365 Gün Mustafa Kemal ATATÜRK

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
23072015.jpg


Erzurum Kongresi toplandı

23.07.1919

Amasya Genelgesi’ne göre Erzurum Kongresi’nin 10 Temmuz’da toplanması gerekiyordu. Fakat bazı delegelerin Erzurum’a gelmesinde yaşanan zorluklar nedeniyle kongre 23 Temmuz 1919’da toplanabildi. Eski İdadi Mektebi binasında yapılan kongreye Erzurum, Trabzon, Sivas, Bitlis ve Van’dan 56 delege katıldı. Elazığ, Diyarbakır ve Mardin’den seçilen delegelerin gelmesi ise Elazığ Valisi Ali Galip tarafından engellendi. Kongrenin açılışından sonra yapılan oylamada Mustafa Kemal Paşa başkanlığa seçildi. İki hafta süren Kongre, bazı bakımlardan önemli sonuçlar verdi. Mahalli bir kongre olarak toplanmasına karşın alınan kararlar tüm yurdu ilgilendirdiği için milli bir program niteliğindeydi. Kongre sonunda 7 Ağustos 1919’da yayımlanan bildiri, vatanın milli sınırlar içinde bir bütün olduğunu ve parçalanamayacağını belirtiyor, ülkenin bütünlüğünün ve ulusal bağımsızlığın sağlanması için ulusal gücün egemen kılınacağını bildiriyordu. Bildiride manda ve himaye görüşleri tümüyle reddediliyordu. “Kuvayı Milliye’yi etkili, milli iradeyi hâkim kılmak esastır” denilen kongrede, ulusal vicdandan doğan derneklerin birleştirilmesiyle “Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kuruluyordu. Kongre kararlarından en dikkat çekici olanı, İstanbul Hükümeti’nin vatanın bağımsızlığını sağlayamaması halinde geçici bir hükümetin kurulmasına olanak sağlanması; yani vatanı savunmak için bir mücadeleye girişilmesi düşüncesinin ortaya konulmasıydı. Bu devrimci görevi yerine getirecek olan Heyet-i Temsiliye de Erzurum Kongresi sonucunda oluşturulmuş ve başkanlığına yine Mustafa Kemal seçilmişti.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
24072015.jpg


Lozan Antlaşması imzalandı

24.07.1923

11 Kasım 1922 tarihinde başlayan ve fasılalı olarak sekiz ay süren Lozan Barış Konferansı, 24 Temmuz 1923 günü mutlu sona ulaştı. Türkiye, Lozan Antlaşması ile Misak-ı Milli sınırları içinde bağımsız ve egemen bir devlet olarak, diğer tüm dünya devletleri tarafından resmen tanındı. Lozan Barış Konferansı, Türk tarafının haklarını arama noktasındaki kararlı duruşu, İtilaf Devletleri temsilcilerinin ise görüşmeleri Sevr koşulları üzerine inşa etmeye çalışmaları nedeniyle defalarca çıkmaza girdi. İngiltere ile Musul ve Boğazlar konusu; Fransa ile kapitülasyonlar ve Osmanlı borçları konusu; İtalya ile kabotaj hakları konusu; Yunanistan ile de sınır ve savaş tazminatı konusu, görüşmelerin tıkandığı başlıca noktalardı. Tarafların bu konularda ortak bir zeminde buluşamaması nedeniyle Konferans 4 Şubat 1923’te dağıldı. 23 Nisan 1923’te başlayan ikinci bölüm görüşmelerinde ise, İtilaf Devletleri’nin daha ılımlı bir tutum sergilemesiyle pek çok konuda mutabakat sağlandı ve 24 Temmuz’da antlaşma imzalandı. Uzun savaş yıllarının ardından, Türkiye’nin varlığını tüm dünyaya kabul ettirdiği Lozan Antlaşması ülkede tam bir bayram havası yarattı. Mustafa Kemal Paşa’ya göre bu anlaşma, “Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden” bir vesikaydı; “Osmanlı tarihinde örneği bulunmayan bir siyasi zafer eseri”ydi. Mustafa Kemal, antlaşmanın imzalanması üzerine heyet başkanı İsmet Paşa’ya da şu tebrik telgrafını gönderdi: Memlekete bir dizi faydalı hizmetlerden ibaret olan ömrünüzü bu defa da tarihi bir başarıyla taçlandırdınız.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
25072015.jpg


Demiryolu Sivas’a ulaştı

25.07.1930


Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, demiryolunun Sivas’a ulaşması nedeniyle 26 Temmuz 1930 günü Nafıa Vekili Recep Bey’e (Peker) bir kutlama mesajı göndererek duyduğu memnuniyeti bildirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında “yurdu demir ağlarla örmek” milli ulaşım politikasının ana hedefi olarak benimsenmişti. Bunun iki temel nedeninden biri, savaşlar sırasında demiryollarının öneminin çok iyi anlaşılmış olması, ikincisi de milli ekonomiyi yaratmak için üretim merkezlerine ve doğal kaynaklara ulaşımın sağlanması ihtiyacıydı. Osmanlı döneminde demiryollarının büyük bölümü Batı Anadolu’yu kapsayacak şekilde inşa edilmişken, Cumhuriyetten sonra demiryollarında öncelik Ankara’nın doğusuna verilmişti. Yeni kurulan hatlar arasında, Doğu Anadolu’yu yurdun kalanına bağlayan Ankara-Kayseri-Sivas-Erzurum hattı birinci derecede öneme sahipti. Hattın resmi açılışı 30 Ağustos’ta, Başbakan İsmet Paşa’nın da katılımıyla Sivas’ta yapıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryoluna duyulan sevdayı ve yeni bir hat daha eklenmiş olmasının yarattığı coşkuyu en iyi, Sivas Numune Hastanesi doktorlarından Memduh Necdet Otaman’ın yaptığı şu konuşma yansıtıyordu: Gözümüz aydın! İşte tren geldi… Demiryolu, Cumhuriyetin çelik koludur. Artık Sivas hiçbir yere uzak değildir. Şimdi Ankara bize bir günlük yoldur… Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için uç uca ekledik. Ankara-Sivas arasını on günden bir güne indiren işte bu demirlerdir. Kurak tarlalarla, kıraç ovalara bolluk ve zenginlik getiren işte bu demirlerdir… Bu demir değil, altın yoludur...
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
25072015.jpg


Demiryolu Sivas’a ulaştı

26.07.1930


Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, demiryolunun Sivas’a ulaşması nedeniyle 26 Temmuz 1930 günü Nafıa Vekili Recep Bey’e (Peker) bir kutlama mesajı göndererek duyduğu memnuniyeti bildirdi. Cumhuriyetin ilk yıllarında “yurdu demir ağlarla örmek” milli ulaşım politikasının ana hedefi olarak benimsenmişti. Bunun iki temel nedeninden biri, savaşlar sırasında demiryollarının öneminin çok iyi anlaşılmış olması, ikincisi de milli ekonomiyi yaratmak için üretim merkezlerine ve doğal kaynaklara ulaşımın sağlanması ihtiyacıydı. Osmanlı döneminde demiryollarının büyük bölümü Batı Anadolu’yu kapsayacak şekilde inşa edilmişken, Cumhuriyetten sonra demiryollarında öncelik Ankara’nın doğusuna verilmişti. Yeni kurulan hatlar arasında, Doğu Anadolu’yu yurdun kalanına bağlayan Ankara-Kayseri-Sivas-Erzurum hattı birinci derecede öneme sahipti. Hattın resmi açılışı 30 Ağustos’ta, Başbakan İsmet Paşa’nın da katılımıyla Sivas’ta yapıldı. Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryoluna duyulan sevdayı ve yeni bir hat daha eklenmiş olmasının yarattığı coşkuyu en iyi, Sivas Numune Hastanesi doktorlarından Memduh Necdet Otaman’ın yaptığı şu konuşma yansıtıyordu: Gözümüz aydın! İşte tren geldi… Demiryolu, Cumhuriyetin çelik koludur. Artık Sivas hiçbir yere uzak değildir. Şimdi Ankara bize bir günlük yoldur… Bu demirleri toprağın pasını silmek için bu yerlere döşedik. Sarı başaklı ekinleri altına çevirmek için uç uca ekledik. Ankara-Sivas arasını on günden bir güne indiren işte bu demirlerdir. Kurak tarlalarla, kıraç ovalara bolluk ve zenginlik getiren işte bu demirlerdir… Bu demir değil, altın yoludur...
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
27072015.jpg


Mustafa Kemal’in Ege kıyılarındaki ilk heykeli

27.07.1932

İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda inşa edilen Gazi Anıtı, 50 bin kişilik coşkulu bir kalabalığın huzurunda 27 Temmuz 1932 günü törenle açıldı. Anıt, valilik ve belediyenin 1929’daki ortak kararı ile inşa edildi. Başlangıçta tasarım için bir yarışma açılması düşünüldüyse de, süreyi uzatacağı gerekçesiyle sonra bundan vazgeçildi. Anıtın, İstanbul’daki Taksim Cumhuriyet Anıtı’nı da yapmış olan İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya sipariş edilmesine karar verildi. Sipariş edilen anıtın yüzünün Akdeniz’e dönük olması; etrafında da Kurtuluş Savaşı’nı ve inkılapları canlandıran kabartmalar bulunması isteniyordu. Canonica, 1930 yılının Mart ayında heykelin maketiyle İzmir’e geldi. Mustafa Kemal’in, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrini verdiği anı betimleyen bronz heykel, Gazi’yi at üzerinde, mareşal üniformalı olarak sağ eliyle denizi gösterir vaziyette betimliyordu. Heykelin dökümleri Roma’da gerçekleştirildi. Kaidesi ise mimar Asım Kömürcü tarafından hazırlandı. Kaidenin üç cephesinde, Kurtuluş Savaşı ve zafer konulu bronz kabartmalar bulunuyordu. Anıtın açılışı, Başbakan İsmet Paşa tarafından gerçekleştirildi. İsmet Paşa, törende yaptığı ateşli konuşmada, İzmir’den Gazi’ye şöyle sesleniyordu: Büyük Gazi! On seneden fazladır, Türk milletinin davası için arkandan koşuyoruz. Şimdiye kadar modern ve medeni bir devlet olarak aldığımız yol, kısa ve kısır değildir... Türk milleti davasının çıkar yolu ancak senin izindir. Senin heykelin, Türk milletine büyük davasını daima hatırlatan yanılmaz bir işarettir. Senin heykelin, Türk milletinin iradesini cisimleştiren bir demir pençedir.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
28072015.jpg


Çok partili düzene geçiş denemesi

28.07.1930


Demokrasi mücadelesinin ancak siyasi partilerle yürütüleceğine inanan Mustafa Kemal, ilk iş olarak kendi partisini kurmuş, zaman zaman da tam demokrasinin gereği olan çoğulcu parlementer sisteme geçmek için girişimlerde bulunmuştu. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın karşısına çıkan ilk muhalefet partisi, Kâzım Karabekir, Rauf (Orbay), Ali Fuat (Cebesoy), Refet (Bele) ve Adnan (Adıvar) gibi önemli isimlerin yer aldığı Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ydı. Bu siyasi oluşum, inkılapların evrimci bir çizgide kendiliğinden gelişmesi gerektiğini savunarak, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın devrimci kişiliğine karşı çıkıyordu. Ancak 1925’te Şeyh Said İsyanı’nın patlak vermesi üzerine parti, şeriatçı unsurları da bünyesinde barındırdığı gerekçesiyle kapatıldı. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın yanında ikinci bir parti bulunmaması, her zaman bir eksiklik olarak kendini hissettiriyordu. Bu nedenle Mustafa Kemal, halk egemenliğine ve laikliğe bağlı kalma koşuluyla, ılımlı ve güvenilir kişilerin öncülüğünde ikinci bir partinin kurulması için 1930 yılında yeni bir adım attı. Gazi, 28 Temmuz 1930 akşamı, Yalova’da kendisiyle birlikte bulunan yakın arkadaşı Fethi Bey’i (Okyar), bir muhalefet partisi kurmaya şu sözlerle davet etti: Memlekette muhalif bir parti kurmak lazımdır. Böyle bir parti kurulursa Meclis’te münakaşa daha serbest olur. Mesela, siz böyle bir partinin başına geçerseniz bildiklerinizi serbestçe Meclis’te söylersiniz; bu suretle uygulamada görülen birçok hataların önü alınmış olur. Fethi Bey, bu daveti geri çevirmeyerek, 12 Ağustos 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
29072015.jpg


“Allah yolunuzu açık, kılıcınızı keskin etsin”

29.07.1921

İttihat ve Terakki Partisi’nin liderlerinden Cemal Paşa, I. Dünya Savaşı’nın mağlubiyetle sonuçlanması üzerine İstanbul’dan ayrılmış ve önce Almanya’ya, oradan da İsviçre ve Rusya’ya gitmişti. Enver Paşa ve bir grup İttihatçıyla birlikte, Asya’daki Türkleri antiemperyalist ve Turancı amaçlar etrafında birleştirmeye yönelik faaliyetlere girişen Cemal Paşa, ayrıca askeri danışmanlık yapmak için Afganistan’a da gitmişti. Cemal Paşa, 29 Temmuz 1921 tarihinde Kabil’den Mustafa Kemal’e gönderdiği mektupta, buradaki çalışmalarının amacını, “Başımıza son Yunan belasını çıkarmış olan İngilizlerin başına bir Hindistan belası açmak ve bu sayede belki bütün dünyaya biraz rahat nefes aldıracak büyük bir hadisenin sebebi olmak” şeklinde açıklıyordu. Cemal Paşa, Anadolu’daki bağımsızlık hareketinin başarısı için de Mustafa Kemal’e şöyle sesleniyordu: Ben size bu mektubu yazdığım sıralarda, siz kimbilir hangi dağ tepesindeki çadırınızda, masanızın üzerine açtığınız haritalarınızın üzerinde, savaş hatlarından gelen raporların tetkiki ile muhtelif kollara yazılacak tariflerin içeriği ile ne hararetle meşgulsünüzdür? İlahi bir nurun kalbinizde doğurduğu ışıkla, milletin ruhundaki yiğitlik abidesini aydınlattınız. Şimdi bütün zindeliği ile ayağa kalkmış milletin başına geçtiniz. Dünyaya harikalar gösteriyorsunuz. Allah yolunuzu açık, kılıcınızı keskin etsin. Benden sizlere, maiyetinizde Türklüğün, Müslümanlığın hayrı için can veren kahramanlara kardeşçe binlerce selamlar ve hürmetler…
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
30072015.jpg


Kâzım Karabekir Paşa’dan tarihi bir cevap

30.07.1919

İstanbul Hükümeti, Anadolu’daki faaliyetleri nedeniyle defalarca İstanbul’a çağırdığı Mustafa Kemal Paşa’nın bu emre uymaması nedeniyle, 8 Temmuz 1919 tarihinde onu 3. Ordu müfettişliğinden azlettiğini bildirdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa da, aynı gece hem resmi görevinden hem de askerlik mesleğinden istifa etti. Artık Mustafa Kemal, sivil bir vatandaş olarak tüm askeri yetkilerinden mahrum kalmıştı. Buna rağmen ertesi gün onu ziyaret eden Kâzım Karabekir Paşa, “Ben ve Kolordum emrinizdeyiz. Bundan sonra dahi ne emirleriniz varsa yerine getirmeyi şeref bilirim,” sözleriyle tam desteğini sürdürdü. Kâzım Karabekir’in bu tutumu, Kurtuluş Savaşı’nın seyri üzerinde belirleyici bir rol oynadı. İstanbul hükümeti, Erzurum Kongresi’ni toplayan Mustafa Kemal’in yakalanması için 25 Temmuz’da Sivas Valisi Reşit Paşa’ya, 30 Temmuz’da da Kâzım Karabekir Paşa’ya talimat verdi. Emir açıktı. Buna rağmen Kâzım Karabekir Paşa, Harbiye Nazırı’na şu tarihi yanıtı verdi: Mustafa Kemal Paşa gibi memlekette namusu ile ve parlak askeri hizmetleri ve vatanperverliği ile tanınmış ve bütün askerlerin de pek ziyade özel hürmetini kazanmış ve özellikle henüz yirmi gün evvel memleketin yarısına kumanda etmiş olan, hal ve hareketlerinde vatani ve milli menfaatlere aykırı bir şey olmayan bir zatın tutuklanmasına bir kanuni sebep olmayacağı ve yukarıda arz ettiği durum dolayısıyla halk ve ordu nazarında da iyi bir hareket olarak görülmeyeceği cihetle, Mustafa Kemal Paşa’nın tutuklanmasına ve Kolordu olarak da bunun için yardımda bulunulmasına hal ve vaziyetin katiyen müsait olmadığını arz ederim.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
31072015.jpg


Keriman Halis, dünya güzellik kraliçesi seçildi

31.07.1932

1932 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği yarışmada Türkiye Güzeli seçilen Keriman Halis, Belçika’da 31 Temmuz 1932 günü yapılan oylamada 28 ülkenin temsilcilerinden oluşan jürinin 25’inin oyunu alarak dünya güzellik kraliçesi ilan edildi. Keriman Halis’in kazandığı bu başarı Türkiye’de büyük sevince yol açtı. Gazeteler bu sonucu, “Türk kadınlığı adına bütün milletçe iftihar edilecek bir netice” olarak duyurdu. Yarışmayı düzenleyen Cumhuriyet gazetesi başyazarı Yunus Nadi, dört yıldan beri düzenlemekte oldukları yarışmaya dudak büküp, bunu beyhude bir çaba olarak görenlere şöyle yükleniyordu: Bin yıldır haksız yere çarşaflar içine hapsolunarak hayattan adeta soyutlanan Türk kadını, toplumumuzu yarı felce uğratan böyle bir muameleye asla layık olamayacak kadar yüksek ve asildir. Bu hapis ve esaret hayatından kurtulduktan sonra Türk kadının Avrupa ve Amerika’daki hemcinslerinden hiçbir şekil ve surette farksız, çok yüksek bir varlık olduğunu gösterecek her fırsattan istifade etmek lazımdı. Keriman Halis’i kutlayan bir başka kişi de, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’di: Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihi olarak bildiğim için, Türk kızlarından birinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat, Türk gençlerine bu vesileyle şunu hatırlatmayı lüzumlu görüyorum: Övündüğümüz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda bir gelişmenin sürekliliğini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. Keriman Halis’e, Soyadı Kanunu’ndan sonra bizzat Atatürk tarafından kraliçe anlamına gelen “Ece” soyadı verilmiştir.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
01082015.jpg


Mustafa Kemal, Amerikalı pilotları kabul etti

1.08.1931


1931 Temmuz’unda Russell N. Boardman ve John L. Polando adında iki Amerikalı sivil havacı, uzun uçuş rekoru kırmak amacıyla New York’ta başladıkları uçuşu, 8.065 kilometreyi 49 saat 8 dakikada aşarak İstanbul’da tamamladılar. Yeni Dünya ile Yakın Doğu arasında ilk kez doğrudan bir hava köprüsü kuran bu olay, hem dünyada hem de Türkiye’de büyük ilgi çekti. Pilotlar, Atlas Okyanusu’nu aştıktan sonra İrlanda, Londra, Paris, Münih, Salzburg ve Belgrad üzerinden İstanbul’a vardılar. Amerikalı pilotları Yeşilköy Havaalanı’nda İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin Bey (Üstündağ), Amerika’nın Türkiye büyükelçisi, Türk havacılar, basın mensupları ve kalabalık bir halk topluluğu karşıladı. Basın mensuplarının, “Uçuş rekoru için neden İstanbul’u seçtiniz?” sorusunu Amerikalı pilotlar, “Türkiye’de çok yeni ve iyi şeyler yapıldığını işittik. Bunları yerinde görmeye ve selamlamaya geldik,” şeklinde yanıtladılar. Mustafa Kemal Paşa, Amerikalı pilotları 1 Ağustos 1931 günü Yalova’da kabul etti. Amerikan büyükelçisi tarafından takdim edilen havacılar, Başbakan İsmet İnönü tarafından madalyayla onurlandırdı. Gazi de konuk havacıları tebrik ve takdir ederek, onların başarısını şu sözlerle övdü: Başarınız, bilim ve tekniğin; ustalık ve cesaretin; insan gücünün benzersiz bir zaferidir. Kıtaları birleştirirken ulusları da yaklaştırıyorsunuz. Siz gökyüzünde güzel bir yol çizdiniz. Bu geziniz Türk havacılarında da büyük bir istek uyandıracaktır. Kişiliklerinizde Amerikan ulusunu, Amerikan bilgi ve tekniğini, Amerikan havacılığının kahraman temsilcilerini selamlarım.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
01082015.jpg


Mustafa Kemal, Amerikalı pilotları kabul etti

2.08.1931


1931 Temmuz’unda Russell N. Boardman ve John L. Polando adında iki Amerikalı sivil havacı, uzun uçuş rekoru kırmak amacıyla New York’ta başladıkları uçuşu, 8.065 kilometreyi 49 saat 8 dakikada aşarak İstanbul’da tamamladılar. Yeni Dünya ile Yakın Doğu arasında ilk kez doğrudan bir hava köprüsü kuran bu olay, hem dünyada hem de Türkiye’de büyük ilgi çekti. Pilotlar, Atlas Okyanusu’nu aştıktan sonra İrlanda, Londra, Paris, Münih, Salzburg ve Belgrad üzerinden İstanbul’a vardılar. Amerikalı pilotları Yeşilköy Havaalanı’nda İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin Bey (Üstündağ), Amerika’nın Türkiye büyükelçisi, Türk havacılar, basın mensupları ve kalabalık bir halk topluluğu karşıladı. Basın mensuplarının, “Uçuş rekoru için neden İstanbul’u seçtiniz?” sorusunu Amerikalı pilotlar, “Türkiye’de çok yeni ve iyi şeyler yapıldığını işittik. Bunları yerinde görmeye ve selamlamaya geldik,” şeklinde yanıtladılar. Mustafa Kemal Paşa, Amerikalı pilotları 1 Ağustos 1931 günü Yalova’da kabul etti. Amerikan büyükelçisi tarafından takdim edilen havacılar, Başbakan İsmet İnönü tarafından madalyayla onurlandırdı. Gazi de konuk havacıları tebrik ve takdir ederek, onların başarısını şu sözlerle övdü: Başarınız, bilim ve tekniğin; ustalık ve cesaretin; insan gücünün benzersiz bir zaferidir. Kıtaları birleştirirken ulusları da yaklaştırıyorsunuz. Siz gökyüzünde güzel bir yol çizdiniz. Bu geziniz Türk havacılarında da büyük bir istek uyandıracaktır. Kişiliklerinizde Amerikan ulusunu, Amerikan bilgi ve tekniğini, Amerikan havacılığının kahraman temsilcilerini selamlarım.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
03082015.jpg


İngiltere, Osmanlı gemilerine el koydu

03.08.1914

I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti, donanmasını güçlendirmek amacıyla İngiltere’ye irili ufaklı çok sayıda gemi siparişi vermişti. Başlangıç olarak, o günün parasıyla 4 milyon sterline iki dretnot ısmarlanmıştı. Bu güçlü savaş gemilerine Reşadiye ve Sultan Osman adları verilecekti. Sultan Osman gemisinin süvarisi, Hamidiye’nin efsanevi kahramanı Rauf Bey’di (Orbay). Gemilerin alınması için hazinede yeterli para olmadığından Donanma Cemiyeti tarafından geniş bir yardım kampanyası düzenlenmiş, bu amaçla öğrenciler bile seferber edilmişti. Bu şekilde gemilerin parası, kuruş kuruş halkın cebinden toplanmıştı. Fakat Avrupa’da artan gerilim nedeniyle İngiltere, gemileri teslim edip etmeme noktasında kararsızdı. Bahriye Nazırı Churchill, gemileri vermemenin diplomatik bir krize yol açacağını biliyordu, ancak söz konusu gemilerin gelecekte kendilerine karşı kullanılma olasılığından da rahatsızlık duyuyordu. Rauf Bey, 27 Temmuz 1914 günü Sultan Osman’ı teslim almak üzere Newcastle’a ulaştı. Fakat sadece bir gün sonra, Avusturya veliahtının Saraybosna’da öldürülmesiyle I. Dünya Savaşı patlak verdi. Bu durumda gemilerin teslimi de şüpheli hale geldi. Nitekim, 3 Ağustos 1914 günü, Sultan Osman için sancak çekme töreninin yapılmasına sadece saatler kala, İngiliz hükümeti gemiye el konulduğunu açıkladı. Bu durum Osmanlı hükümeti tarafından şiddetle protesto edilse de kimse oralı olmadı. Sultan Osman, adı “Agincourt” olarak değiştirilerek derhal İngiliz donanmasına katıldı. Reşadiye ise “Erin” adını aldı. Fakat geminin 22 Ağustos’ta yapılan denemesinde silahlarının çalışmadığı anlaşılınca, bir daha hiç kullanılmamak üzere yeniden kızağa çekildi.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
04082015.jpg


Bulgar şairden Atatürk’e övgü

04.08.1932


Atatürk yurtdışında nasıl tanınıyor, nasıl biliniyordu? Bunun en doğru cevabı belki de, dünyanın dört bir tarafından, kendisini hiç tanımayan insanlardan aldığı mektuplarda gizli. Asya’dan Afrika’ya, Avrupa’dan Amerika’ya, dünyanın her köşesinden Atatürk’e mektup gönderen kişiler arasında sıradan insanların yanında siyasetçiler, askerler, ünlü sanatçı ve yazarlar da yer alıyordu. İşte bunlardan biri de, tanınmış Bulgar şairi Lyubomir Bobevski idi. Şair, Atatürk’e 19 kıtalık uzun bir şiir yazmış, bu şiiri de bir kartona yaldızlı harflerle bastırarak çerçeveletmiş ve Atatürk’e gönderilmek üzere, 1932 yılı Ağustos ayında Sofya Ortaelçiliği’ne teslim etmişti. Daha sonra Atatürk’e ulaştırılan şiir şöyle başlıyordu: Fırtınalar denizlerin üstünde koştu Hemen korkunç dalgalar estirip coştu Bütün engelleri yıktı, devirdi Ne korkuttu seni, ne yolundan çevirdi Çürük temellerden aldın sen insanları Sildin taassubu, yıkadın vicdanları Aydınlık vermek için aziz diyara Cehaleti öldürdün, koydun mezara …
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
05082015.jpg


Mustafa Kemal “Başkomutan”

