a) laikliğin anlamı ve içeriği : (1)
antik dillerden gerekçe�de �laos� kitle, halk, topluluk anlamına gelmekte, ondan türeyen �laikos� ise din adamı sıfatı ve yetkisini taşımayanlar için kullanılmaktadır. Latince�de �laicus� biçiminde geçen bu sözcük, batı dillerinde bu kökten türetilmiştir.
Türkçe�ye fransızca�dan geçen �laik� sözü,eski çağlarda, rahipler sınıfına mensup olmayanlar anlamında kullanılıyordu. Fransızca �laic veya laique� dünya işlerini, din işlerinden, dini otoriteden bağımsız olarak ele alan anlamındadır.
Hırıstiyan aleminde de, kilise adamlarına �clerici� (cleras = ruhban sınıfı), bunların dışında kalan inanmışlar topluluğuna, �laici� deniyordu. Zamanla kelime, bir felsefi yaklaşımı veya devlet ile din arasındaki ilişkileri anlatmak için kullanılmaya başlandı.
Laikliğin üzerinde herkesin anlaştığı, tek ve ortak bir tarifinin yapılamayışının sebepleri vardır.
Bir ülkenin, tarihi, sosyal ve siyasal şartları, ülkede yaygın olan dinin özellikleri, o ülke için geçerli olan laiklik anlayışını ve uygulamasını geniş ölçüde etkiler.
Bir defa laiklik, sadece felsefi, ideolojik bir kavramdan ibaret değildir; hayata geçirilen, uygulanan bir ilkedir. Böyle olunca uygulandığı ülkenin dini, siyasi, sosyal şartları laiklik anlayışını etkilemektedir. Laiklik anlayışının ve uygulanışının ülkeden ülkeye hatta kişiden kişiye büyük farklılık göstermesi kaçınılmazdır. çünkü laikliğe karşı olan kişilerde, laikliği kendi anlayışlarına, hatta siyasi görüşlerine göre yorumlayarak benimser görünmüşlerdir. Yani her ülkede laiklik zamana ve yukarıdaki şartlara göre ayrı tanımlandığı gibi, aynı ülke içinde de laikliğin felsefesi, siyasi, hukuki açıdan farklılık gösterdiği bilinmektedir.
Felsefi laiklik : Iman ve inanç yerine, akıl ve bilimin üdtünlüğünü kabul eden bir anlayıştır.
Siyasi laiklik : Siyasi iktidarın, dini kudretten ayrılmasıdır. Yani egemenliğin ilahi değil, millete ait olmasıdır.
Hukuki laiklik : Devlet ile dinin birbirine karışmamasıdır. Yani devletin, dini kurallara göre yönetilmemesidir.
Bütün bu farklılıkların bulunmasına rağmen türkiye cumhuriyetinde bir anayasa ilkesi, bir hukuk deyimi haline gelmiş olan laikliğin bazı tartışılmaz unsurları vardır. (2)
1. Laikliğin bir unsuru din ve vicdan hürriyetidir.
Laik devlet, kişilerin bu hürriyetlerini sağlar ve korur. Bir din veya mezhep mensuplarının, başka din veya mezhep mensuplarına karşı baskısını önlemek, laik devletin görevidir.
Bu konuda anayasa�da şöyle denmektedir. �herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir�.
Ancak ibadetler, dini ayin ve törenler kamu düzeni ve genel ahlak bakımından devletçe sınırlandırılabilir. Bu �din ve mezhep ayırımı yaratmak veya herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamayacağı� yolundaki sınırlamadır. O halde �ibadet, dini ayin ve törenlerin serbestliği, teoratik bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamaz�.
antik dillerden gerekçe�de �laos� kitle, halk, topluluk anlamına gelmekte, ondan türeyen �laikos� ise din adamı sıfatı ve yetkisini taşımayanlar için kullanılmaktadır. Latince�de �laicus� biçiminde geçen bu sözcük, batı dillerinde bu kökten türetilmiştir.
Türkçe�ye fransızca�dan geçen �laik� sözü,eski çağlarda, rahipler sınıfına mensup olmayanlar anlamında kullanılıyordu. Fransızca �laic veya laique� dünya işlerini, din işlerinden, dini otoriteden bağımsız olarak ele alan anlamındadır.
Hırıstiyan aleminde de, kilise adamlarına �clerici� (cleras = ruhban sınıfı), bunların dışında kalan inanmışlar topluluğuna, �laici� deniyordu. Zamanla kelime, bir felsefi yaklaşımı veya devlet ile din arasındaki ilişkileri anlatmak için kullanılmaya başlandı.
Laikliğin üzerinde herkesin anlaştığı, tek ve ortak bir tarifinin yapılamayışının sebepleri vardır.
Bir ülkenin, tarihi, sosyal ve siyasal şartları, ülkede yaygın olan dinin özellikleri, o ülke için geçerli olan laiklik anlayışını ve uygulamasını geniş ölçüde etkiler.
Bir defa laiklik, sadece felsefi, ideolojik bir kavramdan ibaret değildir; hayata geçirilen, uygulanan bir ilkedir. Böyle olunca uygulandığı ülkenin dini, siyasi, sosyal şartları laiklik anlayışını etkilemektedir. Laiklik anlayışının ve uygulanışının ülkeden ülkeye hatta kişiden kişiye büyük farklılık göstermesi kaçınılmazdır. çünkü laikliğe karşı olan kişilerde, laikliği kendi anlayışlarına, hatta siyasi görüşlerine göre yorumlayarak benimser görünmüşlerdir. Yani her ülkede laiklik zamana ve yukarıdaki şartlara göre ayrı tanımlandığı gibi, aynı ülke içinde de laikliğin felsefesi, siyasi, hukuki açıdan farklılık gösterdiği bilinmektedir.
Felsefi laiklik : Iman ve inanç yerine, akıl ve bilimin üdtünlüğünü kabul eden bir anlayıştır.
Siyasi laiklik : Siyasi iktidarın, dini kudretten ayrılmasıdır. Yani egemenliğin ilahi değil, millete ait olmasıdır.
Hukuki laiklik : Devlet ile dinin birbirine karışmamasıdır. Yani devletin, dini kurallara göre yönetilmemesidir.
Bütün bu farklılıkların bulunmasına rağmen türkiye cumhuriyetinde bir anayasa ilkesi, bir hukuk deyimi haline gelmiş olan laikliğin bazı tartışılmaz unsurları vardır. (2)
1. Laikliğin bir unsuru din ve vicdan hürriyetidir.
Laik devlet, kişilerin bu hürriyetlerini sağlar ve korur. Bir din veya mezhep mensuplarının, başka din veya mezhep mensuplarına karşı baskısını önlemek, laik devletin görevidir.
Bu konuda anayasa�da şöyle denmektedir. �herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir�.
Ancak ibadetler, dini ayin ve törenler kamu düzeni ve genel ahlak bakımından devletçe sınırlandırılabilir. Bu �din ve mezhep ayırımı yaratmak veya herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamayacağı� yolundaki sınırlamadır. O halde �ibadet, dini ayin ve törenlerin serbestliği, teoratik bir devlet düzeni kurmak amacıyla kullanılamaz�.