Kur'an-ı Kerim Tüm Sûreler (Sıralı)

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah’ı tesbih etmektedir, O üstündür, hikmet sahibidir.

2. Ehl- i kitaptan inkar edenleri, ilk sürgünleri yurtlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah’ın azabı, onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O, yüreklerine korku düşürdü; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.

3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette, onları dünyada başka şekilde cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için ateş azabı vardır.

4. Bunun sebebi şudur: Onlar Allah’a ve Resulüne karşı geldiler; Kim Allah’a karşı gelirse Allah’ın azabı şiddetlidir.

5. Hurma ağaçlarından herhangi bir şey kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah’ın izniyle ve O’nun, yoldan çıkanları cezalandırması içindir.

6. Allah’ın, onlardan peygamberine verdiği ganimetlere gelince siz onun üzerine ne at, ne de deve sürmediniz. Fakat Allah peygamberini, dilediği kimselerin üzerine salar. Allah her şeye kadirdir.

7. Allah’ın o kent halkından, Resulüne verdiği ganimetler, Allah’a, Resul’e, ona akrabalığı bulunanlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya aittir. Ta ki içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı şiddetlidir.

8. Bir de göç eden fakirlere aittir ki yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah’ın lütuf ve rızasını ararlar; Allah’a ve Resulüne yardım ederler. İşte doğru olanlar onlardır.

9. Ve onlardan önce o yurda yerleşen imana sarılanlar kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.

10. Onlardan sonra gelenler derler ki: «Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!»

11. Münafıkların, kitap ehlinden inkar eden dostlarına «Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız sizin aleyhinizde kimseye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz.» dediklerini görmedin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.

12. Andolsun eğer onlar, çıkarılırsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.

13. Onların kalblerinde sizin korkunuz, Allah’ın korkusundan fazladır. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

14. Onlar toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından (sizinle savaşmak isterler). Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalbleri dağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.

15. (Bu yahudilerin durumu) kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış olan, ahirette de kendileri için acı bir azab bulunan kimselerin (Bedir’de cezalarını bulan putperestlerin) durumu gibidir.

16. (Yahudileri kandıran münafıkların durumu da) tıpkı şeytanın durumuna benzer ki insana «İnkâr et.» dedi, (insan) inkar edince de: «Ben senden uzağım, ben âlemlerin Rabb’i Allah’tan korkarım!» dedi.

17. Nihayet ikisinin sonu, ebedi olarak ateşte oldu. Zalimlerin cezası budur.

18. Ey inananlar, Allah’tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın. Allah’tan korkun; çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

19. Allah’ı unutup da Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın onlar, yoldan çıkan kimselerdir.

20. Cehennem ehli ile cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli kurtularak isteklerine erişenlerdir.

21. Biz bu Kur’ân’ı bir dağa indirseydik, Allah’ın korkusundan onu baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlara veriyoruz.

22. O, öyle Allah’tır ki O’ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen bağışlayandır.

23. O, öyle bir Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir, selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.

24. O, yaratan, var eden, varlıklara şekil veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şânını yüceltmektedirler. O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah’a inandığınızdan dolayı Resulü ve sizi (yurdunuzdan sürüp) çıkardıkları halde siz onlara sevgi ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çıktınızsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.

2. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkar edivermenizi istemektedirler.

3. Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir.

4. İbrahim’de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: «Biz sizden ve sizin Allah’tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir.» Yalnız İbrahim’in babasına: «Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah’tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez.» demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır.

5. «Rabbimiz! Bizi inkar edenler için bir fitne kılma, (onlara mağlub etme!) bizi bağışla! Ey Rabbimiz! Yegane gâlib ve hikmet sahibi ancak sensin.»

6. Andolsun, onlarda sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzulayanlara güzel bir örnek vardır. Kim yüz çevirirse şüphesiz Allah, zengindir, hamde layık olandır.

7. Olur ki Allah sizinle düşmanlarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

8. Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez. Çünkü Allah adalet yapanları sever.

9. Allah sizi, ancak sizinle din hakkında savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için yardım eden kimselere dost olmaktan men eder. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.

10. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. Onların (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda O, hükmeder, Allah bilendir, hikmet sahibidir.

11. Eğer eşlerinizden biri, sizden kâfirlere kaçar da siz de savaşta galip durumda olursanız, eşleri gitmiş olanlara ganimetten, harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah’a karşı gelmekten sakının.

12. Ey Peygamber! İnanmış kadınlar sana gelip Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana bey’at ederlerse onların bey’atlarını al ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

13. Ey inananlar, Allah’ın gazab ettiği kimselerle dostluk etmeyin. Kâfirler, mezarlık halkından nasıl ümidi kesmişse, onlar da ahiretten öyle ümidi kesmişlerdir.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Göklerdekilerin ve yerdekilerin hepsi Allah’ı tesbih eder. O, üstündür, hikmet sahibidir.

2. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?

3. Yapmayacağınızı söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza sebeb olur.

4. Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever.

5. Bir zaman Musa, kavmine: «Ey kavmim! Benim, Allah’ın size gönderdiği elçisi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz?» demişti. Onlar eğrilince, Allah da kalblerini eğriltti. Allah fasıkları doğru yola iletmez.

6. Meryem oğlu İsa da: «Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim. Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici olarak (geldim).» demişti. Fakat onlara apaçık delillerle gelince «Bu, apaçık bir büyüdür.» dediler.

7. İslâm’a davet olunduğu halde Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.

8. Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler hoş görmese de Allah nurunu tamamlayacaktır.

