Yine geldi bir 24 Ocak..

'Halaskâr

Kıdemli Moderatör
4 Ara 2020
1,186
1,078
Midgard



ckycjzw.jpeg




Yine 24 Ocak Geldi..


md8ut7h.jpg

Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)


Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)

b0iev6w.jpg

Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.

Uğur Mumcu
Doğum
22 Ağustos 1942
Kırşehir, Türkiye
Ölüm
24 Ocak 1993 (50 yaşında)
Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi
Suikast (C4 ile)
Defin yeri
Anıtlar
Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul)
Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı
Sinop Uğur Mumcu Anıtı
Eğitim
Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara
Meslek
Araştırmacı, gazeteci, yazar
Evlilik
Güldal Mumcu
(e. 1976; ö. 1993)
Çocuk(lar)
2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu
Ödüller
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.

njwihey.jpg


Hayatı

Nadire Mumcu (Annesi) ve babası Hakkı Şinasi Mumcu'dur (tapu memuru). 22 Ağustos 1942'de Uğur Mumcu Kırşehir’de doğdu. Üçüncüsü çocuk (4 çocuktan) olarak dünyaya geldi.

Şükran Güldal Mumcu (Homan)Eşi , oğlu Özgür Mumcu ve kızı Özge Mumcu’dur.

Anısına: Uğur Mumcu Ailesi tarafından “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında Ekim 1994'te bir vakıf açıldı.


Şükran Güldal Mumcu (eşi), 23. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne İzmir Milletvekili olarak katıldı ve 10 Ağustos 2007'den - 7 Haziran 2015'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

"Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta, ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu, röportajlarının bir kısmını (Uğur Mumcu ile ilgili) toplanmıştır.

Ankara'daki Devrim İlköğretim Okulu ve Ankara Bahçelievler Deneysel Lisesi'nde çok aktif bir öğrencilik yaptı. 1961'de avukat olma amaçlı üniversite eğitimine başladı. Hukuk Fakültesi'nden (Ankara Üniversitesi) 1965 yılında mezun oldu. 26 Ağustos 1962'de henüz öğrenciyken gazetede yayımlanan "Türk Sosyalizmi" isimli yazısıyla Yunus Nadi Ödülü'ne layık görüldü. 1963 yılında Fakültenin öğrenci birliğinin başkanlığına seçildi. 1969-1972 yılları arasında idare hukuku profesörü olarak, Hukuk Fakültesi'nde (Ankara Üniversitesi) görev yaptı. Tahsin Bekir Balta ve asistan olarak çalıştı.




Askerlik Dönemi

Askerlik hizmetine, 12 Mart yazılarından birinde kullandığı “Ordu, uyanık olmalı.” sözlerinden dolayı "Orduya hakaret" ve "bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakküm kurması" suçunu işlediği şüphesiyle tutuklandı. Bu davadan dolayı, Mamak Askeri Cezaevinde birçok aydınla birlikte yaklaşık bir yıl geçiren Mumcu, davada 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fakat Yargıtay tarafından bozuldu bu karar. Bu olaydan sonra 1972-1974 yılları arasında yedek subay olarak askerlik görevini yapması gerekirken, Uğur Mumcu, askerlik hizmetini, "sakıncalı piyade eri" resmî tanımıyla Ağrı (Patnos) ilçesinde yaptı.

Gazeteci olarak kariyer

Uğur Mumcu Yeni Ortam'de köşe yazarlığı yapan, Cumhuriyet'teki "Gözlem" köşesinde sürekli yazmaya başladı. Mart 1975'te "Suçlular ve Güçlüler" (makalelerinin yer aldığı) adlı kitabını yayınladı. Yine 1975’te Altan Öymen’le birlikte yazdıkları "Mobilya Dosyası" adlı kitap, Süleyman Demirel'ın yeğenı Yahya Demirel'in hayalı mobılya ihracatını koni edinmektedir. 1977'den sonra Cumhuriyet gazetesi için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde Kasım 1991'e kadar aralıksız yazdı.

1977 yılında, "Bir Pulsuz Dilekçe" ve “Sakıncalı Piyade” kitapları yayımlandı. Rutkay Aziz, ile “Sakıncalı Piyade”yi sahneye uyarladı. Ankara Sanat Tiyatrosu oyunu 700 kez sahneledi. 1978'de, zengini ünlülerin hayat hikayelerini ve siyasi geçmişlerini anlattığı "Büyüklerimiz" adlı kitabını yayınladı.

Uğur Mumcu, Londra BBC Türkiye tarafından Ayça Abakan ve Nuri Çolakoğlu ile yaptığı röportajda siyasi düşüncesini şu şekilde açıkladı:

"
Sosyalizmi hedefliyorum. Başka bir deyişle, toplumun emekçi halk tarafından yönetilmesini istiyorum. Sosyalist farkındalığımı her geçen gün arttırıyorum. (...) Bağımsız Ulusal Sol! Sosyalist bir akımım var, işçi sınıfının, işçi sınıfının ve nüfus gruplarının demokratik olarak iktidara gelmesini istiyorum. Bu işten hiç vazgeçmedim.12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye'de yaşananları eleştirdi.

12 Eylül 1980 darbesi öncesi Türkiye'de terör olaylarının çoğalması sebebiyle 1979 senesinde yayımlanan “Çıkmaz Sokak” adlı kitabında genç liderlerin 12 Mart döneminin (öncesi ve sonrası) deneyimlerini yansıtmış ve bu şekilde eylemlerin hiçbir yere varmayacağına dikkat çekmiştir. 7 Mart 1980'de yayınlanan bir makalede, Terör ve Anarşi ortamını şu terimlerle eleştirdi:

Solcu mu? Solculuk, askerlere kurşun sıkan, banka soyan soyguncu mudur? Madem öyle, bırakın bu solculuk yerin dibine batsın... Milliyetçilik mi? Milliyetçilik, savcıları, hakimleri, üniversite hocalarını, polis şeflerini öldüren, vatandaşların kanını içen bir canavar mıdır? Eğer öyleyse, bu milliyetçilik yerin dibine batsın...

