Yine 24 Ocak Geldi..
Uğur Mumcu (1993) – Ali Gaffar Okkan (2001)
Uğur Mumcu (Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci)
(Türk gazeteci)
Uğur Mumcu (22 Ağustos 1942, Kırşehir - 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar.
Uğur Mumcu | |
| |
Doğum | |
Ölüm | |
Ölüm sebebi | |
Defin yeri | |
Anıtlar | Uğur Mumcu Anıtı (Şişli, İstanbul) Kırşehir Uğur Mumcu Basın Anıtı Sinop Uğur Mumcu Anıtı |
Eğitim | Ankara Hukuk Fakültesi, Ankara |
Meslek | Araştırmacı, gazeteci, yazar |
Evlilik | Güldal Mumcu (e. 1976; ö. 1993) |
Çocuk(lar) | 2; Özgür Mumcu, Özge Mumcu |
Ödüller | |
| |
24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde suikasta uğradı. Arabasına konulan bombanın patlaması nedeniyle öldü.
Hayatı
Nadire Mumcu (Annesi) ve babası Hakkı Şinasi Mumcu'dur (tapu memuru). 22 Ağustos 1942'de Uğur Mumcu Kırşehir’de doğdu. Üçüncüsü çocuk (4 çocuktan) olarak dünyaya geldi.
Şükran Güldal Mumcu (Homan)Eşi , oğlu Özgür Mumcu ve kızı Özge Mumcu’dur.
Anısına: Uğur Mumcu Ailesi tarafından “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında Ekim 1994'te bir vakıf açıldı.
Şükran Güldal Mumcu (eşi), 23. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne İzmir Milletvekili olarak katıldı ve 10 Ağustos 2007'den - 7 Haziran 2015'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.
"Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta, ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu, röportajlarının bir kısmını (Uğur Mumcu ile ilgili) toplanmıştır.
Ankara'daki Devrim İlköğretim Okulu ve Ankara Bahçelievler Deneysel Lisesi'nde çok aktif bir öğrencilik yaptı. 1961'de avukat olma amaçlı üniversite eğitimine başladı. Hukuk Fakültesi'nden (Ankara Üniversitesi) 1965 yılında mezun oldu. 26 Ağustos 1962'de henüz öğrenciyken gazetede yayımlanan "Türk Sosyalizmi" isimli yazısıyla Yunus Nadi Ödülü'ne layık görüldü. 1963 yılında Fakültenin öğrenci birliğinin başkanlığına seçildi. 1969-1972 yılları arasında idare hukuku profesörü olarak, Hukuk Fakültesi'nde (Ankara Üniversitesi) görev yaptı. Tahsin Bekir Balta ve asistan olarak çalıştı.
Askerlik Dönemi
Askerlik hizmetine, 12 Mart yazılarından birinde kullandığı “Ordu, uyanık olmalı.” sözlerinden dolayı "Orduya hakaret" ve "bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakküm kurması" suçunu işlediği şüphesiyle tutuklandı. Bu davadan dolayı, Mamak Askeri Cezaevinde birçok aydınla birlikte yaklaşık bir yıl geçiren Mumcu, davada 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fakat Yargıtay tarafından bozuldu bu karar. Bu olaydan sonra 1972-1974 yılları arasında yedek subay olarak askerlik görevini yapması gerekirken, Uğur Mumcu, askerlik hizmetini, "sakıncalı piyade eri" resmî tanımıyla Ağrı (Patnos) ilçesinde yaptı.
Gazeteci olarak kariyer
Uğur Mumcu Yeni Ortam'de köşe yazarlığı yapan, Cumhuriyet'teki "Gözlem" köşesinde sürekli yazmaya başladı. Mart 1975'te "Suçlular ve Güçlüler" (makalelerinin yer aldığı) adlı kitabını yayınladı. Yine 1975’te Altan Öymen’le birlikte yazdıkları "Mobilya Dosyası" adlı kitap, Süleyman Demirel'ın yeğenı Yahya Demirel'in hayalı mobılya ihracatını koni edinmektedir. 1977'den sonra Cumhuriyet gazetesi için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde Kasım 1991'e kadar aralıksız yazdı.
