Atatürkün Eğitime Önem Vermesi Sonucu Türk Toplumu Neler Kazandı
Mustafa Kemal Atatürk her konuda modern bir görüşe sahipti. Böyle bir liderin eğitime önem vermediği düşünülemez. Bütün gelişmiş düşüncelerin bir insanda toplandığı bir örnek oluşturan Mustafa Kemal Atatürk, resmen düşünce, zekâ, akıl, plan ve proje insanıydı. O öncelikle bir milletin ve ülkenin ancak eğitim ile ilerleyeceğini ve çağdaş toplumlar seviyesine çıkacağını çok iyi biliyordu. Zaferin sadece savaşlarla kazanılmadığını, başarının bilim, teknoloji, teknik ve ekonomi ile de kazanılacağını bunun içinde eğitimin şart olduğunu düşünüyordu. Eğitimin milletlerin hayatında ve istikbalinde ne denli önemli bir yere sahip olduğunu bilen Atatürk, ulusal savaş dönemlerinde Maarif Kongresini toplamıştır. Atatürkün eğitime önem vermesi sonucu Türk toplumunun neler kazandığına gelince: Atatürk, orduların zaferinin öğretmenlerin zaferine temel olduğunu ve gerçek zaferin ancak ve ancak eğitim ile kazanılacağını savunurdu. Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin kurulmasından sonra ulusal eğitim politikasına ağırlık vermiştir. Onun eğitim hakkındaki temel düşüncelerinin en başta kadın ve erkeğin eşit seviyede eğitim alması, daha sonra eğitimin milli olması, eğitimde birlik sağlanması, eğitim sistemlerinin bilimin ilkelerine dayanması ve laik olması gibi esaslara dayandığını görmekteyiz.
Atatürk eğitim ve kültür çalışmalarına önem vermesi sonucunda ise birçok devrime imza atmıştır. Bunların başında 1920 yılında Millet Mekteplerinin kurulması gelir, daha sonra 1924 yılında Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi, 1926 yılında Maarif Teşkilatı hakkında kanun, yine aynı yıl içinde medreselerin kapatılması, 1928 yılında Güzel Sanatlarda reform, aynı yıl içinde Harf Devrimi, 1931 yılında Türk Dil ve Tarih Kurumunun kurulması ve 1933 yılında üniversite reformunun yapılması eğitim ve kültür alanında yapılan çalışmaların önde gelenleridir.
Atatürk, eğitimi; millet olmanın, bayındır bir vatan kurmanın temel koşulu olarak görmüş, Ulusal Kurtuluş Savaşında elde edilen askeri zaferin kültür, ekonomi ve Milli Eğitim hususunda elde edilecek başarılarla tamamlanması gerektiğine inanmıştır.
Türk milleti, Atatürkün ileri görüşlü bir kişiliğe sahip olması nedeniyle eğitim konusuyla çok erken meşgul olmaya başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında yürütülen Milli Mücadele sırasında Atatürkün binlerce Türk çocuğunu kurtaran ve toplumun geleceğini güvenli bir hale getiren iki uygulaması bulunmaktadır. Milletin geleceğini tayin edecek çocuklarla ilgili olarak 10 Haziran 1921 tarihinde Türkiyedeki korunmaya muhtaç çocukların tamamını içeren ve merkezinin Ankarada olmasını istediği Çocuk Esirgeme Kurumunun açılması talimatını veren Atatürk, bu konu ile alakalı olarak yapılan çalışmaları büyük bir titizlikle yakından takip etmiştir. Diğer bir uygulaması ise 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında topladığı Maarif Kongresi (Milli Eğitim Kongresi)dir. Atatürk cephedeki şartların ağırlığına rağmen, bu kongrenin ertelenmesine asla razı olmamış, cepheden gelerek açış konuşmasını yaptığı kongrede, kadın-erkek 250den fazla öğretmenin elini tek tek sıkmıştır. Kongrede, Türkiyenin milli eğitimini mutlaka kurması gerektiğinin altını çizerek Şimdiye kadar izlenen tahsil ve terbiye yöntemlerinin milletimizin gerileme tarihinde en önemli etken olduğu kanaatindeyim. Onun için bir milli terbiye programından bahsederken, eski devrin batıl inançlarından, doğuştan sahip olduğumuz özelliklerle hiç de münasebeti olmayan yabancı fikirlerden, Şarktan ve Garptan gelebilen bilcümle etkilerden tamamen uzak, milli ve tarihi özelliklerimizle uyumlu bir kültür kastediyorum demek suretiyle toplumun ilerlemesi açısından çağdaş eğitimin temellerinin mutlaka atılması gerektiğini, eğitim alanında gerçekleştirilecek köklü değişiklerin biran evvel hayata geçirilmesi için büyük çaba sarfedilmesi gerektiğini ifade etmiştir.