♥ Bir ASK Hikayesi ♥

HackerTrojan

Uzman üye
7 Ocak 2013
1,098
0
system32
Bir asQ Hikayesi Part I

20 part sonuna kadar okuyacaklar pisman olmayacak.

------------------
basliyoruz

siddetli bas agrisi ile açtim gözlerimi. aksamdan

kalmaliginda vermis oldugu bünyede uyusukluk, vücudun

çesitli kisimlarinda yer yer siddetli agrilar ve yari uyku

hali ile göbegimi kasiyarak dogruldum. kisik gözlerle duvar

lara çarpa çarpa tuvalete gelebildim. az biraz rahatladiktan

sonra tekrar yataga döndüm. boylu boyunca uzandim ve sadece

tavana bakiyordum. hazal… 20 gün olmustu biteli ve herhangi

bi hareket yoktu. ben 20 gündür bu dört duvar arasindaydim.

ev ile tekel arasinda geçirdigim zamanlari saymazsak tam

20 gün olmustu bugün. döndüm ve bos bira siselerine baktim.

deger mi diye düsünmekten kendimi alikoyamamakla beraber kalkip

bu durumdan kurtulmak içinde en ufak bir çaba göstermiyordum.

çok mu sevdin lan onu diye sordugumda kendime herhangi bi


cevap alamiyordum. öyleyse nedendi bu dibe vurus. aldatilmistim

lan, bana hayatim diyen kiz bi baskasinin hayatinda basrolü üstlenmisti.

bi baskasinin kollarinda bi baskasinin dudaklarinda ariyordu mutlulugu.

tüm bunlar yiyip bitiriyordu beni. aldatilmak… bu koyuyordu iste.



asosyalin önde gideni olmustum 20 gündür. 20 gündür insan içinde degildim.

facebook,msn,mailler,donanimhaber… asosyalligin dibine dibine vuruyordum.

gelen bildirimler,son haberler, açilan konular, sik dinlenenlerin olusturdugu

bi playlist derken resmen hapsolmustum o dört duvar arasina ve tam karsimda bir

ekran. bu muydu beni hapseden diye sordugumda kendime, hayir cevabini çok net

alabiliyordum. bu bir vasita sayilabilirdi ancak. tam olarak 20 gündür bu durumdaydim

fakat iste o gün fena halde umursayasim geldi bu durumu. geregi var miydi o dört duvara

hapsolup gün gün beyni sulandirmanin. hemde hiç deymiyecek birisi için. hiç ama hiç

geregi yoktu.

ilk is olarak kalkip birbirleriyle karismis olan sakallardan kurtuldum. kendime

çeki düzen vererek disari attim kendimi. ve kankam yunusa mesaj attim. “nerdesin?”.

“öyküyleyim, bizim cafede.” diye cevap geldi. gittim yanlarina kisa bi selamlasmadan

sonra sandalye çektim ve oturdum. ilk defa insan içine çikiyormusum gibi bir hise

kapilmistim. sudan çikarilmis balik gibiydim. durumu hafifletmek için muhabbeti

yardim girdim. durum o kadar ciddi degildi beyler. eski ben gibi konusabiliyordum,

muhabbete ayak uydurabiliyordum hatta muhabbeti ben yaratabiliyordum. zaman zaman

öpüsüp koklasiyolardi küçük cilvelesmelerle. karsimdaki vaziyet gereksiz ve derin bi bosluga itti beni.



[3. kisi]
*****

evet eksikti bi seyler, bunu hissedebiliyordum derinlerde bi yerlerde. o an

zor da olsa bastirdim bu hisleri. o gün, ertesi gün, hafta sonlari… kendimi

yamadim resmen onlara. gittikleri her yerde bende vardim 3. bir kisi olarak.

durumdan rahatsizdim aslinda bakilirsa fakat yapabilecek pek birseyim yoktu.

onlar rahatsiz degil gibilerdi evlatliklari gibi her yerde yanlarinda olan

benden. veya kendimi kandiriyorum ne bileyim. cafelere gidildi, sinemalar,

tiyatrolar, parklar, etkinlikler… tek rahatsiz olacaklari konu rahat rahat

öpüsüp koklasamamakti belki. ben s**tir edilmemek için o firsati arada sirada


yaratiyordum onlara. günler böyle geçiyordu. yunus, sevgilisi ve ben.

yunus’un “olm sana bi kiz ayarlayalim” israrlari durumdan sikayetçi olusunun

dogal bi göstergesiydi belki. yada sadece beni düsünüyordu lan. hep bu ikilemde

reddediyordum tekliflerini. yeni bir iliskiye hazir degil gibiydim hele ki

baskasinin destegiyle. bi baskasinin “kiz ayarlamasi” hep itici gelmisti bana.

olacaksa kendiliginden olmaliydi. birden bire hiç beklemedigin bir anda karsilasilacakti,

ilk görüste askin cazibesiydi belki de bu. sonra o askin sarhoslugunda gelisecekti hersey.

tamam fazla ask filmi izlemis olabilirim.



is]
*****

vakit geçirecek bi is bulmam farz olmustu artik. peder beyle papaz olma derecesine

gelmistik çünkü. sikayetçiydi durumumdan. ilk günler hazaldan ayrildim diye ses çikarmadigini

söylüyordu. daha sonra amcaoglunun durumunu hatirlatti. ortagiyla kavga etmis ve isleri kötüye

gidiyormus. fena görünmedi o an için bu fikir. o gün gittim amcaoglunun yanina. girdim dükkandan

içeri, klasik bi bilgisayar dükkaniydi. raflarda bilgisayarlar, bilgisayar parçalari ve bilimum

elektronik aletler diziliydi. giris kapisinin hemen yaninda bi atölye tamirler için. dükkanin

kösesinde bi masa ve masada oturan amcaoglu. oo amcaoglu hosgeldin diye kalkti oturdugu yerden.

hosbulduk hosgittik, hal hatir sormalar derken çaylar söylendi ve ben konuya girdim.

-”amcaoglu babam durumu söyledide ortakla kavga etmissiniz isler kötüye gidiyomus. babam amcamlada

konusmus heralde, destek olabilirim beraber toplariz isleri.”

+”evet amcaoglu söyledi babam sevindim gerçekten en bastan nerdeydin anasini satim muhattap

olmamis olurdum en azindan eski ortagim olacak zirtoyla” dedi.

artik issiz degildim en azindan. ben pederden sagladigim bi miktar krediyle yardimci oldum

amcaogluna. zaten dükkanin genel isleriyle o ilgilenecekti, o açip kapaticakti. ben bi nevi

giderlere ortak olmustum. bilgisayar kurulum, format genel hatlariyla da tamir az buçuk

anlardim bunlardan. o islerde yardimci olucaktim. o aksam amcamlar oturmaya geldiler,

küçük bi kutlama yapildi aile arasinda. güzel bi aksamin ardindan hayirli olsun dilekleri,

bu is iyi oldu arayi sogutmayalim mesajlariyla ugurladik amcamlari.

ertesi sabah uyandim ve valide sultan tarafindan hazirlanmis güzel bi kahvalti ardindan

dükkanin yolunu tuttum. yunustanda ses soluk yok diye düsünürken mesaj geldi. yunustandi.

“bizim cafeye gel” diyordu. dükkandan ayrildim. cafeye girdigimde gördügüm manzara karsisinda dumurdan dumura maraton kostum.​
 

HackerTrojan

Uzman üye
7 Ocak 2013
1,098
0
system32
kalbim pancar motoru taklidi yapiyordu resmen. ayak üstü yasadigim afallamadan

sonra masaya geçebildim. merhaba deyip oturdum. masada 4 kisiydik. ben yunus öykü ve o.

yunusla öyküyü görmüyordum bile tüm dikkatim ondaydi. ve yunus girdi lafa. “cansu, öykünün

yakin arkadasi” diye tanitti. bende “nekilabu, memnun oldum” diyebildim tebessümle. ondanda

karsilik geldi. kalbim tamamiyle heyecanin esiriydi ve taklidine devam ediyordu bi an olsun yavaslamadan.

bembeyaz teni, simsiyah ve omuzlarina dökülen buklelerine bakmaya doyamiyordum. gözlerine

hapsolmustum resmen. bakislari ayaküstü öptü iflahimi. iki kelimeyi bi araya getiremez oldum

o an. abaza damgasi yememek için biraz olsun dizginledim kendimi. yunusa döndüm onunla muhabbete

basladim. isin hayirli olsun muhabbeti açilinca öyküde katildi sohbete ve kiz mal gibi kaldi.

sohbete dahil etmek farz olmustu o an bana. “ee, sen neler yapiyorsun cansu” diyebildim sohbeti

yarida keserek ama o kisacik cümleyi kurarken kalbim yerinden çikmak için israr ediyordu. ondan

da karsilik aldiktan sonra sohbet dörtlü olarak devam etti. digerlerini duymuyordum bile. tüm

dikkatim ondaydi. cümle kurarken kelimeleri itinayla seçiyordum, mimiklerime dikkat ediyordum,

ses tonumu olabildigine ayarli tutuyordum herhangi bi çatallasmaya karsi, fakat konusurken osurmadim,

gegirmedim ne bileyim sümügüm falan akmadi. hüsranla sonuçlanmadi yani beyler. her ne kadar heyecanin

etkisinden bi an olsun kurtulamasamda hersey normaldi. tek normal olmayan bendim ve sanirim asik olmustum..

[o kadar kolay degil]
*****

eve geldigimde onu düsünmekten alikoyamiyordum kendimi. acaba ne düsünüyordu benim hakkimda,

nasil bi ilk izlenim birakmistim, yoksa hersey berbat mi olmustu, keske daha düzgün çiksaydim

karsisina gibi düsüncelere, sorulara kafa patlatirken yunustan gelen mesaj dünyalari bana verdi. mesaji aynen yaziyorum.

“oglm nasil bakiyodun lan kiza, ama hadi iyisin öyküye seni sormus cansu.”

mesaji defalarca okudum suratimda aptal bi gülümseme ile. özellikle seni soruyormus kismini.

o ara neler düsündüm hatirlamiyorum. o mesaji defalarca okurken hayallere dalip gitmisim.

yasadiklarimin rüya olmadigini kendime attigim çimdik ile teyit ettikten sonra havalara uçtum

desem yeridir. kalkip annemi öptüm defalarca. oda,ev dar geliyordu bana resmen. içimde gereksiz

bi mutluluk. bi dakka ne gereksizi suan en gerekli sey tamda buydu sanirim. biraz olsun kendime

geldikten sonra dinlenmeye biraktigim pcyi açtim. facebooka girdim ve arama kismina “cansu”

yazabildim sadece. soyadi neydi acaba. hemen yunusa mesaj attim ögrenmesi için, o direk profil

linkini yolladi bana. tikladigimda profil fotografina dakikalarda bakmisimdir öylece. sonra

kendime gelip arkadas olarak ekle butonuna tiklayabildim. o mesaj gelmemis olsaydi bunu

mümkün degil yapamazdim. hatta bu kiz bana bakmaz bile diyebilirdim çünkü çok güzeldi.

fakat hal böyle olunca bi an tereddüt etmeden tikladim. tüm bunlari yaparken o aptal gülüs eksik olmadi

suratimdan. ve 2dk sonra gelen bildirim dünyalari benden alip tekrar bana verdi. cansu arkadaslik istegimi

kabul etmisti. hemen sohbeti açip mrb yazdim. cevap geldi ve sohbet su sekilde devam etti.

-”nasilsin o günden beri”

+”iyi iste, sen? ”

-”bende öyle, öykü ne dedi benim hakkimda merak ettim”. öykünün abartip abartmadigini ögrenmek için bunu sordum.

+”hiç kankasiymissin biraz övdü o kadar. ”

-”övdü derken?”

+”iyidir, hostur vs” (detaya girmiyordu fakat ben neden bilmiyorum emindim öykünün abarttigindan neyse ki pek sikayetçi degil gibiydi.

+”asil sana ne dedi benim hakkimda ” dedi sonra

-”ben seni sordugumda oda seni sormustu dedi sadece” dedim. ve daha sonra utanmis olacak ki

+”benim yemege gitmem lazim çok açim midem yapisti sanirim ” konuyu degistiriyor hatta kapatiyordu.

-”daha erken bisey olmaz ki” dedim.

+”dünden beri bisey yemedigimi kastetmistim” dedi beni bozarak.

-”ben normal bi insan gibi günde 3 ögün yersin zannetmistim, günlük sanirim seninkisi.” dedim

geyik maksatli fakat unuttugum bisey vardi ki bu daha ilk konusmamizdi

+”hakarette baya güzelmis benim çikmam gerek” dedi ve çikti.

o an kendime ettigim küfürlerin haddi hesabi yoktu. hersey çok hizli gelistiginden

olacak herseyin çok kolay olacagi yönünde bi izlenimim vardi. salakligimi kabul

ediyorum ilk konusmadan yersiz bi muhabbetti fakat aynisi bana yapilsa görmezden gelebilirdim.

anlamam gereken bi sey vardi ki hersey o kadar da kolay olmayacakti.

