- 19 Ocak 2009
- 982
- 0
Atatürkün yüzyılımızın önde gelen kişileri arasında yer almasında, kuşkusuz onun askerî dehası, devlet adamlığı yanında bir düşün adamı olmasının da büyük payı vardır.
Atatürkün hayatı boyunca neler okuduğunu, nasıl okuduğunu ancak, yakın çevresindekilerden ve kendi anılarından öğrenebiliyoruz.
1881 yılında Selanikte dünyaya gelen Mustafa Kemal, okuma çağına gelince, babası Ali Rıza Bey, Adam olmak için okumak, öğrenmek şarttır. Başka çaresi yoktur. sözleriyle, onu okumaya özendirmiştir.
Belki de bu sözler, küçük Mustafada okuma ve öğrenme merakının uyanmasında önemli bir etken olmuştur.
Daha ilkokul öğrencisi iken, kitap okumayı, sokakta oynamaya yeğlediğini mahalle arkadaşı Âsaf İlbayın anılarından öğreniyoruz.
Mustafa Kemalin 16. Kolordu Komutanı olarak Doğu Anadoluda bulunduğu sırada tuttuğu anı defteri (7 Kasım 25 Aralık 1916) onun okuduğu kitapları ve okuma tutkusunu gösteren temel kaynaklardan biridir. Buradaki kayıtlardan, o günlerde felsefe ve Doğu sorunu konularında, örneğin, Ahmet Naimin, Georges Fonsgriveden dilimize çevirdiği Meba-di-i Felsefesini, Şehbenderzade Ahmet Hilminin Allahı İnkâr Mümkün Müdür? adlı eserlerini okuduğunu görüyoruz. Öte yandan, Namık Kemalin, Şark Meselesi, Tarih-i Osmanî, Makalat-ı Siyasiyye ve Ede-biyyesini ve başka eserlerini okuduğu anlaşılıyor. Daha önce okuduğunu bildiğimiz bazı eserleri de okumuş olması onları daima yanında taşıdığını göstermektedir. Onun okumakla ilgisini doğrudan belgeleyen bir başka kaynak da, sağlığının bozulması nedeniyle, gittiği Karlsbadda tuttuğu anı defterleridir. Prof. Âfetinan tarafından yayımlanan bu defterlerdeki kayıtlardan, 30 Haziran-27 Temmuz 1918 tarihleri arasında geçen kısa süre içinde, o dönemin sosyal cereyanlarını anlatan eserleri, Fransızca asıllarından okuduğunu, bazı pasajlar ve notlar aldığını öğreniyoruz.
Atatürkün, Kurtuluş Savaşı yıllarında, daha çok İslâm tarihi ile ilgili eserler okuduğu dikkati çekmektedir. 1920 yılı ortalarında, İstanbul Hükûmetinin, Kurtuluş Savaşının engellenmesi amacıyla, ayaklandırdığı gerici âsi güçlerin Ankaraya yaklaştığı ve çoğunluğun korku ve heyecan içinde yaşadığı günlerde, Onun gayet sakin olduğu ve İslâm tarihi okuduğunu, o sırada Karargâhında görevli olarak bulunan Halide Edip (Adıvar), Kurtuluş Savaşı günlerini anlatan romanında, şöyle anlatıyordu; Önünde İslâm tarihinin ilk sayfaları, yani demokrasiye en yakın olan, yirmi dört seneyi ihtiva eden kısmı okuyordu. Emeviye Hükûmetinin kudretli nüfuzunu tetkik ederken, belki Ankaradaki din unsurlarını nasıl elde edeceğini düşünüyordu. Prof. Âfetinan da, Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürkün bu yöndeki okumalarından bir örneği, Mareşal Fevzi Çakmakın tanıklığından vermektedir, Başkumandan Mustafa Kemal, Sakarya Meydan Muharebesi ile Büyük Taarruz arasındaki zamanda, İslâm tarihi okumaktadır. Her vesile ile rastladığı hocalara bu tarihten sualler sormakta, ve umumi efkârı hazırlamaktadır. Atatürk, vatanı düşman istilâsından kurtardıktan ve Türkiye Cumhuriyetini kurduktan sonra, daha yoğun ve daha rahat bir şekilde okumaya koyulmuştur. Artık O, savaş alanlarında kazandığı zaferlerini, kültürel, sosyal, ekonomik alanlarda yapmayı tasarladığı reformlarla sağlam temellere oturtmak istiyordu. Bunun için de yapacağı devrimler üzerinde, öncelikle kendisinin yeterli bilgi edinmesi gereğine inanıyordu. Bu nedenle de, o güne kadar okuyamadığı bazı kitapları yurt dışından getirtiyordu. Bunlardan önemli bulduklarını veya bilmediği bir dilde yazılmış olanlarını en kısa zamanda Türkçeye çevirtiyordu.
