ATATÜRK Müslüman Mıydı?
Çok tartışılan bir konu olan ATATÜRKün dini nedir? ATATÜRKün Müslüman olmadığını iddia edenler kanımca cahil olup okuduğunu anlamayan insanlardır. Bir şeyi anlamak için önce düşünmek gerekir ki ATATÜRKün dinini sorgulayanlar Müslüman olduğunu iddia ediyorlar. Sebep ise çarşafı kaldırması şapka kanunu getirmesi laikliği kaldırması vs. Şimdi hepsini teker teker inceleyip böyle büyük bir Ataya sahip olduğumuz için Tanrıya şükredelim.
Çarşafın Yasaklanması
1935 yılının 13-16 Mayıs ayında Cumhuriyet Halk Partisinin 4. Büyük Kurultayı gerçekleşiyor. Çarşaf ve peçenin kaldırılması için 2 tane önerge veriliyor birincisi zamanın gazetecilerinden olan Hakkı Tarık Us Peçe ve çarşafın kaldırılmasını dilerim . İkincisi Dönemin Diyarbakır Milletvekili General Kazım Sevüktekin:Peçenin yasaklanmasını dilerim. Sonra dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya önergelere itiraz ediyor: "Eğer çarşaf, -siyah bir bez parçası- mesele olsaydı, büyük inkılâbı yapan, bunu da programına koyar ve sizden lâzım gelen kararı alırdı. Binaenaleyh, çarşaf ve peçeyi, bir mesele yapmayarak kadınlarımızın kendi zevklerine ve içtimai anlayışlarına bırakalım. İnkılâp, her gün inkılâp, her şey için, bir günde inkılâp. Böyle bir kaide yok." Şükrü Kaya ya bu açıklamayı yaptıranın ATATÜRK olduğu apaçık ortadaydı. İtirazda bulunanlar itirazlarını geri çektiler. Dikkat ederseniz o dönemde çarşaf peçe takan hanımlara gerici yobaz demiyor giyimlerin kadınlara bırakılıyordu. Atatürk Kılık kıyafet hakkında sadece 2 tane devrim yapmıştır biri şapka kanunu(Milletvekillerinin ve devlet memurlarının bu halkın benimsediği bu şapkayı giymeleri amaçlanmaktadır.)İkincisi bazı kisvelerin giyilmeyeceğine dair kanundur.(Yalnızca din adamlarının kıyafetlerini düzenlemektedir.) Anlaşıldığı üzere Atatürk kadınlar için kılık kıyafetle ilgili hiçbir devrim yapmamıştır. Onun izinde gittiğini söyleyen gardırop çağdaşlarına diyecek hiçbir söz bulamıyorum.
Medeni olmak açmaksa bedeni,
Desenize hayvanlar bizden daha medeni
Mehmet Akif Ersoy
Güvenlik Sorunu Ve Çarşaf
Tarih yapraklarını karıştırarak gerçekleri öğrenmeye devam edelim.
Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayında çarşafa karşı çıkanlar bunu laiklik için talep etmiyorlardı. Örneğin General Kazım, çarşaf giymiş köylülerin koltuklarının altına kolayca silah saklayabileceğini dile getirmişti Bir isyanı bastırmak için yola çıkmıştık. Bir yerde mola verdik. 600 metre ilerimizden 3-4 tane köylü geçti meğer silahları varmış. Bu gerçeği öğrenince çarşafın kaldırılmasını istedik.28-30 sene önce buna imkan yoktu. Bundan dolayı çarşaf ve peçenin reddi için kurultayca karar alınmasını istiyorum. Onun hemen ardından dönemin Ankara Milletvekili Aka Gündüz: Türk inkılabının ideolejisi bu yüksek kürsüyü bir çarşaf meselesi yüzünden iki saat meşgul etmeye uygun değildir. Zamanın Niğde Milletvekili Naciye Osman: Oy kullanırken bir kadın peçesiyle geliyor üç defa oy kullanıyor yüzü görünmüyor. Peçeyi kaldırınız.
Konya Konuşması
Atatürk'ün söylev ve demeçlerine baktığımızda, hanımların kıyafetine hep aynı temkinli ve saygılı yaklaşımı görüyoruz. Bu konudaki en önemli ipuçlarını, Konyalı kadınlarla konuşmasında vermişti:
Hilâliahmer kadınlar şubesinin tertip ettiği bir çay ziyafetinde (21. 3. 1923) Atatürk kılık kıyafet konusundaki düşüncelerini açıkladı: Memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarzımız, kıyafetimiz, bizim olmaktan çıkmıştır. Ya ifrat, ya tefrit. Ya çok kapalı, çok karanlık bir şekli harici gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilemeyecek kadar açık bir telebbüs. Bunun her ikisi de, şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz, kadını, o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete, uygundur. Kadınlarımız, şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince tesettür etselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne de o kadar açılacaklardı. Tesettürü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların sosyal hayatta, iktisadi hayatta, erkeklerle teşriki faaliyet etmesine mâni bulunmayacak şekli basittedir. Bu şekli basit, heyeti içtimaiyemizin ahlâk ve adabına mugayir değildir. Tarzı telebbüsümüzü, ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler, düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, adeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır... Kadının tarzı telebbüsünde (giyim kuşamında) teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzubahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."
Erkek kadın yoldaşlığı
Atatürk kadını, erkeğin mesai arkadaşı yapmak istiyordu: "Yolumuz, büyük Türk kadınını, mesaimize müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürümek, Türk kadınını, ilmî, ahlâkî, içtimai, iktisadi hayatta, erkek şeriki, refiki, muavin ve muzahiri yapmak yoludur. Eğer kadınlarımız, Şer'in tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle faziletin icab ettirdiği tavrı hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederlerse, bu hali emin olun, milletin en mutaassıbı dahi takdir edecektir."
Görüldüğü gibi Atatürk'ün esas gayesi, kadının eğitilmesi ve çalışmasıydı. Atatürkü sevenler adına, okumak isteyen, çalışmak isteyen kadınların önünün kesildiğine şahit olunca hiç isyan etmemek mümkün mü? Başörtülü kadın, Anıtkabir'deki törene bile alınmıyor, üniversitelerde okutulmuyorlar. Avukat olup, müvekkilini savunmasını, öğretmen olup ders vermesini engelliyorlar. Kadının ilmin ışığından istifade etmesi, üretime katılması çağdaşlık adına önleniyor. Oysa Atatürk, çarşafı ve peçeyi bile yasaklamamış, sadece bu şekildeki giyimin şeriatın icabı olmadığını, ifrata kaçıldığını anlatmıştı. Atatürk, kadınların, dinin önerdiği şekilde, dinin emrettiği bir kıyafetle erkeklerle birlikte çalışmasını istiyordu .Üniversitelerden genç kızları kovanlara, onlara otomobil ehliyeti bile vermeyenlere sesleniyorum: "Bu ne biçim Atatürkçülük! Bu ne yalancılık! Ne utanmazlık!"
Din Adamları Asıldı Palavrası
Ayna gibi olan ve hiçbir zaman yalan söylemeyen acı tatlı iyi kötü her şeyi yazan tarih bizi yine aydınlatıyor.
1875 yılında doğan ve 1926 yılında Ankara İstiklâl Mahkemesinde yargılanıp idam edilen İskilipli Atıf Hoca kim?
Ne ile suçlandı ve niçin idam edildi?
Tarih bize şöyle diyor:
Çalışma hayatına köy hocalığı ile başlayan İskilipli Mehmet Atıf Hoca 1902 yılında Fatih Camiinde ders vermeye başladı, 1905 yılında İstanbul Kabataş Lisesinde Arapça öğretmeni oldu.1919-1922 yılları arasında Padişah yanlısı davranarak Anadolu daki Kuvayı Milliye hareketi ile Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına karşı çıktı.
(Kuvayı Milliye , Yunanlıların İzmiri işgal etmeleri ve Anadoluda ilerlemeleri üzerine kurulan ve düşmana karşı savaşan ulusal direniş kuvvetlerine verilen isimdir.)
Atıf Hoca nın kurucularından olduğu Teali-İslâm Cemiyeti adına yazılan ve bastırılan bir bildiri, Yunan ordusunun uçakları tarafından Anadoluya atıldı.
Bildiride Türk ulusunun Kurtuluş Savaşına karşı çıkılıyor, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, padişaha başkaldıran asiler olarak niteleniyordu.