-[falan filan]
*****

evet kolay olmayacakti belki de fakat tekrar konusma firsati dogmustu. kesinlikle özür

dilemem gerekti ve benim özrümden sonraki yaklasimi dogrultusunda gelisecekti geri kalan

hersey olumlu veya olumsuz. sundan emindim ki o, o ana kadar gördügüm herkesten farkliydi.

ertesi gün faceden tekrar denedim sansimi fakat online degildi. bi sekilde numarasina ulasmam

gerekti. öyküden zorla da olsa almayi basardim numarasini ve hemen bi mesaj yazdim.

“dün için özür dilerim, ilk konusmamiz oldugu gerçegini bi an olsun unuttum ve abarttim sanirim.

tekrar özür dilerim” dedim kendimide hatirlatarak.

fazla sürmedi ki cevap geldi. “önemi yok. bende abartmis olabilirim belki biraz”.

“sevindim. bu arada numarani öyküden aldim, sikinti olmaz umarim” dedim

“yok olmaz tabiki” dedi ve sohbet akti gitti olagan bi sekilde. bi sekilde tekrar

görüsmemiz lazimdi ve sohbeti o yöne çekiyordum.

“cansu tekrar bulusalim diyorum eger sende istersen.”

“tabi neden olmasin öyküyle yunusa ben haber veririm” dedi acele etme der gibi.

hakliydi aceleci davranmis olabilirdim.

yer zaman ayarlandi ve herkes bilgilendirildi. onu tekrar görecek olmanin heyecanini


hissetmeye baslamistim bile tüm vücudumda. ertesi günü iple çekiyordum. dükkana da ugrayip

ufak tefek isleri hallettikten sonra eve döndüm ve saat geç olmustu yarini ertesi günü düsünürken uyuyakalmisim.​
 

HackerTrojan

Uzman üye
7 Ocak 2013
1,098
0
system32
PART IV

uyandim ve güzel bi kahvaltinin ardindan bulusma saatinin yaklastigini gördüm. en güzel t-shirtimi en güzel kotumu

giydim. saçlara hafif bi fön. en güzel parfümümü sürdüm. aynadaki beni taniyamamistim. kendime tecavüz edebilirdim o

derece. heyecan içinde cafeye gittim yunus ve öykü masadaydi. cansu ortalikta görünmüyordu henüz, biraz daha rahatlamistim.

kisa bi selamlasmanin ardindan bende yerimi aldim, onu bekliyorduk. oldukça rahat görünmeye çalisiyordum. yunus, “iyisin iyi.

sen bana birak merak etme” dedi siritarak. ne diyon olm demeye kalmadan cansu geldi. çok güzel görünüyordu. heyecan kat sayim

zirvedeydi o anlarda. hosgeldinler, hosgittinler derken herkes oturur durumdaydi ve içecekler geldi. sohbet açildi.

yunus resmen dogaçlama yapiyordu, onlari söylemesini ben söylememistim ona.

“oglum muhabbetin çok iyi lan seninle çikacak kiz harbiden çok sansli” gibisinden cümleler kurdu imali imali. içimden

naptin lan sen diyecekken onu gördüm. ufak tebessümlerinden halinden memnun oldugu anlasiliyordu. o an takdir ettim yunusu.

içecekler yariya gelmemisti ki yunus muhabbeti yarida kesti.

“gençler size doyum olmaz biz kaçiyoruz, sinema biletlerimiz vardi seans kaçti kaçiyo” dedi. ben ne yapacagimi bilemez

haldeyken ayaküstü bi hosçakal ile gittiler bile. apisip kaldim resmen basbasa kalmistik hiç beklemedigim anda ve kiz

büyük ihtimalle bunu benim ayarladigimi düsünüyordu. bi süre sessizlikten sonra “ee” diyebildim sadece. ondanda “ee”

cevabini alinca penalti kaçirmis futbolcunun yasadigi çaresizligi yasadim o anda.

kosarak uzaklasmak istedim ordan ama yapamazdim elbet. bi seyler söylemem gerekti.

“benim haberim yoktu sinema olayindan gerçekten” dedim. bunu benim ayarlamadigimi bilmesini istiyordum

“önemi yok” dedi gülerek. hala öyle zannediyordu büyük ihtimalle, fakat halinden memnun görünüsü rahatlatti beni.

sohbet olagan bi sekilde devam ederken benim bile beklemedigim anda

“cansu sevgilin çok sansli gerçekten” demis bulundum. sapi olup olmadigini anlarim en azindan diyerek rahatlattim kendimi.

“evet olacak kisi çok sansli” dedi tebessümle ve o an yüregime oturmus olan öküz kalkti gitti.

“senin gibi bi kiz ve sevgilisi yok. garip” dedim durumu toparlamak için.

“benim gibi? ne varmis bende?” dedi.

“ben bile bu kadar kisa süredir taniyor olmama ragmen senin gibi bir sevgilim olmasini

isterdim yani herkes ister. sanirim” dedim. nasil dedim bilmiyorum ama tam olarak

böyle çikti agzimdan. o an agzima agzima vurasim geldi, söylenir miydi lan bu. kiz sadece utanmayla

karisik tebessüm edebildi. iste o an öyle tatli oldu ki çocuk mincirir gibi onun agzina agzina vurasim geldi.

o tebessüm çok sey ifade etmisti o an için bana. konu degiserek neler yaptigina, nereli olduguna, okuluna geldi.

birbirimizi daha iyi tanimaya yönelik sorular cevap buldu. dogup büyüdügü ilde üniversite okuyormus.

ailesiyle kaliyormus ailesinin durumu orta halliymis ve bi tane abisi varmis, ismi gökhan.

abi lafini duyunca içten içe tirsmadim degil fakat yapacak pekte bi sey yoktu. bende kendimden

bahsettim. burali oldugumdan, okulu ailevi sebeplerden dolayi lisede biraktigimdan, suan bi

bilgisayar dükkani çalistirdigimdan, benden küçük bi erkek kardesim oldugundan ve benimde

ailemin orta halli oldugundan. sohbet bu sekilde ilerlerken kalkmasi gerektigini söyledi.

bende tabi diyip tekrar bulusma sözünü de aldiktan sonra ayrildik. saat geç olmustu.

bende evin yolunu tuttum. bizim sokagin girisine gelmistim.

heryer zifiri karanlikti telefonun isigindan yararlanarak merdivenleri çiktim ve eve girdim.

odama geçip kendimi yataga attim. sundan emindim ki ben bu kizdan çok hoslaniyordum.

simdiye kadar gördügüm bütün kizlardan farkliydi o. günün degerlendirmesini yaparken uyuyakalmisim.

-[hayranlik]
——

aradan bi kaç gün geçti. o süre içinde cansuyla sadece mesajlastik. bi gün dükkandayken yine bi mesaj geldi.

“geçen günki cafenin oralardayim, istersen görüselim”

“tabi ama dükkanda ufak bi isim var sen istersen buraya gel bi çay içer burdan geçeriz bi

yerlere” dedim cafe ile dükkanin arasinda pek bi mesafe olmadigindan.

“güzel olur farketmez benim için” dedikten sonra dükkanin yerini kabataslak tarif ettim ve

ardindan amcaoglunu postaladim. dükkanin önüne çiktim karsilamak için. pek bi zaman geçmedi

ki kösede göründü cansu. geldi içeri buyur ettim. “çok sirinmis dükkan” dedi. “bosversene klasik iste”

dedim dalgayla karisik. oturduk, 3 dükkan ötedeki çay ocagindan iki çay söyledim. o

çayini içerken bende isleri bitirdim ve o sirada gelen amcaogluyla cansuyu ayak üstü

tanistirarak dükkani da ona birakip ayrildik. nasilsin muhabbetlerinden sonra ayy ben çok açim

yalniz dedi cansu. yemege ***ürmek lazimdi fakat nereye? eli yüzü düzgün bi yere ***ürmek sartti.

bunlari düsünürken ilerideki kokoreçciden gelen kokoreç kokusu imdadima yetisti resmen. “canim çok fena kokoreç çektiiii” dedi.

agzini öpesim geldi iste o an. “saka yapiyosun kokoreç seviyorum de bide simdi bana” dedim dalgayla.

“eveeet çok severim” dedi. gel o zaman deyip ***ürdüm kokoreçciye. o an ona olan hayranligim katlandi.

kokoreç seviyo diye degil beyler. yükseklerde degildi gözü.

o an hersey onun elindeydi kalkip lüx bi yere gidelim dese elim mahkum gidecektik ve hesap bi yerimde patliyacakti.

fakat sonuç itibariyle oldugumuz yer kokoreççiydi. karnimiz doyduktan sonra çiktik ordan. sahil boyunca yürüdük öylece.

sahildeki bi cafenin önünden geçerken oturalim mi dedi. tabi deyip geçtik bos bi masaya. ortalik tenha sayilirdi iki çift

daha vardi bizim haricimizde. romantizm kokuyordu ortam.

“ne kadar çabuk gelisti dimi hersey” dedim.

“sikayetçi misin?” dedi tebessümle.

“sikayetçi olsam burada ne isim var” dedim tebessümüne karsilik vererek.

“sorun yok o zaman bende gayet mutluyum halimden” dedi.

muhabbet ortamin dinginliginde akip gidiyorken içecekler geldi. bi iki yudum aldiktan sonra açilmam

gerektigini söyledi içimde derinlerde bi yerlerden gelen ekolu bi ses. ortam gayet müsaitti. geriye

sadece agzimdan dökülecek o kelimeler kalmisti. yapabilecek miydim? tüm cesaretimi toplayarak ?

[zaman geldi mi?]
——

-”cansu” diye girdim konuya.

-”efendim” dedi o prüzsüz sesiyle.

-”sana bisey söyliyecegim” dedim konuya nasil devam edecegini bilmeyen bi adamin yapacagi gibi.

beni dinliyordu, etkili bi konusma yapmaliydim. daha önceden kurdugum hayallerde sadece bu

günü hayal etmistim neler söyliyecegim konusunda hiç bi ön hazirlik yoktu. dogaçlama gelisecekti

hersey kalbimin rehberliginde. dagilmaya yüz tutmus cesaretimi tekrar bi araya getirip

“seni o cafede öykülerle gördügüm andan beri içimde bekliyor simdi söyliyecegim sey…”

kisa bi sessizligin ardindan “senden çok hoslaniyorum” diyebildim.

derin bi sessizlik oldu. bogazina kaçiyordu içtigi çay. yüzü sekilden sekile girdi.

benim suratim kimbilir ne haldeydi. kalbim yerinde duramiyordu, ben onun agzindan çikicak

kelimeleri beklerken benim hiç beklemedigim bisey oldu. kalkti gitti masadan. öyle

bakakaldim arkasindan. dünyam basima yikilmisti sanki. kaynar suyla dus almis gibiydim.

su ana kadar hal ve tavirlarimdan biraz olsun anlamis olmasi gerekti ondan hoslandigimi,

o kadarda sürpriz olmamaliydi bu durum. bi süre hareketsiz kaldiktan sonra mesaj sesiyle

irkildim. kolum halsiz bi sekilde uzandi masadaki telefona. cansudandi. “bende.” yaziyordu

sadece. o an bi insanin ruh halinin ne kadar hizli degisebilecegini anladim. hafiflemistim sanki.

iyi ki suratima söylememis dedim kendi kendime, mutluydum fakat bi seyler eksikti evet istedigim

tam olarak bunu suratima söylemesiydi. gözlerimin içine bakarak, benim ona söyledigim gibi.

biz nasi söylüyoz anasini satim. biraz sonra mesaj attim

“suratima söyleyebilecek misin bunu, biraktigin yerdeyim.”

geleceginden emin degildim. fakat haftalarca bekleyebilirdim orda o sekilde. geldi beyler.

agir çekimde yaklasti bana dogru. yavasça oturdu yanima. dudaklarina bakiyordum sadece.

titrek bi sesle, “bende seni sapsal” dedi. o an hersey tamamdi iste. benim yapabildigim

tek sey istem disi sarilmakti ona siki siki. kaç dakika öylece kaldik bilmiyorum.

ayrildigimizda ikimizinde suratinda ayni gülüs. hiç bi sey konusmadik fakat

gözlerimiz muhabbeti koyulastirdikça koyulastirdi. iste olmustu lan bi kizi gerçekten seviyordum

ve onunda beni sevdigini duymak tarif edilemezdi. askin doruklari denilen yer tam olarak burasiydi

sanirim. geç olmustu kalktik, evine birakacaktim onu. yolda sadece elini tuttum hiç bi sey konusmadik.

