- 26 Ağu 2007
- 5,567
- 4
Ölüme Yatırma Sevdanı
kendi elinle ***ürüp
ölüme yatırma sevdanı,
n'olursun bırak
bırak büyüsün, büyüyebildiği kadar
uzansın maviliklere
maviliklerde kanat çırpıp çoğalsın,
yayılsın kıta kıta
okyanuslardan geçsin
hiç bir sınıra takılmadan ayağı
dağlardan, patikalardan
süzülüp gelsin
üstü örtülmüş ne varsa karanlık adına
tarihimizin derinliklerinde
eşsin, eşebildiği kadar,
bırak maviliklerde dolaşsın
en gür ormanların adaletiyle pişsin
doya doya tüm renklerini içsin
doğanın tüm renklerini alsın
güneşin kollarından, alsın
içsin içebildiği kadar...
karanlıkların paslanmış zincirlerinden
kim, kim adına gelirse gelsin
hükümleri ne olursa olsun...
sevdandan kopma adından kopmadığın gibi
hükümdarların saltanatına da bağlatma
sen de bağlama sevdanı n'olursun
ne içerde ne de dışarıda
tutabildiğin kadar, yükseklerde tut adını
bırak güneş görsün,
ısınsın ısınabildiği kadar, çiçeklensin
bahar yağmurunu görsün
ıslansın ıslanabildiği kadar
kara bulutların çarpışmasını görsün ekim aylarında
paramparça olmuş zincirlerinden kopsun
yükselsin maviliklere,
yükselsin sevdan, yükselebildiği kadar...
n'olursun, ellerinle ***ürüp,
ölümlere yatırma adını
en olunmaz zamanlarında bile
bir tay gibi, varsın biryere sığmasın
varsın, bir sağa bir sola savrulsun,
ne çıkar ki bundan,
ama ölümün o soğuk gölgesini
yaklaştırma sevdana n'olursun
ölümsüzleştirmek olsun adın
kendi tadında üresin, üresin sevdan,
kendi tadında yayılsın, daha çok yayılsın
bir ahtapot gibi de tutsun
ölümün o soğuk nefesinden
ölümlerin ölmelerine vursun.
başarabilirsen eğer,
halklarına bu dünyanın
sevdana, sevdamıza dair,
armağanın olsun yarınlara
o eğilmez başınla
yüce sevilerinle
karanlıkları koynunda taşıyan
nice rüzgarlara karşı da
başı dik sevdan ayakta kalsın...
(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)
Ercan Cengiz
kendi elinle ***ürüp
ölüme yatırma sevdanı,
n'olursun bırak
bırak büyüsün, büyüyebildiği kadar
uzansın maviliklere
maviliklerde kanat çırpıp çoğalsın,
yayılsın kıta kıta
okyanuslardan geçsin
hiç bir sınıra takılmadan ayağı
dağlardan, patikalardan
süzülüp gelsin
üstü örtülmüş ne varsa karanlık adına
tarihimizin derinliklerinde
eşsin, eşebildiği kadar,
bırak maviliklerde dolaşsın
en gür ormanların adaletiyle pişsin
doya doya tüm renklerini içsin
doğanın tüm renklerini alsın
güneşin kollarından, alsın
içsin içebildiği kadar...
karanlıkların paslanmış zincirlerinden
kim, kim adına gelirse gelsin
hükümleri ne olursa olsun...
sevdandan kopma adından kopmadığın gibi
hükümdarların saltanatına da bağlatma
sen de bağlama sevdanı n'olursun
ne içerde ne de dışarıda
tutabildiğin kadar, yükseklerde tut adını
bırak güneş görsün,
ısınsın ısınabildiği kadar, çiçeklensin
bahar yağmurunu görsün
ıslansın ıslanabildiği kadar
kara bulutların çarpışmasını görsün ekim aylarında
paramparça olmuş zincirlerinden kopsun
yükselsin maviliklere,
yükselsin sevdan, yükselebildiği kadar...
n'olursun, ellerinle ***ürüp,
ölümlere yatırma adını
en olunmaz zamanlarında bile
bir tay gibi, varsın biryere sığmasın
varsın, bir sağa bir sola savrulsun,
ne çıkar ki bundan,
ama ölümün o soğuk gölgesini
yaklaştırma sevdana n'olursun
ölümsüzleştirmek olsun adın
kendi tadında üresin, üresin sevdan,
kendi tadında yayılsın, daha çok yayılsın
bir ahtapot gibi de tutsun
ölümün o soğuk nefesinden
ölümlerin ölmelerine vursun.
başarabilirsen eğer,
halklarına bu dünyanın
sevdana, sevdamıza dair,
armağanın olsun yarınlara
o eğilmez başınla
yüce sevilerinle
karanlıkları koynunda taşıyan
nice rüzgarlara karşı da
başı dik sevdan ayakta kalsın...
(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 2. Kitap)
Ercan Cengiz