365 Gün Mustafa Kemal ATATÜRK

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
21112015.jpg


22.11.1923

Mustafa Kemal’e İstiklal Madalyası verildi


Mustafa Kemal Paşa, 21 Kasım 1923 tarihinde TBMM tarafından İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı. Gazi’nin askerlik yaşamı boyunca aldığı tüm nişan, madalya ve takdirnameler şu şekildedir: - Beşinci Rütbeden Mecidi Nişanı (25 Aralık 1906) - Dördüncü Rütbeden Osmani Nişanı (6 Kasım 1913) - Fransa Lejyon Donör Nişanı (11 Mart 1914) - Üçüncü Rütbeden Osmani Nişanı (1 Şubat 1914) - Bulgaristan St. Alexandr Nişanı Komandör Rütbesi (23 Mart 1915) - Gümüş İmtiyaz Madalyası (30 Nisan 1915) - Harp Madalyası (15 Temmuz 1915) - Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası (1 Eylül 1915) - Alman Demir Haç Nişanı (28 Aralık 1915) - Muharebe Altın Liyakat Madalyası (17 Ocak 1916) - Avusturya-Macaristan Üçüncü Rütbeden Muharebe Liyakat Madalyası (27 Temmuz 1916) - İkinci Rütbeden Mecidi Nişanı (12 Aralık 1916) - İkinci Rütbeden Osmani Nişanı (1 Şubat 1917) - Alman Birinci, İkinci Demir Haç Nişanları (9 Eylül 1917) - Avusturya-Macaristan İkinci Rütbeden Muharebe Liyakat Madalyası (9 Eylül 1917) - Birinci Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı (16 Aralık 1917) - Birinci Rütbeden Alman Kron Dö Prus Nişanı (19 Şubat 1918) - Fahri Yaver payesi verilmesi (23 Eylül 1918) - TBMM tarafından Gazilik unvanı verilmesi (19 Eylül 1921 ) - Aliyülala Nişanı (Afganistan tarafından) (27 Mart 1913) - Yeşil-Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası (21 Kasım 1923)
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
23112015.jpg


23.11.1918

İşgal kuvvetleri kumandanı d’Espèrey İstanbul’da


Mondros Ateşkes Anlaşması’nın ardından İtilaf Devletleri 13 Kasım’da İstanbul’un de facto işgaline başlarken, bu işgalin simge isimlerinden Fransız General Franchet d’Espèrey de 23 Kasım 1918 tarihinde vapurla İstanbul’a geldi. 1856 yılında Cezayir’in Mustaganim vilayetinde dünyaya gelen d’Espèrey’in babası, ülkedeki Fransız Süvari Alayı’nda subaydı. İlk askeri deneyimlerini Cezayir’de ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinde edinen d’Espèrey, 1913 yılında Fransa’ya çağrıldı. I. Dünya Savaşı’nda farklı cephelerde savaştı ve gösterdiği yararlılıklar nedeniyle işgal kuvvetleri kumandanı olarak İstanbul’da görevlendirildi. D’Espèrey İstanbul’a ilk geldiğinde cılız bir törenle karşılanmıştı. Bu nedenle, 8 Şubat 1919 tarihinde şehre ikinci kez geldiğinde, kendisine görkemli bir tören düzenletti. Galata’dan Beyoğlu’na kadar zafer alayı tertip ettiren Fransız general, yol boyunca “Roma İmparatorları gibi” at üzerinde etrafını selamlayarak ilerledi. Büyük bir gösteriş ve kibir içindeki d’Espèrey’in, Dolmabahçe Sarayı’nda oturmak istediğini söylemeye kadar varan tavırları, İngiltere Başbakanı Lloyd George tarafından dahi “acınacak derecede nezaket ve zerafet yoksunu” olarak tanımlanmıştı. İstanbul’da görev yaptığı süre boyunca Türk halkının nefretini kazanan d’Espèrey, Fransız bir mürebbiyenin Osmanlı konağındaki maceralarını konu alan bir filmi de, Fransızları küçük düşürdüğü gerekçesiyle yasaklatmıştı.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
24112015.jpg