öylece yürüdük. biliyordum ki ikimizde mutluyduk. evine yaklastigimizi anladigimda durdu ve bana döndü.

kisa bi süre gözlerimin içine bakti ve yanagima küçük bi öpücük kondurup “hosçakal” dedi ani bi

tebessümle destekleyerek. tebessümüne karsilik verdim ve girdi içeri. arkasindan baktim bi süre.

dünyanin en mutlusu bendim sanirim o an.​
 

HackerTrojan

Uzman üye
7 Ocak 2013
1,098
0
system32
-[ebru ablama saygilar]
——-

asiktim beyler. askin sözlük anlami cansuydu tam olarak benim için. mesajlasmalar,

telefonla konusmalar, bulusmalar devam etti. sevgi sözcükleri eksik olmadi cümle sonlarinda ve

satir aralarinda. askin kafa yapan bisey oldugunu anladim zamanla. ask sarhosuydum. “seni özledimler”

yanyanayken bile kullanilir oldu. birbirimizi göremedigimiz her an iskence oldu yüregimize.

fakat birde abi gerçegi vardi unutulmamasi gereken. her dakika yaninda olmak istesem bile abi

engeli yüzünden mümkün olamiyordu bu. telefon sayesinde sürekli iletisim halindeydik ancak.

graham bell abimin ruhunada bi fatiha transfer ettikten sonra yine dükkanda yalniz oldugum

bi günde, (onunla olmadigim zamanlar genelde dükkanda vakit geçiriyordum.)

cansu ile mesajlasirken bi yandan radyo eslik ediyordu bana. ve konu eskilerden açilinca


“seni görünceye kadar tövbeliydim aska, mucizemsin benim” dedi cansu. ayni

durum benim içinde geçerliydi aslinda bakilirsa. aldatilmistim

ve tam 20 gün en dipteydim. ta ki onu görünceye kadar.

tam o anda ebru gündes-beyaz parçasi çaliyordu radyoda. sözleri manidar

“Ben kayboldu sanmistim meger sendeymis
Görür görmez anladim hemen o anda
Sari sandiklara kitlemistim askimizi
Sahip çikmissin canim eksik olma

Nasil özlemis kalbim böyle atmayi
Orsa yerini bile unutmustum hanidir
Bazen hayat vermek ister aldiklarini
Mucizeler hep böyle ansizin gelir (buraya dikkat)

Tesekkür ederim böyle baktigin için
Tesekkürler aklimda kaldigin için
Karanliktan korkmuyorum eskisi gibi
Senin yanin en aydinlik beyaz benim için”

tam volume arttirmistim ki cansudan gelen mesaj radyoyu kapatmama neden oldu

“nasil özlemis kalbim böyle atmayi, oysa yerini bile unutmustum.

bazen hayat vermek ister aldiklarini, mucizeler hep böyle ansizin gelir.”

afallamistim. bi an cansunun yakinlarda ve beni dinliyor

oldugu hissine kapildim ister

istemez. kalktim radyoyu kapattim ve dükkanin önüne çikip

etrafa bakindim istemsiz. daha

sonra dank etti ki ayni kanali dinliyorduk. bozuntuya

vermeden sarkinin devamiyla cevap verdim

“tesekkür ederim böyle baktigin için, tesekkürler aklimda kaldigin için. karanliktan

korkmuyorum eskisi gibi, senin yanin en aydinlik beyaz benim için.”

cevap geldi, mesajda sadece radyonun frekansi yaziyordu.

“tesadüf mü bu?” dedim

“mucizemsin demistim.” dedi ve devam etti “her kadinin asla bi daha asik olmayacagim

dedigi anda hayatina giren muhtesem bi adam vardir diye bi söz okudum az önce

facede” dedi dolayli yoldan gönderme yaparak. farketmistim inceden tik tiki.

“he gördüm evet bu aralar çok dolaniyo facede yaa” dedim gicikligimida yaparak.

“öküzsün” dedi.
mutluydum sadece, hemde haddinden fazla mutlu. hal böyle olunca valide

sultan çakmisti bendeki degisikligi. bu güne kadar hiç bi sey saklamamistim

ailemden. en azindan annemden. açik seçik, alenen konusulurdu hersey valide

sultan ile. anlattim durumu, mutlu oldu o da. tanimak istedi beni bu denli

mutlu eden kizi. anneme bu sözü verdikten sonra cansuma mesaj attim

“canimm, anneme söyledim seni. tanismak istiyo”

“nasil yani? biliyo mu beni, bizi?” dedi inanamayarak.

“evet canimm” dedim.

“canim ne diyecegimi bilemiyorum, erken degil mi?” dedi.

“geç bile kaldik” dedim.

tanisma mevzuu orada kapandi. taa ki bi sonraki bulusmaya kadar. yüzyüzeyken

açtim konuyu. konu açilinca heyecanlandigi her halinden belli oluyordu. ikna

etmek için ugrastim bi süre. israrlarima dayanamayarak tamam dedi veya demis

bulundu. kizdanda onayi aldiktan sonra evde valide sultana anlattim durumu.

o da peder beye bahsetti. hemen ertesi güne ayarlandi tanisma.

ertesi gün görüstügümüz ana kadar hiç bi sey söylemedim cansuya.

durumdan bi haber sohbet ilerlerken

“hadi gidiyoruz” dedim.

“nereye” dedi saskinlikla

“bize, evdekiler bizi bekliyo” dedim.

“ne? simdi mi?” dedi saskinligi gizleyemeyerek.

o ne diyecegini bilemez haldeyken kalktim ayaga, o da kalkti. bi

taksiye atlayip evin yolunu tuttuk. takside konusmuyordu hiç, heyecanli

oldugunu elini tuttugumda titredigini hissedince anladim. indik taksiden, kapinin girisinde tereddütte kalarak

“ben hazir degilim nekilabu, yapamayacagim galiba” dedi.

beklemedigi anda yapistim dudaklarina, ayak üstü bi süre öyle kaldiktan sonra geri çekilip

“haziriz” dedim gözlerine bakarak. cesaretlenmisti. çiktik eve. bizimkiler

benim bile beklemedigim sicaklikta karsiladilar. ben bile hiç böyle karsilanmamistim

lan. “hosgeldin kizim” dedi peder bey gülerek. “hosbulduk efendim” dedi ve ayak

üstü tanittim cansuyu evdekilere, evdekilerede cansuyu isin icabi geregi. içeri

geçtik, mis gibi yemek konulari geliyordu. valide sultan döktürmüstü yine anlasilan.

oturduk kisa bi muhabbetten sonra annem sofrayi hazirlamak için ayaklandi. cansuda

hemen arkasindan kalkti mutfaga. peder beyle ve biraderle kaldik odada. peder bey girdi söze

“aferim lan, güzel kiz bulmussun. üzmek yok bu kizi” dedi.

“istesemde olmuyo” dedim gülerek. biz sohbet ederken hanimlar sofrayi hazirlamis,

çagriliyorduk. geçtik masaya. cansuya baktim, heyecani yatismisti. bunda bizimkilerinde

payi vardi elbet, benim bile beklemedigim sicaklikta davrandilar kendi kizlariymis gibi.

servisi o yapti. herkesin tabagini doldurduktan sonra kendinede bi tabak alip o da oturdu.

yemege basladik. yemekte muhabbet “ee kizim sen nasilsin, annenler nasil, baban ne is

yapiyodu” gibi geyiklerle devam etti. yemek bitti annem tabaklari toplamaya yeltenmisti ki cansu

“siz birakin annecim, ben hallederim” dedi. sasirdim bi an. kafami yemekten kaldirip

cansuya baktim. dudagini büzmüs ne dedim ben der gibi bakiyordu gözlerime. utanmisti,

o halde görünce onu rahatlatmak için göz kirptim tebessümle. ise yaramis gibiydi. valide

sultanda sasirdi ilk fakat halinden memnundu o. sofra toplandi, içeri

geçecektik ki odami göstermek bahanesiyle cansuyla odama geçtik.

“yanlis bisey yapmadim dimi” dedi ayak üstü merakla.

“yok saçmalama annecigin çok sevdi seni” dedim dalgamida geçerek.

“pislik” dedi karin bosluguma yavas bi yumrukçukla.

durumu hatirlayip tekrar büzdü dudadigi. o halini yine görünce dayanamadim

yapistim dudaklarina, fazla uzun sürmedi geri çekilip,

“ne yapiyorsun deli, annenler içerdee” dedi. hakliydi, bi sebepten dolayi

içeri dalarlarsa kiz zaten utanmis durumda daha fazla utandirmaya gerek yoktu. kendimi toparlayip

“iyi be en rahat olmam gereken yerde rahat rahat öpemiyecek miyim sevgilimi”

dedim dalgayla. içeri geçtik. çay kahve faslindan sonra geç olmustu. müsade

istedi cansu kalkmasi gerektigini hatirlatarak. vedalasildi, ailene selam

söyle geyigine gelince sira göz göze geldik cansuyla. abisini bilmiyorlar

tabi, abisinin ögrenince ne yapacagi muamma. bende evine birakayim bahanesiyle

ikimiz çiktik evden. yürüdük el ele evine dogru. evine yaklasiyorduk ki

“odada yarim kalan seyi tamamlayalim istersen, faiz islemeye basladi bile”

dedim yavsak bi ses tonuyla. bisey demeden ilk hamle ondan geldi. ask dolu

öpüsmenin içinde buldum kendimi. ayak üstü bes dakika kadar sürdü. daha sonra birilerinin,

özellikle ailesinin görebilecegi gerçegini hatirlayarak ayrildik, evine dogru giderken arkasindan baktim sadece.

“bende seni unutamadim askim, seni seviyorum. hazal.”

bi dakka lan bu ne alakaydi? ne zaman gelmisti bu mesaj bana. tarihine

ve saatine baktim. cansunun beni o cafede öylece birakip gittigi gün ve

saatti. o an hersey sekillenmeye baslamisti. ve hatirlamaya basladim,

ben tuvaletteyken telefonum masadaydi ve o sirada hazal olacak o**spu

bu mesaji atmisti. bunu okuyan cansu, hazalla tekrar konusmaya basladigimi

zannetmis ve aglayarak çikmisti cafeden. daha sonrasi malum zaten, onsuz

geçen günler… onsuz günlerin sorumlusu bi tek mesaj miydi yani? ne bu mesaj,

ne bok yiyon sen diye sormayi hiç mi düsünmemisti bu? peki ya salak ben.

hiç mi aklima gelmedi telefonu masada unuttugum ve o sirada birinin bi or**puluk

yapabilecegi. gelmedi iste anasini satim. oysa ben neler düsünmüstüm. ailevi bi

sorunu vardir belki dedim bunca zaman, hep elbet bi mesaj atar diye bekledim.

hemen kendimi toparlayip anahtari tekrar amcaoglundan alarak öykünün söyledigi

alisveris merkezine gittim. biraz dolandiktan sonra ilerde onu gördüm öyküyle

magazalarin önünde ilerliyordu. kostum yanina tuttum kolundan ne oluyo diye

arkasina döndü ve beni görünce suratinin sekli inanilmaz derecede degisti.

ne oldu sana dedi yüzümdeki yaralari ve morluklari kastederek ve yari umursamaz

bi tavirla. önemli degil onlar simdi dedim ve biraz fazla siktim kolunu. birak

kolumu canim aciyor diye bagirdi ve çekti kolunu. çemkirmeyi birak ve beni dinle

diye bagirdim. durumu anlatmaya çalistim, o mesajdan haberim olmadigini ve hazalla

herseyin çoktan bittigini.. dinlemeye niyeti yok gibiydi. tuttum kolundan zorla

çikardim ve bindirdim arabaya. hala çemkirmeye çalisiyodu birak beni gibilerinden.

hazalin evine geldigimde indim arabadan ve arkamdan o da geldi ne yapacagimi

merak eder vaziyette. tekmeledim kapiyi. kapiyi ev arkadasi açti çigdemdi

sanirim adi. hazal yok mu dedim. taniyordu beni

sasirmisti, bekle dedi kararsiz bi ses tonuyla ve girdi içeri. daha sonra hazal

göründü kapida, tuttum saçindan ne yapmaya çalisiyosun lan sen dedim, o sirada

çigdem çigligi basti. onu susturmaya çalisirken hoop noluyo lan diye çikti içerden

zirto. hazalin beni aldattigi zirtoydu bu. yakamdan tutmaya çalisti, fakat gözüm

kararmisti resmen gelisine kafayi koydum burnunun ortasina. o yerde kivranirken

cansuya baktim öylece izliyordu beni. hazala döndüm ne yapmaya çalisiyosun kizim

dedim biraz daha sakin sekilde mesaji göstererek. korkmustu hiç bi sey diyemedi. biraz daha üsteleyince

içeri girdi ve bi buket çiçekle döndü. bunu sen yollamadin mi? dedi.

saçmalama be, sen çoktan bittin benim için dedim ve cansuyu göstererek hayatimda

bi tek o var artik dedim. hazal önce cansuya sonra bana bakti ve tabi yaa dedi ve

çok özür dilerim diye ekledi. ardindan durumu kisaca anlatti, bunun bi platonigi

varmis ve çiçegi de muhtemelen o göndermis üzerindeki notta da “seni unutamiyorum,

baskasini sevdigini biliyorum fakat söz geçiremiyorum kalbime” tarzi seyler yaziyormus.

bu salakta bunu okuyunca çiçegide o notuda benim gönderdigimi sanmis ve o mesaji atmis.

tüm bunlari anlatirken sevgilisi olacak zirto da kivrandigi yerden dinliyordu hazalin

anlattiklarini, bundan sonra kesinlikle hersey b*ka saracakti onlar için. daha sonra ne

haliniz varsa görün dahada bizi rahatsiz etmeyin diyerek onlari öylece birakip arabaya

dogru ilerledim. cansuda geldi arkamdan. çalistirdim arabayi nereye gidecegimi bilmez

halde sürerken arabayi cansuyu bekliyordum sadece, agzindan çikacak kelimeleri.

-[tekrardan mutluluk]
——

“mucizemm, çok özür dilerim” dedi. mucizem deyince dünya duruyordu sanki.

göz ucuyla baktim ona, mahçup görünüyordu. o halde görünce dayanamadim.

surat yapmaya gerek yoktu ayri geçen günlerin acisini çikarmaya baslamasiydik bi an önce.

“biliyosun dimi o lafa dayanamayacagimi” dedim gülerek.

“taktikti o bebegim” dedi dalgasini geçerek.

o sirada bi parkin önünden geçiyoduk, parkin yanindaki yesillige çektim arabayi. “napiyosun” dedi

“benimde kendime göre taktiklerim var bebegim dedim” yine yavsak bi

sesle. ve yumuldum destursuz. bi süre öyle kaldik ki tak tuk sesleriyle

toparlandik. sesin nerden geldigini anlamak için etrafa bakindik ve sesin

kaynagini görmemiz fazla uzun sürmedi. ilerdeki bankta oturan ve torununu

parka getirdigini tahmin ettigimiz yasli bi teyze arabaya tas atiyordu.

kahkahalarimiza engel olamadik, gülerek gazladik ordan.

hersey eskiye dönmüstü cansuyla. tekrardan mutluyduk ikimizde

fakat bu durum fazla sürmedi.

ertesi gün dükkanda tek basimaydim. amcaoglu islerini halletmis

gelmisti. fakat heyecanli görünüyordu. ne oldu olum diye sordugumda söze girdi

“amcaoglu geçen günki afet varya dükkana gelmisti” dedi. düsündüm

fakat o an için hatirlayamadim.

“kim lan hatirlayamadim” dedim.

“lan sanki her gün afet geliyo dükkana. sarisin mavi gözlüydü hani,

seninkininde kankasi heralde.” dedi. sedadan bahsediyodu fakat bi dakika

“dur olm hatirladimda cansuyla ne alakasi var” dedim merakla

“o gün söyledigi adresin ordan geçiyodum apartmanin önünde

seninkiyle konusuyolardi. seninki para veriyodu hatta buna” dedi.

“emin misin lan? net gördün mü para verdigini” dedim inanamayrak

“evet olm afeti görünce yavas geçtim hatta apartmanin önünden” dedi ve

sedanin giydigi etegi ve etegin kiçina olan mesafesini agzinin suyu akar

vaziyette anlatmaya devam etti. son anlattigi kisimlar ilgilendirmiyordu,

beni ilgilendiren cansu ve seda ne alakaydi? cansu ne diye para veriyodu

sedaya? amcaoglu sedayi anlatmaya devam ederken ayrildim dükkandan.

öylece yürürken sadece düsünüyordum.

yoksa? inanmak istemiyordum. seda cansunun bi oyunu muydu? bana yapilmis bi

güven testi miydi? öyleyse, eger ben sedanin istedigini yapsaydim hersey

bitecekti. böyle bi test varsa bile ben geçmistim onu. fakat sevinmem mi gerekti?

cansum aklimdayken mümkün degildi öyle bi sey ve ben cansunun istedigi seyi yapmistim.

fakat cansunun bana güvenmiyor olusunun bi göstergesiydi bu.

teste mi kalmisti lan benim ona olan güvenim.

kendimi az biraz toparlayip emin olduktan sonra mesaj attim cansuya,

“evet ben testi geçtim. ama sen kaydirma yapmissin sanirim bana güvenirken”

bi kaç dakika geçmeden cevap geldi

“ne diyosun canim, anlamadim?” salaga yatiyordu resmen.

“anlarsin cansu” dedim.

“çok özür dilerim” dedi. cevap yazmadim
“ne yapacagimi bilmiyordum affet” dedi. cevap yazmadim
lütfen cevap ver, çok özür dilerim mucizem seklinde mesajlar ve bilimum aramaya

hiç bi sekilde cevap vermedim. onun bana yaptigini simdi ben ona yapiyordum.

ben onsuzken bile ona sartsiz kosulsuz güvenmis, sadece ondan mesaj beklemistim. peki o?
 

HackerTrojan

Uzman üye
7 Ocak 2013
1,098
0
system32
-[onsuz günlerin ardindan]
——-

günler yine onsuz geçiyordu. fakat hatasini anlamasi, bana güvenmeyi

bi sekilde ögrenmesi gerekiyordu. o günden beri dükkanada ugramamistim.

eve kapattim kendimi. annemin babamin israrlarina ragmen attigi mesajlari

cevapsiz biraktim. defalarca kez aradi bikmadan mesgule aldim. öyküyle, yunusla

ulasmaya çalisti onlara bana birakmalarini söyledim. defalarca özür diledi, defalarca

bulusmak istedi. dükkana bi çok defa gitmis her seferinde amcaogluna gelirse bana bi

sekilde ulassin lütfen seklinde mesaj birakmis. amcaoglu

ilk baslarda anlayis gösteriyordu fakat is uzayinca “uzatmayin artik

olum dükkana aradada olsa ugra bari yetisemiyorum islere” seklindeki sitemleri

artti haliyle. ayip olmasin diye dedigi gibi aradada olsa dükkana ugrar oldum. dükkanda

oldugum zamanlarda cansunun dükkana gelme ihtimali söz konusu oldugu

için dükkanda pek vakit geçirmedim, disaridaki islerde yardimci oldum amcaogluna.

günler yine böyle geçerken onu özledigimi farkettim. yoklugunu fazlasiyla hisseder

olmustum. kalbim en azindan anlatacaklarini dinle diyordu beynim ise daha erken,

birak biraz daha burnu sürtülsün diyordu. istemsizce kalbimi dinleyesim vardi. mesaj attim

“dükkana gel”. amcaoglunu bi süre yalniz birakmasi için ikna ettim ve postaladim

oturdum ve onu bekledim. kapidan girdi. boynu öndeydi. yüzüme bakamiyordu,

bense inadina gözlerinin içine bakiyordum. o halin

i görünce dahada acimasizlasmistim nedense. geldi oturdu yanima.

“seni dinliyorum” dedim.

“özür dilerim” diyebildi sadece.

“bu mu yani? seni affetmem için söyleyebilecegin sadece özür dilerim mi?” dedim.

“mucizem” diye girdi konuya. yapma bunu diyordum içimden, cansum sözünü bitiremeden kendimi

yine bi öpüsmenin ortasinda bulmaktan korkuyordum. öyle ki, surat yapmam lazimdi hatasini

anlamasi için. her ne kadar zor dizginlesemde kendimi, devam etti

“seda çocukluk arkadasim benim. uzun süredir görmüyordum, eski sevgilinin o mesajini

okuduktan sonra yikilmis haldeyken bi gün bize ziyarete geldiler. dertlesirken durumu

ona anlattigimda bi fikri oldugunu söyledi. fikrini duydugumda ilk olmaz öyle sey dedim

fakat daha sonra duymak istedim, nekilabu gerçekten seviyo seni. bunu duymak istedim sadece.

emindim senin ne sedaya nede bi baskasina o gözle bakmayacagini hayatinda ben varken, sedaylada

bu konuda iddaalasinca elinden geleni yap dedim sedaya. ertesi gün sedayi beklerken içim içimi

yedi. ve seda geldi ve duymaya ihtiyacim olan seyleri duydum ondan. o ne yaptiysa sen bi an önce kaçmak

için direnmissin. onlari duydugumda kosup gelip sadece sarilmak istedim sana. hatta para

bile vermeye kalktim sedaya o mutlulukla, almadi tabi. fakat yapamazdim elbet hem sen bu oyunu

bilmiyordun hemde o mesaj saçmaligi vardi gündemde hala.” diye özetledi. bitirdiginde bi süre

derin bi sessizlik hakim oldu ortama. o derin sessizlikte sadece gözlerinin içine baktim. ve o bekledigi tebessümü verdim ona.

“mucizemmmmm. mucizemsin sen benim” dedi.

“yapma iste bunuuu” dedim yine gülerek. anahtar gibiydi artik bu kelime bizim için.

siki siki sarildik sadece. ayrilmak istemiyorduk fakat kulagima gülerek nefes alamiyorum

diye fisildayinca ister istemez birakmak zorunda kaldim.

tekrar eskiye dönmüstük cansuyla. hersey çok güzeldi. fakat abi engeli günler geçtikçe

daha fazla hissettirmeye baslamisti kendini. cansu evden zor çikabiliyordu, çiksa bile

öykü sayesinde oluyordu bu. bulusmalarimiz seyreliyordu git gide. zaten arada sirada olan

o bulusmalarda da yok abim görmesin, yok abim burdan geçebilir, yok abimin bugün bu tarafta isi

vardi seklinde konusmalar tehditti bizim için. bi an önce halledilmesi gerekiyordu. her ne kadar

engel olarak dursada zaman zaman cansunun umursamaz tavri sasirtiyordu beni.

yaz gelmisti artik, sinavlari bitmis. okulun bitmesinede haftalar kalmisti. hal böyle olunca daha

fazla görüsürüz umudu mutlu ediyordu beni. yunusla öyküyle de daha fazla görüsür olmustuk

sinavlardan kurtulunca. bi gün hep beraberken (ben cansu yunus ve öykü) yunustan parlak bi

fikir geldi.

“olum hazir bizim sinavlarimizda bitmis, seninde kendi isin sayilir nasil olsa. su dörtlü bi

kaç gün bi yerlere mi kaçsak? tatil gibi” dedi. çok güzel olurdu lan.

“olm iyi güzel diyon da cansu nasil izin alacak” dedim.

“evet mümkün degil gibi görünüyor” dedi cansu beni onaylayarak ve hevesleri kursakta birakarak.

fakat yunusun onada parlak bi fikri vardi.

“bizim okulun gezisi yok mu kizim bu hafta sonu? ona gidiyoruz

deriz bu dörtlü takiliriz” dedi yunus. cansuya baktim, kafamiza

yatmisti bu fikir. fakat herhangi bi izin krizine karsi altyapi olusturmak gerekti.

cansu izin isterken öykü de yaninda olacakti ve okuldan alinmis bi takim gezi brosürleri

de belge olarak sunulacakti cansunun anasina babasina, özellikle abisine.

izin bi sekilde koparildi ve hafta sonu gidiyorduk tatile.

internetten 4 yildizli orta halli bi otel bulduk ve hafta sonuna 4

kisilik ve 4 gecelik rezervasyon yaptirdik. ben amcaoglundan bi miktar nakit

ile beraber arabanin anahtarini da kopardim. muhtesem bi tatil için

hersey hazirdi. emindim ki hayatimin en güzel tatili olacakti.

