Eşsiz Güzellik Kazdağı

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Yer küre yaklaşık 4,5 milyar yaşındadır. Kazdağlarının bulunduğu yer, yaklaşık 200 – 300 Milyon yıl önce sığ bir deniz iken killi kumtaşları, kireçtaşları burada çökelmiş, bunlara mağma’nın yeryüzüne çıkamadan soğuması ile oluşan granit ve benzeri mağmatiklerle, yeryüzüne ulaşan volkanların getirdiği lavlarda eklenmiş. Dünyayı etkileyen geniş jeolojik olaylar neticesinde bu karışım 10-20 km ‘ye ulaşan derinliklere gömülmüş. Üzerindeki ağır yük ve yerkabuğunun içindeki yüksek ısı nedeniyle başkalaşıma uğramış. İlk özelliklerini yitirmelerine rağmen daha dayanıklı ve daha güzel görünümlü mermerleri,gnaysları ve amfibolit-şistleri oluşturmuşlar. Yine dünyayı etkileyen geniş jeolojik olaylar neticesinde üstündeki örtünün kalkmasıyla yeryüzüne ulaşmış. Yaklaşık 5 milyon yıl önce bu yapının bir kısmı çökerek sular altında kalmış ve Edremit körfezini, bir kısmı da yükselerek kazdağları’nı meydana getirmiştir.

Kazdağları bölgesinin hızla yükselmeye başlaması neticesinde, yamaçlarda dereler oluşmaya başlamıştır. Park sınırları içerisinde sayılamayacak kadar çok küçük dere, 30 yakın akarsu tespit edilmiştir. Bunların en önemlileri Zeytinli çayı, Kızılkeçili çayı, Güre çayı, Kuru dere, Manastır çayı, Ihlamur dere, İskele deresi ve Şahin deresidir.

Bu dereler milli park sınırları içerisinde doğmakta, kollar halinde beslenerek güneyden Edremit körfezine dökülmektedir. Bu kolların en önemlileri Zeytinli çayını besleyen Ayı deresi, Alan deresi , çeyiz deresi, ve Kaklık dere, Manastır çayını besleyen Zığın dere, Şahin dereyi besleyen Bıçkı dere ile Güre çayını besleyen Pınarbaşı deresi dir.

Mermer, Gnays, mikaşist, amfibolit gibi ****morfik kayaçlardan oluşan Kazdağı kütlesinin zirveler düzlüğü ile kıyı şeridi arasında kalan güney yamaçları dereler tarafından oldukça dar ve derin olarak yarılmışlardır. Manastır çayı ve Şahin deresi kendi adları ile anılan Manastır çayı kanyonunu ve Şahindere kanyonunu oluşturmuşlardır.

Homerosun ilyadasında bin pınarlı ida olarak adlandırılan Kazdağlarında sayısız pınarlar bulunmaktadır bunlardan en önemlileri, Ayı deresine karışan Kırlangıç pınarı, Arıtaşı mahallesinin yakınında bulunan Ekşisu pınarı, Kuru dereye akan Kozlu ve Yenicesu pınarı, Karataş tepe eteklerinde Türkmen yaylasından doğarak zığındereye akan Kartal pınarı, Kar kuyuları mevkinde Bolluca pınarı, Tavşanoynağı tepesinin güney sırtlarından doğarak Bıçkı deresine karışan Yurt pınarı, Aktaş kayasının güneyinden kaynayan Pınarbaşı pınarı, Kapıdağ tepenin doğu yamaçlarındaki Kirazlı pınarı, Yayla tepenin kuzey yamaçlarındaki Aksu pınarıdır.

Kazdağları’nın en yüksek üç tepesi Kazdağı Milli park sınırları içerisinde bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla Karataş Tepesi (1774 m) , Baba Tepe (1765 m) , Sarıkız Tepe (1726 m) dir.

Kazdağlarının Ege ve marmara bölgelerinin sınırlarını oluşturması nedeniyle iki farklı iklim etkisinde kalması, Avrupa – Sibirya, Akdeniz ve İran - Turan bitki bölgelerinin kesiştiği noktada bulunması nedeniyle bu bölgeleri temsil eden bitki türlerinin burada bulunması, Güney yamaçlarının deniz seviyesinden birden 1700 metrelere yükselmesi, bu alanların dereler ve çaylar tarafından derin vadiler şeklinde yarılması biyo çeşitliliği artırmaktadır.

Kazdağı milli parkında bilim adamlarınca bugüne kadar 101 familyaya ait 800 cıvarında bitki taksonu tespit edilmiştir. Bu türlerin 77 adedi yalnızca Türkiyede bulunmaktadır. Bunların 29 tanesi de Dünyada sadece kazdağı milli parkında bulunan endemiklerdir.
Kazdağlarının güney yamaçlarında denizden itibaren 200 metrelere kadar zeytin ağaçları, yaklaşık 800 metrelere kadar kızıl çamlar (Pinus brutia Ten), yaklaşık 1500 metrelere kadar karaçam (Pinus nigra ssp. Pallasiana), Kazdağının endemiklerinden olan Kazdağı göknarı (Abies nordmanniana ssp. Equi-trojani) hemen daima dağın kuzey yamaçlarında 1000 – 1400 metrelere kadar kayın ve karaçamlarla aynı yetişme ortamını paylaşmaktadır.

Geniş yapraklı ağaçlardan Kayın (Fagus Orientalis) yaklaşık 600 – 1400 metreler arasında, Kestane (Castanea sativa Miller) yaklaşık 600 – 900 metreler arasında, Gürgen (Carpinus betulus) yaklaşık 350 -700 metreler arasında, Meşe (Quercus) yaklaşık 300 – 1000 metre arasında yayılım göstermektedirler. 1550 metreden sonra yastık formunda bitkiler görülmektedir. Endemik bitkilerin büyük bir kısmı buralarda bulunmaktadır.

Kazdağları’nın ( İda ) bulunduğu, Biga yarımadası ( Troas ), bereketli toprakları, sulak alanları, yer üstü ve yer altı zenginlikleri, uygun iklim koşullarından dolayı binlerce yıl boyunca yerleşim alanı olarak kullanılmıştır. Zenginliklerinden dolayı saldırıya uğramış ve yağmalanmıştır. Tarih boyunca göç almış, almaya da devam etmektedir. Bu hareketlilik nedeniyle, bölgede kültürel, ekonomik ve sosyal canlılık sürekli var olmuştur. Görkemli devletler,kentler kurulmuş ve yok olmuştur.

626kazdagi11cq8.jpg


626kazdagi42gk9.jpg


626kazdagi63mj8.jpg


626sahinde24qr1.jpg


626sahinder5rg7.jpg


2ayazmadanyx9.jpg


200105hasanbogulduui6.jpg


210105sutevenrf9.jpg


alacamrx7.jpg


ayazma2mi4.jpg


b1eu0.jpg


degirmendereet4.jpg
 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Kazdağları Florası

Her adımda farklılaşan florası ve dünyada sadece burada yaşayan bitkileri ile Kazdağları anıtsal bir çiçek bahçesi gibi...

Bir dağın yüksek yamaçlarından birinde rüzgârla devinip duran bir çiçek hayal edin. Bunun adına ister düş deyin ister meditasyon: Bir anlığına o olmayı deneyin; kırmızı saplı beyaz minik bir damkoruğu veya bir dağ kekiği ailesi... Taç yapraklarına kelebekleri, böcekleri çeken, arkadaşları ile bir arada tarlalar oluşturan binlerce çiçekten sadece biri. Ya da tarihe yön veren destanlarda adı geçen, yüzyıllarca sonra bir gün sadece o yamaçta bulunabilen nadir bir çiçek... Kazdağları’nda bugüne dek bulunmuş ve dünyada sadece burada yaşamak isteyen 32 çiçekten biri gibi.

Botaniğin babası kabul edilen Atinalı Theoprastus’tan beri Kazdağı’nın şifalı bitkileri biliniyordu. Bulunduğu coğrafi izole konum sayesinde farklı iklim özelliklerini bir arada yaşayan Kazdağları, nadir bitki türleri için ideal bir yaşam alanı sunuyor. 1993 yılında milli park ilan edilen yaklaşık 22 bin hektarlık alan, 80’i endemik 880 bitki türüyle dünya çapında merak edilen ve flora turlarının düzenlendiği bir keşif mekânı artık. 1800’lü yıllarda başlayan araştırmalar bugün hâlâ Balıkesir Üniversitesi tarafından titizlikle sürdürülüyor ve son beş yıl içinde altı yeni tür daha dünya literatürüne kazandırıldı.

Burada deniz seviyesinden dağın zirvesine farklı yüksekliklerde bambaşka bitki örtülerini izlemek mümkün. Dağın eteklerine kurulu köylerde evlerin bahçeleri zeytin ağaçlarından, ahududu, karadut veya incirden geçilmiyor. Avlularda lavantalar, zakkumlar, güller; köy kahvelerindeki masalarda fesleğenler eksik olmuyor. Yukarılara çıkıldıkça her şey her an değişebiliyor. Sekiz yüz metreye kadar yükselen kızılçamlar, tepelerde yerlerini karaçamlara, daha sonrasında karaçam ile beraber meşelere, daha yükseklerde ise dünyada sadece Kazdağı’nda yetişen Kazdağı göknarına, nam-ı diğer Truva çamına bırakıyor.

EFSANELER VE ÇİÇEKLERLE BEZENMİŞ

Homeros’un İlyadası’nda “kaynağı bol İda” diye geçen Kazdağları, antik çağın kutsal dağı ve Zeus’un doğduğu yer aynı zamanda. Bu yüzden de efsanelerden, hikâyelerden ve çiçeklerden örülü bir dağ adeta.

Homeros’un dizelerine göre Troya kralı Priamos’un oğlu Paris, altın elmayı en güzel seçtiği Afrodit’e bu dağda verdi. Tanrılar ve tanrıçalar Troya Savaşı’nı bugün adı Karataş olan Gargaros Tepesi’nden izlediler. Arada müdahale edip, gidişatı istedikleri yöne çevirdiler. Zeus ile Hera bu tepede aşık oldular, burada açan turuncu renkli safranlar tatlı bir halı oldu onlara.

Sağlamlığı ve kalitesi o zamanlarda da pek ünlü olduğundan Truva atı, Kazdağı göknarlarından yapıldı. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethederken, Haliç’i geçmek için Kazdağı göknarından yapılmış kadırgaları yürüttü. Gemi yapımı için en uygun ve sağlam kerestelerin bu dağda olduğunu ve kadırgaların yapımı için Toroslar’dan Türkmenleri getirtip, Tahtakuşlar köyüne yerleştirdi.

Babası köyde çıkan söylentilere inanıp Sarıkız’ı cezalandırmak için bir kaz sürüsü ile birlikte İda Dağı’na bıraktı bir gün. Sarıkız evliya olup kazlarıyla bu dağların eteklerinde dolaştı. Kazdağları’nın en yüksek noktalarından biri o günden beri Sarıkız Tepesi diye anılır oldu.

OTLARIN ARASINDA DERİN BİR KANYON

Bugüne dek kimselere geçit vermeyen Şahinderesi Kanyonu’na dek sumak ağaçları eşliğinde yola devam ediliyor. Meşeler, zeytin ağaçları ve yaban hayatıyla sakin ama mutlu bir ormanın yanından 800 metreye kadar tırmanılıyor. Bu dağda sadece tek bir noktada yaşayan yüksük otu, yüzyıllardır ilaç yapımında kullanılıp kalpleri iyileştiriyor.

Dik çiçekleriyle sadece bu irtifada yaşamayı seviyor. Eğer aylardan Temmuz ise çiçek açmış böğürtlenler yol boyunca bir saklanıp bir ortaya çıkıyor. Önce kırmızı sonra siyaha dönen böğürtlen taneleri için ağrıları keser derler, gözlere iyi geliyormuş bir de. Kökü ve yaprakları da kaynatılıp içiliyor. Yeryüzündeki en ilkel bitkilerden biri olan eğreltiotları tabii ki her metrede inatla yaşamlarına devam ediyor. Onların dinozorlar devrinden beri yaşadıkları söyleniyor...

YABAN HAYATIN OYUN BAHÇELERİ

Dereçatı’nın göletlerini meyve ağaçları, karanfil familyasının değişik türleri, kantaronlar ve adaçayları gizliyor. Köylerde kurutulmuş kantaronlar ve kantaron yağları hediye olarak kentlere ***ürülüyor. Adaçayıyla birlikte demlenmiş kantaron çayı vücudu kuvvetlendiriyor ve 1400 metrenin en sevilen içeceği. Mide rahatsızlıklarına, şeker hastalığına ve melankoliye iyi geliyor. Bu antidepresan çayın gülme etkisi yarattığını söyleyenler de var. Dereçatı’daki buz gibi göletler ayıların, yaban domuzlarının da en tenha zamanlarda gelip su savaşı yaptıkları oyun bahçeleri.

Adaçayı ve kantaron tarlaları Kazdağları’nın zirvesini, 1774 metredeki Karataş Tepesi’ni de süslüyorlar. Haziran ve Temmuz aylarında menekşe renginde çiçeklenmeye başlayan adaçayları, pembe devedikenleri, mavi peygamberçiçekleriyle bu tarlaların gerçek tanrıçaları. Çünkü, buradaki bitkiler yüzyıllardır hastalıkları iyileştirmek için ya doğrudan alınıyor ya da ilaç yapımında kullanılıyor. Böbrek hastalıklarına iyi gelen devedikenleri, tüm ağrıları kesebilen peygamberçiçeği gibi...

Kestanederesi bin yıllık çınar ağaçlarıyla bir müze sanki. Buradayken etraftaki tüm renkler ve boyutlar bir anda değişiyor. Bir insan, on katı büyüklüğünde, yaklaşık 1000 yaşındaki bir çınarın karşısında hayran kalmak ve saygıyla eğilmekten başka ne yapabilir ki?..

TİTREK KAVAKLAR EŞLİĞİNDE

Kazdağı göknarlarıyla buluşmak için Çeyizderesi’ne doğru yaklaşık 35 dakika yürümek gerekiyor. Bu yolun başında yeşilimtrak aslanpençelerine, pembe yakı otlarına selam veriliyor. Pembe salkımlı çiçekleriyle ayıüzümleri, kekik kokuları arasında en ufak bir esintide yaprakları tir tir titreyen titrek kavaklar bu yürüyüşe eşlik ediyor. Göknarların dünyasında ise yukarıya doğru dik dik duran kozalaklar, her mevsim yeşil kalan yumuşak çam yaprakları, sis ve sessizlik bu yolculuktaki en büyük ödül olarak karşımıza çıkıyor.

14122dsc0128lk1.jpg


14122dsc0160ln7.jpg


14122dsc0196oa5.jpg


14122dsc0215xj4.jpg


14122dsc0232vf1.jpg


14122dsc0234bb6.jpg


14122dsc0313zl9.jpg

 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.