Atatürk Devrimleri

abdullah_mabel

Katılımcı Üye
9 Eyl 2007
463
1
Atatürk Devrimleri

Atatürk askeri bir dahi ve karizmatik bir lider olduğu gibi, aynı zamanda büyük bir devrimciydi. O dönemlerde, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi ve kültürel açıdan gelişmiş toplumların aktif bir üyesi olabilmesi için, modernize edilmesi çok önemli idi. Mustafa Kemal ülkesindeki yaşamı modernize etmiştir. Atatürk 1924 ile 1938 yılları arasında, insanlarının kurtuluşları ve hayatta kalabilmeleri için yaşamsal öneme sahip olan devrimleri hayata geçirmiştir. Tüm bu devrimler, Türk halkı tarafından büyük bir coşku ile karşılanmıştı.
Harf Devrimi



Atatürk'ün gerçekleştirmiş olduğu en önemli devrimlerden birisi, Arap alfabesinin kaldırılması ve Latin alfabesinin kabul edilmesi olmuştur. 3 Kasım 1928 tarihinde, yeni Türk Alfabesi kabul edilmiştir.
Kıyafet Devrimi
Kıyafet devrimi ile birlikte, kadınlar çarşaf giymekten vazgeçerek, modern kadın elbiseleri giymeye başladılar. Erkekler ise fes yerine şapka giymeye başladılar.

Hukuk Sisteminin Laikleştirilmesi

1920 yılında kurulmuş olan yeni Türkiye Devletinin yeni bir hukuk sistemine ihtiyacı vardı. Atatürk, Şeriat Kanununun yerine İsviçre Medeni Kanununu getirmiş, o dönemde geçerli olan ceza yasasının yerine ise İtalyan Ceza Yasasını getirmiştir. Türk Hukuk Sistemi ise tüm çağdaş gereksinimler Çerçevesinde modernize edilmiştir.

Öğrenimin Laikleştirilmesi

19. Yüzyıl başlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde çeşitli eğitim sistemleri uygulanmaktaydı. Atatürk İslami eğitim veren medrese sisteminin yeni toplumun ihtiyaçlarına cevap veremeyeceğini gördü. Bu nedenle, batı modellerine benzeyen yeni bir eğitim sisteminin oluşturulması gerekliydi. Böylece, mevcut sistem değiştirilerek 1933 yılında bir üniversite reformu gerçekleştirilmiştir.

Kadınlara Sağlanan Medeni Haklar

Atatürk Devrimleri ile birlikte, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan Türk kadınına yeni haklar tanınmıştır. Böylece kabul edilmiş olan medeni kanun gereğince bundan böyle kadınlar da erkeklere tanınan haklara sahip olacaklar, resmi görevlere atanabilecekler, oy verme ve Millet Meclisine seçilebilme hakkına sahip olabileceklerdir. Tek eşlilik ilkesi ve kadınlara tanınan eşit haklar, Türk toplumuna bir canlılık kazandırmıştır.

Atatürk'ün Türk Tarihi ile ilgili Çalışmaları
Kültürel alanda bir tür milliyetçilik anlamındaki yazı devrimi sonrasında, Atatürk tarih konusuna ağırlık verdi ve 1931 yılında Türk Tarih Kurumunu kurdu. Burada, Türkiye Tarihi kapsamlı bir şekilde incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Bunların dışında, Yeni Takvim, Ağırlıklar ve Ölçüler, Tatiller ve Soyadı Kanunu gibi diğer birçok devrimler de gerçekleştirilmiştir. Bu konudaki bazı örnekler arasında 1924 Hafta sonu Yasası, 1925 Uluslararası Zaman ve Takvim Sistemi, 1926 Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu, 1933 Ölçü Sistemleri ve 1934 Soyadı Yasası sayılabilir. 1932 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen yasa gereğince Türkler soyadı aldılar ve Milletin liderine de "Türklerin Babası" anlamına gelen Atatürk soyadı verildi
1. TURKIYE CUMHURIYETININ BIR UYGARLIK PROJESI NITELIGI

Yetmis(ucuncu) kurulus yildonumunu kutladigimiz Turkiye Cumhuriyeti, 20. yuzyilin genis kapsamli bircok devrimsel atilimlari icinde tek basarili olanidir. Bu devrimin oncusu, mimari, uygulayicisi olan Mustafa Kemal Ataturk de, baska devrimcilerle hic karsilastirilamayacak bir bicim ve olcude, yalniz kendi ulusunun degil, tum uygar insanligin kalici sevgi ve saygisini kazanan tek buyuk kisilik olarak belirmistir. Evet, 20. yuzyila damgasini vuran devlet ve siyaset adami, hic kuskusuz Mustafa Kemal Ataturk'tur.