1977 yılında, "Bir Pulsuz Dilekçe" ve “Sakıncalı Piyade” kitapları yayımlandı. Rutkay Aziz, ile “Sakıncalı Piyade”yi sahneye uyarladı. Ankara Sanat Tiyatrosu oyunu 700 kez sahneledi. 1978'de, zengini ünlülerin hayat hikayelerini ve siyasi geçmişlerini anlattığı "Büyüklerimiz" adlı kitabını yayınladı.
Uğur Mumcu, Londra BBC Türkiye tarafından Ayça Abakan ve Nuri Çolakoğlu ile yaptığı röportajda siyasi düşüncesini şu şekilde açıkladı:
"Sosyalizmi hedefliyorum. Başka bir deyişle, toplumun emekçi halk tarafından yönetilmesini istiyorum. Sosyalist farkındalığımı her geçen gün arttırıyorum. (...) Bağımsız Ulusal Sol! Sosyalist bir akımım var, işçi sınıfının, işçi sınıfının ve nüfus gruplarının demokratik olarak iktidara gelmesini istiyorum. Bu işten hiç vazgeçmedim.” 12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye'de yaşananları eleştirdi.
12 Eylül 1980 darbesi öncesi Türkiye'de terör olaylarının çoğalması sebebiyle 1979 senesinde yayımlanan “Çıkmaz Sokak” adlı kitabında genç liderlerin 12 Mart döneminin (öncesi ve sonrası) deneyimlerini yansıtmış ve bu şekilde eylemlerin hiçbir yere varmayacağına dikkat çekmiştir. 7 Mart 1980'de yayınlanan bir makalede, Terör ve Anarşi ortamını şu terimlerle eleştirdi:
“Solcu mu? Solculuk, askerlere kurşun sıkan, banka soyan soyguncu mudur? Madem öyle, bırakın bu solculuk yerin dibine batsın... Milliyetçilik mi? Milliyetçilik, savcıları, hakimleri, üniversite hocalarını, polis şeflerini öldüren, vatandaşların kanını içen bir canavar mıdır? Eğer öyleyse, bu milliyetçilik yerin dibine batsın...”
Eski Başbakan Nihat Erim’in 19 Temmuz 1980'de öldürülmesi sonrası 21 Temmuz 1980’de şunları yazdı: "Böyle bir savaş açmanın yolu... Makalesinde siyasetçileri teröre çözüm bulamamakla eleştirdi:
"Dünyada işçilerin, köylülerin, öğrencilerin, akademisyenlerin, askerlerin, yurttaşların, eğitimli ve cahil yurttaşların kanını bu kadar sorumsuzca döken başka bir 'çok partili yaşam' var mı?"
12 Eylül 1980 darbesini "Yağmur gibi bir doğa olayı" olarak yazdı. 17 Eylül 1980'de, 12 Mart dönemini değerlendirdiği bir makale yazdı. Adam kaçırma, banka soygunları, ve fidye talepleri gibi eylemleri "Bireysel terörizm" olarak tanımlayıp geçmişten ders almamız gerektiğini ifade etti. Aynı makalede, Mumcu şunları yazdı: "Cinayet işleyen, insan öldüren solculuğun halk düşmanlığı, katillik ve hainlik" olduğunu yazdı. Daha sonra 1 Temmuz 1983'te yayınlanan bir makalede:
"12 Eylül, Türkiye için iç savaştan kurtaran bir gündür. Bunu açıkça ilan ve kabul etmeden soruna çözüm bulma olasılığının olmadığı, bunun nesnel, somut ve gerçek bir olgu olduğunu", yazısının içinde belirtti.
1981'de Terörizm ve Silah kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı ortaya koymak ve kamuoyunda bu konuda uyarmak ve farkındalık yaratmak için kaleme aldığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" kitabını yayınladı. Aynı yıl içinde, Mehmet Ali Ağca ‘nın Papa suikast girişiminden sonra Ağca üzerindeki soruşturma ve araştırmayı hızlandırdı.
1982'de “Ağca Dosyası” yayınlandı ve ardından “Terörsüz Özgürlük” başlıklı bir makale derlemesi yayınlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. Öncülüğünde Aziz Nesin olan bir grup aydın 1984 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı ve TBBM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesinin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınların başına gelenleri anlatan "Sakıncasız " adlı oyunu yazdı ve "Papa Mafya Ağca" kitabını yayınladı.
1987'de araştırmacı gazetecilik için büyük bir başarı olarak kabul edilir. “12 Eylül Adaleti” ve “Rabıta” kitaplarını, 1991'de en önemli çalışmalarından biri olan "1919-1925 Kürt-İslam Ayaklanması"nı yayınladı.
İlhan Selçuk ile, 1991 yılında Cumhuriyet gazetesinin seksen kadar çalışanı ile gazeteden ayrıldı.. Bir süredir işsiz kaldı. 1 Şubat- 3 Şubat Mayıs 1992'de Milliyet gazetesi, 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişikliği sonrasında eve geri döndü.
pkk, bir "Şiddet yoluyla sonuç arayan şovenist terör örgütüdür." dedi. pkknın katliamlarına tepki göstermeyen STK'lara, gazetelere ve diğerlerine cevap verdi. İnsan Hakları Derneği (İHD), Mumcu'nun eleştirdiği gruplardan biriydi.
7 Ocak 1993'te "Mossad ve Barzani" başlıklı bir makale yazdı. Barzani aşireti arasındaki ilişkileri tartışıyor, CIA ve Mossad, makalesini şu şekilde bitiriyor:
*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"
(Alıntıdır)
8 Ocak 1993'te Cumhuriyet gazetesinde "Ültimatom" başlıklı bir makalede, bir sonraki kitabında istihbarat servisleri ile Kürt ayrılıkçı milliyetçileri arasındaki bağlantıları ortaya koyacağını yazdı.
24 Ocak 1993'te, gazetecilik kariyeri başarılarla taçlanan Uğur Mumcu, bu bombalı saldırının ardından hayatını kaybetmeden önce polis ağının ve siyasi mafyanın derin boyutlarını araştırdı. Öldürülmesinin bir nedeni olarak Öcalan’ın bir zamanlar, MİT için çalıştığı iddiasını araştırmasıydı.
Suikast
Uğur Mumcu'nun ölümünün 29. yıldönümünde mezarı.
Ankara, 24 Ocak 1993'te, Uğur Mumcu, Kar Sokak'taki evinin önünde öldürüldü. C-4, tipi bir plastik bomba patlatılarak öldürüldü. Cinayetin hemen sonrasında olay mahalinde inceleme yapan yetkililerin hiçbir delil bulamadıkları, cımbızla toplanması gereken patlamada dağıttıkları delillerin süpürgeyle süpürüldüğü iddia edildi.
Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.
Cinayeti, İslami Hareket Cephesi, İBDA-C ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. suikastının ve arkasında Mossad’ın ve kontrterörün olduğu da iddia edildi. Ümit Oğuztan'ın, Ergenkon davası İddianamede ifadesinde yer alan Mumcu'nun sözde KDP lideri olan Celal Talabani’ye verildiği söylenen, mühimmatla ilgili araştırması sırasında öldürüldüğünü iddia etti. Ancak ağabeyi Ceyhan Mumcu, sorgulama sırasında, ölümünden hemen önce Mossad ve Barzani'nin, ilişki ortaya çıktığında İsrail büyükelçisinin Uğur Mumcu ile yüz yüze görüşmek için ısrar ettiğini, ancak Uğur Mumcu 'nun bu görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin gerçekleştiğini söylediğini söyledi. Dahası, suikasttan önce Uğur Mumcu "Kürt dosyası" başlıklı kitabını yazıyordu. Bu kitapta PKK, Kürt ayaklanmaları, Öcalan'ın aldığı dış destek ve Barzani, İsrail ve Öcalan arasındaki ilişkiler anlatılıyor. Kitabını bitiremeden öldü.
Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü sırada içinde bulunduğu araba, Eskişehir.
Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, suikastın ardından Momko ailesine yaptıkları ziyaretlerde "Cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğu" (Alıntı) sözü verdi. Cinayetin failleri yakalanamadı. Özge Mumcu (kızı), 28 Şubat'ta belgesel sırasında yaptığı açıklamada:
"Her siyasi suikastta olduğu gibi, 'Bu çözülecek. Kanı yerde kalmadı. Biliyorsunuz Demirel -o zaman Başbakandı- İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı. Hepsi şeref yemini etti. Cenazede, geldiklerinde herkes ulaşılabilir durumdaydı. Ancak şeref görevlerini yerine getirmediler.
