- 18 Haz 2009
- 4,460
- 7
21. yüzyılda, bir çok ülkenin ulusal bütünlüklerini hedef alan ve bir çok ülkedeki demokratik sistemin karşı karşıya bulunduğu en önemli sorunlardan birisi terördür. Terör, aynı zamanda demokratik sistemler açısından da önemli bir tehdit unsurudur. Devlete ve demokratik sisteme karşı bir meydan okuma olan terörün, hangi türü olursa olsun, başta yaşama hakkı olmak üzere, temel insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran eylemlerdir.
Her geçen gün biraz daha küçülen ve globalleşen dünyamızda terörizm, sadece muhatap aldığı ülkeleri değil, ortaya çıkan sonuçları itibariyle tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir sorun haline gelmiş, 11 Eylül saldırıları sonrasında ise bir çok ülkenin ekonomik, ticari ve sosyal hayatını olumsuz yönde etkileyen evrensel değerleri yok eden Küresel bir nitelik kazanmıştır.
30 yılı aşkın bir süredir Türkiye de bir kaosun yaşanmasına neden olan ekonomik, sosyal ve kültürel hayatı olumsuz yönde etkileyen terör olayları, ülkenin kalkınmasını da olumsuz yönde etkilemiştir.
1. Kalkınma Terör İlişkisi
Kalkınma (gelişme) ulusal gelirin ve üretimin belli bir süreç içerisinde sayısal olarak artmasını, kurumlarda köklü değişikliklerin meydana gelmesini, ekonomik ve toplumsal yapının yeniden düzenlenmesini, halkın değer yargılarında, dünya görüşünde ve davranış kalıplarında meydana gelen değişmeleri de içeren çok geniş kapsamlı bir süreçtir.
Kalkınmanın amacı, halkın uzun, sağlıklı ve mutlu, bir yaşam sürmesini sağlamak için gerekli ortamı sağlayarak, tek tek bireyleri ve bireylerden oluşan toplumları insan hak ve özgürlüklerine saygı göstererek kalkındırmak, ülkelerin iktisadi olarak büyümelerini sağlamaktır.
Toplumun en küçük parçası olan, bireylere kadar inen, bütün ekonomik sorunları çözmeyi çalışan, insanın refahını ve toplumun gelişmesini hedef alan kalkınma hakkı, evrensel, devredilemez bir haktır ve temel insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır.
Birey, kalkınmanın temel konusudur. Ayrıca, kalkınma, insan haklarını kullanmayı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, ekonomik kalkınmanın ardında, insan öğesine yapılan yatırımlar ve genel olarak yaşam standartlarının yükseltilmesi vardır.
Bu amaçla sürdürülen çalışmalar sonucunda, ülkenin artan ekonomik imkanları, eğitim, sağlık, okul, yol gibi hizmetler ile toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliğini ve sosyal adaleti sağlamada kullanılmaktadır.
Ancak bazen beklenmeyen, arzu edilmeyen olaylar ülkenin kalkınmasını engelleyebilmektedir. Bir ülkenin kalkınmasını yavaşlatan olayları komşu ülkelerde yaşanan savaşlar, ülkede çıkan isyan ve karışıklıklar, terör olaylarının yaygın hale gelmesi, düzenin bozulması, deprem, yangın, sel vb. doğal afetlerin ülkeye verdiği zararlar şeklinde sıralamak mümkündür.
2. Terörizmin Türkiyenin Kalkınmasına Etkisi
Dünya tarihinde, terörden en fazla etkilenen, jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik açılardan önemli bir konuma sahip olan Türkiye, yıllarca ülkede yaşanan terör olayları istikrarsızlıklar, üretimin artırılmasına yönelik yatırımlara ağırlık verilememesi ve bütçesinin önemli bir bölümünün terör olaylarının önlenmesi amacıyla harcanması sonucunda kalkınmasını tamamlayamamıştır.
Nüfus büyüklüğü olarak dünyada 16ncı, toprak büyüklüğü bakımından dünyada 32ci ve Avrupanın yüzölçümü itibariyle en büyük ülkesi konumundaki Türkiyenin, Atlantik, Avrupa ve Avrasya kuşakları içinde özel bir konumu vardır.Türkiye aynı zamanda Batı camiası ile bütünleşen, İslam aleminin demokratik, laik ve çağdaş bir üyesi, az gelişmiş bir çok ülkenin örnek aldıkları bir model olup, zengin ve fakir ülkeler arasındaki farklılığın hızla büyüdüğü dünyamızda, BMe üye 185 ülke içerisinde 1997 satın alma gücü paritesine göre GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla)sı ile dünyanın 16.büyük ekonomisine sahiptir.
Bu durum, bütün dünya uluslarının dikkatini çekmekte ve bu coğrafya üzerinde emelleri olan milletlerin iştahlarını kabartmaktadır. Her geçen gün, gelişmekte ve kalkınmakta olan Türkiye, yıllarca terörün her çeşidiyle son olarak da PKK/KONGRA GEL gibi sivil insanları ve küçük çocukları dahi katleden bir terör örgütü ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye, geçmişte olduğu gibi günümüzde de üzerinde ve yakın çevresinde dünya güç dengesini etkileyecek tarzda, sürekli ve çok yönlü olarak çıkar-güç çatışmalarına sahne olan, hassas bir bölgede bulunmaktadır. Bu nedenle Osmanlıdan itibaren tarihi süreç içerisinde değişik isimlerle Türkiye üstünde çeşitli oyunlar, oynanmış ve oynanmaya devam etmektedir. Türkiyenin kalkınmasını istemeyen güçler, sürekli olarak onu siyasi, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yönlerden baskı altında tutmanın yollarını aramaktadırlar.
1950li yıllarda, ihracatının % 90ı tarım ürünlerine dayanan Türkiye sanayisini geliştirmek ve sanayi ürünleri ihracatını gelişmiş ülkelerdeki % 90lar seviyesine çıkarabilmek, o yıllardaki yoksulluğu, fakirliği ortadan kaldırabilmek, zenginleşmek ve kalkınmada daha ileri gidebilmek için önemli adımlar atmıştır.
1950li yıllardan itibaren kalkınma yolunda atılan ciddi adımlar Türkiyede bazı değişimlerin yaşanmasına neden olmuş, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşanan bu değişimlerin ülkedeki siyasal şiddet olaylarını artırmıştır. 1950li yıllardan itibaren hızla artan nüfus ülkede işsizliği, büyük şehirlerde ise gecekondulaşmayı ve çarpık kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. Büyük şehirlerde giderek ağırlaşan geçim koşulları ile işsizliği propagandalarına malzeme yaparak istismar eden terör örgütleri, çevrelerine topladıkları işsiz ve üniversiteli gençlerle terör eylemlerine yöneldikleri görülmüştür.
1960lı yılların ikinci yarısından itibaren belirli aralıklarla ülke gündemini işgal eden terör olaylarının yarattığı istikrarsızlık veya çekingenlik, bir çok yabancı firmanın Türkiyeye yatırım yapmasını önlemiştir. Yine terörün yarattığı bütçe açıklarının enflasyona yaptığı etkiler bir noktada, hem doğrudan yabancı yatırımların Türkiyeye gelmesini engellemiş, hem de Türkiyedeki yerli sanayiinin yeterli finansman kaynağı bulmasını ve düşük faizlerle yatırım yapma imkanını ortadan kaldırmıştır. Oysa bir ülkeye yabancı yatırımın girmesi, üretimin, yatırımın, ihracatın yani reel sektörün gelişmesi, ekonomik-sosyal yapının ve toplumsal barışın teminatıdır.
Ülkede sağlanan güvenli ortam ekonomik kalkınmanın ana koşuludur. Sermaye sahipleri bir ülkeye yatırım yapmadan önce o ülkenin güvenli bir ülke olup olmadığını yatırımları için herhangi bir riskin bulunup bulunmadığını araştırmaktadır. Bu nedenle bir ülkede kendini güvende hissetmeyen sermayenin o ülkeye yatırım yapması beklenemez. Ülkede güvenli ortamın tesis edilmesi amacıyla yürütülün faaliyetler ise savunma harcamalarını artırmaktadır. Savunma harcamalarının aşırı derecede artması ise ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir.
Türkiyenin 1950li yılların ikinci yarısından sonra başlattığı kalkınma hamlelerinden en önemlisi Güneydoğu Anadolu Projesidir. Dünyanın en büyük dokuz projesinden birisi olan GAP büyük bir kalkınma ve değiştirme projesidir. Türkiyenin en verimli toprakları olan Çukurovanın 4 kat büyüklüğünde olan GAP projesi gerçekleştiğinde bölgenin doğası, insanların yaşantıları değişecek, gelir düzeyleri artacak ve bölgeye huzur ve mutluluk gelecektir.
32 milyar dolarlık bir entegre kalkınma projesi olan GAPın bitirilmesi ile 17 milyar hektarlık bir arazinin sulanması, Türkiyenin tüm barajlarından elde edeceği elektrik enerjinin % 21ine tekabül eden 27 milyar kilovat saatlik bir elektrik enerjisinin üretilmesi hedeflenmiştir.
Ancak GAP projesinin başlaması ile birlikte Türkiyedeki terör olayları da artmaya başlamış ülkede giderek artan terör olayları nedeniyle Türkiye bu kadar büyük bir projeye yıllarca yeterli kaynağı aktaramamış bu yüzdende proje halen bitirilememiştir. Oysa Türkiyenin sadece PKK terörü ile mücadele etmek için harcadığı 120-130 milyar dolarla 4 tane GAPın bitirilmesi mümkün olabilirdi.
Her geçen gün biraz daha küçülen ve globalleşen dünyamızda terörizm, sadece muhatap aldığı ülkeleri değil, ortaya çıkan sonuçları itibariyle tüm dünyayı yakından ilgilendiren bir sorun haline gelmiş, 11 Eylül saldırıları sonrasında ise bir çok ülkenin ekonomik, ticari ve sosyal hayatını olumsuz yönde etkileyen evrensel değerleri yok eden Küresel bir nitelik kazanmıştır.
30 yılı aşkın bir süredir Türkiye de bir kaosun yaşanmasına neden olan ekonomik, sosyal ve kültürel hayatı olumsuz yönde etkileyen terör olayları, ülkenin kalkınmasını da olumsuz yönde etkilemiştir.
1. Kalkınma Terör İlişkisi
Kalkınma (gelişme) ulusal gelirin ve üretimin belli bir süreç içerisinde sayısal olarak artmasını, kurumlarda köklü değişikliklerin meydana gelmesini, ekonomik ve toplumsal yapının yeniden düzenlenmesini, halkın değer yargılarında, dünya görüşünde ve davranış kalıplarında meydana gelen değişmeleri de içeren çok geniş kapsamlı bir süreçtir.
Kalkınmanın amacı, halkın uzun, sağlıklı ve mutlu, bir yaşam sürmesini sağlamak için gerekli ortamı sağlayarak, tek tek bireyleri ve bireylerden oluşan toplumları insan hak ve özgürlüklerine saygı göstererek kalkındırmak, ülkelerin iktisadi olarak büyümelerini sağlamaktır.
Toplumun en küçük parçası olan, bireylere kadar inen, bütün ekonomik sorunları çözmeyi çalışan, insanın refahını ve toplumun gelişmesini hedef alan kalkınma hakkı, evrensel, devredilemez bir haktır ve temel insan haklarının ayrılmaz bir parçasıdır.
Birey, kalkınmanın temel konusudur. Ayrıca, kalkınma, insan haklarını kullanmayı kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, ekonomik kalkınmanın ardında, insan öğesine yapılan yatırımlar ve genel olarak yaşam standartlarının yükseltilmesi vardır.
Bu amaçla sürdürülen çalışmalar sonucunda, ülkenin artan ekonomik imkanları, eğitim, sağlık, okul, yol gibi hizmetler ile toplumdaki gelir dağılımı eşitsizliğini ve sosyal adaleti sağlamada kullanılmaktadır.
Ancak bazen beklenmeyen, arzu edilmeyen olaylar ülkenin kalkınmasını engelleyebilmektedir. Bir ülkenin kalkınmasını yavaşlatan olayları komşu ülkelerde yaşanan savaşlar, ülkede çıkan isyan ve karışıklıklar, terör olaylarının yaygın hale gelmesi, düzenin bozulması, deprem, yangın, sel vb. doğal afetlerin ülkeye verdiği zararlar şeklinde sıralamak mümkündür.
2. Terörizmin Türkiyenin Kalkınmasına Etkisi
Dünya tarihinde, terörden en fazla etkilenen, jeostratejik, jeopolitik ve jeoekonomik açılardan önemli bir konuma sahip olan Türkiye, yıllarca ülkede yaşanan terör olayları istikrarsızlıklar, üretimin artırılmasına yönelik yatırımlara ağırlık verilememesi ve bütçesinin önemli bir bölümünün terör olaylarının önlenmesi amacıyla harcanması sonucunda kalkınmasını tamamlayamamıştır.
Nüfus büyüklüğü olarak dünyada 16ncı, toprak büyüklüğü bakımından dünyada 32ci ve Avrupanın yüzölçümü itibariyle en büyük ülkesi konumundaki Türkiyenin, Atlantik, Avrupa ve Avrasya kuşakları içinde özel bir konumu vardır.Türkiye aynı zamanda Batı camiası ile bütünleşen, İslam aleminin demokratik, laik ve çağdaş bir üyesi, az gelişmiş bir çok ülkenin örnek aldıkları bir model olup, zengin ve fakir ülkeler arasındaki farklılığın hızla büyüdüğü dünyamızda, BMe üye 185 ülke içerisinde 1997 satın alma gücü paritesine göre GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla)sı ile dünyanın 16.büyük ekonomisine sahiptir.
Bu durum, bütün dünya uluslarının dikkatini çekmekte ve bu coğrafya üzerinde emelleri olan milletlerin iştahlarını kabartmaktadır. Her geçen gün, gelişmekte ve kalkınmakta olan Türkiye, yıllarca terörün her çeşidiyle son olarak da PKK/KONGRA GEL gibi sivil insanları ve küçük çocukları dahi katleden bir terör örgütü ile mücadele etmek zorunda kalmıştır.
Türkiye, geçmişte olduğu gibi günümüzde de üzerinde ve yakın çevresinde dünya güç dengesini etkileyecek tarzda, sürekli ve çok yönlü olarak çıkar-güç çatışmalarına sahne olan, hassas bir bölgede bulunmaktadır. Bu nedenle Osmanlıdan itibaren tarihi süreç içerisinde değişik isimlerle Türkiye üstünde çeşitli oyunlar, oynanmış ve oynanmaya devam etmektedir. Türkiyenin kalkınmasını istemeyen güçler, sürekli olarak onu siyasi, ekonomik, sosyal, politik ve kültürel yönlerden baskı altında tutmanın yollarını aramaktadırlar.
1950li yıllarda, ihracatının % 90ı tarım ürünlerine dayanan Türkiye sanayisini geliştirmek ve sanayi ürünleri ihracatını gelişmiş ülkelerdeki % 90lar seviyesine çıkarabilmek, o yıllardaki yoksulluğu, fakirliği ortadan kaldırabilmek, zenginleşmek ve kalkınmada daha ileri gidebilmek için önemli adımlar atmıştır.
1950li yıllardan itibaren kalkınma yolunda atılan ciddi adımlar Türkiyede bazı değişimlerin yaşanmasına neden olmuş, ekonomik ve toplumsal alanlarda yaşanan bu değişimlerin ülkedeki siyasal şiddet olaylarını artırmıştır. 1950li yıllardan itibaren hızla artan nüfus ülkede işsizliği, büyük şehirlerde ise gecekondulaşmayı ve çarpık kentleşmeyi beraberinde getirmiştir. Büyük şehirlerde giderek ağırlaşan geçim koşulları ile işsizliği propagandalarına malzeme yaparak istismar eden terör örgütleri, çevrelerine topladıkları işsiz ve üniversiteli gençlerle terör eylemlerine yöneldikleri görülmüştür.
1960lı yılların ikinci yarısından itibaren belirli aralıklarla ülke gündemini işgal eden terör olaylarının yarattığı istikrarsızlık veya çekingenlik, bir çok yabancı firmanın Türkiyeye yatırım yapmasını önlemiştir. Yine terörün yarattığı bütçe açıklarının enflasyona yaptığı etkiler bir noktada, hem doğrudan yabancı yatırımların Türkiyeye gelmesini engellemiş, hem de Türkiyedeki yerli sanayiinin yeterli finansman kaynağı bulmasını ve düşük faizlerle yatırım yapma imkanını ortadan kaldırmıştır. Oysa bir ülkeye yabancı yatırımın girmesi, üretimin, yatırımın, ihracatın yani reel sektörün gelişmesi, ekonomik-sosyal yapının ve toplumsal barışın teminatıdır.
Ülkede sağlanan güvenli ortam ekonomik kalkınmanın ana koşuludur. Sermaye sahipleri bir ülkeye yatırım yapmadan önce o ülkenin güvenli bir ülke olup olmadığını yatırımları için herhangi bir riskin bulunup bulunmadığını araştırmaktadır. Bu nedenle bir ülkede kendini güvende hissetmeyen sermayenin o ülkeye yatırım yapması beklenemez. Ülkede güvenli ortamın tesis edilmesi amacıyla yürütülün faaliyetler ise savunma harcamalarını artırmaktadır. Savunma harcamalarının aşırı derecede artması ise ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir.
Türkiyenin 1950li yılların ikinci yarısından sonra başlattığı kalkınma hamlelerinden en önemlisi Güneydoğu Anadolu Projesidir. Dünyanın en büyük dokuz projesinden birisi olan GAP büyük bir kalkınma ve değiştirme projesidir. Türkiyenin en verimli toprakları olan Çukurovanın 4 kat büyüklüğünde olan GAP projesi gerçekleştiğinde bölgenin doğası, insanların yaşantıları değişecek, gelir düzeyleri artacak ve bölgeye huzur ve mutluluk gelecektir.
32 milyar dolarlık bir entegre kalkınma projesi olan GAPın bitirilmesi ile 17 milyar hektarlık bir arazinin sulanması, Türkiyenin tüm barajlarından elde edeceği elektrik enerjinin % 21ine tekabül eden 27 milyar kilovat saatlik bir elektrik enerjisinin üretilmesi hedeflenmiştir.
Ancak GAP projesinin başlaması ile birlikte Türkiyedeki terör olayları da artmaya başlamış ülkede giderek artan terör olayları nedeniyle Türkiye bu kadar büyük bir projeye yıllarca yeterli kaynağı aktaramamış bu yüzdende proje halen bitirilememiştir. Oysa Türkiyenin sadece PKK terörü ile mücadele etmek için harcadığı 120-130 milyar dolarla 4 tane GAPın bitirilmesi mümkün olabilirdi.