24.11.1934

Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadı verildi


24 Kasım 1934 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2587 sayılı Kanun’la Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadını verdi. Kanunun görüşmeleri sırasında söz alan Başvekil İsmet Paşa, “Atatürk” soyadının verilmesini şöyle teklif etti: Arkadaşlar, Büyük Önderimiz, Cumhur Reisimizin soyadı için bir kanun teklif ediyoruz. Düşündük ki Soyadı Kanunu tatbik olunurken, Büyük Önder’in taşıyacağı adı tayin etmek Büyük Millet Meclisi’nin borcu ve hakkıdır. Kanunda biz “Atatürk” adını teklif ediyoruz. İnanıyoruz ki, ulusun en değerli varlığı olan Cumhur Reisimizin adını söylerken, derin sevgi ve saygı duygularımızı da birlikte sezdirmiş olacağız. İnanıyoruz ki “Atatürk” adı ile Büyük Türk Ulusu, en büyük oğluna en saygılı hitabını yapmış olacaktır. Hâkimiyeti Milliye gazetesinin başyazarı Falih Rıfkı Atay da, ertesi gün gazetesine koyduğu “Atatürk” başlıklı yazısında şöyle söylüyordu: En büyük Türk odur. Atatürk onun soyadı değildir: Atatürk onun kendisidir. Bu ad, Türk tarihinin önünde bir sancak gibi dalgalanacaktır; Türk tarihinin dünü, bugünü gibi, yarını onun gölgesi altındadır. Mustafa Kemal’siz Türk, Türksüz Mustafa Kemal anlaşılamaz: ikisi birbirinde buluştular, birbiri içinde sürüp gideceklerdir... Adı kendine, kendi adına kutlu olsun.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
25112015.jpg


25.11.1925

Şapka Kanunu kabul edildi


Mustafa Kemal, bir insanın uygarlığın gereklerini sadece kafa yapısı ve düşünce olarak değil, aynı zamanda dış görünüm itibariyle de yerine getirmesi gerektiğini düşünüyordu. Hele ki Türkiye’de olduğu gibi, hiçbir kıyafet bütünlüğünün olmadığı, herkesin kendine göre bir kıyafetle sokağa çıktığı bir ülkede, ona göre çağdaşlıktan söz etmek mümkün değildi. Gerçekten de Türk toplumunda belirli bir giyim tarzından söz etmek imkânsızdı. Batı’ya dönük aydınlar ayakkabı, pantalon, ceket giymeyi tercih ederken, din adamları ve mollalar şalvarla, cübbeyle, kuşakla dolaşıyordu. Baş giyiminde karışıklık daha da büyüyordu. Her tarikat ve tekke kendine özgü bir külah ya da başlık takarken, birçok insan fesi tercih ediyordu. Ulusal eylemcilerin simgesi ise kalpaktı. Müslüman olmayan unsurların ve din adamlarının giysileri ise, her dinin alışkanlık ve geleneklerini yansıtacak şekilde farklıydı. Mustafa Kemal, kıyafet devriminin ilk adımını 1925 Ağustos’unda Kastamonu’ya yaptığı gezi sırasında şapka takarak attı. Gazi, 28 Ağustos’ta İnebolu’da yaptığı ünlü konuşmasında, uygar insanlar olarak ne giyilmesi gerektiğini şöyle tarif ediyordu: Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalık, ceket ve doğal olarak bunları tamamlamak üzere başta siperli başlık. Bunu açık söylemek isterim ki bu başlığa şapka denir… Bu adımın ardından, önce devlet memurlarına şapka giyme zorunluluğu getiren Bakanlar Kurulu kararnamesi yayımlandı, sonra da 25 Kasım 1925 tarihinde Meclis’te kabul edilen “Şapka İktizası Hakkında Kanun”la din adamları dışında erkeklerin şapka dışında bir başlık giymesi yasaklandı.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
26112015.jpg


26.11.1934

Lakap ve unvanları kaldıran kanun kabul edildi


Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’e “Atatürk” soyadını veren tarihi kararından iki gün sonra, 26 Kasım 1934 günü bir başka önemli adım atarak, Osmanlı döneminden kalma “efendi”, “bey”, “hanım”, “ağa”, “paşa” gibi unvan ve lakapları kaldırdı. TBMM Başkanı Kâzım Özalp’in başkanlığında gerçekleştirilen oturumun hemen başında söz alan İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, hükümet olarak lakap ve unvanların kaldırılması için verdikleri kanun teklifinin gerekçesini şu sözlerle açıkladı: Arkadaşlar, eski devirlerden kalma, bugün demokrasi esasına uymayan bazı lakaplar, unvanlar, rütbeler, nişanlar, madalyalar var. Bunların bir an evvel kanun karşısında kaldırılması inkılabımıza uygun bir hareket olacaktır. Kanun taslağı tartışmaya açıldıktan sonra üzerinde en çok tartışılan konu, toplumda yaygın olarak kullanılan “ağa” unvanının durumu oldu. Hükümet adına Şükrü Kaya, sınıf farkı gösteren bütün unvanlarla birlikte “ağa” lakabının da kaldırılması gerektiğini savunuyordu. Nitekim kanunun gerekçesinde, “Türk inkılabının en açık vasfı demokratik olmasındadır. Demokrasinin temeli ulusal üyeler arasında ne kanunda, ne teşrifatta, ne de muamelede hiçbir fark olmamasıdır,” deniliyordu. Tamamlanan müzakereler neticesinde kanun aynı gün kabul edildi. Bundan böyle yalnızca, adının önüne gelmesi şartıyla erkeklere “Bay”, kadınlara da “Bayan” denilecek, “Paşa”nın yerini “General”, “Müşir”in yerini de “Mareşal” alacaktı.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
27111911.jpg


27.11.1911

Mustafa Kemal’in binbaşılık kariyeri


Mustafa Kemal, 27 Kasım 1911’de binbaşı rütbesine terfi etti. Bu sırada Trablusgarp Savaşı nedeniyle Kuzey Afrika’daydı. Görev yerine ulaşmak için 21 Ekim’de İstanbul’dan İskenderiye’ye gelmiş, 23 Ekim’de de İskenderiye’den Trablusgarp’a hareket etmişti. Fakat yolda rahatsızlanması üzerine tekrar İskenderiye’ye dönmek zorunda kalmış ve 15 gün kadar hastanede yatmıştı. Binbaşı rütbesini aldığında, halen İskenderiye’de bulunuyordu. Bundan birkaç gün sonra Trablusgarp’a hareket edecek ve 16 Aralık’ta görev yeri olan Tobruk’a ulaşacaktı. Trablusgarp, Mustafa Kemal’in askeri kariyerindeki ilk savaş deneyimiydi. Buna rağmen başarılı bir yönetim sergiledi. Nitekim Bingazi Muharebelerinde gösterdiği yiğitlik ve liyakat gerekçesiyle kıdemine 2 sene zam yapılarak, 4. Rütbeden Osmanlı Nişanı ile ödüllendirildi. Mustafa Kemal, Ekim 1912’de Balkan Savaşı başlayınca İstanbul’a döndü. Yenilgiyle sonuçlanan I. Balkan Savaşı sırasında, Çanakkale ve Gelibolu Yarımadası’nın savunmasında görev aldı. I. Balkan Savaşı’nın sonunda İttihat ve Terakki’nin bir hükümet darbesiyle iktidarı ele geçirmesi, Mustafa Kemal’le büyük çekişme içinde olan Enver’in askeri kariyerinde hızla yükselmesini ve harbiye nazırlığına gelmesini sağlamıştı. Enver’i ve cemiyetin etkinliklerini açıkça eleştiren Mustafa Kemal, bu dönemde Sofya ataşemiliterliğine atandı (27 Ekim 1913). Bu görev ona, Avrupa’daki yaşam tarzını daha iyi tanıma fırsatı verdi. Bir süre sonra Bükreş, Belgrad ve Çetine ataşemiliterliklerini de üstlendi. Mustafa Kemal, bu görevlerini sürdürürken, 1 Mart 1914 tarihinde yarbaylığa terfi etti.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
28112015.jpg


28.11.1938

Atatürk’ün vasiyeti açıklandı


Atatürk’ün hastalığı sırasında yazdığı vasiyeti, ölümünün ardından 28 Kasım’da, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliği tarafından açıldı. Kısa vasiyetname şu şekildeydi: Dolmabahçe, 5.9.938 Pazartesi, Malik olduğum bütün para ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul varlığımı Cumhuriyet Halk Partisi’ne aşağıdaki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: 1- Para ve hisse senetleri şimdiki gibi İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2- Her seneki nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe Makbule’ye (Atadan) ayda 1.000, Afet’e (İnan) 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye (Adatepe) 200 lira, Rukiye (Erkin) ve Nebile’ye (İrdelp) şimdiki 100’er lira verilecektir. 3- Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir. 4- Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5- İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6- Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir. K. Atatürk
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
28112015.jpg


29.11.1938

Atatürk’ün vasiyeti açıklandı


Atatürk’ün hastalığı sırasında yazdığı vasiyeti, ölümünün ardından 28 Kasım’da, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliği tarafından açıldı. Kısa vasiyetname şu şekildeydi: Dolmabahçe, 5.9.938 Pazartesi, Malik olduğum bütün para ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul varlığımı Cumhuriyet Halk Partisi’ne aşağıdaki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum: 1- Para ve hisse senetleri şimdiki gibi İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır. 2- Her seneki nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe Makbule’ye (Atadan) ayda 1.000, Afet’e (İnan) 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye (Adatepe) 200 lira, Rukiye (Erkin) ve Nebile’ye (İrdelp) şimdiki 100’er lira verilecektir. 3- Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir. 4- Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır. 5- İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır. 6- Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir. K. Atatürk
 

ant07alya

Katılımcı Üye
29 Ocak 2012
918
0
Ellerinize Emeğinize Sağlık Herhangi bir yardım ihtiyacınız olur ise mesaj atmanız yeterli .
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
30112015.jpg


30.11.1925

Tekke ve zaviyeler kapatıldı


Atatürk inkılaplarından ve modernleşme yolunda atılan laik reformlardan biri de, 30 Kasım 1925 tarihinde TBMM’de kabul edilen 677 sayılı Kanun ile “Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ve türbedarlıklarla birtakım unvanların kaldırılması”ydı. Yasanın çıkarılmasında aynı yılın Şubat ayında başlayan “Şeyh Said İsyanı” etkili oldu. Diyarbakır İstiklal Mahkemesi, “şeyhlerin tekke ve zaviyelerde kendilerine Allah süsü vererek halkı kendilerine taptırmak gibi fiiller işlediğini” öne sürerek, önce kendi yargı bölgesindeki tekke ve zaviyeleri kapattı. Ardından Ankara İstiklal Mahkemesi de, irtica odakları olarak görülen tekke ve zaviyelerin kapatılması için hükümete resmen müracaat etti. Konya Mebusu Refik Bey’in (Koraltan) bu doğrultuda hazırladığı kanun taslağı TBMM’de görüşüldükten sonra 30 Kasım 1925 tarihinde yasalaştı. Söz konusu kanunla tüm tarikatlar yasadışı ilan edilirken, tekke ve zaviyelerin mal varlıkları Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne devredildi ve çoğu okul binasına dönüştürüldü. Yine aynı kanunla şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve muskacılık gibi, bir kısmı dinin kamulaştırılması anlamına gelen, bir kısmı ise tamamen hurafe ve batıl inançlardan oluşan eylem, unvan ve sıfatların kullanılması, bunlara ait hizmetlerin yapılması ve bu unvanlarla bağlantılı kıyafetlerin giyilmesi yasaklandı.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
01122015.jpg


01.12.1921

Yabancı gazetecinin gözünden Mustafa Kemal


Mustafa Kemal tarafından Türkiye’ye davet edilen Fransız gazeteci ve yazar Berthe B. Gaulis, Paşa’nın 1 Aralık 1921’de Meclis’te yaptığı konuşma hakkındaki gözlemlerini şöyle yazar: Şimdi Paşa salona gelmiş bulunuyordu. Çabuk adımlarla, herhangi bir yere basit bir mebus gibi gitti oturdu, dinledi, notlar aldı. Sonra, kurşun kaleminin tersiyle önündeki sıraya üç kez vurdu. Bu, söz istediğinin işareti idi... Ayağa kalktı, toplantı salonunu, kendini simgeleyen yürüyüşüyle geçip hatiplere ayrılmış yerin merdivenlerini çıktı. Kürsüye gelince önüne bir kaç küçük tabaka kâğıt koydu ve başladı. Bu kâğıtlara çok az bakacak, hep irticalen konuşacaktı. Çok kısa bir ara vererek tam beş saat, topluluğa hitap etti. Öyle bir topluluk ki, çok farklı unsurlardan oluşmuştu ve bir kere olsun tökezlemeyen sözlerinin egemenliği altında, onu ilgiyle dinledi. O ölçülü ton, salonda madeni biçimde çınlıyordu. Düşüncelerine tam hâkimiyetle konuşuyordu. Sözlerindeki şiddet tesadüfi değil, iradi idi. Zarif kalpağı altında, profili bir madalya gibi hareketsizdi. Sivil kıyafette idi, her zamanki gibi çok güzel giyinmişti. Öteki mebuslarınki ile onun elbisesi arasındaki farkı görebilmek, ondaki kusursuz elbise kesilişini fark edebilmek için, alışmış bir göz yeterliydi. Bununla birlikte, ne kadar sade kalmak isterse istesin hareketi, yürüyüşü, saygı uyandıran duruşu onu derhal farklılaştırıyor, bütün topluluk da davranışlarıyla onu lider olarak tanıdığını gösteriyordu...
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
02122015.jpg


02.12.1922

Mustafa Kemal’e Meclis’te kurulan tuzak


1922 yılında Meclis’te Mustafa Kemal’e karşı sert muhalefet yapan bir grup vardı. Bu gruba mensup bazı milletvekilleri, onu Meclis dışında bırakmak için 2 Aralık 1922’de tuzaklı bir kanun teklifi sundular. Söz konusu teklif, TBMM’ye seçilebilmek için bir adayın ya Türkiye’nin mevcut sınırları içinden olmasını ya da şayet göçmen olarak gelmişse en az beş yıldır aynı yerde ikamet ediyor olmasını şarta bağlıyordu. Mustafa Kemal, askerlik görevleri nedeniyle hiçbir zaman beş yıl aynı yerde yaşamamıştı. Zaten doğum yeri de Selanik’ti. Yani, bu teklifin yasalaşması halinde, milletvekili seçilmesi mümkün olmayacaktı. Tuzağı fark eden Mustafa Kemal, hemen söz istedi: Bu tasarı, doğrudan doğruya, beni yurttaşlık haklarından yoksun bırakmaya yönelmiştir… Ne yazık ki doğduğum yer, bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor. Herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl olsun oturup kalmış da değilim… Bu maddenin istediği koşul bende yoksa, aralıksız beş yıl bir seçim bölgesinde oturup kalamamışsam, bu da, yurda yaptığım yararlıklar yüzündendir… Tasarlıyordum ki yabancı düşmanlar canıma kıymak yoluyla beni yararlı olmaktan alıkoymaya çabalayacaklardır. Ama hiçbir zaman aklımın köşesinden geçmezdi ki yüce Meclis’te bunlarla bir düşünen iki üç kişi olsun çıkabilecek! Bunun içindir ki şimdi ben anlamak istiyorum: Bu baylar seçim bölgeleri halkının duygularını ve dileklerini mi dile getiriyorlar? Benim yurttaşlık haklarımı elimden almak yetkisi bu baylara nereden verilmiştir?.. Atatürk’ün nutku etkili oldu ve kanun teklifi reddedildi.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
03122015.jpg


03.12.1930

Gazi, Elhamra Sineması’nda kendi filmini izledi


Mustafa Kemal Paşa, 3 Aralık 1930 günü Elhamra Sineması’nda, Fox Film şirketi tarafından Gazi Orman Çiftliği’nde çekilen filmi izledi. Sinemada ona, kız kardeşi Makbule Hanım (Atadan) ile İçişleri Bakanı Şükrü Bey (Kaya) eşlik etti. 11 Kasım 1930’da çekilen filmde Mustafa Kemal, ABD Büyükelçisi Joseph C. Grew ile birlikte Gazi Orman Çiftliğini’ni geziyor ve kendisine çiftliğin sorumlusu Tahsin Bey’i (Coşkan) takdim ediyordu. Ardından Tahsin Bey, çiftliğin kuruluşunu ve o güne kadar yapılanları anlatıyordu. Tahsin Bey’in anlattıklarına göre, daha önce çorak bir yer olan araziyi ormana çevirmek beş yıl almış ve bir milyon ağaç dikilmişti. Mustafa Kemal’in film münasebetiyle Amerikalılara hitaben yaptığı konuşma ise şöyleydi: Türk milletiyle Amerika milleti ve karşılıklı olduğuna emin bulunduğum muhabbet ve samimiyetin tabii kaynakları hakkında bir kaç söz söylemek isterim. Türk milleti yaradılış itibariyle demokrattır... Diğer taraftan Amerika milletinin, kendi benliğini hissettiği dakikada dayanak yaptığı, yücelttiği şey de demokrasidir. Amerikalılar bu mevhibe ile seçkin bir millet olarak insanlık dünyasında kendine bir yer edindi. Büyük bir millet kurdu. İşte bu noktadandır ki Türk milleti, Amerika milleti hakkında derin ve kuvvetli bir yakınlık hisseder. Ümit ederim ki bu tespit iki millet arasında mevcut olan yakınlığı kökleştirecektir. Yalnız bu kadarla kalmayacak, belki tüm insanlığı birbirini sevmeye ve müşterek sevgiye engel olan geçmiş hurafeleri silmeye, dünyayı sulh ve huzur sahasına sokmaya vesile olacaktır.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
04122015.jpg


04.12.1923

“Halk müreffeh, bağımsız ve zengin olmak istiyor”


İstanbul halkının armağan olarak kendisine bir kılıç göndermesi üzerine Mustafa Kemal, Tercüman-ı Hakikat gazetesi muhabirine şu demeci verdi: Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet, bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için bolca kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. Gerektiğinde kurumlarımızı savunmak için lazım olanı yapmaya hazırız. Cumhuriyet, fikirlerin serbestliği taraftarıdır. Samimi ve yasal olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce saygındır. Yalnız muhaliflerimizin de insaflı olması lazımdır. Bu memleket, dünyada hiçbir milletin başına gelmeyen bir badireden yıkık-dökük kurtulmuştur. Zorlukla ancak canımızı kurtardık... Memleket baştan başa çoraktır. Hain düşman, taş taş üstünde bırakmamıştır. Bütün buraları imara mecburuz... Memleket mutlaka çağdaş, medeni ve yepyeni olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır. Bütün fedakârlığımızın semere vermesi buna bağlıdır... Halk ile çok temasım vardır. O saf kitle, bilmezsiniz ne kadar yenilenme taraftarıdır... Halk müreffeh, bağımsız, zengin olmak istiyor; komşularının refahını gördüğü halde, fakir olmak pek ağırdır. Gerici fikirler yetiştirenler belirli bir sınıfa arkalarını dayayabileceklerini zannediyorlar. Bu, kesinlikle yanlış bir düşüncedir, bir zandır. Gelişme yolumuzun önüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz. Yenilik vadisinde duracak değiliz. Dünya müthiş bir cereyanla ilerliyor. Biz bu ahengin haricinde kalabilir miyiz?
 

HACKERTHT

Yaşayan Forum Efsanesi
5 Kas 2006
10,700
458
'
O saf kitle, bilmezsiniz ne kadar yenilenme taraftarıdır... Halk müreffeh, bağımsız, zengin olmak istiyor; komşularının refahını gördüğü halde, fakir olmak pek ağırdır. Gerici fikirler yetiştirenler belirli bir sınıfa arkalarını dayayabileceklerini zannediyorlar. Bu, kesinlikle yanlış bir düşüncedir,
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
05122015.jpg


05.12.1935

Kadınların seçme ve seçilme hakkı genişletiliyor


5 Aralık 1934 günü, Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekili tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, Anayasa’da ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılması yönünde bir teklif sunuldu. Söz konusu teklif, Türk vatandaşı olan her kadına 22 yaşında milletvekili seçme, 30 yaşında da milletvekili seçilme hakkının verilmesini öngörüyordu. 317 üyeli Meclis’te, oylamaya katılan 258 üyenin tamamı kanunun kabulü yönünde oy kullanınca, Türkiye’de, birçok Batı ülkesinden çok daha önce kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmış oldu. Bu gelişmeden büyük memnuniyet duyan Atatürk, bu konuda şunları söyledi: Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir... Siyasi hayatta belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de mebus seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin bir çoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve liyakatla kullanacaktır. Bu gelişmelerin ardından Türk kadını, ilk kez 8 Şubat 1935 tarihinde genel seçimlere katılarak, Meclis’e 18 milletvekili sokmayı başardı.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.