9. O, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler istemese de onu, bütün dinlerin üstüne çıkarsın.

10. Ey İman edenler! Sizi acı bir azabdan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?

11. Allah’a ve Resulüne inanırsınız, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız. Eğer bilirseniz sizin için en iyisi budur.

12. (Eğer böyle yaparsanız Allah) sizin günahlarınızı bağışlar ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur.

13. Seveceğiniz bir şey daha var: Allah’tan yardım ve yakın bir fetih.. Müminleri müjdele.

14. Ey inananlar, Allah’ın yardımcıları olun! Nitekim Meryem oğlu İsa da havarilere: «Allah’a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir?» demişti. Havariler: «Allah (yolun)un yardımcıları biziz.» dediler. İsrail oğullarından bir zümre inandı, bir zümre inkar etti. Biz de inananları, düşmanlarına karşı destekledik, onlar üstün geldiler.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Göklerde ve yerde olanların hepsi padişah, mukaddes, azîz ve hakîm olan Allah’ı tesbih etmektedir.

2. O’dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah’ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.

3. Henüz onlara katılmamış bulunan diğer insanlara da (o Peygamberi göndermiştir). O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.

4. Bu, Allah’ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.

5. Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.

6. De ki: «Ey Yahudi olanlar! Eğer insanlar arasında yalnız sizin, Allah’ın dostları olduğunuzu sanıyorsanız, o halde ölümü temenni edin, doğru iseniz?»

7. Ama onlar, ellerinin (yapıp) öne sürdüğü (işler) yüzünden ölümü asla temenni etmezler. Allah zalimleri bilir.

8. De ki: «Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz. O size (bütün) yaptıklarınızı haber verecektir.

9. Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığı(nız) zaman, Allah’ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.

10. Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz.

11. Bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona gittiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki: «Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.»
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Münafıklar sana geldikleri vakit: «Şahitlik ederiz ki sen muhakkak Allah’ın elçisisin.» derler. Senin mutlaka kendisinin elçisi olduğunu Allah bilir ve Allah münafıkların yalancı olduklarına şahitlik eder.

2. Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah’ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!

3. Bunun sebebi şudur: Onlar inandılar, sonra inkar ettiler, bu yüzden kalblerinin üzeri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.

4. Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki dayanmış keresteler gibidirler. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl olup da döndürülüyorlar?

5. Onlara: «Gelin, Allah’ın Resulü sizin için mağfiret dilesin.» denildiği zaman başlarını çevirirler ve onların, büyüklük taslayarak yüz çevirdiklerini görürsün.

6. Onlara mağfiret dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, yoldan çıkmış bir toplumu yola iletmez.

7. Onlar öyle kimselerdir ki: «Allah’ın elçisinin yanında bulunanları beslemeyin ki dağılıp gitsinler.» diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır, fakat münafıklar anlamazlar.

8. Diyorlar ki: «Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır.» Üstünlük, ancak Allah’a, O’nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.

9. Ey İnananlar! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

10. Birinize ölüm gelip de: «Rabbim, beni yakın bir süreye kadar erteleseydin de sadaka verip iyilerden olsaydım!» demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan (Allah) için harcayın.

11. Allah süresi geldiği zaman hiçbir canı ertelemez. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder. Mülk O’nundur, hamd O’nadır. Her şeye gücü yeten O’dur.

2. Sizi O yarattı. Kiminiz kâfirdir, kiminiz mümin. Allah yaptıklarınızı görmektedir.

3. Zira gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O’nadır.

4. Göklerde ve yerde olanları, gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleri bilir. Allah, göğüslerin özünü bilir.

5. Önceden inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? (Onlar) işlerinin vebalini tattılar ve onlar için acı bir azap vardır.

6. Böyledir, çünkü onlara peygamberleri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar: «Bir insan mı bize yol gösterecek?» dediler ve yüz çevirdiler. Allah da muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmeye lâyıktır.

7. İnkâr edenler, katiyyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: «Hayır! Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah’a göre kolaydır».

8. Artık Allah’a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur’ân’a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

9. Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah’a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.

10. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!

11. Allah’ın izni olmayınca hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.

12. Allah’a itaat edin, Peygamber’e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.

13. Allah ki O’ndan başka tanrı yoktur. Müminler Allah’a dayansınlar.

14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.

15. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükafat ise Allah’ın yanındadır.

16. O halde gücünüzün yettiği kadar Allah’tan korkun, dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

17. Eğer Allah’a güzel bir borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat yapar ve sizi bağışlar. Allah çok mükafat verendir, halimdir.

18. Görünmeyeni ve görüneni bilendir. Üstündür, hikmet sahibidir.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Ey Peygamber! Kadınları boşamak istediğiniz zaman onları iddetleri içinde boşayın ve iddeti de sayın. Rabbiniz Allah’tan korkun. Apaçık bir hayasızlık yapmaları hali bir yana, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah’ın sınırlarıdır. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir durum ortaya çıkarıverir.

2. Sürelerinin sonuna vardıklarında onları güzelce tutun, yahut güzellikle onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi şahit tutun. Şahidliği Allah için yapın. İşte Allah’a ve son güne inanan kimseye öğütlenen budur. Kim Allah’tan korkarsa Allah ona bir çıkış yolu yaratır.

3. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a güvenirse O, ona yeter. Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.

4. Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdetini görmemiş bulunanlardan eğer şüphe ederseniz (iddetlerinin nasıl olacağında tereddüt ederseniz), onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmaları, doğum yapmalarıdır. Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.

5. Bu, Allah’ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah’tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükafatını büyütür.

6. O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Şayet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onları besleyin. Sonra sizin için emzirirlerse ücretlerini verin ve aranızda güzellikle konuşup danışın. Güçlük çekerseniz çocuğu, başka bir kadın emzirecektir.