Nicin? Cunku Ataturk, onderliginin en gorkemli urunu olan ve bugun 70.li yildonumlerini kutladigimiz Turkiye Cumhuriyetini, oyle ilkelere dayandirmistir ki, bu ilkeler tum uygar insanligin ozlemini cekegeldigi demokratik toplumsal duzenin hem ulusal, hem de uluslararasi duzeydeki gereklerini, tutarli ve ictenlikli bir bicimde karsilayabilecek niteliktedir. Ataturk, bu ilkelere dayanarak ve yine tum insanliga ornek bir ulusal kurtulus savasiyla ic ice, tam anlamiyla bir "uygarlik tasarimi" (projesi) degerinde bir "demokratik toplum muhendisligi" sergilemistir.
Insanlik bugun hala, ic ve dis somuruden arinmis bir toplumsal yasamin ozlemi icindedir. Somurgeciligin insan yasamindan, uluslararasi yasamdan kazinmasinin ozlemini cekmektedir.
Insanlik hala insan ve yurttas hak ve ozgurluklerini, hem siyasal ve dusunsel, hem de ekonomik ve toplumsal icerigi ile gerceklestirmenin ozlemi icinde bulunuyor. Ne kapitalizmin, ne de Marksizm ya da sosyalizmin bunu gerceklestirebilecek nitelikte olmadigini gordu. Ayni zamanda bu hak ve ozgurluklerin, ozgurluk dusmanlarinca kotuye kullanilarak islemez kilinmasina olanak birakmayacak bir duzenlemeye duyulan ozlem de suregidiyor.
Uluslararasi iliskilerin, Ataturk'un belirttigi gibi, baska uluslarin haklarina saygili ve kiskancliktan, acgozlulukten, kinden arinmis, cifte olcululukten, baska deyisle ikiyuzlulukten temizlenmis bir yapiya kavusturulmasi; uluslarin yasami tehdit edilmedikce savasin cinayet sayilmasi ve boylece silahlanma yarisinin sona ermesi yine uygar insanligin karsilanamamis bir ozlemi olmakta suregelmektedir.
Etkinligi surekli olarak artmakta olan cagdas bilim ve teknolojinin de insan hak ve ozgurluklerine, uluslararasinda adaletli bir barisa uygun bicimde kullanilmasinin saglanmasi cagimiz insanliginin yine basta gelen ozlemlerinden biridir.
Tum bu yasamsal onemdeki ozlemlerin karsilanabilmesi, ancak ve ancak bir uygarlik projesi niteliginde yaklasim ve programla olanaklidir. Uygarlik projesi demek, insan yasami icin zorunlu olan temel islevleri, bilimin ve teknolojinin ulastigi gelisim asamasina uygun bicimde ve kurumlasmis olarak gerceklestirebilecek bir toplumsal yapi kurma ve isletme projesi demektir. Iste Ataturk'un onderliginde gerceklestirilen Turk Devriminin ve onun urunu olan Turkiye Cumhuriyeti'nin uzerinde kuruldugu ilkeler, tumuyle boyle bir uygarlik projesi olusturacak degerdedir. 20. yuzyilda iktidarda olduklari surece, yuzmilyonlarca insanin onderi gibi gorunen nice siyaset adami ardinda dus kirikliklari, yikimlar ve tiksinti biraktigi halde, yalniz Mustafa Kemal Ataturk'tur ki, hem ulusunun hem de tum uygar insanligin eksilmeyen degerbilirlik, saygi ve sevgi duygularini elde etmeyi basarabilmistir. Cunku en gorkemli yapiti olan Turkiye Cumhuriyeti, bir yandan engin bir ozgurluk ve bagimsizlik askiyla yurt sevgisinin, ote yandan bilimsel kafa yapisinin bilesimi uzerine dayalidir. Bugun de Turkiye Cumhuriyeti'nin tum gucu, onuru ve uygar insanlik ailesi icindeki sayginligi bu ozelliklerinden kaynaklanmaktadir. Tum guclukleri ve sorunlari ise, ic ve dis somuruculer tarafindan bu ilkelerden uzaklastirilmak istenmesinden ileri gelmektedir. Her yil donumunu kutlarken, Cumhuriyetimizin bu gercek temellerini tum yurttaslarin bilincinde tazelemek, uygar insanliga bu ozelligini her olanakta sergilemek, icerde de disarda da gucumuzu, onurumuzu, sayginligimizi arttiracak cok yerinde ve yararli bir davranis olacaktir. Cumhuriyet kurumlarinin degerini bilmek de, insanlik tarihinin bugune degin kaydettigi 2-3 buyuk dahiden birisi olan Ataturk'un degerini bilmek de, Turk ulusunun uygar insanlik gozunde sayginligini arttirmaktadir. Bu degerleri anlamamis olmak, bir insan icin de, bir ulus icin de yalnizca yuz karasi olurdu
2. AYNI DEGERLENDIRMEYI YAPAN DUSUNURLER