Bu olaylar İskilipli Atıf Hocanın acı sonunu hazırladı.
26 Aralık 1925 günü yakalanan Hoca, tutuklu olarak Ankaraya gönderildi.
26 Ocak Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı.
İddia edilen suç vatan hainliği idi...
Şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek, Atıf Hocayı anlattığı kitabında, Hocanın mahkemede savunma yapmadığını ve hazırladığı savunmasını yırttığını yazar.
Mahkeme Reisi Ali Çetinkaya, sanığın Vatana ihanet suçundan idama mahkûm edildiğini açıkladı ve İskilipli Atıf Hoca bir hafta sonra Ankara Samanpazarı Meydanında asıldı.
Ankara İstiklal Mahkemesinin zabıtlarına göre olay budur! Osmanlının umursamaz tavrına karşı çıkıp Kuvayı Milliyeye karşı Cemiyetine linç girişiminde bulunmasını söyleyen ve Atatürke düşmanlık eden bu zatı savunanlar şüphesiz cahil okumamış kişilerdir. Her söylenene inanan kişilerdir. Okuyun ve cahil olmayın.
Bol bol kitap okuyun, araştırın. Okumayan insanlar kandırılmaya mahkumdur.
Prof. Dr. İlber ORTAYLI
ATATÜRKÜN MÜSLÜMAN OLDUĞUNUN KANITLARI
Yazıma Atatürkün dinimiz hakkında söylediği akılda şüphe bırakmayan bütün soru işaretlerini silen kendisinin Müslüman olduğunu açıkça belirten Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün işte o konuşması: Tanrı birdir, büyüktür. Bizim dinimiz en makul (akla uygun) ve tabii (doğal) bir dindir. Ve ancak bundan dolayı da son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gerektir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur... Ey millet, Allah birdir, sanı büyüktür. Peygamberimiz, Efendimiz Cenabı Hak tarafından insanlara dinin gerçeklerini bildirmeye memur ve elçi olmuştur... İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor. Bu sebeple en mükemmel dindir... Varlık dünyasının bütün kanunlarını yapan Cenab-ı Haktır... Dinime, gerçeğin kendisine nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum"
Mustafa Kemal Atatürk
Atatürke ayyaş diyenler Müslüman olmadığını iddia edenler elbet biliyorlardır ölünün arkasından konuşulmaz gıybet edilmez ve kafir denilmez Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: Hiç kimse, başka bir kişiye fasık (yoldan çıkmış sapmış) diye söz atamaz, kafir diyemez. Eğer fasık dediği kimse fasık, kafir dediği kimse de kafir değilse, bu sıfatlar muhakkak onları söyleyen kimseye döner. (Buhari,Edeb,44)
Eğer şimdi Mustafa Kemal Atatürk iddia edildiğinin tersine Müslümansa bunu söyleyenler ne oluyor din sorgulanmaz takvanın kimde olduğu bilinmez öyle ki bir diğer iddiaya göre Mustafa Kemal Atatürk 8 yaşında hafız olmuştur. Atatürk Müslüman olduğunu kanıtlamış. Fakat siz hala sadece iddia kısmında kalmışsınız tezlerinizin hepsi çürüdü. TBMM kayıtlarına geçen 32 tane ayet yorumlamıştır.Atatürkün söylediğini iddia ettiğiniz sözlerinin hepsi bir kısımdan alınmış bu tıpkı Bakara Suresinde geçen Onları bulduğunuz yerde öldürün(2/BAKARA-191: Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.) Ama ayetin devamı aslında söylenenin tam tersinedir sizin yaptığınızda buna benzer. Sonuca bağlayacak olursak Atatürk kanıtlarıyla Müslümandır. Ve sahtekarları düzenbazları dini kullanıp başkalarını uşaklık edenlere hakkını vermiştir
Çok tartışılan bir konu olan ATATÜRKün dini nedir? ATATÜRKün Müslüman olmadığını iddia edenler kanımca cahil olup okuduğunu anlamayan insanlardır. Bir şeyi anlamak için önce düşünmek gerekir ki ATATÜRKün dinini sorgulayanlar Müslüman olduğunu iddia ediyorlar. Sebep ise çarşafı kaldırması şapka kanunu getirmesi laikliği kaldırması vs. Şimdi hepsini teker teker inceleyip böyle büyük bir Ataya sahip olduğumuz için Tanrıya şükredelim.
Çarşafın Yasaklanması
1935 yılının 13-16 Mayıs ayında Cumhuriyet Halk Partisinin 4. Büyük Kurultayı gerçekleşiyor. Çarşaf ve peçenin kaldırılması için 2 tane önerge veriliyor birincisi zamanın gazetecilerinden olan Hakkı Tarık Us Peçe ve çarşafın kaldırılmasını dilerim . İkincisi Dönemin Diyarbakır Milletvekili General Kazım Sevüktekin:Peçenin yasaklanmasını dilerim. Sonra dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya önergelere itiraz ediyor: "Eğer çarşaf, -siyah bir bez parçası- mesele olsaydı, büyük inkılâbı yapan, bunu da programına koyar ve sizden lâzım gelen kararı alırdı. Binaenaleyh, çarşaf ve peçeyi, bir mesele yapmayarak kadınlarımızın kendi zevklerine ve içtimai anlayışlarına bırakalım. İnkılâp, her gün inkılâp, her şey için, bir günde inkılâp. Böyle bir kaide yok." Şükrü Kaya ya bu açıklamayı yaptıranın ATATÜRK olduğu apaçık ortadaydı. İtirazda bulunanlar itirazlarını geri çektiler. Dikkat ederseniz o dönemde çarşaf peçe takan hanımlara gerici yobaz demiyor giyimlerin kadınlara bırakılıyordu. Atatürk Kılık kıyafet hakkında sadece 2 tane devrim yapmıştır biri şapka kanunu(Milletvekillerinin ve devlet memurlarının bu halkın benimsediği bu şapkayı giymeleri amaçlanmaktadır.)İkincisi bazı kisvelerin giyilmeyeceğine dair kanundur.(Yalnızca din adamlarının kıyafetlerini düzenlemektedir.) Anlaşıldığı üzere Atatürk kadınlar için kılık kıyafetle ilgili hiçbir devrim yapmamıştır. Onun izinde gittiğini söyleyen gardırop çağdaşlarına diyecek hiçbir söz bulamıyorum.
Medeni olmak açmaksa bedeni,
Desenize hayvanlar bizden daha medeni
Mehmet Akif Ersoy
Güvenlik Sorunu Ve Çarşaf
Tarih yapraklarını karıştırarak gerçekleri öğrenmeye devam edelim.
Cumhuriyet Halk Partisi Kurultayında çarşafa karşı çıkanlar bunu laiklik için talep etmiyorlardı. Örneğin General Kazım, çarşaf giymiş köylülerin koltuklarının altına kolayca silah saklayabileceğini dile getirmişti Bir isyanı bastırmak için yola çıkmıştık. Bir yerde mola verdik. 600 metre ilerimizden 3-4 tane köylü geçti meğer silahları varmış. Bu gerçeği öğrenince çarşafın kaldırılmasını istedik.28-30 sene önce buna imkan yoktu. Bundan dolayı çarşaf ve peçenin reddi için kurultayca karar alınmasını istiyorum. Onun hemen ardından dönemin Ankara Milletvekili Aka Gündüz: Türk inkılabının ideolejisi bu yüksek kürsüyü bir çarşaf meselesi yüzünden iki saat meşgul etmeye uygun değildir. Zamanın Niğde Milletvekili Naciye Osman: Oy kullanırken bir kadın peçesiyle geliyor üç defa oy kullanıyor yüzü görünmüyor. Peçeyi kaldırınız.
Konya Konuşması
Atatürk'ün söylev ve demeçlerine baktığımızda, hanımların kıyafetine hep aynı temkinli ve saygılı yaklaşımı görüyoruz. Bu konudaki en önemli ipuçlarını, Konyalı kadınlarla konuşmasında vermişti:
Hilâliahmer kadınlar şubesinin tertip ettiği bir çay ziyafetinde (21. 3. 1923) Atatürk kılık kıyafet konusundaki düşüncelerini açıkladı: Memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarzımız, kıyafetimiz, bizim olmaktan çıkmıştır. Ya ifrat, ya tefrit. Ya çok kapalı, çok karanlık bir şekli harici gösteren bir kıyafet, veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile kıyafeti hariciye olarak arz edilemeyecek kadar açık bir telebbüs. Bunun her ikisi de, şeriatın tavsiyesi, dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz, kadını, o tefritten de, bu ifrattan da tenzih eder. Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete, uygundur. Kadınlarımız, şeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince tesettür etselerdi ne o kadar kapanacaklar, ne de o kadar açılacaklardı. Tesettürü şer'i, kadınlar için mucibi müşkilât olmayacak, kadınların sosyal hayatta, iktisadi hayatta, erkeklerle teşriki faaliyet etmesine mâni bulunmayacak şekli basittedir. Bu şekli basit, heyeti içtimaiyemizin ahlâk ve adabına mugayir değildir. Tarzı telebbüsümüzü, ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler, düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, adeti, kendine göre milli hususiyetleri vardır... Kadının tarzı telebbüsünde (giyim kuşamında) teceddüt (yenileşme) yapmak meselesi mevzubahis değildir. Milletimize bu hususta yeni şeyleri belletmek mecburiyeti karşısında değiliz. Fertler, her türlü şekilleri tatbik edebilir, kendi zevkine, arzusuna, terbiye ve seviyesine göre istediği kıyafeti ihtiyar eyleyebilir."
Erkek kadın yoldaşlığı
Atatürk kadını, erkeğin mesai arkadaşı yapmak istiyordu: "Yolumuz, büyük Türk kadınını, mesaimize müşterek kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürümek, Türk kadınını, ilmî, ahlâkî, içtimai, iktisadi hayatta, erkek şeriki, refiki, muavin ve muzahiri yapmak yoludur. Eğer kadınlarımız, Şer'in tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle faziletin icab ettirdiği tavrı hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederlerse, bu hali emin olun, milletin en mutaassıbı dahi takdir edecektir."
Görüldüğü gibi Atatürk'ün esas gayesi, kadının eğitilmesi ve çalışmasıydı. Atatürkü sevenler adına, okumak isteyen, çalışmak isteyen kadınların önünün kesildiğine şahit olunca hiç isyan etmemek mümkün mü? Başörtülü kadın, Anıtkabir'deki törene bile alınmıyor, üniversitelerde okutulmuyorlar. Avukat olup, müvekkilini savunmasını, öğretmen olup ders vermesini engelliyorlar. Kadının ilmin ışığından istifade etmesi, üretime katılması çağdaşlık adına önleniyor. Oysa Atatürk, çarşafı ve peçeyi bile yasaklamamış, sadece bu şekildeki giyimin şeriatın icabı olmadığını, ifrata kaçıldığını anlatmıştı. Atatürk, kadınların, dinin önerdiği şekilde, dinin emrettiği bir kıyafetle erkeklerle birlikte çalışmasını istiyordu .Üniversitelerden genç kızları kovanlara, onlara otomobil ehliyeti bile vermeyenlere sesleniyorum: "Bu ne biçim Atatürkçülük! Bu ne yalancılık! Ne utanmazlık!"
Din Adamları Asıldı Palavrası
Ayna gibi olan ve hiçbir zaman yalan söylemeyen acı tatlı iyi kötü her şeyi yazan tarih bizi yine aydınlatıyor.
1875 yılında doğan ve 1926 yılında Ankara İstiklâl Mahkemesinde yargılanıp idam edilen İskilipli Atıf Hoca kim?
Ne ile suçlandı ve niçin idam edildi?
Tarih bize şöyle diyor:
Çalışma hayatına köy hocalığı ile başlayan İskilipli Mehmet Atıf Hoca 1902 yılında Fatih Camiinde ders vermeye başladı, 1905 yılında İstanbul Kabataş Lisesinde Arapça öğretmeni oldu.1919-1922 yılları arasında Padişah yanlısı davranarak Anadolu daki Kuvayı Milliye hareketi ile Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarına karşı çıktı.
(Kuvayı Milliye , Yunanlıların İzmiri işgal etmeleri ve Anadoluda ilerlemeleri üzerine kurulan ve düşmana karşı savaşan ulusal direniş kuvvetlerine verilen isimdir.)
Atıf Hoca nın kurucularından olduğu Teali-İslâm Cemiyeti adına yazılan ve bastırılan bir bildiri, Yunan ordusunun uçakları tarafından Anadoluya atıldı.
Bildiride Türk ulusunun Kurtuluş Savaşına karşı çıkılıyor, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları, padişaha başkaldıran asiler olarak niteleniyordu.
Bu olaylar İskilipli Atıf Hocanın acı sonunu hazırladı.
26 Aralık 1925 günü yakalanan Hoca, tutuklu olarak Ankaraya gönderildi.
26 Ocak Salı günü Ankara İstiklal Mahkemesinde yargılandı.
İddia edilen suç vatan hainliği idi...
Şair ve yazar Necip Fazıl Kısakürek, Atıf Hocayı anlattığı kitabında, Hocanın mahkemede savunma yapmadığını ve hazırladığı savunmasını yırttığını yazar.
Mahkeme Reisi Ali Çetinkaya, sanığın Vatana ihanet suçundan idama mahkûm edildiğini açıkladı ve İskilipli Atıf Hoca bir hafta sonra Ankara Samanpazarı Meydanında asıldı.
Ankara İstiklal Mahkemesinin zabıtlarına göre olay budur! Osmanlının umursamaz tavrına karşı çıkıp Kuvayı Milliyeye karşı Cemiyetine linç girişiminde bulunmasını söyleyen ve Atatürke düşmanlık eden bu zatı savunanlar şüphesiz cahil okumamış kişilerdir. Her söylenene inanan kişilerdir. Okuyun ve cahil olmayın.
Bol bol kitap okuyun, araştırın. Okumayan insanlar kandırılmaya mahkumdur.
Prof. Dr. İlber ORTAYLI
ATATÜRKÜN MÜSLÜMAN OLDUĞUNUN KANITLARI
Yazıma Atatürkün dinimiz hakkında söylediği akılda şüphe bırakmayan bütün soru işaretlerini silen kendisinin Müslüman olduğunu açıkça belirten Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürkün işte o konuşması: Tanrı birdir, büyüktür. Bizim dinimiz en makul (akla uygun) ve tabii (doğal) bir dindir. Ve ancak bundan dolayı da son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gerektir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur... Ey millet, Allah birdir, sanı büyüktür. Peygamberimiz, Efendimiz Cenabı Hak tarafından insanlara dinin gerçeklerini bildirmeye memur ve elçi olmuştur... İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor. Bu sebeple en mükemmel dindir... Varlık dünyasının bütün kanunlarını yapan Cenab-ı Haktır... Dinime, gerçeğin kendisine nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum"
Mustafa Kemal Atatürk
Atatürke ayyaş diyenler Müslüman olmadığını iddia edenler elbet biliyorlardır ölünün arkasından konuşulmaz gıybet edilmez ve kafir denilmez Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: Hiç kimse, başka bir kişiye fasık (yoldan çıkmış sapmış) diye söz atamaz, kafir diyemez. Eğer fasık dediği kimse fasık, kafir dediği kimse de kafir değilse, bu sıfatlar muhakkak onları söyleyen kimseye döner. (Buhari,Edeb,44)
Eğer şimdi Mustafa Kemal Atatürk iddia edildiğinin tersine Müslümansa bunu söyleyenler ne oluyor din sorgulanmaz takvanın kimde olduğu bilinmez öyle ki bir diğer iddiaya göre Mustafa Kemal Atatürk 8 yaşında hafız olmuştur. Atatürk Müslüman olduğunu kanıtlamış. Fakat siz hala sadece iddia kısmında kalmışsınız tezlerinizin hepsi çürüdü. TBMM kayıtlarına geçen 32 tane ayet yorumlamıştır.Atatürkün söylediğini iddia ettiğiniz sözlerinin hepsi bir kısımdan alınmış bu tıpkı Bakara Suresinde geçen Onları bulduğunuz yerde öldürün(2/BAKARA-191: Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekkeden) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.) Ama ayetin devamı aslında söylenenin tam tersinedir sizin yaptığınızda buna benzer. Sonuca bağlayacak olursak Atatürk kanıtlarıyla Müslümandır. Ve sahtekarları düzenbazları dini kullanıp başkalarını uşaklık edenlere hakkını vermiştir