7. Eli geniş olan genişliğine göre nafaka versin. Rızkı kısılmış bulunan da Allah’ın kendisine verdiğinden versin. Allah bir kişiye ne vermişse ancak onu teklif eder. Allah bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

8. Nice kent var ki Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrine başkaldırdı, biz de onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş şekilde azab ettik.

9. İşlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu tam bir hüsran olmuştur.

10. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde ey inanan akl-ı selim sahipleri! Allah’tan korkun, Allah size bir uyarıcı gönderdi.

11. Size Allah’ın açık açık âyetlerini okuyan bir elçi (gönderdi) ki inanıp faydalı işler yapanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarsın. Kim Allah’a inanır ve yararlı iş yaparsa (Allah) onu, altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah ona gerçekten ne güzel rızık vermiştir.

12. Allah O’dur ki yedi göğü ve yerden de onlar kadarını yarattı. Emir bunlar arasında iner ki Allah’ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah’ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.

2. Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir.

3. Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber’e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: «Bunu sana kim söyledi?» dedi. Peygamber «Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi.» dedi.

4. Eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi. Ve eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibrîl ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır.

5. Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah’a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir.

6. Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.

7. (İnkâr edenlere): «Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz.» (denilir.)

8. Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber’i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, «Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin.» derler.

9. Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!

10. Allah, inkâr edenlere, Nuh’un karısı ile Lut’un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikahı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah’tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): «Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!» denildi.

11. Allah, inananlara da Firavun’un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: «Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!»

12. Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem’i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Mutlak hükümranlık elinde bulunan Allah, yüceler yücesidir ve O’nun her şeye gücü yeter.

2. O, hanginizin daha güzel iş yapacağınızı denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstündür, bağışlayandır.

3. O, yedi göğü, birbiri üzerine yarattı. Rahmân’ın yaratmasında bir aykırılık, uygunsuzluk görmezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyor musun?

4. Sonra gözünü tekrar tekrar döndür (bak). Göz (aradığı bozukluğu bulmaktan) âciz ve bitkin halde sana dönecektir.

5. Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık ve onları, şeytanlar için taşlamalar yaptık. Ve onlar için alevli ateş azabını hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü gidilecek yerdir o!

7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.

8. Az daha öfkeden çatlayacak. Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: «Size korkutucu bir peygamber gelmemiş miydi?» diye sorarlar.

9. Derler: «Evet, bize uyarıcı geldi ama biz yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmedi, siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz.» dedik.

10. Ve derler ki: «Eğer biz dinleseydik, yahut düşünüp anlasaydık şu çılgın ateşin halkı arasında bulunmazdık!»

11. Böylece günahlarını itiraf ederler. (Artık) o çılgın ateş halkı (Allah’ın rahmetinden) uzak olsunlar!

12. Fakat daha görmeden Rablerinden korkanlar var ya, işte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

13. Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki, O, göğüslerin özünü bilir.

14. Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.

15. O size yeri boyun eğer kıldı. Haydi onun omuzlarında (dağlarında, tepelerinde) yürüyün ve Allah’ın rızkından yeyin. Dönüş ancak O’nadır.

16. Her şeyi kuşatmış olan Allah’ın yeri sizinle birlikte göçürüvermesinden emin misiniz? O zaman yer çalkalanıyordur.

17. Yoksa siz, gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Tehdidim nasılmış bileceksiniz.

18. Andolsun, onlardan öncekiler de yalanladılar. Ama beni inkâr nasıl oldu?

19. Üstlerinde kanatlarını açıp yumarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahmân’dan başkası tutmuyor. Doğrusu O, her şeyi görmektedir.

20. Rahmân olan Allah’a karşı şu size yardım edecek askerleriniz hani kimlerdir? İnkârcılar, ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

21. Allah size verdiği rızkı kesiverse, size rızık verecek olabilen kimdir? Hayır, onlar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

22. Şimdi yüz üstü kapanarak yürüyen mi doğru gider, yoksa dosdoğru yolda yürüyen mi?

23. De ki: «Sizi yaratan, size kulaklar gözler ve gönüller veren O’dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!»

24. De ki: «Sizi yerden üreten O’dur ve O’na toplanıp götürüleceksiniz.»

25. (Onlar): «Doğru iseniz bu tehdit ne zaman olacak?» diyorlar

26. De ki: «(O’na ait) bilgi, Allah’ın yanındadır. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.»

27. Onu yakın görünce inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti. Ve: «İşte çağırıp durduğunuz şey budur!» dendi.

28. De ki: «Baksanıza, eğer Allah beni ve benimle beraber olanları öldürse, yahut bize merhamet etse, kâfirleri acı bir azabdan kim kurtarabilir?

29. De ki: «O çok merhametlidir. O’na inanmış, O’na dayanmışızdır. Yakında kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu bileceksiniz.»

30. De ki: «Baksanıza, eğer suyunuz çekilse, size kim bir akarsu getirebilir?»
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.

2. Sen Rabbinin nimetiyle mecnun değilsin.

3. Kuşkusuz senin için tükenmez bir ecir var.

4. Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

5. Sen de göreceksin, onlar da görecek.

6. Hanginizde imiş o fitne ve cinnet.

7. Doğrusu Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ereni de en iyi bilen O’dur.

8. O halde, yalanlayıcılara itaat etme.

9. Onlar istediler ki yumuşak davranasın da onlar da sana yumuşak davransınlar.

10. Şunların hiçbirine boyun eğme: Yemin edip duran aşağılık,

11. Daima kusur arayıp kınayan, hep lâf götürüp getiren,

12. Hayra engel olan, saldırgan, günahkâr,

13. Kaba ve haşin, sonra da kötülükle damgalı,

14. Mal ve oğulları var diye (böyle davranır).

15. Kendisine âyetlerimiz okunduğunda: «Eskilerin masalları» der.

16. Yakında biz onu hortumunun (burnunun) üzerinden damgalayacağız.

17. Biz onlara da belâ verdik, bahçe sahiplerine verdiğimiz gibi. Hani onlar sabah olunca bahçeyi mutlaka devşireceklerine yemin etmişlerdi.