Onun, Cumhuriyetin ilânından sonra, hangi konularda, ne gibi eserler okuduğunu gösteren en güvenilir kaynak eser, Atatürkün Özel Kütüphanesinin katalogudur. Bu katalog, aynı zamanda onun eşsiz bir kumandan ve devlet başkanı kişiliği yanında, bir düşün ve kültür hayatının belgelerini göstermesi bakımından da çok önemlidir. Atatürkün özel Kütüphanesinin koleksiyonları arasında en geniş yeri tarih kitapları almaktadır. Onda daha askerî lisede iken başlayan bu merak ve ilgi, giderek artmıştır. Özellikle Türk ve İslâm tarihi konularında, Leon Cahun, De Guignes, Leon Caetani, Barthold, Wells vb. gibi tanınmış yabancı yazarların olduğu kadar, Mustafa Celâlettin, Âşık-paşazade, Peçevi, Hoca Sadeddin, Ahmet Refik, Rıza Nur vb. gibi Türk yazarlarının eserlerini de dikkatle incelemiştir. Kısacası, Atatürkün, o güne kadar yazılmış olan tarih kitaplarının hemen hemen tümünü okumuş olduğunu söyleyebiliriz. O, bu engin tarih bilgisinden, siyasal hayatının çeşitli dönemlerinde büyük ölçüde yararlanmıştır. Konuşmalarında, tarihten verdiği örnekler, bazen millî bir heyecan kaynağı, bazen de bilimsel bir tartışma konusu olmuştur. Onun bu geniş tarih bilgisi, Türk tarihini başlangıcından itibaren ortaya çıkarmayı amaç edinen bir tarih tezine ve tarih çalışmalarına yol açmıştır. Bu çalışmaların bilimsel yöntemlerle, sürekli olarak yapılabilmesi için de, Türk Tarih Kurumunu kurmuştur. (15.4.1931).Atatürkün yoğun okuma ve çalışma alanlarından bir diğeri de Türk dili üzerinedir. Türk dilini, yabancı dillerden alınmış olan sözcüklerden kurtarıp arı bir Türkçeye kavuşturmak ve dilimiz üzerine ciddi araştırmalar yapılması amacıyla da, Türk Dil Kurumunu kurmuştur. Her iki kurumun çalışmarıyla, ömrünün sonuna kadar yakından ilgilenmiştir. Onun önderliğinin özelliğini en iyi belirten Georges Duhamel, Yeni Türkiye adlı yapıtında şöyle diyor: Bu eser, İngiliz, Fransız, Rus Devrimlerinin başardıklarından büsbütün başkadır. Örneğin, bunlardan hiçbiri dil, yazı gibi konulara el atmamıştır. Atatürk, zamanının düşün akımlarını da genel olarak izlemiştir. Örneğin, olguculuğun temsilcisi sayılan Auguste Comteu daha 1916 yılında, Şehbenderzade A. Hilminin, Allahı İnkâr Mümkün Müdür? adlı eserinin bir bölümünden tanımış, daha sonra, yazarın Cours de Philosophic Positiveini de okumuştur. Öte yandan, akılcılığın temsilcisi sayılan Descartesin Discours sur la Methode unu da okumuştur. Durkheimi sadece Türkiyedeki temsilcisi olarak kabul edilen Türk düşünürü Ziya Gökalp yoluyla değil, düşünürün eserlerini asıllarından okuyarak tanımıştır. Atatürk, Büyük Fransız ihtilâlini hazırlayan düşünürlerin eserlerini ve özellikle, onun özgürlük anlayışı konusunda etkilendiği J.J. Rousseaunun eserlerinin tümünü okuduğunu, i Aralık 1921 de T.B.M.M. nde