,
Tarih boyunca Selahaddin Eyyubi'ye farklı etnik kökenler atfedilmiştir. Genel kanaat Selahaddin'in Kürt olduğu yönündedir. Ancak Zeki Velidi Togan, Eyyubîlerin evvela Kürtleşmiş sonra da Türkleşmiş bir Cenubi arap sülalesinden olduğunu söylemiştir. Bunun yanı sıra Türk kökenli olduğu da iddia edilir. Tarihçi İbn Haldun'a göre ise Selahaddin Eyyubi'nin ataları, Yemen'in Himyeri vilayeti eşrafından Hezbaniyye Kürtlerinin Ravvadi aşiretine mensup Araplardandı.
Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olarak gösterilen Selahaddin-i Eyyübi, İslam tarihinin en tanınmış kahramanlarından biridir. Önemli olan da onun bu yönüdür. Mehmed Akif Ersoy onu "Şark'ın en sevgili sultanı", Fransız tarihçisi Champdor "İslâm'ın en saf kahramanı" diye nitelemiştir.
Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarıdır. Kudüsü Haçlılardan alarak (2 Ekim 1187) kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferini etkisiz hale getirmiştir.
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zenginin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şamda büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zenginin oğlu ve ardılı Emir Nureddinin komutanlarından, amcası Şirkuhun hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuhun, Mısırın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüsün Latin kralı I. Amalricus, Mısırın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Selaheddin Şirkuhun ölümünden ve Şavarın öldürülmesinden sonra, henüz otuz bir yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
1171de Mısırda Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Selaheddin Eyyubi böylece Mısırın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddinin vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174te ölmesiyle sona erdi. Mısırdaki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selaheddin, Nureddinin çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriyeye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174ten 1186ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısırdaki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı.
Selaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistinde Taberiye yakınındaki Hattinde sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığının neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Selaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüsü 2 Ekim 1187de teslim alarak indirdi.
Salahaddinin başarısına düşen tek gölge Surun ele geçirilmemesiydi. 1189da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Surda toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüsün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdenizde ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Selaheddin başkent Şama çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
Bu tarihte Mısır, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat'a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ve Hemedan'a kadar Kuzey Irak'ta onun adına hutbe okunuyordu. Yerine büyük oğlu el-Melikü'1-Efdal Ali geçti. Selâhaddin geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır. Bu siyasî birlik Eyyûbîler'in ardından Memlükler'le devam etmiş, 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Kahire'yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Türkler Selâhaddin devrinde Mısır, Libya, Kuzey Sudan, Hicaz, Yemen, Şam gibi yerlere hâkim olmuş, bu hâkimiyet asırlarca devam etmiştir. Selâhaddin kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilâtı kurmuş, Fatımî hilâfetini yıkarak bölgedeki ideolojik parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudüs'ü ve Haçlılar'ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudüs'ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağlamıştır.
Tarihçilerin anlattığına göre Selahaddin zamanını ya ilim ya cihad veya devlet işleriyle geçirirdi. Kur'an'ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Arapça, Türkçe, Farsça ve Kürtçe biliyordu. Amelde Şafii, itikadda Eş'ari idi. Müneccimlere inanmazdı. Bahaeddin İbn Şeddad tarih bilgisinin kuvvetli, kültürünün geniş olduğunu, meclisinde bulunanların başkasından duymadıkları şeyleri ondan duyduklarını söyler.
Selahaddin, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutar, affetmeyi severdi. İbn Cübeyr onun, "Af konusunda hata etmek, haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider." dediğini nakleder. Eman verdiği kişileri kesinlikle cezalandırmamış, Haçlılar onun bu yönünü çok takdir etmiştir. Adaleti İbn Şeddad ve İbn Cübeyr tarafından özellikle vurgulanmıştır.
Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece bir Mısır dinarıyla otuz altı veya kırk yedi Nasıri dirhemi çıktığı kaydedilir. İmadüddin el-İsfahani, Selahaddin'in savaşa girdiği zaman kendi atını askerlere verip başkasından at istediğini, herkesin onun atına bindiğini ve onun iyiliğini beklediğini, III. Haçlı Seferi sırasında askerlere 12.000 at dağıttığını söyler. İbn Şeddâd ise herkes hakkında iyi sözler söylenmesini istediğini ve ahde vefa gösterdiğini belirtir.
NOT: ARKADAŞLAR BAZI KISIMLAR ALINTIDIR.
NOT 2: ARKADAŞLAR KONUYA RESİM EKLEYEMİYORUM NEDEN.?
Tarih boyunca Selahaddin Eyyubi'ye farklı etnik kökenler atfedilmiştir. Genel kanaat Selahaddin'in Kürt olduğu yönündedir. Ancak Zeki Velidi Togan, Eyyubîlerin evvela Kürtleşmiş sonra da Türkleşmiş bir Cenubi arap sülalesinden olduğunu söylemiştir. Bunun yanı sıra Türk kökenli olduğu da iddia edilir. Tarihçi İbn Haldun'a göre ise Selahaddin Eyyubi'nin ataları, Yemen'in Himyeri vilayeti eşrafından Hezbaniyye Kürtlerinin Ravvadi aşiretine mensup Araplardandı.
Dünya tarihinde haklı bir şöhret kazanan ve örnek bir sultan olarak gösterilen Selahaddin-i Eyyübi, İslam tarihinin en tanınmış kahramanlarından biridir. Önemli olan da onun bu yönüdür. Mehmed Akif Ersoy onu "Şark'ın en sevgili sultanı", Fransız tarihçisi Champdor "İslâm'ın en saf kahramanı" diye nitelemiştir.
Kısaca Hayatı
Selahaddin Eyyubi, Mısır, Suriye, Yemen ve Filistin sultanı ve Eyyubi hanedanının ilk hükümdarıdır. Kudüsü Haçlılardan alarak (2 Ekim 1187) kentte 88 yıl süren Frank işgaline son vermiş, Hıristiyanların misilleme olarak düzenledikleri III. Haçlı Seferini etkisiz hale getirmiştir.
Babası Necmeddin Eyyub, Selçuklu emiri İmadeddin Zenginin hizmetinde görevliydi. Baalbek ve Şamda büyüyen Salaheddin iyi bir din eğitimi aldı. Askeri yaşamı Zenginin oğlu ve ardılı Emir Nureddinin komutanlarından, amcası Şirkuhun hizmetine girmesiyle başladı. Şirkuhun, Mısırın I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Latin-Hıristiyan devletlerinin eline geçmesini önlemek amacıyla düzenlediği üç sefer sırasında, Kudüsün Latin kralı I. Amalricus, Mısırın Fatımi halifesinin güçlü veziri Şavar ve Şirkuh arasında karşılıklı bir mücadele gelişmişti. Selaheddin Şirkuhun ölümünden ve Şavarın öldürülmesinden sonra, henüz otuz bir yaşındayken hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı (1169).
1171de Mısırda Şii Fatımi halifeliğine son vererek Sünniliğe dönüldüğünü ilan eden Selaheddin Eyyubi böylece Mısırın tek yöneticisi durumuna geldi. Bir süre için kağıt üzerinde Emir Nureddinin vasalı olarak kaldıysa da bu ilişki Suriye emirinin 1174te ölmesiyle sona erdi. Mısırdaki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selaheddin, Nureddinin çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriyeye hareket etti. Ama çok geçmeden bu talebinden vazgeçerek, 1174ten 1186ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısırdaki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti. Zamanla sahtekarlık, ahlaksızlık ve gaddarlıktan uzak, cömert, erdemli, ama kararlı bir hükümdar olarak ünlendi. O zamana değin iç çekişmeler ve yoğun rekabet yüzünden Haçlılara direnmede güçlük çeken Müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelini sağladı.
Selaheddin, yeni ya da gelişmiş askeri teknikler kullanmak yerine, çok sayıdaki düzensiz kuvvetleri birleştirip disiplin altına alarak askeri güç dengesini de kendi lehine çevirmeyi başardı. 1187de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Düşmanlarının tümüyle yoksun olduğu komuta yeteneğiyle 4 Temmuz 1187de tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir Haçlı ordusunu, Kuzey Filistinde Taberiye yakınındaki Hattinde sıkıştırdı ve bir hamlede yok etti. Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığının neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü. Selaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüsü 2 Ekim 1187de teslim alarak indirdi.
Salahaddinin başarısına düşen tek gölge Surun ele geçirilmemesiydi. 1189da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hıristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Surda toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı. Kudüsün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
III. Haçlı Seferi uzun ve tüketici oldu. I. Richard (Aslan Yürekli) tartışmasız askeri dehasına karşın hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdenizde ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti. Selaheddin başkent Şama çekildi. Uzun seferler ve at üstünde geçen günlerden sonra çok yaşamadı. Akrabaları imparatorluğu paylaşırken, arkadaşları Müslüman dünyasının en güçlü ve en eli açık hükümdarının, mezarını yaptırmaya yetecek para bırakmadığını gördüler.
Bu tarihte Mısır, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat'a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da ve Hemedan'a kadar Kuzey Irak'ta onun adına hutbe okunuyordu. Yerine büyük oğlu el-Melikü'1-Efdal Ali geçti. Selâhaddin geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır. Bu siyasî birlik Eyyûbîler'in ardından Memlükler'le devam etmiş, 1517'de Yavuz Sultan Selim'in Kahire'yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Türkler Selâhaddin devrinde Mısır, Libya, Kuzey Sudan, Hicaz, Yemen, Şam gibi yerlere hâkim olmuş, bu hâkimiyet asırlarca devam etmiştir. Selâhaddin kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilâtı kurmuş, Fatımî hilâfetini yıkarak bölgedeki ideolojik parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudüs'ü ve Haçlılar'ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudüs'ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağlamıştır.
Bazı özellikleri
Tarihçilerin anlattığına göre Selahaddin zamanını ya ilim ya cihad veya devlet işleriyle geçirirdi. Kur'an'ı ezberlemiş ve iyi bir eğitim görmüştü. Arapça, Türkçe, Farsça ve Kürtçe biliyordu. Amelde Şafii, itikadda Eş'ari idi. Müneccimlere inanmazdı. Bahaeddin İbn Şeddad tarih bilgisinin kuvvetli, kültürünün geniş olduğunu, meclisinde bulunanların başkasından duymadıkları şeyleri ondan duyduklarını söyler.
Selahaddin, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun tutar, affetmeyi severdi. İbn Cübeyr onun, "Af konusunda hata etmek, haklı olarak cezalandırmaktan daha çok hoşuma gider." dediğini nakleder. Eman verdiği kişileri kesinlikle cezalandırmamış, Haçlılar onun bu yönünü çok takdir etmiştir. Adaleti İbn Şeddad ve İbn Cübeyr tarafından özellikle vurgulanmıştır.
Aşırı derecede cömert olduğu, öldüğünde özel hazinesinden sadece bir Mısır dinarıyla otuz altı veya kırk yedi Nasıri dirhemi çıktığı kaydedilir. İmadüddin el-İsfahani, Selahaddin'in savaşa girdiği zaman kendi atını askerlere verip başkasından at istediğini, herkesin onun atına bindiğini ve onun iyiliğini beklediğini, III. Haçlı Seferi sırasında askerlere 12.000 at dağıttığını söyler. İbn Şeddâd ise herkes hakkında iyi sözler söylenmesini istediğini ve ahde vefa gösterdiğini belirtir.
NOT: ARKADAŞLAR BAZI KISIMLAR ALINTIDIR.
NOT 2: ARKADAŞLAR KONUYA RESİM EKLEYEMİYORUM NEDEN.?
Son düzenleme: