Tarih boyunca ermeniler ve ermeni mezalimi

drbdrgokhan

Yeni üye
10 Eyl 2010
29
0
TARİH BOYUNCA ERMENİLER VE ERMENİ MEZALİMİ
1. ERMENİLERE GÖRE ERMENİSTAN VE TARİHİ

Ermenilere
göre Ermenistan büyük ve küçük Ermenistan diye ikiye ayrılır. Büyük Ermenistan:
Kuzeyden Karadeniz ve Gürcistan, batıdan Kızılırmak, doğudan Iran ve Hazar
Denizi, Güneyde İran ve Irak ile çevrili; Küçük Ermenistan ise Fırat'ın batısında kalan Adana, Çukurova, Tarsus ve Toros Dağlarının güneyinde ve Akdeniz'in kuzeyinde kalan Kilikya dedikleri yerleri Ermeni vatanı sayarlar.
Ermeni tarihi;
İlmi temelden yoksun tamamıyla mitolojik mahiyettedir. Ermenilere göre; Babacık
anlamına gelen Hayk, Hz. Nuh'un çocuklarındandır. Hz. Nuh'un gemisi Ağrı Dağına
indikten sonra oğlu Yafes'in oğlu Hayk Mezopotomya'ya gitmiş, Babil Kulesinin
yapımında bulunmuş, daha sonra büyük Ermenistan dedikleri Doğu Anadolu'nun dağlık bölgesine yerleşmiş, 400 yaşında ölmüştür. Hayk'ın torunlarından Aram'ın 300 ****** olmuş, Asur Hükümdarı Bel ile çarpışmış, onu yenmiş ve bîr devlet kurmuş; Aram'ın adından alınma olarak Ermeni milleti ve devleti meydana
gelmiştir. Oysa tarih bu bölgelerin; bu zamanda Asur'lulara ait olduğunu söylüyor. Daha sonra M.Ö. 14, y.y da Hititlerin, M.Ö. 7. y.y.da Medlerin M.Ö- 6. y.y.da Perslerin, M.Ö. 4. y.y. da Makedonya imparatorluğunun egemenliğine geçmiştir. M.Ö. 2. y.y ile M.S. 3. y.y. arasında Roma imparatorluğu ile Partlar arasında mücadele alanı, M.S. 3. y.y. Sasani Devletinin M.S. 5. y.y. Bizans imparatorluğunun, M.S. 8. y.y. Arap Devletlerinin, M.S. 10. y.y.dan itibaren Türk Devletlerinin egemenliği altında bulunduğu belirtmektedir.
Ermenilerin bütün tarih boyunca bağımsız olamadıkları, bir varlık gösteremedikleri, hatta krallıkları bulundukları iddialarında dahi yukarda belirtilen devletlerin egemenliğinde yaşadıkları tarihi ve bir gerçek olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer bir an için bu bölgelerde tarihi haklar kabul edilse dahi buraların şimdi Ermenistan olmasına imkan var mı? Tarihi hak dünyaca kabul edilirse; bugün Amerikanın Kızılderelilere, Rus topraklarının Altınordu Türklerine, Orta Asyanın Türk milletine terk edilmesi gerekmez mi? Emperyalist Devletler buna ne diyebilir. Böyle bir düşüncenin uygulanmaya kalkışılması dünya düzenini ne duruma sokar?
Haçlı zihniyeti için ne çoğunluğun, ne tabii sınırların hiçbir önemi yoktur. O zihniyet; genişlemek, dünya milletlerini sömürmek, kendisine köle etmekten başka bir şey düşünmez. Çoğunluğu azınlık durumuna düşürmeyi çok iyi bilir. Önce iktisadi ve idari baskı, türlü bahanelerle göçe zorlamak, tutuklama, sürgün ve nihayet katliamlarla bölgelerle çoğunluğu ele geçirmek çok kolay olur.
Haçlı zihniyetinde olanlar Endülüs Müslümanlarını kılıçtan geçirmediler mi? Bugün İspanya'da tek bir Müslüman var mı? Ruslar Kırım'ı aldıktan sonra çeşitli baskılarla önce Türkleri azınlığa düşürüp, daha sonra toplu sürgün ve katliamlarla yok etmediler mi? Bugün Kırım'da ne kadar Türk'ün kaldığı belli mi? Aynı oyunu Çin Doğu Türkistan'da Türklere karşı oynamıyor mu?
1878 yılında geçici olarak İngiltere'ye verilen Kıbrıs'ta Rumların İngiliz himayesinde nasıl çoğaldıklarını, Türklerin nasıl eridiklerini inkâra imkân var mı? Balkanlarda Türklere yapılan fenalıkların arkası geldi mi? Türklerin durumu nedir? Türkleri bir taraftan Türkiye'ye göçe zorlarken, diğer taraftan orada kalanların kendi milliyetleri ve dinleri unutturulmaya çalışılmıyor mu? Direnenler öldürülmüyor mu? Ege adaları ve Girit'te Türkler ne durumdadır? Dağlık Karabağ, Bosna-Hersek ve Kosova'da etnik temizlik görülmüyor mu? İkinci dünya harbi sonunda ABD ve İngiltere yardımıyla kurulan İsrail Devleti burada bulunan Arap çoğunluğu eritmemiş midir? Güney Azerbaycan'da bulunan Azeri Türklerinin milliyetleri İran tarafından unutturulmaya çalışılmıyor mu? Kerkük Türkleri Irak tarafından bulundukları bölgelerde azınlık durumuna düşürülmeye çalışılmıyor mu? Halen Rusya'ya karşı bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetlerinden başka esir olarak yaşayan Türklerden Dünyanın haberi yok mudur?
Yukarda sıraladığımız olaylardan dünya devletlerinin haberi elbette var. Ama ses çıkaran yok. Doğu Anadolu'da küçük bir Ermenistan kurulsaydı anavatanımız Doğu Anadolu'da şimdiye kadar tek bir Türk kalmayacağından kim şüphe edebilir. Ermeniler 1877-78 Osmanlı-Rus harbi sonundan itibaren zaman zaman İngiliz ve Rus himayesinde buna başlamışlardı bile...
2- Ermenilerin Örgütlenmeleri ve Türklere Yapılan Mezalimler:
Türklerin idaresindeki Ermeniler, ne siyasi ne de içtimai bir teşkilat kurabilmişlerdir; ancak Türk-İslam hoşgörüsünden faydalanarak din ve vicdan hürriyetleriyle beraber milli kültür ve tüm varlıklarını koruyabilmişlerdir. Türkler tarafından da sadık tebaa olarak adlandırılmışlardır. Türk-İslam Devletinin bağışladığı hürriyetlerden faydalanarak sanat, ticaret, ziraatte ilerlediler. Türkiye'nin ticaret ve sanatını ellerine aldıkları gibi Anadolu'nun en verimli topraklarına sahip oldular. Askere alınmadıkları içinde nüfusları hızla arttı, hatta Ermeni Patriği kendi yetkisiyle Ruhani reisleri azlediyor, kendi adamlarıyla haraç toplayabiliyor, mahkemelerinde hukuk ve ceza işlerine bakabiliyordu. Ermenilerin Türklerin himayesindeki bu sakin ve mutlu hayatlarını bozan tek mesele kendi aralarındaki mezhep kavgalarıydı.
Tanzimat Fermanıyla beraber Osmanlı Devleti içinde Katoliklerin koruyuculuğunu Fransa, Ortodoksların koruyuculuğunu Rusya, İngiltere ise Protestanların koruyuculuğunu üstlenmişti. İngilizler kiliseler ve kolejler açarak, Ruslar da Rus Ermenileri aracılığıyla Ermenilere etki etmeye çalışmışlar ayrıca Avrupa'da tahsil gören Türk Ermenileri buralardaki bağımsızlık düşüncelerinden etkilenmişlerdir. Bu ortam içerisinde 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Doğu Anadolu'da bazı şehirleri işgal etmesi ve Rus ordusundaki Ermeni subaylarının buradaki Ermenileri kışkırtmaları ile Ermeni meselesi ortaya çıkmıştır. Ermeniler 1878 de Osmanlı ordusunun yenilmesinden sonra, Rusya'ya müracaat ederek Ermenilerle ilgili bir takım taleplerde bulunmuşlardır.
a- Fırat'a kadar Ermenilerin çoğunlukta bulunduğu yerlerin Rusya'ya katılması,
b- Bu olmadığı takdirde özerklik verilmesi,
c- Bu da olmaz ise Osmanlılar Osmanlı Devletinin Ermenilerle ilgili ıslahat yapması ve bu ıslahat yapılıncaya Rus askerlerinin bu topraklardan çekilmemesi.
Rusya bu Ermeni isteklerinden sonuncusunu Ayestofonos antlaşmasına koydurmuş, ancak bu antlaşmanın İngiltere tarafından kabul edilmemesi üzerine Berlin Antlaşmasına, ıslahat yapılması ve bu ıslahattan büyük devletlere haber verilmesi şartıyla bu bölgeler Osmanlı Devletinde kalmıştır. Ermeniler Berlin antlaşmasının hükümlerinden memnun kalmamışlardı. Yaşadıkları ülkede azınlık olmalarına rağmen Azerbaycan dahil Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermeni Devleti için İhtilal yaparak, savaşarak, kan dökerek, isteklerini yerine getirmeye yöneldiler. Bu amaçla 1886 da İsviçre'de HINÇAK, 1890 da Kafkasya'da TAŞNAK komiteleri kuruldu. Bu arada Ermeni okulları, hastaneleri ve kiliseleri aynı amaçla faaliyet göstermeye başladı. Bu okullarda Ermeni milliyetçiliği üzerine müfredatlar uygulandı, ve Ermenilerin silahlandırılmalarına yardımcı olmaya başladılar.
Ermeni komitacıların çalışmasıyla 1888 de VAN'da, 1890 da ERZURUM'da, 1894 de BİTLİS'te isyanlar oldu. Osmanlı Devleti sert tedbirler aldı. Bitlis ayaklanması İngiltere'yi harekete geçirdi. Ermeni meselesinde Rusya ile İngiltere'nin menfaat çatışmaları vardı. İngilizler Rusların yayılmalarını önlemek için bağımsız bir Ermeni Devleti istiyorlar, Ruslar ise kendilerine ilhakı savunuyorlardı. 1895 de Babıali olayları bütün İstanbul, Trabzon, Elazığ, Erzurum, Diyarbakır, Sivas, Antep ve Maraş'a yayıldı. Buralarda binlerce Türk Ermenilerce katledildi, Osmanlı Devleti ayaklanmaları güçlükle bastırdı. 1896 yılında Ermeniler bombalarla İstanbul'daki Osmanlı Bankasını bastı.
Kafkasya'da da Ermeniler 1905 de Bakü'de, Karabağ'da, Gence'de, Nahcıvan'da, Erivan, Tiflis ve Batum'da da Türklere karşı soykırıma girişmişlerdir.
Birinci dünya harbinden önce Ermeniler Azerbaycan'ın; Dağlık Karabağ, Gence, Nahçıvan bölgesi ve Doğu Anadolunun nüfusun % 15 ini oluşturuyorlardı. Kısacası çok azınlıkta idiler. Birinci Dünya Harbinden hemen önce Hınçak ve Taşnak Ermenileri, Ermenilerin bağımsızlığa kavuşturulacağını ilan ettiler. Osmanlı Ermenileri İttihat ve Terakki iktidarı ile savaşta iş birliğini reddettiler. Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra itilaf devletleri (İngiltere, Rusya, Fransa, İtalya) ile birlenerek ülke içinde Türklere karşı cephe açtılar. İtilaf Devletleri için Ermeni sorunu, Türkleri Çember içine almak için en uygun zamandı. Ermenilerle işbirliği yaparak savaşı süratle sonuçlandırmak istiyorlardı. Türkler için Ermeni meselesi öncelikle bir iç güvenlik ve devletin varlığını koruma sorunu idi.
Tehcire sebep olan ilk isyan 1911 Zeytun (K. Maraş) da çıktı, olay Kayseri'ye intikal etti, Erzurum, D. Beyazı, Van ve Bitlis dolaylarında isyanlar başladı. Tüm Ermeniler silahlanarak Ruslarla işbirliğine başladılar. Köyleri yakıp yıktılar, hükümet binalarına silahlı taarruz ettiler. Bu eylemlerde çoluk-çocuk, kadın-ihtiyar demeden ellerine geçen Türkleri en vahşi şekilde öldürüyorlardı. Türkleri Canilere doldurup yakıyorlar, hamile Türk kadınlarının karınlarındaki çocukları süngülerle öldürüyorlar, çocuk denecek yaştaki genç Türk kızlarının ırzına geçiyorlardı. Bu silahlı Ermeni mevcudunun 180.000 kişi dolaylarında olduğu ifade edilmekteydi.
Bu durumda Osmanlı Hükümeti tedbir almak zorunluluğu duydu. Bu silahlı Ermenilere yardım-yataklık eden tehlikeli kişilerin ferden veya toplu halde Devlet güvenliğini tehdit etmeyen bölgelere zorunlu olarak gönderilmesi veya göç ettirilmesi gerekiyordu. Tehcir (GÖÇ KANUNU) bu amaçla çıkarılmıştır. Tehcir Kanunu için başlıca şu sebepleri sayabiliriz:
a- İhtilaf Devletleri silahlandırdıkları Ermenilerle, Türk kuvvetlerini arkadan vuruyorlar ve bu hareketleri yerleşik Ermeniler de destekliyorlardı.
b- Mecburi göçten iki ay önce İhtilaf Devletleri Çanakkale harekatına başlamıştı. Böylece Türkler her taraftan düşmanla çevrilmiş oluyordu.
c- Silahlı Ermeniler; vatanın muhtelif yerlerinde yoğun terörist eylemlerle Türkleri soykırımına uğratarak Türk Devletini ve Milletini yok etmeye çalışıyorlardı.
Tehcir Kanunu 14 Mayıs 1915 de yürürlüğe girdi. Kanun metninde; bu yasanın sadece Ermenilere uygulanacağına dair herhangi bir kayıt yoktur. Hükümetin icraatlarına karşı çıkan emirlerine itaat etmeyenlerle, silahlı direnmede bulunanlar, casusluk yapanların topluca veya tek tek savaşı en az etkileyecek bölgelere sevk ve iskan edileceği öngörülmektedir. Mecburi göç ülkenin her tarafında uygulanmamıştır. İstanbul'da sadece 2345 kişi tehcire tabi tutulmuş İzmir, Orta Anadolu ve güneyde oturan Ermeniler göçe tabi tutulmamışlardır. Göç esnasında 1.500.000 kişinin öldürüldüğü iddiası da hayal mahsûlüdür. Bu dönemde Osmanlı Devletinin tamamında yaşayan Ermeni mevcudu ancak bu kadardır. Ermenilerin büyük bir kısmının Kafkasya, Irak, Suriye ve Lübnan'a gittikleri düşünülürse rakamın ne kadar abartıldığı ortaya çıkacaktır. Şunu da açıkça belirtmek gerekir ki, Ermeniler tarafından başlatılan isyan ve katliam hareketleri sonucu ölen Türklerin sayısı Ermenilerden misli misli fazladır. Bu asılsız iddialara kaynak olarak
ortaya konulan, 1916 yılında İngilizler tarafından yayınlanan Mavi Kitabın sebebi; İngilizlerin
Çanakkale'de başarısızlığı, Kat-el Amara'da İngiliz askerlerinin Türkler tarafından esir edilmelerinden dolayı böyle bir ortamda İngiliz ve Dünya kamuoyunu kendilerinden yana yönlendirebilmektir. Bu itham vasıtaları hayal mahsulü, gerçek dışıdır.
Ermeniler 1. inci Dünya Harbi sonuna kadar Rus ordularının işgal ettikleri topraklarda Türklere yapmadıklarını bırakmamışlardır. Doğu, Güneydoğu ve güneyde Türklere kötülüklerin en kötüsünü, hıyanetlerin en adisini ve cinayetlerin en kanlısını yapmaktan geri durmamışlardır. Yalnız Erzurum'da 11 Ekim 1918'de katliam yaparak 12.000 Türk'ün canına kıymışlar, Yanıkdere'de ise bir gecede 3.000 Türk'ü akla gelmedik işkencelerle öldürmüşlerdir.
3- Mondros (30. Ekim. 1918), Sev (10 Ağustos 1920), Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923) ve Daha Sonra Emeni Sorunu:
a- Mondros Mütarekesinin 7.nci maddesine göre Türk Ordusu işgali altında bulundurduğu Kars, Ardahan, Batum ve Azerbaycan'da! geri çekilecekti, Türkiye elindeki Ermeni esirleri geri verecek ve fakat Türk esirleri geri verilmeyecekti. 24. üncü madde ise Doğu Anadolu'da İtilaf Devletlerine işgal hakkı tanımaktaydı. Bu madde ile Doğu Anadolu'da Ermeni Devletinin temelleri atılmak isteniyordu. Mütarekeden sonra Doğu Anadolu'nun Sivas'a kadar Ermenilere verileceği söylentileri Türk Milletini can evinden yaralıyor, deliye döndürüyordu. Türk Ordusunun çekildiği Kafkas bölgelerinde ve Azerbaycan'da Ermenilerin Türkleri yok etmek maksadıyla giriştikleri katliam, yağma ve kirletilen namusların haberlerinin işitilmeleri Türk milletindeki endişeleri daha da yoğunlaştırdı. Doğu Anadolu Türkü bu hale yeniden düşmektense en son tüten ocağın sönmesine kadar savunmaya karar verdi ve bu arada Ermeniler bu bölge erde karışıklar çıkarmaya başladılar.
b- Sevr Andlaşmasıyla; md. 89 Türkiye Ermenistan'ı Müttefik Devletler gibi Özgür ve bağımsız bir devlet olduğunu tanır. Md. 90, Osmanlı Devleti Trabzon, Erzurum, Elazığ, Muş, Bitlis, Van vilayetlerinin doğusunu Ermenistan Devletine vermeyi kabul eder. Ermeniler bunun üzerine yemden Türk birliklerine ve Türk köylerine saldırmaya başladılar.
Kazım KARABEKIR komutasındaki Türk birlikleri , Doğu Anadolu'daki Ermeni zulmüne son vermek, güven ve asayişi temin etmek, batıda verilecek kesin sonuçlu muharebeler için bu cepheden bir an önce kuvvetlerini batı cephesine kaydırmak, 30. Haziran 1920 de Misak-ı Milliyi tanıyan Rusya ile gelişen iyi ilişkiler kurarak doğu cephesini emniyete almak amacıyla 28 Ekim 1920 Ermeniler üzerine taarruza başlandı. 31 Ekim 1920 de Kars ele geçirildi. Taarruza devam edildi, Ermeniler antlaşma yapmak zorunda kalarak 3 Aralık 1920 de GÜMRÜ antlaşmasını imzaladılar. Daha sonra Ruslarla 16 Mart 1921 de Moskova, 13 Ekim 1921 Kars, andlaşması imzalanarak bu günkü Doğu Anadolu sınırımız (İran'a kadar) tespit edilmiş oldu. Ermeniler güneyde de İngiliz, arkasından Fransız işgaliyle (Antep, Urfa, Maraş, Adana) buradaki Türkleri de İngiliz ve Fransızların desteğiyle soykırımına uğratmaya çalıştılar fakat buradaki Türklerin tepkisiyle geri çekilmek zorunda kaldılar ve Fransızlar'la 20 Ekim 1921 de Ankara'da antlaşması imzalandı. Fransızların Türklerle antlaşma yaparak Adana-Antep bölgelerini bıraktığı haberleri ile bölgedeki Ermenilerle, Türklere karşı düşmanlık yapmış olan diğer azınlıklar memleketi harabeye çevirerek yabancı ülkelere göç etmişlerdir.
c- Lozan Barış Antlaşmasında Ermenilere, diğer azınlıklara verilen haklarla yanı hakların verilmesi, ayrı bir şekilde Ermeni sorununa değinilmemesi ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun Türkiye'nin topraklan olduğunun tescil edilmesi Ermenilerle hayal kırıklığı yaratarak, çabalarını yurt dışındaki Türkleri ve elçileri yok etmeye yöneltmişlerdir. Bu maksatla a-Ermeniler Cemal Paşa'yı Tiflis'te, Talat Paşa'yı Berlinde, Sait Halim Paşa'yı Roma'da şehit ettiler, b- İkinci Dünya Savaşında Almanlar Balkanlara inince Ermeniler Hitler'le görüşüp birinci orduyu arkadan vurmaya hazır olduklarını bildirmişlerdir, c- 1965 yılında Lübnan'daki Ermeni milletvekilleri Doğu Anadolu'yu Ermenistan olarak gösteren bir harita yayınlamıştır, d- 1965 yılında irmeni Enformasyon merkezi bir teşkilat kurarak Erzurum, Kars, Trabzon, Elazığ, Muş, Bitlis ve Van'ı Ermeni topraklarına katacağına yemin etmişlerdir, e- Ermenistan başşehri Erivan'da, Amerika'da, Beyrut'ta, Şam'da, İskenderiye'de, Bulgaristan'da, İtalya'da ve Fransa'da sözde katledilen Ermeniler için tam on altı adet anıt dikilmiştir, f- Newyork'ta 1969 yılında okullar için piyasaya sürülen şişirme lastik kürelerde ve Die Welt Gazetesinde yayınlanan haritada İskenderun-Samsun hattının doğusu Ermenistan olarak gösterilmiştir, g- Suriye, Lübnan Fransa ve Amerika'da Doğu Anadolu'yu Ermenistan yapmak için okullar açılmıştır, h- 28 Ocak 1976 tarihinde Amerika'nın Santa Barbara şehrindeki konsolosumuz Mehmet BAYDUR ile yardımcısı Bahadır DEMİR'i tuzağa düşürüp şehit eden ve bununla Türk Devleti elçilerine suikast zincirini başlatan 77 yaşındaki Ermeni Mıgırdıç YANIKYAN'ın Türk'e olan düşmanlığını bir Amerikan gazetesinde yaptığı açıklamada "sizler bu mektubu okuduğunuz zaman ben yeni bir savaş biçimi icat etmiş bu bunu uygulamaya koymuş bulunuyorum. Önden gidiyorum bütün Ermeniler peşimden gelsin. Bunu yapacaklarına eminim, çağımız gösteriyor ki artık sonuç almanın tek yolu şiddet eylemlerinden geçiyor. Ermeniler uzun uykularından uyanmalarının vakti geldi. Türk Devleti ile bu dünyada hiçbir devlet münasebet kurmamalı. Türk hükümetinin temsilcisi sıfatıyla dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan bütün kişiler yok edilmelidir." Sözleriyle canlı tutmaya çalışmış, bunda da başarılı olmuştur. 13u olaydan sonra Lübnan'da Türklere karşı Ermeni terör örgütleri yeniden kurulmaya başlamıştır. ASALA (Ermenistan'ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Örgütü), ASALA-RM (Asala İhtilalci Hareketi), JCAG (Ermeni Soykırım Adalet Komandoları) ve ARA (Ermeni ihtilalci Örgütü) 1975- 1985 tarihlerinde faaliyet göstermiş çok sayıda Türk diplomatlarına suikastlar düzenlemişlerdir. ASALA 7 Ağustos 1982 tarihinde Ankara ESENBOGA hava alanına bombalı saldırıda bulunmuş 5 Türk ölmüş, 72 Türk yaralanmıştır. Ayrıca Fransa'da 15 Temmuz 1983 yılında Paris ORLY hava alanına da bombalı saldırıda bulunmuş, 8 kişi ölmüş onlarca insan yaralanmıştır.
1983 yılında Ermeni papazları Dünya Ermeni Kongresini düzenlediler. Kongrede;
a- Bütün dünyaya yayılmış bulunan Ermenileri Milli Kurtuluş doğrultusunda siyasi bir hareket şeklinde örgütlemek,
b- Örgütlenmiş Ermeni topluluklarının Devletler ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınmasını sağlamak,
c- Türkiye ile diyalog kurmak ve Türkiye'ye Ermeni soykırım iddialarını kabul ettirmek,
d- Ermenilerin Anadolu'ya dönmelerini ve Türkiye'nin Ermenilere tazminat ödemelerini sağlamak, şeklinde kararların alındığı dünya kamuoyuna açıklanmıştır.
Dağılan Sovyetler Birliğinde 1991 yılında Ermeniler bağımsızlıklarını ilan ettiler. 1992 yılında AĞIT (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Topluluğu) ve BM (Birleşmiş Milletler)e üye oldular. Aynı dönemde Ermenistan Cumhuriyeti Milletlerarası antlaşmaları, kendi yükümlülüklerini Helsinki ve AĞIT ilkelerini çiğneyerek Azerbaycan Cumhuriyetine bağlı Dağlık Karabağ'ı fiilen işgal etti. İşgalinde ötesinde buradaki Azeri Türklerine karşı açık bir soykırım uyguladı ve halen de uygulamaktadır.
Ermeni terör örgütleri ve bunların destekleyicileri (Ermeni kilisesi ve Ermeni iddialarını destekleyen devletler) 1985 tarihinden itibaren PKK'ya hem maddi, hem de terörist yardımında bulunarak Türkiye sınırları içerisinde ve dış ülkelerde yaşayan Türklere karşı soykırımı yapmaya başlamışlardır
4- Sonuç:
Bir toplum kendi vatanında, kendi ülkesinde bağımsızlık savaşı verir ve bu amaçla kanını dökerse tarafsız düşünenler tarafından her zaman haklı olarak kabul edilir; fakat herhangi bir unsur, rastlantı sonucu azınlık olarak bulunduğu bir devletin topraklan üzerinde hak iddia eder, bağımsızlık istemeye yellenir ve bu isteğini kendi gücü veya yabancı devletlerin aracılığı ile elde etmeye kalkışırsa haksızlığın ve kendini bilmezliğin ta kendisi olur ve asla hoş görülemez.
Bize göre Ermenilerin amaçlan;
a- Önce sözde Ermeni soykırım iddialarının Türklere kabul ettirilmesi,
b- Sonra Türkiye'den tazminat alınması,
c- Daha sonra Ermenilerin Türkiye'ye dönmelerini ve Ermenistan dedikleri bölgelerde özerkliklerini sağlamak,
d- En sonunda bu bölgelerde bağımsızlıklarını ilan ederek Sovyet Ermenistan'ına ilhak etmek, (Trabzon, Erzurum, Elazığ, Muş, Bitlis, Van, Adana, Kahramanmaraş)
e- Dolayısıyla Ermeniler hedefleri olan Karadeniz'den- Akdeniz'e ve Hazar Denizine açılan Büyük Ermenistan'ı kurmak.
Ruslar, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar, Yunanlılar, Suriyeliler ve Türk toprakları üzerinde gözü olan tüm devletler Türkler üzerindeki amaçlarına biran evvel ulaşmak için Ermeni ve PKK kartına dayanarak ve kullanarak Türk Milletini itham edici bir hava yaratma çabasındadırlar.
Biz TÜRK-İSLAM ülkücüleri ATATÜRK'ün "Tarih, bir milletin nelere dayandığını ve neleri başarmaya muktedir olduğunu gösteren en doğru kılavuzdur. Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz, Türkün haysiyet izzet-i nefs ve kabiliyeti çok yüksek ve çok büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyidir." Sözünü düstur alarak canımızı verip, vatanımızdan hiç kimseye bir çakıl taşı dahi vermeyiz, veremeyiz. Dağlık Karabağ bölgesi de nihayetinde Azeri Türklerinin olacaktır. Ermeniler Türklerle iyi geçinmeye düşmanca hareketleri bırakıp, dostluk ilişkileri kurmaya çalışsınlar. Yoksa Fransa veya başka devletleri kullanarak Türklerin üzerinde baskı kurmaya çalışmaları Ermenilerin ve bu devletlerin aleyhine olur. Tarih de bunu gösterecektir.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE, ALLAH(cc) TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN.
Unutmayalım ki TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.