yaptığı bir konuşmasında açıklamıştır. Yazarın, ünlü Contrat Social ini 1913te yapılmış çevirisinden dikkatle incelediği, kitabın birçok sayfalarının işaretlenmiş olmasından anlaşılıyor. Çankaya Köşkündeki sofra sohbetlerinde, bir akşam, Atatürkün felsefe konusunda yaptığı konuşmaya tanık olan Yahya Kemal Beyatlı, bunca geniş bilgiyi nereden edindiğini bir türlü anlayamaz. Şairin düşüncesinde oluşan bu düğüm, ancak, Ruşen Eşref Ünaydınla yaptığı bir konuşmadan sonra çözülür, Onun engin bilgisinin bir bölümü de, Ahmet Rızanın Meşveretinden, Muradın Mizanından, Abdullah Cevdetin İçtihadından kaynaklanmaktadır. Çanakkale Savaşlarından sonra, kendisiyle görüşürken, Jön Türklerin Avrupada çıkardığı Osmanlı mecmuasının hemen tam bir koleksiyonunun elinin altında olduğunu bana söylemişti. Atatürkün ilgi duyduğu konulardan bir diğeri de hukuktu. Kurduğu devletin sosyal yapısını sağlam temellere oturtmak için hukuk kitaplarını da okuyor, ilgililerle bu konuları tartışıyordu. Atatürk, ayrıca, sosyoloji, ekonomi ve başka alanlarda da çok çeşitli kitaplar okumuştur. Atatürk, kendi özel kütüphanesinde bulunan kitaplarla da yetinmeyip, yurt gezilerinde gittiği yerlerdeki kütüphanelerden kitaplar alırdı. Örneğin, Şapka Devrimiini başlatmak üzere, Kastamonuya gittiklerinde, çeşitli kurum ve kuruluşları ziyaretleri sırasında kentin kütüphanesini de ziyaret etmişler ve birkaç tane kitap istemişlerdi. Olmadığını söylediklerinde, cebinden 500 lira çıkartıp Kütüphane memuruna vermiş, bununla faydalı kitaplar alınız, kitap sayısını çoğaltınız demiştir. İstanbula dinlenmeye geldiği yaz aylarında, yine çalışmalarını sürdürür, özellikle, kendi emirleriyle, Yıldız Sarayı Kütüphanesinin koleksiyonlarıyla zenginleştirilen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinden pek çok kitaplar aldırtır, incelerdi. 1932, 1935, 1937 yıllarında aldırttıkları 150 kadar kitap, Atatürk-Kitap ve Kütüphane adlı yazımızda incelenmiş ve tanıtılmıştır. Atatürk, İstanbula gelirken, çoğu kez, kendi kütüphanesinden de bazı kitapları beraberinde getirirdi. A. Dilâçar, bu konuya ilişkin anılarında şunları yazıyor: Yaz aylarında Atatürkle birlikte Ankaradan İstanbula gidilirken, Kütüphane memuru ile baş sofracısı, götürülecek kitapları, boş cephane sandıklarına yerleştirir, Muhafız Alayı erleri de bunları arabalara taşırlardı. Kitapların cephane sandıklarına konulması, derin bir heyecan uyandıran görkemli bir semboldü. Askerî savaş kazanılmış, şimdi bilim savaşına girişilmişti. Bu iki savaşın Atatürkün kişiliğinde birbirleriyle kaynaşmasının sembolü, işte bu sandıklardı. Atatürk, çalışma saatlerinin çoğunu kütüphanesinde geçirirdi. Yakınlarının anılarında belirttikleri gibi, bazen kütüphanesine kapanır, geceli gündüzlü saatlerce okurdu.
Okumak onda tutku haline gelmiş bir gereksinimdir. Atatürkün kitap sevgisine ve okuma tutkusuna ilişkin ayrıntılı bilgiyi, onun yakınında bulunmanın mutluluğuna erişen Prof. Âfetinanın anılarından öğreniyoruz. O, bu konuda, şöyle diyor; Atatürkün, bildiğime göre, bir entellektüel hayatı daima mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuş ve nihayet siyasî nutuklarına ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Velhasıl, kitap, hangi konuda olursa olsun, Atatürkün fikir hayatı için değerli bir varlık mahiyetinde idi. Atatürkün hayatında iyi ve öğretici kitabın yeri daima büyük olmuştur. Çocukluğundan, yaşamının sonuna kadar, en güç koşullarda dahi okumayı sürdüren Atatürkün kitap okumadaki belirgin özelliklerinden biri, incelediği konuya ilişkin, ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları, bitirmeden elinden bırakmamasıdır. Atatürkün bu özelliğine değinen Falih Rıfkı Atay; Bir kitabı merak edince, koskoca bir cilt de olsa bitirmeden uyuyamaz veya pek az uyku aralaması ile okumaya devam ederdi. derken, Âfetinan, O, herhangi bir kitaba başladığı zaman hacmi ne olursa olsun, bitirmeden elinden bırakmamıştır. Bir insan için normal addedilen çalışma saatlerini çok aşan bir zamana tahammülü daima olmuştur.
Atatürkün, kütüphanesindeki kitaplardan, pek çoğunu gözden geçirdiğini belirten Uluğ İğdemir, Atatürk, bu kitapları bir süs olsun diye toplamamıştır, çoğunu okumuş ve kenarlarına çeşitli işaretler koymuştur. Atatürk, çok ve çabuk okuyan, okudukları üzerinde düşünen bir insandı. Bu konuda, Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak da, anılarında şöyle yazıyor: Okumayı çok severdi. Genel bilgisini sürekli olarak artırmaya çalışırdı. Zengin bir kütüphanesi vardı. Okuması da, çalışması gibiydi eline aldığı kitabı, eğer ilginç buldu ise, bitirmeden bırakmazdı. Okuduğu kitaplarda, ileri sürülen temel fikirlerle, güdülen hedefleri açıklık ve isabetle tespit ve gayet iyi özetlerdi. Bir gezi dönüşü sabahleyin trenden iner inmez, Köşke çıktım. Hizmetine bakanlara, ne durumda olduğunu sorduğumda, iki gün, iki gecedir durmadan kitap okuyor dediler. İzin alıp yanına girdiğimde: Elime bir tarih kitabı geçti. Bilmem ne zamandan beri okuyorum? dedi. Yorulmadınız mı, Paşam? diye sorduğumda, Hayır, yalnız gözlerim yaşarıyor. Onun da çaresini buldum. Birkaç metre tülbent aldırttım. İşte gördüğün gibi, parça parça kestirdim, ara sıra bunlarla gözlerimi kuruluyorum. Atatürkün kitap okumada dikkati çeken bir özelliği de okuduğu kitabın önemli bulduğu yerlerini, kendine özgü işaretlerle belirlemesi, satır altlarını, genellikle kırmızı ve mavi renkli kalemlerle çizmesi ve sayfa kenarlarına notlar almasıdır.
Atatürkün okuduğu kitapların işaretli olan yerleri incelenerek, onun hangi yazarların eserlerini beğendiği veya hangi düşünceleri benimsediği konusunda bir değerlendirme yapılabilir. Fakat, böyle bir değerlendirme yapılırken de, onun yaşamı boyunca okuduklarından, gözlemlerinden edindiği bilgilerden, büyük bir seziş yeteneği ve eşsiz dehası ile kendine özgü bir sentez yapabilen bir fikir adamı olduğu gerçeği, gözardı edilmemelidir. Kitaba çok büyük bir değer veren, okumayı ciddî ve sürekli bir uğraş edinen Atatürkün neler okuduğunu, maalesef, tam ve kesin olarak bilemiyoruz. Onun kitap sevgisine ve okuma tutkusuna ilişkin bilgileri, yazımızın başından beri değindiğimiz, kendi anılarından ve yakınlarının anılarından elde edebiliyoruz.Elimizdeki belgelere dayanarak, Atatürkün geniş bir kültüre sahip olduğunu söyleyebiliriz. Atatürk, yaşamı boyunca okuduğu kitaplardan edindiği bilgiler ışığında, eşsiz dehası ile yaptığı sentezlerle, yüzyıllarca kara cahil olarak bırakılmış bir halktan, yeni bir Türk toplumu yaratmış, kurduğu Cumhuriyetin temelini de kültüre dayandırmıştır. Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Dünyada bir başka benzeri bulunmayan devrimlerini yaparken de hiç yanılmayışında, kuşkusuz, onun geniş kültürünün payı çok büyüktür.
Son düzenleme: