Garaudy'nin Başına Gelenler

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Bundan üç-dört yıl önce Fransız kamuoyu, Garaudy ile Yahudi lobisinin temsilcileri arasında günlerce süren kıyasıya bir mücadeleye şahit oldu. Tartışmaya sebep, ünlü Fransız filozofu Roger Garaudy'nin yazdığı en son kitabıydı. Garaudy, "İsrail Politikasının Kurucu Efsaneleri" adını verdiği bu kitabında, siyonizm, vaad edilmiş topraklar, Yahudi kıyımı ve Fransa'daki Yahudi lobisini; hem de genelde Yahudi kaynakları kullanarak kıyasıya eleştiriyordu.
Roger Garaudy



Yahudiler karşı taarruza geçerken Fransızlar'ın çok sevdiği ve kendisinden Nobel ödülü bekledikleri Rahip Pierre, Garaudy'yi desteklediğini açıkladı. Rahip Pierre'nin tepkisi anlamlıydı. Çünkü, kendisini evsizlere yardıma hasretmiş 80 yaşını aşkın bu saygın din adamı aynı zamanda Fransız Yahudileri'nin kurduğu Irkçılık ve Yahudi Düşmanlığıyla Mücadele Derneği'nin de (LICRA) yirmi yıldır şeref üyesiydi.

Kitap piyasaya çıkar çıkmaz LICRA, 1990 yılında kabul edilen Gayssot Kanununa göre, Garaudy hakkında dava açarken Rahip Pierre'i de derhal savunmasini vermek üzere ifadeye çagirdi. Rahip Pierre de dernek idarecilerinin çağrısına uyarak gitti ve savunmasını verdi. Tam bir ifade alma havası ve ağır baskı altında bunalan Rahip Pierre, şöyle konuştu: "Yahudi kıyımı doğrudur. İnkar edilemez ve inkar eden tezlere de katılınamaz. Ben Garaudy'nin kitabını okumadım. Ancak kendisi ilmi kariyerine ve namusuna çok güvendiğim birisidir. Ve çevremdeki saygın kişiler kitabın çok değerli olduğunu söylediler."

Yahudi lobisi bu ifadelerle tatmin olmayarak Garaudy'den desteğini tamamen çekmesini ve bunu açıkça ilan etmesini istediler. Ancak Rahip Pierre tam tersini yaparak Garaudy'yi desteklediğini açıkladı. Bunun üzerine tanınmış Yahudi aydın, yazar ve popüler temsilcileri, Rahip'in bunadığını ne söylediğini bilmediğini, eski İtalyan Kızıl Tugay artığı danışmanlarının etkisinde kaldığını yazıp çizmeye başladılar. Rahip Pierre'nin çok yakın arkadaşı olan ve beraber bir kitap da yazdığı Sağlıktan Sorumlu eski Devlet Bakanı Bernard Kouchner, Le Monde'da yazdığı bir makalede kendisinden utandığını kaleme aldı.

Yahudi lobisini bu kadar kızdıran Garaudy'nin kitabını kısaca özetlemeden, davasına gerekçe gösterilen Gayssot Kanunu'na bir göz atmak istiyoruz. Bu kanunun çıktığı dönem ve ortam olarak çok ilginç özellikler gösteriyor. Kanun 1990 yılında kabul ediliyor. Dönem, daha sonra en genç Fransız başbakanı olacak olan Yahudi asıllı Laurent Fabius'un Millet Meclisi Başkanı olduğu zaman. O günlerde Fabius, Cumhurbaşkanı Mitterand'ın veliahtı olarak lanse ediliyordu. 2. İmparatorluğun 1881 tarihli fikir suçu kanununun ilgili maddesini ihya eden bu kanunun 24. tekrar maddesi şöyle diyor: '8 Ağustos 1945 tarihli Londra Anlaşması'na ilave edilen Uluslararası Askeri Mahkeme'nin iç tüzüğünün 6. maddesi tarafından tanımlanan, insanlığa karşı işlenmiş bir veya daha fazla cinayetin varlığını tartışan, inkar edenler, 24. maddenin 6. fikrasında belirlenen ceza ile cezalandırılırlar.' Teklifi yapan milletvekili ise Fransız Komünist Partisi'ne mensuptu. Ve tam bu teklif parlamentoya sunulduğunda Fransa'nın güneyinde küçük bir kasabada Carpentras'da bir Yahudi mezarlığı geniş çapta bir gece tahrip ediliyor ve Fransa ayağa kaldırılıyordu.