Turkiye Cumhuriyeti'nin ve ona dayanak olan Ataturk ilke ve devrimlerinin boylesine bir uygarlik atilimi degerinde oldugunu goren ve belirten yabanci bilim, sanat ve siyaset adamlari da coktur.
Bunlara birkac ornek verelim:
Unlu Fransiz insanlik-sever (humaniste) dusunuru Georges Duhamel, La Turquie: nouvelle puissance de l'Occident (Turkiye: Batinin yeni Gucu) adli kitabinda Turk Devrimi ve onun onderi icin sunlari yazmistir:
"Ne Cromwell, ne Robespierre, ne Lenin ve ardindan gelenler, onderlik ettigi ulusu bilim felsefesi, dusunme yontemi, kisacasi gelecegini degistirme yoluna goturmege kalkmamislardir....Turkiye, Mustafa kemal'in itmesiyle kendisine yalniz becerikli isciler, teknisyenler ve muhendislerin yeterli olmadigini, tersine, islere asil yon veren bilim filozoflarina, yontem kurucularina gereksinimi bulundugunu kavradi. Mustafa Kemal, boylece, butun insanligin icinde cirpindigi uygarlik bunaliminin temel sorununa, yani cagdas bilimin sagladigi guclu teknolojinin nasil kullanilacagi sorununa en gecerli yaklasimi getirdi."
Gelismis sanayi devletlerinin bilimsel ve teknolojik ustunluklerini, nasil hala kendi bencil cikarlari icin kullandiklari tum insanligin uzgun bakislari onunde duruyor. Bunlar, uluslararasi yasami kaba guce dayali somuru iliskilerine dayandirmak amacinda diretegelmektedirler; bu amacla tam bir ikiyuzluluk sergiliyorlar. Geri biraktirdiklari ulkeleri kendileriyle yarisabilecek her turlu gelismenin disinda tutmak uzere onlarin ic islerine karismaktadirlar; toplumsal bilimlerin urunlerini, ornegin insanbilim (antropoloji) ve budunbilimi (etnoloji), tarihi, hem uluslar arasinda savaslar; hem de uluslarin icinde bolunmeler ve ic kavgalar cikartmak uzere kullanmaktadirlar; teknik bilimlerin urunlerini silah biciminde satmakta, gerek gordukleri yerlere de dogrudan kendileri fuzelerini yagdirmaktadirlar. Uluslararasi andlasmalarla sozde yasaklanmis kimyasal silahlari satanlar, ayni gelismis toplumlardir. Ikiyuzluluk ve cifte olcululuk, uygar gecinen sanayi devletlerinin pek *** kendini gosteren ozellikleri olmakta devam ediyor.
Iste Georges Duhamel'in gozlemi bu doku icinde gercek onemine kavusmakta, Ataturk onderligindeki Turk Devriminin ve Cumhuriyeti'nin "cagdas bilim ve teknolojiyi ozgurluk, adalet, baris ozlemlerine uygun bicimde kullanma" konusunda uygar insanliga orneklik edecek bir uygarlik projesi degerinde oldugunu anlatmaktadir.
Yine taninmis bir Alman filozofu Herbert Melzig, Kemal Ataturk: Untergang und Aufstieg der Turkei (Kemal Ataturk: Turkiye'nin Cokusu ve Yukselisi) adli kitabinda aynen su degerlendirmeyi yapmistir:
"Eski cagin buyuk filozofu Eflatun'un 'Ya yoneticiler filozof (yani bilge kisi), ya da filozoflar yonetici olsalar!' yolundaki iki bin yillik dilegi, ilk kez 20. yuzyilda Ataturk'un kisiliginde tam olarak gerceklesmis bulunuyor. Ataturk bir dahi, bir dusunur olarak ulusunun yazgisini eline almis, bu ulusla atildigi bagimsizlik savasi ile ve baska uluslarin haklarini koruyan bir barisla insanliga gorkemli bir ornek vermistir. Yeni Turkiye, Ataturk'le yalniz islam anlayis ve goruslerini degil, ayni zamanda Avrupa'nin dusunme bicimini de asmistir. Turkiye bir durustluk, ictenlilik ve gercekcilik politikasi gutmekte ve bu yuzden tepkilere, basarisizliklara ugramamaktadir." Bu nitelikleriyle Turk Devrimi ve Ataturk ilkeleri yalniz Turk ulusu icin degil, ayni zamanda yeni bagimsizliklarina kavusur gibi olan Turk devletlerinin bu olanagi gercekten kullanabilmeleri ve gercek bir ulusal bagimsizlik, ozgurluk ve gonence kavusabilmeleri icin de en guvenli ve gecerli yolu temsil etmektedir; genellikle geri birakilan ulkelerin ayni gelismeyi elde edebilmeleri icin de orneklik edecek degerdedir. Ama bunlarin da otesinde Turk Devrimi ve onun urunu olan Turkiye Cumhuriyeti, Ataturk'un kendi deyisiyle, "tum uygar insanligin dikkatle uzerinde durmasina deger" bir hareketin adidir.
3. TURKIYE CUMHURIYETINE BU DEGERI KAZANDIRAN OGE VE OZELLIKLERI

Turk Devrimine ve Turkiye Cumhuriyeti'ne bu degeri kazandiran oge ve ozellikleri nelerdir?
Cagdas bir toplum olarak yasayabilmek icin, temel onlem tasiyan kimi islevler vardir ki, bunlarin uygarligin isterlerine uygun olarak ve kurumlasmis, yani etkin bicimde yerine getirilmesi zorunludur. Toplumda soyun surmesini saglamak temel islevini ustlenen aile kurumudur. Toplum icinde ozgurluk, adalet ve guvenligi, baska toplumlara karsi bagimsizligi saglamak islevi devlet ve hukumet kurumunundur. Yeni kusaklari ve genellikle toplum uyelerini toplumun kulturune, bu kulturdeki ilerleme ve degismeleri de icerecek bicimde hazirlama islevini asil olarak egitim kurumu yerine getirir. Toplumda gerek duyulan turlu mal ve hizmetlerin uretilmesi ve dagitilmasi islevi asil olarak ekonomi kurumunundur. Insanlarin yasama bir anlam vererek baglanmalarini ve icinde bulunduklari toplum kosullarini ictenlikle yasanmaya deger sayabilmelerini saglamak islevi, toplumda "ustun degerleri" anlatima kavusturan "ozgur ve orgutlu komuoyu" kurumunca yerine getirilir. Ve tum bu kurumlarin birbiriyle uyum ve esgudum icinde bulunmalari gerekir ki, saglam bir toplumsal yapinin varligindan soz edilebilsin.
Iste Turk Devrimi, bu temel toplumsal kurumlara yani devlete, aileye, egitime, ekonomiye ve ustun degerler alanina temel yaptigi olculer acisindan bir uygarlik projesi degerindedir.
19. yuzyildan beri insanlik, bu alanlari duzenlemek uzere birbirine karsit iki uygarlik tasarimi deneyegeldi. Bunlardan birincisi, derebeylik, kirallik, hanedan duzenine karsi tepki sonucu ortaya cikan kapitalist uygarlik tasarimidir; ikincisi ise kapitalizma karsi duyulan tepkilerin urunu olan sosyalist ya da marksist tasarimdir. Iste Ataturk ilkeleri ve Turk Devrimi, temel toplumsal islevleri demokrasinin belirgin niteliklerine uygun olarak yerine getirme konusunda kapitalizmi de, marksizmi de asan olculer getirmesi ve tutarli olarak bu olculere bagli kalmanin onlemlerini icermesi bakimindan uygar insanligin ozlemlerine uygun bir uygarlik tasarimi ozelligindedir, diyoruz. Nitekim Kurtulus Savasinin daha baslarinda Mustafa Kemal, kendisini "Adimizi koyalim, adimizi bilelim; kapitalist miyiz, sosyalist miyiz, bolsevik miyiz, adimizi bilelim" diye sikistiranlara karsi, bir yeni uygarlik tasariminin gereginin bilinciyle su yaniti veriyordu: "Efendiler; degismelerin durgun ve degismez kurallari olmaz; onun icin biz benzememekle ve benzetmemekle ovunmeliyiz; kendimiz olmaliyiz."
Mayasi ve hamuru bu bilincle yogrulan Turkiye Cumhuriyeti, temel aldigi devlet, yurt, ve ulus kavramlariyla bir uygarlik projesi degerindedir. Aile, egitim, ekonomi kurumlarina verdigi icerikle bir uygarlik projesi degerindedir. Ulku olarak onerdigi ustun degerler disgesiyle bir uygarlik tasarimi degerindedir. Ve tum bu temel alanlardaki devrimleri yaparken izledigi devrim muhendisligindeki ustaligi ile bir uygarlik projesi degerindedir. Bunlari kitabimiz boyunca birer birer ele alip aciklayacagiz. Simdilik sonuncu nokta, yani Ataturk'un sergiledigi demokratik devrim muhendisligi ve ustaligi uzerinde duracagiz.
Fransiz Devriminin, bolsevik devrimin ve daha bircok sosyalist devrimlerin ic savaslardan gecen kipkizil kanliyollari animsanacak olursa, Turk Devriminin insan sevgisini, demokratik mesrulugu tutarli olarak temel alan yonetimiyle de yepyeni bir yaklasim oldugu anlasilir. Bu yaklasimin ozu, Turk Devriminin baska devrimlerden farkli olarak "amac icin her turlu arac mesrudur" dememesi, tam tersine, amac ile aracin birbirini etkilediginin bilinciyle davranmis olmasidir. Turk Devriminin amaci demokrasi oldugu icin, basvurdugu yol ve yontemlerin de, asil amac olan demokrasiye ulasilmasini guclestirecek, geciktirecek, olanaksizlastiracak nitelikte olmamasina en buyuk ozeni gostermistir. Ornegin Rusya'daki Bolsevik Devriminde "demokratik mesruluk" kavrami bulunmadigindan, bir ic savastan halki sakinmak kaygisi bulunmamis, kimi tarihcilere gore 5 milyon, kimilerine gore onbes milyon insanin olumune yol acan Beyaz-Kizil savasi yasanmistir. Ayrica Komunist Parti icindeki gorus ayriliklari da hep kanli bastirma ve aritma (tasfiye) yollariyla susturulmustur. Demokrasi de Rusya'ya gelememistir. Turk Devriminin ise demokratik mesruluk ilkesinden sapmayan ozelliginin toplumu ne buyuk yikimlardan sakindigini ve demokrasi duzenine gecmeyi nasil basardigini biliyoruz. Bu onemli ozelligi gozlemleyen bilim ve dusun adamlari vardir. Ornegin Ismail Habib Sevuk bu konuda sunlari yazmistir:
"Ataturk, devrim karsiti eski guclerle doguserek devrim yapmadi. Devrime karsi dogusecek olanlara dogusme firsati birakmayan devrim ustaligiyla ulusunun aziz kanini esirgemesini de bildi. Bunun icin O'na minnettariz."
Bunun gibi Fransa Basbakani Prof. Edouard Herriot, hem de laiklik devrimiyle ilgili olarak Ataturk'e sunlari soylemisti:
"-Pasa, size nasil hayran olmayayim? Ben Fransa'da laik bir hukumet kurmustum. Bu hukumeti, Papa'nin Fransa'daki temsilcisinin yardimiyla papazlar devirdi. Siz ise bir halifeyi kovdunuz ve gercek anlaminda laik bir devlet kurdunuz. Siz bu bagnazlik icinde laikligi bu topluma nasil kabul ettirdiniz?"
Herriot'un bu gozlemi, Turk devriminin laiklik anlayisi ile de Bati'yi asan bir deger tasidigini ortaya koymakta ve Prof. Melzig'in "Turkiyee yanlniz islami anlayisi degil, Avrupa'nin dusunme bicimini de asmistir" gozlemini dogrulamaktadir.
Turk Devriminin yapilis bicimiyle de bir uygarlik tasarimi degerinde oldugunu gozlemleyen bir baska kaynak da Birlesmis Milletler Egitim, Bilim ve Kultur Kurulusu olan UNESCO'dur. UNESCO, Ataturk'un yuzuncu dogum yildonumunu tum uye ulkelerde kutlama karari alirken gerekce olarak O'nun Devrimciligini soyle nitelemistir:
"Uluslararasi anlayis, isbirligi ve baris yolunda caba gostermis, gelecek kusaklar icin ornek olacak; egitim, bilim ve kultur alanlarinda olaganustu bir devrimci."
Gercekten de Ataturk'un yaklasimi kendisinin de vurguladigi gibi soyledir: "Insanlari mutlu edecegim diye onlari birbirinin bogazina saldirtmak, insanlik disi ve son derece uzuntu verici bir sistemdir. Insanlari mutlu edecek tek amac, onlari birbirine yaklastirarak, onlara birbirlerini sevdirerek, akrsilikli maddi ve manevi gereksinimlerini gidermege yarayan davranis ve guctur. Dunya barisi icinde insanligin gercek mutlulugu, ancak bu yuksek ulku yolcularinin cogalmasina ve basarili olmasina baglidir."
4. TURKIYE CUMHURIYETI'NIN IKI TEMEL ILKESI