18. İstisna da etmiyorlardı («inşaallah» demiyorlardı).

19. Fakat onlar uyurken dolaşıcı bir belâ onu sardı da,

20. Bahçe simsiyah kesiliverdi.

21. Derken sabahleyin birbirlerine seslendiler:

22. «Haydi, devşirecekseniz erkenden ekininize gidin» diye.

23. Derken fırladılar, aralarında fısıldaşıyorlardı.

24. «Sakın bugün hiçbir yoksul bahçeye girip yanınıza sokulmasın» diyorlardı.

25. (Zanlarınca yoksulları) engellemeye güçleri yeterek erkenden gittiler.

26. Fakat bahçeyi gördüklerinde: «Biz herhalde yanlış gelmişiz» dediler .

27. «Yok, biz mahrum edilmişiz.» (dediler).

28. İçlerinde en makul olanı şöyle dedi: «Ben size Rabbinizi tesbih etsenize dememiş miydim?»

29. «Rabbimizi tesbih ederiz, doğrusu biz zalimler imişiz.» (dediler).

30. Ardından suçu birbirlerine yüklemeye başladılar.

31. Yazıklar olsun bize, dediler, biz azgınlarmışız.

32. Ola ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz Rabbimize yönelir, ondan umarız.

33. İşte azap böyledir. Elbette ahiret azabı daha büyüktür. Fakat bilselerdi.

34. Kuşkusuz korunanlar için de, Rableri katında nimetleri bol bahçeler vardır.

35. Öyle ya, teslimiyet gösterenleri suçlular gibi tutar mıyız hiç?

36. Neyiniz var, nasıl hüküm veriyorsunuz?

37. Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz?

38. O kitapta, «beğendiğiniz her şey sizindir» diye mi yazılı?

39. Yoksa, «ne hükmederseniz mutlaka sizindir» diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

40. Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?

41. Yoksa ortakları mı var onların? Doğru iseler ortaklarını getirsinler.

42. O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler. Fakat güç yetiremezler.

43. Gözleri düşük bir halde kendilerini bir zillet kaplar. Oysa onlar sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.

44. Bu sözü yalanlayanı bana bırak. Onları bilmedikleri yönden derece derece azaba yaklaştıracağız.

45. Onlara mühlet veriyorum. Doğrusu benim tuzağım sağlamdır.

46. Yoksa onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı kalıyorlar?

47. Yoksa gayb onların yanlarında da onlar mı yazıyorlar?

48. Rabbinin hükmüne sabret, balık sahibi gibi olma. Hani o öfkeye boğulmuş da nida etmişti.

49. Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, elbette kınanacak bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.

50. Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.

51. O kafirler Kur’ân’ı işittikleri zaman neredeyse seni gözleri ile devireceklerdi. Bir de durmuşlar «o bir deli» diyorlar.

52. Halbuki o âlemler için bir öğüttür.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. (Gerçekleşecek) Kıyamet!

2. Nedir, o Kıyamet?

3. Gerçekleşenin (Kıyametin) ne olduğunu sen nerden bileceksin?

4. Semûd ve Âd, kapılarını çalacak olan o felaketi yalan saymışlardı.

5. Semûd kavmi korkunç bir sesle yok edildi.

6. Âd kavmi ise gürültülü ve azgın bir fırtına ile yok edildiler.

7. Allah o fırtınayı üzerlerine yedi gece sekiz gündüz musallat etmişti. Öyle ki, o kavmi içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş halde görürdün.

8. Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı?

9. Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler de hep o hatayı işleyegeldiler.

10. Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.

11. Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık.

12. Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

13. Sûr’a bir tek üfleme üflendiği,

14. Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

15. İşte o gün olacak olur.

16. O gün gök yarılmış, sarkmıştır.

17. Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.

18. O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.

19. Kitabı sağından verilen, «alın okuyun kitabımı..»

20. «Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim» der.

21. Artık o hoşnut bir hayattadır.

22. Yüksek bir cennettedir.

23. Ki o cennetin meyveleri sarkmıştır.

24. «Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yeyin, için.» (denir).

25. Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: «Keşke kitabım verilmeseydi de,

26. Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim,

27. Ne olurdu o ölüm, iş bitirici olsaydı.

28. Malım bana hiç fayda vermedi.

29. Gücüm de benden yok olup gitti.»

30. (Zebanilere şöyle denir): «Onu yakalayın da bağlayın.»

31. «Sonra cehenneme atın onu.»

32. «Sonra da boyu yetmiş arşın zincir içerisinde onu oraya sokun.»

33. Çünkü o, büyük Allah’a inanmıyordu.

34. Yoksula yedirmeye teşvik etmiyordu.

35. Bu sebeple bugün burada onun candan bir dostu yoktur.

36. Bir irinden başka yiyecek de yok.

37. Onu günahkârlardan başkası yemez.

38. Andolsun gördüklerinize,

39. Ve görmediklerinize..

40. Kuşkusuz Kur’ân, şerefli bir peygamberin (Allah’tan) getirdiği sözdür.

41. O bir şair sözü değildir, siz çok az inanıyorsunuz.

42. Bir kâhin sözü de değildir, ne de az düşünüyorsunuz!

43. O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.

44. O, bize isnâden bazı sözler uydurmaya kalkışsaydı,

45. Elbette biz onu bundan dolayı kuvvetle yakalardık.

46. Sonra da onun şah damarını keser atardık.

47. O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.

48. O hiç kuşkusuz, takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür .

49. Bununla beraber biz biliyoruz ki sizden inanmayanlar var.

50. Kuşkusuz bu Kur’ân kafirler için bir pişmanlık vesilesidir.

51. Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.

