Atatürk vakit vakit rast makamından Kur'an ve Mevlud de okuturdu.Kur'an'dan en çok okuttuğu sure Yasini Şerif ve süleyman Çelebi'nin Mevlud'unden de en çok beğendiği yer veladet bahrı idi.
Bazen Kur'an'ın bir ayetini ben okurdum* alt tarafının gösterilen makamdan okumaya devam edilmesini manevi kızı Nebile'ye emrederlerdi. Bazen de tatamıyla Nebile okur* ben doğru okuyup okumadığını kontrol ederdim.Nebile Yasini ezbere bilirdi* sesi de güzeldi.
Gerek Kur'an gerek mevlud okunurken çok mütehassis olduğu görünürdü. Hatta Muzika heyetinde bulunan hafızlardan Ramazanlarda camilerde mukabele okuyanlara bir ay müddetle izin verir* o gibilerin Ramazan içinde yapılan fasıllarında bulunmalarında asla ısrar etmezdi.
Ramazanların Atatürk için çok büyük bir önemi vardı.Ramazan gelir gelmez incesaz heyeti Çankaya Köşkü'ne giremezdi. Kandil geceleride saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına çağırır* Kur'an-ı Kerim den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır* derin bir huşu ile dinlerlerdi. Ruhen çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı.
Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikuyu Camilerinde şehitlerimizin ruhuna hatm-i şerif okutmamı emredelerlerdi. O günlerde civar kasaba ve köylerden gelenlerle de cami hınca hınç dolardı. Atatürk ün emirleriyle şehitlerimizin ruhuna hediye edilen bu hatm-i şerif kıraatlarında ilahi nağmeler cami duvarlarında ihtizazlar yaparak dalga dalga yayılırdı. Bu esnada cemaat huşu içinde dinler* şehit kardeşlerinin* babalarının ve dedelerinin ruhlarını istirahati için dua ederler* sıcak gözyaşları dökerlerdi.
Büyük Atatürk birçok vesilelerle şöyle demiştir:
-Mukaddes mihrabı* cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir.
Bunu* dini davranışlarına daima düstur (ilke) yapmışlardır.
O* camileri ibadet için olduğu kadar* düşünmek* meşveret etmek (danışmak) için de birer mukaddes yer olarak telakki ederdi. Peygamber Efendimizden de büyük bir takdirle bahsederlerdi.O devirler için hep:
-Hazret-i Peygamber'in zamanı-ı saadetlerinde... diye saygı kelimeleri kullanırlardı. Ayrıca Peygamber Efendimizin dirayetli bir devlet adamı* iyi bir başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlarlardı.
Velhasıl* Büyük Atatürk'ün Ramazanlara karşı ilgisi ve saygısı vardı. Herkesin inancına hürmet ederdi. Maneviyata bağlı idi.
Atatürk'ün sofrası adlı kitaptan alıntıdır arkadaşlar. okumayanlara tavsiye ederim
Bazen Kur'an'ın bir ayetini ben okurdum* alt tarafının gösterilen makamdan okumaya devam edilmesini manevi kızı Nebile'ye emrederlerdi. Bazen de tatamıyla Nebile okur* ben doğru okuyup okumadığını kontrol ederdim.Nebile Yasini ezbere bilirdi* sesi de güzeldi.
Gerek Kur'an gerek mevlud okunurken çok mütehassis olduğu görünürdü. Hatta Muzika heyetinde bulunan hafızlardan Ramazanlarda camilerde mukabele okuyanlara bir ay müddetle izin verir* o gibilerin Ramazan içinde yapılan fasıllarında bulunmalarında asla ısrar etmezdi.
Ramazanların Atatürk için çok büyük bir önemi vardı.Ramazan gelir gelmez incesaz heyeti Çankaya Köşkü'ne giremezdi. Kandil geceleride saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına çağırır* Kur'an-ı Kerim den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır* derin bir huşu ile dinlerlerdi. Ruhen çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı.
Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Veli ve Zincirlikuyu Camilerinde şehitlerimizin ruhuna hatm-i şerif okutmamı emredelerlerdi. O günlerde civar kasaba ve köylerden gelenlerle de cami hınca hınç dolardı. Atatürk ün emirleriyle şehitlerimizin ruhuna hediye edilen bu hatm-i şerif kıraatlarında ilahi nağmeler cami duvarlarında ihtizazlar yaparak dalga dalga yayılırdı. Bu esnada cemaat huşu içinde dinler* şehit kardeşlerinin* babalarının ve dedelerinin ruhlarını istirahati için dua ederler* sıcak gözyaşları dökerlerdi.
Büyük Atatürk birçok vesilelerle şöyle demiştir:
-Mukaddes mihrabı* cehlin elinden alıp ehlinin eline vermek zamanı gelmiştir.
Bunu* dini davranışlarına daima düstur (ilke) yapmışlardır.
O* camileri ibadet için olduğu kadar* düşünmek* meşveret etmek (danışmak) için de birer mukaddes yer olarak telakki ederdi. Peygamber Efendimizden de büyük bir takdirle bahsederlerdi.O devirler için hep:
-Hazret-i Peygamber'in zamanı-ı saadetlerinde... diye saygı kelimeleri kullanırlardı. Ayrıca Peygamber Efendimizin dirayetli bir devlet adamı* iyi bir başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlarlardı.
Velhasıl* Büyük Atatürk'ün Ramazanlara karşı ilgisi ve saygısı vardı. Herkesin inancına hürmet ederdi. Maneviyata bağlı idi.
Atatürk'ün sofrası adlı kitaptan alıntıdır arkadaşlar. okumayanlara tavsiye ederim