Giden mi kalan mı yalnızdır bilinmez demiştin* gözlerimi gözlerinden ayırmak istemediğim o hüzün dolu ayrılık akşamında...
Bu ayrılık diğer ayrılıklara benzemiyordu. Sen bunu benden önce fark ettin.
Bense* hissettiğim halde görmezden geldim...
Dünyanın neresine* yaşamın hangi ücra köşesine gidersem gideyim* sensizlik bana en dayanılmaz acıları* en çekilmez hüzünleri yaşatacak ve bunları bile bile yaşamak zorunda kaldığım için* senden uzak kalmak uğruna yangına körükle gittiğim için artık alışmıştım bu iç çekişlere* bu sonsuz yalnızlığa* kabus sensizliğe...
Gözlerimin içine bakıyordun* yeni başlayan ve sanki hiç bitmeyecek olan bir özlemle...
İçimdeki fırtınaları dindirmek istiyorum gözlerinde... diye yazmıştın...
O akşam kelimeler* içindekiler* kalbine sığdırmaya uğraştığın onca yoğun duygular* bana söylemek istediğin halde bir türlü söyleyemediğin* gözlerimin içine bakarak o anlamlı bakışlarınla anlatmaya çalıştığın o kaos içinde çırpınan tüm kelimeler artık isyan ediyordu...
Senin ruhundan benim kalbime doğru hücum ediyordu hepsi* ve ben* ne yapacağını* ne söyleyeceğini bilmeyen* baskı altında olan insanların yaptığı gibi kıpırdayamıyor* konuşamıyor* ne olacağını düşünemiyordum...
Adeta kilitlenmiştik o anda* ve biliyorum* ikimizde aynı şeyi düşünüyor ve aklımıza takılan bu zor soruya cevap bulmaya çalışıyorduk...
Giden mi yalnızdır kalan mı?
Bu sorunun cevabını her gün* her an düşündüm sevdiğim...
Senden uzak kaldığım o işkence dolu günlerde* o uykusuz saatlerde* seni düşündüğüm* yüzünü hayal ettiğim zamanlar hep bu soru hançer gibi saplanıyordu yüreğime...
Senden çok uzaktaydım artık* günlerdir konuşmuyorduk...
Seni* benliğini o kadar özlemiştim ki* sanki baktığım her tarafta senin o vazgeçilmez yüzünü* o benliğinin açıkça yansıdığı o eşsiz yüz ifadeni görüyordum...
Ama içimden gelen alışkın olduğum o his* bana yalnız olduğunu ve bana sorduğun o sorunu cevabını senin çoktan bulduğunu* kalanın yalnız olduğunu kabullendiğini ve bedeli ne olursa olsun senin yanında olmamdan başka bir şey istemediğini söylüyordu... Ama bilirsin* içimden gelen o seslere inanmayı sevmem ben...
O hisleri yaşamımda karşılaştığım yapmacık insanlara benzetirim.
Ne olduklarını ve neler yapabileceklerini bilirim* ama asla inanmam ve güvenmem onlara...güvenmek istemem...
Sanki ben istediğim* ben düşündüğüm için iyi görünürler gözüme* ama gerçekle hiçbir alakaları yoktur...
İşte bu yüzden inanmak istemiyordum yalnız kaldığına* acı çektiğine* beni özlediğine ve ne olursa olsun beni bekleyeceğine...
Acı çektirmeyi sevmem ben* bilirsin.
Acı çekmek* yalnız kalmak ve o sessiz yalnızlıklarda içimden ismini sayıklamak* yanımda olman için umutsuzca yalvarmak bana göre...
Beni buna sen alıştırdın* ben yıllardır buna alıştım* acı çekmek artık yandaşım...
Ben bunları yaşarken aynılarını senin de yaşamanı kaldıramam.
Yalnızlığı ben yaşamalıyım* sensizliğin acılarını* isyanlarını ben çekmeliyim* tek başıma...
Sen ne kadar anlamaya çalışsan da* sensizken yaşadıklarımı asla yaşayamazsın* hissedemezsin.
Kalan değil* gidendir yalnız kalan sevdiğim...
Giden yalnızlık için* acı çekmek için* isyan etmek için bırakır gider* kalan aynılarını yaşamak zorunda kalmasın diye...
Yalnızım işte...bunu yaşayacağımı bile bile kalmadım* kalamadım yanında...
Yalnız kalmaya* sensiz olmaya* acı çekmeye ve buna ne kadar dayanabileceğimi görmeye ihtiyacım vardı.
Sensiz kalmak bana çok şey öğretti...
İlk öğrendiğim* son dakikalarımızda bana sorduğun o sorunun cevabı oldu...
Gidendir yalnız kalan sevdiğim...
Yalnız değilsin* biliyorum.
Yalnızım* görüyorsun...
İkinci öğrendiğim şey ise ben burada sensizken* mutsuzken* içimde hayata karşı hiçbir istek* hiçbir beklenti ve yaşama hırsı yokken* senin orda yalnız olmadığını ve seni düşündüğüm* seni yaşadığım kadar beni yaşamadığını çok iyi biliyorum...
Senden uzaklaşmak* sensiz yapıp yapamayacağımı görebilmek* bu korkunç yalnızlığa ne kadar tahammül edebileceğimi görmek içindi seni orda bir başına bırakıp* bu sürgün yaşamda yalnızlığı* sensizliği seçmem...
Bir gün mutlaka döneceğim* biliyorum...
Çünkü bu ölümcül yalnızlığa daha fazla dayanamayacağımın farkına vardım.
Ben burada yalnız olsam da* senin orda yalnız olmadığının ve sırf tek başına olmamak için en olmadık* sana ve ruhuna en yabancı ve bilinmez insanlarla birlikte olduğunun farkındayım.
Bütün bunlarla yüz yüze geleceğini bilerek terk ettim seni ve yola çıktım kendi yalnızlığımla...
Yalnızlığımı yaşadıkça* sensiz olduğumu hissettikçe aklıma sorduğun soru geldi* sorunun cevabını bulmaya çalıştıkça aklıma sen geldin* ve sen aklımda oldukça bu yaşadığım hayat* bu hissettiğim yalnızlık* durmadan duymazdan geldiğim o içimdeki sesler ve yalnız olanın ben olduğumu kabullenişim çığrından çıktı içimdeki fırtınalarda...
Seni* bile bile en olmadık zamanda* çok bildik bir mekanda ve ruhuna en yabancı olan insancıklarla bir başına bırakıp terk ettim...
Döneceğim seni bıraktığım o yerlere* giden ve gittiği gibi geri dönen olacağım* biliyorum...
Oysa biliyorum* kalan değil* gidendir yalnız olan...
Oysa özlediğim* biliyorsun* giden değil kalandır terk eden...
Bir de gör beni* giderken bana yazdığın yazıda* kendi gözünden ve kendi kalbinden:
“Karanlığıma gömerken seni sessiz çığlıklarım vardı içimde...korkularım* yine bana kalan yalnızlığım vardı. Zormuş; bu kadar yakın olupta uzak durmak*bu kadar uzak olupta seninle dolmak...yazmanın en iyi şey olduğunu söylerdin hep bana inan ki o bile durduramıyor içimde sana doğru akan seli...iki düşünüp bir yazıyorum her zamanki gibi öyle alışmışım ki kendimi sınırlandırmaya. gidiyorsun artık çok uzaklara*.varlığını ilk defa bu kadar derinlerde hissedip*kendimi sana açmışken gidiyorsun işte... içimdeki yerini zor fark etti benliğim* yokluğunla daha da yorulacak* belki de darmadağın olacak... gözlerimdir konuşan sadece. isyanlarımı* korkularımı* daralan zamanımı* yalnızlığımı anlattı herkese hiç kimsenin onları hiç kimsenin anlayamayacağını bildiği halde* belki de buydu onu rahatlatan... inan ki içimdeki dünyam* içinde bulunduğum dünyadan daha büyük... en büyük farkları; içimdeki... benim dünyamda herkes olması gereken yerde* hakkettiği gibi...
Gidişini düşünmek bile korkutuyor beni... Tarifi olmayan duygularımla sana uyanıyorum her sabah* Varlığınla çoğalıp yokluğunla eksiliyorum...”