Sedat Peker'in açıklamaları:
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 23 Mayıs 2021 YouTube'da birkaç açıklama yaptı:
"Uğur Mumcu, fikrine katılsanız da katılmasanız da onun bir şehit olduğunu düşünüyorum. Onurlu bir adamdı, onurlu bir insandı, neden öldürüldü? Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın: Terörden beslenen terör prensleri bunu incelemiyor. Terörist bölgelerde her zaman uyuşturucu ve satış alanları vardır. Ama her zaman. ve silah ticareti. Uğur Mumcu cevap verir, ona ilk kim gelir? "Katil." diyor, "Buradan bir tuğla kaldırırsanız, devlet çöker!" meşhur sözünü söyledi ve ülkede yaşayan herkes bunu biliyor.
Eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu (Uğur Mumcu'nun eşi), Sedat Peker'in açıklamalarının ardından,
"Yıllardır şunu söylüyoruz: Uğur Mumcu cinayetine ışık tutmak için, kim biliyorsa anlatsın; Davanın sonu kime dokunuyorsa dokunsun" dedik. Tuğlaları çıkarın, duvar yıkılsın, altında kim kalırsa kalsın!!”
Eserleri (Alıntıdır)
Hayatı
Nadire Mumcu (Annesi) ve babası Hakkı Şinasi Mumcu'dur (tapu memuru). 22 Ağustos 1942'de Uğur Mumcu Kırşehir’de doğdu. Üçüncüsü çocuk (4 çocuktan) olarak dünyaya geldi.
Şükran Güldal Mumcu (Homan)Eşi , oğlu Özgür Mumcu ve kızı Özge Mumcu’dur.
Anısına: Uğur Mumcu Ailesi tarafından “Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı" adında Ekim 1994'te bir vakıf açıldı.
Şükran Güldal Mumcu (eşi), 23. dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne İzmir Milletvekili olarak katıldı ve 10 Ağustos 2007'den - 7 Haziran 2015'e kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.
"Kardeşim Uğur Mumcu" adıyla bir kitapta, ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu, röportajlarının bir kısmını (Uğur Mumcu ile ilgili) toplanmıştır.
Ankara'daki Devrim İlköğretim Okulu ve Ankara Bahçelievler Deneysel Lisesi'nde çok aktif bir öğrencilik yaptı. 1961'de avukat olma amaçlı üniversite eğitimine başladı. Hukuk Fakültesi'nden (Ankara Üniversitesi) 1965 yılında mezun oldu. 26 Ağustos 1962'de henüz öğrenciyken gazetede yayımlanan "Türk Sosyalizmi" isimli yazısıyla Yunus Nadi Ödülü'ne layık görüldü. 1963 yılında Fakültenin öğrenci birliğinin başkanlığına seçildi. 1969-1972 yılları arasında idare hukuku profesörü olarak, Hukuk Fakültesi'nde (Ankara Üniversitesi) görev yaptı. Tahsin Bekir Balta ve asistan olarak çalıştı.
Askerlik Dönemi
Askerlik hizmetine, 12 Mart yazılarından birinde kullandığı “Ordu, uyanık olmalı.” sözlerinden dolayı "Orduya hakaret" ve "bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakküm kurması" suçunu işlediği şüphesiyle tutuklandı. Bu davadan dolayı, Mamak Askeri Cezaevinde birçok aydınla birlikte yaklaşık bir yıl geçiren Mumcu, davada 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fakat Yargıtay tarafından bozuldu bu karar. Bu olaydan sonra 1972-1974 yılları arasında yedek subay olarak askerlik görevini yapması gerekirken, Uğur Mumcu, askerlik hizmetini, "sakıncalı piyade eri" resmî tanımıyla Ağrı (Patnos) ilçesinde yaptı.
