- 14 Kas 2006
- 1,174
- 27
ATATÜRK'ÜN HAYATI
ANKARA VE BİR MİLLETİN ŞAHLANIŞI
Şimdi 1921 yılının Temmuz başlarındayız. Yunanlılar Ankara Hükûmeti'nin reddettiği Sevr Antlaşması'nı gerçekleştirmek amacıyla Anadolu topraklarına durmadan kuvvet çıkararak Türklere karşı yeni bir taarruza hazırlanmaktadırlar. Nihayet bu genel düşman taarruzu*10 Temmuz 1921 günü* bütün Batı Cephesi boyunca takviyeli kuvvetlerle başladı. Harekât ilerledikçe Yunan kuvvetleri ile Türk kuvvetleri arasında yer yer şiddetli çarpışmalar oldu. Ancak gerek insan gücü gerekse araç ve gereç yönünden Türk kuvvetlerinden sayıca fazla durumda bulunan Yunanlılar birçok yerleri işgal ettiler. Afyon* Eskişehir* Kütahya* Bilecik art arda düşman eline geçti.
Cepheden gelen bu kaygı verici haberler üzerine 18 Temmuz 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa* Ankara'dan Karacahisar'daki Batı Cephesi Karargâhı'na geldi. Takviyeli kuvvetlerle gelişen Yunan ilerleyişi karşısında* o günkü şartlar altında imkânları sınırlı Türk ordusu için daha da ileri kayıpları önlemek üzere yeni bir strateji tesbitine gerek gördü ve Cephe Kumandanı İsmet Paşa'ya şu direktifi verdi: "Orduyu* Eskişehir'in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra* düşman ordusuyla araya bir mesafe koymak lâzımdır ki* orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin* bunun için Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir!" Müteakiben bu strateji uygulandı ve Batı Cephesindeki Türk ordusu geri yürüyüşe geçerek 25 Temmuz 1921'de tamamen Sakarya Nehri'nin doğusuna çekildi. Bu karar* harp yönetimi bakımından isabetli bir davranıştı; zira kayba uğrayan* azalan kuvvetlerimizin* tutunduğu mevzilerde tazelenen taarruz gücüne karşı* çekilmeksizin uzun sure direnilmesı daha büyük kayıpların sebebi olacaktı.
İnkılâp tarihimizde "Kütahya-Eskişehir Savaşları" adını alan ve Sakarya'nın doğusuna çekilmemizle sonuçlanan bu çarpışmalarda ordumuz kendisinden sayıca 2 misli fazla düşman kuvvetleri karşısında oldukça ağır zayiat vermiş* gerek çarpışmalar gerekse geri çekiliş esnasında şehit* yaralı ve kayıp olmak üzere 40.000'e yakın silâhlı kuvvetimiz yok olmuştu. Ayrıca araç ve gereç kaybımız da büyüktü.
Ordumuzun* Sakarya'nın doğusuna çekiliş günlerinde Bakanlar Kurulu* tekrar gelişebilecek yeni bir Yunan taarruzuna karşı tedbir olmak üzere Hükûmet Merkezi'nin Ankara'dan Kayseri'ye nakline karar verdi; ancak Meclis'ten onay almak gerekiyordu. Hükûmet kararı* Büyük Millet Meclisi'nin gizli oturumunda açıklandı. Meclis şahlanmıştı: "Biz buraya kaçmaya mı *geldik* yoksa düşmanla dövüşmeye mi?" Millet temsilcileri* Ankara'yı harpsiz teslim etmeyi kabul etmediler; hedef son tepeye kadar dövüşmekti. Bu heyecanlı konuşmalar üzerine Meclis* tahliyenin aksine Ankara'nın müdafaasına* bunun için gerekli hazırlıkların yapılmasına karar verdi.
ANKARA VE BİR MİLLETİN ŞAHLANIŞI
Şimdi 1921 yılının Temmuz başlarındayız. Yunanlılar Ankara Hükûmeti'nin reddettiği Sevr Antlaşması'nı gerçekleştirmek amacıyla Anadolu topraklarına durmadan kuvvet çıkararak Türklere karşı yeni bir taarruza hazırlanmaktadırlar. Nihayet bu genel düşman taarruzu*10 Temmuz 1921 günü* bütün Batı Cephesi boyunca takviyeli kuvvetlerle başladı. Harekât ilerledikçe Yunan kuvvetleri ile Türk kuvvetleri arasında yer yer şiddetli çarpışmalar oldu. Ancak gerek insan gücü gerekse araç ve gereç yönünden Türk kuvvetlerinden sayıca fazla durumda bulunan Yunanlılar birçok yerleri işgal ettiler. Afyon* Eskişehir* Kütahya* Bilecik art arda düşman eline geçti.
Cepheden gelen bu kaygı verici haberler üzerine 18 Temmuz 1921 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal Paşa* Ankara'dan Karacahisar'daki Batı Cephesi Karargâhı'na geldi. Takviyeli kuvvetlerle gelişen Yunan ilerleyişi karşısında* o günkü şartlar altında imkânları sınırlı Türk ordusu için daha da ileri kayıpları önlemek üzere yeni bir strateji tesbitine gerek gördü ve Cephe Kumandanı İsmet Paşa'ya şu direktifi verdi: "Orduyu* Eskişehir'in kuzey ve güneyinde topladıktan sonra* düşman ordusuyla araya bir mesafe koymak lâzımdır ki* orduyu derleyip toparlamak ve güçlendirmek mümkün olabilsin* bunun için Sakarya'nın doğusuna kadar çekilmek yerindedir!" Müteakiben bu strateji uygulandı ve Batı Cephesindeki Türk ordusu geri yürüyüşe geçerek 25 Temmuz 1921'de tamamen Sakarya Nehri'nin doğusuna çekildi. Bu karar* harp yönetimi bakımından isabetli bir davranıştı; zira kayba uğrayan* azalan kuvvetlerimizin* tutunduğu mevzilerde tazelenen taarruz gücüne karşı* çekilmeksizin uzun sure direnilmesı daha büyük kayıpların sebebi olacaktı.
İnkılâp tarihimizde "Kütahya-Eskişehir Savaşları" adını alan ve Sakarya'nın doğusuna çekilmemizle sonuçlanan bu çarpışmalarda ordumuz kendisinden sayıca 2 misli fazla düşman kuvvetleri karşısında oldukça ağır zayiat vermiş* gerek çarpışmalar gerekse geri çekiliş esnasında şehit* yaralı ve kayıp olmak üzere 40.000'e yakın silâhlı kuvvetimiz yok olmuştu. Ayrıca araç ve gereç kaybımız da büyüktü.
Ordumuzun* Sakarya'nın doğusuna çekiliş günlerinde Bakanlar Kurulu* tekrar gelişebilecek yeni bir Yunan taarruzuna karşı tedbir olmak üzere Hükûmet Merkezi'nin Ankara'dan Kayseri'ye nakline karar verdi; ancak Meclis'ten onay almak gerekiyordu. Hükûmet kararı* Büyük Millet Meclisi'nin gizli oturumunda açıklandı. Meclis şahlanmıştı: "Biz buraya kaçmaya mı *geldik* yoksa düşmanla dövüşmeye mi?" Millet temsilcileri* Ankara'yı harpsiz teslim etmeyi kabul etmediler; hedef son tepeye kadar dövüşmekti. Bu heyecanlı konuşmalar üzerine Meclis* tahliyenin aksine Ankara'nın müdafaasına* bunun için gerekli hazırlıkların yapılmasına karar verdi.