Eski Başbakan Nihat Erim’in 19 Temmuz 1980'de öldürülmesi sonrası 21 Temmuz 1980’de şunları yazdı: "Böyle bir savaş açmanın yolu... Makalesinde siyasetçileri teröre çözüm bulamamakla eleştirdi:

"D
ünyada işçilerin, köylülerin, öğrencilerin, akademisyenlerin, askerlerin, yurttaşların, eğitimli ve cahil yurttaşların kanını bu kadar sorumsuzca döken başka bir 'çok partili yaşam' var mı?"

12 Eylül 1980 darbesini "Yağmur gibi bir doğa olayı" olarak yazdı. 17 Eylül 1980'de, 12 Mart dönemini değerlendirdiği bir makale yazdı. Adam kaçırma, banka soygunları, ve fidye talepleri gibi eylemleri "Bireysel terörizm" olarak tanımlayıp geçmişten ders almamız gerektiğini ifade etti. Aynı makalede, Mumcu şunları yazdı: "
Cinayet işleyen, insan öldüren solculuğun halk düşmanlığı, katillik ve hainlik" olduğunu yazdı. Daha sonra 1 Temmuz 1983'te yayınlanan bir makalede:

"
12 Eylül, Türkiye için iç savaştan kurtaran bir gündür. Bunu açıkça ilan ve kabul etmeden soruna çözüm bulma olasılığının olmadığı, bunun nesnel, somut ve gerçek bir olgu olduğunu", yazısının içinde belirtti.
1981'de Terörizm ve Silah kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı ortaya koymak ve kamuoyunda bu konuda uyarmak ve farkındalık yaratmak için kaleme aldığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" kitabını yayınladı. Aynı yıl içinde, Mehmet Ali Ağca ‘nın Papa suikast girişiminden sonra Ağca üzerindeki soruşturma ve araştırmayı hızlandırdı.

1982'de “Ağca Dosyası” yayınlandı ve ardından “Terörsüz Özgürlük” başlıklı bir makale derlemesi yayınlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. Öncülüğünde Aziz Nesin olan bir grup aydın 1984 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı ve TBBM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesinin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınların başına gelenleri anlatan "Sakıncasız " adlı oyunu yazdı ve "Papa Mafya Ağca" kitabını yayınladı.

1987'de araştırmacı gazetecilik için büyük bir başarı olarak kabul edilir. “12 Eylül Adaleti” ve “Rabıta” kitaplarını, 1991'de en önemli çalışmalarından biri olan "1919-1925 Kürt-İslam Ayaklanması"nı yayınladı.

İlhan Selçuk ile, 1991 yılında Cumhuriyet gazetesinin seksen kadar çalışanı ile gazeteden ayrıldı.. Bir süredir işsiz kaldı. 1 Şubat- 3 Şubat Mayıs 1992'de Milliyet gazetesi, 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişikliği sonrasında eve geri döndü.


pkk, bir "Şiddet yoluyla sonuç arayan şovenist terör örgütüdür." dedi. pkknın katliamlarına tepki göstermeyen STK'lara, gazetelere ve diğerlerine cevap verdi. İnsan Hakları Derneği (İHD), Mumcu'nun eleştirdiği gruplardan biriydi.

7 Ocak 1993'te "Mossad ve Barzani" başlıklı bir makale yazdı. Barzani aşireti arasındaki ilişkileri tartışıyor, CIA ve Mossad, makalesini şu şekilde bitiriyor:



*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"
(Alıntıdır)

8 Ocak 1993'te Cumhuriyet gazetesinde "Ültimatom" başlıklı bir makalede, bir sonraki kitabında istihbarat servisleri ile Kürt ayrılıkçı milliyetçileri arasındaki bağlantıları ortaya koyacağını yazdı.

24 Ocak 1993'te, gazetecilik kariyeri başarılarla taçlanan Uğur Mumcu, bu bombalı saldırının ardından hayatını kaybetmeden önce polis ağının ve siyasi mafyanın derin boyutlarını araştırdı. Öldürülmesinin bir nedeni olarak Öcalan’ın bir zamanlar, MİT için çalıştığı iddiasını araştırmasıydı.


Suikast

cbr9o04.jpg

Uğur Mumcu'nun ölümünün 29. yıldönümünde mezarı.


Ankara, 24 Ocak 1993'te, Uğur Mumcu, Kar Sokak'taki evinin önünde öldürüldü. C-4, tipi bir plastik bomba patlatılarak öldürüldü. Cinayetin hemen sonrasında olay mahalinde inceleme yapan yetkililerin hiçbir delil bulamadıkları, cımbızla toplanması gereken patlamada dağıttıkları delillerin süpürgeyle süpürüldüğü iddia edildi.


Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.

Cinayeti, İslami Hareket Cephesi, İBDA-C ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. suikastının ve arkasında Mossad’ın ve kontrterörün olduğu da iddia edildi. Ümit Oğuztan'ın, Ergenkon davası İddianamede ifadesinde yer alan Mumcu'nun sözde KDP lideri olan Celal Talabani’ye verildiği söylenen, mühimmatla ilgili araştırması sırasında öldürüldüğünü iddia etti. Ancak ağabeyi Ceyhan Mumcu, sorgulama sırasında, ölümünden hemen önce Mossad ve Barzani'nin, ilişki ortaya çıktığında İsrail büyükelçisinin Uğur Mumcu ile yüz yüze görüşmek için ısrar ettiğini, ancak Uğur Mumcu 'nun bu görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin gerçekleştiğini söylediğini söyledi. Dahası, suikasttan önce Uğur Mumcu "Kürt dosyası" başlıklı kitabını yazıyordu. Bu kitapta PKK, Kürt ayaklanmaları, Öcalan'ın aldığı dış destek ve Barzani, İsrail ve Öcalan arasındaki ilişkiler anlatılıyor. Kitabını bitiremeden öldü.



Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü sırada içinde bulunduğu araba, Eskişehir.


Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, suikastın ardından Momko ailesine yaptıkları ziyaretlerde "Cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğu" (Alıntı) sözü verdi. Cinayetin failleri yakalanamadı. Özge Mumcu (kızı), 28 Şubat'ta belgesel sırasında yaptığı açıklamada:

"Her siyasi suikastta olduğu gibi, 'Bu çözülecek. Kanı yerde kalmadı. Biliyorsunuz Demirel -o zaman Başbakandı- İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı. Hepsi şeref yemini etti. Cenazede, geldiklerinde herkes ulaşılabilir durumdaydı. Ancak şeref görevlerini yerine getirmediler.


Sedat Peker'in açıklamaları:

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 23 Mayıs 2021 YouTube'da birkaç açıklama yaptı:

"Uğur Mumcu, fikrine katılsanız da katılmasanız da onun bir
şehit olduğunu düşünüyorum. Onurlu bir adamdı, onurlu bir insandı, neden öldürüldü? Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın: Terörden beslenen terör prensleri bunu incelemiyor. Terörist bölgelerde her zaman uyuşturucu ve satış alanları vardır. Ama her zaman. ve silah ticareti. Uğur Mumcu cevap verir, ona ilk kim gelir? "Katil." diyor, "Buradan bir tuğla kaldırırsanız, devlet çöker!" meşhur sözünü söyledi ve ülkede yaşayan herkes bunu biliyor.

Eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu (Uğur Mumcu'nun eşi), Sedat Peker'in açıklamalarının ardından,

"
Yıllardır şunu söylüyoruz: Uğur Mumcu cinayetine ışık tutmak için, kim biliyorsa anlatsın; Davanın sonu kime dokunuyorsa dokunsun" dedik. Tuğlaları çıkarın, duvar yıkılsın, altında kim kalırsa kalsın!!

Eserleri (Alıntıdır)
  • 1975: Mobilya Dosyası
  • 1975: Suçlular ve Güçlüler
  • 1977: Bir Pulsuz dilekçe
  • 1978: Büyüklerimiz
  • 1979: Çıkmaz Sokak
  • 1980: Tüfek icat oldu
  • 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terörizm
  • 1981: Söz Meclisten İçeri
  • 1982: Ağca Dosyası
  • 1982: Terörsüz Özgürlük
  • 1984: Papa-Mafya-Ağca
  • 1984: Sakıncasız
  • 1985: Devrimci ve Demokratik
  • 1985: Liberal Çiftlik
  • 1986: Eiber ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık
  • 1987: Rabıta
  • 1987: 12 Eylül Adaleti
  • 1987: İnkılap Mektupları
  • 1988: Bir Uzun Yürüyüş
  • 1988 : Tarikat - Siyaset - Ticaret
  • 1990: 1940'ların Cadı Kazanı
  • 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
  • 1991: Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925
  • 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
  • 1993: Kürt Dosyası
  • 1996: Vurulduk ey halkım, unutma bizi
  • 1997: Katiller Demokrasi
  • 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs.
  • 1998: Gazetecilik
  • Polemikler
  • 1998: Uyan Gazi Kemal ·
  • 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
  • 1999: Söze Nereden Başlasam
  • 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
  • 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım ·
  • 2004: Eğilmeden Bükülmeden
  • 2004: Kır Çiçekleri
  • 2004: Türk Memet Nöbete
  • 2005: Dost Yüzlerde Zaman
  • 2009: Çocuklar İçin
  • 2011: Beyaz Melek
  • 2011: İsterler ki Susalım




Ödüller(Alıntıdır):
1993: Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü
7htulwf.jpeg


Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”

hf4mb8e.jpg





24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...


GAFFAR OKKAN KİMDİR?
  • Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.​
  • Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
    Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.​
  • Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.​
  • Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.​

GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
  • Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..​
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.

7htulwf.jpeg

rtn30zo.png


Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!

d1q2hjc.png


84r05dq.jpeg



8l1hixb.jpg


Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
gav1hpm.jpg


l0hijg6.png
ny0pk2k.jpg
 
Son düzenleme:

Gazeteci Şerif

Katılımcı Üye
9 Eyl 2023
309
569
Trablusgarp Cephesi



ckycjzw.jpeg




Yine 24 Ocak Geldi..


md8ut7h.jpg

Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)


Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)

b0iev6w.jpg

Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Uğur Mumcu
Doğum
22 Ağustos 1942
Kırşehir, Türkiye
Ölüm
24 Ocak 1993 (50 yaşında)
Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi
Suikast (C4 ile)
Defin yeri
Anıtlar
Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul)
Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı
Sinop Uğur Mumcu Anıtı
Eğitim
Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara
Meslek
Araştırmacı, gazeteci, yazar
Evlilik
Güldal Mumcu
(e. 1976; ö. 1993)
Çocuk(lar)
2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu
Ödüller
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.

njwihey.jpg


Hayatı

Ailesi

Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Mumcu'dur. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (
Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür.

Ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askerî Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "
sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik hayatı

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı.

Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı:

"Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda yönetimi ele almasını istiyorum. (...) Ben sosyalist bilincimi her gün artırıyorum. (...) Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim."

Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi:

"
Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..."

19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi:

"İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?"

12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "
bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu.

1981’de terörün silah kaçakçılığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen şovanist bir terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu.

7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani Aşireti, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:


*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.

Ağabeyi Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

cbr9o04.jpg

Uğur Mumcu'nun 29. ölüm yıl dönümündeki mezarı.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek öldü. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.


Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.

Suikastın; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve sözde KDP lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti. Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.