Turkiye Cumhuriyeti'nin temsil ettigi bu uygarlik projesi, gercekte ozleri ayni olan iki temel ilkeye ve bunlarin gereklerini tutarli ve ictenlikli olarak yerine getirmesine dayalidir. Bu ilkelerden biri "bilimsel dusunce yapisi", oburu ise "demokratik yonetim"dir. Gercekten de Turkiye Cumhuriyeti ve cagdas Turk toplumunun tum kurumlari, bir yandan "Yasamda en dogru yol gosterici bilimdir!" ilkesine, ote yandan "Egemenlik kisitlamasiz, kosulsuz olarak ulusundur" ilkesine dayalidir. Bu iki ilke tum cagdas Turk kulturunun eksenini olusturagelmistir. Her iki ilkeyi, birer slogan olmaktan cikarmak, gerekceleriyle ogrenilmesini ve benimsenmesini saglamak, Turkiye Cumhuriyeti'nin basarisinin geregidir.
Turkiye Cumhuriyeti, ayni zamanda, demokratik yonetim ile bilimsel dusunus biciminin ozlerinin ayni oldugu bilinci uzerinde yukselmistir. Baska deyisle, Turkiye Cumhuriyeti, bilimsel dusuncenin gecerlilik ilkeleri ile demokratik duzenin mesruluk ilkelerinin ayni nitelikte oldugu bilincine dayalidir ve ona tum uygar insanliga orneklik edebilecek niteligini kazandiran da bu bilincidir.
Bir ulkenin ancak bilimle yonetilebilecegi gozleminin temelindeki gerekcelere bakalim: bilimi insanligin bunca bastaci etmesi, izledigi yontemin gecerli olmasindan dolayidir. Gercekten de bilim demek, dogru yontem demektir; dogru arastirma ve gozlem yapma, dogru akil yurutme ve sonuc cikarma yontemi demektir. Hic bir arastirma bulgusu, ne denli goz kamastirici olursa olsun, onu elde etmegi olanakli kilan yonteminden daha degerli olamaz. Oyleyse "Yasamda en dogru yol gosterici bilimdir!" derken gercekte "Bilim yontemidir" demis oluyor Turk Devrimi.
Neden? Bilimsel yontemin gecerliligini saglayan olcutleri nelerdir? Bunlarin demokratik yonetimin mesruluk olculeriyle ayni nitelikte oldugu gorusu neye dayaniyor?
A) Bilimsel yontemin gecerlilik ilkelerinden biri "nesnellik"tir. Bu, olgulari ve olaylari, olduklari gibi, yani eksiksiz, artiksiz, carpitmaksizin, saklamaksizin goz onunde bulundurmayi anlatir. Cikarlarimiza, inanc ve kanilarimiza, aliskanliklarimiza uygun dusmese de gercek ne ise oldugu gibi gozonunde bulundurmak demektir. Gunumuzun gelismis toplumlari, bu temel ilke sayesinde bu duzeylerine gelmislerdir. Yalniz toplum bilimleri icin degil, fizik, kimya, tip, muhendislik gibi doga bilimlerinin gelisebilmesi icin de nesnellik vazgecilmez temel olmustur. Ornegin daha 19. yuzyilda Fransiz kimyacisi Claude Bernard, "Deney odasina girerken yalniz pardosumu degil, inanclarimi da kapinin disinda birakirim!" diyordu. Cunku gozlemleyecegi gercek, inanclarina uygun dusmediginde gercege gozunu kapamak degil, inanclarinda gerekli duzeltmeyi yapmak gerektigini goruyordu. Insanlik daha onceki yuzyillarda, yerlesik inanclara aykiri gozlemleri bagnazca yadsimanin, arastirmalari yasaklamanin cok aci yikimlarini, baskilarini yasamisti. Ornegin kilisenin inandiginin tersine olarak, dunyanin duz degil yuvarlak oldugunu, gunesin dunya cevresinde degil, asil dunyanin gunesin cevresinde donen bir uydu oldugunu gozlemleyen Gelile, kilise mahkemesince olum cezasina carptirilmis, ancak bu gercegi inkar ederek ve bir daha arastirma yapmamaya soz vererek canini kurtarabilmisti. Ama kisiligi alcaltilmisti. Islam dunyasinda basim makinesinin ucyuz yildan daha uzun sure din adina yasaklanmasi, bugun tum musluman halklarin icinde bulunduklari geriligin temel nnedeni olmustur ve bunun etkisi hala tam olarak giderilmemistir.
Insan kisiligine saygi, insan hak ve ozgurluklerinin guvence altinda bulunmasi demek olan demokratik duzen de gercege saygiyi, yani nesnelligi mesruluk ilkesi olarak alir. Ataturk'un Turkiye Cumhuriyetine temel olan anlatimiyla soyleyelim: "Ulusa ait isler, ulustan gizli edilemez!" Ne bir inanc adina, ne bir siyasal gorus adina, ne bir cikar adina, ne su ya da bu kisi oyle istiyor diye gerceklerin arastirilmasi ve kamuya duyurulmasi engellenemez. Boyle bir tutum demokratik duzende mesrulugunu yitirmek demektir. Ornegin bir ulkede issizlik ya da pahalilik oraninin ne oldugunu, gelir dagiliminin nasil oldugunu, hukumetin uluslararasi iliskilerde ne gibi yukumlulukler ustlendigini...arastirmanin engellenmesi, ya da kamu makamlarinca bu konularda gercege aykiri bildirimlerde bulunulmasi demokratik duzenin mesruluk olculerine aykiridir.
Gercege baglilik, yani nesnellik, ayni zamanda demokrasinin vazgecilmez geregi olan uzlasmalarin guzelligini de ortaya kor ve toplumsal barisa temel olur.
Turkiye Cumhuriyeti bilimsel arastirma ve incelemeleri de, kamu yararinin arastirilip tartisilmasini da ozgur kilma temeli uzerine kurulmustur.
B) Gercegin hep somut olarak belirdi, yani yere ve zamana bagli olarak az ya da cok degisik bicimlerde ortaya ciktigi olgusundan, bilimsel yontemin bir baska gecerlilik ilkesi olan arastiricilik ilkesi dogar. Ne denli yetkin olursa olsun, hicbir bilimsel aciklama, konusunu olusturan olaylari her yer ve zamandaki belirisiyle aciklamaya yetmez. Bilim insanlarin hizmetinde uygulanmak icindir. Uygulama ise, kitaplarin anlatmaya yetmeyecegi olcude yerden yere, zamandan zamana degisiklikler gosterir. O nedenle yalnizca kuramsal kitap bilgisiyle insan hizmetinde basarili isler yapmaya olanak yoktur. Hizmet nerede ve ne zaman yapilacaksa, o yerin ve o zamanin ozel kosullarini gozlemleyerek kitaplardaki genel kuramsal bilgiler tamamlanmalidir.