Söylentilere göre, Hiristiyan bir kadınla evli bir yahudi olan ve kısa bir süre önce vefat eden Félix Germon'un cesedi mezarından çıkarılarak kazığa geçirilmişti. Daha sonra yapılan soruşturmada, bunun doğru olmadığı anlaşıldı. Yalnız, ilginç bir şekilde ceset, Katolik bir erkekle evlenen bir yahudi kadının mezarının üzerine bırakılmıştı. Devrin İçişleri Bakanı M. Pierre Joxe, faillerin öğrenilmesi için polis soruşturmasına gerek olmadığını ileri sürdü ve olayın failleri 5 yıldır bulunamadı. 1990'dan beri devam eden soruşturmadan ise bugüne kadar hiç bir sonuç elde edilemedi. Çünkü olayın aydınlatılması için gerekli olan en önemli şahısların ifadesine başvurma ve konuşmaları engellenmişti. Mesela bunların başında, mezarlığın anahtarlarını elinde bulunduran Bekçi Kouhana geliyordu. Felix Germon'un cenazesini gören kişi olan bu bekçinin konuşması, 'ağzına geleni söyler' bahanesiyle yahudi idareciler tarafından engellendi. Bilinen, 14 Mayis 1990 tarihinde Komünist Parti liderinden, Cumhuriyetçi Parti liderine kadar, pek çok siyasinin katildigi 80 bin kişilik grubun, Paris'te İsrail bayrakları altında yürüyerek olayı lanetlediği.

İşte bu ortamda verilen kanun teklifi Meclis Başkanı Laurent Fabius'un emriyle gündeme alındı. 48 saat içerisinde görüşülmesine başlandı ve süratle kanunlaşarak 13 Temmuz 1990'da yürürlüğe girdi. Böylece Fransa gibi bir ülkede siyonizm aleyhine olur korkusuyla, tarihi bir olayın kritiği yasaklandı. Bu başarılı sonucu Fransa Başhahamı Sitruk, Izak Samir'e 8 Temmuz 1990'da şöyle müjdeliyordu: 'Her Fransa yahudisi Israil'in bir temsilcisidir. Sizi temin ederim ki, her Yahudi Fransa'da, sizin savunduğunuzun müdafaasını yapmaktadır.' İşte Fransız fikir suçu kanunu böyle bir ortamda çıkıyordu.

Burada Yahudi lobisinin gösterdiği hassasiyet üzerinde düşünmek ve aynı zamanda çifte standartçılığını göstermek açısından hiçbir Fransiz gazetesinde yer almayan bir olayı hatırlamamak mümkün değil. Gerçekten 2 Mart 1984 günü Tel Aviv yakınlarındaki Rishon Letzion Yahudi mezarlığında da benzer bir olay cereyan ediyordu: Bir kadının cesedi mezarından çıkartılarak Yahudi mezarlığının dışına fırlatılmıştı. Fakat hiçbir Yahudi'den çıt çıkmamıştı. Çünkü Teresa Engelowicz adındaki bu kadın Yahudi bir erkekle evli olan Hristiyandı. Yahudi kökten dinciler onun Yahudi mezarlığındaki varlığını bir kir olarak kabul ederek mezarlıktan çıkartılmasını istemişlerdi. Kendi ölüleri için bu kadar hassas olan Yahudiler, çöl gibi bir toprak aldıklarını ilan edebilmek için, yüzlerce köy ve mezarlığı mezarlarıyla beraber buldozerlerle dümdüz etmişlerdi. Nitekim bugün Kudüs'teki Agron Sokağı ve Tel Aviv'deki Hilton Oteli yok edilen müslüman mezarlıklar üzerine inşa edilmişti.

GÜRÜLTÜ KOPARTAN KİTABIN ÖZETI

Genel çerçeve ile ilgili söylenenleri burada bırakıp, Israil Politikasının Kurucu Efsaneleri adlı kitapta ele alinan konulara bakalım. Kitap, "Vaadedilmiş toprak", "Seçilmiş halk", "Yuşa Efsanesi: Etnik temizlenme", "Anti-faşist siyonizm", "Nuremberg Adaleti", "Altı milyon kurban", "halksız toprak" efsaneleriyle, ABD ve Fransa'da Yahudi lobileri gibi konulari etraflıca ele alıyor. Ekte ise siyonizme itiraz eden Israil'deki "yeni tarihçiler"den bahsediliyor.