Uğur Mumcu'nun suikasta uğradığı esnadaki bulunduğu araç, Eskişehir.

Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"
Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler."

Sedat Peker'in açıklamaları

Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 23 Mayıs 2021'de YouTube aracılığıyla, bazı açıklamalar yapmıştır:

“Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız-katılmazsınız, bence
şehittir. Yahu namuslu adamdı, şerefli adamdı, her şeyden önce dürüst adamdı, neden öldürüldü? Öldürüldüğünde yazdığı yazılara bakın: terörden beslenen terör lordları, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları, satışları olur. Hep ama. Ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katiller en önce gelir.: 'Ben' diyor, 'Buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı çöker!', bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler.”

Sedat Peker'in açıklamalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi, eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu şöyle konuştu:

“Senelerdir, 'Uğur Mumcu Cinayeti'nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun.' dedik. Çekin tuğlaları, yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın!”

Eserleri

  • 1975: Mobilya Dosyası
  • 1975: Suçlular ve Güçlüler
  • 1977: Bir Pulsuz Dilekçe
  • 1978: Büyüklerimiz
  • 1979: Çıkmaz Sokak
  • 1980: Tüfek İcad Oldu
  • 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • 1981: Söz Meclisten İçeri
  • 1982: Ağca Dosyası
  • 1982: Terörsüz Özgürlük
  • 1984: Papa-Mafya-Ağca
  • 1984: Sakıncasız
  • 1985: Devrimci ve Demokrat
  • 1985: Liberal Çiftlik
  • 1986: Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık​
  • 1987: Rabıta
  • 1987: 12 Eylül Adaleti
  • 1987: İnkılap Mektupları
  • 1988: Bir Uzun Yürüyüş
  • 1988: Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • 1990: 40'ların Cadı Kazanı
  • 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
  • 1991: Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
  • 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
  • 1996: Vurulduk ey halkım: unutma bizi​
  • 1997: Katiller Demokrasisi
  • 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs
  • 1998: Gazetecilik
  • 1998: Polemikler
  • 1998: Uyan Gazi Kemal
  • 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
  • 1999: Söze Nereden Başlasam
  • 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
  • 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım
  • 2004: Eğilmeden Bükülmeden
  • 2004: Kır Çiçekleri
  • 2004: Türk Memet Nöbete
  • 2005: Dost Yüzlerde Zaman
  • 2009: Çocuklar İçin
  • 2011: Beyaz Melek
  • 2011: İsterler ki Susalım

Ödüller
7htulwf.jpeg


Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”

hf4mb8e.jpg





24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...


GAFFAR OKKAN KİMDİR?
  • Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.​
  • Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
    Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.​
  • Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.​
  • Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.​

GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
  • Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..​
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.

7htulwf.jpeg

rtn30zo.png


Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!

d1q2hjc.png


84r05dq.jpeg



8l1hixb.jpg


Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
gav1hpm.jpg


l0hijg6.png
ny0pk2k.jpg
Evvelce gidenlere selam olsun hocam 🫡🇹🇷
 

Spaces

Yeni üye
29 Nis 2020
15
3



ckycjzw.jpeg




Yine 24 Ocak Geldi..


md8ut7h.jpg

Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)


Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)

b0iev6w.jpg

Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Uğur Mumcu
Doğum
22 Ağustos 1942
Kırşehir, Türkiye
Ölüm
24 Ocak 1993 (50 yaşında)
Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi
Suikast (C4 ile)
Defin yeri
Anıtlar
Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul)
Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı
Sinop Uğur Mumcu Anıtı
Eğitim
Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara
Meslek
Araştırmacı, gazeteci, yazar
Evlilik
Güldal Mumcu
(e. 1976; ö. 1993)
Çocuk(lar)
2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu
Ödüller
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.

njwihey.jpg


Hayatı

Ailesi

Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Mumcu'dur. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (
Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür.

Ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askerî Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "
sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik hayatı

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı.

Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı:

"Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda yönetimi ele almasını istiyorum. (...) Ben sosyalist bilincimi her gün artırıyorum. (...) Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim."

Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi:

"
Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..."

19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi:

"İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?"

12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "
bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu.

1981’de terörün silah kaçakçılığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen şovanist bir terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu.

7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani Aşireti, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:


*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.

Ağabeyi Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

cbr9o04.jpg

Uğur Mumcu'nun 29. ölüm yıl dönümündeki mezarı.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek öldü. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.


Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.

Suikastın; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve sözde KDP lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti. Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.


Uğur Mumcu'nun suikasta uğradığı esnadaki bulunduğu araç, Eskişehir.

Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"
Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler."

Sedat Peker'in açıklamaları

Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 23 Mayıs 2021'de YouTube aracılığıyla, bazı açıklamalar yapmıştır:

“Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız-katılmazsınız, bence
şehittir. Yahu namuslu adamdı, şerefli adamdı, her şeyden önce dürüst adamdı, neden öldürüldü? Öldürüldüğünde yazdığı yazılara bakın: terörden beslenen terör lordları, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları, satışları olur. Hep ama. Ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katiller en önce gelir.: 'Ben' diyor, 'Buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı çöker!', bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler.”

Sedat Peker'in açıklamalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi, eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu şöyle konuştu:

“Senelerdir, 'Uğur Mumcu Cinayeti'nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun.' dedik. Çekin tuğlaları, yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın!”