Gazeteci olarak kariyer
Uğur Mumcu Yeni Ortam'de köşe yazarlığı yapan, Cumhuriyet'teki "Gözlem" köşesinde sürekli yazmaya başladı. Mart 1975'te "Suçlular ve Güçlüler" (makalelerinin yer aldığı) adlı kitabını yayınladı. Yine 1975’te Altan Öymen’le birlikte yazdıkları "Mobilya Dosyası" adlı kitap, Süleyman Demirel'ın yeğenı Yahya Demirel'in hayalı mobılya ihracatını koni edinmektedir. 1977'den sonra Cumhuriyet gazetesi için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde Kasım 1991'e kadar aralıksız yazdı.
1977 yılında, "Bir Pulsuz Dilekçe" ve “Sakıncalı Piyade” kitapları yayımlandı. Rutkay Aziz, ile “Sakıncalı Piyade”yi sahneye uyarladı. Ankara Sanat Tiyatrosu oyunu 700 kez sahneledi. 1978'de, zengini ünlülerin hayat hikayelerini ve siyasi geçmişlerini anlattığı "Büyüklerimiz" adlı kitabını yayınladı.
Uğur Mumcu, Londra BBC Türkiye tarafından Ayça Abakan ve Nuri Çolakoğlu ile yaptığı röportajda siyasi düşüncesini şu şekilde açıkladı:
"Sosyalizmi hedefliyorum. Başka bir deyişle, toplumun emekçi halk tarafından yönetilmesini istiyorum. Sosyalist farkındalığımı her geçen gün arttırıyorum. (...) Bağımsız Ulusal Sol! Sosyalist bir akımım var, işçi sınıfının, işçi sınıfının ve nüfus gruplarının demokratik olarak iktidara gelmesini istiyorum. Bu işten hiç vazgeçmedim.” 12 Eylül 1980 öncesinde Türkiye'de yaşananları eleştirdi.
12 Eylül 1980 darbesi öncesi Türkiye'de terör olaylarının çoğalması sebebiyle 1979 senesinde yayımlanan “Çıkmaz Sokak” adlı kitabında genç liderlerin 12 Mart döneminin (öncesi ve sonrası) deneyimlerini yansıtmış ve bu şekilde eylemlerin hiçbir yere varmayacağına dikkat çekmiştir. 7 Mart 1980'de yayınlanan bir makalede, Terör ve Anarşi ortamını şu terimlerle eleştirdi:
“Solcu mu? Solculuk, askerlere kurşun sıkan, banka soyan soyguncu mudur? Madem öyle, bırakın bu solculuk yerin dibine batsın... Milliyetçilik mi? Milliyetçilik, savcıları, hakimleri, üniversite hocalarını, polis şeflerini öldüren, vatandaşların kanını içen bir canavar mıdır? Eğer öyleyse, bu milliyetçilik yerin dibine batsın...”
Eski Başbakan Nihat Erim’in 19 Temmuz 1980'de öldürülmesi sonrası 21 Temmuz 1980’de şunları yazdı: "Böyle bir savaş açmanın yolu... Makalesinde siyasetçileri teröre çözüm bulamamakla eleştirdi:
"Dünyada işçilerin, köylülerin, öğrencilerin, akademisyenlerin, askerlerin, yurttaşların, eğitimli ve cahil yurttaşların kanını bu kadar sorumsuzca döken başka bir 'çok partili yaşam' var mı?"
12 Eylül 1980 darbesini "Yağmur gibi bir doğa olayı" olarak yazdı. 17 Eylül 1980'de, 12 Mart dönemini değerlendirdiği bir makale yazdı. Adam kaçırma, banka soygunları, ve fidye talepleri gibi eylemleri "Bireysel terörizm" olarak tanımlayıp geçmişten ders almamız gerektiğini ifade etti. Aynı makalede, Mumcu şunları yazdı: "Cinayet işleyen, insan öldüren solculuğun halk düşmanlığı, katillik ve hainlik" olduğunu yazdı. Daha sonra 1 Temmuz 1983'te yayınlanan bir makalede:
"12 Eylül, Türkiye için iç savaştan kurtaran bir gündür. Bunu açıkça ilan ve kabul etmeden soruna çözüm bulma olasılığının olmadığı, bunun nesnel, somut ve gerçek bir olgu olduğunu", yazısının içinde belirtti.
1981'de Terörizm ve Silah kaçakçılığı arasındaki bağlantıyı ortaya koymak ve kamuoyunda bu konuda uyarmak ve farkındalık yaratmak için kaleme aldığı "Silah Kaçakçılığı ve Terör" kitabını yayınladı. Aynı yıl içinde, Mehmet Ali Ağca ‘nın Papa suikast girişiminden sonra Ağca üzerindeki soruşturma ve araştırmayı hızlandırdı.
1982'de “Ağca Dosyası” yayınlandı ve ardından “Terörsüz Özgürlük” başlıklı bir makale derlemesi yayınlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. Öncülüğünde Aziz Nesin olan bir grup aydın 1984 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı ve TBBM Başkanlığına sunulan Aydınlar Dilekçesinin hazırlanmasına katıldı. 12 Eylül döneminde aydınların başına gelenleri anlatan "Sakıncasız " adlı oyunu yazdı ve "Papa Mafya Ağca" kitabını yayınladı.
1987'de araştırmacı gazetecilik için büyük bir başarı olarak kabul edilir. “12 Eylül Adaleti” ve “Rabıta” kitaplarını, 1991'de en önemli çalışmalarından biri olan "1919-1925 Kürt-İslam Ayaklanması"nı yayınladı.
İlhan Selçuk ile, 1991 yılında Cumhuriyet gazetesinin seksen kadar çalışanı ile gazeteden ayrıldı.. Bir süredir işsiz kaldı. 1 Şubat- 3 Şubat Mayıs 1992'de Milliyet gazetesi, 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet gazetesinde yönetim değişikliği sonrasında eve geri döndü.
pkk, bir "Şiddet yoluyla sonuç arayan şovenist terör örgütüdür." dedi. pkknın katliamlarına tepki göstermeyen STK'lara, gazetelere ve diğerlerine cevap verdi. İnsan Hakları Derneği (İHD), Mumcu'nun eleştirdiği gruplardan biriydi.
7 Ocak 1993'te "Mossad ve Barzani" başlıklı bir makale yazdı. Barzani aşireti arasındaki ilişkileri tartışıyor, CIA ve Mossad, makalesini şu şekilde bitiriyor:
*** "Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında? Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"
(Alıntıdır)
8 Ocak 1993'te Cumhuriyet gazetesinde "Ültimatom" başlıklı bir makalede, bir sonraki kitabında istihbarat servisleri ile Kürt ayrılıkçı milliyetçileri arasındaki bağlantıları ortaya koyacağını yazdı.
24 Ocak 1993'te, gazetecilik kariyeri başarılarla taçlanan Uğur Mumcu, bu bombalı saldırının ardından hayatını kaybetmeden önce polis ağının ve siyasi mafyanın derin boyutlarını araştırdı. Öldürülmesinin bir nedeni olarak Öcalan’ın bir zamanlar, MİT için çalıştığı iddiasını araştırmasıydı.
Suikast
Uğur Mumcu'nun ölümünün 29. yıldönümünde mezarı.
Ankara, 24 Ocak 1993'te, Uğur Mumcu, Kar Sokak'taki evinin önünde öldürüldü. C-4, tipi bir plastik bomba patlatılarak öldürüldü. Cinayetin hemen sonrasında olay mahalinde inceleme yapan yetkililerin hiçbir delil bulamadıkları, cımbızla toplanması gereken patlamada dağıttıkları delillerin süpürgeyle süpürüldüğü iddia edildi.
Selçuk'taki Uğur Mumcu Anıtı.
Cinayeti, İslami Hareket Cephesi, İBDA-C ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi. suikastının ve arkasında Mossad’ın ve kontrterörün olduğu da iddia edildi. Ümit Oğuztan'ın, Ergenkon davası İddianamede ifadesinde yer alan Mumcu'nun sözde KDP lideri olan Celal Talabani’ye verildiği söylenen, mühimmatla ilgili araştırması sırasında öldürüldüğünü iddia etti. Ancak ağabeyi Ceyhan Mumcu, sorgulama sırasında, ölümünden hemen önce Mossad ve Barzani'nin, ilişki ortaya çıktığında İsrail büyükelçisinin Uğur Mumcu ile yüz yüze görüşmek için ısrar ettiğini, ancak Uğur Mumcu 'nun bu görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin gerçekleştiğini söylediğini söyledi. Dahası, suikasttan önce Uğur Mumcu "Kürt dosyası" başlıklı kitabını yazıyordu. Bu kitapta PKK, Kürt ayaklanmaları, Öcalan'ın aldığı dış destek ve Barzani, İsrail ve Öcalan arasındaki ilişkiler anlatılıyor. Kitabını bitiremeden öldü.