Garaudy, kitabının gayesini şöyle özetliyor: "Batı tipi gelişmenin sınırları olan Ortadoğu petrolünü sahiplenmek isteyen, dünyanın geçici efendisi ABD'nin batmaz nükleer uçak gemisi, Israil tanrisi yerine Israil Devleti'ni ikame etmekten ibaret olan politik siyonizmin sapkınlığını ortaya koymak" (sh. 7-8). "Vahyedilen metinleri integrist bir tefsirle efsaneyi tarihe çevirerek saldırılarına teolojik bir gerekçe oluşturan iddiaların perdesini kaldırmak..." (sh 9). "Israil Devleti, Arap ülkesi Yahudiler'den olustuğu halde, Israil Devleti'ne "Soykırıma Tanrı'nın cevabı", Hitler katliamından arta kalan Yahudiler'in tek sığınağı efsanesi maskesini indirmek (...) "Zira rakamları şişirmek gerekiyordu. Mesela, 1994'e kadar Auschwitz anıtının plaketinde 19 dilde yazılı ifadeye göre kurbanların sayısı 4 milyon. Bugünkü yeni plaket ise 1.5 milyon kadar diyor" (sh. 9-10).

-Kitabımda yerilen siyonizm (Yahudi inancı, imanı değil) nedir? (sh. 15).
1- Bu (siyonizm) politik bir doktrindir (sh. 16).
2- Yahudilik'ten değil fakat 19. yy Avrupa milliyetçiliğinden doğmuş milliyetçi bir doktrindir. "Yahudi meselesi, benim için ne sosyal ne de dini meseledir bu milli bir meseledir" diyordu siyonizm kurucusu Theodore Herzl (sh. 16).
3- Siyonizm sömürgeci bir doktrindir (sh. 16). T.Herzl'in mektuplarında bu husus açıkça belirtilmektedir (sh. 17). (Kitabın ilerleyen sahifelerinde bu husus, ileri gelen Yahudi aydın ve din adamlarının politik siyonizme itirazlarıyla birlikte açıklıkla ortaya konmaktadır.)

POLİTİK SİYONIZMIN TEFSİRİ

"Şayet biz Tevrat'ın sahibi isek ve kendimizi Tevrat'in kaimi olarak kabul ediyorsak. Tevrat'ta geçen bütün topraklara sahip olmak zorundayız." Moşe Dayan, Jeruselam Post, 10 Ağustos 1967 (sh. 30). Bu ilginç tefsir medodu yüzünden 25 Şubat 1994 günü Doktor Baruch Goldstein, camide ibadet eden Araplar'ı katledebildi. 4 Kasım 1995 günü ise, Yigal Amir "vadedilmiş toprakları" Araplar'a veren Izak Rabin'i tanrının ve "Israil Savasçıları" grubunun emriyle katletti" (sh. 30)."Dünya nüfusu ikiye ayrılabilir: Israil ve blok halinde geriye kalan bütün milletler. Israil seçilmiş kavimdir. Bu temel dogmadır." (sh. 42). (Haham Cohen, Le Talmud, Payot Yay. Paris, 1986.)

Garaudy kitabının ilerleyen sahifelerinde ''vadedilmiş topraklar'' ve ''seçkin halk'' efsanelerinin hiçbir hukuki ve dini kaynağı olmadığını gösterdikten sonra, ırkçı iddialarının Hitler ve ekibine ilham kaynağı olduğunu iddia etmektedir. Nuremberg mahkemesinde, ırkçı kanunların çıkarılması ile ilgili sorulan bir soruyu ırk ''teorisyeni'' Julius Streicher şu şekilde cevaplıyordu: ''Evet bu kanunların çıkarılmasına katıldım. Öyle ki Alman kanının Yahudi kanına karışmasını engellemek gerektiğini yazıyordum. Bu anlamda makaleler yazdım ve Yahudi ırkını veya yahudi halkını model olarak almak zorunda olduğumuzu devamlı tekrarladım. (...) Çünkü Yahudiler sahiplendikleri ırk kanununa göre, Musa Kanunu'na göre hareket ediyorlar. Bu kanun söyle diyor: ''Sayet yabanci bir ülkeye giderseniz onların kadınları ile evlenmemelisiniz''. Evet beyler, Nuremberg kanunlarını bu görüş çerçevesinde yargılamanız gerekir. Zira bu kanunlar Yahudi kanunları model alarak hazırlanmışlardır.'' (Kaynak: Büyük harp suçluları mahkemesi, Nuremberg Askeri Mahkemesi; 14 Kasim 1945 - 1 Ekim 1946). Fransizca resmi metin, 26 Nisan 1946 duruşması, Cilt XII, Döküman 321) (sh. 60-61)

Kitabın bundan sonraki bölümünde, Yahudi önderlerin, iddia ettikleri gibi antifaşist olmadıkları aksine temiz kanı savunan Hitler'i kendilerine yakın bulduklarını ve Yahudiler'in Filistin göçünü sağlamak ve bir Yahudi devleti kurmak için İngilizler'e karşı Nazi Almanyası ile işbirliği yaptıklarını ve kendi soydaşlarına, Filistin'e göçe zorlamak için yaptıkları acımasız icraat ve tertibler hem de Yahudi belgeleri ile anlatılıyor uzun uzun.

Garaudy kitabının Yahudi katliamı, gaz odaları ve Nuremberg mahkemesinin işleyişi ile ilgili bölümünde ise yapılan manipülasyonları, hileleri ve Yahudi kinini, İngiliz, Amerikalı katliamlarına (II. Dünya Savaşı'nda) belgeleri ile gözler önüne seriyor ve iddiaların çok aşırı şekilde abartıldığını ortaya koyuyor. Bir örnek olmak üzere, 1942 yılında yani harp esnasında, bir Amerikan Yahudisi olan Theodor Kzufman, ''Almanya yok olmalı'' adlı kitabında şu teklifi yapıyor: Almanlar, ne olurlarsa olsunlar (anti-nazi, komünist hatta Yahudi bilimci) yaşamaya hakları yoktur. Netice olarak, harp sonrasında 20 bin doktor, her gün 25 Alman erkeğini kısırlastıracak şekilde seferber edilmeli; öyle ki üç ayın sonunda üreyebilecek tek Alman kalmamalı, böylece 60 yılın sonunda Alman ırkı toptan yok olmalı'' (sh. 100).

Kitabın bu bölümünde, ''Nil'den Fırat'a kadar sana verdim'' iddiasi gereğince, Araplar'ın Filistin'den nasıl, çeşitli oyunlarla sürüldükleri ve Yahudiler'in yerleştirildiği anlatılmaktadır. (sh. 169-190). Üzerinde düşünülmesi gereken husus, Golda Meir'den Menahem Begin'e bütün Yahudi liderlerin bu ideale bağlılıkları ve bu konuda hiç bir ahlaki ve hukuki kural tanımamalarıdır. ''Israil'in kurulması, bizzat tanrının vadettiği vaadin gerçekleştirilmesinden ibarettir. Meşruluğunu tartışmak gülünç olacaktır.'' (sh. 170, kaynak Le Monde 17 Ekim 1971, Golda Meir). ''Bu toprak bize vaadedildi. Üzerinde hakkımız var'' (sh. 170, M. Begin, Oslo, 12 Aralık1978). ''Statüko sözkonusu olamaz. Biz, genişlemeye yönelik dinamik bir devlet kurduk''. (sh. 171 Ben Gaurion)

ABD VE FRANSA'DA YAHUDİ LOBİSİ

ABD'de 6 milyon Yahudi yaşıyor. Bunlar hem maddi güç olarak hem de seçmen olarak Amerikan hükümeti olağanüstü etkilemektedir. Bu hususta Garaudy şu örnekleri veriyor: "Israil Başbakanı, ABD'nin Ortadoğu politikası üzerinde kendi ülkelerinin politikası üzerindeki tesirinden çok daha fazla söz sahibidir" (sh. 193, Kaynak: Paul Findley, They dare to speak out, p. 92). "Israil'i ilgilendiren hiç bir karar, Israil'e derhal haber verilmeden, hükümet seviyesinde karara bağlanamaz" (sh. 209, Kaynak: Adlai Stevenson, ABD eski baskan adayi, Foreign Affairs, 75-76 kis sayısı).

Garaudy'ye göre, Fransa'da yüzde 2 oranında olan Yahudilerin özellikle basın-yayın organlarındaki hakimiyetleri tamdır. Bunlar bir orkestra halinde, Filistinli çocukların taşlı mücadelelerini "terörizm", binlerce insanın ölümüne sebep olan Israil'in Lübnan işgali ve terörüne ise "Galile Barışı" demektedirler.

Bütün Fransız Başkan adaylarının, adaylığını koymadan önce Israil'e gidip icazet istediklerini söyleyen Garaudy şu görüşlere yer veriyor: "En son şimdiki cumhurbaşkanı Jacgues Chirac, gayri meşru Vinchy hükümetini tanıyarak Yahudiler'in arzusunu gerçeklestirdi. (Almanlar'la işbirliği yapan bu hükümetin Yahudiler'e zulmettiği iddia ediliyor) Ancak siyonizmin bu tesirini sadece De baulle ifadeye cesaret edebilmiştir. 1982'ye kadar bütün Fransız yayıncılar benim kitaplarımı basarlardı. 1982'de Israil Meselesi adli kitabimdan sonra özür dileyerek yayıncılar benden yüz çevirdiler ve adı geçen kitabımı basan kitapevi iflas etti."
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.