Eserleri

  • 1975: Mobilya Dosyası
  • 1975: Suçlular ve Güçlüler
  • 1977: Bir Pulsuz Dilekçe
  • 1978: Büyüklerimiz
  • 1979: Çıkmaz Sokak
  • 1980: Tüfek İcad Oldu
  • 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • 1981: Söz Meclisten İçeri
  • 1982: Ağca Dosyası
  • 1982: Terörsüz Özgürlük
  • 1984: Papa-Mafya-Ağca
  • 1984: Sakıncasız
  • 1985: Devrimci ve Demokrat
  • 1985: Liberal Çiftlik
  • 1986: Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık​
  • 1987: Rabıta
  • 1987: 12 Eylül Adaleti
  • 1987: İnkılap Mektupları
  • 1988: Bir Uzun Yürüyüş
  • 1988: Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • 1990: 40'ların Cadı Kazanı
  • 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
  • 1991: Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
  • 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
  • 1996: Vurulduk ey halkım: unutma bizi​
  • 1997: Katiller Demokrasisi
  • 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs
  • 1998: Gazetecilik
  • 1998: Polemikler
  • 1998: Uyan Gazi Kemal
  • 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
  • 1999: Söze Nereden Başlasam
  • 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
  • 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım
  • 2004: Eğilmeden Bükülmeden
  • 2004: Kır Çiçekleri
  • 2004: Türk Memet Nöbete
  • 2005: Dost Yüzlerde Zaman
  • 2009: Çocuklar İçin
  • 2011: Beyaz Melek
  • 2011: İsterler ki Susalım

Ödüller
7htulwf.jpeg


Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”

hf4mb8e.jpg





24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...


GAFFAR OKKAN KİMDİR?
  • Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.​
  • Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
    Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.​
  • Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.​
  • Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.​

GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
  • Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..​
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.

7htulwf.jpeg

rtn30zo.png


Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!

d1q2hjc.png


84r05dq.jpeg



8l1hixb.jpg


Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
gav1hpm.jpg


l0hijg6.png
ny0pk2k.jpg

UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ

çok güzel paylaşım olmuş ellerine sağlık
 

drjacob

Uzman üye
21 Ocak 2012
1,780
407
localhost



ckycjzw.jpeg




Yine 24 Ocak Geldi..


md8ut7h.jpg

Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)


Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)

b0iev6w.jpg

Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Uğur Mumcu
Doğum
22 Ağustos 1942
Kırşehir, Türkiye
Ölüm
24 Ocak 1993 (50 yaşında)
Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi
Suikast (C4 ile)
Defin yeri
Anıtlar
Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul)
Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı
Sinop Uğur Mumcu Anıtı
Eğitim
Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara
Meslek
Araştırmacı, gazeteci, yazar
Evlilik
Güldal Mumcu
(e. 1976; ö. 1993)
Çocuk(lar)
2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu
Ödüller
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.

njwihey.jpg


Hayatı

Ailesi

Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Mumcu'dur. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (
Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür.

Ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askerî Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "
sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik hayatı

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı.

Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı:

"Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda yönetimi ele almasını istiyorum. (...) Ben sosyalist bilincimi her gün artırıyorum. (...) Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim."

Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi:

"
Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..."

19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi:

"İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?"

12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "
bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu.

1981’de terörün silah kaçakçılığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen şovanist bir terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu.

7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani Aşireti, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:


*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.

Ağabeyi Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

cbr9o04.jpg

Uğur Mumcu'nun 29. ölüm yıl dönümündeki mezarı.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek öldü. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.


Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.

Suikastın; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve sözde KDP lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti. Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.


Uğur Mumcu'nun suikasta uğradığı esnadaki bulunduğu araç, Eskişehir.

Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"
Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler."

Sedat Peker'in açıklamaları

Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 23 Mayıs 2021'de YouTube aracılığıyla, bazı açıklamalar yapmıştır:

“Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız-katılmazsınız, bence
şehittir. Yahu namuslu adamdı, şerefli adamdı, her şeyden önce dürüst adamdı, neden öldürüldü? Öldürüldüğünde yazdığı yazılara bakın: terörden beslenen terör lordları, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları, satışları olur. Hep ama. Ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katiller en önce gelir.: 'Ben' diyor, 'Buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı çöker!', bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler.”

Sedat Peker'in açıklamalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi, eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu şöyle konuştu:

“Senelerdir, 'Uğur Mumcu Cinayeti'nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun.' dedik. Çekin tuğlaları, yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın!”

Eserleri

  • 1975: Mobilya Dosyası
  • 1975: Suçlular ve Güçlüler
  • 1977: Bir Pulsuz Dilekçe
  • 1978: Büyüklerimiz
  • 1979: Çıkmaz Sokak
  • 1980: Tüfek İcad Oldu
  • 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • 1981: Söz Meclisten İçeri
  • 1982: Ağca Dosyası
  • 1982: Terörsüz Özgürlük
  • 1984: Papa-Mafya-Ağca
  • 1984: Sakıncasız
  • 1985: Devrimci ve Demokrat
  • 1985: Liberal Çiftlik
  • 1986: Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık​
  • 1987: Rabıta
  • 1987: 12 Eylül Adaleti
  • 1987: İnkılap Mektupları
  • 1988: Bir Uzun Yürüyüş
  • 1988: Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • 1990: 40'ların Cadı Kazanı
  • 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
  • 1991: Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
  • 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
  • 1996: Vurulduk ey halkım: unutma bizi​
  • 1997: Katiller Demokrasisi
  • 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs
  • 1998: Gazetecilik
  • 1998: Polemikler
  • 1998: Uyan Gazi Kemal
  • 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
  • 1999: Söze Nereden Başlasam
  • 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
  • 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım
  • 2004: Eğilmeden Bükülmeden
  • 2004: Kır Çiçekleri
  • 2004: Türk Memet Nöbete
  • 2005: Dost Yüzlerde Zaman
  • 2009: Çocuklar İçin
  • 2011: Beyaz Melek
  • 2011: İsterler ki Susalım

Ödüller
7htulwf.jpeg


Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”

hf4mb8e.jpg





24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...


GAFFAR OKKAN KİMDİR?
  • Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.​
  • Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
    Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.​
  • Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.​
  • Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.​

GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
  • Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..​
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.

7htulwf.jpeg

rtn30zo.png


Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!

d1q2hjc.png


84r05dq.jpeg



8l1hixb.jpg


Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
gav1hpm.jpg


l0hijg6.png
ny0pk2k.jpg
Eline sağlık.
 