PART21-[deniz,kum,günes ve ask]
——-

aksamdan hazirlandi bavullar. son hazirliklar yapildi. yola

erken çikilacagi için erkenden yatildi iyi geceler mesajlariyla beraber.

ertesi gün çalar saat çalmadan kalktim ilk defa. önce güzel bi dus

aldim daha sonra saçlara hafif bi fön. tatil moduna girebilmek için

v yaka tshirtimi ve kot kaprimi de giydim ve mesaj attim cansuma daha

sonra digerlerine. bizde güzel bi kahvalti edip daha sonra çikacaktik

yola. geliyorum canim diye cevap geldi cansudan. sonra yunusa mesaj

attim nerdesiniz olum diye. ondan da yoldayiz cevabini alinca valide

sultana yardim için mutfaga girdim. el birligiyle kimse gelmeden

güzel bi sofra hazirladik. ilk olarak cansum geldi, o da çoktan

girmisti tatil moduna ve çok güzel görünüyordu. annemle öpüstükten

sonra içeri geçtik. cansu otururken ben peder beyle biladeri uyandirdim.

o sirada yunusla öyküde geldi. hep beraber geçtik kahvaltiya. güzel

bi kahvaltinin ardindan çantalar bagaja sigdirildi ve hayirli yolculuk

dilekleriyle ayrildik bizim evden. yolda yemek içinde çarsidan abur

cuburuda depoladiktan sonra yollardaydik. amcaoglunun ankara oyun havalari

cdlerinin arasinda buldugumuz yabanci müzik cdsini taktik. çok eglenceli bi

3 buçuk saatin ardindan otelide sora sora bulmustuk. araci otelin otoparkina

biraktiktan sonra bavullarida alip geçtik otele. kayitlari yaptirdik. yunusla

öyküye bi oda benle cansuya bi oda ayarlandi normal olarak. odalarin temizlendikten

sonra çiktik ve yerlestik daha sonra güzel bi ögle yemegi yedik. yemekleri gerçekten

basariliydi. garsonlarla, barmenle tanistik. hepsinin kafa kirikti, bi tane normal a

dam yok denilebilirdi otelde. hal böyle olunca havlulari alip plaja attik kendimizi.

tiklim tiklimdi plaj, 4 tane bos sezlong bulabildik sonunda. havlulari attiktan sonra

biz cansuyla denize kostuk, yunusla öykü plaj barindan içeceklerini alip güneslenmeyi

tercih ettiler. keyfiniz bilir dedikten sonra denizdeydik cansumla. denizdede romantizmin

dibine dibine vurduktan sonra sezlonglara döndük. sezlonglari birlestirip yanyana uzandik.

cansum basini gögsüme koydu o sekilde uzun süre keyfini çikardik, denizin kumun günesin.

hayat buydu iste. ve ben kesinlikle en güzel tatilimi yasiyordum..


plajda bi süre daha takildiktan sonra otele döndük. hazirlanip sehir merkezine

indik. merkezde de güzel vakit geçirdik, alisveris merkezlerini gezdik, sinemaya gittik,

meydanda dolastik derken geç oldugunu farkedince ve tekrar otele döndük. aksam yemegini

de yedikten sonra bardan kokteylleri alip havuz kenarindaki otelin içinde fakat gözden uzak

bi yerinde olan armutlara geçtik (oturmak için, içi pamukla dolu seklinden dolayi armut

deniyodu sanirim herneyse). içkileri yudumlarken, günü degerlendirdik ve tatilin ilk gününü

öylece tamamladik. odalarimiza çiktik, ilk ben dus aldim ve altima sadece bi sort geçirerek

yataga geçtim. cansumu bekliyorum dustan çikmasi için, o arada televizyonu karistirdim biraz

derken cansum geldi uzandi yanima. siyah bi sort, beyaz bi body giymisti. televizyonu kapattim,

yatakta yatar pozisyonda suratimiz arasinda bi karis mesafe var yok, biraz muhabbetten sonra öpüsmeye

basladik. kaçinilmaz sona yaklasiyorduk.. buralari hizli geçiyorum, malum son yasandi beyler.

-[faum party]
——

sabah öperek uyandirilmak gibisi yokmus beyler, o sabah

bunu anladim. kalktik üzerime bi tshirt geçirdikten sonra

yunusla öyküyüde alip kahvaltiya indik. hafif bi kahvaltidan sonra havlulari alip

plaja gittik. bu gün daha tenha gibiydi, saatten dolayida olabilirdi bu. deniz

daha temizdi. ögle sicagina kadar denizdeydik. deve güresi, yüzme yarisi derken çok

eglendik. denizden çiktiktan sonra bi süre sezlonglarda takildik. saat ögleyi geçmisti

ki ayrildik denizden otele geldik. yemegimizi yedik ve su topu etkinligi vardi. oteldeki

rus miktarida azimsanmayacak derecede oldugu için her an çimdige maruz kaliyorduk kizlar

tarafindan. su topunun da ruslar vs. türkler seklinde olacagini duyunca kizlar tarafindan

psikolojik baski gördük bi süre fakat sonuçta ekip hazirdi bizim. kaleciler animatörler

arasindan ayarlandi ve dörde dört bi maç olucakti. karsi takimda 2 kiz 2 erkek seklindeydi

fakat hal ve tavirlarindan birbiriyle bi alakalari olmadigi anlasiliyordu, yeni tanismislardi.

maç basladi, ilk sayi onlardan geldi. bi biz bi onlar derken kizlardan birinin ister istemez

yakin markajinda kalmis olmamdan olacak ki bizim kizlar rus kizlara saldirdi ve maç ister

istemez yarida kesildi. kiskançlik krizleri tutmustu resmen. kizlar adina özür dileyip ayrildik

havuzdan. odada kisa süreli triplere, tavirlara maruz kaldiktan sonra bi sekilde gönüller alindi

ve aksam yemeginde hep beraberdik. masada da uyarilar devam etti asiri kiskançligin etkisinde.

muhabbet o sekilde sürerken animatör yanimiza geldi.

aksam su diskoda köpük partisi var, biletler su kadar.

gitmek isterseniz saat 22de otelin önünden servis kaldirilicak. seklinde bi konusma

yaptiktan sonra biz bi konusalim diye yolladik elemani. fena fikir sayilmazdi. zaten

aklimizda vardi disko club tarzi bi yere gidelim diyorduk degisiklik amaçli. herkesin

de fikrini aldiktan sonra karar verdik gece gidecektik. elemani tekrar çagirdik ve

biletleri temin ettikten sonra ortaklasa aldigimiz karar ile diskodan önce kafalari

çekecektik, malum o tarz mekanlarda sarhos olmak mümkün degil en azindan bizim gibi

dar gelirliler için. otelin barinda çakirkeyf kivamini gördükten sonra otelin servisi

gelmisti. 15dklik bi yoldan sonra geldik diskoya. kapida 2 tane izbanduttan bozma

bodyguard damsiz ayikliyordu resmen, elimizi kolumuzu sallayarak geçtik içeri.

kalabaligin içine dalmadan kiyida bos bi masaya geçtik. gelen elemana sadece 4 tane

bira söyledik, bi sey içmeden de olmaz diyerek. etrafa baktim kodomanlar, ensesi

kalinlar belli ediyorlardi kendilerini. damsiz alinmamasina ragmen metrekareye düsen

abaza sayisi hayli fazla görünüyordu. bunlar bi sekilde sizmayi basaranlardi sanirim.

biralarla birlikte cips kuru yemis ve meyve tabagida geldi masaya. biralari bitirdikten

sonra yavastan dans alanina dogru yanastik. köpük partisi henüz baslamamisti. herkesin

içine sokamazdik elbet kizlari, kiyida kendi halimizde ayak uydurduk müzigin ritmine.

cirtlak sesli bi hatun coskuyla ingilizce bi seyler anons ettikten sonra anladik ki

köpükler geliyo. deli gibi eglenecektik, bunun için geldik buraya. köpügü görür görmez

atladik alana. cansunun elini birakmiyordum. deli gibi dans ediyor, zipliyorduk yukaridan

köpükler akarken. çildirmisti herkes resmen. sirilsiklam olmustuk ki elimi cebime attim,

telefon cebimdeydi. cansuya sordum onunkide ayni sekilde. simdi hapi yuttuk iste dedim kendi

kendime fakat artik olan olmustu, alkolün de yarattigi etkiyle bosveeer

dedim ve eglenmeye

devam ettik. deliler gibi egleniyorduk ki yoruldugumuzu anladigimda

gidelim dedim ve çiktik

disari. bi süre sonra yunusla öyküde göründü sirilsiklam sekilde. ve diger otel sakinleride

tek tek toplandi ve servis kalkti. serviste titriyordu herkes. ben sarildim cansuma. tir tir

titriyorduk. telefonlara baktik o sirada bi tek yunusun telefon çalisiyodu. bi tek onunki

çakmaydi ve bi tek onunki çalisiyodu, bu duruma topluca sasirdiktan sonra otele geldik. odalara

çikip kurulandiktan sonra bi büfeye girip 35lik vodka 4 tane enerji içecegi. 8 kadarda bira

alip sahile gittik. sabaha kadar içtik, kafalar zaten güzelken katlandikça katlandi bu durum.

resmen sarhostuk hepimizde. ikili sezlonglar halinde birbirimize sarilmis

vaziyette sizip kalmisiz sabaha dogru.

sabaha dogru plajin görevlisi uyandirdi bizi. kalkin gençler oteliniz yok mu sizin diyerek.

zorla kalktik, herkeste bas agrisi hat safhadaydi. gözler sismis durumdaydi.

otele dogru yürüdük, otele geldigimizde dogru odalara çiktik. birer dus aldik

biraz olsun kendimize gelebilmek için. kahvaltiya indigimizde yunusla öykü bi

masa bulup oturmuslardi bile, bizde bi seyler alip geçtik yanlarina. bi yandan

yerken aklima telefonlar geldi, tekrar çalistirmayi denedim yok çalismiyordu.

artik çok geçti, diskodan hemen sonra fön makinesiyle falan bi sekilde

kurtarilabilirlerdi belki ama o kafayla kim düsünsün onu. telefonu

hatirlatinca cansum yunusun telefonunu istedi, simkartin ne durumda

olduguna bakmak için hem ailesi aramis olabilirdi. biz yerken cansu

telefona takti ve mesaj sesleri ard arda geldi. cansunun mesajlari

okuduktan sonra yüz ifadesinde sadece korku vardi. noldu dedim merakla.

bizimkiler ögrenmisler okul gezisinde olmadigimi, bittim ben diyordu cansum.

yunusla öykü otelde daha 2 gecemiz oldugu için kalacakti fakat bizim hemen

dönmemiz lazimdi. esyalar toplandi otelden çikisimiz yapildi ve vedalasip

düstük yollara. simdi hapi yuttuk diye geçiriyordum içimden fakat bi

yandan cansuyu teselli etmem gerekiyordu.

bisey olmaz hayatim, hem belki hersey daha iyi olur ikimiz için gibi benim

bile inanmadigim tesellilerle cansuyu rahatlatmaya çalisiyordum fakat

agzindan bittik biz ve benzeri cümlelerden baska bi sey duymuyordum.

gelmistik sonunda cansuyu evine yakin bi yerde indirdim, bende gitmek

istedim fakat cansu hersey daha kötü olur diye istemedi gelmemi. yapacak

bi sey yok diyerek biraktim cansuyu. bense eve döndüm. evdekilere neden

erken döndügümüz konusunda kisa bi özet geçtikten sonra odama geçtim

cansudan bi haber bekliyordum artik. elim kolum bagli bekliyordum sadece.

neler olmustu acaba, cansu ne söylemisti ailesine? biliyorlar

miydi artik durumu? peki ya abisi?​
 

HackerTrojan

Uzman üye
7 Ocak 2013
1,098
0
system32
-[balta mi?]
——-

günler geçmisti. fakat hala bi haber yoktu. dükkanda evde orda burda

bi sekilde vakit geçirmeye çalisiyordum. fakat aklim, fikrim hala cansudaydi.

bisey yapmam gerekti ama ne? günlerdir bunu düsünüyordum fakat yine elim kolum

bagliydi. evine gitme düsüncesi geldi gitti defalarca aklima fakat cansunun farkli

bi yalan uydurmus olma ihtimalide vardi, hala beni bilmiyor olabilirlerdi. gidip

yine herseyi b*ka sardirma ihtimalim vardi. yine bagliydi anasini satim elim kolum.

hiç bisey yoktu yapabilecegim cansudan haber beklemekten baska.

günler geçmek bilmiyordu. yunusla öyküde çoktan dönmüslerdi tatilden. onlara sordum

nasil geçti diye. bosver onu ne oldu cansunun durum dediler. anlasilan onlarinda

hiç biseyden haberleri yoktu. bekliyorum diyebildim sadece. bi gün dükkanda

vakit geçirmeye çalisirken farkli bi numaradan mesaj geldi.

“eski tren istasyonuna gel”

önce sevindim cansudan haber geldi diye. fakat bu ne alakaydi simdi.

cansuyla ilgili bi gelisme vardir diye elim mahkum gidecektim. amcaogluna

durumu söylemeden çiktim dükkandan. yavas yavas yürüyordum istasyona dogru.

bi yandan da kafamda düsünceler, bu neydi simdi? ne alakaydi tren istasyonu.

düsünceli düsünceli ilerlerken istasyona dogru birden aslan abi çikti karsima.

senin ne isin var burda abi dedim merakla, sen miydin yoksa? dememe kalmadan

“sakin gitme oraya aslan, gökhan orda, elinde balta gördüm. arkadaslarini etrafa

yaydi. git burdan aslan git” dedi aslan abi felaket tellali gibi. bi dakka ya

aslan abi yine nerden çikmisti, gökhani nerden biliyordu. belkide daha fazlasini

biliyordu. o an aslan abiyi dinlemekten baska yapacak biseyim yok gibiydi. balta

diyodu lan balta. sopa degil, biçak degil balta ne demek anasini satim. o anda cansu

geldi aklima kim bilir ne durumdaydi ki beni söylemek durumunda kalmisti. ne olacaksa

olsun diye geçirdim bi an içimden, gideyim çikayim gökhanin karsisina seviyorum kardesini

diyeyim, belki ne delikanli adammissin lan der basardi bagrina. ama hayaldi bunlarin hepsi,

dogru zaman degildi bunun için. belli ki onlar da saglikli düsünemiyordu, bu durumda benim

saglikli düsünüp saglikli karar almam gerekti en azindan saglikli kalabilmek için. ama

aklim hala cansudaydi ne durumdaydi. bi fikir parladi o anda aklimda. benim korkum

abisinden yanaydi, ve abisi tren istasyonunda beni bekliyordu. cansu? evde olmaliydi.

hemen dükkana kosup amcaoglunun arabayi tekrar aldim ve cansunun evine geldim. cansuyu

görmem lazimdi. kapisini çaldim. açan yoktu israrla çaldim, bi adam açti babasiydi

büyük ihtimalle. çünkü bahsettigi gibiydi ayni.

“cansu, cansu evde mi?” dedim

“sen kimsin” dedi.

“nekilabu” dedim cansunun bahsettigini düsünerek. adam telasa kapildi birden.

“git burdan oglum” dedi telasla.

“yok hayir cansuyu görmeden gitmem” diyordum hala.

“yok cansu, unut onu. gökhan gelmeden git burdan görmesin seni” dedi.

sinirlenmeye baslamistim. babasi bile korkuyordu oglundan, allah miydi

lan bu. herkes neden bu kadar korkuyordu bundan, tamam bende korkmuyor

degilim fakat bu kadari fazlaydi artik.

cansu diye bagirdim kapidan içeri. adam hala git diye yalvariyordu. cansu

yoktu görünürde, israrla bagiriyordum. neden bilmiyorum ama içimden bi ses

beni duydugunu fakat çikmadigini söylüyordu. israrla bagirmaya devam ettim.

çikmayacagini anladigimda boynum önde döndüm arabaya. bindim ve arabayi d

ükkanda birakarak eve gittim. kapattim kendimi odama.

4 gün oldu, o 4 duvar arasindaydim yeniden. utanmasam s*çmaya bile

çikmayacaktim. karamsarlik hakimdi tüm benligime. halimi begenmediklerini

söyleyen annem,babam ve kardesim bile yetmiyordu o halden kurtulmak için

harekete geçmeme. alkol oldu bana eslik eden bi tek, günde 2 paket sigara

içer olmustum. yeniden en dipteydim ve cansum olabilirdi tek kurtulusum ancak.

bi mucize bekliyordum gün gün, mucizemi bekliyordum. yap bi mucize diye yalvarir

oldum. kimeydi bu yalvaris? duyan var miydi sesimi? günlerdir ayni parça

çaliyordu odadaki zifiri sessizligi bozarcasina. ebru gündes-beyaz. mucizeler

hep böyle ansizin gelir.. hani nerde mucize, nerde benim mucizem? telefonda

olan her hareketlilik heyecanlanmama yetiyordu fakat sonuç, ya operatörden

gelen bi mesaj yada bizimkilerden gelen arama..

gökhanin yüzünü hiç görmememe ragmen tüm nefretimi kusmak istiyordum

o surata. o olmasaydi belki de.. babasinin her halinden belliydi sert,

otorite sahibi olmadigi. kendi halinde sessiz, sakin bi adam görmüstüm o

gün bana git diye yalvarirken. kendi oglundan korkuyordu, belki de

yapacaklarindan. annesi de ne kadar sert olabilirdi ki, anne sonuçta.

tek sorun gökhandi ve benim bi an önce halletmem gerekti bu sorunu cansuma

ulasmam için. günler geçiyordu. bi gün çiktim disari yine ne yapacagimi

bilemez halde. önce dükkana ugradim, biraz oyalandiktan sonra gökhani

bulmam lazimdi. aslan abiyi aradim, hem gökhani nerden tanidigini hemde

ona ulasabilecegim bi adres ögrenirim diye. açti telefonu durumu anlatarak

sen gökhani nerden taniyosun abi diye sordum.

benim tanimadigim adam yoktur aslan dedi. iyi o zaman dedim ona nasil

ulasabilirim diye sordum. bi kahvehane adresi verdi, buraya takilir

genelde ama dikkatli ol aslan dedi. eyvallah deyip kapadiktan sonra telefonu

kahvenin yolununu tuttum. iki çift laf etmenin zamani gelmisti sanirim, ya

temiz bi sopa yerdim yada.. baska ihtimal yok gibiydi fakat girdim kahveye.

usulca kahvehane sahibinin yanina gittim. sordum gökhan kim diye, eliyle

isaret etti. kararsiz adimlarla gittim yanina, dokundum omzuna. bi s*ktir git,

okeye dönüyom dedi suratima bile bakmadan. 2 dk konusabilir miyiz disarida dedim.

sesim tanidik gelmemis olacak ki döndü bakti suratima. sen.. dedi.

nekilabu dedim lafini keserek. okeyi birakip geldi disari.

sen misin lan cansunun pesindeki lavuk dedi
pesindeki degil, tam olarak yanindaki. seviyoruz birbirimizi dedim.

kes lan gösteririm sana sevmeyi dedi ve o anda yedigim yumrugun siddetini

anlatamam. dur bari iki çift laf etseydim diye geçirdim yere düserken.

kafami kaldirima vurdum. basim dönüyordu, saçlarimin arasindan akan

kani hissedebiliyordum fakat karardi bi anda hersey.

[neler oluyor seri2]
——

gözlerimi hastanede açtim. dogrulmak istedim önce fakat kafamdaki aci

ve zonklama müsade etmedi buna. dikis atilmisti sanirim. önce dövüp

sonra hastaneye mi getirmisti lavuk? etrafa bakindim kimse yoktu odada.

bas ucumda bi not. uzandim almak için

cansudandi. çok özür dilerim diyordu. ve devam etmisti. nekilabu bana

yasattigin güzel günler için sana çok tesekkür ederim fakat hersey bitti.

bitmesi gerekiyor. beni unut, bu ikimiz içinde en dogrusu olucak.

klasikti. son cümlelere geldigimde gözyaslarim istemsiz süzülmüstü bile

yanaklarimdan. hersey anlamsizdi o an, ölmek istedim. keske gökhan olucak

serefsiz daha saglam vursaymis, yumruguyla öldürseymis diye geçirdim içimden.

zorla dogruldum, üstümü basimi giyip ayrildim hastaneden. ayaklarimda derman

yoktu, dizlerim beni her an yari yolda birakacak gibiydi. öylece yürüyordum.

bi sekilde eve ulastigimda odama geçip, kapiyi da içerden kilitleyerek vurdum

kafayi yattim. kalktigimda hava aydinlikti. elimi yüzümü yikayip, evdekilerede

olayi kisaca özetledikten sonra odama geldim tekrar. duvarlar üstüme üstüme

geliyordu, o ufacik oda daraldikça daraldi. disari zor attim kendimi. hersey

bitmis miydi simdi diye düsünürken kalbim cansuyu tekrar görmem gerektigini

söylüyordu. herseyi onun agzindan duymaliydim, bi nedeni vardi belki kendince

ne bileyim en azindan su abisi disinda bi neden duymak istiyordum belkide.

yürüyecek dermanim hala yoktu fakat bi sekilde geldim cansunun evine. uzaktan

baktim, onlarin katinin caminda perdeler yoktu bombos görünüyordu. eve gitmeye

cesaret edemedim beyler, oldugum yere kaldirima oturdum ve sadece binaya bakiyordum.

ya tasinmislarsa, ya bi daha göremeyeceksem cansumu. tüm bunlardan korkuyordum fakat

belki temizlik falan vardir onun için çikarmislardir perdeleri seklinde kendimi

kandirarak toparlandim ve girdim binadan içeri. kapilarini çaldim, çaldim, çaldim..

açan yoktu. kapiyi çalma durumu tekmelemeye dönüsünce komsulari çikti ve o duymaktan

korktugum cümleyi duydum. tasinmislardi. ama nereye bi sekilde ögrenip bi sekild

e tekrar görmem lazimdi cansuyu. bilen yoktu beyler, ev sahibinin numarasini aldim

komsulardan ve aradim onunda haberi yoktu biseyden. kira borçlarini tamamlayip

ayrilmislardi. öyküyü aradim, onunda haberi yoktu. öylece kalakaldim. zaten dermani

olmayan dizlerim hepten koyvermisti artik. halsiz bi sekilde demirlere tutunarak zorla

indim merdivenleri. disari çiktigimda biraz daha iyiydim. öylece yürüdüm.. kalabaligin

arasindan geçerken herkes bana bakiyormus gibi bi hisse kapildim istemsiz. tekrar eve

attim kendimi, artik sorunlar içinden çikilmaz bi hal almis gibiydi. gözümde büyüdükçe

büyüdü hersey. cansunun numarasi degismisti, faceden ulasmaya çalistim ya hesabi

dondurulmustu yada ben engellenmistim. kardesimin hesabindanda ulasamayinca dondurulmus

oldugunu anladim. sehir disina tasinmis olma ihtimalleri hayli yüksekti, fakat hala

buralardadir belki umudu günlerimi hersey güzelken cansuyla gittigimiz yerleri gezerek

geçirmemi sagliyordu. küçükte olsa belki görürüm umudu aklimi basimdan almisti resmen.

en basindan ilk tanistigimiz cafeye, ona açildigim ve daha sonrada sik sik gittigimiz

sahildeki cafeye, gittigimiz kokoreççiye, onunlayken girdigimiz dükkanlara, yürüdügümüz

kaldirimlara, hepsine defalarca kez gittim. artik biri çikipta deli misin

olm kaçtir gelip sadece uzaktan izliyosun dese hiç bisey diyemezdim, delirmis gibiydim

resmen. cansuya benzeterek arkasindan kosup durdugum kizlardan da hep bunu duydum. deli

misin be? fakat bütün bu yaptiklarimin bosa olmadigini bi gün anladim..

yine bos bos belki cansuyu görürüm umuduyla dolasiyordum. ve gördüm veya o an için

gördügümü zannettim. ama hayir olamazdi, baska biriyle el ele yürüyordu. yine benzettim

diye teselli etmeye çalissamda kendimi bunun öyle olmadigini bana yaklastiklarinda anladim.

evet cansuydu ve bi baskasiyla el eleydi. ulan yine mi dedim kendi kendime. yine mi aldatildim

dedim. o an kalbimi dinlemeyi çok istedim fakat bi sey söylemiyordu kalbim, söyleyecek hali kalmamisti.

hal böyle olunca beynimi dinlemek zorunda kaldim. kostum ve tuttum

kolundan. korkarak döndü ve beni gördü.

sasirmisti veya sasirmis görünüyordu. yanindaki lavugu göstererek

bunun yüzünden mi? dedim. lavukta afallamisti, erkeklik yapacak ya,

hop noluyo lan dedi omzumu tutarak

tek yumrukla yere kapaklandi. cansuya baktim karsi

koymuyordu fakat korktugu her halinden belliydi.

git burdan nekilabu, birak artik pesimi. ben onu seviyorum dedi eliyle yerdeki lavugu isaret

ederek. bunlari söylerken iki damla gözyasi süzülmüstü yanaklarindan. yapma iste bunu dedim

o an kendi kendime. onu seviyorum derken yaptigi el isaretiyle baya baya ezmisti yerdeki

lavugu. hiç bisey diyemedim, konusmak istedim. kelimeler bogazimda dügümlendi. aglayacagimi

anladigimda sadece kostum. onlari görmedigim bi yere gelince durdum ve çöktüm oldugum yere.

kafami iki elimin arasina aldim ve koyverdim. bu muydu lan adalet? ben yine aldatilmistim,

her askin kaçinilmaz sonu bu muydu? sagimdan solumdan geçen insanlar saskin saskin

bakiyorlardi sadece, yanima gelip ne oldu evladim diye soran amcalarin teyzelerin

sorularini cevapsiz birakarak kalktim. yavas yavas eve gelebildim, zombi gibiydim.

odama geçtikten sonra bi süre aglamaya devam ettim daha sonra yorgun

bedenim dayanamamis olacak ki uyuyakalmisim.


-[farkli zaman, farkli yerler]
——-

günler geçiyordu, fakat nasil geçtigini gelin birde bana sorun. sonuç itibariyle

ben yine aldatilmistim. tövbe mi etmeliydim artik aska, birini sevmeye. fakat
ben tüm olan bitenden farkli kokular aliyordum. her ne kadar cansunun agzindan

duymus olsamda, kalbim inanma diyordu. ve ben simdiye kadar hep onun sesini
dinlemistim. bu kadar kolay olmamaliydi hersey, onca yasanan seyin ardindan

özellikle. abisi yüzünden bana onlari söylemekte zorlanmis olabilirdi, bana

bi zarar gelmemesi için. çünkü gökhandanda ses seda yoktu beni hastanelik

ettigi günden beri. peki o yanindaki lavuk? pekala benim vazgeçmem için

oynanmis bi oyun olabilirdi buda. cansunun beni sevdigine emindim en azindan

güzel seyler yasadigimiz o günlerde. bu kadar kolay olamazdi hersey. tüm bu

olanlara inanmak istemiyordum fakat zamana ihtiyacim(iz) oldugu asikardi.

günler bu sekilde birbirini kovalarken kötü bi haber aldik. ankaradaki halam

vefat etmisti. bu haberi aldigimiz günün gecesinde her türlü kalma ihtimaline

karsin küçük birer bavul hazirlayip yola çiktik ailecek, ve bazi diger

akrabalarlada beraber.