Bilim nasil her zaman ve her yer icin gecerli aciklama olamayacagi ilkesine dayali ise, demokratik yonetim de kamu yararini surgit aciklayacak herhangi bir doktrin ya da inanc sistemi olabilecegini kabul etmez. Demokrasinin ayni zamanda laikligi zorunlu kilmasi bundan dolayidir. Cunku demokratik duzende degismez yasa konulamaz. Turkiye Cumhuriyetinde insanlar arasi iliskileri duzenlemek uzere yasa yapmak yetkisinin yalnizca Turkiye Buyuk Millet Meclisinde bulunmasinin gerekcesi budur. Bu meclisin belli araliklarla yapilacak secimlerle yenilenmesii zorunlugunun gerekcesi budur. Cunku her secim, egemenligin asil sahibi olan ulus bireylerinin bir onceki secimde yapmis olabilecegi gozlem eksikliklerini, degerlendirme yanlislarini duzeltme hakkinin kabulu demektir; ayrica o secimden sonra ortaya cikabilecek yeni kosullar nedeniyle oyunu degistirme hakkinin da guvencesi demektir. Bundan baska meclis, -olmaz ya- secmenlerin tumunun oyunu alan tek bir partinin uyelerinden bile kurulu olsa, degismez yasa koymaya kalkisamaz, kalkistigi anda mesrulugunu yitirir. Cunku bu, egemenligin asil sahibinin iradesini kisitlamak olur; vekil, asilin yerine gecemez. Asil de kosullarin gerektirdigi yonde gorusunu gelistirmek, degistirmek, yani "ictihat etmek" hakkina sahiptir. Bilim de, demokrasi de ayni seyi gerektirmektedir.
Turkiye Cumhuriyeti nasil bilimin, gercekleri surekli degisimleri icinde ozgurce gozlemleyebilmesi icin medresenin yerine cagdas universiteyi gecirdiyse, demokrasinin bu mesruluk ilkesini isletmek uzere devleti de laik kilmis, boylece devlet ve toplum yonetimi icin herhangi bir tartisilmaz, dokunulmaz, kutsal doktrin ya da inanc koymaya kalkisilmasini bile onlemistir.
C) Bilimsel yontemi gecerli kilan bir baska ilke "sorgulayicilik" ilkesi oldugu gibi, demokratik duzenin buna uyan mesruluk olcusu, Ataturk'un deyisiyle, "Kamu yararinin her gun, yeniden yeniye ozgurce tartisilabilmesi" ilkesidir.
Bilimsel yontem, en iyi bildigimizi sandigimiz bir konuda bile zaman zaman bilgilerimizi sorgulamayi gerektirir: "acaba arastirmami, gozlemimi, sonuc-cikarma islemimi dogru yaptim mi?" diye sorup o konuyu bir daha gozden gecirmemizi gerektirir. "Bakalim ayni konuyu benden bagimsiz olarak arastirip dusunenler, benimkine benzer sonuclara variyorlar mi?" diye sormamizi zorunlu kilar. Ne bir din adina, ne bir doktrin adina, ne bir kisi adina bu sorgulamanin engellenememesi geregini anlatir. Bize bilgi, kani ve goruslerimizdeki eksik ve yanlislari gosterenlere kizmak soyle dursun, tesekkur duymamizi gerektirir. Eksigini, yanlisini gosterene yalnizca tesekkur etmek geregini kabul eden, yalniz bilimsel dusuncedir; ne dinsel, ne de baska turden "tek-dogrucu" goruslerde bu bilinc yoktur. Gunumuzun ileri ve guclu toplumlari, "Cok bilen cok yanilir" diyen bu sorgulayicilik ilkesini yasamlarina temel yapabildikleri icin bu duzeye gelebilmislerdir. Unlu Ingiliz dusunuru Francis Bacon, daha 17. yuzyilda "Kati goruslerle yola cikanlar, cok gecmeden kuskularin en koyu karanligi icine duserler" uyarisinda bulunmustu. Alman filozofu Lessing, "Kanit sormadan inanmanin ne degeri var?" demis, onu izleyen Kant da her birey icin bizzat denemenin, yoklamanin, sorgulamanin zorunlulugunu vurgulamisti. Turkiye ise Osmanli yonetimi altinda Bati'nin uyanisi demek olan bu Ronesans, Reform, Kesifler ve Aydinlanma devinimlerinin tumunun disinda, bunlardan habersiz birakilmisti.
Iste Cumhuriyet, Turk insanini okullarda "Ne, nerde, nicin, nasil, ne zaman?" diye sormaya alistirmayi amacladi; "kitaplar yaziyor diye, falanca buyuk kisi buyurmus diye, atalardan kalmis diye bir seyi dogru saymamak gerektigini" anlatti. "Ben de arastiracagim" demeyi ve kimsenin agizdan dolma tufegi olmamayi bilmemizi istedi.
Bunun gibi toplum ve devlet yasaminda da, kamu yararinin hergun yeniden yeniye ozgurce tartisilmasinin kurumsal ve egitsel guvencelerini olusturdu; farkli goruste olan yurttaslari birbirleriyle baris icinde gorus alis-verisinde bulunmaya yonlendirdi.
Ve butun bunlari 1930'lu yillarda bir yandan fasizm ve nazizmin, ote yandan komunizmin estirdigi firtinalar altinda Bati Avrupa toplumlarinin bile demokrasiye olan guvenleri sarsiliyorken, inancli ve kararli bir bicimde yapti.
C) Bilimsel yontemi gecerli kilan ilkelerden biri de "kullandigi kavramlari aciklikla tanimlama" ilkesidir. Bilindigi gibi her dilde onbinlerce sozcuk vardir. Ama toplum yasaminda, insanlar arasi iliskilerde irmaklar gibi akan bu sozcukler icinde az sayida kimi kilit sozcukler vardir ki, butun obur binlerce sozcuk bunlarin cevresinde donup dolasirlar; bu kilit sozcuklere verilen anlama gore kendi anlamlarina kavusurlar. Iste bu kilit sozcuklere kavram denir ve ilgili olduklari konunun ozunu temsil ederler. Bilimsel aciklamanin gecerli olabilmesi kullandigi kavramlarin aciklikla tanimlanmasina ve tutarli olarak kullanilmasina baglidir. Demokratik duzende de ayni aciklik ve soze baglilik temel bir mesruluk ilkesidir. Demokraside yonetime gelenler, verdikleri soze baglidirlar. "Ben onu demek istememistim" ya da "O gun oyle soylemem secimi kazanmam icin gerekliydi" gibi tutumlarin demokratik mesruluk olculerine sigar bir yani yoktur. Siyasal partiler ve siyaset adamlari ulusa verdikleri sozlerden de, yaptiklari islerden de ulusa karsi sorumludurlar. Bunun icin programlarinin ve aciklamalarinin her turlu belirsizlikten, degisik yonlere cekilebilir nitelikten arinmis olmasi zorunludur. Ataturk, Cumhuriyetin Onuncu yildonumunde Turk ulusuna sunu soyleyebilmisti:
"Turk ulusu! Onbes yildan beri basari sozu veren bircok sozlerimi isittin. Mutluyum ki, bu verdigim sozlerin hicbirinde ulusumun hakkimdaki guvenini sarsacak bir isabetsizlige ugramadim!"
Iste demokrasilerde her yonetici her zaman ayni seyi soyleyebilecek durumda olmali, degilse gorevini birakmayi bilmelidir. Ataturk, Turkiye Cumhuriyetinin temel kavramlarina hem acik, hem de bilimsel tanimlar getirmistir. Osmanli Devletinin yikilis doneminde yonetici ve aydinlarin kurtulus yollari ararken icine dustukleri ve toplumu da icine dusurdukleri kavram kargasasini, Ataturk, ozellikle ulus, yurt, kultur, uygarlik, ozgurluk, laiklik, demokrasi gibi temel kavramlara cagdas ve acik tanimlar getirerek asmamizi saglamistir. Bu kavramlara getirdigi tanimlarin, tumuyle "demokrasinin belirgin nitelikleri"ne uygun, bu bakimdan uygar insanliga yol gosterici tanimlar oldugu da gorulmektedir
5.DEMOKRATIK TOPLUMSAL KURUMLAR

