Echelon...

KoD37

Üye
23 Haz 2010
78
0
Osmaniye
Her telefon görüşmemizin dinlendiğini, internette ziyaret ettiğiniz her sitenin sizin adınızla kaydedildiğini, aldığınız ve gönderdiğiniz her elektronik postanın başka birisi veya birileri tarafından okunduğunu düşünmek nasıl bir duygu? Öfke verici değil mi? Sınırlarınızın bu derece ihlal edilmesi ve bu ihlalin yasal bir çerçeveye oturtulabilmesi son derece öfke verici.

Henüz böyle bir gerçeğin var olduğunu bilmeyen var ise; sizi dünyanın en büyük ve en hızlı gizli istihbarat örgütü ile tanıştırmaktan onur duyarım. İşte karşınızda: ECHELON!!!

Dünyadaki tüm iletişim araçlarını (telefon, faks, elektronik posta, teleks, radyo dalgaları) kontrol edebilen ve dinleyebilen bir sistemin varlığı kulağa inanılması güç geliyor ancak bu gerçek yıllardır yöneltilen eleştirilere ve dünya kamuoyunun tepkisine aldırmadan tüm sırları deşifre etmeye devam ediyor.

Peki Echelon nedir? Echelon; kökleri II. Dünya savaşı yıllarına dayanan bir istihbarat sistemidir. Nazi Almanyasına karşı ittifak yapan İngiltere ve ABD, istihbarat alanındada yakın bir işbirliği yaptılar. Bu iki ülke geliştirdikleri şifre çözücülerle düşmanlarının radyo haberleşmelerini dinlediler ve yüzbinlerce gizli mesajı çözdüler (1).

Savaşın sona ermesi ile birlikte, 1948 yılında Amerika’nın öncülüğünde Avustralya, Yeni Zelanda, İngiltere ve Kanada UKUSA anlaşmasını imzalayarak bu örgütlenmeyi devam ettirmekteki kararlılıklarını göstermiş oldular. Daha sonra bu ülkelere Almanya, Danimarka, Norveç ve Türkiye işbirlikçi ülkeler olarak eklendi. O günden bu yana Echelon projesi ABD Ulusal Güvenlik Dairesi NSA’nın (Ulusal Güvenlik Ajansı)öncülüğünde yürütülmektedir.

Echelon’un varlığı uzun süre yadsınmasına karşın, 1988 yılında Avrupa Parlementosu’nun yayınladığı bir raporla kanıtlandı ve büyük gürültü kopardı. Bu rapora göre; ABD Avrupa’daki tüm iletişim araçlarını bu sistem ile denetliyordu.
Peki bu sistem nasıl çalışmaktadır?

Patrick S. Poole’a göre Echelon, çok basit bir işleyişe sahiptir: Şöyle ki; sistemin ana parçasını ’sözlük’ (dictionary) olarak adlandırılan ve içinde anahtar kelimeleri ve diğer kriterleri depolayan süper bir bilgisayar oluşturmaktadır (2). Bu süper bilgisayara konu ile ilgili anahtar kelimeler yüklenerek, bu anahtar kelimelerin geçtiği telefon görüşmeleri ve mesajlar incelenmektedir...

Telefon trafiğinde şüpheli bir söze rastlanmadıysa kaydedilen görüşme ve mesajlar bir süre sonra imha edilmektedir (3). Yani; her telefon görüşmesinde, faks, elektronik posta alışverişinde sistem elektronik sinyalleri durdurup zaptetmektedir. Bu sinyaller NSA’nın devasa süper bilgisayarlarına gönderilmekte ve önceden belirlenmiş anahtar kelimelere bakılmaktadır. Bulunan gizli mesajlar kimse tarafından okunmadan doğrudan NSA’ya ve sisteme dahil olan diğer devletlere gönderilmektedir. Sisteme dahil olmayan devletler ise bu önemli bilgilerden maalesef yoksun kalmaktadır!

Echelon dünyadaki tüm mikrodalgaları, uyduları, hücresel ve fiber optik iletişim trafiğini ele geçirmek için dünyadaki tüm istasyonları kullanıyor, daha doğrusu bu istasyonlardaki sinyalleri durdurup alıkoyuyor. Özellikle Intelsat ve Inmarsat uydularına ağırlık veren Echelon, tüm bunları NSA’nın muazzam bilgisayar kabiliyetinden yararlanarak işleme koyuyor. Bunlara ileri ses ve optik karakter tanımları da dahil.

Bu elektronik casusluğun merkezi de İngiltere’nin Yorkshire Moors bölgesindeki Menwith Hill Üssü’dür.
Sistemin kullanımı

Peki dünyadaki tüm haberleşmeleri adeta avucunun içine alan böylesine büyük bir sistemin hedefleri neler olabilir?

Patrick Pool’a göre bu sistemin iki amacı vardır:

1- Siyasi Casusluk: Özellikle düzenli yurt içi istihbaratlarının amacı; Amerikan sivilleri üzerinde toplanmaktır (Politik bağlantılar hakkında bilgi toplanıyor).

2-Ticari Casusluk: Avrupa’da komünizmin ölümünden beri, istihbarat örgütleri kendilerini haklı çıkaracak bir yol aramaktaydı ve buldukları sonuç ise ticari meslekleri de içine alacak şekilde ’milli güvenlik’ kavramını yeniden tanımlamak oldu (4).

Yani, Amerika yaptığı bu ticari casusluğa ülkesinin ve ülke vatandaşlarının milli güvenliği için olduğunu idda ederek yaptığı bu illegal olayı legal duruma çevirmeye çalışmaktadır.

Avrupa parlementosunun hazırladığı bir rapora göre; Echelon, Amerikan şirketlerinin Avrupa şirketleri karşısında iki kere avantaj yakalamasına yardım etmiştir (5).

Diğer bir iddiaya göre ise; Amerikan askeri güvenlik sistemi olan Echelon’un ticari casusluğa dönmesi ile Amerikan ve Avrupa uçak şirketleri arasında yaşanan bir ihale sırasında Echelon sayesinde alınan bilgilerin Boeing ve Mc Donell Douglas’a verildiğini ve bu bilgilerin Amerikan şirketleri lehine kullanıldığı ifade edilmiştir (6).

Bir Amerikan şirketi olan Raythoon’un, bir Fransız şirketi olan Thomson-CST’ye karşı, bu casus ağı sayasinde1.3 milyar dolar kazandığı gibi diğer örnek iddalara karşıt bir iddia da 1993 ve 1995 yılları arasında CIA’de başkanlık yapan R. James Wooley’den gelmektedir. Wooley; Bu ağın ticari amaç ile kullanılmadığını, sadece rüşvet olaylarını araştırmak amacı ile kullanıldığını idda etmektedir (7).