6-7 saatlik bi yolculugun ardindan geldik ankaraya. cenaze evine geldigimizde

arabalarla dolmustu sokak. arabayi buldugumuz bos bi yere birakip çiktik eve.

enistem karsiladi aglayarak. oldum olasi sevmezdim öyle ortamlari. içeri

girdigimizde tekrar hatirladim bu durumu. tanidik tanimadik aglayan insanlar,

bi yer bulup oturduk bizimkiler çoktan birakmisti kendilerini ortama ayak

uydurup, bende fazla dayanamadim agitlar, bagirmalar yükselirken. bu kadar

aglamanin nedeni halamin hiç biseyi yokken, ansizin gidisiydi. gelenler devam

ediyordu bütün akrabalar tamamlanmisti, cenaze yikandi ve ögle namazina müteakip

defnedildi. akrabalar tekrardan eve dönerken benim aklima liseden kankam murat

geldi. ben liseyi biraktigimdan beri görüsmemistik ve hayli zaman olmustu.

isi ankaradaydi. buralara kadar gelmisken görmek istedim. önce bizimkileri

durumdan haberdar ettikten sonra rehberden numarasini bulup aradim, ilk

basta taniyamadi fakat daha sonra hatirlayinca çok sevindi ve mutlaka görüsmek

istedigini söyledi. güzel olur dedim bende ve oldugum yeri tarif ettim tamam

gelicem almaya dedi ve kapattik. sirketiyle benim oldugum yer arasinda pek bi

mesafe yoktu sanirim ki gelmesi uzun sürmedi. geldi harbi harbi baya degismisti,

yolda görsem mümkün degil taniyamazdim. indigi arabadan ve giyim kusamindan

islerinin ve maddi durumunun iyi oldugu anlasiliyordu. kisa süreli hasret

gidermeden sonra bindik arabaya. islerinden bahsetti, kauçuk sirketinin oldugundan

ve durumunun iyi oldugundan. kendi evi, arabasi da vardi. helal olsun lan dedim,

dogrultmustu belini. babasininda destegiyle olmustu tabi bütün bunlar, babasida

vefat edince hersey tamamiyle murata kalmisti. önce onun sirketine gittik, orda

uzun süre muhabbet ettik ben neden burda oldugumdan bahsettim daha sonra muhabbet

dertlesme halini alinca herseyi anlattim buna.

-[farkli mekan, farkli kisiler]
——

cansuyla olan durumumuzu, yasadiklarimizi, abisiyle olan biteni, aslan abiye kadar

herseyi anlattim murata. lan s**tr et, baska kiz mi yok. o kaybetmis seklindeki tesellileri

daha çok acitti sanki canimi. bu yüzden anlatmamistim belki de o ana kadar kimseye tüm olup

biteni. ayrilik acisini kendi basima yasamayi tercih ettim, çünkü bi baskasinin yarami

hafifletmek için siraliyacagi teselliler daha çok kanatacakti yarami. fakat muratla herseyi

açik seçik konustuk, lisedede dertlesirdik sürekli bu sekilde. derken muhabbet onun özel

hayatindan, geçmisten, lise anilarindan falan devam etti. bizimkiler bu gece dönüyorlardi

ben anladim ki murat beni birakmiyacak bi süre. hem durumu bizimkilere anlatmak hemde esyalari

almak için enistemlere döndük muratla beraber. bizimkiler ayak üstü muratla muhabbet ettikten

sonra murati liseden taniyor oluslarindan yararlanarak izini kopardim ve esyalarida alip

muratin evine gittik. ev degil saray yavrusu deyimini canli olarak yasayip bizzat gördükten

sonra muratin bana gösterdigi odaya koydum esyalari. murat isini gücünü birakti beni gezdiriyordu

rehberlik ederek. iyi gelmedi desem yalan olur beyler, cansu hala aklimdan çikmazken bu

degisiklikler silsilesi acimin biraz olsun hafiflemesine neden oldu.

günler geçiyordu ankarada. hemde bekledigimden iyi geçiyordu. bi yandan cansu aklimdan

çikmazken diger taraftan murata ayak uydurmaya çalisiyordum. bi gün sehrin ünlü

diskolarindan bi tanesinde kendi halimizde eglenmeye çalisirken masaya 2 kiz geldi,

merhabalasmadan sonra murat tanistirdiginda anladim. birisi muratin arkadasiydi

digeride arkadasinin arkadasi. olm bunlar ne dedigimde fisildayarak, degisiklik olur

kanka cevabini aldim. tamam bakalim dedim anin akisina birakarak. muratin arkadasinin

adi burcu, burcunun arkadasinin ise buseymis. yalan söylemeyeyim, kizlar güzeldi. hatta

ortalamanin üstünde güzellerdi. kisa bi tanisma faslindan sonra murat burcuyla

muhabbete basladi, buseyse benle konusmaya çalisiyordu. ben yadirgadim biraz durumu,

cansu her an bi yerden çikacakmis gibi bi hisse kapilmistim istem disi. aklimin cansuyla

mesgul olusu busenin sohbet baslatma çabalarinin önünde sert bi duvar gibiydi adeta. fakat

ben nerede oldugumuza aldirmadan mekana meyhane muamelesi yapinca, murat ve arkadasindan

özellikle buseden tepki almistim. elimde olan bisey degildi efkar basmisti çünkü cansu

hala aklimdaydi ve buse yanimdayken fena huzursuzdum. alinmasi gereken alkol dozajinin

üstüne çiktigimdan olacak bi süre sonra kendimi muhabbet ederken buldum. ve gitgide

muhabbetin samimiyeti artti. fakat bendeki efkar orani halen hat safhadaydi,

muhabbetin bi sekilde içine ediyordum

konu sevgilimin olup olmadigina geldiginde var demis bulundum. içimi rahatlatiyordum

belkide, her an gözümün önüne geliyordu çünkü cansu.

bozuldugu her halinden belli olmustu. güzel, ismi ne diyebildi.

cansu dedikten sonra senin var mi diye sordum sohbetin akisi geregi.

mucizelere inanir misin diye sordu. bira bogazima kaçiyordu. noluyo lan

dedim yine kendi kendime. dogrudan cansu geldi aklima hiç aklimdan çikmazken.

hayir dedim konuyu kapatircasina.

bende dedi. bi mucizeye kadar yok dedi sevgilisi olmadigini kastederek. o

an ignelendigimi farkeder gibi oldum. yarida olan birayi fondip yaparak murata döndüm, gidelim mi dedim.

erken degil mi daha kanka dedi halinden gayet memnun sekilde. ben iyi degilim dedim kafami göstererek.

kizlardan özür dileyerek ayrildik mekandan. arabada ne oldu lan kizlari biraktik öylece dedi murat.

hakliydi fakat gerçekten iyi degildim. muratin buseyle konusmam yönündeki israrlarina ve önerilerine

kulak asmadim çünkü cansu çikmiyordu aklimdan.. kankamdanda özür diledikten sonra eve gelmistik.

odaya geçip vurdum kafayi yattim.

-[acilara dönüs]
——

bizimkilerin gittigi günün üstünden haftalar geçmisti ve ben hala ankaradaydim. bizimkilerin

sitemleri, dön artik seklindeki israrlarinin yogunlugu hissedilir derecede artmisti her

telefon görüsmemizde. bi yandanda cansuyu düsünüyordum. en azindan bi kere daha görmem lazimdi

onu, herseyin bitip bitmedigini anlamam için. sevgilisi oldugunu düsünemiyordum sebebini

bilmedigim bi sekilde. yine oyun,entrika kokusu aliyordu burnum. bilet alindi, esyalar toplandi

ve otogardaydik. ugurlamaya gelmislerdi. otogarda beklerken benim otobüsün perona geldigi

anonsunu yapti kalin sesli bi abi. esyalarimi aldim otobüsün bagajina yerlestirdim ve kankama

döndüm. evvallah hersey için kanka dedim ve kucaklastik. burcuya döndüm iyi bak kankama deyip

onunlada sarildik ve sira buseye gelmisti. kendine iyi bak diyebildim sadece ona ve siki siki

sarildi. digerlerinden süre olarak oldukça fazla sarilir pozisyonda kaldik. ve sende dedi geri

çekilip. ve tekrardan topluca kendinize iyi bakin dileklerimide söyledikten sonra geçtim otobüse,

koltuklarin numarasina baktim sirayla benimkini görünce oturdum geçtim cam kenarina. el salladim

son bi kez ve buseye baktim, agliyordu. o an fena oldum iste beyler.. biliyordum bu sahneyi,

bi arkadasin arkasindan yapilan aglama degildi bu. ve benim içindi göz yaslari. göz göze geldik,

sadece gözünün içine bakiyordum o aglarken. daha sonra kalkti otobüs. arkamdan bakti sadece. gözden

kaybolunca iyice yerlestim koltuga ve taktim kulakligi. dönüyordum geri. aci çekecegimi bile bile.

gole giden karsi takim oyuncusunun ayagini kirmakti benimkisi, kirmizi kart yiyecegimi bile bile..

aklimdan hiç çikmayan cansu, aci veriyordu sadece. onun yüzünden baskalarina da aci çektiriyordum.

dönünce ne yapacagimi düsündüm. en ufak bi fikrim yoktu fakat olmasi gereken en azindan bi kere

daha görmekti cansuyu. kalbim hala ona aitti lan.

kendimi biliyordum ve inanmiyordum beni biraktigina hala veya inanmak istemiyordum. bi baskasinin

kollarinda olduguna inanmiyordum, beni sevdigi gibi bi baskasini sevebilecegine inanmiyordum. çünkü

ben yapamazdim. kendimi biliyordum.

düsünceli bi yolculugun ardindan indim otogara. amcaoglunu aradim beni otogardan alabilir misin diye.

geldi sagolsun. hosgeldin hosgittinlerin ardindan. beni eve birakti kendisi dükkana geçti, ona dükkana

ugrucam sözünüde verdikten sonra. bizimkilerle öpüstüm, onlarinda hosgeldinlerinin ardindan odama

geçtim kirlileri kirli sepetine, temizleri dolabima yerlestirdim. ivir zivirlarida yerine koyduktan

sonra yunusa mesaj attim. ankaradayken sadece nerdesin diye mesaj atmisti bi kere. durumu anlattiktan

sonra bi daha konusmamistik. ayni mesaji ben attim simdi.

nerdesin dedim.

evdeyim dedi. gittim evine cansudan bi haber var mi hem onu ögrenirim diyerek.

kapiyi açti yunus, asiri yorgun,bitkin görünüyordu.

ne lan bu halin dedim.

ayrildik kanka dedi öyküyü kastederek.

neden diye sordum merakla.

anlatti durumu. klasik iliskimiz heyecanini kaybetti muhabbeti. 2 seneyi asmisti normal

dedim kendi kendime fakat üzüldüm o halde görünce. onu görünce kendi durumum aklima geldi

ve cansudan haber var mi diye sordum. yok kanka dedi tasindiklarindan beri ne gördüm nede

bi haberini aldim dedi. tamam dedim ayrildim yanindan. öyküyü aradim. mesgule aliyordu, yunus

için ariyorum zannetmesi ihtimali vardi. “benim kizim, cansudan bi haber var mi” diye mesaj

attim. o beni aradi, açtim bi haber verecek diye.

yok hayir tasindiklari haberini aldiktan sonra aradim bi kaç defa görüsmek için numarasini

degistirmis ev telefonlarini aradim o da kapanmisti. ulasamadim dedi.

öyküde fis çikmisti. yunusla durumu için üzüldügümü söyledim ve kapattim telefonu.

is basa düsmüstü bi sekilde ben ulasacaktim cansuya. fakat nasil, orjinal bi fikrim yoktu.

bi yerden baslamak gerek diye eski evlerine gittim belki daha sonra gelmislerdir, yeni ev

adresini bulabilirim umuduyla. tüm komsularina tek tek sordum fakat tasindiklarindan sonra

gören olmamis ne cansuyu nede ailesinden birini. ordan ayrildim, dükkana ugradim. amcaogluna

sordum ben yokken cansu geldi mi hiç buraya, veya gördün mü diye sordum. ondan da malum cevabi

aldim. daha sonra aslan abi aklima geldi belki gökhani görmüstür bi yerlerde umuduyla aradim,

ondan da yok aslan görmedim uzun süredir cevabini alinca umutlarim tükenmeye baslamisti

bile. sehir disinda olma ihtimali vardi, fakat tasindiktan sonra o lavukla görmüstüm onu.

bunun yine bi plan olabilecegi geldi aklima. eski delirmis günlerime tekrar döndüm,

eskiden sik sik gittigimiz her yeri nizami olarak devriye gezmeye basladim gün gün.

dükkandan, evden arta kalan zamanlarda geziyordum deli gibi. cansuyla gittigimiz yerler

haricinde ona ulasabilecegim herhangi birini görmekte umudumdu. gökhani görürüm belki

diye de sik sik beni hastanelik ettigi kahveye de ugramayi ihmal etmedim. kahve sahibindende

düzenli olarak aldigim olumsuz cevaplar bi daha göremeyecegim fikrini yavas yavas benimsememe neden olmustu.

umutlarim bitme derecesine gelmisti fakat yinede dolasmayi ihmal etmiyordum derinlerdeki

umut kirintilariyla. o günlerin birinde sedaya rastladim. beni görmemisti fakat ben tanimistim.

nede olsa çocukluk arkadasiydi ve benimle olan durumu çok iyi biliyordu diye düsünerek yine

cansudan bi haber alirim umuduyla kostum arkasindan durdurdum. beni görünce suratinin sekli degisti.

seda, biliyorum cansunun çocukluk arkadasi oldugunu. bana yaptiniz tezgahida ögrendim daha sonra.

cansuya bi sekilde ulasmam lazim, lütfen bisey biliyosan söyle dedim.

birak artik cansunun pesini, o çok mutlu sevgilisiyle dedi tüm hayallerimi yikmak istercesine.

inanmiyorum mutlu olduguna, ben mutlu degilim çünkü dedim. ve devam ettim

sevgilisine kadar biliyosan nerde oldugunuda biliyosundur lütfen söyle dedim yalvararak.

anlasildi birakmiyacaksin pesini dedi.

ha sunu bileydin dedim.

su cafeye git orda beni bekle dedi seda. birakin soru sormayi tamam demeye bile firsatim

olmadan gitti seda. kendi kendime bu ne simdi diyerek cafenin yolunu tuttum. belki cansuyu

getirir umutlariyla. gittim cafeye oturdum, gelen garsonu bi arkadasi bekliyorum diyerek

postaladim basimdan. ve sedayi bekliyordum fazla sürmeden geldi. yalnizdi, yaninda ne cansu

nede bi baskasi vardi. geldi yanima oturmadan çantasindan çikardigi cdyi bana verdi ve ben

saskin bakislarimla söyleceklerini beklerken söze girdi

“al bunu, cansu gitti burdan. nereye gittigini yemin ederim bilmiyorum ne kadar israr

ettiysem söylemedi. nekilabu bi sekilde seni bulursa ve hala beni unutmamissa bunu ona

ver diye birakti bu cdyi. kendine iyi bak” dedi ve gitti. apisip kalmistim, bu neydi

simdi. bu cddeydi anlasilan kafamda soru isareti birakmayacak bütün cevaplar. evin yolunu

tuttum, yolda sadece onunla olan güzel anilarimizi düsündüm. yasadigimiz tüm güzel anilari..


eve geliyorum ve kapiyi içerden kilitleyip odama geçiyorum. kararsiz kaliyorum cdyi

pcye takip takmamakta. takmakla takmamak arasinda tam bir saat geçiyor. korkuyorum,

fakat ögrenmenin zamani geldi artik herseyi diye düsünüyorum. son bi kez görebilseydim

mucizemi, birazdan ögreneceklerimi onun agzindan duysaydim. son bi defa.. diye düsünürken

elim titreyerek uzaniyor cdye. ve takiyorum cdyi. sadece bi tek video görüyorum cdnin içinde.

tikliyorum ve melek yüzlümü görüyorum. gözleri sismis durumda fakat o haliyle bile dünyalar

güzeli benim için “mucizemmmmmm” diye giriyor söze. o kadife sesinden o kelimeyi videodan da

olsa bi kere daha duyunca içim ciz ediyor, derinlerden bi parçam koptugunu hissediyorum sadece.

ve anlatmaya basliyor her seyi

yillar önce ailecek bi seyehattan dönerken bi kaza geçiriyorlar.

annesini o kazada kaybediyor bu. babasiysa olayin üstünden pek bi

zaman geçmeden yeniden evleniyor baska bi kadinla. evlendigi kadinin

cansudan 3-4 yas büyük bi oglu oldugunu ve isminin gökhan oldugunu

ögreniyor cansu. babasinin yeni karisi, evladindan ayri tutmuyor cansuyu.

gökhan da zamanla gereginden fazla sahipleniyor cansuyu. babasinin bile

karismadigi konularda gökhan itiraz ediyor her zaman. benimle tanistiktan bi

süre sonra bu sahiplenisin duygusal oldugunu anliyor cansu. bu sahiplenis zamanla

sözlü ve fiziksel taciz halini aliyor, gün günde artiyor bu taciz fakat korktugu

için kimseye bi sey diyemiyor cansu. (ben bu kismi okurken sadece yumrugumu

sikabiliyorum, elimden bi sey gelmiyor olusu kahrediyor) gökhanin sürekli kavga ediyor

, vukuatlara giriyor ve çogu zaman bos gezmiyor olusu kisacasi belali bi tip

olusu da etkili oluyor cansunun gökhandan ölümüne tirsmasindan. günler böyle

geçerken biz tatildeyken okulun gezisinde olmadigini anliyor cansunun ve herkesi

ayaklandiriyor. defalarca ariyorlar, mesajlar atiyorlar fakat cansunu telefonu

bozuk oldugu için hiçbiri ulasmiyor cansuya. cansu mesajlari, aramalari çok daha

sonra görünce apar topar dönmek zorunda kaliyoruz tatilden. cansuyu evine

biraktigimda her ne kadar bende gitmek istesem de o, gökhanin yapacaklarindan

korktugu için izin vermiyor buna. yalniz gidiyor ve gökhan tartakliyor bunu

biraz. babasi desteklemiyor bu durumu fakat o da gökhandan korktugu için göz

yumuyor olanlara ve gökhan zorla eve kilitliyor bunu telefonunuda aliyor elinden.

numaramida zorla ögrenip cansudan bana ulasiyor. adamlarini toplayip elinede bi

balta alarak tren istasyonuna çagiriyor beni, ben cansudan bi haber vardir

diyerek giderken aslan abi durduruyor beni ve kurtariyor o an için. daha sonra

cansunun yalvarislari üzerine baska bi ile tasinmak sartiyla söz veriyor

bana bisey yapmayacagina. zaten o andan sonra sesi solugu kesiliyor gökhanin.

bi kamyonet ayarlayip apar topar yüklüyorlar esyalari ve birikmis kira borcunuda

ödeyerek kimseye bisey demeden ayriliyorlar evden. cansu bana zarar gelecegi için

ayrilmak istiyor, benim kolay kolay pesini birakmayacagimi bildigi içinde sevgili

numarasini hazirliyor. kuzenini bi sekilde ikna ediyor sevgilisi rolünü oynamasi

için. benim onu önceden gittigimiz yerlerde aradigimi bildigi için tasindiklari

yerden sadece bu oyunu oynamak için geliyor ve sevgilisiymis gibi el ele kuzeniyle

görünüyorlar bana bilerek. bense sevgilisi diye kuzenini dövüyorum. rolünü ne kadar

iyi yapamasada ben onu seviyorum diyor gözlerime bakarak inandirici olmasi için.

beceremiyor, aglamaya basliyor. onu o halde gören bende kendimi tutamayacagimi

anladigimda ayriliyorum yanindan. daha sonra cansu tekrar dönüyor tasindiklari

ile. benim bütün bu tezgaha inanmama ihtimalime karsi da bu videoyu çekiyor.

videoyu seni çok sevdim mucizemm, ölene kadarda sevecegim

seklindeki cümlelerle bitirirken gözyaslarini tutamiyor. aglarken zor

kapatiyor videoyu ve videonun tam bittigi yerdede bizim parçamiz çaliyor.

ben hüngür hüngür agliyorum. evdekiler duyuyor sesimi, ne oldu oglum diye

tekmeliyolar kapiyi. ben duymuyorum onlari. aklimda sadece cansu. halil

sezainin filmdeki son sahnede incir reçeli yerkenki durumunu akliniza getirin,

o ani o sekilde betimleyebilirim ancak. yasadigimiz güzel anlar geliyor gözümün

önüne, onu o cafede ilk gördügüm gün. o siyah saçlari, o beni büyüleyen bukleleri,

karbeyazi teni.. gitmiyor gözümün önünden. öylesine kin doluyorum ki o an. cansuyu

bulmaya degil gökhani bulmaya yemin ediyorum. katil olmaya yemin ediyorum. fakat daha

sonra ögreniyorum hapse girmis gökhan adam yaralamaktan. oh çekiyorum kocaman. biraz

olsun umutlaniyorum fakat gökhanin kendisine yaptiklarindan dolayi cansumun bi

daha bana geri dönmeyecegini biliyorum hemde adim gibi.. nasil unuturum onu

diye düsünüyorum. mümkün mü öyle bi sey diye soruyorum kendime. kalbime gömmeye

karar veriyorum daha sonralari. o sehirde yasayamayacagimi bildigim için

ankaraya yerlesiyorum bi süre. muratla burcu evleniyor. bense buseyle bi

seyler denemeye çalisiyorum fakat cansunun yerini onunla doldurmaya çalistigimi

defalarca kez ona cansu diye hitap ettigimde anliyor buse ve onunda sevgisini

mundar ediyorum.. baskalariyla deniyorum bi seyler fakat makaradan öte gitmiyor

hiç kimseyle hiçbir sey.. bi daha bulabilir miyim diye düsünüyorum gerçek aski.

bi daha yazabilir miyim acaba kendi ask hikayemi?

-SON-

okuyanlara tesekkür ederim.

***
var midir sevipte aglamayan?

merak ettim sadece. askin, gerçek askin kelime anlamini yüregiyle ögrenmis

ve ask sinavindan tam puan almis, derece yapmis bir adam. var mi öyle biri?

yeminle elini öpücem.

ask acisi falan degil, umut yoruyor insani. demir atmisken onsuzluga, unutmaya

yeminler etmisken, unutmak için onun yerini bi baskasiyla doldurdugunu ve o bir

baskasininda duygularini mundar etmisligin verdigi azabi kendine bile gönül

rahatligiyla söyleyemiyorken, gittigini, geri dönmeyecegini adin gibi bildigin

halde baktigin her yerde onu görürken, onunkilerden baska bir çift gözün

derinliklerinde bogulmaktan hala ölesiye korkarken, onun teninin kokusunu

dünyanin en güzel kokusunda bile bulamayacagini biliyorken, onun elini

tuttugunda içine düstügün sicakligi, cehennem atesinde bulabilecegine hala

süphe ederken, madem gidecektin, neden bana gelecekten bahsettin diye ona

kizman gerekirken, kendini yine kendine kizar halde buluyorken bile derinde

bir yerlerdeki umut kirintilarindan hayat buluyorsun belkide. ben artik

yorgunluktan olacak gelsin onlarida süpürsün diye yalvariyorum Allah’a.

var mi lan harbiden buraya kadar okuyan? yok yok sasirmiyorum, onlarca

bölüm hikayemi okuyanlar sizler degil miydiniz sonuçta. su yukaridaki

zirvaliklarinda basrolünü çok iyi taniyorsunuz aslinda. kolay degil

beyler, su yasadiklarimin gramini yasamis en azindan tahmin edebilecek

bir dost var mi aranizda bilmiyorum ama yazarak kusuyorum iste sustuklarimi.

basinizi agrittigim için özür dilerim. durun, tutamiyorum yine kendimi..

ten kokusu… onlarca siire hatta romanlara bile tek basina bir konu olur

beyler. yasamayanlara ancak dalga konusu olabilir belki ama bilemezler ki

o büyüyü. ona sarildiginda, koyun koyuna sadece uyudugun bitmesin istedigin

o gecelerde üzerine, benligine, içine sinmis o koku. cigerlerimi bir kere

olsun yeniden o kokuyla doldurmak için vermez miyim dünyalari?

beni en iyi taniyan sarkilar belkide. sarkilar, bizim sarkimiz. beraberken

çok sey ifade eden o ses, simdi duymaya korktugum seslerin en basinda. sarki

sahibi takdirler görürken tarafimdan bir zamanlar, simdilerde bela okuyorum.

orda veya surda el ele, sarmas dolas görülen her çift yetiyor beni devasa

bir boslugun içine atmaya. o bosluk, tarif edilemez iste. mümkün degil.

belki en çok o zamanlar ariyorum ellerini, nefesini, kokusunu, sesini, onu..

çogu zaman uyumak istemememin nedeni kendimi hüngür hüngür agliyor halde

bulmaktan korkmamdir belkide. rüyalarima girer, ben geldim der, siki siki
s
arilirim. gözlerimi açtigimda kollarimda sadece çiçekli

yastigim, tutamam yine gözyaslarimi.

yok lan iste, mucizem yok benim. su boktan hayatima mucize olup gelmesini,

yeniden mucizem olmasini herseyden çok istemez miyim? gözlerine bakarak

sarhos olmayi, o dudaklarinin nemini yeniden dudaklarimda, hiç degilse

yanagimda hissetmeyi. teselli etmeyin beyler, teselliler canimi daha çok
yakiyor. “daha iyisini buluruz, kiz mi yok oglum sana”. yok lan iste. var

mi? banane diger kizlardan, nerde benim mucizem, nedir bunun ilaci, nasil

geçer bu aci? her an kanamayi bekleyen bir yara olarak kalacak içimde, adim

gibi bildigim halde bunu sorum bu sizlere…​
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.