Kudad

Katılımcı Üye
14 Nis 2021
631
138
12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu.
paragrafın bu deniz gezmiş ile ilgili kısmı biraz karışık aslında. deniz gezmiş hiç bir türke neredeyse zarar vermemiş(protestolarda polis ile çatışmalar hariç) ama adam kaçırma banka soygunu gibi iddalar doğrudur bazıları deniz gezmiş istemese de zorunluluktandır mesela banka soygunu zorunluluktan iş bankasından çaldılar. ama adam kaçırma demek biraz algı operasyonu gibi çünkü amerikalı vatandaşları kaçırdı çünkü o zaman ciddi bir amerikan sömürgesi vardı ve bunu protesto etmek istedi.
bu konunun ya ayrı bir konuda ya da bu konuda düzenlenmesi lazım gibi geliyor görüşümce. deniz gezmiş de bir kemalistti. sonra komünist oldu ama o hiç bir zaman vatanını satmadı günümüzü düşününce onun hala yeri bambaşka olması lazım.
 

aslan aslan

Basın&Medya Ekibi Asistanı
1 Şub 2023
665
250



ckycjzw.jpeg




Yine 24 Ocak Geldi..


md8ut7h.jpg

Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)


Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)

b0iev6w.jpg

Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Uğur Mumcu
Doğum
22 Ağustos 1942
Kırşehir, Türkiye
Ölüm
24 Ocak 1993 (50 yaşında)
Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi
Suikast (C4 ile)
Defin yeri
Anıtlar
Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul)
Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı
Sinop Uğur Mumcu Anıtı
Eğitim
Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara
Meslek
Araştırmacı, gazeteci, yazar
Evlilik
Güldal Mumcu
(e. 1976; ö. 1993)
Çocuk(lar)
2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu
Ödüller
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.

njwihey.jpg


Hayatı

Ailesi

Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Mumcu'dur. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (
Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür.

Ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askerî Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "
sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik hayatı

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı.

Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı:

"Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda yönetimi ele almasını istiyorum. (...) Ben sosyalist bilincimi her gün artırıyorum. (...) Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim."

Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi:

"
Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..."

19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi:

"İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?"

12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "
bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu.

1981’de terörün silah kaçakçılığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen şovanist bir terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu.

7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani Aşireti, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:


*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.

Ağabeyi Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

cbr9o04.jpg

Uğur Mumcu'nun 29. ölüm yıl dönümündeki mezarı.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek öldü. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.


Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.

Suikastın; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve sözde KDP lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti. Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.


Uğur Mumcu'nun suikasta uğradığı esnadaki bulunduğu araç, Eskişehir.

Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"
Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler."

Sedat Peker'in açıklamaları

Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 23 Mayıs 2021'de YouTube aracılığıyla, bazı açıklamalar yapmıştır:

“Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız-katılmazsınız, bence
şehittir. Yahu namuslu adamdı, şerefli adamdı, her şeyden önce dürüst adamdı, neden öldürüldü? Öldürüldüğünde yazdığı yazılara bakın: terörden beslenen terör lordları, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları, satışları olur. Hep ama. Ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katiller en önce gelir.: 'Ben' diyor, 'Buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı çöker!', bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler.”

Sedat Peker'in açıklamalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi, eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu şöyle konuştu:

“Senelerdir, 'Uğur Mumcu Cinayeti'nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun.' dedik. Çekin tuğlaları, yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın!”

Eserleri

  • 1975: Mobilya Dosyası
  • 1975: Suçlular ve Güçlüler
  • 1977: Bir Pulsuz Dilekçe
  • 1978: Büyüklerimiz
  • 1979: Çıkmaz Sokak
  • 1980: Tüfek İcad Oldu
  • 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • 1981: Söz Meclisten İçeri
  • 1982: Ağca Dosyası
  • 1982: Terörsüz Özgürlük
  • 1984: Papa-Mafya-Ağca
  • 1984: Sakıncasız
  • 1985: Devrimci ve Demokrat
  • 1985: Liberal Çiftlik
  • 1986: Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık​
  • 1987: Rabıta
  • 1987: 12 Eylül Adaleti
  • 1987: İnkılap Mektupları
  • 1988: Bir Uzun Yürüyüş
  • 1988: Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • 1990: 40'ların Cadı Kazanı
  • 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
  • 1991: Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
  • 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
  • 1996: Vurulduk ey halkım: unutma bizi​
  • 1997: Katiller Demokrasisi
  • 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs
  • 1998: Gazetecilik
  • 1998: Polemikler
  • 1998: Uyan Gazi Kemal
  • 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
  • 1999: Söze Nereden Başlasam
  • 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
  • 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım
  • 2004: Eğilmeden Bükülmeden
  • 2004: Kır Çiçekleri
  • 2004: Türk Memet Nöbete
  • 2005: Dost Yüzlerde Zaman
  • 2009: Çocuklar İçin
  • 2011: Beyaz Melek
  • 2011: İsterler ki Susalım

Ödüller
7htulwf.jpeg


Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”

hf4mb8e.jpg





24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...


GAFFAR OKKAN KİMDİR?
  • Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.​
  • Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
    Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.​
  • Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.​
  • Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.​

GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
  • Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..​
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.

7htulwf.jpeg

rtn30zo.png


Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!

d1q2hjc.png


84r05dq.jpeg



8l1hixb.jpg


Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
gav1hpm.jpg


l0hijg6.png
ny0pk2k.jpg
hocam anlatımınız için elinize sağlık..
 
16 Eki 2020
114
23
/var/www/html



ckycjzw.jpeg




Yine 24 Ocak Geldi..


md8ut7h.jpg

Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)


Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)

b0iev6w.jpg

Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Uğur Mumcu
Doğum
22 Ağustos 1942
Kırşehir, Türkiye
Ölüm
24 Ocak 1993 (50 yaşında)
Ankara, Türkiye
Ölüm sebebi
Suikast (C4 ile)
Defin yeri
Anıtlar
Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul)
Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı
Sinop Uğur Mumcu Anıtı
Eğitim
Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara
Meslek
Araştırmacı, gazeteci, yazar
Evlilik
Güldal Mumcu
(e. 1976; ö. 1993)
Çocuk(lar)
2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu
Ödüller
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.

njwihey.jpg


Hayatı

Ailesi

Annesi Nadire Mumcu, babası tapu kadastro memuru Hakkı Şinasi Mumcu'dur. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür Mumcu) ve bir kızı (
Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir milletvekili olarak girmiş ve 10 Ağustos 2007 - 7 Haziran 2015 tarihleri arasında TBMM başkanvekilliği görevini yürütmüştür.

Ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı "Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlköğretimi Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaöğretimi Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de avukat olmak üzere başladığı üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962’de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada, 12 Mart döneminde, bir yazısında kullandığı, "Ordu uyanık olmalı." sözleriyle "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askerî Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkûm edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği hâlde 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmî tanımıyla "
sakıncalı piyade eri" olarak askerliğini tamamladı. Patnos'ta ağır koşullar altında askerliğini yaparken zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik hayatı

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975’ten itibaren Cumhuriyet’te "Gözlem" başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansında çalışmaktaydı. 1975 Mart'ında makalelerinden oluşan "Suçlular ve Güçlüler" adlı kitabını yayımladı. Aynı yıl, Altan Öymen'le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel'in hayalî mobilya ihracatını konu edinen "Mobilya Dosyası" adlı kitabı yayımlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977’de "Sakıncalı Piyade" ve "Bir Pulsuz Dilekçe" kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, "Sakıncalı Piyade" adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu'nda tam 700 kere sahneledi. 1978’de ise ünlülerin yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı "Büyüklerimiz" yayımlandı.

Uğur Mumcu, Londra'da BBC Türkçe için Nuri Çolakoğlu ve Ayça Abakan'ın konuğu olduğu bir röportajda siyasi görüşünü şu sözlerle açıkladı:

"Ben görüş olarak sosyalist eğilimliyim. Yani emekçi sınıfların toplumda yönetimi ele almasını istiyorum. (...) Ben sosyalist bilincimi her gün artırıyorum. (...) Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim."

Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne giden süreçte yaşananları eleştirdi. Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında, 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı "Çıkmaz Sokak"ı yayımladı. 7 Mart 1980 tarihinde yayımladığı yazısında anarşi ve terör ortamını şu sözlerle eleştirdi:

"
Bunun adı solculuk mu? Yoksul erlerin üstüne kurşun yağdıran, banka soyan eşkiyalık mıdır solculuk? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle solculuk... Bunun adı milliyetçilik mi? Savcıları, yargıçları, üniversite öğretim üyelerini, emniyet müdürlerini öldüren, yurttaş kanı içen canavarlık mıdır milliyetçilik? Böyleyse, yerin dibine batsın böyle milliyetçilik..."

19 Temmuz 1980'de eski başbakan Nihat Erim'in öldürülmesinden sonra 21 Temmuz 1980'de yazdığı "Savaşın Böylesi..." başlıklı yazısında ise teröre çare bulamayan siyasileri eleştirdi:

"İşçisiyle, köylüsüyle, öğrencisi, öğretim üyesiyle, askeri ve sivili ile, okumuşu ve okumamışı ile yurttaşların kanını bu ölçüde sorumsuzca akıtan bir başka 'çok partili hayat' var mı yeryüzünde?"

12 Eylül 1980 Darbesi'ni "yağmurun yağması gibi doğal bir olay" olarak tanımladı. Darbeden birkaç gün sonra, 17 Eylül 1980 günü yazdığı yazıda ise 12 Mart dönemini değerlendirerek Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin banka soyma, adam kaçırma, fidye isteme gibi eylemlerini "
bireysel terör" olarak tanımladı ve geçmişten ders alınması gerektiğini ifade etti. Mumcu, aynı yazısında, "adam öldüren, cinayet işleyen solculuğun hainlik, katillik ve halk düşmanlığı" olduğunu yazdı. 1 Temmuz 1983 tarihinde yayımladığı yazısındaysa, "12 Eylül'ün Türkiye'yi bir iç savaş tehlikesinden kurtardığını, bunu açıkça kabul ve ilan etmeden hiçbir soruna çözüm bulma olanağının olmadığını, bunun nesnel bir gerçek ve somut bir olgu olduğunu" savundu.

1981’de terörün silah kaçakçılığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

1982’de "Ağca Dosyası", ardından "Terörsüz Özgürlük" adlı makale derlemesi yayımlandı. 1982 Anayasası'nı eleştirdi. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından T.C. Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınlara yapılanları anlatan "Sakıncasız" adlı oyunu yazdı, "Papa-Mafya-Ağca" kitabını yayımladı.

1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen "Rabıta" ve "12 Eylül Adaleti" kitaplarını, 1991’de de en önemli araştırmalarından biri olan "Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925" kitabını yayımladı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazdı, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

PKK'yı, "şiddet yoluyla sonuç almak isteyen şovanist bir terör örgütü" olarak tanımladı. PKK'nın yaptığı katliamlara tepki vermeyen derneklere, gazetelere vb. tepki gösterdi. İnsan Hakları Derneği de Mumcu'nun eleştirdiği oluşumlardan biri oldu.

7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani Aşireti, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:


*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki "Ültimatom" başlıklı yazısında ise yakında yayımlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazdı.

Ağabeyi Ceyhan Mumcu, suikasttan önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığı iddiasını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

cbr9o04.jpg

Uğur Mumcu'nun 29. ölüm yıl dönümündeki mezarı.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek öldü. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.


Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.

Suikastın; İslamî Hareket Cephesi, İBDA-C, Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve sözde KDP lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber ağabeyi Ceyhan Mumcu, kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediğini ancak Uğur Mumcu'nun tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtti. Ayrıca suikast öncesinde Uğur Mumcu, "Kürt Dosyası" başlıklı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın ortaya çıkışını, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.


Uğur Mumcu'nun suikasta uğradığı esnadaki bulunduğu araç, Eskişehir.

Suikasttan sonra Mumcu'nun ailesini ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğunu" belirterek âdeta namus sözü verdiler. Suikastın failleri ise yakalanamadı. Mumcu'nun kızı Özge Mumcu, 28 Şubat belgeseline yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"
Her siyasi cinayet sonrası olduğu gibi, 'Mutlaka çözülecektir. Kanı yerde kalmaz. Namus borcudur.' sözleriyle yaklaştılar ve hani Demirel'inden -o dönemin başbakanıydı-, içişleri bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü başbakan yardımcısıydı. Hepsi 'namus borcu sözü' verdiler. Cenazede, olay yerine geldiklerinde, hepsi... Ama namus borçlarını yerine getiremediler."

Sedat Peker'in açıklamaları

Organize suç örgütü lideri olarak tanımlanan Sedat Peker, 23 Mayıs 2021'de YouTube aracılığıyla, bazı açıklamalar yapmıştır:

“Uğur Mumcu, görüşüne katılırsınız-katılmazsınız, bence
şehittir. Yahu namuslu adamdı, şerefli adamdı, her şeyden önce dürüst adamdı, neden öldürüldü? Öldürüldüğünde yazdığı yazılara bakın: terörden beslenen terör lordları, bunun üzerine çalışma. Hep terör bölgelerinde uyuşturucu tarlaları, satışları olur. Hep ama. Ve silah ticareti. Uğur Mumcu şehit ediliyor, yanına ilk gelen kim? Katiller en önce gelir.: 'Ben' diyor, 'Buradan bir tuğla çekersem devlet aşağı çöker!', bu meşhur sözdür, devletin içinde yaşayanlar bunu bilirler.”

Sedat Peker'in açıklamalarının ardından Uğur Mumcu'nun eşi, eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu şöyle konuştu:

“Senelerdir, 'Uğur Mumcu Cinayeti'nin aydınlatılması için kim ne biliyorsa anlatsın, işin ucu kime dokunuyorsa dokunsun.' dedik. Çekin tuğlaları, yıkılsın duvar, altında kim kalırsa kalsın!”

Eserleri

  • 1975: Mobilya Dosyası
  • 1975: Suçlular ve Güçlüler
  • 1977: Bir Pulsuz Dilekçe
  • 1978: Büyüklerimiz
  • 1979: Çıkmaz Sokak
  • 1980: Tüfek İcad Oldu
  • 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • 1981: Söz Meclisten İçeri
  • 1982: Ağca Dosyası
  • 1982: Terörsüz Özgürlük
  • 1984: Papa-Mafya-Ağca
  • 1984: Sakıncasız
  • 1985: Devrimci ve Demokrat
  • 1985: Liberal Çiftlik
  • 1986: Aybar ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık​
  • 1987: Rabıta
  • 1987: 12 Eylül Adaleti
  • 1987: İnkılap Mektupları
  • 1988: Bir Uzun Yürüyüş
  • 1988: Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • 1990: 40'ların Cadı Kazanı
  • 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
  • 1991: Kürt İslam Ayaklanması 1919-1925
  • 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
  • 1996: Vurulduk ey halkım: unutma bizi​
  • 1997: Katiller Demokrasisi
  • 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs
  • 1998: Gazetecilik
  • 1998: Polemikler
  • 1998: Uyan Gazi Kemal
  • 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
  • 1999: Söze Nereden Başlasam
  • 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
  • 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım
  • 2004: Eğilmeden Bükülmeden
  • 2004: Kır Çiçekleri
  • 2004: Türk Memet Nöbete
  • 2005: Dost Yüzlerde Zaman
  • 2009: Çocuklar İçin
  • 2011: Beyaz Melek
  • 2011: İsterler ki Susalım

Ödüller
7htulwf.jpeg


Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”

hf4mb8e.jpg





24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...


GAFFAR OKKAN KİMDİR?
  • Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.​
  • Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
    Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu.​
  • Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.​
  • Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.​

GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
  • Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..​
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.

7htulwf.jpeg

rtn30zo.png


Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!

d1q2hjc.png


84r05dq.jpeg



8l1hixb.jpg


Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
gav1hpm.jpg


l0hijg6.png
ny0pk2k.jpg
Elinize sağlık mekanları cennet olsun.
 

'Halaskâr

Kıdemli Moderatör
4 Ara 2020
1,186
1,078
Midgard
paragrafın bu deniz gezmiş ile ilgili kısmı biraz karışık aslında. deniz gezmiş hiç bir türke neredeyse zarar vermemiş(protestolarda polis ile çatışmalar hariç) ama adam kaçırma banka soygunu gibi iddalar doğrudur bazıları deniz gezmiş istemese de zorunluluktandır mesela banka soygunu zorunluluktan iş bankasından çaldılar. ama adam kaçırma demek biraz algı operasyonu gibi çünkü amerikalı vatandaşları kaçırdı çünkü o zaman ciddi bir amerikan sömürgesi vardı ve bunu protesto etmek istedi.
bu konunun ya ayrı bir konuda ya da bu konuda düzenlenmesi lazım gibi geliyor görüşümce. deniz gezmiş de bir kemalistti. sonra komünist oldu ama o hiç bir zaman vatanını satmadı günümüzü düşününce onun hala yeri bambaşka olması lazım.
Şimdi yoldayım.. Eve gidince tekrar okuyup size yazacağım..👍🏻🌹🇹🇷
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.