Tabi, Wooley’nin bu iddası, Amerika’nın ve İngiltere’nin emperyalist amaçlarının gün gibi ortada olduğu ve herkes tarafından gayet iyi bilindiği bu dönemde ne kadar inandırıcılık taşıyor?
Teröre karşı Echelon

Patrick S.Poole; bu istihbarat sisteminin her ne kadar iyi yönleri olsa da, karanlık yönlerinin de olduğuna dikkati çekiyor ve bu karanlık tarafın Amerika tarafından gizli tutulduğunu vurguluyor. Bunun nedeni ise; Amerika’nın bu sistemle, Avrupa’daki şirketlerin ticari sırlarını, politik ve askeri alanlara kadar stratejik bağlamdaki tüm iletişim yollarını kontrol ediyor olmasıdır. Sistemin gelişmesi ve ilerlemesi tehlikesi karşısında cumhuriyet sisteminden tiranlık sistemine geri dönüş yaşanabileceğini, çünkü sistemin anayasadaki insan haklarını ihlal ettiğini belirten Poole’un bu görüşlerinin aksine, parlamento temsilcileri, istihbarat örgütleri ve federal örgütler başkanları, Echelon’u korumak için ortak bir çaba sarfetmektedirler.

İddiaların ikna edici yönü ise Oklahamo City’deki ve Newyork City’deki patlamalar üzerinde yoğunlaşmaktadır. Amerika’nın yurt dışındaki istihbarat yetersizliğinin, Amerikan elçilerindeki patlamalarla bir kez daha gün ışığına çıktığını vurgulayan bu önde gelen isimler Amerika ve dünya için terör tehtidi oluşturacak unsurların kontrol altına alınmasında Echelon gibi büyük istihbrat örgütlerinin önemini vurgulamaktadırlar (8).

Görüldüğü gibi Echelon; internette ve tüm iletişim ağlarında bir efsane yaratmış durumdadır. Ancak, sahip olduğu ün dünya kamuoyu tarafından olumlu karşılanmamaktadır. Geçtiğimiz yıllarda Ekim ayının bir günü, "Echelon’a izdiham günü" ilan edilmiş ve dünyanın her tarafından insanlar, İnternet üzerinden ve telefonla içeriğinde ’terör’ kelimesi olan birçok cümle kullanmışlar ve böylece sistemi aşırı yükle yükleyerek çökertmek istemişlerdir (9).

Son söz olarak şunları söyleyebiliriz ki, insanlar haklarının, demokrasinin ve yasaların her zaman önde gelen savunucuları olduklarını idda eden Amerika ve İngiltere oluşturmuş oldukları bu casusluk sistemi ile bu gün bile her fırsatta önemini vurguladıkları özgürlük kavramını ve bu kavramın önemini görmezden gelmektedirler. Anayasal özgürlükleri ihlal etmektedirler. Maddi ve manevi dayanışma içinde olan bu iki emperyalist güç Türkiye, Norveç, Danimarka ve Almanya gibi ülkeleri de bu sömürgeci emelleri için kullanmaktadırlar. Bu sistem dünyadaki tüm masum insanların hayatlarına karşı yönetilmiş büyük bir tehdit unsurudur. Tüm bu gerçeklere ve hatta Avrupa ülkelerinin ciddi ve sert tepkilerine ramen kimse bu gidişe dur diyememektedir.
(1) Geraldton Spy Station, New Zealand (Yeni Zelanda’daki Geraldton Casus İstasyonu)
(2) Melih Bayram Dede, 50 Yıldır Dinliyorlar
(3) Patrick S. Poole, Echelon: America’s Secret Global Surveillance Network
(4) Baki Günay, Echelonla Başladı
(5) Poole, agm
(6) Suzanne Dalley, An Electronic Spy Scare is Alarming Europe
(7) Dalley, agm
(8) Dalley, agm
(9) Poole, agm
(10) Elizabeth Becker, Long History of Intercepting Keywords
Elçin Ateşoğlu, Cumhuriyet Strateji Dergisi, 15 Kasım 2004 Pazartesi


ABD, İsrail, İngiltere dünyadaki tüm haberleşmeleri denetliyor. İnternete bir kez girmek yeterli!

Hayatta her şeyin bir artısı ve eksisi var. Bir yandan hızlı teknolojik gelişmeler, bilgisayarlar, uydular, cep telefonları, internet, e-mail hayatımızı kolaylaştırırken, bir yandan da bu sistemler yüzünden büyük bir gözetim ağının denetimi içine giriyoruz. Yazdığımız her kelime, neredeyse yaptığımız her hareket, her konuşmamız, hatta alışverişlerimiz, sağlık kayıtlarımız, devletlerin ve bazı şirketlerin özel arşivlerinde birikiyor. İstedikleri anda bütün hayatımız, kişiliğimiz, ilişkilerimiz hakkındaki en mahrem bilgileri bile ortaya çıkarıyorlar. Özellikle son yıllarda dünyayı saran terör korkusu, devletlerin hem birbirlerini hem de bütün insanları izlemelerini meşrulaştırdı. Türkiye'de de yürürlüğe girecek yeni Terörle Mücadele Yasası bu büyük gözaltıyı daha da genişletip meşrulaştıracak. Bir anlamda herkesi, mahremiyetine girilmiş bir halde çırılçıplak bırakan bu elektronik gözetimin ne boyutlara ulaştığını, nasıl yapıldığını, 'Enformasyon Toplumundan Gözetim Toplumuna' ve 'İşte Büyük Birader' kitaplarını yazan Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi Yard. Doç. Uğur Dolgun'la konuştuk.
Röportaj;

Kitabınızda anlattığınıza göre bizi özgürleştiren bütün o aletler, bilgisayarlar, e-mailler, cep telefonları aynı zamanda bizi büyük bir denetimin içine sokuyor. Gerçekten her haberleşmemiz anında kayıtlara geçiyor mu?
Evet her türlü haberleşme anında kayıtlara geçiyor. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra bütün dünyada özgürlüklerin teröristlere çok fazla imkân tanıdığı görüşünden hareketle çeşitli anti terör yasaları çıkarıldı ve kişilerin sürekli izlenmelerinin yolu daha da açıldı. Mesela Amerika'da, internet üzerinden yapılan her türlü yazışmanın, e-mail'lerin bir yıl süreyle saklanması kanunen zorunlu kılındı. Ayrıca cep telefonlarıyla yapılan mesajlaşmalara da istenildiği anda ulaşılıyor. Çünkü bu yazışmalar da cep telefonu hizmeti veren şirketlerce saklanıyor.

Kişi o anda internete bağlı değilse bile bilgisayarında yaptıkları ve yazdıkları da izlenebiliyor mu?
Tabii. Bilgisayarlarda 'arka kapılar', denilen teknolojik olarak zayıf bırakılmış sistemler var. Siz bir kez internete girdiğinizde, Windows sistemi otomatik olarak çalışıyor ve bu arka kapılar yoluyla bilgisayarınızı ele geçiriyor. Siz ondan sonra bir daha internete girmeseniz bile bilgisayarınızda tüm yazdıklarınız izlenebiliyor. Aynı şey cep telefonları için de geçerli. Dinlenmeyi engellemenin tek yolu pili ayırmak.