Uğur Mumcu'nun öldürüldüğü sırada içinde bulunduğu araba, Eskişehir.
Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, suikastın ardından Momko ailesine yaptıkları ziyaretlerde "Cinayeti çözmenin devletin namus borcu olduğu" (Alıntı) sözü verdi. Cinayetin failleri yakalanamadı. Özge Mumcu (kızı), 28 Şubat'ta belgesel sırasında yaptığı açıklamada:
"Her siyasi suikastta olduğu gibi, 'Bu çözülecek. Kanı yerde kalmadı. Biliyorsunuz Demirel -o zaman Başbakandı- İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'di, Erdal İnönü Başbakan Yardımcısıydı. Hepsi şeref yemini etti. Cenazede, geldiklerinde herkes ulaşılabilir durumdaydı. Ancak şeref görevlerini yerine getirmediler.
Sedat Peker'in açıklamaları:
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, 23 Mayıs 2021 YouTube'da birkaç açıklama yaptı:
"Uğur Mumcu, fikrine katılsanız da katılmasanız da onun bir şehit olduğunu düşünüyorum. Onurlu bir adamdı, onurlu bir insandı, neden öldürüldü? Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü zaman yazdığı yazılara bakın: Terörden beslenen terör prensleri bunu incelemiyor. Terörist bölgelerde her zaman uyuşturucu ve satış alanları vardır. Ama her zaman. ve silah ticareti. Uğur Mumcu cevap verir, ona ilk kim gelir? "Katil." diyor, "Buradan bir tuğla kaldırırsanız, devlet çöker!" meşhur sözünü söyledi ve ülkede yaşayan herkes bunu biliyor.
Eski CHP Milletvekili Güldal Mumcu (Uğur Mumcu'nun eşi), Sedat Peker'in açıklamalarının ardından,
"Yıllardır şunu söylüyoruz: Uğur Mumcu cinayetine ışık tutmak için, kim biliyorsa anlatsın; Davanın sonu kime dokunuyorsa dokunsun" dedik. Tuğlaları çıkarın, duvar yıkılsın, altında kim kalırsa kalsın!!”
Eserleri (Alıntıdır)
- 1975: Mobilya Dosyası
- 1975: Suçlular ve Güçlüler
- 1977: SakıncalıPiyade
- 1977: Bir Pulsuz dilekçe
- 1978: Büyüklerimiz
- 1979: Çıkmaz Sokak
- 1980: Tüfek icat oldu
- 1981: Silah Kaçakçılığı ve Terörizm
- 1981: Söz Meclisten İçeri
- 1982: Ağca Dosyası
- 1982: Terörsüz Özgürlük
- 1984: Papa-Mafya-Ağca
- 1984: Sakıncasız
- 1985: Devrimci ve Demokratik
- 1985: Liberal Çiftlik
- 1986: Eiber ile Söyleşi: Sosyalizm ve Bağımsızlık
- 1987: Rabıta
- 1987: 12 Eylül Adaleti
- 1987: İnkılap Mektupları
- 1988: Bir Uzun Yürüyüş
- 1988 : Tarikat - Siyaset - Ticaret
- 1990: 1940'ların Cadı Kazanı
- 1990: Kâzım Karabekir Anlatıyor
- 1991: Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925
- 1992: Gazi Paşa'ya Suikast
- 1993: Kürt Dosyası
- 1996: Vurulduk ey halkım, unutma bizi
- 1997: Katiller Demokrasi
- 1997: Saklı Devletin Güncesi "Çatlı vs.
- 1998: Gazetecilik
- Polemikler
- 1998: Uyan Gazi Kemal ·
- 1999: Bu Düzen Böyle mi Gidecek?
- 1999: Söze Nereden Başlasam
- 2000: Bomba Davası ve İlaç Dosyası
- 2003: Unutmayalım, Unutturmayalım ·
- 2004: Eğilmeden Bükülmeden
- 2004: Kır Çiçekleri
- 2004: Türk Memet Nöbete
- 2005: Dost Yüzlerde Zaman
- 2009: Çocuklar İçin
- 2011: Beyaz Melek
- 2011: İsterler ki Susalım
Ödüller(Alıntıdır):
- 1962: Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" adlı denemesiyle)
- 1979: Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü
- 1979: Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü
- 1980: İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü, 1982 ve 1992 (inceleme için)
- 1983: İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında)
- 1984: Nokta Dergisi Yılın Gazetecisi Ödülü1985 ve 1987
- 1987: Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü ("Rabıta Olayı")
- 1987: İstanbul Basın Birliği Ödülü (tematik yazıları)
- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü / "Rabıta" (Avrupa'daki İslamcı Örgütler ve Para) adlı araştırmasıyla.
- 1988: Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü
- 1993: Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü
1993: Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü
-
Ali Gaffar Okkan (2001) - Diyarbakır Emniyet Müdürü
“Gaffar Baba”
24 Ocak 2001 tarihinde uğradığı suikast sonucu aramızdan ayrılan Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okkan'ın hayatına dair merak edilenler...
GAFFAR OKKAN KİMDİR?
- Ali Gaffar Okkan, Sakarya'nın Hendek ilçesinde 1952 yılında doğdu. 30 Eylül 1970 tarihinde Polis Koleji'nden, 29 Eylül 1973 tarihinde Polis Akademisi'nden mezun olarak İzmir İl Emniyet Müdürlüğü'ne komiser yardımcısı olarak atandı.
- Gaffar Okkan bu ilde komiser rütbesine kadar çeşitli birimlerde görev yaptıktan sonra, 1983 yılında Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü'ne atanarak, 1985 yılında şube müdürlüğüne terfî etti. 1986 yılında Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görev aldı.
Bu ilde 1992 yılında emniyet müdür yardımcısı oldu. - Gaffar Okkan, 6 Aralık 1993 tarihinde 1. sınıf emniyet müdürlüğüne terfî ederek Kars il emniyet müdürü olarak atandı. 18 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Bu arada İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi kamu yönetimi bölümündeki lisans eğitimini tamamlayarak mezun oldu.
- Gaffar Okkan, Kars emniyet müdürü iken, Diyarbakır halkına emniyet müdürü olarak atandı. Kadın polisler Diyarbakır'da ilk kez onun emriyle sokağa çıktılar, trafiği yönettiler. Gaffar Okkan, iki küçük otomobil aldı ve mavi-beyaza boyattı, ikişer kadın polis görevlendirdi. Bir otomobil kaybolan çocukları toplayıp ailelerine teslim ediyor, diğeri de yürümekte zorlanan yaşlılara yardım ediyordu. Havaalanındaki kadın polisler, yaşlı yolcuların bilet işlemlerini yaptı, onlara uçaklarına kadar eşlik etti. Havaalanına tekerlekli sandalye aldırdı. Okkan'ın ilklerinden biri de, şehrin önemli merkezlerine kameralar taktırmasıydı. Gece yarılarına kadar makam odasındaki dev ekranda sokakları gözlerdi.
GAFFAR OKKAN NASIL ÖLDÜRÜLDÜ?
- Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Diyarbakır'ın Şehitlik semtinde makam aracıyla Emniyet Müdürlüğü'nden Valilik binasına doğru giderken silahlı bir terörist grup tarafından pusuya düşürülmüş ve açılan ateş sonucunda beş polis memuruyla birlikte hayatını kaybetmişti. Okkan suikasta uğradığında 49 yaşındaydı. Kenan İmirzalioğlu’nun oynadığı “Deli Yürek – Bumerang Cehennemi” filmi ona yapılan suikasti anlatmaktadır..
İki şehidimiz de Atatürkçü kişilikleriyle ön plandaydılar.
Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!
Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
Kahramanlar can verir, yurdu yaşatmak için!!
Saygı ve sevgilerimle,
Zoptik
Son düzenleme: