Üstad Necip Fazıl Kısakürek in Güzel Sözleri

Üstad Necip Fazıl Kısakürek in Güzel Sözleri


Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür
Sonum yokluk olsa, bu varlık niye…?

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
‘Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur’
” Necip Fazıl Kısakürek ”

Tam 30 yıl saatim işlemiş ben durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum

Marifetli hokkabaz başını kaldır da bak
Gökte bir oynayan var yıldızlarla kaydırak
ÜSTAD

Kadın ; Hristiyanlıkta yol kesici bir engel, islamda ise yol açıcı bir kanattır

Kalbimi ve aklımı hep sağ elime verdim
Görevi olmasaydı, sol elimi keserdim

Gözler, ya merhamet ya da neferetin ışıldadığı bir kandildir

Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın

Fikir besler, siyaset öldürür Siyaset, fikrin kendisi değil; posasıdır

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya
Alsa buz gibi taşlar, alnımdan bu ateşi
Dalıp; sokaklar kadar esrarlı bir uykuya
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi!

imanın ticaretini yapanda, iman arama !

1400 e bir yıl var, yaklaştı zamanımız
Bu asırda gelir mi dersin kahramanımız

Bir hadiseyi düşünebilmek için filozof olmaktan başka çare görmemek, düşünme hakkından vazgeçmek değil midir ?

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar
Onu ‘İstanbul’ diye toprağa kondurmuşlar

Bir tohumda ; gövdesi, dalları, yaprakları ve meyvesiyle bütün bir ağaç gizlidir

Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı
Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı

Ruh, dal budak salmış bir ağaç gibi göz önünde bulunan hakikatlerde değil, en derin ve en gizli yerdedir Ruh, insanın tohumudur

Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar

Sabır, çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir

Arı bal yapar, fakat balı izah edemez

Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem

Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır

Şiir, Allah’ı sır ve güzellik yolundan arama işidir

Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan
Zindanda dakika, farksızdır aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin

Biz hohlaya hohlaya buz dağlarını erittik; şimdi ortalık çamurdan geçilmiyor

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber( sav )?

İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha için de o kadar cehalet kafidir

Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu?
Madem ki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?

Akıldan büyük nimet, zekâdan da ağır yük tanımıyorum

Tutuşturanşlar lügat kitabını elime
Bilsin, Allah’tan başka bilmiyorum kelime

Olunmayacak herşeyle olabilecek herşeyin kefalet ve keyfiyeti islamda Herşey islamda

Geçti, isteme gelmeni
Yokluğunda buldum seni

Bir kalbim var ki benim,sevdiğinden burkulurKahredenden ziyade,sevilenden korkulur

Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse

Anladım işi ; San’at ALLAH ı aramakmış, Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış

Dipsiz hasrete tuzak
En yakınken en uzak
Tadı zehrinde erzak;
KADIN!

Gençliğine güvenipte vakit çok erken derken;
Bir bakmışsın elveda bile diyememişsin giderken
ALLAH bir demektense, ecel teri dökerken
Ölüversem, beklenmez bir anda ALLAH bir derken

Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın

Bu yük senden Allah’ım, çekeceğim, naçarım
Senden Sana sığınır, Senden Sana kaçarım

Annesi gül koklasa ağzı gül kokan çocuk
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk
Çocukta uçurtmayla göğe çıkmaya gayret
Karıncaya göz atsa niçin? Nasıl? ne hayret

Ölenler yeniden doğarmış, gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak
Bu ağır hediye kime gidecek
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?

Sual = ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap = son anda nasıl olacaksa hep öyle!

Dostlarım ev eşyamdı, bir bir gitti diyorum
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum

Bir anlık emanete ne türlü övünelim
Gel, rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim

Tel tel ve iple iplik dikseler de ağzımı
Tek ses duyarlar, ALLAH..yoklayanlar nabzımı
Anlamak yok ******m, anlar gibi olmak var
Akıl için son tavır, saçlarını yolmak var

Ellerime uzanan dudakları tepeyim
Allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim

Neye yaklaşsam sonu uzaklık ve kırgınlık
Anla ki yok, Allah’tan başkasıyla yakınlık

Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde
Allah’tan nasıl korkmaz, insan onu sevse de

Bal Sensin ( sav ), varlık petek

Ben, haritada deniz görmüş boğulmuş
Dokuz köyün sahibi dokuz köyden kovulmuş

” Nefis için yazdığı Şiir’i”
Güneşle bir tutsam girmez hizaya
Dar bulur sığmam der, dipsiz fezaya
Kuyruk salar, sonra hırlar ezaya
Benim nefsim, benim nefsim..ne köpek
Nefsimin ardından koştum perişan
Ondan bir kıl bile avlayamadım
Her ağızda her telde fanilik dırıltısı
Sonunda tek bir şarkı, tabutun gıcırtısı
Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür
Sana çöl gibi gelen, o göl diyorsa göldür
Tahtadan yapılmış bir uzun kutu
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar
Çakanlar bilir ki bu boş tabutu
Bir gün kendileri dolduracaklar
Allah dostu odur ki nefsine tek pay biçmez
Kırk yıl bir ekşi ayran özler de onu içmez
Cılız vücuduma tam görünse de
İçim bu dar yere sığılmaz diyor
Geride kalanlar hep dövünse de
İnsan birer bire yine giriyor
Eklense de başıma, dünyada kaç baş varsa
Başım, onların hepsi için secdeye varsa
Açı doyurmaksa kabirde meram
Yemeğim fatiha, günde beş öğün
Öyle bir devim ki, hakikatte pireyim
Bir delik gösterin de utancımdan gireyim
Minarede ‘ölü var’ diye bir acı sala
Er kişi niyetine saf saf namaz..ne ala
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hala
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan
Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam
Alıp beni ***ürsün, tam 4 inanmış adam



Alıntıdır.



1905 yılının 25 Mayıs’ında İstanbul’da doğdu.
Necip Fazıl’ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyükbabasının İstanbul Çemberlitaş’taki konağında geçti. Maraş’lı bir soydan gelen şair, ilk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Heybeliada’daki Bahriye Mektebin’de (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında dönemin pek çok ünlüleri vardı: Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aşki gibi…
İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa’da Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümünde okudu. Paris’te geçen bohem günlerinden sonra, Türkiye’ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde hocalık yaptı (1939-43). Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.
Şairliğe ilk adımını on yedi yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlandı. Milli Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü.
Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını sürdürüp içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip Fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. Bohem hayatının en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii’nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.
Necip Fazıl’ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri büyük ilgi görür. Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır.
Necip Fazıl’ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. Haftalık Ağaç dergisi (1936,17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olmuştur. Büyük Doğu dergisinde çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapsi istendi. 163. maddeye aykırı bulunan yazıları ve kimi zaman da bulunan bahanelerle birkaç yılda bir hapse mahkum oldu. Cinnet Mustatili adlı eserinde hapishane anıları yer alır.
Sık sık kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu’nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı. Büyük Doğu’da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferaslarla büyük ilgi topladı. Başta İdeologya Örgüsü (1959) olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir.
1980′de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü’nü, ‘İman ve İslam Atlası’ adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı’nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’nü (1982) almıştır. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı’nca 1980′de verilen beratla ‘Sultan-üş Şuara’ (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazanmıştır.
Necip Fazıl Kısakürek, 1983 yılının (doğduğu gün olan) 25 Mayıs’ında vefat etti .

(Allah c.c Rahmet eylesin )
 
Son düzenleme:

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Üstadın benim de aklıma gelen veciz sözlerinden;

'Mehmetçiğin makamını şan ve şerefle ölçebilecek, ne bir tartı ne bir endaze ne bir kıyas, ne bir mikyas vardır.' N. F. Kısakürek


Değerli paylaşımınız için çok teşekkürler iswaiL
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.