Cep telefonları sinyal yaydığı için bu anlaşılabilir ama bilgisayarlar sinyal yaymıyor ki, internete bağlı olmadıklarında izlenebilsinler. Bu nasıl mümkün oluyor?
İzlenmeniz için internete bir kez girmiş olmanız yeterli. Bu bağlantı, bilgisayarınızı, diyelim ki bir istihbarat servisinin sistemiyle entegre hale getiriyor. Arka kapılar yoluyla bilgisayarınız sistem tarafından ele geçiriliyor ve kendi uygulamalarını bilgisayarınıza kuruyor. Sonrasını da artık uydular aracılığıyla hallediyor. Mahremiyetinizi korumanın tek yolu çift bilgisayara sahip olmanız ve internete hiç bağlanmadığınız bilgisayarınızda özel yazılarınızı yazmanız. Rusya, Çin, Fransa, Almanya Microsoft'u devlet dairelerinde ve orduda yasakladı. Başka sistem kullanacaklar. Devletler kendilerini böyle savunuyor ama vatandaşlar bu kez de Windows yerine başka bir sistemle gözetlenecekler.

Yeryüzünde milyarlarca cep telefonu, 1 milyar kadar da internet kullanıcısı var. Bütün bu bilgiler nasıl kaydedilip izlenebiliyor?
Amerika'nın dünyanın en gelişmiş istihbarat örgütü olan NSA diye bir ulusal güvenlik ajansı var. Yabancı diplomatları ve askeri ataşeleri dinlemek için kurulmuştu ama NSA bugün yeryüzünde telefon, faks, bilgisayar, internet dahil her türlü yazışmayı ve konuşmayı izliyor. İsterse sizi de, beni de dinleyebilir. Bunun için Promis ve Echelon sistemlerini kullanıyor. Bu sistemler her gün uydulara 50'den fazla anahtar kelime, kavram yüklüyor. İçinde bu kelimelerin geçtiği her türlü konuşma otomatik olarak izlenmeye alınıyor. Sonra insansı yargılar yapabilen akıllı bilgisayar sistemleri devreye giriyor ve bu konuşmaları ayıklıyor. Önemsiz görülenler imha ediliyor. En önemliler analizciler tarafından raporlaştırılıp ilgililere sunuluyor. NSA'da her gün 40 ton evrak atılıyor.

Dünyanın bütün istihbarat örgütleri, dünyadaki bütün haberleşmeleri kontrol ediyorlar mı?
Amerika, İngiltere ve İsrail kontrol ediyor. Çünkü uydularla bilgisayarları birlikte kullanan Promis ve Echelon sistemini yaratanlar onlar. Diğer ülkelerin istihbarat örgütleri ellerindeki teknoloji yeterli olmadığı için dünyadaki bütün haberleşmeleri kontrol edemiyor. Öcalan'ın cep telefonuyla konuşurken yakalanması bu sistemlerin kullanılmasına örnektir. Echelon ve Promis'te kişinin konuşmasını uyduya yüklüyorsunuz. Sonra uydular konuşmaları uzaydan alıyor ve bilgisayara gönderiyor. Bilgisayar da kişinin koordinatlarını saptıyor. Öcalan'ın da konuşması uyduya yüklendi. Sonra sadece telefonla konuşması beklendi. Konuştuğu anda, sistem ses tanımını yaptı ve Öcalan'ın yeri milimetrik saptandı. Dudayev de böyle yakalandı. Rusya Çeçen lideri yakalayamıyordu. ABD, onun yerini cep telefonuyla konuşurken belirledi ve Dudayev telefonla konuşurken füzeyle öldürüldü.
Promis ve Echolon programlarını birlikte geliştiren MOSSAD ile Amerikan ulusal güvenlik ajansı NSA, bu programları dünyanın diğer istihbarat örgütlerine de satmışlar. Bizim istihbarat örgütünde de var mı bu programlar?
Evet var. Rusya, Japonya, Almanya, Türkiye dahil bütün ülkelere, bu programların eski teknolojisi satıldı. Arka kapılarla da bu ülkelerin istihbarat örgütlerindeki bütün bilgiler Amerika'nın eline geçti. Amerika, bu yolla diğer ülkelerin istihbarat örgütlerini izledi. O ülkelerin planlarını, komşu devletlerle ilişkilerini, yöneticilerin konuşmalarını gözetledi. Amerika ve İsrail, yarattıkları bu programlarla bütün dünyayı izleyebiliyorlar.

Bunlar engellenemiyor mu?
Bunu engelleyecek bir program bulursunuz ama sizin şifreleme programınız şifre kırıcılar tarafından her zaman aşılır. Uydular var olduğundan beri her şey, her kişi çok rahat kontrol ediliyor. Çünkü her türlü yazışma ve doküman artık bilgisayarlarda bulunuyor. Bilgisayarların uydularla korelasyonu olduğu için elektronik ortamda her kişi, her ülke artık kontrol edilebiliyor. Ülkeler sistemlerini değiştirseler bile girilemeyecek bir sistem yok. Pentagon'un sitesine bile girildi.

E-mail'lere dönelim. Gönderdiğimiz bütün e-mail'lerin kayıtları bir yerlerde saklı mı?
Tabii ki. Dünyada internet üzerinden yapılan tüm yazışmalar, e-mail'ler Amerika'da 'root server' denilen 13 tane kök bilgisayardan geçiyor. Tüm interneti Amerika'daki bu 13 kök bilgisayar yönetiyor. Ayrıca Amerika, 11 Eylül'den sonra getirdiği antiterör yasalarıyla, tüm internet servis sağlayıcılarının kendilerindeki yazışmaları bir yıl süreyle saklamalarını ve istendiği takdirde bunları Emniyet ve istihbarat örgütlerine vermelerini zorunlu kıldı. Yani, bilgisayar üzerinden yapılan her haberleşme kayıtlara geçiyor ve mahremiyetine bakılmaksızın istenildiğinde de aleyhinize kullanılıyor. Mesela Türkiye'de de internete servis sağlayıcılar üzerinden bağlanıyorsunuz. Ne kadar süreyle olduğu bilinmiyor ama bütün yazışmalar ve e-mailler bunlarda saklı. Hatırlarsınız, üç yıl önce Doğu Perinçek, eski AB Türkiye temsilcisi Karen Fogg'un bazı gazetecilerle yazışmalarını deşifre etmişti. Şunu da söylemek lazım. Eğer kişi e-mail'lerini özel olarak şifrelemiyorsa...

Ne olur?
Biraz bilgisayar ve internetle uğraşan biri bile, bilgisayar yazılımı okuyan üniversite üçüncü sınıf öğrencisi bile bir başkasının e-mail'lerine girebilir. Bu, yapılan bir şey. İnsanların mahremiyetine girmek çok basitleşti. Kişilerin ve şirketlerin mahremiyetine, ülkelerin bilgilerine kolayca tecavüz ediliyor. Türkiye'de bazı şirketler var.

Ne şirketleri bunlar?
Sizin adınıza rakip şirketin bilgisayarlarına giriyor ve size bilgileri veriyor. Şirketler için olduğu gibi, kişiler hakkında da böyle bilgi edinebilirsiniz. Günümüz bilgi toplumunun en büyük sorunu kişilerin mahremiyetine ve özgürlüklerine yönelik tecavüzlerdir. Bu tecavüzü de istihbarat örgütleri, özel şirketler veya kişiler yapar. Geçenlerde internette bir ilan vardı. Bir Türk şirketi 'Bilgi bankamda 800 bin kişinin mail adresleri var, bunları satıyorum' diyordu. İstanbul'da bu işi yapan 17 şirket var. İnternette kişiler hangi siteleri geziyor. Nerelerde surf yapıyor, internetten ne satın alıyor artık bu bilgiler de kişi profilleri halinde çıkarılmaya başlandı. Böylece sizin internette yaptığınız her işlem, ziyaret ettiğiniz siteye kadar her şey bazı servis sağlayıcılarca gözetleniyor.