05.08.1921

5 Ağustos 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan gizli oturumda, Mustafa Kemal Paşa’ya geniş yetkilerle 3 ay “Başkomutanlık” veren kanun kabul edildi. 1921 yazında güçlü Yunan ordusunun giriştiği harekâtla Afyon, Kütahya ve Eskişehir düşmüş, Türk ordusu da yeniden güç kazanabilmek için Sakarya nehrinin doğusuna çekilmişti. Bu durum Meclis içinde genel olarak huzursuzluk ve karamsarlığa yol açmıştı. Ordunun bir an evvel toparlanması için başına Enver Paşa’nın getirilmesini önerenler dahi vardı. Ancak genel görüş, Başkomutanlığı geçici bir süreyle TBMM Başkanı Mustafa Kemal’in üstlenmesiydi. Bu doğrultuda 4 Ağustos günü TBMM’ye bir önerge sunuldu. Tartışmalar ertesi gün de devam etti ve Mustafa Kemal, 3 ay süreyle Meclis yetkilerinin de kendisine verilmesi koşuluyla Başkomutanlık görevini kabul etti. Önergenin kabul edilmesinden sonra kürsüye çıkan Mustafa Kemal, şu konuşmayı yaptı: Efendiler, zavallı milletimizi tutsak etmek isteyen düşmanları Allah’ın yardımıyla kesinlikle yeneceğimize olan güven ve inancım hiç sarsılmamıştır. Bu dakikada o tam güveni yüce heyetinize karşı, tüm millete ve tüm dünyaya karşı ilan ederim. Bu tam inancın fiiliyata dönüşebilmesi için, tek ve en çok gereksindiğim bir şey varsa o da yüce heyetinizin beni koruması ve milletimizin bana hep yardımcı olmasıdır. Gerek yüce heyetinizden, gerek büyük ve müşfik milletimden her zaman şefkat ve koruma göreceğime inancım büyüktür. O nedenle yüce heyetinizden aldığım güçle bu dakikadan itibaren Başkomutanlık görevime başlıyorum.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
06082015.jpg


Gazi’den İsmet Paşa’ya mektup

06.08.1933

Mustafa Kemal ve İsmet Paşa arasındaki derin dostluk ilişkisi, çok uzun zaman birlikte çalışmanın kaçınılmaz sonucu olarak zaman zaman küçük çatışmalara da sahne olmuş, ancak bu çatlaklar çoğu zaman fazla büyümeden kısa zamanda giderilmiştir. Nitekim, 1933 yılında bir tartışma nedeniyle aralarında bir kırgınlık yaşanınca, Mustafa Kemal İsmet Paşa’nın gönlünü alır; İsmet Paşa da bir mektup yazarak Mustafa Kemal’e muhabbet ve sadakatini bildirir. İşler, Gazi’nin verdiği şu ünlü yanıtla tatlıya bağlanır: İsmet; büyük adamsın; hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış. Ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylesem inanır mısın? Bu duygularımı sofrada değil, kimsenin yanında değil, yatak odama çekildikten sonra mahremimle yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni! Buna cevap istemem, gözlerinden öperim.
 

Coolkinq12

Kıdemli Üye
5 Haz 2016
2,765
0
Homeworld
06082015.jpg


Gazi’den İsmet Paşa’ya mektup

06.08.1933

Mustafa Kemal ve İsmet Paşa arasındaki derin dostluk ilişkisi, çok uzun zaman birlikte çalışmanın kaçınılmaz sonucu olarak zaman zaman küçük çatışmalara da sahne olmuş, ancak bu çatlaklar çoğu zaman fazla büyümeden kısa zamanda giderilmiştir. Nitekim, 1933 yılında bir tartışma nedeniyle aralarında bir kırgınlık yaşanınca, Mustafa Kemal İsmet Paşa’nın gönlünü alır; İsmet Paşa da bir mektup yazarak Mustafa Kemal’e muhabbet ve sadakatini bildirir. İşler, Gazi’nin verdiği şu ünlü yanıtla tatlıya bağlanır: İsmet; büyük adamsın; hassas olduğun kadar his veren adamsın. Sen benim sözlerimi okurken gözlerin yaşarmış. Ya ben seni okurken hıçkırıklarla ağladığımı söylesem inanır mısın? Bu duygularımı sofrada değil, kimsenin yanında değil, yatak odama çekildikten sonra mahremimle yazıyorum. Sen beni muhakkak çok seviyorsun. Ya ben seni! Buna cevap istemem, gözlerinden öperim.

Ya, o nasıl bir mektup öyle gözlerim yaşardı eline sağlık üstad ya :(
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.