Bu ayrılık diğer ayrılıklara benzemiyordu. Sen bunu benden önce fark ettin.
Bense* hissettiğim halde görmezden geldim...
Dünyanın neresine* yaşamın hangi ücra köşesine gidersem gideyim* sensizlik bana en dayanılmaz acıları* en çekilmez hüzünleri yaşatacak ve bunları bile bile yaşamak zorunda kaldığım için* senden uzak kalmak uğruna yangına körükle gittiğim için artık alışmıştım bu iç çekişlere* bu sonsuz yalnızlığa* kabus sensizliğe...
Gözlerimin içine bakıyordun* yeni başlayan ve sanki hiç bitmeyecek olan bir özlemle...
İçimdeki fırtınaları dindirmek istiyorum gözlerinde... diye yazmıştın...
O akşam kelimeler* içindekiler* kalbine sığdırmaya uğraştığın onca yoğun duygular* bana söylemek istediğin halde bir türlü söyleyemediğin* gözlerimin içine bakarak o anlamlı bakışlarınla anlatmaya çalıştığın o kaos içinde çırpınan tüm kelimeler artık isyan ediyordu...
Senin ruhundan benim kalbime doğru hücum ediyordu hepsi* ve ben* ne yapacağını* ne söyleyeceğini bilmeyen* baskı altında olan insanların yaptığı gibi kıpırdayamıyor* konuşamıyor* ne olacağını düşünemiyordum...
Adeta kilitlenmiştik o anda* ve biliyorum* ikimizde aynı şeyi düşünüyor ve aklımıza takılan bu zor soruya cevap bulmaya çalışıyorduk...
Giden mi yalnızdır kalan mı?
Bu sorunun cevabını her gün* her an düşündüm sevdiğim...
Senden uzak kaldığım o işkence dolu günlerde* o uykusuz saatlerde* seni düşündüğüm* yüzünü hayal ettiğim zamanlar hep bu soru hançer gibi saplanıyordu yüreğime...
Senden çok uzaktaydım artık* günlerdir konuşmuyorduk...
Seni* benliğini o kadar özlemiştim ki* sanki baktığım her tarafta senin o vazgeçilmez yüzünü* o benliğinin açıkça yansıdığı o eşsiz yüz ifadeni görüyordum...
Ama içimden gelen alışkın olduğum o his* bana yalnız olduğunu ve bana sorduğun o sorunu cevabını senin çoktan bulduğunu* kalanın yalnız olduğunu kabullendiğini ve bedeli ne olursa olsun senin yanında olmamdan başka bir şey istemediğini söylüyordu... Ama bilirsin* içimden gelen o seslere inanmayı sevmem ben...
O hisleri yaşamımda karşılaştığım yapmacık insanlara benzetirim.
Ne olduklarını ve neler yapabileceklerini bilirim* ama asla inanmam ve güvenmem onlara...güvenmek istemem...
Sanki ben istediğim* ben düşündüğüm için iyi görünürler gözüme* ama gerçekle hiçbir alakaları yoktur...
İşte bu yüzden inanmak istemiyordum yalnız kaldığına* acı çektiğine* beni özlediğine ve ne olursa olsun beni bekleyeceğine...
Acı çektirmeyi sevmem ben* bilirsin.
Acı çekmek* yalnız kalmak ve o sessiz yalnızlıklarda içimden ismini sayıklamak* yanımda olman için umutsuzca yalvarmak bana göre...
Beni buna sen alıştırdın* ben yıllardır buna alıştım* acı çekmek artık yandaşım...
Ben bunları yaşarken aynılarını senin de yaşamanı kaldıramam.
Yalnızlığı ben yaşamalıyım* sensizliğin acılarını* isyanlarını ben çekmeliyim* tek başıma...
Sen ne kadar anlamaya çalışsan da* sensizken yaşadıklarımı asla yaşayamazsın* hissedemezsin.
Kalan değil* gidendir yalnız kalan sevdiğim...
Giden yalnızlık için* acı çekmek için* isyan etmek için bırakır gider* kalan aynılarını yaşamak zorunda kalmasın diye...
Yalnızım işte...bunu yaşayacağımı bile bile kalmadım* kalamadım yanında...
Yalnız kalmaya* sensiz olmaya* acı çekmeye ve buna ne kadar dayanabileceğimi görmeye ihtiyacım vardı.
Sensiz kalmak bana çok şey öğretti...
İlk öğrendiğim* son dakikalarımızda bana sorduğun o sorunun cevabı oldu...
Gidendir yalnız kalan sevdiğim...
Yalnız değilsin* biliyorum.
Yalnızım* görüyorsun...
İkinci öğrendiğim şey ise ben burada sensizken* mutsuzken* içimde hayata karşı hiçbir istek* hiçbir beklenti ve yaşama hırsı yokken* senin orda yalnız olmadığını ve seni düşündüğüm* seni yaşadığım kadar beni yaşamadığını çok iyi biliyorum...
Senden uzaklaşmak* sensiz yapıp yapamayacağımı görebilmek* bu korkunç yalnızlığa ne kadar tahammül edebileceğimi görmek içindi seni orda bir başına bırakıp* bu sürgün yaşamda yalnızlığı* sensizliği seçmem...
Bir gün mutlaka döneceğim* biliyorum...
Çünkü bu ölümcül yalnızlığa daha fazla dayanamayacağımın farkına vardım.
Ben burada yalnız olsam da* senin orda yalnız olmadığının ve sırf tek başına olmamak için en olmadık* sana ve ruhuna en yabancı ve bilinmez insanlarla birlikte olduğunun farkındayım.
Bütün bunlarla yüz yüze geleceğini bilerek terk ettim seni ve yola çıktım kendi yalnızlığımla...
Yalnızlığımı yaşadıkça* sensiz olduğumu hissettikçe aklıma sorduğun soru geldi* sorunun cevabını bulmaya çalıştıkça aklıma sen geldin* ve sen aklımda oldukça bu yaşadığım hayat* bu hissettiğim yalnızlık* durmadan duymazdan geldiğim o içimdeki sesler ve yalnız olanın ben olduğumu kabullenişim çığrından çıktı içimdeki fırtınalarda...
Seni* bile bile en olmadık zamanda* çok bildik bir mekanda ve ruhuna en yabancı olan insancıklarla bir başına bırakıp terk ettim...
Döneceğim seni bıraktığım o yerlere* giden ve gittiği gibi geri dönen olacağım* biliyorum...
Oysa biliyorum* kalan değil* gidendir yalnız olan...
Oysa özlediğim* biliyorsun* giden değil kalandır terk eden...
Bir de gör beni* giderken bana yazdığın yazıda* kendi gözünden ve kendi kalbinden:
“Karanlığıma gömerken seni sessiz çığlıklarım vardı içimde...korkularım* yine bana kalan yalnızlığım vardı. Zormuş; bu kadar yakın olupta uzak durmak*bu kadar uzak olupta seninle dolmak...yazmanın en iyi şey olduğunu söylerdin hep bana inan ki o bile durduramıyor içimde sana doğru akan seli...iki düşünüp bir yazıyorum her zamanki gibi öyle alışmışım ki kendimi sınırlandırmaya. gidiyorsun artık çok uzaklara*.varlığını ilk defa bu kadar derinlerde hissedip*kendimi sana açmışken gidiyorsun işte... içimdeki yerini zor fark etti benliğim* yokluğunla daha da yorulacak* belki de darmadağın olacak... gözlerimdir konuşan sadece. isyanlarımı* korkularımı* daralan zamanımı* yalnızlığımı anlattı herkese hiç kimsenin onları hiç kimsenin anlayamayacağını bildiği halde* belki de buydu onu rahatlatan... inan ki içimdeki dünyam* içinde bulunduğum dünyadan daha büyük... en büyük farkları; içimdeki... benim dünyamda herkes olması gereken yerde* hakkettiği gibi...
Gidişini düşünmek bile korkutuyor beni... Tarifi olmayan duygularımla sana uyanıyorum her sabah* Varlığınla çoğalıp yokluğunla eksiliyorum...”