Hangi amaçla gözetleniyor?
Bu bilgiyi ister istihbarat servislerine sağlarsınız, ister büyük şirketlere pazarlarsınız. Mahremiyetler ve bireysel özgürlükler elektronik gözetimle ortadan kalkıyor. Ticari yaşam ve sanayi dünyası istihbarat oyununun bir alanı haline geliyor. Amerika'da 11 Eylül'den sonra çıkarılan antiterör yasaları şu gerekçeye dayandırılmıştı. 'Şimdi savaş durumu var. Kişisel özgürlüklerden, mahremiyetlerden savaş koşullarına özgü olarak taviz verilebilir' denildi ve totaliter rejime dönük uygulamalar gündeme geldi. İngiltere'de de terör kanunları yürürlüğe girdi.
Türkiye'de de yeni bir terörle mücadele kanunu çıkarılıyor.
Dünyanın her yerinde aynı. İnsanlar terör korkusuyla öyle bir paranoya ortamına girdiler ki, gözetlenmeye razı oldular. Bunun hukuki altyapısı antiterör yasalarıyla oluşturuluyor işte. Zaten Huxley, Orwell gibi kara ütopyacıların söylediği de buydu. Terör insanlarda öyle korku yaratacak ki, insanlar güvenlik kaygısıyla gözetlenmeyi sonunda olağan karşılayacak ve totaliter sistemlere kayılacak. Bugün dünyanın en fazla kamerayla donatılmış ülkesi İngiltere. Londra'da bir yabancı 'olağan şüpheli' sayılarak, günde ortalama 300 kez kameraya alınıyor.


Amerika'da e-mail'lerin bir yıl saklandığını söylediniz. Türkiye'de e-mail'ler nasıl saklanıyor?
Türkiye'de bu konuda bir yasa yok ama sabit veya cep, telefonların hepsi kaydediliyor ve bütün bu kayıtlar saklanıyor. Bir siyasi parti cep telefonu konuşmalarına dayanılarak kapatılmak istenmişti hatırlarsanız. Türkiye'de elektronik gözetim gittikçe yoğunlaşıyor. EMASYA diye bir uygulama var. Artık her şehirdeki askeri karargâhta istihbarat birimi kuruluyor. Ayrıca Emniyet'in, MİT'in, askeriyenin ve jandarmanın da istihbarat birimleri var. Öte yandan derin devlet boyutuna giren bazı özel istihbarat birimleri de var.

Teknolojik ürünlerden yararlanan herkes büyük bir denetim ağının içinde mi bu durumda?
Eğer teknolojiyi kullanıyorsanız, gözetimin pençesindesiniz. Devletin, istihbarat örgütlerinin, derin devletin, illegal birimlerin, özel şirketlerin, tüketici profili üzerine çalışan pazarlama şirketlerinin sürekli gözetimi altındasınız. Olay bu kadar net. Türkiye'nin her zaman çeşitli korkuları vardır. Bu korkular yüzünden bu ülkede belli gruplar, kişiler sürekli izleniyor ve her yaptıkları raporlanıyor. Zaten devletlerin her zaman bir ulusal güvenlik kaygıları olmuştur. Zararlı ve tehlikeli gördükleri vatandaşlarını izlemişlerdir. Soğuk Savaş döneminde Amerika'nın Türkiye'de bilinen 13 üssü vardı. Doğu Bloku çökünce, Amerika bu istasyonların bazılarını boşalttı ve buralarda kullandığı Promis sistemini Türkiye'ye hibe etti. Teknolojisi geride kaldığı için Türkiye bunu uluslararası istihbaratta kullanamıyor ama bu sistemle kendi vatandaşını, telefonları, faksları, bilgisayarları, interneti izliyor.

İstihbarat örgütlerinin kullandığı Promis ve Echelon bilgisayar programları tam olarak nedir?
İnsanlara ait bilgiler elektronik ortamda farklı yerlerde olur. Diyelim ki sizin nüfus, vergi ve doğalgaz idarelerinde, işyerinizde kayıtlarınız var. Promis, bu farklı ortamları ve kişilere ait bölük pörçük bilgileri bir araya getiriyor, depoluyor ve bunlardan insansı yargılar çıkarıyor. Mesela hangi evlerde su kullanımı arttı, hangilerinde azaldı saptıyor ve bundan şu evdeki insan, bu eve geçti gibi sonuçlar çıkarıyor. İsrail, Promis'i Filistin'de çok kullandı. Filistinli teröristler eylem için bazı evlerde bir araya geliyorlardı. İsrail su kullanımı artan hanelerde yoğun gözetime gitti. Yani Promis, bir istihbarat servisinin veya devletin sizinle ilgili hangi bilgilere ihtiyacı varsa hepsini sağlıyor. Bilgisayarınızda sakladığınız dosyalardan yazışmalarınıza, internette gezindiğiniz sitelerden kredi kartıyla alışverişlerinize, sağlık durumunuza, psikolojinize kadar insanın günlük yaşamında akla gelebilecek her şeyi kontrol ediyor. Zaten gözetim toplumu dediğimiz de insanın gündelik yaşamındaki rutinlerin bile belli güçlerin eline geçmesidir.

Peki Echelon programı nedir?
En gelişmiş izleme sistemi olan Echelon'un Türkiye dahil, dünyada birçok ülkede uydu trafiğini izleyen antenleri var. Bu programın sahipleri, Amerika, İsrail ve İngiltere. Uydu-bilgisayar korelasyonu sayesinde görüntü istihbaratı da var bu programda. Uydularla yerini belirlediğiniz kişinin koordinatlarıyla görüntü alıyorsunuz. Amerikalı kuramcılar, gece saatinde siyah tenis topunun yerinin bile uydularla saptandığını söylüyorlar.

Ellerinde bu kadar gelişmiş, ürkütücü izleme araçları varken Bin Ladin'i nasıl bulamıyorlar?
Bulamamak mümkün değil. Bulmak istemiyorlar. Red Kit her defasında Daltonları yakalar ama hiç öldürmez. Çünkü sonraki maceralarda Daltonlara ihtiyacı vardır. Bugünkü güvenlik sistemin, istihbarat servislerinin devamlılığı sağlamak için hep düşmanlara ihtiyaç var. Eğer Bin Ladin güvercinlerle haberleşmiyorsa yerini her zaman bulmak mümkün. Uydular dünyayı izleyen gözler, kulaklar oldu artık.

