIM CEKTIRECEKTIK. SEN GELMEYINCE TOPSUZ CEKTIRMEK ZORUNDA KALDIK...

» BIR GUN OLECEKSIN SONRA OT OLACAKIN VE BIR OKUZ GELIP SENI YIYECEK SONRA SICACAK SONRA BEN SANA BAKIP HIC DEGISMEMISSIN DIYECEGIM...

» BIR ZENCININ KOLUNA DUSEN KARINCA NE DER? CEVAP: EYVAH! YINE KARAKOLA DUSTUM...

» Abi bir kız gördüm bankada yanakları, pamukbankdudakları, şekerbank arkası, işbank önü, garantibank,, mübarek kız değil ticaretbank karar verdim yatırım yapcaz.
 

RæP LoRDu

Katılımcı Üye
18 Tem 2007
717
4
HipHopLand
>> AtaSözLeri >> - B Harfi -

Atasözleri - B -

Baba koruk (ekşi elma, erik) yer, oğlunun dişi kamaşır.
Bir babanın yaptığı kötü iş, sürekli tekrarladığı uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye çalışılır. Toplum içinde de bunun sıkıntısını en çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düşer.

Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana.
Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadıkları malın değerini pek bilmezler, meğer ki bu baba malı ola. Babadan kalan mal, mülk ya da para hazır olduğu, değeri de pek bilinmediği için kolay ve çabuk harcanır; tez biter. Bu bakımdan babadan kalan mirasa güvenip çalışmamak, bir kazanç yolu tutmamak son derece sakıncalıdır. Kişilik sahibi olan kimse ise baba malına güvenmez, alın teri dökerek kazanmaya çalışır, kazandığının değerini de bilir, ona sahip çıkar, dolayısıyla onu dikkatle harcar.

Baca eğri de olsa duman doğru çıkar.
Dürüst, doğru, iyi ve güzel vasıflarını doğuştan getiren insan, ne denli bozuk, elverişsiz ortamlarda bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur. Bu durum nesneler için de geçerlidir.

Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun).
Bir bağın bağ olması için gereken bakım gösterilmelidir. Üzümler zamanında budanmalı, gübrelenmeli, çapalanmalı ve sulanmalıdır. Bu yapılmazsa o bağdan istenilen üzüm alınamaz. Bu da bize gösteriyor ki emekle üzüm arasında sıkı bir ilişki var. Bir kişi bir şeyden verim bekliyor, fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayı göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalı, o şeye iyi bakmalıdır. Aksi takdirde o şeyden yararlanmaya yüzü olmaz.

Bağla atını, ısmarla Hakk`a.
Hayvanların bir yerde durmaları isteniyorsa onları mutlaka bağlamak gerekir. Bu durum at için de geçerlidir. Eğer onu başı boş bırakırsak oradan uzaklaşıp kaybolabilir, başına türlü hâl gelebilir. Bunun gibi pek çok şeyde önce tedbir alınmalı, sonra da Allah`a havale etmeliyiz. Kısacası önce tedbir, sonra tevekkül her işte kural olmalıdır.

Bağlı koyun yerinde otlar.
Nasıl ki bağlı koyun, bağlı olduğu ipin izin verdiği sınırların dışına çıkıp otlayamıyorsa, kimi insanlar da ellerinde olan imkânın dışına çıkıp iş göremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar başarılı olurlar. Fazla imkânlara kavuşmak, becerikli insanların daha verimli ve başarılı olmalarına kapı aralar. Bu sebeple onlara gerekli olan imkân ve fırsat verilmelidir.

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.
İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz. Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir.
Bakımdan uzak tutulmuş bir iş yerinde düzen gözetilmezse aksaklıklar giderek büyür, önü alınamaz olur, sonunda iş yeri iflasın eşiğine gelebilir. Bir eşyanın bozuk, kırık, eksik bir yanı yerinde ve zamanında giderilmezse, o eşya bir süre sonra kullanılamayacak hâle gelir. Unutulmamalıdır ki, bakılan ve onarılan şeyler ancak yararlanılacak şeyler olarak ortada kalır.

Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu.
Öğrenmenin esası denemeye ve yapmaya dayanır. Bir şey, başkasının yaptığı işe bakılarak öğrenilemez. Eğer bilgi ve becerinin de kazanılmasının yapmaya dayandığı düşünülürse, bir işin öğrenilmesinin seyretmeye değil, bizzat denemeye ve o iş üzerinde çalışmaya bağlı olduğu daha açıkça görülür. Ustalık da ancak böyle elde edilir.

Bal bal demekle ağız tatlanmaz.
Bir şeyin yalnızca adını etmekle, onun hakkında tatlı sözler söylemekle o şeye kavuşulmaz. Önemli olan gerekli girişimlerde bulunup onu ele geçirmek için uğraş vermektir.
Balık ağa girdikten sonra aklı başına gelir.
Çoklukla düşünüp taşınmadan, olacakları hesaplamadan işe kalkışan insan, bu ihtiyatsızlığı sebebiyle bir felâkete düştükten sonra aklını başına toplar; kendine gelip uyanır. Ama dövünmesi, çırpınması bir fayda vermez; çünkü iş işten geçmiş olur.

Balık baştan avlanır.
Bir yeri yöneten oraya hâkim demektir. Eğer bir yeri ele geçirmek istiyorsan, oranın hâkimi olan yöneticileri ele geçirmen yeter.

Balık baştan kokar.
Gerek bir aile, gerek bir topluluk ve gerekse bir ülkede baştaki yöneticilerin niyetleri ve tutumları bozuksa o yerdeki her şey de bozuk ve düzensiz olur. Ortada değerini koruyan bir şey kalmaz.
Balın olsun tek, sinek Bağdat`tan gelir.
1. Yeter ki malın, mülkün ve paran olsun; ondan faydalanmak isteyen pek çok kimse olduğuna, hatta bunlardan kimilerinin çok uzaklardan geldiğine bile şahit olacaksın. 2. Kıymetli bir malın mı var? Kaygılanma, onun müşterisi eninde sonunda mutlaka çıkıp gelir.

Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz.
Hayat öyle çetrefilli bir yoldur ki, zorluk, felâket ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse yoktur.

Bal tutan parmağını yalar.
Başkalarına yararı dokunan yerlerde çalışan, onlara iyi ve güzel şeyleri sunmakla görevli bulunan kimse, ürettiğinden ya da dağıttığından kendisi de faydalanır. Genellikle bu tutum da hoş görülmeye çalışılır. Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor kanaati yaygın hâle gelmiştir.

Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa.
1. Hemen her kişi kendi geleceğini kendisi hazırlar. Kendisine gelecek zararların ya da faydaların tümü onun tutumuna bağlıdır, her şeyin sorumlusu o olur. 2. Ne söylediğini bilmeyen, sözlerinin onu nereye ulaştıracağını hesap etmeyen, lüzumsuz ve çok konuşan kimse, dili yüzünden çeşitli zararlara uğrar. Aksine diline bir çeki düzen veren, susmasını bilen ve ancak gerektiği yerde konuşan kimseler bu belâlardan uzak olur.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
Bazı bencil, çıkarcı kimseler vardır ki, onlar, sırf kendilerine zarar vermiyor diye kötülük yapan kimselere engel olmazlar. Onların başkalarına kötülük yapmalarına, bu kötülüklerinin bütün bir toplumu zarara uğratmalarına ses dahi çıkarmazlar; onlara dokunmamaya çalışırlar. Oysa bu tavır son derece yanlıştır. Yalnız kendimizi değil, toplumun diğer bireylerini de düşünmek zorundayız. Bana ne demek, nemelâzımcı olmak toplumun dirlik ve düzenliğini temelden bozacak bir harekete yol açar.

Baskın basanındır.
Kim ki savaşta düşmanını gafil avlayıp fırsat vermeden hücum ederse, zaferi elde eder; savaşı kazanır.
Baskısız (çivisiz) yongayı (tahtayı) yel (el) alır, sahipsiz tarlayı sel alır.
1. İyi korunmayan araç ve gereçler çabuk yıpranır; sahiplenilmeyen mallar elden gider, onlara başkaları sahip çıkar. 2. Çocukların ya da gençlerin denetimini ve gözetimini iyi yapmalı; aksi takdirde onlar kötü yollara düşebilir, zararlı alışkanlıkların tutsağı olabilirler. Bunların yanında aile ile bağları kopup ilişkileri tamamen kesilebilir.

Başa gelen çekilir.
Ne kadar istersek isteyelim kimi felâketleri, kötü durumları önleyemeyiz; üstümüze çöken acılara katlanmaktan başka bir şey gelmez elimizden. Bu durumda yapılacak tek şey sabırlı olmak, sıkıntılara katlanmayı bilmektir.

Başa gelmeyince bilinmez.
İnsan başkalarının uğradığı felâketlerin, dertlerin ne denli acı olduğunu gerektiği gibi idrak edemez. Ne zaman ki benzer bir olayla karşılaşır ve acıyı tadar, işte o zaman anlar.

Baş başa bağlı, baş da şeriata.
Bulunduğumuz yerdeki yöneticiler, bir üst yöneticiye; üst yönetici ise en üst yöneticiye; o da şeriata, yani Cenab-ı Hakk`ın koymuş olduğu kanunlara bağlıdır. İnsanların başına buyruk hareket etmeleri böylelikle önlenir, bir sorumluluk zinciri oluşturulur. Alttakiler üsttekilere, üsttekiler de şeriate karşı sorumlu olurlar. Bu durum toplumların genel düzenini sağlamış olur. Ancak günümüzde bu sorumluluk bağı şeriatla değil, lâik kanunlarla sağlanmaya çalışılmaktadır.

Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz.
Bir insanın gücü sınırlıdır, tek başına her işi yapamaz. Kimi zor işleri yapması için de başka insanların gücüne, işbirliğine ihtiyaç duyar. Güçler birleştirilince zor işlerin yapılması da kolaylaşır. Çünkü birlikten kuvvet doğar.

Baş dille tartılır.
Kişilerin ne kadar akıllı, ne kadar düşünceli oldukları söyledikleri sözlerle ölçülür. Çünkü konuşmaların tutarlı ve yerinde olup olmaması böyle bir ölçüm için en elverişli yolların başında gelir.

Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın.
Bir işin yapılmasını tecrübesiz, beceriksiz, ustalığı olmayan kişilere teslim eden, meydana gelebilecek zararlara katlanmaya da hazır olmalıdır.

Baş kes, yaş kesme.
Tabiatı zengin kılan, bir yeri yaşanılacak hâle getiren unsurların başında ağaç gelir. Hayatımız için yararları o kadar çoktur ki, yaş bir ağaç kesmek, bir insan öldürmek gibidir.

Baş nereye giderse ayak da oraya gider.
1. Küçükler çoklukla büyükleri taklit ederler. Onlara özenir, onların yaptıklarını yapmaya çalışırlar. 2. Bir ülkede iş başında bulunanlar, bir iş yerini yönetenler nasıl hareket edip bir yol izlerlerse, yönetilenler de onlar gibi davranıp onları takip ederler.

Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla.
Bir kimse, kendi niteliğine uyan, kendine denk olan, kendine benzeyen kimselerle beraber olur, arkadaşlık eder, düşüp kalkar.

Bedava sirke baldan tatlıdır.
Emek verilmeden, karşılığı ödenmeden ele geçirilen şeylerin kıymeti ne kadar düşük olursa olsun kişinin pek hoşuna gider.

Belâ geliyorum demez.
Hayat inişli çıkışlı bir yoldur. İnsanın karşısına neyi, ne zaman çıkaracağı hiç bilinmez. İnsan bir anda, hiç umulmadık bir zamanda kötülüklerle, felâketlerle karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden tedbiri elden bırakmamak gerekir.

Beleş atın dişine (yaşına, yularına, dizginine) bakılmaz.
Bir çaba, bir emek harcanmadan, bedava elde edilen şeyler insana oldukça hoş gelir. Bu sebeple bir kusuru, bir eksiği var mı diye bakılmaz; güzel olup olmadığı aranmaz, niteliklerine pek dikkat edilmez.

Besle, büyük danayı; tanımasın anayı.
Anne ve babalar çocukların sağlıklı büyümeleri, iyi bir eğitim görmeleri için her türlü zorluğa katlanırlar. Ama buna karşılık çocuklarından umduklarını bulamazlar. Çocuklar kendilerine karşı gerekli saygı ve sevgiyi göstermezler, hayırsız olurlar, onların değerini bilmezler, onları tanımazlar. Dolayısıyla da anne ve babanın emeklerine karşı nankörlük etmiş olurlar.

Besle kargayı, oysun gözünü.
Kimi nankör, kötü niyetli, sütü bozuk kimseler vardır ki, hiç de lâyık olmadıkları hâlde sen onlara iyilik yaparsın, onlar da sana fenalıkla karşılık verirler.

Beş parmağın beşi bir değil (olmaz).
Bir eldeki parmakların kimisi uzun, kimisi de kısadır. Bunun gibi bir anne-babadan olmuş, aynı çatı altında yetişmiş kardeşlerin de fiziksel ve ruhsal yapıları birbirinden farklıdır. Huyları, becerileri, karakterleri birbirine benzemez. Bu durum toplumdaki diğer insanlar için de söz konusudur, onlar da birbirlerinden çeşitli nitelikleriyle ayrılırlar.

Beterin beteri vardır.
Kötü bir duruma düştüğümüzde, bir belâ ile karşılaştığımızda bundan kötüsü de olamaz diye düşünmemeli; daha da kötüsünün olabileceğini aklımızdan çıkarmadan gereken sabrı göstermeli, Allah`a sığınmalıyız.

Bıçağı kestiren kendi yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu.
İyi su verilmiş çelikten yapılan, ustalıkla bilenen bıçak dayanıklı ve keskin olur; bu da onun değerini artırır. Kişileri değerli, sevimli kılan da huy güzelliğidir. Geçimsiz, huysuz kimseler toplumca sevilmezler.

Bıçak sapını kesmez.
Bıçağı bıçak yapan demir kısmı ile sap kısmıdır. Demir kısmı, saplı kısmına ilişemez. Ama başka bıçakların saplarına ilişip zarar verebilir. Bunun gibi insanlar da çok yakınlarına, anne-baba-evlâtlarına ve diğer akrabalarına kolay kolay zarar veremez. Aralarında onları bütünleyen, birbirlerine bağlayan bir kan, bir sevgi bağı vardır.

Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz).
Bıçak ya da herhangi bir silâhın açtığı yara bir süre sonra iyileşir, vücutça onulur. Ama dilden çıkan kötü ve acı sözlerin gönülde açtığı yara, bıraktığı izi kolay kolay kapanmaz; her hatırlamada yeniden açılır, insana üzüntü verir.

Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.
İnsan bir şeyi duymuşsa, o ancak bir söylentidir; doğruluğu belirsiz, gerçekliği de şüphe ***ürür. Ancak insanlar söylentilerin bu yanına bakmazlar, duyduklarını başkalarına aktarıp dedikodu yaparlar. Konuşulan bir olayın aslının olup olmadığını ancak gören bilir, görmeyen ama söylenenleri duyanlar ise dedikoduları gerçekmiş gibi kabul ederler.

Bilinmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş.
Anlamadığımız, daha önce denemediğimiz, iç yüzünü bilmediğimiz bir iş yapmaya kalkışmak akıl kârı değildir. Çünkü tanışık olmadığımız bu işin başımıza iş açması, bize zarar vermesi kuvvetle muhtemeldir. Bunun için bir işe girişirken dikkatli olmak zorundayız.

Bilmemek ayıp değil, sormamak (öğrenmemek) ayıp.
İnsan hayatı için bilgi oldukça önemlidir. Ne ki insan her şeyi bilmez. Bilmesine de imkân yoktur. İnsanın her şeyi bilmemesi doğaldır. Bunun utanılacak bir yanı da yoktur. Ancak imkân varken bilmediklerini sorup öğrenmemesi, biliyorum tavrıyla bir işe girişmesi son derece sakıncalıdır ve kusurludur. Çünkü yanlış bir yola saparak hem kendine, hem de başkalarına zarar verebilir.

Bin bilsen de bir bilene danış.
Herkes eşit bilgiye sahip değildir. Çok iyi bildiğimizi sandığımız konunun bilmediğimiz bir yanı olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de çıkabilir. Bu yüzden bir işe kalkışmadan önce bu gibi kimselere danışmalı, onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalıyız. Eksiğimizi ancak böyle giderebilir, yanlışımızdan ancak böyle kurtulabilir, iyi bir sonuca da ancak böyle kavuşabiliriz.

Bin dost az, bir düşman çok.
Sıkıntılı bir anımızda, kötü bir günümüzde hemen yardımımıza koşan, daima iyiliğimizi isteyen dostlarımızdır. Derdimizi onlarla unutur, mutluluğu onlarla tadarız. Onlardan zarar değil, yalnızca fayda görürüz. Bu sebeple ne kadar çok olurlarsa, bizim için o kadar iyidir. Ama düşmanımız olan yalnızca bizim kötülüğümüzü ister, bir tane de olsa onun varlığı bizi rahatsız eder.

Bin merak bir borç ödemez.
Ne denli kaygı içinde olursan ol, bunun borcunun ödenmesinde hiçbir yararı yoktur. Tasalanmayı bırakıp borcunu ödemek için çaba harcamalı, yollar aramalısın.

Bin nasihatten bir musibet yeğdir.
Yanlış bir yol tutmuş kimi insanlar vardır ki, onlara ne kadar çok öğüt verirsen ver, tuttukları yanlış yoldan onları çevirmekte bu öğütler bir fayda temin etmez. Ama takip ettiği yanlış yolda başına gelen bir felâket, onu doğru yola getirmekte daha etkili olur. Çünkü kötü tecrübelerin öğretme gücü oldukça büyüktür.

Bin ölçüp bir biçmeli.
En basitinden en zoruna, yapmaya çalıştığımız işin bütün ayrıntılarını önceden düşünmeli; gerekli ölçümleri yapmalı, sonucu iyi hesaplamalı, sonra işe girişmeliyiz. Yoksa istemediğimiz bir zararın ortaya çıkmasından duyacağımız pişmanlık fayda etmez.

Bin tasa (kaygı) bir borç ödemez.
Çok tasalanmak ve üzülmekle borçtan kurtulunamaz. Çünkü borç durduğu yerde ödenmez. Borcu ödemek için bir şeyler yapmalı, harekete geçip çalışmalı, kimi çıkış yolları aranmalıdır.

Bir adama kırk gün deli desen deli olur.
İnsana yapılan sürekli telkinler sonunda bir neticeye ulaşmak mümkündür. Çünkü insan etkilenen bir varlıktır. Birtakım iyi ya da kötü duygular, düşünceler ve inançların sürekli telkin edilmesiyle insanlar biçimlendirilip yönlendirilebilirler.

Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın.
Toplumun bir kişi hakkında verdiği yargı öyle kolay kolay değişmez. Toplum kişiyi nasıl nitelemişse, kişi o niteliğiyle tanınır. Adı bir kere kötüye çıkan kişi, iyi de olsa toplumun bu yargısının önüne geçemez. Adına sürülen bu leke onun yakasını bırakmaz. Nereye gitse bu leke yüzüne vurulur, itilip kakılır, sıkıntılar içinde kalır. Böyle yaşamak kişi için
ölmekten daha iyidir.

Bir ağızdan çıkar bin ağıza yayılır.
Bir sırrın yayılması istenmiyorsa, kimseye söylenmemelidir. Sır ağızdan çıktı mı hemen yayılır, gizli kalmasını önlemek çok zordur. Çünkü insanın merak ve dedikoduya eğilimi vardır. Bu eğilim sır olan şeyin dilden dile dolaşmasına, toplum içinde yayılmasına yol açar.

Bir ahırda at da bulunur, eşek de.
Bir toplumda iyi, yararlı ve güzel işler yapanlar bulunduğu gibi kötü, yararsız ve çirkin işler yapan insanlar da bulunabilir.

Bir başa bir göz yeter.
Ne kadar çok malı olsa da insan yine de elde etmek ister, geleni geri çevirmek istemez. Oysa insan hayatta ihtiraslı olmamalı, ihtiyacından fazlasını düşünmemelidir. Kanaatkâr olan kimseler ihtiyaçları kadar olanı yeter görürler.

Bir bulutla kış olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez).
1. Önemli bir durumun netlik kazanması için küçük, önemsiz belirtilerin varlığı yeterli değildir. 2. Güzel ve hoş da olsa, küçük bir değeri elde etmekle mutluluk tam anlamıyla yakalanmış sayılmaz.

Bir çöplükte iki horoz ötmez.
Bir toplumda iki baş, bir iş yerinde iki yönetici olmaz. Olursa aralarında kıskançlık, çekememezlik yüzünden anlaşmazlık çıkar; fikir ayrılığına düşerler; biri diğerini yok etmeye, bulunduğu yere tek baş olmaya çalışır. Bu çatışma sonunda güçlü kalır, güçsüz gider. Bu da az şeye mal olmaz.

Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.
1. Aklî dengesini yitirmiş kimi insanların yaptıkları öyle işler vardır ki, bunu akıllı insanlar bir araya gelse ne yorumlayabilir, ne de çözebilirler. 2. Kimi zaman bir insan öyle delice bir iş yapar ve zarara yol açar ki, pek çok akıllı kimse bir araya gelir ama bu zararı gideremez; işi de düzeltemez.

Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin.
Yardım yapmak bir insanlık görevi, dinî bir emirdir. Ancak bunu yapmanın da bir yolu yordamı vardır. Yoksula yardım ederken insanın amacı kendini gösterip övünmek değil, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmektir. Bu bakımdan yoksulları inciten gösterişlerden kaçınmak; kimsenin haberi, hatta en yakınların bile haberi olmadan yardım yapmak gereklidir. Yoksa tersine bir hareket yardım edilen kimseyi mahcup duruma düşürür, yapılan iyilik de iyilik olmaktan
çıkar.

Bir elin nesi var iki elin sesi var.
İnsanın gücü sınırlıdır. Bunun için büyük işlerin üstesinden tek başına gelemez. Bu tür işleri başarabilmek için başkalarıyla işbirliğine, dayanışmaya girer. Güçleri birleştirerek zor işlerin altından böylelikle kalkar.

Bir evde düzen olunca düzenbaz olmaz.
Eğer bir ailenin hemen bütün fertleri arasında bir uyum, bir anlaşma, karşılıklı sevgi ve hoşgörü varsa, o ailede düzen de var demektir. Dolayısıyla ailenin huzurunu kaçıracak bir kimsenin bu ailede barınması da mümkün değildir.

Bir göz ağlarken öbür göz gülmez.
Aile fertleri birbirine kan ve akrabalık bağlarıyla bağlıdırlar. Onlar bir vücudun azaları gibidirler. Dolayısıyla ailenin bir ferdine gelen zarar, bütün aile fertlerine gelmiş gibidir. Hemen hepsi de aynı ölçüde üzüntü çekerler.

Bir günlük beylik, beyliktir.
İnsanlar her zaman arzu ettikleri nimetlere kavuşup bunun sefasını süremezler. Bu sebeple çok kısa bir süre içinde de olsa, çevresindekilerden daha üstün, dertlerden uzak ve arzu ettiği biçimde bir an yaşamak o kişi için güzel bir şeydir.

Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli.
Ortak bir işe girmeden insanların gerçek yüzünü anlamak oldukça zordur. Alış veriş etmek, onları tanımak bakımından önemli ölçüttür. Çünkü alış veriş bir şeye sahiplenmeyi gerekli kıldığı için kişinin çıkarcı yönünü bütün çıplaklığıyla ortaya koyar. Yolculuk ise fedakârlığı, cesareti, mertliği gerektirir; dolayısıyla yolculukta karşılaşılan zorluklar sebebiyle ortaya konan davranışlar kişilerin niteliklerini belirgin kılar.

Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar.
Bir toplumun sahip olduğu varlıklardan her fert bir adalet çerçevesi içinde yararlanmalıdır. Eğer böyle olmaz, adaletli davranılıp hak gözetilmez, sadece bir kısım insanların yararlanmasına göz yumulup diğer insanların yararlanmasına fırsat verilmezse kargaşa çıkar; kavga baş gösterir, toplumdaki sosyal barış zedelenir, düzen bozulur, insanlar birbirlerine düşer.

Bir koyundan iki post çıkmaz.
Bir iş, nesne ya da insandan temin edilecek faydanın bir ölçüsü, bir sınır vardır. Alınabilecek alındıktan sonra, onlardan bir kez daha verim istemek, onları bu konuda zorlamak doğru değildir. Bu davranışın devamı insanı yanlış bir yola ***ürüp zarara sokabilir.

Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur (vardır).
Yalancı, düzenbaz, iffetsiz bir kimse sadece kendi çevresine zarar vermekle kalmaz; kötülüklerini daha geniş çevrelere de taşır. Kendinin, yakınlarının, çevresinin ve daha geniş muhitlerin adını lekeler; bu leke gittikçe yayılır.

Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır.
Küçük ve kıymetsiz gördüğümüz şeyler zaman gelir çok önem kazanır ve büyük iş görebilir. Küçük bir somun parçası yüzünden bir dikiş makinesinin çalışmaması, işlerin yatması mümkündür. Bu sebeple herhangi bir nesne, iş ya da olayı küçük görmeyip önemle ele almak gereklidir.

Bir selâm bin hatır yapar.
Dinimizin bir emri olan selâm, bir bilgi ve sevgi belirtisidir. Dolayısıyla gönül kazanmanın önemli bir anahtarıdır. Yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, hatta yabancılara bile vereceğimiz selâm onlarla aramızda bir yakınlığın doğmasına yol açar; gönülleri birbirine yaklaştırır. Bu sebeple selâmlaşmayı ihmal etmemek gereklidir.

Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge.
Bir suçu işleyebilir, kanunsuz bir işi yapabilir ve yakalanmayabilirsin. Hatta bunu birkaç kez de başarabilirsin. Ama bu böyle devam etmez, eninde sonunda yakayı ele verirsin.

Bir sürçen atın başı kesilmez.
Kusursuz insan olmaz. Hemen her insan bir yanlışlık yapabilir. Bu bakımdan sürekli iyi iş yapan, doğru yoldan çıkmayan, kişiliğini her yönüyle kanıtlamış olan bir kimseyi, bir kez hata yaptı diye gözden çıkarmak, olumsuzlamak ve cezalandırmak doğru değildir. Yapılacak şey, yalnızca uyarıda bulunmak olmalıdır.

Bir şeyin önüne bakma, sonuna bak.
Kimi işler vardır ki iyi başlamamış ama iyi sonuç vermiştir. Üstelik başlamış bir işte geri dönmek de zordur. Bu sebeple bize düşen yolumuza azimle devam etmek, gereken çabayı göstermek, işi lâyıkıyla yapmaya çalışmaktır.

Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden.
Kimi insanlar vardır ki dedikleriyle yaptıkları birbirine uymaz. Kimi isteksiz görünüp “yemem” diyen insanların isteklilerden daha çok yedikleri, kimi hevessiz görünüp “kalamam” diyen insanların da diğerlerinden daha çok oturdukları, hatta yatıya kaldıkları bile görülmüştür.

Bitli (kurtlu, çürük) baklanın kör alıcısı olur.
Değersiz, işe yaramaz, kötü şeylerin de müşterisi olur. Onları kimileri anlamadığı, kalitesini bilmediği için alır; kimileri de kendileri bakımından bizim kavrayamadığımız bir değer ifade ettiği için alır.

Boğaz dokuz (kırk) boğumdur (boğa boğa söyler).
Bir sözü düşünüp taşınmadan, içimizden geçirmeden, kendi kendimize ölçüp tartmadan, doğuracağı sonuçları hesaplamadan, düzeltmeden söylememeliyiz. Ola ki istemediğimiz bir sözü ağzımızdan çıkarmış olabiliriz. En doğrusu, uygun biçimi bulduktan sonra söylemektir.

Bol bol yiyen, bel bel bakar.
Bugünün yarını da vardır. Savurganlık yapıp elindekini bol bol harcayan, düşünceli davranıp ilerisi için bir şey bırakmayan kimse, yarın geçimini temin edecek bir şey bulamaz. Başkalarına muhtaç olur, onun bunun eline bakar.

Borç iyi güne kalmaz.
Borçlu olan, borcunu hemen ödemenin yollarını aramalıdır. “Elim genişleyince, ileride öderim” diye düşünmesi son derece sakıncalıdır. Çünkü gelecek günlerin ne göstereceği belli olmaz. Eli daha da darlaşabilir. Dolayısıyla borcunu ödemesi güçleşir, gün geçtikçe de borcu artar.

Borçlunun yalımı alçak olur.
Borçlu kimseler, borçlarını ödeyemedikleri için alacaklıları yanında rahat olamazlar; başları yukarıda yürüyemezler, üzülüp incinirler, sanki suçlu gibi dururlar, kendilerini ezik hissederler.

Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir.
Beyleri bey yapan cömertlikleri, ellerindeki varlıkları yoksullara dağıtmalarıdır. Varlıksız, sıkıntı içinde yüzen bir beyin sadece adı kalmıştır. Varlığı olmayan, yoksulları gözetme ve doyurma görevini yapamayan bir bey için bu durum acı vericidir. Böyle bir konumda bey olmaktansa borçsuz, tasasız, kıt kanaat geçinen bir çoban olmak daha iyidir. Çünkü, o yoksulluğa alışkındır.

Borçtan korkan kapısını geniş (büyük) açmaz.
Alacaklının yanında yüzü yerde olmak istemeyen, borç etmekten korkan kimse tedbirli olur; masraflarını kısar, gelişigüzel harcamalar yapmaktan kaçınır, kendine uygun bir yol seçip ona buna ziyafet vermekten uzak durur.

Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır.
Hemen her şeyin bir yapılma zamanı vardır. Borç da zamanında ödenmezse kişilerde bir gevşeklik görülür, borçluluk duygusu zamanla azalır. Borç uzun süre ödenmez olur, hatta hiç ödenmez bile. Dert de böyledir; zamanında önlem alınmaz ve hastalık uzarsa, kişi sonunda güçsüz kalır; dayanma gücü kalmaz ve ölür.

Borç yiğidin kamçısıdır.
Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen kimse kendini daha çok çalışmak ve kazanmak zorunda hisseder; bu yönde girişimde bulunur.

Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz.
Ne olacağı, nasıl gelişeceği, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir konu, iş ya da durum üzerinde anlaşmaya varılıp söz verilemez.

Boş çuval ayakta (dik) durmaz.
1. Karnı aç olan kimse, iş yapamaz. 2. Beceriksiz, deneyimsiz, bilgisiz kimse bir iş tutunamaz. 3. Hiçbir tutamağı bulunmayan, gerçeklerden uzak, temelsiz düşünce ya da plânlarla sonuca ulaşılamaz.

Boş fıçı çok (fazla) langırdar.
Gösterişe düşkün, bilgisiz, deneyimsiz kimse kendini ön plâna çıkarmak ve bilgiçlik taslamak amacıyla çok konuşur; her sözün arasına girer, etrafındakileri rahatsız eder.

Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir.
Boş olmak, hiçbir uğraşa girmeden gezmek insanı tembelliğe, miskinliğe alıştırır. Öyle ki bu insanların kimisi can sıkıntısından ne yapacağını bilemez olur, yanlış yola sapar, kötülüklere bile bulaşır. Parasız da olsa çalışmak, boş oturmamak insanı hareketli ve canlı yapar; girişimcilik yeteneğini artırır, onu geliştirir, zararlı alışkanlıklardan kurtarır. İleri de para kazanacağı bir iş bulmasına da kapı aralar.

Boş torba ile at tutulmaz (Boş torbaya eşek gelmez).
1. Hiç kimse emeğinin boşa çıkmasını istemez, karşılığını mutlaka bekler. Bir kimseye iş yaptırmak, onu bir yere bağlamak istiyorsanız, ona emeğinin karşılığını da ödemek zorundasınız. 2. Hemen her iş çoklukla bir emek, masraf ve fedakârlık ister. Bunları gösteriniz ki elde etmek istediğinize kavuşmanız mümkün olsun.

Boynuz kulağı geçer (Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer).
Eğitime sonradan da başlasa kimi yetenekli, becerikli, öğrenme ve kavrama gücü gelişkin olan çırak veya öğrenci, ustasından ya da öğreticisinden daha ileri gidebilir; onlardan daha başarılı olabilir.

Böyle gelmiş böyle gider.
Öteden beri süre gelen durum, kurulu düzen, halk arasında yaşayan gelenek ve görenekler kolay kolay değişmez.

Bugün bana ise yarın sana.
Neyin ne zaman olacağı bilinmez; bu ister felâket, ister nimet olsun. Bugün ben bir felâket ve haksızlıkla karşılaşmışsam, yarın da sen aynı durumla karşılaşabilirsin. Bugün sen nimetler içinde bulunup mutluysan, yarın da ben kavuşup mutlu olabilirim. Bunu aklından çıkarma.

Bugünün işini yarına bırakma.
Bir iş günü gününe yapılmalıdır. İşi yarına bırakmak kimi olumsuzlukları da beraberinde getirir. Yarın daha önemli bir işin çıkmayacağını nereden bilebiliriz? Diyelim ki çıktı, o zaman ne yapacağız? Kuşkusuz bugünkü işten önce onu yapacağız, bugünkü iş de kalacak. Dolayısıyla işler birikmeye başlayacak, çıkmaza girecek. Ayrıca bugün yapılması gereken işin sonraki güne bırakılmasıyla önemini yitirmesi, istenen sonucu vermemesi de söz konusu olabilir.

Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir.
Az da olsa bugün elimizde bulunan bir nimet, imkân ya da nesne, büyük de olsa henüz elimize geçmemiş olandan daha daha iyidir. Çünkü henüz elimize geçmemiş olan, ihtimal dahilindedir. Bir engel çıkıp onun elimize geçmesi gerçekleşmeyebilir. Oysa ötekinin elimizde olması gerçekleşmiştir.

Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner).
Kimi zaman ortada duran, pek önemli görünmeyen şeyler kendilerine ihtiyaç duyulunca çok değer kazanırlar. İsteklisi çok olan nesnenin fiyatı artar. Sözgelimi yazın ortasında el sürülmek istenmeyen odun ya da kömür, kışa doğru birden kıymet kazanır; ucuzken pahalı olur.

Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince.
Tarlada ya da harmanda duran, henüz hasadı yapılıp ambara girmemiş ürün bizim sayılmaz. Çünkü bir yangın, bir sel, yağmur ya da başka bir felâket onun harap olup yok olmasına yol açabilir. Anne ve babanın varlıklı olduğu günlerde oğulun gerçek kişiliği ortaya çıkmaz. Ne zaman anne-baba yoksullaşır, işte o zaman gerçek yüzü ortaya çıkar. Eğer oğul, anne-babasına karşı olan görevlerini yerine getirmiyor, onlardan yardımını esirgiyorsa, ona iyi bir oğul denemez.

Buğdayın yanında acı ot da sulanır.
Mümkün olduğunca dikkatli olunup iyi ve yararlının yanında, kötü ve yararsızın gelişip büyümesine fırsat verilmemelidir.

Bükemediğin eli öp.
Kendisiyle mücadele ettiğin rakibinin kuvveti, bilgisi ve becerisi karşısında başarı gösteremeyip mağlûp olduysan rakibinin üstünlüğünü kabul et; bu onurlu bir davranış olacaktır.

Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah vatanım” demiş.
İnsan, özgürlüğünü ancak vatanında bulur. Bu bakımdan vatan en değerli varlığıdır insanın. Orda doğmuş, orda büyümüş, orda doymuş, orda tatmıştır mutluluğu. Bu sebeple yurdundan uzakta yaşamak, ne denli bolluk içinde olursa olsun insana zor gelir. Nasıl ki bülbül asıl vatanı olan yeşil tabiatı, kanat çırpacağı mavi gökleri özleyip ister ve altın kafesten kurtulmaya çalışırsa, insan da (hele bir de tutsaksa) özgür yaşayacağı vatanını ister ve hasretini çeker.

Bülbülün çektiği dil (i) belâsıdır.
Bir karganın kafese konup beslendiği pek görülmemiştir. Ama bülbül için kafesler sürekli yapılır durur. Bunun tek sebebi, sesinin güzelliğidir. O oldukça güzel öter ve bunun için yakalanıp kafese konur. İnsanlar bundan ders almalıdır. Çünkü düşünüp taşınmadan, sonunun nereye varacağını hesaplamadan sarf edilen sözler, insanın başına dert açabilir. Dili yüzünden belâya saplanıp zarar görebilir.

Büyük balık, küçük balığı yutar.
Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok eder, ya da kendisine bağlı kılar. Bu durum insan için olduğu kadar, ticarî işletmeler ve devletler arasında da çoklukla söz konusudur. Kişiye düşen, yok olmamak için var gücüyle mücadele etmektir.

Büyük başın derdi büyük olur.
Bir iş ne kadar büyükse çözüm bekleyen sorunları da o kadar büyük olur. Dolayısıyla bir işletmeyi idare eden, bir toplumu yöneten, kısacası büyük işlerin başında bulunan kimselerin de hem sorumlulukları, hem de dertleri büyük olur.

Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme.
İnsan çoklukla nefsine yenik düşer. Kendini pek çok konuda ön plâna çıkarmak, ne kadar becerikli ve akıllı olduğunu belirtmek ister. Bu durum onun böbürlenmesine, “ben olsaydım öyle değil, böyle yapardım; şunu yapsaydı kötü duruma düşmezdi; ben asla onun yaptığı gibi kötü bir şey yapmam; o sözler de söylenir miydi?” gibi sözler sarf etmesine sebep olur ki, böyle bir tavır sergilemek son derece zararlıdır. Dünya ve insanlık hâli bu, öyle bir gün gelir ki, yerip kınadığımız kişinin başına gelenler bizim de başımıza gelebilir ve gülünç duruma düşebiliriz. Bu sebeple ağzımızdan çıkacak söze dikkat etmeli, büyük söz söylemekten kaçınmalıyız​
 

RæP LoRDu

Katılımcı Üye
18 Tem 2007
717
4
HipHopLand
>> AtaSözLeri >> - C,Ç Harfi -

Atasözleri - C,Ç -

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.
Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir. Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker. O ne biliyorsa, doğru onlardır. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez. Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için direniyorsa, o da görüşünden vazgeçmemek için direnip durur.

Cambaz ipte, balık dipte gerek.
Niteliği gereği hemen her varlık farklı bir yerde bulunur, barınır ve iş yapar. Niteliğine uygun olmayan yerin şartları onu zor durumda bırakabilir. Dolayısıyla her kişi elde ettiği niteliklerin gerektirdiği bilgi, beceri ve uzmanlık sahası içinde çalışmalı; o alanın dışındaki işlerden uzak durmalıdır.

Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin.
Eğer bir kaza gelecek ve zarar görecekse insan, canına değil malına gelsin. Çünkü kazaya uğrayan, zarar gören malın tekrar kazanılması veya elde edilmesi mümkündür. Ama can için durum böyle değildir. Cana gelen felâketler silinmeyecek izler bırakır. Bir kazadan ötürü insan ölebilir, sakat kalabilir, dolayısıyla böylesi zararları gidermek mümkün değildir.

Can boğazdan gelir.
Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır. Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır. İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları almayan bir vücut sağlıklı, dinç ve dayanıklı olamaz; bu kimselerin güçsüz kalıp hasta olmaları da kaçınılmazdır. O hâlde insan sağlığını korumak istiyorsa, iyi beslenmeye önem vermelidir.

Can canın yoldaşıdır.
İnsan yaratılışı gereği tek başına yaşayamaz. Bir arkadaşa, bir dosta mutlaka ihtiyaç duyar. Bu, gerek iş yapması, gerek sorunlarını çözmesi, gerekse konuşup dertleşmesi için zorunludur.

Can cümleden aziz (dir).
1. Bir tehlike anında insan önce kendi canını kurtarmaya başlar. O anda kendi canı, diğer canlardan daha önemli olur. Kimi istisnalar hariç, bu durum hemen her insanda göze çarpar. Bu da tabiî bir vak`a olarak görülür. 2. İnsanın kendisi hemen herkesten önce gelir. Her ne kadar kimi zaman özveride bulunur, fedakârlıklar gösterirse de (bunun da bir yeri ve sınırı vardır), vahim konularda çıkarlar çatışmaya başlayınca, kendi çıkarından asla taviz vermez.

Can çıkmayınca huy çıkmaz.
Huy, insanın yaratılış ve ruh özelliklerinin bütünüdür. İnsanla birlikte var olmaya başlar; insan büyüdükçe, huy da onun benliğine iyice yerleşir; kişiliğinin bir parçası hâline gelir. İster
eğitim, ister başka bir yolla olsun, kişinin huyunu değiştirmek mümkün değildir; kişinin ölümüne kadar öylece devam eder.

Canı yanan eşek attan yürük olur.
Herhangi bir durumdan ötürü canı yanıp acı çekmiş olan kimse, aynı durumla bir daha karşılaşmamak için kendisinden beklenilenin üstünde bir çaba gösterir. Öyle ki altından kalkamaz sanılan işleri bile başarır, çok iyi sonuçlara ulaşır.

Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez.
Sürekli bolluk, rahatlık içinde yaşayan insanlar içinde bulundukları vefa ve mutluluğun kıymetini bilmezler. Bunu doğal bir şeymiş gibi görürler. Nasıl sağlıklı bir insan, hasta olmadan sağlığın kıymetini bilmezse, sefa içinde olan da darlığa ve sıkıntıya düşmeden rahatlık, huzur ve mutluluğun kıymetini bilemez.

Cennetin kapısını cömertler açar.
Cömert kimse, para ve malını esirgemeden veren, eli açık olan, yardım seven, muhtaç kimseleri gözeten kimsedir. İslâm dini böyle kimseleri över ve onları cömert olmaya davet eder. Eğer böyle davranırlarsa; yetime, kimsesize, yolda kalmışa, düşküne yardım ederlerse sevap işleyecekler ve öbür dünyada yaptıklarının karşılığını kat kat fazlasıyla göreceklerdir.

Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir.
Kimi cesur insanlar kararlıdır, mertlikleri ve azimleri yüzlerinden okunur. Yüz ifadeleriyle hasımlarını yıldırabilirler. Korkak insanlarda ise yürek gücü yoktur. Bu güç olmadığından ötürü kılıcı gerektiği gibi kullanamazlar, dolayısıyla kılıçları keskin de olsa bir işe yaramaz.

Cins horoz yumurtada (iken) öter.
Kimi soylu ve değerli kimse, daha bebekken, eğitim çağına gelmeden kendini kimi hareketleriyle belli eder; başarılı bir insan olup yararlı işler yapacağını ortaya koyar.

Cins kedi ölüsünü göstermez.
Şahsiyetli, soylu bir kimse, sıkıntılı ve kötü durumunu başkasına göstermez ve söylemez.

Cömert derler maldan ederler, yiğit derler candan ederler.
Bazı insanlar vardır ki övülmekten çok hoşlanırlar. Kimi çıkarcılar da böyle insanları iyi tanırlar. Onları “ne kadar cömertsin” diyerek pohpohlayıp överler; bu okşayıcı sözlere kanan kimse de malını, parasını bol bol harcar; ona buna yedirir, sonunda tüketir. Benzer bir şekilde, ne amaç güttüğü bilinmez kimseler de kişiyi “ne kadar güçlüsün, sana karşı gelemez” diye pohpohlayıp överler. Bu tip övgülerden hoşlanan kimse de, böyle biri olduğunu kanıtlamak için harekete geçer; olmayacak bir dövüşe atılır, bu sırada birisi çıkıp canından eder onu.

Ç

Çabuk parlayan, çabuk söner.
1. Bazı insanlar vardır ki bir olay karşısında çok çabuk öfkelenip kızarırlar. Ancak öfkelenip kızdıkları gibi de çabuk sakinleşirler. 2. Bazı insanlar hak etmedikleri hâlde, kimi yolları kullanarak, yasa ve kurallara uymaksızın önemli mevkilere, makamlara çok kısa zamanda gelirler; ancak o görevin ehli, o makamın adamı olmadıkları anlaşıldığında da çabucak o yerden uzaklaştırılırlar.

Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme.
İçinde yaşanılan toplumda sosyal ilişkiler oldukça önemlidir. Bu sebeple yapılan davetlere-çok önemli bir sebep yoksa-bir nezaket gereği olarak gitmelidir. Toplum dayanışması bakımından bu bir görevdir. Kişi, çağrılmadığı yere ise gitmemelidir. Geleneğimize göre çağrılmadığı yere gitmek terbiyesizlik ve yüzsüzlüktür. Çünkü gittiği o yerde insanların rahatını kaçırabilir.

Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez.
Her varlığın bir niteliği, bir yapısı vardır. Gülü, ancak gül ağacından alabilirsin. Bir çalının gül açması mümkün değildir. Çünkü tabiatına aykırıdır. Bunun gibi cahil kimselere de bir söz anlatmak hemen hemen mümkün değildir. Çünkü cahil kimsenin kavrayışı kıttır, ayrıca inatçıdır ve bildiğinden de şaşmaz. Dolayısıyla onu yola getirmek, ondan olumlu davranışlar beklemek son derece zordur; ona ne söylerseniz boşa gider.

Çalma elin kapısını, çalarlar kapını.
Kimseye kötülük yapma, kimseyi arkasından çekiştirme, bu tür hareketlerden kaçın. Yoksa günü gelir, benzer bir şeyi onlar da sana yaparlar ve zor durumda kalırsın.

Çam sakızı, çoban armağanı.
İnsanlar birbirlerini sevindirmek, mutlu etmek için karşılıklı hediyeleşirler. Bu hareket insanların gönüllerini okşar, onları birbirlerine yaklaştırır. İnsan ne kadar yoksul olsa da böyle bir eylemde bulunmak ister. Ne var ki o, varlıklı insanlar gibi değeri yüksek armağanlar veremez. Onun armağanı küçük bir şeydir. Ama taşıdığı değer büyüktür. Davranışı da soylucadır.

Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar.
İnsan harcadığı çabanın, başkalarına gösterdiği tavrın karşılığını ileride görür. Bir işte ne kadar hazırlık yapmışsa o kadar verim alır. İnsan diğer ilişkilerinde de böyledir. İyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.

Çanakta balın olsun, arı Bağdat`tan gelir.
Elindeki malın iyi ve değerli ise müşteri bulmakta güçlük çekmezsin. Öyle ki nerede olursan ol, alıcılar çok uzakta da olsa gelip seni bulurlar.

Çarşı iti ev beklemez.
Boş gezen, şurada burada dolaşan, hiç ciddî bir iş yapmayan ve aylaklığı alışkanlık edinenler düzenli bir iş yapmaya gelemezler. Çalışmaktan hoşlanmadıkları gibi kolay kolay disiplin altına da girmezler.

Çatal kazık yere çakılmaz.
Bir işe, çok başlılık zarar verir. Çünkü her kafadan bir ses çıkar. Bir o yana, biri bu yana çeker. Dedikleri birbirini tutmadığı için iş bir türlü ortaya gelemez. Yapılmamış olarak öylece kalakalır.

Çıkmadık candan umut kesilmez.
1. İnsanların ölüm ve dirimi Yüce Allah`ın takdirine bağlıdır. Bu bakımdan eceli gelmeyen kimsenin, ölümcül hâlde de olsan canı çıkmadığı sürece iyileşeceğinden umut kesilmez. 2. İşlerimiz içinde durum böyledir. Kötü giden, felâkete uğrayan işlerin yok olma kertesine gelmiş de olsa düzelmeyeceğini kim söyleyebilir? Yüce Allah`tan hiçbir durumda umut kesilmez.

Çıngıraklı deve kaybolmaz.
Kimi kişiler vardır ki, nerede olurlarsa olsunlar onlar bazı özelliklerini koruyarak kendilerini belli ederler. Bir yol bulup toplum içinde yitip gitmelerini önlerler.

Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır.
Çiftçi, geçimini toprağı ekerek sağlamaya çalışan kimsedir. Bu bakımdan toprağı zamanında ve iyi sürmeli, tohumunu zamanında ekmelidir. Eğer bu işlerini zamanında ve lâyıkıyla yapmazsa, iyi verim alıp ambarlarını dolduramaz; başkasına muhtaç olup kapı çalar hâle gelir. Hemen her işte durum aynıdır. İyi sonuç almak isteyen kişi, işini zamanında ve iyi yapmalıdır.

Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hakk.
İnsan ne ile uğraşıyorsa, onun yararına bir sonuç vermesini ister. Çiftçinin iyi ürün alabilmesi için yağmura ihtiyacı vardır. Bir kimse de güzel ve sıkıntısız bir yolculuk yapabilmek için kurak havayı ister. Görüldüğü gibi birinin istediği şey diğerinin zararınadır. Ancak sonucu yine Yüce Yaratan belirler. O nasıl takdir etmişse öyle olur, kime neyi nasip etmek isterse o gerçekleşir.

Çingene çingeneye çatmadıkça kasnak boynuna geçmez.
Kişilerin ne kadar cahil, görgüsüz ve bayağı oldukları ilk bakışta anlaşılmaz. Ta ki kendi ayarlarında bir kişiyle karşılaşıp kavga edene dek. O zaman gerçek kişilikleri ortaya çıkar.

Çingeneden çoban olmaz, Yahudi`den pehlivan.
Her kişinin ayrı bir karakteri vardır, soyu sopu farklıdır. Yetişmesi, bilgi ve becerisi doğrultusunda yapacağı işleri de birbirine uymaz. Çobanlık öyle sanıldığı gibi kolay bir iş değildir; önce sabır ve sorumluluk, sonra sözünde durma ve bir yere bağlanıp kalmak ister. Çingenede ise bu hasletler bulunmaz, bunun için de çobanlık yapamaz. Benzer şekilde, pehlivanlık da cesaret, yürek ve mertlik ister. Oysa Yahudi tam tersine korkaktır, bu yüzden pehlivanlık yapamaz.

Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.
Sorumsuz, bayağı ve soysuz kimse eline bir yetki ya da imkân geçince mizacının gereğini yerine getirir. Öyle ki değil yabancılara, en yakınlarına bile kötülük yapmaktan çekinmez. Ve işe başladığını böyle belli eder.

Çirkefe taş atma üstüne sıçrar.
Şerli, etrafa kötülük saçıp duran kimselerden uzak dur; zorunlu olmadıkça onlara çatma, söz atma. Çünkü onlar bir kötülük yapmak için fırsat kollarlar. Böyle bir fırsatı onlara verirsen onların kötülükleri sana bulaşır, kirlenir ve zararlı çıkarsın.

Çivi çıkar ama yeri kalır.
Birine yaptığımız kötülüğü ne denli gidermeye çalışırsak çalışalım, yeni de o kötülüğün bir izi ve hatırası kalır. Bunun için kimseyi incitmemeye, kırmamaya gayret edelim.

Çivi çiviyi söker.
Güçlü bir şeyin etkisine, en az kendisi kadar güçlü bir başka şeyin etkisiyle karşı konabilir.​

Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
1. Kararını vermeden önce iyi düşün. Kızını vereceğin kimse ne işle ilgileniyorsa, kızın da o işle ilgilenmek zorunda kalacaktır. 2. İncelikli, hassasiyet gerektiren bir işi, o işten anlamayan birine teslim etme. Kabalığı, beceriksizliği, dikkatsizliği yüzünden işi berbat edebilir.

Çobansız koyunu kurt kapar.
1. Elindeki nesneleri kaybetmek, birine kaptırmak istemiyorsanız gereken önlemleri alıp koruyunuz. 2. Yöneticisi ve koruyucusu bulunmayan, başsız kalan toplum onun bunun saldırısına uğrar; sonunda dağılıp çözülür.

Çocuğa iş buyuran, ardına kendi düşer (Çocuğa iş, ardına sen düş/ Çocuğu işe sal, ardınca sen var).
Çocuk gerek yaşı, gerek bilgi ve becerisi sebebiyle kimi işlerin altından kalkamaz. Çocuğa yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği, belli bir sorumluluk gerektiren işi yükleyen kimse, bunun farkına vardığı anda onun arkasından gitmek ve işle ilgilenmek zorunda kalır.

Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu (gıybet) olmaz.
1. Çocuk, bir sözün nereye varacağını bilmez. Onun için sözün gizlisi ya da saklısı da olmaz. Duyduğunu hiç umulmadık bir anda ve yerde lâf olsun diye söyleyip başkalarına aktarabilir. Bu korkuyla ******n bulunduğu yerde başkasını çekiştirme olmaz, dedikodu yapılmaz. 2. Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu olmaz. Çünkü herkes çocukla meşgul olur, oyalanır ve dedikoduya fırsat bulamaz.

Çocuğun yediği helâl, giydiği haram.
Çocuğun sağlıklı, dinç ve güçlü olması için iyi beslenmeye ihtiyacı vardır. İyi beslenmeyen çocuk kimi hastalıkların pençesine kolayca düşebilir ve sağlıklı bir gelişim gösteremez. Bu bakımdan onun gelişip büyümesi, iyi beslenmesi için ne kadar para harcansa yerindedir. Ancak giyim için yapılan hesapsız harcamalar doğru değildir. Çocuk giydiği elbisenin kıymetini bilemez, hor kullanır, kirletir ve paralar. Ayrıca gittikçe büyüdüğü için bugün kullandığını yarın da kullanamaz. Bu sebeple gerekli olan dışında ****** pek pahalı giysilerle donatmak yanlıştır.

Çocuk büyütmek taş kemirmek.
Çocuk büyütmek büyük fedakârlık ister. Çünkü anne_baba ****** büyütmek için türlü zahmetler çeker, büyük emek verirler. Gerek yeme ve içmeleri, gerek eğitimleri için ellerinden geleni yapıp olmadık zorluklara katlanırlar.

Çocuk doğmadan kaftan biçilmez.
Bir iş henüz ortaya çıkmadan, bir neticeye varmadan kimi hazırlıklara girişmek, onun hakkında yorum yapmak yanlıştır. Önce iş ya da olay netleşmeli, ne olup olmadığı anlaşılmalı, sonra hazırlık yapılmalıdır.


Çocuk düşe kalka büyür.
Hemen her çocuk emeklemeye, yürümeye başladığı zamanda sık sık düşüp şurasını ya da burasını incitebilir. Bu durum son derece doğaldır. Anne baba bunun için kaygı duymamalıdır.

Çocuktan al haberi.
1. Çocuk gizlilik kavramından haberdar değildir. Dolayısıyla duyduğu şeyi kolayca başkalarına söyleyebilir. Bunun yanlış olduğunu da düşünemez. Bu sebeple başkasının duyması istenmeyen, sır olarak kalması gereken şeyleri ******n yanında konuşmaktan kaçınılmalıdır. 2. Çocuklar yaşları gereği yalan dolan nedir pek bilmezler. Kendilerine sorulan bir şeyi, bildikleri ve tanık oldukları bir olayı, duydukları bir sözü olduğu gibi anlattıkları, çarpıtmadıkları için haberin doğrusu çocuklardan alınır.

Çoğu zarar, azı karar.
Her şeyin bir ölçüsü ve bir sınırı vardır. Bunları ihlâl eden, aşan, aşırıya kaçan insan zararla karşılaşır. Böyle bir sonuçla karşılaşmamak için en uygun ölçü olan “karar” sınırında kalınmalı, öteye gidilmemelidir.

Çok arpa atı çatlatır.
At arpayı çok sever ama ölçüyü kaçırıp da gereğinden fazla yerse zararını hemen görür. Bunun gibi her işte de bir ölçü vardır, ölçüyü kaçırıp işte aşırı gitmek zararımıza olur.

Çok bilen çok yanılır.
Bir insan çok bilgi sahibi olabilir. Ama bu demek değildir ki her şeyin mahiyetini biliyor. Onun da bilmediği, inceliğini kavramadığı pek çok şey vardır. Bu bakımdan bilgisi sebebiyle bir insan kendisine güvenip öyle olur olmaz şeylere karışmamalıdır. Yoksa yaptığı bir hareket, söylediği bir söz, fark etmediği bir durum onu yanılgıya düşürüp zor durumda bırakabilir.

Çok gezen çok bilir.
Bilgi edinmenin çeşitli yolları vardır. Bunlardan biri de gezip görerek öğrenmedir. İnsanlar gezdikleri yerlerde gördükleriyle ilgili pek çok bilgi edinirler. Ne kadar çok yer gezerlerse, bilgileri de o kadar çok artar; bu yolla, bildikleri üzerine bilgi katarlar, bilgi dağarcıklarını zengin kılarlar.

Çok havlayan köpek ısırmaz.
Bilinen şu ki, bağırıp çağıran, yapacağı kötülüğü açıkça söyleyen, sözleriyle karşısındakini korkutmaya çalışan kimse, saldırıda bulunamaz; istese de bunu yapamaz. Bunun aksine, sesini çıkarmayıp sinsice hareket edenler tehlikelidirler. Onlar yapacaklarını yapıp gösterirler.

Çok koşan (seğirten) çabuk (tez) yorulur.
Hemen her işte sağlıklı sonuca ulaşmak dengeli çalışmakla mümkündür. İnsanın gücü bellidir. Gücünün üstünde çalışır, aşırı çaba gösterirse çabuk yorulur; yorgun düşer, dolayısıyla sonuca da geç ulaşır. Gücünün üstüne çıkmadan, kendisini çok yormadan çaba harcayanlar hem sürekli çalışırlar, hem de sonuca daha kolay ulaşırlar.

Çok söyleme arsız olur, aç koyma hırsız olur (Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme arsız olur).
Yönettiğin, eğittiğin, koruduğun kimselere aşırı ölçüde söylemek, ardı arkası kesilmeyen buyruklar vermek, eleştirilerde bulunmak sözlerinin gücünü kırıp tesirsiz bırakabilir; dolayısıyla o kimseler yüzsüz ve söz dinlemez olurlar. Benzer bir şekilde bu kimseleri aç da bırakma, haklarını ver; gerek yiyecek, gerek para bakımından bir sıkıntıya düşürme; yoksa onları kötü yola iter, hırsızlığa sevk edersin.

Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir.
İnsanın bilgisi yaşıyla ölçülemez. Uzun bir ömür süren ama çevresinden hiç ayrılmayan kimselerin bilgileri de sınırlıdır. Oysa çok gezen, çok yer gören kimseler daha bilgilidirler. Çünkü onlar gördükleri yerler hakkında ayrı ayrı bilgiler edinmişler ve bilgi dağarcıklarını zenginleştirmişlerdir.

Çürük tahta çivi tutmaz.
1. Gerçek niteliğini yitirmiş, aslı bozulmuş, eskimiş, işe yaramaz bir hâle gelmiş bulunan bir şeyi, ne kadar uğraşırsak uğraşalım faydalanabilecek bir duruma getiremeyiz. 2. Şahsiyetini yitirmiş, soyluluğu kalmamış, kaypak ve güvenilmez kimselerle bir işe girişilemez. Bu gibi kimselerle kurulacak ilişkilerin sonu hüsranla biter.

 

RæP LoRDu

Katılımcı Üye
18 Tem 2007
717
4
HipHopLand
>> AtaSözLeri >> - D Harfi -

Atasözleri - D -

Dağ başı dumansız olmaz.
Tabiatları gereği dağ başları genellikle dumanlı olur. Nasıl dağ başlarından duman eksik olmazsa, toplumda yüksek mevkilere, makamlara çıkan ve sorumluluk alan kimselerin başında da dert eksik olmaz.

Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
İnsanlar gezen, dolaşan, hareket eden varlıklardır. Bir yerden kalkıp başka bir yere gidebilirler. Arkadaşlar, dostlar, tanıdıklar birbirlerinden ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, günün birinde, bir yerde karşılaşabilirler; hatta hiç karşılaşmayacaklarını sanan insanlar dahi birbirlerine kavuşabilirler.

Dağ ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden aşar.
1. Güçlünün daha güçlüsü, yetkilinin daha yetkilisi, yönetilmez sanılanın bir yöneteni vardır. 2. Çözümü güç meselelerin, yenilmesi imkânsız gibi görünen zorlukların da üstesinden gelinebilecek bir yol vardır. Yeter ki gerekli azim, sabır ve cesaret gösterilsin, yılgınlığa düşülmesin.

Damlaya damlaya göl olur.
Her çok azdan olur. Küçük ve önemsiz şeyler birikerek büyük şeyleri meydana getirirler. Bunun için küçüktür, azdır, önemsizdir deyip hiçbir şey hor görülmemelidir; bunların önemi bilinmeli, çarçur edilmemelidir.

Danışan dağı aşmış, danışmayan (-ın) yolu şaşmış.
Kimi meseleler vardır ki, insanın onu tek başına halletmesi mümkün değildir. Bu durumda yapacağı tek şey, bilmediği şeyler hakkında uzmanlara başvurmak ve onlardan bilgi almaktır. Bu durumda, işleri kolaylaşacak, güçlükleri zorlanmadan yenecektir. Aksine hareket etmek, bilene sorup danışmaktan kaçmak, işleri zorlaştıracak, insanı çıkmazın içine itecektir.

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
Her işin kendine has araç ve gereci vardır. O işten sağlıklı bir sonuç alınmak isteniyorsa uygun olan araç ve gereç kullanılmalıdır. Kötü, uygun olmayan araç ve gereçlerle iyi bir şey, kaliteli bir ürün alınamaz.

Davul dengi dengine çalar.
Bir işte çalışacaklar,
dostluk ve arkadaşlık kuracaklar, özellikle de evlenecek olanlar her bakımdan (zenginlik, makam, alışkanlık, karakter vb.) kendilerine uygun kimseleri seçmelidirler. Aksi takdirde kısa zamanda anlaşmazlıklar başlar, kurulan ilişkiler bozulur.

Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
İçindekilere hiç tat vermeyen, onları rahatsız eden kimi işler vardır ki uzakta olanlara kolay, hoş ve sevimli gelir. Ne zaman ki işin içine girerler, işte o zaman gerçeği görüp yanıldıklarını anlarlar.

Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan.
Birlikte iş görmek, birlikte yolculuk etmek, birlikte yaşamak isteyen karı-koca gibi insanlar arasında öncelikle bir uyumun olması şarttır. Bu uyum da karşılıklı saygı ve
sevgi temeline dayanır. Tek taraflı sevgi ve saygı uyumu sağlamaya yetmez, ortada düzen diye bir şey kalmaz, kurulan beraberlikten de hayır gelmez.

Deli deliden hoşlanır, imam ölüden.
Kişiler, her bakımdan (mevki, yaş, fikir, duygu,
eğitim v.b.) kendilerine benzeyen, uygun olan ya da yarar yağlayabilecekleri kimse ve şeylerden hoşlanıp onlara yaklaşırlar.

Deli ile çıkma yola, başına getirir (gelir türlü) belâ.
Kavrayışı kıt, akılsız, aşırı davranışları olan kimselerle ne işe girilir, ne de yolculuk edilir. Buna kalkışan başına türlü dertler alır, çok zarar görür.

Deliye her gün bayram.
Aklı kıt, kavrayışı az, sorumluluk nedir bilmeyen, hiçbir şeyi kendisine dert edinmeyen, istediği işi yapıp istediği yerde dolaşan, ne kazanıp ne kaybettiğinin farkında olmayan kişinin hâli tıpkı bir delinin hâli gibidir. Onun için günlerin birbirinden farkı yoktur, hemen her gününü bayram neşesi içinde geçirir.

Demir nemden, insan gamdan çürür (Duvarı nem, insanı gam yıkar).
Bir demirin paslanıp niteliğini kaybetmesine nasıl nem sebep oluyorsa bir insanın yıpranmasına, çöküntüye uğramasına, için için erimesine, harap olmasına da üzüntü, sıkıntı ve çeşitli dertler sebep olur. Bu bakımdan insan her olur olmaz şeyi kendisine dert edinmemelidir.

Demir tavında dövülür.
Demirin istenilen biçime sokulabilmesi, çekiçle dövülüp işlenebilmesi için önce ateşte ısınıp kızarması, yumuşaması gereklidir. Bunun gibi her işin yapılması, o işten iyi netice alınması için de en uygun zamanı kollamak ve bundan yararlanmak gereklidir.

Denize düşen yılana sarılır.
Son derece tehlikeli bir durumla karşı karşıya gelen, çaresiz kalan, kurtuluş için bir çıkar yol bulamayan kişi, bu kötü durumdan kurtulmak için her türlü yola başvurur. Öyle ki, en tehlikeli şeylere bile sarılmaya çalışır, onlardan yardım bekler. Çünkü hiçbir tutar seçeneği kalmamıştır.

Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Her derdin, müşkülün, güç ve sıkıntının altından insanın tek başına kalkması mümkün değildir. Böyle kötü bir durumda bulunan kişi, içinde bulunduğu bu durumu kendisine yardımı dokunacak kimselere, yakınlarına açmalıdır. Derdine ancak bu şekilde çare bulabilir, sıkıntılarından kurtulup rahatlayabilir.

Dertsiz baş (kul) olmaz.
Hemen herkesin az veya çok bir derdi vardır. Dertsiz insanın düşünülmesi mümkün değildir. İnsan bunu bilmeli ve karamsarlığa kapılmadan dertlerini azaltmaya çalışmalıdır.

Dervişin fikri ne ise, zikri de odur.
Bir insan ne düşünüyor, gönlünden ne geçiriyorsa, bunu hareket ve sözleriyle belli eder; açığa vurur. Devamlı kafasında ve gönlünde taşıdıklarının gündemde kalmasını ister.

Destursuz bağa girilmez (gireni sopa ile kovarlar).
İzin alınmadan girilmeyecek bir yere girmeye, yapılmayacak bir işi yapmaya kalkan kimse, bunun cezasını fazlasıyla çeker.

Deveden büyük fil var.
Hiçbir insan sahip olduğu makamın büyüklüğü, elindeki yetki ve imkânların genişliği ile övünmemeli, bunlara sırtını dayayarak büyüklenmemeli, kimseyi hor görmemelidir. Çünkü ondan büyüğü ve üstünü her zaman vardır.

Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.
Tamah, açgözlülük insanı küçük çıkarlar peşinde koşturur; onu tehlikelere iter, felâketlerle karşı karşıya bırakır ve zarar görmesine yol açar.

Devletin malı deniz, yemeyen domuz.
Kimi vatan haini, rüşvetçi, menfaatçi kimseler soygunculuğu kural edinmişlerdir. Bunlara göre devletin malı çalıp çırpmakla, yemekle tükenmez; bir yolunu bulup da bu maldan aşırıp yararlanmayandan daha budala kim olabilir.

Dibi görünmeyen suya girme.
İç yüzünü iyi bilmediğin, anlamadığın, öğrenmediğin, bir işe girişme; yoksa tehlikeye düşüp zararlı çıkabilirsin.

Dikensiz gül olmaz.
Hoşumuza giden, bizi sevindiren, fayda temin ettiğimiz hemen her güzel şeyin kusurlu, eksik ve kötü bir yanı da bulunabilir. Eğer bunları elde etmek istiyorsak, hoşa gitmeyen ve bize sıkıntı veren bu yanlarını da hoş görmeliyiz.

Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim.
İnsanların başına kimi felâketler, sıkıntılar da çok kez dilleri yüzünden gelir. Dilini tutmayan, ne zaman ve nasıl konuşacağını bilmeyen insanların başlarına belâ geldiği ve bu yüzden pişmanlık duydukları çok görülmüştür.

Dilin cismi küçük, cürmü büyük.
Konuşma organımız olan dil, küçük hacimli bir nesnedir. Küçük olmasına küçüktür ama büyük suçlar onunla işlenir. Kimi zaman sarf ettiği kötü sözler insanın başını belâya sokup felâketini hazırlayabilir.

Dilin kemiği yok.
Dil kolayca her yana dönebilir. Bu özelliğe sahip olan dilde, her türlü kelimeler de kolayca çıkar; insan doğru olmayan, birbiriyle çelişkili sözleri söyleyebilir; önce söylediğini sonra inkâr edip başka şekle çevirebilir.

Dinsizin hakkından imansız gelir.
Acımasız, kötü, insafsız ve ahlâksız bir kişinin hakkından ancak ondan daha kötü bir kişi gelebilir.

Doğmadık çocuğa kaftan (don) biçilmez.
Daha ihtimal dahilinde olan, henüz ne olacağı belli olmayan, ele geçmeyen, ortaya çıkmayan bir şey için önceden hazırlık yapmak ve kesin karar vermek doğru değildir. Çünkü beklediğimizin aksine bir durumla karşılaşıp zarar görebiliriz.

Doğrunun yardımcısı Allah`tır.
Hak ve adaletten kopmayan, işlerinde doğruluktan ayrılmayan kişiye Yüce Allah her zaman yardım eder.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.
Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakârlığın azaldığı yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksızlık artar ve insanlar iki yüzlü olurlar. Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiyi kimse sevmez. Herkes onu kınar, yanından ve yöresinden uzaklaştırmaya çalışır. Çünkü bu kişi doğru sözleriyle ahlâksızlık üzerine bina edilmiş menfaat düzenini bozmaya çalışır ve çok kimseyi rahatsız eder. Dolayısıyla çıkarları zedelenen, kusurları yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpılan insanlar tarafından hor görülüp kovulurlar.

Doğru söz (ağıdan) acıdır.
Kimi insanlara (özellikle yalancı, çıkarcı, ahlâkı bozuk) kusurlarını, yanlışlarını, düzensizliklerini, yolsuzluklarını ortaya çıkaran sözleri yüzüne karşı söylemek çok acı gelir. Çünkü çoklukla bu tür insanlar ya açıklarının ortaya çıkmasını istemezler ya da doğru sandıkları hareketlerinin yanlış olduğunu kabul etmezler.

Dokuz at bir kazığa bağlanmaz.
1. Her tedbir, tehlikenin büyüklük oranı düşünülerek alınmalıdır. Gücü büyük olan tehlikelere küçük ya da zayıf tehlikelerle önlenemez. 2. Bir işin başına, birbiri ile anlaşması mümkün olmayan birden çok yetkili kimse getirilmemelidir. Çünkü her biri bir yana çeker, anlaşamaz ve birbirlerine düşerler. İşi aksatıp geciktirirler.

Dolu bardak su almaz.
Bilinmeli ki, her insanın kaldıracağı, taşıyacağı bir yük vardır. Eğer bu yükten fazlası kendisine yüklenir ve taşıması istenirse verimli bir sonuç da umulmamalıdır. Çünkü gücünün üstündeki bir yükün altından yıkılıp kalması, çöküp ezilmesi kaçınılmazdır. Bu bakımdan her kişiye ancak yapabileceği bir işi yüklemek lâzımdır.

Dolu küpün sesi çıkmaz.
Bk. “Boş fıçı çok langırdar.” Domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz.
İslâm dinine göre domuzun her şeyi pistir. Eti haramdır, beslenmesi yasaktır. Bu nedenle onun derisi de kullanılamaz. Üstünde namaz kılınamadığı gibi oturulamaz da. Eski düşman da domuz derisi gibidir. Ne kadar iyi niyet beslerse beslesin, yakınlık gösterirse göstersin ona güvenilemez; dostluğuna inanılamaz. Hiç ummadığımız bir zamanda bize kötülük yapabilir. Çünkü kolay kolay düşmanlık duyguları silinmez.

Dost acı söyler.
Dost sevilip güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimsedir. Dostlar hiçbir çıkar kaygısı gütmeden yaklaşırlar insana. Düşman kimselerin aksine, insanın iyiliğini isterler. Sevinci paylaştıkları gibi üzüntüyü de paylaşırlar. Bu bakımdan dostlarımız olanlar eksikliklerimizi, kusurlarımızı, yanlışlıklarımızı yüzümüze karşı söylemekten çekinmezler. Bizi memnun etmek için değil doğruyu göstermek için konuşurlar. Amaçları bizi düzeltmek, acı da olsa gerçeği yüzümüze söylemektir. Bu bakımdan iyiliğimiz için söyledikleri sözlerden ötürü onlara kırılmamalıyız.

Dost başa bakar, düşman ayağa.
Temiz giyinip kuşanmak hem dost, hem de düşman için oldukça önemlidir. Bu durum başımızı yukarıda görmek isteyen dostlarımızı sevindirecek, ayağımızın kaymasını bekleyen düşmanlarımızı da kahredecektir.

Dost dostun eyerlenmiş atıdır.
Hakikî dost, dostunun en sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumda bekler.

Dost ile ye, iç; alış veriş etme.
Her türlü alış verişin temelinde çıkar yatar. Dolayısıyla çıkarların çatıştığı yerde tatsızlıkların baş göstermesi, giderek de dostluğu bozması mümkündür. O hâlde dostluklarını sürdürmek isteyen kimseler birbirleriyle alışveriş yaparken ya çok dikkatli olmalı, ya da alışveriş yapmaktan mümkün olduğunca kaçınmalıdırlar.

Dost kara günde belli olur.
Varlıklı, iyi, güzel ve mutlu günlerimizde bizimle dostluk kuran, arkadaşlık eden, yanımızdan ayrılmak istemeyen çok olur. Herkesin mutluluktan bir pay almaya çalıştığı böyle günlerimizde, etrafımızdaki bu kişilerin hepsine gerçek dost diyebilir miyiz? Kuşkusuz hayır. Bu ancak işlerimizin kötü gittiği, üzüntülerimizin arttığı, felâketlerin bizi boğmaya çalıştığı günlerimizde belli olur. İyi ve mutlu günlerimizde olduğu gibi, bizi kara günlerimizde de yalnız bırakmayan, sıkıntılarımızı paylaşan kişiler gerçek dostlarımızdır.

Dostluk başka, alış veriş başka.
Alış verişin temelinde çıkar, dostluğun temelinde ise fedakârlık yatar. Bunu bilip dost kalmak isteyenler alış verişlerini arkadaşlık ilişkisinden ayrı tutarlar. Bu kişiler arasındaki dostluk, birinin ötekine fedakârlık yapmasını gerekli kılmaz.

Dostun attığı taş baş yarmaz.
Dostun acı sözünden veya sert davranışından bize kötülük gelmez. Biliriz ki, onun bu yaptığı bizim iyiliğimiz içindir.

Duvarı nem, insanı gam yıkar.
Bk. “Demir nemden, insan gamdan çürür.”

Dünya malı dünyada kalır.
Mal, varlık, servet, insanın hoşuna gidecek durum ve şartların bütünü bu dünya içindir. İnsan bunların hiçbirini öldükten sonra öbür dünyaya ***ürecek güçte değildir. Öbür dünyaya ***üreceği ise iyilik ya da kötülükleridir. Bu bakımdan dünya malına fazla tamah etmemeli, kendisini sıkıntıya sokmamalı, gerek kendisi ve gerekse başkaları için malını harcamaktan kaçınmamalıdır.

Dünya Sultan Süleyman`a bile kalmamış.
Peygamber Hz. Süleyman, aynı zamanda büyük ve zengin bir hükümdardı da. İnsan, cin, hayvan ve rüzgâr bile Allah`ın izniyle onun hükmüne tâbi idi. Ancak o bile bu eşsiz egemenliğine rağmen ölümden kurtulamadı, öbür dünyaya gitti. O hâlde ibret alınmalı, bu dünyaya tamah edip bel bağlanmamalıdır.

Dünya tükenir, yalan tükenmez.
Dünyada yalancıları saymak mümkün değildir. Yalancıların çokluğu, yalanın hemen her yerde barınmasına imkân hazırlamıştır. Yalanın ortadan kalkması, insanların yalan söyleme alışkanlıklarından vazgeçmeleriyle mümkündür. Ancak bu da çok zordur, dolayısıyla yalan sürüp gidecektir.

Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör.
Zenginliğini, makamını, itibarını kaybeden ve bir felâketle karşılaşan kişinin etrafında kimse kalmaz; iyi, güzel ve mutlu günlerin dostları birer birer kaybolur; çünkü çıkar sağladıkları kaynak kurumuştur. Bunun böyle olduğunu ise, ancak bu duruma düşen bilir.

Düşman düşmana rahmet (gazel, yasîn) okumaz.
Hiçbir zaman düşmandan bir yakınlık, yumuşama ve bir iyilik umulup beklenmemelidir. O, eline fırsat geçse kötülüklerin en beteriyle üstünüze yürür.

Düşmez, kalkmaz bir Allah.
Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Hemen her şey değişip hâlden hâle girer. Sağlıklı bir insan hastalanabilir, zengin de yoksul düşebilir. Küçük imkânlar içinde olanlar büyük imkânlara kavuştukları gibi, büyük imkânlar içinde olanlar da ellerindekini yitirebilirler. Olumlu ve olumsuz tüm değişmelerin dışında kalan sadece Yüce Allah`tır. Bu bakımdan insan kendini büyük görmemeli, elindeki imkânların sürekli varolacağını düşünüp de kibirlenmemelidir.

 

3333

Emektar
27 Ara 2005
3,212
47
Little Town.
Geçmis olsun mesajları

  1. Acil şifalar dilerim.
  2. Allah başka rahatsızlıklar vermesin. Kendine bundan sonra dikkat etmeni istiyorum. Geçmiş olsun.
  3. Bir an önce sağlığına kavuşman dileğiyle.
  4. Bir an önce sağlığına kavuşman dileğiyle..
  5. BIR AN ONCE SAGLIGINA KAVUSMAN DILEGIYLE...
  6. Bol bol taze meyve yemezsen, bol bol vitamin almazsan olup olacağı budur işte. Geçmiş olsun. Bırak ta vücuduna vitamin girsin.
  7. çabuk iyileşip, bir an önce aramıza dönmen dileğiyle.
  8. çabuk iyileşip, bir an önce aramıza dönmen dileğiyle..
  9. Dağlar senin kadar cesur ve senin kadar dayanıklı olamaz. inanıyoruzki en kısa zamanda rahatsızlığını yeneceğine, ve o eski güçlü ve sevecen halini görmeye. Acil şifalar diliyoruz..
  10. Duydum ki şifayı kapmışsın. Yardım edebileceğim bir şey olursa hiç çekinme; ister mesaj at, istersen de hemen ara...
  11. En kısa zamanda sağlığına kavuşman dileğiyle.
  12. En kısa zamanda sağlığına kavuşman dileğiyle..
  13. Geçmiş olsun, en kısa zamanda aramızda olman dileğiyle...
  14. Hastalanman bizleri çok üzdü, acil şifalar diliyoruz.
  15. Hastalık nedir ki yürekte sevgi olunca hersey atlatılır yürek sevgiyle doluysa bende kainata sığmayan sevgi dolu yüreğimi sana gönderiyorum... Gecmiş olsun
  16. Kalbimiz seninle , bir an önce gozlerindeki ışıltının tekrar güneşi kıskandıracak parlaklıkta olacağına inanıyoruz. geçmiş olsun ...
  17. Kendine çok dikkat et, sen bizim için önemlisin..
  18. Rahatsızlandığınızı duydum, geçmiş olsun diyeyim dedim sana, neyse uzatmayayım, bir an önce sağlığınıza kavuşmanız dileğiyle; saygılar sevgiler.
  19. Seni Hastaneye yatırdıgımızda bi umudumuz vardı sen iyilestin umudumuz bitti hadi gecmiş olsun
 

3333

Emektar
27 Ara 2005
3,212
47
Little Town.
Ata sözleri

  1. Abanın kadri, yağmurda bilinir. Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.
  2. Abdalın arkadaşlığı yol görününcüye kadardır.
  3. bdestsiz sofuya namaz dayanmaz.
  4. Aç ayı oynamaz.
  5. Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız edersin.
  6. Aç köpek fırın yıkar.
  7. Aç koynunda azık durmaz.
  8. Aç kurt insana saldırır.
  9. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür.
  10. Aç tokun halinden bilmez.
  11. Aca dokuz yorgan örtmüşler,yine uyuyamamış.
  12. Acele giden ecele gider.
  13. Acele ise, şeytan karışır.
  14. Acele yürüyen yolda kalır.
  15. Acemi katır kapı önünde yük indirir.
  16. Acı acıyı bastırır,su sancıyı.
  17. Acı patlıcanı kırağı çalmaz.
  18. Açık yaraya kurt düşmez.
  19. Acıkan doymam,susayan kanmam sanır.
  20. Açın imanı olmaz.
  21. Açın karnı doyar gözü doymaz.
  22. Acındırırsan arsız, acıktırırsan hırsız olur.
  23. Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmek.
  24. Adam eşeğinden, kadın döşeğinden belli olur.
  25. Adamak kolay,ödemek güçtür.
  26. Adamakla mal tükenmez.
  27. Adamın iyisi iş başında belli olur.
  28. Adı çkmış doksana, hiç inmez seksene.
  29. Ağaç ne kadar meyve verirse ,dalı o kadar yere eğilir.
  30. Ağaç ne kadar uzarsa uzasın göğe değmez.
  31. Ağaç ne kadar yüksek olsa da yaprakları yere düşer.
  32. Ağaç yaş iken eğilir.
  33. Ağaca balta vurmuşlar "sapı bedenimde"demiş.
  34. Ağaca çıkan keçinin doğurduğu oğlak dala bakarmış.
  35. Ağaca dayanma çürür,insana dayanma ölür.
  36. Ağacı kurt, insanı dert bitirir.
  37. Ağaçlı köyü su basmaz.
  38. Ağaçtan maşa, aptaldan (çingenden) paşa olmaz.
  39. Ağır kazan geç kaynar.
  40. Ağır otur, batman ***ür.
  41. Ağır taş batman döver.
  42. Ağız yemeyince yüz utanmaz.
  43. Ağlama ölü için, ağla deli için.
  44. Ağlamayan çocuğa meme vermezler.
  45. Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.
  46. Ağlayak da gözden mi olak?
  47. Ağlayanın malı, gülene hayır etmez.
  48. Ağrısız baş mezarda gerek.
  49. Ağustos ayında beyni kaynayanın, zemheride (Zahmarıda) kazanı kaynar.
  50. Ağzı açık ayran delisi.
  51. Ahmak misafir, ev sahibini ağırlar.
  52. Ak akçe kara gün içindir.
  53. Ak koyunun kara kuzusu da olur.
  54. Akan su yosun tutmaz.
  55. Akan su, pis tutmaz.
  56. Akçe bulsam, çıkı yok.
  57. Akıl akıldan üstündür.
  58. Akıl yaşta değil baştadır.
  59. Akılı olmayana neylesin sakal, kayışı tarladan ***ürür çakal.
  60. Akıllı düşünene kadar, deli oğlunu evermiş, torunu olmuş.
  61. Akıllı evladın var, neylersin mali, akılsız evladın var neylersin mali?
  62. Akılsız basın cezasını ayaklar çeker.
  63. Akılsız baştan sefil taban ne çeker.
  64. Akılsız köpeği yol kocatır.
  65. Akılsızın şaşkını beyaz giyer kış günü.
  66. Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez.
  67. Akranıyla konuşmayanın sesi, semadan gelir.
  68. Akşam gelen misafirin, yiyeceği bulgur sıkısı, yatacağı ahır sekisi.
  69. Akşamın hayırından sabahın şeri iyidir.
  70. Al elmaya taş atan çok olur.
  71. Al yakışırken, el bakışırken.
  72. Alacağın bir iğne, çeliğin okkasını orantıya vurursun.
  73. Alim unutmuş, kalem unutmamış.
  74. Alışmış kudurmuştan beterdir.
  75. Allah aptala eşeğini kaybettirir, sonra buldurup sevindirir.
  76. Allah şaşırttı mı, dayıya hala dedirtirmiş.
  77. Allı yelek, pullu yelek, canfes neye gerek?
  78. Alma el kızının ahını, gökten indirir şahini.
  79. Alma mazlumun ahini çıkar aheste aheste.
  80. Altın anahtar, her kapıyı açar.
  81. Altın eşik, ağaç eşiğe muhtaçtır.
  82. Altın yere düşmeyle değer kaybetmez.
  83. Altının kıymetini sarraf bilir.
  84. Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz.
  85. Anan gibi saç büyütecegine, baban gibi bıyık büyüt.
  86. Anan turp, baban şalgam, sen içinde gülbe şeker.
  87. Ananın bastığı yavru incimez.
  88. Ananın bastığı yerde yavru ölmez.
  89. Anasına bak kızını al, astarına bak bezini al.
  90. Anlayana Sivri sinek saz anlamayana davul zurna az.
  91. Aptal düğünden çocuk oyundan usanmaz.
  92. Aptalın karnı doyunca gözü yolda olur.
  93. Ar gözden, kar yüzden anlaşılır.
  94. Ar namus tertemiz.
  95. Arap eli öpmek, dudak karartmaz.
  96. Arayan belasını da devasını da bulur.
  97. Arayan bulur, iniliyen ölür.
  98. Arefe günü yalan söyleyenin, bayram günü yüzü kara çıkar.
  99. Arı bal yapacak çiçeği bilir.
  100. Arı satmış namusu tellala vermiş.
 

3333

Emektar
27 Ara 2005
3,212
47
Little Town.
  1. Arkadaş dediğinin gölgesinde suç islenir.
  2. Arkadaşını söyleki, sana kim olduğunu söyleyim.
  3. Arkadaşlık pazara kadar değil mezara kadardır.
  4. Arkalı it kurdu boğar.
  5. Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, pekmezi küpüyle.
  6. Arpa ekinde buğday bekleme.
  7. Aş kaşık ile, iş keşik ile.
  8. Aş sabahın iş sabahın.
  9. Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık.
  10. Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, aslı ayrandır.
  11. Asıl azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onunda aslı ayrandır.
  12. Aşk olmayınca meşk olmaz.
  13. Aslan yattığı yerden belli olur.
  14. Aslında olan tırnağına getirir.
  15. At alırsan yazın, deve alırsan güzün, avrat alırsan gezin ha gezin.
  16. At binenin kılıç kuşananındır.
  17. At ile avrat yiğidin ikbalindendir.
  18. At karnından yiğit burnundan bellidir.
  19. At olacak tay yürüyüşünden belli olur.
  20. At ölür de, itler bayram eder
  21. At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
  22. At sahibinin altında kişner.
  23. At ver hısım ol, kız ver hasım ol.
  24. At yedi günde, it yediği günde belli olur.
  25. At, sahibine göre kişner.
  26. Ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp.
  27. Ata et, ite ot verilmez.
  28. Atasözü tutmayan, uluya uluya kalır.
  29. Ateş düştüğü yeri yakar.
  30. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
  31. Atı alan üsküdar'ı geçer.
  32. Atılan ok geri dönmez.
  33. Atımın anlı sakar, lakabını ele takar.
  34. Atın iyisi arkadan gelmez.
  35. Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
  36. Atın ölümü arpadan olsun.
  37. Atlar tepişirken arada eşekler ezilir.
  38. Atlı, itli sığmış, bir çocuk sığmamış.
  39. Avradı er zapdetmez, ar zapt eder.
  40. Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.
  41. Ay bozmaz, süt kokmaz. Kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür.
  42. Ayağa değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.
  43. Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz.
  44. Ayağını yorganına göre uzat.
  45. Aydan gelen halı üstüne, günde gelen kül üstüne.
  46. Az menfaat çok zarara mal olur.
  47. Az sabırda, çok keramet vardır.
  48. Az tamah, çok ziyan getirir.
  49. Az veren candan çok veren maldan verir.
  50. Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa.
  51. Azan mevlasınıda bulur, belasınıda.
  52. Azı bilmeyen çogu hiç bilmez.
  53. Azıcık aşım, kaygısız başım.
  54. Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur.
  55. Azıtmış, kudurmuştan beterdir.
  56. Azman olma, uzman ol.
  57. Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
  58. Baba mirası yanan mum gibidir.
  59. Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul babaya bir cıngıl üzüm vermemiş.
  60. Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım.
  61. Babası ölen bey, anası ölen kadın olur.
  62. Bağ dua değil, çapa dua ister.
  63. Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun.
  64. Bağa gir izin olsunki, yemeye yüzün ola.
  65. Bağlı aslana tavşan bile hücum eder.
  66. Baht olmayınca başa, ne kuruda biter, nede yaşta.
  67. Bakacağın yüze sıçma, sıçacağın yüze bakma.
  68. Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.
  69. Bakkal ölenin borcunu, diriye ödettirir.
  70. Bakmadan usta olunsaydı, kediler kasap olurdu.
  71. Bal döksen yalanır.
  72. Bal olan yerde sinek de bulunur.
  73. Bal tutan parmağını yalar.
  74. Bal, bal demekle ağız tatlanmaz
  75. Balı parmağı uzun olan değil, kısmeti olan yer.
  76. Bana benden olur, her ne olursa, başım rahat bulur, dilim durursa.
  77. Baş başa, baş da padişaha bağlıdır.
  78. Baş nereye giderse, oyak oradadır.
  79. Başıma uymayan takke elin olsun.
  80. Başındaki fese bak, girdiği kümese bak.
  81. Başını ecemi berbere teslim eden, cebinde pamuk eksik etmesin.
  82. Baskın basanındır.
  83. Baskısız yongayı yel alır.
  84. Başsız evin köpeği çok havlar.
  85. Bastığın yer bayram olsun.
  86. Bazen inek, erkek; bazen de dişi doğurur.
  87. Bedava sirke baldan tatlıdır.
  88. Bekâr gözü ile kız alınmaz.
  89. Bekâra karı boşamak kolay gelir.
  90. Beleş peynir fare kapanında bulunur.
  91. Belli düşman, gizli dosttan yeğdir.
  92. Benden sana öğüt, ununu elinle öğüt.
  93. Benim adım Hıdır, elimden gelen budur.
  94. Benim sakalım tutuştu, sen cigara yakmak istersin.
  95. Beş kuruşluk fener o kadar yanar.
  96. Beş parmağın beşi bir değildir.
  97. Besle kargayı oysun gözünü.
  98. Besledik büyüttük danayı, şimdi tanımaz oldu anayı, babayı.
  99. Beyaz saç, aklın değil yaşın işaretidir.
  100. Bıçak sapını kesmez.
 

3333

Emektar
27 Ara 2005
3,212
47
Little Town.
  1. Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez.
  2. Bilğisiz insan meyvesiz ağaca benzer.
  3. Bilinmedik iş ya karın ağrıtır ya baş.
  4. Bilmediği beş vakit namaz, bilirde yanına varmaz.
  5. Bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır.
  6. Bin bilsen de bir bilene danış.
  7. Bin ölçüp bir biçmeli.
  8. Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler.
  9. Bir adamın adı çıkacağına, canı çıksın.
  10. Bir ağaçta gül de biter, diken de.
  11. Bir ağaçtan, oklukta çıkar boklukta.
  12. Bir ağızdan çıkan, bin ağza yayılır.
  13. Bir bulutla kış gelmez.
  14. Bir dalın gölgesinde bin koyun eğlenir.
  15. Bir dirhem et, bin ayıp örter.
  16. Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
  17. Bir elin verdiğini, öbür elin duymasın.
  18. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.
  19. Bir işe başlamak, bitirmenin yarısıdır.
  20. Bir koyun başı pişinceye kadar, kırk kuzu başı pişer.
  21. Bir koyundan iki post olmaz.
  22. Bir musibet bin nasihatten iyidir.
  23. Bir nalına vurur, bir mıhına.
  24. Bir yerim diyenden birde yemem diyenden kork.
  25. Bir yiğit kırk yılda meydana gelir.
  26. Biri eşikte, biri beşikte.
  27. Birlikten kuvet doğar.
  28. Bitli baklanın kör alıcısı olur.
  29. Bize gelince yiyip içelim, size gelince gülüp gecelim.
  30. Boğulursan büyük suda (denizde) boğul.
  31. Borç yiğidin kamçısıdır.
  32. Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmektir.
  33. Boş duranı Allah’da sevmez kuluda.
  34. Boşboğazı cehenneme atmışlar, ‘odun yaş’ diye bağırmış.
  35. Boşboğazın sigarası yanmaz.
  36. Bugün bana ise yarın sana.
  37. Bugünkü işini yarına bırakma.
  38. Bugünkü tavuk, yârinki kazdan iyidir.
  39. Bülbülü altın kafese koymuşlar "vatanım" demiş.
  40. Bülbülün çektiği; dili belasıdır.
  41. Büyük ekmek, büyük bezeden olur.
  42. Büyük lokma ye, büyük söz söyleme.
  43. Büyük zekalar birlikte düşünürler.
  44. çağırılan yere erinme, çağırılmadığın yere görünme.
  45. çağrılmadık yere, çörekçi ile börekçi gider.
  46. Cahile söz anlatmaktansa, deveye hendek atlatmak iyidir.
  47. Cahilin dostluğundan, alimin düşmanlığı iyidir.
  48. Cahille arkadaş olma küstürün, cam kırığıyla kıçını silme kestirirsin.
  49. çalışan demir pas tutmaz.
  50. Cami ne kadar büyük olsa da imam bildiğini okur.
  51. çamura taş atma üstüne sıçrar.
  52. Can boğazdan gelir.
  53. Can çıkar huy çıkmaz.
  54. Can çıkmadan ümit kesilmez.
  55. Canı kaymak, isteyen mandayı yanında taşır.
  56. Canı yanan eşek atı geçer.
  57. çatal kazık yere batmaz.
  58. çiftçilik, eşeğin kuyruğuna benzer, ne uzar ne kısalır.
  59. çingene ciğer pişirir, yemeden karnını şişirir.
  60. çingenenin ipini, kendisine çektirirler.
  61. çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış.
  62. çıngıraklı deve kaybolmaz.
  63. çıracı olsam ay akşamdan doğar.
  64. ****** işe gönder, peşinden sen git.
  65. çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin.
  66. çok söz yalansız, çok para haramsız olmaz.
  67. çok yaşayan bilmez çok gezen bilir.
  68. çubuk iken çıtlamayan, hezen iken kütlemez.
  69. çürük iple kuyuya inilmez.
  70. çürük tahtaya çivi çakılmaz.
  71. Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur.
  72. Damlaya damlaya göl olur.
  73. Danışan dağlar aşar, danışmayan yolda şaşar.
  74. Davetsiz gelen döşeksiz oturur.
  75. Davulun sesi uzaktan güzel gelir.
  76. Deme dostuna, der dostuna. Bir gün olur tuz basarlar postuna.
  77. Demir nemden insan gamdan çürür.
  78. Demir tavında dövülür.
  79. Deniz sevilirde, densiz sevilmez.
  80. Denize düşen yılana sarılır.
  81. Derdini söylemeyen derman bulamaz.
  82. Dereyi görmeden paçayı sıvama.
  83. Deveyi yardan atlatan, bir tutam ottur.
  84. Dibi görünmeyen sudan geçme.
  85. Dinsizin hakkından imansız gelir.
  86. Dinsizin ipi ile Kuyuya inilmez.
  87. Doğru söyleyeni Dokuz köyde kovarlar.
  88. Doğru söyleyenin bir ayağı üzenğide gerek.
  89. Döğüşerek pazarlık et , güle güle ayrıl.
  90. Domuzdan post gavurdan dost olmaz.
  91. Dost acı söyler.
  92. Dost başa düşman ayağa bakar.
  93. Dost kara günde belli olur.
  94. Dost yüzünden, düşman gözünden belli olur.
  95. Düşenin dostu olmaz.
  96. Düşman ayağa dost basa bakar.
  97. Düşmanın karıncaysada kork.
  98. Dut kurusuyla yar sevilmez.
  99. Eceli gelen köpek cami duvarına işer.
  100. Eğri oturalım doğru konusalım.
 

3333

Emektar
27 Ara 2005
3,212
47
Little Town.
  1. Eken biçer, konan göçer.
  2. Ekmeğin büyüğü hamurun çoğundan olur.
  3. El ağzı ile çorba içilmez.
  4. El deliye, bende akıllıya muhtacım.
  5. El elden üstündür.
  6. El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
  7. El yarası onar Dil yarası onmaz.
  8. El yumrugu yemeyen, kendi yumrugunu balyoz sanar.
  9. Eli dar olanın, dili kısa olur.
  10. Eli doluya: ağa buyur, eli boşa: ağa uyur.
  11. Eli ile köfte yuvarlıyor, gözü kırık kovalıyor.
  12. Elin ile koymadığını kaldırma.
  13. Emanet (Amanat) ata binen, tez iner.
  14. Eşek hoşaftan ne anlar. Suyunu içer. denesini (tanesini) kor.
  15. Et tırnaktan ayrılmaz.
  16. Evladı ben doğurdum ama, gönlü benim değilki...
  17. Fakir parasız olan değil akılsız olandır.
  18. Fakirin tavuğu tek tek yumurtlar.
  19. Garip kuşun yuvasını Allah yapar.
  20. Geçtiğin köprüleri yakma.
  21. Gelin ata binmişde, görkü kimin kapıya inmiş.
  22. Gem almayan atın ölümü yakındır.
  23. Gerçek dost kötü günde belli olur.
  24. Gergin ip, çabuk kopar.
  25. Gitti ağalar paşalar, kellere kaldı köşeler.
  26. Gizliden gebe kalan, aşikâre doğurur.
  27. Göğe direk, denize kapak olmaz.
  28. Görünen dağın uzağı olmaz.
  29. Görünen köy kılavuz istemez.
  30. Gözün ile görmediğini söyleme.
  31. Gülme komşuna gelir başına.
  32. Güneş giren eve hekim girmez.
  33. Güzel gözünden, yiğit sözünden belli olur.
  34. Harman yel ile, düğün el ile olur.
  35. Hasta yatan değil, eceli gelen ölür.
  36. Havada ahreni ile uçmayan kuşun sesi havadan değil, tavadan gelir.
  37. Haydan gelen huya gider.
  38. Hazıra hanak, pişmişe konak.
  39. Hem kız, hem baldırı düz hem de ucuz olur mu.
  40. Her akla geleni işleme her ağacı taslama.
  41. Her işin başı sağlık.
  42. Her işte bir hayır vardır.
  43. Her koyun kendi bacağından asılır.
  44. Her kuşun eti yenmez.
  45. Her şakanın altında bir gerçek yatar.
  46. Her şeyin yenisi,dostun eskisi.
  47. Her taş baş yarmaz.
  48. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
  49. Her zamanı bir sayma.
  50. Herkes aklını pazara çıkarmış,yine kendi aklını beğenmiş.
  51. Horoz ölür gözü çöplükte kalır.
  52. Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
  53. İğneyi kendine,çuvaldızı ele batır.
  54. İki cambaz bir ipte oynamaz.
  55. İnsan kocar, gönlü kocamaz.
  56. İnsan konuşa konuşa,hayvan koklaşa koklaşa
  57. İnsan sözünden,hayvan yularından tutulur.
  58. İp inceldiği yerden kopar.
  59. Irmak kenarına çeşme yapılmaz.
  60. Irmaktan geçerken at değiştirilmez.
  61. Isıracak it dişini göstermez.
  62. Isıracak köpek dişini göstermez.
  63. Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz.
  64. İşleyen demir ışıldar.
  65. İstediğini söyleyen,istemediğini işitir.
  66. İstemek bir ayıp, vermemek iki ayıp.
  67. İsteyenin bir yüzü kara , vermeyenin iki yüzü kara.
  68. İt ite buyurur, itte kuyruğuna.
  69. İt iti ısırmaz.
  70. İt kağnının gölgesine yatmışta, ne koyu gölgem var demiş.
  71. İt utansa don giyer.
  72. İti an çomağı hazırla.
  73. İyi insan lafının üzerine gelirmiş.
  74. İyilikle uslanmıyanın sonu kötektir (Dayak).
  75. Kafirden hacı, elden bacı olmaz.
  76. Kakma el kapısını el ucuyla, yiterler kapını var (olanca) gücüyle.
  77. Kalem kılıçtan üstündür.
  78. Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu.
  79. Karga bülbülü taklit edeyim derken, ötmeyi unutmuş.
  80. Karnıyın doymayacağı yere, açlığını bidirme.
  81. Kasap et derdinde koyun can derdinde.
  82. Kasap sevdiği postu yere vurur.
  83. Kaşıkla verip, sapıyla gözünü çıkartma.
  84. Katranı kaynatsan olurmu şeker, cinsi batasıca mutlaka cinsine çeker.
  85. Kaz gelecek yerden Tavuk esirgenmez.
  86. Kazma kuyuyu, kazarlar kuyunu.
  87. Keçinin canı sopa isteyince, çobanın değneğine (sopasına) sürtünür.
  88. Kel yanında kabak anılmaz.
  89. Kenarına bak bezini al, anasına bak kızını al.
  90. Kendi düşen ağlamaz.
  91. Keskin sirke küpüne zarar verir.
  92. Kılıç kınını kesmez.
  93. Kimi yer, kimi bakar. Kıyamet ondan kopar.
  94. Kırk hırsız bir çıplağı soyamaz.
  95. Kırk yıl ecel yağsa, eceli gelen ölür.
  96. Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi.
  97. Kızım sana diyorum, gelinim sen anla.
  98. Kızını dövmeyen dizini döver.
  99. Komşu komşunun külüne muhtaçtır.
  100. Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
 

3333

Emektar
27 Ara 2005
3,212
47
Little Town.
  1. Köpeğe dalaşmaktansa, çalıyı dolaşmak hayırlıdır.
  2. Köpeklerin duası kabul olsa gökten kemik yağar.
  3. Köpeksiz köy buldu değneksiz gezer.
  4. Köprüyü gecene kadar, ayıya dayı de.
  5. Körler sağırlar birbirini ağırlar.
  6. Kötü tarlanın verdiğini, yiğit kardeş vermez.
  7. Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
  8. Kurt kuzu kaptığı yeri dokuz defa yoklar.
  9. Kurunun yanında yaş da yanar.
  10. Lafla peynir gemisi yürümez.
  11. Leyleğin günü lak lak ile geçer.
  12. Lokma karın doyurmaz, şefaat artırır.
  13. Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır.
  14. Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
  15. Namazda meyli olanın, kulağı ezanda olur.
  16. Nasihat vereceğine, para ver.
  17. Nazar insanı mezara , hayvanı kazana ***ürür.
  18. Ne ekersen onu biçersin.
  19. Ne verirsen elinle, o gider seninle.
  20. Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilme.
  21. öfke gelir gider, kelle gider gelmez.
  22. öfke ile kalkan zarar ile oturur.
  23. öksüz kuzu, toklu olmaz.
  24. Okumayı sevmeyene dokuz hoca az.
  25. Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
  26. Para insana dil, elbise insana yol öğretir.
  27. Parasız pazara, kefensiz mezara gidilmez.
  28. Paraya nereye gidiyorsun demişler, çoğun olduğu yere demiş.
  29. Pire itte (köpekde), bit yiğitte bulunur.
  30. Pis boğaz ile boş boğaz, beladan kurtulmaz.
  31. Rüzgar eken Fırtına biçer.
  32. Sabır eden derviş muradına ermiş.
  33. Sakalda keramet olsa, keçi şehlik ederdi.
  34. Sakla samanı gelir zamanı.
  35. Saman elin se samanlık senin
  36. Şaşkın ördek, tersine doğru yüzer.
  37. Sayılı koyunu kurt kapmaz.
  38. Sen kendini övme el seni övsün.
  39. Şimşek çakmadan gök gürlemez.
  40. Sinek küçük ama, mide bulandırır.
  41. Soğuk su, sıcak aş - diş düşmanı, genç avrat koca herifin baş düşmanı.
  42. Sopayı yiyen eşek, atı geçer.
  43. Söyle arkadaşını söyleyeyim sana seni.
  44. Söyleme dostuna, oda söyler dostuna. Bir gün olur kül basarlar postuna.
  45. Söylemeyen ağız, söyleyen ağzı yorar.
  46. Söz büyüğün sus küçüğün.
  47. Söz gümüş sükut altın.
  48. Söz var insanı yola getirir, söz var insanı yoldan çıkartır.
  49. Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
  50. Su akarken testini doldur.
  51. Su akmayınca durulmaz.
  52. Su testisi su yolunda kırılır.
  53. Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.
  54. Tartılırsan denginle tartıl.
  55. Taşıma su ile değirmen dönmez.
  56. Tatlı söz yılanı deliğinden çıkarır.
  57. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış.
  58. Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
  59. Tembele iş buyur sana akıl öğretsin.
  60. Tereciye tere satılmaz.
  61. Tilkinin dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.
  62. Tırnağın varsa başını kaşı.
  63. Tok açın halinden anlamaz.
  64. Tok ağırlaması güçtür.
  65. Topalla gezen aksama öğrenir.
  66. Tosya’ya tuza gideyim derken, evdeki bulgurdan olma.
  67. Ucuna bak bezini al, anasına bak kızını al.
  68. Ucuz alan pahalı alır.
  69. Ummadığın taş baş yarar.
  70. Umut fakirin ekmeğidir.
  71. ürümesini bilmeyen it, sürüye getirir kurt.
  72. üzüm üzüme baka baka kararır.
  73. üzümünü ye bağını sorma.
  74. Vakit nakittir.
  75. Vakitsiz öten horozun başını keserler.
  76. Var ne bilsin yokun halinden.
  77. Varsa pulun,herkes kulun;yoksa pulun,dardır yolun.
  78. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
  79. Yalın varsa karnına, çulun varsa sırtına.
  80. Yalnız taş duvar olmaz.
  81. Yanlış hesap Bağdat'tan döner.
  82. Yarım hekim candan ,yarım hoca dinden eder
  83. Yazın başı pişenin,kışın aşı pişer
  84. Yazın eli yaş olanın, kışın ağzı yaş olur.
  85. Yemeye hazır dayanmaz.
  86. Yiğidi öldür hakkını yeme.
  87. Yöğrük at yemini artırır.
  88. Yol üstüne bostan ekme el için, kocalıkta (ihtiyarlıkta) avrat alma el için.
  89. Yol yürümeyle, borç ödemeyle biter.
  90. Yola giden yorulmaz.
  91. Yolu yordamıyla, ormanı baltayla.
  92. Yuvarlanan taş, yosun tutmaz.
  93. Zahmetsiz rahmet olmaz.
  94. Zaman sana uymazsa sen zamana uy.
  95. Zararın neresinden dönersen kârdır.
  96. Zemheride yoğurt isteyen, cebinde bir inek taşır.
  97. Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır.
  98. Zengin dağlar aşar, olmayan yolda şaşar.
  99. Zengine bir kıvılcım, güzele bir sivilce yetermiş.
  100. Zenginin horozu bile yumurtlar.
  101. Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.
  102. Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar.
  103. Zora dağlar dayanmaz.
  104. Zorla güzellik olmaz.
  105. Züğürt olup düşünmektense, uyuz olup kaşınmak yeğdir.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.