52. O halde, haydi tesbih et Rabbinin yüce ismiyle.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Bir isteyen, olacak azabı istedi.

2. Kâfirler için onu savacak yok.

3. O, derece ve makamların sahibi Allah’tandır.

4. Melekler ve Ruh miktarı ellibin yıl süren bir gün içinde ona çıkar.

5. O halde güzel bir sabır ile sabret.

6. Çünkü onlar onu uzak görürler.

7. Biz ise onu yakın görüyoruz.

8. O gün gök erimiş bir maden gibi olur.

9. Dağlar da atılmış renkli yün gibi olur.

10. Dost dostun halini soramaz.

11. Birbirlerine gösterilirler. Suçlu o günün azabından kurtulmak için fidye vermek ister; oğullarını,

12. Eşini ve kardeşini,

13. Kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini,

14. Ve yeryüzünde bulunanların hepsini ki, tek kendini kurtarabilsin.

15. Hayır, o alevlenen bir ateştir.

16. Derileri kavurur, soyar.

17. Çağırır, sırtını dönüp gideni,

18. Mal toplayıp kasada yığanı,

19. Doğrusu insan dayanıksız ve huysuz yaratılmıştır.

20. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır.

21. Kendisine hayır dokundu mu cimrilik eder.

22. Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.

23. Onlar ki namazlarını sürekli kılarlar.

24. Onların mallarında belli bir hak vardır,

25. Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.

26. Onlar ki ceza gününü tasdik ederler.

27. Rablerinin azabından korkarlar.

28. Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.

29. Onlar ki ırzlarını korurlar.

30. Ancak zevcelerine ve cariyelerine karşı hariç. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar.

31. Bundan ötesini isteyenler, var ya işte onlar haddi aşanlardır.

32. Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.

33. Şahitliklerinde dürüsttürler.

34. Namazlarına devam ederler.

35. İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.

36. Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar?

37. Sağdan ve soldan bölük bölük.

38. Onlardan herbiri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

39. Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık.

40. Artık o doğuların ve batıların Rabbine yemine ne gerek, elbette bizim gücümüz yeter.

41. Onları kendilerinden daha hayırlı olanlarla değiştirebiliriz ve bizim önümüze geçilmez.

42. O halde bırak onları, kendilerine vaad edilen günlerine kavuşuncaya kadar dalıp oynayadursunlar.

43. O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki putlara gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.

44. Gözleri düşük, kendilerini bir alçaklık saracak da saracak. İşte onlara vaad edilen gün, o gündür.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Gerçekten biz Nûh’u kavmine gönderdik, «kavmine acı bir azap gelmezden önce onları uyar» diye.

2. Dedi ki, «ey kavmim! Gerçekten ben size açık bir uyarıcıyım».

3. Şöyle ki, «Allah’a kulluk edin, ondan korkun ve bana itaat edin.»

4. «Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir süreye kadar ertelesin. Kuşkusuz Allah’ın takdir ettiği süre gelince ertelenmez. Eğer bilseydiniz..» (inanırdınız).

5. Nûh dedi ki: «Ey Rabbim! Ben kavmimi gece gündüz davet ettim.»

6. «Fakat benim çağırmam, onların sadece kaçmalarını artırdı.»

7. «Ben onları senin bağışlaman için her davet ettiğimde, onlar parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ısrar ettiler, kibirlendikçe kibirlendiler.»

8. «Sonra ben onları açık açık çağırdım.»

9. «Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli.»

10. «Gelin, dedim, Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır.»

11. «Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın.»

12. «Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın.»

13. «Niçin siz Allah’a bir vakar yakıştıramıyorsunuz?»

14. «Oysa o sizi aşama aşama yaratmıştır.»

15. «Görmediniz mi Allah yedi göğü uygun tabakalar halinde nasıl yaratmış?»

16. Ve Ay’ı bunların içinde bir nur yapmış, güneşi de bir lamba kılmış.

17. Allah sizi yerden bir bitki bitirir gibi bitirdi.

18. Sonra sizi tekrar oraya geri çevirecek ve tekrar çıkaracaktır.

19. Allah sizin için yeri bir yaygı yapmıştır.

20. Ki, ondan açılan geniş geniş yollarda gidesiniz.

21. Nûh dedi ki: «Ey Rabbim! Onlar bana isyan ettiler; malı ve çocuğu hüsrandan başka bir şeyini artırmayan kimsenin ardına düştüler.»

22. «Büyük büyük tuzaklar kurdular.»

23. Dediler ki: «Sakın tanrılarınızı bırakmayın, ne Vedd’i, ne Suva’ı ve ne de Yeğus’u, Yeûk’u ve Nesr’i.»

24. Çok kişiyi yoldan saptırdılar. Sen de o zalimlerin sadece şaşkınlıklarını artır.

25. Hatalarından dolayı boğuldular, ateşe sokuldular, kendilerine Allah’a karşı yardımcılar da bulamadılar.

26. Nûh dedi ki: «Yeryüzünde kafirlerden bir tek kişi bırakma.»

27. «Zira sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar ve sadece ahlâksız ve kâfir çocuklar doğururlar.»

28. «Ey Rabbim! Bana, babama, anama, mümin olarak evime girene ve bütün inanmış erkek ve kadınlara mağfiret buyur. Zalimlerin de sadece helakini artır.»
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. De ki: Hakikat bir takım cinnin Kur’ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi. Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur’ân dinledik.

2. O Kur’ân hidayete erdiriyor, biz de ona iman ettik. Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.

3. Doğrusu, Rabbimizin şanı çok yüksektir. Ne bir arkadaş edinmiştir, ne de bir çocuk.

4. Meğer bizim beyinsiz (İblis), Allah hakkında saçma şeyler söylüyormuş.

5. Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah’a karşı asla yalan söylemez sanmışız.

6. Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklıklarını artırırlardı.

7. Doğrusu onlar sizin zannettiğiniz gibi, zannetmişlerdi ki, Allah asla kimseyi Peygamber göndermeyecek.

8. (Cinler, dediler ki): «Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçiler ve alevlerle dolu bulduk.»

9. «Doğrusu biz göğün bazı mevkilerinde dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa kendini gözetleyen parlak bir alev buluyor.»

10. «Doğrusu biz bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir hayır mı diledi?»

11. Doğrusu bizler; bizden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrılmışız.

12. «Doğrusu biz anladık ki, Allah’ı yerde acze düşürmemize imkân yok. Kaçmakla da O’nu asla âciz bırakamayacağız.»

13. «Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa, ne hakkının eksik verilmesinden korkar, ne de kendisine kötülük edilmesinden.»

14. «Ve biz, bizlerden müslümanlar da var, hak yoldan sapanlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.»

15. Ama yoldan çıkanlar, işte onlar cehenneme odun olmuşlardır.

16. Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerine bol bir su verirdik.

17. Ki onları onunla sınayalım. Kim Rabbini anmaktan yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.

18. Mescitler kuşkusuz Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.

19. Allah’ın kulu (Hz. Peygamber) kalkmış O’na dua ederken, neredeyse (cinler) onun etrafında keçe gibi birbirlerine geçeceklerdi.

20. De ki: «Ben ancak Rabbime dua eder ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmam»

21. De ki, «Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir yol gösterebilirim.»

22. De ki, «Allah’tan beni kimse kurtaramaz ve ben O’ndan başka bir sığınacak bulamam.»

23. «Benim yapabileceğim, sadece Allah’tan size duyuru yapmak ve O’nun elçilik görevlerini yerine getirmektir.» Artık kim Allah’a ve onun elçisine baş kaldırırsa, ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.

24. Kendilerine vaad edilen şeyi gördükleri zaman, kimin yardımcısının en zayıf ve en az olduğunu bileceklerdir.

25. De ki: «Ben bilmem, o size vaad edilen şey yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koyar..»

26. O bütün gaybı bilir. Fakat gaybını hiç kimseye açmaz.

27. Ancak seçtiği elçiye açar. Çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler salar.

28. Bilsin diye ki, onlar Rablerinin elçiliklerini yerine getirmişlerdir. Allah onlarda bulunan her şeyi kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Ey örtünen! (Peygamber)

2. Gecenin birazı hariç olmak üzere geceleyin kalk (namaz kıl).

3. Gecenin yarısında kalk, yahut yarısından biraz eksilt.

4. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur’ân oku.

5. Doğrusu biz, senin üzerine ağır bir söz bırakacağız (Kur’an vahyedeceğiz).

6. Çünkü gece kalkışı hem daha etkili, hem de söz bakımından daha sağlamdır.

7. Çünkü gündüz senin için uzun bir meşguliyet vardır.

8. Rabbinin adını an ve bütün gönlünle ona yönel.

9. O, doğunun ve batının Rabbidir. Ondan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O’nu vekil tut.

10. Başkalarının diyeceklerine sabret, güzellikle onlardan ayrıl.

11. O yalanlayıcı zevk ve refah sahiplerini bana bırak, onlara biraz mühlet ver.

12. Zira bizim yanımızda bukağılar var, bir cehennem var.

13. Boğaza duran bir yiyecek, elem verici bir azap var.

14. O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecek.

15. Doğrusu biz size tanıklık edecek bir elçi gönderdik. Nitekim Firavun’a da bir elçi göndermiştik.

16. Firavun o elçiye isyan etmişti. Biz de onu ağır bir yakalayışla yakaladık.

17. Peki inkâr ederseniz, çocukları ihtiyarlatacak o günden (kıyamet gününden) kendinizi nasıl kurtaracaksınız?

18. O günün dehşetinden gök yarılır. Allah’ın sözü kesinlikle gerçekleşmiştir.

19. İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.

20. Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden daha azında, yarısında ve üçte birinde kalktığını, seninle beraber bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını biliyor. Gece ve gündüzü Allah takdir eder. O, sizin onu sayamayacağınızı bildi de sizi affetti. Bundan böyle Kur’ân’dan size ne kolay gelirse okuyun. Allah, içinizden hastalar, yeryüzünde gezip Allah’ın lütfunu arayan başka kimseler ve Allah yolunda savaşan daha başka insanlar olacağını bilmiştir. Onun için Kur’ân’dan kolayınıza geldiği kadar okuyun, namazı kılın, zekatı verin ve Allah’a güzel bir borç verin (Hayırlı işlere mal sarfedin). Kendiniz için gönderdiğiniz her iyiliği, Allah katında daha hayırlı ve sevapça daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan bağış dileyin. Kuşkusuz Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!

2. Kalk artık uyar.

3. Sadece Rabbini yücelt.

4. Elbiseni temizle.

5. Pislikten sakın.

6. Yaptığını çok görerek başa kakma.

7. Rabbin için sabret.

8. O sûra üflendiği zaman,

9. İşte o gün pek zorlu bir gündür.

10. Kâfirler için hiç kolay değildir.

11. Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.

12. Hem ona bol servet verdim.

13. Hem göz önünde oğullar verdim.

14. Hem ona büyük imkânlar sağladım.

15. Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım.

16. Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.

17. Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.

18. Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.

19. Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.

20. Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.

21. Sonra baktı.

22. Sonra kaşını çattı, surat astı.

23. Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.

24. «Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir.»

25. «Bu, sadece bir insan sözüdür.»

26. Ben onu Sekar’a (cehenneme) sokacağım.

27. Bilir misin sen, nedir o sekar?

28. Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.

29. Durmadan derileri kavurur.

30. Üzerinde ondokuz (melek) vardır.

31. Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istedi?» desinler. İşte böyle, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.

32. Hayır, andolsun aya,

33. Döndüğü an o geceye,

34. Ve açtığı sıra o sabaha.

35. Kuşkusuz o Sekar, büyük belalardan biridir.

36. Uyarmak için insanları..

37. İçinizden ileri gitmek veya geri kalmak isteyen kimseleri..

38. Her nefis kendi kazancına bağlıdır.

39. Ancak amel defterleri sağından verilenler hariç.

40. Onlar cennettedirler, sorup dururlar.

41. Suçluların durumunu.

42. «Nedir sizi Sekar’a sokan?» diye.

43. Suçlular der ki: «Biz namaz kılanlardan değildik.»

44. «Yoksula da yedirmezdik.»

45. «Boş şeylere dalanlarla dalar giderdik.»

46. «Ceza gününü yalanlardık.»

47. «Nihayet bize ölüm gelip çattı.»

48. Artık onlara şefaatçilerin şefaatı fayda vermez.

49. Şimdi o Kur’ân’dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var?

50. Sanki onlar ürkmüş yaban eşekleri.

51. Arslandan kaçmaktalar.

52. Hayır, onlardan her kişi kendisine açılmış sayfalar verilmesini istiyor.

53. Yok, yok onlar ahiretten korkmuyorlar.

54. Hayır, hayır, O kur’ân kuşkusuz bir öğüttür.

55. Dileyen onu düşünür.

56. Bununla beraber Allah dilemedikçe onlar öğüt alamazlar. Koruyacak da O’dur, bağışlayacak da.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Hayır, yemin ederim o kıyamet gününe.

2. Yine hayır, yemin ederim o sürekli kendini kınayan nefse.

3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor?

4. Evet, bizim onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.

5. Fakat insan günahı devam ettirmek ister.

6. O kıyamet günü ne zaman? diye sorar.

7. Ne zaman ki o göz şimşek çakar,

8. Ay tutulur,

9. Güneş ve ay toplanır,

10. İşte o gün insan, «kaçacak yer neresi?» der.

11. Hayır, hayır, yok bir siper.

12. O gün varılıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur.

13. O gün insana, yapıp öne sürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.

14. Doğrusu insan kendi nefsini görür,

15. Bir takım özürler ortaya atsa da.

16. Onu hemen okumak için dilini depretme.

17. Kuşkusuz onu toplamak ve okumak bize aittir.

18. O halde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşunu takip et.

19. Sonra onu açıklamak da bize aittir.

20. Hayır, siz peşin olanı (dünyayı) seviyorsunuz da

21. Ahireti bırakıyorsunuz.

22. Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlar.

23. Rabbine bakar.

24. Yüzler de var ki o gün asıktır.

25. Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.

26. Hayır hayır, ne zaman ki can köprücük kemiklerine dayanır,

27. «Tedavi edebilecek kimdir?» denilir.

28. Can çekişen bunun o ayrılık anı olduğunu anlar.

29. Bacak bacağa dolaşır..

30. İşte o gün sevk, ancak Rabbinedir.

31. Fakat o, ne sadaka verdi, ne namaz kıldı.

32. Fakat yalanladı ve döndü.

33. Sonra da çalım sata sata ailesine gitti.

34. Gerektir o bela sana, gerek.

35. Evet, gerektir o bela sana gerek.

36. İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?

37. O, dökülen erlik suyundan bir damla (sperm) değil miydi?

38. Sonra bir aleka (embriyo) oldu da Rabbi onu biçime koydu, sonra şekil verdi.

39. Ondan da iki cinsi; erkek ve dişiyi var etti.

40. Peki, bunu yapanın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.

2. Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.

3. Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.

4. Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.

5. Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.

6. Bir kaynak ki ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.

7. O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.

8. Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.

9. «Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz.»

10. «Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız.» derler.

11. Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.

12. Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.

13. Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.

14. Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.

15. Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.

16. Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.

17. Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.

18. Bu orada bir pınardır ki, adına «selsebil» derler.

19. Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.

20. Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.

21. Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.

22. (Onlara şöyle denir): «İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur.»

23. Kur’ân’ı sana kısım kısım biz indirdik biz.

24. O halde Rabbinin hüküm vermesi için sabret. Onlardan hiçbir günahkâra yahut nanköre itaat etme.

25. Sabah akşam Rabbinin ismini an.

26. Gecenin bir bölümünde de O’na secde et (akşam ve yatsı namazlarını kıl). Hem de O’nu uzun bir gece tesbih et (teheccüd namazı kıl).

27. Çünkü onlar bu dünyayı seviyorlar ve önlerindeki ağır bir günü arkaya atıyorlar.

28. Onları biz yarattık ve mafsallarını sımsıkı bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarını değiştiririz.

29. İşte bu bir öğüttür. Dileyen Rabbine giden yolu tutar.

30. Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Kuşkusuz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

31. Allah dilediğini rahmetine sokar. Zalimlere ise, acıklı bir azap hazırlamıştır.
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Andolsun birbiri ardınca gönderilenlere,

2. Büküp devirenlere,

3. Yaydıkça yayanlara,

4. Seçip ayıranlara,

5. Bir öğüt bırakanlara,

6. Gerek özür için olsun, gerek uyarı için,

7. Herhalde size vaad olunan kesinlikle olacaktır.

8. Hani o yıldızlar silindiği zaman,

9. Gök yarıldığı zaman,

10. Dağlar savrulduğu zaman,

11. Elçiler, tayin edilen vakitlerine erdirildikleri zaman,

12. Bunlar hangi güne ertelendiler?

13. Hüküm gününe..

14. Bildin mi, nedir o hüküm günü?

15. O gün yalanlayanların vay haline!

16. Biz, öncekileri helak etmedik mi?

17. Sonra geridekileri de onlara katarız.

18. Biz suçlulara böyle yaparız.

19. O gün yalanlayanların vah haline!

20. Biz sizi âdi bir sudan yaratmadık mı?

21. Onu sağlam bir yerde oturttuk.

22. Belli bir süreye kadar.

23. Demek ki biçimlendirmişiz. Ne güzel biçimlendireniz biz.

24. O gün yalanlayanların vay haline!

25. Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?

26. Gerek diriler, gerekse ölüler için.

27. Orada yüksek yüksek dağlar oturtup da size bir tatlı su sunmadık mı?

28. O gün yalanlayanların vay haline!

29. (Kıyameti yalanlayanlara şöyle denir): «Haydin gidin o yalanladığınız şeye doğru.»

30. «Haydi gidin o üç çatallı gölgeye (cehenneme).»

31. O, ne gölgelendirir, ne alevden korur.

32. O, saray gibi kıvılcımlar atar.

33. Sanki o kıvılcımlar, sarı sarı (erkek deve sürüleridir).

34. O gün yalanlayanların vay haline!

35. Bugün, konuşamıyacakları gündür.

36. Kendilerine izin de verilmez ki, özür beyan etsinler.

37. O gün yalanlayanların vay haline!

38. Bu, işte o hüküm günüdür. Sizi ve öncekileri bir araya topladık.

39. Bir hileniz varsa beni atlatın.

40. O gün yalanlayanların vay haline!

41. Kuşkusuz takva sahipleri gölgeler altında ve pınar başlarındadır.

42. Canlarının çektiğinden türlü meyveler arasındadırlar.

43. (Onlara): «Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için» (denir).

44. İşte biz güzel amel işleyenleri böyle mükafatlandırırız.

45. O gün yalanlayanların vay haline!

46. Yiyin, zevklenin biraz, çünkü siz suçlularsınız.

47. O gün yalanlayanların vay haline!

48. Onlara: «Rüku edin» denildiği zaman etmezler.

49. Vay haline o gün yalanlayanların!

50. Artık bundan (Kur’an’dan) sonra hangi söze inanacaklar?
 

Baysal

THT
21 Eki 2012
15,744
1,504
1. Birbirlerine neyi soruyorlar?

2. O büyük haberden (kıyametten) mi?

3. Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.

4. Hayır, ilerde bilecekler.

5. Hayır hayır, ilerde bilecekler.

6. Biz yeryüzünü bir beşik yapmadık mı?

7. Dağları da birer kazık kılmadık mı?

8. Sizleri çift çift yarattık.

9. Uykunuzu bir dinlenme yaptık.

10. Geceyi bir örtü yaptık.

11. Gündüzü de bir geçim zamanı yaptık.

12. Üstünüze yedi sağlam bina (gök) çattık.

13. İçlerine ışık saçan bir kandil astık.

14. Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.

15. Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.

16. Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler (çıkaralım diye).

17. Kuşkusuz o hüküm günü kararlaştırılmış bir vakit olmuştur.

18. O gün Sûr’a üflenir, bölük bölük gelirsiniz.

19. Gök de açılmış, kapı kapı olmuştur.

20. Dağlar yürütülmüş, serap olmuştur.

21. Kuşkusuz Cehennem gözetleme yeri olmuştur.

22. Azgınlar için son varılacak yer olmuştur.

23. Orada çağlarca kalacaklardır.

24. Orada ne bir serinlik tadacaklar, ne de içecek bir şey.

25. Ancak bir kaynar su ve irin (içecekler).

26. Bir ceza ki tam yaptıklarına uygun.

27. Çünkü onlar hiçbir hesap ummazlardı.

28. Âyetlerimizi yalanlaya yalanlaya tam bir yalancı olmuşlardı.

29. Biz ise herşeyi sayıp bir kitaba geçirmişiz.

30. (Onlara): «Şimdi tadın (cezanızı). Artık size azabınızı artırmaktan başka bir şey yapmayacağız» (denir).

31. Kuşkusuz takva sahipleri için bir kurtuluş var.

32. Bahçeler var, bağlar var.

33. Memeleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar var.

34. Dopdolu kadehler var.

35. Orada ne boş bir söz işitirler, ne de bir yalan.

36. (Bunlar) Rabbinden yeterli bir bağış olarak (verilir).

37. O, göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Rahmân’dır. Hiç kimse ondan bir hitaba mâlik olamaz.

38. O gün Ruh ve melekler sıra sıra dururlar. Rahmân’ın izin verdikleri dışında hiç kimse konuşamaz. İzin verilen de doğruyu söyler.

39. İşte bu hak gündür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar.

40. Biz sizi yakın bir azap ile uyardık. O gün kişi ellerinin ne takdim ettiğine bakacak ve kâfir diyecek ki: «Ah ne olaydı, ben bir toprak olaydım.»
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.