Bu kitapta birer birer sergilenecegi uzere Turk Devrimi bu anlayis ve ilkeler uzerinde devleti, aile kurumunu, egitim kurumunu, ekonomi kurumunu ve ustun degerler alanini demokratiklestiren bir devrimdir. Bunu da tutarlilik, durustluk ve ictenlikle yapmayi basarabildigi icin, bir uygarlik projesi degerindedir.
A) Devletin demokratiklesmesi alaninda yapilan sunlar olmustur: laiklik ilkesinin devlete temel yapilmasi ve ulusal egemenligin geregi olmak uzere saltanatin ve halifeligin kaldirilmasi, ulus ve yurt kavramlarinin demokratik icerikli tanima kavusturulmasi, hukuk devleti ilkesinin kurumlastirilmasi, insanlarin uyruk olmaktan kurtarilip, dil, din, mezhep, irk ve cinsiyet ayirimi gozetmeksizin devleti kuran ve egemenligin asil sahibi olan esit yurttas konumuna yukseltilmesi; uluslararasi iliskilerde bagimsizligi kisitlayici her turlu bagin sokulup atilmasi, baska uluslarla haklara karsilikli saygi uzerine kurulu uygar iliskiler gelistirilmesi.
B) Cumhuriyetin getirdigi aile kurumu, kadinin butun degerlerin asil yaraticisi oldugunu temel alan ilkeler uzerine kurulmustur. Demokratiklesme icin laiklesmanin vazgecilmez oldugunun bilinci icinde, tum yasalar gibi aile kurumunu duzenleyen yasa da dinsel kaynaktan bagimsizlastirilmis ve Turk Medeni yasasi kabul edilmistir; aile icinde kari ile koca, erkek cocukla kiz cocuk esit haklara sahip kilinmistir; kadin da kocasina karsi bosanma davasi acmak hakkina kavusmustur; aile disinda da kadin, esit yurttas konumunun gerektirdigi tum haklara sahip kilinmis, ozellikle toplum yasaminda her meslege girme hakki cagdas devletin guvencesi altinda gerceklesmistir. Kadinin calisma yasaminda esitlik usere yerini, payini ve sayginligini elde etmesi olcusunde aile icinde de saygin bir yer tutabilecegi, aile kurumunun ancak bu yolla gercek anlaminda saglamlasabilecegi kavrayisi, Cumhuriyet'in uygar insanliga ornek yonlerinden biridir. Kiz cocugu olmanin bir eksikligi oldugu yolundaki cagdisi anlayisin ortadan kaldirilmasi, kadinin da her meslegin en unluleri, dahileri arasina girememesi icin hicbir gecerli neden bulunmadiginin temel alinmasi, aile kurumundaki bu demokratiklesmenin ozunu olusturmustur. Turkiye Cumhuiryeti bu alanda Isvicre gibi Bati Avrupa toplumlarina bile onculuk etmistir.
C) Turk Devrimi, insanligin tanik oldugu tek basarili egitim ve kultur devrimi oldu. Bu basarisinin nedeni, "demokratik egitim"i amaclamasi ve bunun gereklerini de tutarli ve etkin bicimde yerine getirmesidir. Demokratik egitimin zorunlu geregi egitimde laikliktir. Bu saglanmadikca ne egitimin icerigini bilimsel ve demokratik kilmaya, ne de egitimde firsat esitligi saglamaya olanak vardir. Laik olmayan egitim duzeninde her seyden once ulusun en onemli yarisini olusturan kadin nufusun egitimden, bilimden, demokratik kulturden pay almasina olanak bulunamaz. Ote yandan ancak laik egitim, Ataturk'un belirttigi gibi "ulusal kulturu uygar ilkelerle ve ozgur dusuncelerle donatip guclendirebilir; korkutma temeline dayali bir ahlakin ne bir erdem, ne de guvenilebilir bir ahlak olamayacagini ancak laik egitim kavrayabilir."
Cumhuriyetin getirdigi bu demokratik egitim kurumu sayesinde, 1930'larda Nazi Almanyasindan kacan cok sayida bilim adamlari da Ataturk Turkiye'sine gelerek cagdas Turk universitesinin ve biliminin olusmasina cok degerli katkilarda bulundular.
Laik devlet ve laik egitim, Turk egitiminin dilini de ulusal dil yapmayi, boylece Turkcenin, Arapca, Farsca ve baska yabanci dillerin boyundurugundan kurtulmasini saglamistir. Boylece bir bilim, sanat ve teknoloji dili duzeyine ulasabilen Turk dili, ulusal birligin ve toplumsal dayanismanin da basta gelen saglam dayanaklarindan birisi olabilmistir.
D) Turk Devriminin ekonomi kurumuna getirdigi icerik, Ataturk'un deyimiyle "demokrasinin belirgin niteliklerine" dayali oldugu halde, 2. Dunya Savasindan, ozellikle de 1950'den sonra pek az animsatilmak istenmistir. Cunku dunya o gunden beri biri kapitalizmi, oburu de marksizmi kendi bencil cikarlarina kilif yapan iki super gucun yarattigi, nukleer dehset uzerine kurulu soguk savas ortaminda iki kampa bolunmus, kapitalizm de, marksizm de birer dogma, yani elestiri kabul etmez inanc gibi insanliga dayatilmistir. Turk Devrimi ise "devletcilik" olarak adlandirdigi kendi ekonomik duzen anlayisini, hem kapitalizmin hem de marksizm ya da sosyalizmin demokrasinin temel olcutleri acisindan ozgur dusunceli ve tutarli elestirisi uzerine kurmustur. Her iki duzenin birer "dus-kurgu"ya (fiction) dayali oldugunu, kapitalizmin "yalniz basina yasayan birey", marksizmin ise "nireylerden soyutlanmis devlet" dus-kurgusuna dayali oldugunu gozler onune koymus, tek gercegin ise "toplu halde yasamak zorunda olan bireysel insan" oldugunu vurgulamistir. Iste bu toplu halde yasamak zorunlugunda olan bireysel insanin hem kendi bireysel kisiligini ilgilendiren cikarlarini, hem de toplu halde yasamaktan kaynaklanan toplumsal yararlarini bir arada gerceklestirebilecek bir ekonomi anlayisi ortaya koymakla ve kisa omru icinde bunun cok basarili uygulamasini yapmakla uygar insanliga yine gorkemli bir ornek vermistir. Bu ekonomi anlayisi bir yandan, hem kapitalizmin hem de marksizmin 19. yuzyilin "mutlak yasa" yanilgisina dustugunu vurgulamis, kendisi ise bilimin "goreli dusunme" ilkesini temel almistir. Bu tutum, demokrasiye de cok degerli bir katkidir; cunku cagdas bilim ve teknolojinin nasil kullanilmasi gerektigi sorunuyla yakindan iliskilidir. Ote yandan demokrasinin ekonomik gereklerini goz ardi etmemekle demokratik duzene cok degerli bir katkidir. Nitekim Turkiye 1950 yilinda oy yoluyla, tam bir baris icinde iktidar degisimini gerceklestirebildiyse, bunda Ataturk'un ekonomik duzen gorusunun, henuz cok kisa bir sure uygulanabilmis olmasina karsin toplumsal adalet, firsat esitligi, emek harcayanlarin gonenci gibi toplumsal barisin temel gereklerini yerine getirecek nitelikte olmasinin cok buyuk payi vardir. 1950'den bu yana secim yoluyla iktidar degisimini 1950'deki kadar baris icinde yapamamis olmamizda ve demokrasimizi uc kez silahli guclerimizin mudahale etmesine yol acacak olcude yolundan saptirmis olmamizda, 1950'den beri ilenegelen kapitalizme dayali ekonomik politikanin hic payi olmadigini soyleyebilir miyiz?
Ataturkcu ekonomi politikasi ayrica tum az gelismis ulkelere hem somurulmekten kurtulmanin hem de "tam bagimsizligin" altin anahtarini da saglayacak degerdedir. Kitabimizin ilgili bolumunde gorulecegi gibi, %0 enflasyonla %5 buyume hizi gerceklestirebilen ve Turk ekonomisinin disa bagimliligini kisa zamanda onemli olcude azaltabilen bir ekonomi duzenidir. E) Turk Devrimi, yazi, dil, takvim, giyim, sanat gibi ustun degerler alanini da demokratiklestiren bir devrimdir. Turk dili yabanci diller boyundurugundan kurtarilarak bir bilim, sanat ve teknoloji dili olma olanagina kavusturulmus, boylece ulusal birligimizin saglam harci olmustur. Yeni Turk yazisi Turkce'yi dogru yazip dogru okumayi ve boylece okur-yazarligin, dolayisiyla aydinligin hizla artmasini saglamistir. Ayrica bu yazi, uluslararasi iliskilerde uygar dunyayla iliskilerimizi ve uygar insanlik ailesinin saygin bir uyesi olmamizi cok kolaylastirmistir. Takvim ve olcum birimlerinin de uluslararasinda kullanilan birimlere donusturulmesi ayni etkiyi yapmis, ekonomik gelismemizin onundeki yerellik engellerinin asilmasini olanakli kilmistir. Sapka ve giyim devrimleri de, guzel sanatlar alanindaki devrimler de, biryandan uluslararasi uygar insanligin giyim kusamini alarak, guzel sanatlar alanindaki basarilarina katilmamizi olanakli kilarak bu uygar insanligin bir parcasi olmamizi saglamis, ama oteyandan da Turk erkegine "sapka giyemezsin!", Turk kadinina "Sacinin telini, yaa da elini, kolunu, gozunu gosteremezsin!", Turk insanina "Tiyatro yapamazsin; muzik, resim, heykel, gunahtir..." diyen, Arapcayi ve Arap yazisini kutsalmis gibi gosteren zorba ve orta-cagcil kafa yapisini yikmayi olanakli kilmistir. Turk halkinin kafasini, yazida, dilde, bez parcasinda, resimde, yontuda...buyulu bir etki olabilirmis diyen ilkel anlayistan kurtarip ozgurlestirmistir
__________________SONUC

Sonuc olarak, Turk Devriminin ve onun urunu olan Turkiye Cumhuriyetinin yalnizca ve yalnizca insan hak ve ozgurluklerine, demek ki demokrasi ilkelerine dayali, bu yolda tum uygar insanliga orneklik edecek bir basyapit degerinde oldugu gorulmektedir. Bu basyapitin, her turlu somurgeci engellemelerinden kurtarilarak hem Turk ulusuna, hem tum insanliga demokrasi, insan hak ve ozgurlukleri, bilimsel, sanatsal, ekonomik gelisme alanlarinda yapabilecegini zaten kanitlamis oldugu katkilari daha buyuk olcude yapabilmesine calismak, hem Turk ulusunun hem de tum uygar uluslarin devletiyle, universiteleriyle, bilim, dusun ve sanat cevreleriyle...uzerlerine dusen bir insanlik odevidir, kanisindayiz.
__________________
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.