Bu 'büyük gözaltı'ndan kurtulmak mümkün mü?
Kişiler veya sistem, teknolojiyi kullandığı sürece kurtulmak mümkün değil. Üstelik teknoloji sürekli ilerlediği ve yeni nesiller de teknolojiye daha bağımlı yaşadıkları için bu büyük gözaltı çok daha artacak. Gözetim toplumunda milat 11 Eylül'dür. 11 Eylül'den önceki döneme 'enformasyon-bilgi toplumu' diyorduk. Şimdi 'gözetim toplumu' diyoruz. Terör paranoyası insanların mahremiyetlerini ve özgürlüklerini yok ederek egemen güçlerin önündeki engelleri kaldırıyor.
1960'da Rusya'ya iltica eden iki NSA görevlisi ABD'nin 40 ülkenin haberleşmesini dinlediğini açıkladı. ABD bu iddiayı sürekli inkar etti. Dünyadaki bütün telefon, faks, telsiz, SMS ve elektronik posta iletişimini dinleyen dev bir kulak: Echelon.



DG- Amerika Birleşik Devletleri'nin sürekli inkar ettiği Echelon'un varlığı resmi olarak ilk kez, 23 Mayıs 1999'da Avustralya, Canberra'daki Savunma Sinyalleri Müdürlüğü (DSD) Başkanı Martin Brady'nin yaptığı açıklamayla kabul edildi. Brady, ülkesinin 50 yıldır varolan ve gizlenen küresel bir elektronik izleme sisteminin parçası olduğunu kabul eden ilk kişi oldu. Bu gelişme, üye ülkeleri en çok da ABD ve İngiltere'yi rahatsız etti. Sisteme 5 ülke üye idi ve diğer üyeler, Yeni Zelanda ve Kanada idi. Ayrıca, çeşitli müttefik ülkelerde de Echelon'un üsleri bulunuyordu.


Melih Bayram Dede'nin araştırmasına göre Dünyanın gizli bir kulak tarafından dinlendiği aslında 1960 yılında ortaya çıkmıştı. Rusya'ya iltica eden iki NSA görevlisi, Bernon Mitchell ve William Martin, 6 Eylül 1960'da Moskova'da bir basın toplantısında NSA'nın 2000 dinleme istasyonuyla, bunların kurulu oldukları ülkeler de dahil olmak üzere en az 40 ülkenin gizli haberleşmesini dinlediğini açıkladılar. Dünyanın her yanına dağılmış olan istasyonlardaki binlerce analistin mesajlarını izlediği "mimli" kişiler arasında, Afrikalı gerilla liderlerinin yanısıra, Vietnam Savaşı'na karşı çıkan aktris Jane Fonda ile bebek bakımı uzmanı Dr. Benjamin Spock da bulunuyordu.


AVRUPA'NIN %90'INI DİNLİYOR


Sistemin varlığının ilk kez Echelon'a üye ülkelerden biri olan Avustralya tarafından kabul edilmesinden sonra Avrupa Birliği harekete geçti. ABD'den istihbari olarak geri kalmamak için, hemen bir rapor hazırlattı. Echelon hakkında Avrupa Parlementosu'ndaki ilk rapor 1988'de yayınlandı. AB raporuna göre ABD, Avrupa'daki telefon, faks ve e-posta haberleşmelerinin %90'ını Echelon sistemiyle denetliyordu. Raporun açıklanmasının ardından İtalya, Echelon'un bilgi toplama yöntemlerinin İtalyan kanunlarına aykırılığının incelenmesi için bir komisyon kurdu. Danimarka Parlamentosu da benzer bir araştırma başlattı. Ve 1999'da, ABD'deki elektronik mahremiyet örgütü EPIC, Echelon'la ilgili olarak ABD hükümetini mahkemeye verdi.


AB'NİN ECHELON'U "ENFOPOL"


AB raporunun hazırlanmasının amacı, ABD'nin dünyayı dinleme faaliyetlerinin bir benzerinin Avrupa Birliği tarafından gerçekleştirilmesiydi. AB'ye üye ülkeler, ABD'nin internet de dahil olmak üzere dünya iletişimini gizli bir biçimde takip etmekte kullandığı Echelon adlı sistemine bir "rakip" çıkarma hazırlığı yapıyor. AB'nin dinleme sistemine Enfopol adlı veriliyor. Öte yandan ABD ve Echelon üyeleri olan, İngiltere, Yeni Zelanda, Kanada, Avustralya'nın yanısıra, Rusya, Çin, Danimarka, Hollanda, İsviçre, Fransa ve İsrail gibi devletlerin de benzer sistemler kullandığı biliniyor.


TİCARÎ SIRLARI DA ÇALIYORLAR


Echelon'un ortaya çıkışıyla birlikte, ABD'nin uluslararası ihalelere girecek Amerikan şirketleri için rakiplerin sırlarını çalmak için de sistemi kullandığı öne sürüldü. İddiaya göre, ABD firmalarının katılacağı ihalelerde rakip şirketlerin iletişimi dinlenerek milyarlarca dolarlık kazanç sağlandı. Avrupa Birliği, İngiltere dışında bu ağa karşı engelleme çalışmalarını yoğun şekilde sürdürüyor.


TÜM HABERLEŞMEYİ ZAPTEDİYOR


Avrupa Parlamentosu'na 1999'da elektronik istihbarat konusunda sunulan ikinci raporun yazarı olan Duncan Campbell'e göre Echelon, ABD'nin en büyük istihbarat örgütü olan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından, ticari ve askeri iletişim uyduları aracılığıyla yapılan haberleşmeyi zaptedip incelemek için geliştirilen bir araç. Sistemin öteki parçaları da internet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen

gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi zaptediyor ya da özel uydularla haberleşme sinyallerini topluyor.


KÖKLERİ ENİGMA'YA KADAR UZANIYOR


Echelon'un kökleri İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar uzanıyor. Nazi 'Almanya'sına karşı savaşta ittifak yapan İngiltere ve ABD, doğal olarak istihbarat alanında da yakın bir işbirliği yaptılar. Alman şifre makinesi Enigma'nın şifresini çözmekle görevlendirilen matematikçi ve bilgisayar teknolojisinin önderi Alan Turing ve ekibi, şifreyi başarıyla çözdü ve anahtarını Amerikalılar'a da verdi.



Amerikalılar da Japonlar'ın askeri şifrelerini çözerek İngilizler'e verdi. İki ülke bu yolla düşmanlarının radyo haberleşmelerini dinlediler ve yüzbinlerce gizli mesajı çözdüler.


Savaşın sona ermesinin ardından NSA ve İngiliz Devlet İletişim Karargahı GCQH 1947 yılında UKUSA (İNGİLTERE-ABD) anlaşmasını imzaladılar. Daha sonra İngiliz Uluslar Topluluğu üyesi Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın elektronik istihbarat birimleri de anlaşmaya katıldı. Nihayet Batı Almanya, Danimarka, Norveç ve Türkiye de UKUSA kapsamına "üçüncü ülkeler" olarak eklendiler.


İngilizce konuşan beş ülke dünyanın çeşitli bölümlerindeki haberleşmeyi izlemek üzere işbirliği yaptılar. İngiltere'nin payına Afrika ile Urallar'a kadar Avrupa düştü. Kanada, kuzey enlemleri ve Kuzey Kutbu'ndaki, Avustralya da Okyanusya'daki iletişimi izleme sorumluluğunu üstlendiler. Echelon sisteminde üye ülkeler adına Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), Kanadalı (CSE), İngiliz (GCHQ), Yeni Zelandalı (GCSB) ve Avustralya'daki DSD (Savunma Sinyalleri Müdürlüğü) görev yapıyor.


DÜNYANIN EN BÜYÜK KULAĞI: NSA


Amerika'da dinleme faaliyetlerini yürüten üç ayrı kuruluş bulunuyor; NSA (Ulusal Güvenlik Ajansı), FBI (Federal Araştırma Bürosu) ve CIA. ABD'nin 'en büyük kulağı' olan NSA, Başkan Harry S. Truman'ın 24 Ekim 1952'de imzaladığı 'çok gizli' genelgeyle kuruldu. Truman bu yeni kuruluşa, dünya çapında iletişim istihbaratı görevi verdi. Önceleri diplomatların ve askerlerin şifreli telsiz görüşmelerini dinleyen NSA, daha sonraları uluslararası sivil telefon görüşmelerini de hedefleri arasına aldı.


1960'lı ve 70'li yıllarda ortaya çıkan yönlü telsiz haberleşme ve uydu teknolojisi NSA'nın işini daha da kolaylaştırdı. Artık havaya çıkan hiçbir radyo sinyali, hiçbir telefon görüşmesi NSA'nın dünya yüzeyine dağılmış binlerce uzmanının eline düşmekten kurtulamıyordu. NSA, kurulduktan hemen sonra, gizli bir iç yönetmelik çıkararak CIA ile işbölümü yaptı. CIA de bir yıl sonra, kendi sınırlarının belirlemek amacıyla FBI ile pazarlığa oturdu. CIA'nin ülke içindeki faaliyet alanı çizildi. NSA'da halen 21 bin personel görev yapıyor.



Bu rakam bazı iddialara göre 50 bin civarında. ABD, elektronik istihbarat için yılda 20 milyar dolar harcıyor. NSA'nın yıllık bütçesi ise 3,6 milyar dolar. NSA'nın Boeing 707 uçak gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçakları ABD hava kuvvetleri içinde bağımsız olarak görev yapıyor. ABD donanma gemileri görünümündeki gemileri okyanus ve denizleri denetliyor. NSA'nın yer istasyonlarının ABD büyükelçiliklerinde ya da ABD'ye dost ülkelerin topraklarında, evsahibi ülkelerin denetimine tâbi olmaksızın faaliyette bulunduğu sanılıyor. Sistemin parçaları, internet, yeraltı ve denizaltı haberleşme kabloları, telsiz haberleşmesi ya da büyükelçiliklere yerleştirilen gizli aygıtlar aracılığıyla yapılan her türlü iletişimi ele geçiriyor ve uydular vasıtasıyla NSA merkezine iletiliyor.


BİG BROTHER'IN GÖZLERİ


Echelon'un uydu haberleşmelerini dinleyen gelişmiş anten sistemleri, ABD, İtalya, İngiltere, Türkiye, Yeni Zellanda, Kanada, Avustralya, Pakistan, Kenya topraklarında ve muhtemelen diğer bazı ülkelerde de faaliyette. Echelon'un üye ülkelerin yanısıra açıklanmayan müttefik ülkelerde de dinleme sistemleri var. Bunlardan biri Kıbrıs Rum Kesimi'nde. Rumlar tarafından yakın geçmişte bu üs aleyhinde gösteriler düzenlenmişti. İddialara göre, Echelon sistemine ait Türkiye'de de üsler bulunuyor. Bu üssün Karamürsel'de olduğu iddia ediliyor. Öte yandan Echelon'un miadını doldurduğu düşünülen cihazları çoğu zaman bulundukları ülkenin istihbarat servislerine veriliyor. Bu iddiaya göre de, MİT'in elinde de Echelon'un eski cihazları bulunuyor.


'UMBRA GAMMA' GİZLİLİK!


UKUSA sistemi çerçevesindeki haberalma çalışmalarında, öteki örgütlere kıyasla çok daha sıkı gizlilik kuralları uygulanıyor. Sistemdeki izleme istasyonlarında görev alan her kişi, bildiklerini "ömrü boyunca" saklı tutmayı taahhüt ediyor, göreve başladığında bir "endoktrinasyon" sürecine tabi tutuluyor, her somut proje için bu endoktrinasyon tekrarlanıyor. Echelon ve kardeşlerindeki en düşük gizlilik derecesi, öteki haberalma örgütlerinin "çok gizli" (top secret) kategorisinin de üzerinde "top secret umbra" damgası taşıyor. Gizlilik derecesi daha yüksek dökümanlaraysa "Umbra Gamma" damgası vuruluyor.


GELİŞMİŞ BİLGİSAYARLAR KULLANILIYOR


UKUSA ittifakının çerçevesine giren tüm haberalma ağı, bir tür İnternet gibi çalışıyor. Tüm istasyonlar, bir servis sağlayıcı gibi çalışan NSA'nın "Platform" adlı merkezi bilgisayar sistemiyle irtibatlı. Sistemde ayrıca Embroidery (Nakış) Tideway (Med kanalı) Oceanfront (Okyanus kıyısı) gibi alt bilgisayar sistemleri bulunuyor.


Ayrıca çaşitli birimlerin telekonferans yoluyla haberleşmesini sağlayan Gigster adlı, şifreli bir kanal da var. ABD ve İngiliz askeri haberleşme uyduları Milstar ve Skynet'in yanısıra, okyanus diplerindeki iletişim kabloları da çeşitli birimler arasında irtibat sağlıyor.


INTELİNK ADLI ÖZEL BİR SİSTEM


Sistem, topladığı istihbarat bilgilerini de 1996 yılında NSA'nın Fort Meade'deki merkezinde kurulan ve internet esaslarına göre çalışan "Intelink" adlı bir bilişim ağıyla paylaşıyor. Intelink, ABD'nin 13 ayrı istihbarat örgütüyle bazı dost istihbarat örgütlerini birbirine bağlıyor. Yetkili kullanıcılar bir "ana sayfa" üzerindeki haritanın çeşitli yerlerine tıklayarak istedikleri ülke hakkındaki istihbarat bilgilerine ulaşabiliyorlar.


YARIM SAATTE 1 MİLYONDAN FAZLA BİLGİ İNCELİYOR


1982 yılında eski NSA direktörü William Studeman'ın verdiği bilgiye göre tek bir istihbarat toplama sistemi, yarım saat içinde 1 milyondan fazla girdi sağlayabiliyor. Filtreler, bunların 6500'ü dışındakileri atıyor. Bunlardan 1000 kadarı, bir sonraki kademeye iletilmeye değer bulunuyor. Analistler bunların içinden normal olarak 10 tanesini seçiyor ve bunlardan yalnızca bir tanesi sonunda bir rapor haline geliyor. Haritalarda tüm dünyayı ince bir ağ gibi ören bu dev elektronik istihbarat ağı içinde Echelon'un 1970'li yıllarda ortaya çıktığı ve iletişimin büyük ölçüde haberleşme uyduları aracılığıyla yapılmaya başlamasıyla birlikte öneminin giderek arttığı sanılıyor.


İNTERNETİN KİLİT NOKTALARINDA O VAR


Echelon sisteminin verimliliği için internetin yaygınlaşması büyük kolaylık sağladı. Uluslararası internet ağlarının kilit noktalarına (Router) veri iletişimini filtreden geçiren adlı "Sniffer" sistemler kullanılıyor. Öte yandan, kıtalararası iletişim hatlarını dinlemek (ABD'nin okyanus tabanındaki telefon hatlarını kontrol altında tutabilmek için bu kablolara dinleme cihazları yerleştirdiği bilinmektedir; bu cihazlardan biri 1982'de kabloların bakımını yapan bir Fransız sualtı ekibi tarafından bulunmuştur) gibi çeşitli yöntemlerle, dünya üzerindeki iletişim sistemlerinden geçen veri paketleri Echelon tarafından toplanmaktadır.


TÜM VERİLER KELİME KELİME TARANIYOR


Echelon tarafından toplanan bütün bilgiler, otomatik olarak Echelon ağına bağlı "filtre" bilgisayarların içinden geçiriliyor. Her an, yüzbinlerce görüşme Echelon'a yakalanıyor. Telefon görüşmelerinin ses kayıtları, hassas "ses tanıma" yazılımları ile taranıp otomatikman metne dönüştürülüyor. Bu metinlerde, önceden tespit edilen "tehlikeli" "anahtar sözcük" olup olmadığı sınanıyor. Eğer böyle bir kelime saptanırsa, bilgisayarlar otomatik olarak o görüşmeyi hem ses hem de metin biçiminde dosyalıyor. Ardından, görüşmeyi kimin yaptığı tespit ediliyor ve görüşmeyi yapan kişi izlenmeye alınıyor.......


ELEKTRONİK SİNYAL İSTİHBARATI


Elektronik dinleme operasyonuna sinyal ihtihbaratı (Signal Intelligence) ya da kısaca (Sigint) deniliyor. ABD, birkaç müttefikiyle birlikte yürüttüğü "Sigint" sistemiyle her gün dünyanın her tarafından milyonlarca mesajı yasal olmayan yollarla zaptedip inceliyor. Bu sinyal istihbaratının yanısıra, genel elektronik istihbarat sisteminin bir parçası olarak IMINT (görüntü istihbaratı) devrede. IMINT, fotoğraf uydularıyla resim çekerek ve radar uydularıyla karaları ve denizleri tarayarak gerçekleştirilen bir casusluk sistemi.


Bu görevi yürüten Ulusal İstihbarat Ofisi (NRO), Amerikan gizli servisleri arasında en küçüğü. 2000 kadar görevli, uyduları yörüngesinde tutmak ve yönlendirmekten sorumlu. Bu görevliler uydularla elde edilen gizli bilgileri ABD Merkezî Haberalma Örgütüne (CIA) ve Amerikan ordusuna dağıtıyor.


Sinyal istihbaratı yalnızca ABD'nin tekelinde değil. Bu alanda en büyük istihbarat faaliyeti NSA tarafından yürütülmekteyse de, başta Rusya, Çin, Fransa olmak üzere başka bazı ülkeler de kendi sinyal istihbarat ağlarını geliştirmeye çalışıyorlar. Hatta, Danimarka, Hollanda ve İsviçre gibi ülkelerin de görece küçük Echelon türü dinleme istasyonları geliştirdikleri bildiriliyor.


HAVADA, KARADA VE DENİZDE ECHELON


Dünya yörüngesindeki NSA'ya ait uydular, Echelon projesi için, ses, görüntü ve internet trafiğini gaspedip NSA'ya gönderiyor. ABD nükleer denizaltıları, kıtalar arasında haberleşmeyi sağlayan okyanus diplerindeki kablolara gizlice alıcılar yerleştiriyor. Echelon sistemi için çalışan gemiler okyanuslarda sürekli seyir halindeler. Bu gemiler topladıkları bilgileri NSA merkezine iletiyor. Boeing 707 gövdeleri üzerinde geliştirilen RG-135 tipi uçaklar, taşıdıkları süper bilgisayarlarla Echelon için çalışıyorlar. Yer istasyonları genelde ABD'nin büyükelçiliklerinde kurulu ve evsahibi ülkelerin denetimi olmaksızın görev yapıyor.


ECHELON 11 EYLÜL'ÜN ŞİFRESİNİ ÇÖZEMEDİ


ABD'nin 11 Eylül saldırılarını Echelon aracılığıyla haber alamamasında en önemli neden olarak kriptoloji gösteriliyor. 11 Eylül'deki saldırı sonrasında Echelon gibi yüksek teknolojiye sahip bir sistemin kurucusu olan ABD'nin, bu saldırıları neden önceden haber alamadığı tartışıldı. 11 Eylül saldırılarının, ABD'nin dünyadaki hakimiyetini pekiştirme operasyonunun bir parçası olduğu şeklindeki komplo teorilerilerini şimdilik bir yana bırakırsak, NSA'nın 11 Eylül saldırılarını haber alamamasında en önemli neden olarak kriptoloji gösteriliyor.


Bu görüşe göre, bazı ülkeler gizlice haberleşmelerini dinleyen büyük "kulaklar"dan, bazı firmalar da bilgisayar korsanlarından korktukları için, şifreleme sistemleri büyük önem kazandı. Bu şifreleme sistemleri doğal olarak, teröristler tarafından da yaygın bir şekilde kullanılıyor. Soğuk Savaş bitene kadar modern elektronik şifreler yalnız belli çevrelerce kullanılabildi. Bunlar askeri personel, casuslar ve diplomatlardı. Bu çevreler dışında şifre kullanılabilmesi için, kullanılan şifrelerin gizli servislerce çözülebilecek cinsten olması gerekliydi.


ECHELON'UN ÇÖZEMEDİĞİ ŞİFRE


1991'de birden herşey değişti; genç bir Amerikalı bilgisayarcı Phil Zimmerman, kendi bulduğu, çözümü son derece zor, çok basit bir şifre programını ücretsiz olarak internet aracılığıyla bütün dünyaya yaydı. Bu şifre PGP (Pretty Good Privacy) olarak biliniyor (anlamı: Mükemmel Sır Saklama). NSA'yı ve dünyanın bütün gizli servislerini bir korkudur aldı; onlar ki yıllardır güvenli bir iletişim için en iyi şifreyi arayıp duruyorlardı.


PGP'den sonra ona benzer daha mükemmel şifreler bulundu. NSA bilgisayarları bunların hiçbirini, ya da hemen hemen hiçbirini, çözemiyor. Bunun için 250 haneli sayılarla oluşturulan ve çözümü süper bilgisayarların bin yıllarını alabilecek bu şifrelerin çözümü için NSA, kuramsal olarak bunları birkaç saniye içinde çözebilecek kuantum bilgisayarların gelişmesini sabırsızlıkla bekliyor ve bu

araştırmaları cömertçe destekliyor.


ŞİFRE YAZILIMLARINI ARTIK HERKES KULLANABİLİYOR


Şifreleme teknolojilerinin önümüzdeki yıllarda uzun süre tartışılacak bir konu olduğu belirtiliyor. Burada devletler, giderek karmaşıklaşan yapıları nedeniyle şifreleri çözmekte zorlandıklarından yeni alternatifler arıyor. Üstelik bu giderek zorlaşan şifreleme sistemlerinin internet üzerinden ücretsiz indirilebiliyor olması, herkesin mesajlarını şifreli olarak göndermesine olanak sağlıyor. Bu durum, ağlar üzerindeki dolaşan bilgileri alıkoyma yeteneği azalan Echelon gibi sistemlerin sahiplerini tedirgin ediyor. Tahminlere göre, 11 Eylül'ü Echelon sistemi, saldırıyı düzenleyenlerin yüksek güvenlikli şifreleme sistemleri kullanarak haberleşmesi nedeniyle haber alamadı.


"ARKA KAPI" TEHLİKESİ


Siber uzayda dolaşan bilgileri okuma yeteneğini kaybettiği zaman, değerli bir silahını kaybetmiş olacak olan devletler, yazılımların sadece kendileri tarafından açılabilecek "arka kapı"lar bırakılarak hazırlanmasında ısrarlı.


Buna "anahtar rehin" veya "anahtar geri alma sistemi" deniliyor. Amerikan popüler söyleminde bu durum "Chipper Chip" olarak bilinir. İddialara göre, Microsoft, ABD çıkarları ve bazı ticari sırları elde etmek için, ürettiği yazılımlarda bir açık kapı bırakıyor ve bu açık kapı sayesinde, ABD askeri ve istihbarat birimleri, üzerinde Microsoft yazılımı bulunan bilgisayarlardan kullanıcı farkına bile varmadan bilgi alabiliyorlar. Bilindiği gibi, başını Rusya, Çin ve Fransa'nın çektiği bazı devletler, bu tehlikeye karşı ülke sırları ve askeri güvenliği sağlamak için, Linux tabanlı "Milli İşletim Sistemi" üretme yoluna gidiyorlar.



ECHELON'U ÖRSELEME GÜNÜ: JAM ECHELON DAY!


Echelon'un varlığının öğrenilmesinden sonra, Echelon karşıtı sivil gruplar oluşmaya başladı. Echelon karşıtlarının açtığı ve https://tik.lat/eQi1k adresinden ulaşılabilen bir siteden, sistemi kilitlemek için, mesaj göndermek mümkün olabiliyor. Echelon'un tehlikeli olarak tanımlamış olabileceği kelimeler, gönderilecek mesaja yazılıyor ve bu mesaj Echelon'un kurulduğu gün olan 21 Ekim günü postalanmak üzere saklanabiliyor veya hemen gönderilebiliyor.


Bu yöntemin Echelon'a karşı etkili olup olmadığı bilinmiyor. Sistemin büyüklüğü ele alındığında, "Echelon Day" kapsamında gönderilen mesajların, sembolik kalacağı varsayılabilir. Bu eylemin amacı olsa olsa, insanları Echelon hakkında bilgilendirmek ve Echelon'a karşı tepkisiz kalınmayacağını, projenin sahiplerine göstermektir.


İNTERNETİN YAYGINLAŞMASI BU PLANIN BİR PARÇASI MI?


Küresel bir bilgi ağı olan internetin yaygınlaşması ve e-devlet projelerinin geliştirilmesinin en önemli amaçlarından biri, kitlelerin daha iyi izlenmesidir. İnternet ne kadar çok yaygınlaşırsa, Echelon gibi kulaklara sahip ülkeler, ağ üzerinde dolaşmakta olan daha fazla bilgiyi alıkoyacaklardır. İnterneti kullanan, onun e-posta, haber grupları, web sayfaları, sohbet odaları gibi hizmetlerini kullanan herkes arkasında iz bırakmaktadır.


Örneğin, ücretsiz e-posta adresi veren bir şirkete veya bir siteye kayıt olurken verdiğimiz bilgiler sadece o hizmeti aldığımız şirketin eline geçmez. Şirketler ticari olarak bunu başka firmalara satabileceği gibi, siber ağlar üzerinde dolaşan bu bilgiler Echelon ve benzeri sistemler tarafından yakalanır. Benzer şekilde, e-devlet projesi de hükümetlerin vatandaşlarını fişlemek ve davranışlarını izlemesinden başka bir şey değildir. E-devlet projesi, devletle olan ilişkilerimizde, bürokrasiyi azaltarak büyük yararlar sağlarsa da, bireyler için yarardan çok zarar getirebilir.


ECHELON ÜSLERİ KAPATILACAK


NSA ve Amerikan ordusu, gelecekte uzaydan casusluk sistemlerini havada onlarca saat kalabilen pilotsuz uçaklarla tamamlamayı düşünüyor. Gelecek yıllarda casus uydular ve pilotsuz uçaklar, çok yükseklerden dünyayı dinleyen "büyük kulaklar" olacaklar ve IOSA (Integrated Overhead Sigint Architecture) mimarisi altında birleştirilecekler; bunlar sayesinde NSA'nın bir düşü gerçekleşecek: yabancı ülkelerdeki NSA istasyonlarını kapatmak. NSA, savaş karşıtlarının gösterilerine, parlamento araştırmalarına -en son Avrupa Parlamentosu örneği- ve yerel görevlilerin kaçmasına neden oldukları için çok göze batan bu istasyonları kapatmayı planlıyor. Geleceğin IOSA projesiyse uyduların başka uydularca dinlenmesine ve pilotsuz uçaklarla istihbarata yönelik. Toplanan bilgiler derhal röle (aracı) uydularla ABD'ye iletilerek işlenecek.


Kaynakça:


- Teröristleri Duyamayan Dev Kulak: Echelon, Raşit Gültekin, TÜBİTAK

Bilim- Teknik dergisi, Ekim 2001.

- Echelon Sistemi, İlkin Mekhrabov, ODTÜ Biltek dergisi, Ocak 2000.

-İnternet Suçları ve Mahremiyet, M. Niyazi Tanılır, Liberte Yay.

2002.


Konuyla ilgili web adresleri:


https://tik.lat/XB43b

https://tik.lat/fc8Aw

https://tik.lat/LNbEi

https://tik.lat/peAIt

https://tik.lat/fYPeC

https://tik.lat/OTytp

https://tik.lat/4L9xr

https://tik.lat/DPzlw

https://tik.lat/V6Iah



Bilmeniz Gerekli Diye Düşündüm...
Selametle...:secret


 

jokercraft

Üye
8 Haz 2010
55
0
sonuna kadar okudum gerçekten güzle ve yararlı bir paylaşım olmuş...teşekkürler...burdan şunuda anlıyoruz.Onlar bu tür sistemlerle tüm dünyayı kontrol ediyor.Teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor.Peki bu durum karşısında bizler niye hiç birşey yapmıyoruz....
 

KoD37

Üye
23 Haz 2010
78
0
Osmaniye
sonuna kadar okudum gerçekten güzle ve yararlı bir paylaşım olmuş...teşekkürler...burdan şunuda anlıyoruz.Onlar bu tür sistemlerle tüm dünyayı kontrol ediyor.Teknolojiyi sonuna kadar kullanıyor.Peki bu durum karşısında bizler niye hiç birşey yapmıyoruz....

İlginden dolayı teşekkür ederim kardeş ;)
 

rasimer

Katılımcı Üye
11 Ağu 2008
474
0
evet her yaptığımızı izlediğicsöyleniyo hatta filmler bile çekildi.insan korkuyo
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.