365 Gün Mustafa Kemal ATATÜRK

CxFor

Özel Üye
24 Eki 2015
3,099
1
Cx Island
Lowindy,Ellerine emeklerine sağlık güzel kardeşim.
Vaktim oldukça paylaşımlarını okuyorum.gerçekten muazzam bir iş yapıyorsun.
Seni bu konuda bütün Türkhackteam Adına tebrik eder.Şahsım adına teşekkür ediyorum..
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
07082015.jpg


Tekalif-i Milliye emirleri

07.08.1921


Mustafa Kemal Paşa, başkomutanlık yetkisini aldıktan sonra ilk iş olarak, ordunun ihtiyaçlarının halk tarafından karşılanmasını sağlamak üzere “Tekalif-i Milliye” (Milli Yükümlülükler) emirlerini açıkladı. 7-8 Ağustos 1921 tarihlerinde yayımlanan 10 maddelik bu yükümlülüklerle Türkiye’de bir “savaş seferberliği” başlatıldı ve bu seferberlik savaşın gidişi üzerinde hayli etkili oldu. Tekalif-i Milliye emirlerine göre her ilçede bir ulusal vergi komisyonu kurulacak, halk elindeki silah ve cephaneyi orduya verecek ve her aile bir askeri giydirecekti. Yiyecek, giyecek ve her türlü makineli aracın yüzde 40’ına el konulacak, halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının yüzde 20’si ordu emrine tahsis edilecek ve sahipsiz bütün mallar orduya verilecekti. Ayrıca demirci, dökümcü, nalbant, terzi ve marangoz gibi iş sahipleri ordunun emrinde çalışacak ve halk askerlerin ulaşımına yardımcı olacaktı. Tüm bu alınanların bedeli daha sonra devlet tarafından sahiplerine ödenecekti. Tekalif-i Milliye emirleri, ilçelerde kurulan Tekalif-i Milliye komisyonları tarafından uygulanacaktı. Komisyonların üye ve memurlarından en küçük bir kayıtsızlık gösteren ve görevini kötüye kullanan olursa, vatana ihanetle yargılanarak cezalandırılacaktı.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
08082015.jpg


“Beni görmek demek, yüzümü görmek değildir”

08.08.1929


Mustafa Kemal Paşa, 9 Ağustos 1929 günü, o zaman Paris Büyükelçisi olan Fethi Bey’in (Okyar) Büyükdere’deki yalısında kendi onuruna verilen bir ziyafete katılmıştı. Cumhurbaşkanının Büyükdere’de bulunduğunu duyan halk, onu görebilmek için yalının önünde toplanmıştı. O günlerde kulaktan kulağa, Mustafa Kemal’in çok hasta olduğu ve yataktan çıkamayacak durumda bulunduğuna dair söylentiler dolaşıyordu. Kalabalık bir grubun yalının önünde toplandığını öğrenen Mustafa Kemal, bu söylentileri yalanlarcasına yalının balkonuna çıktı. Kendisini görmek için caddeyi dolduran halkı selamladı, sonra şöyle konuştu: Benim için zahmet ediyorsunuz, mahcup oluyorum. Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir. Ankara’dan buraya gelmeden evvel işittim ki, hakkımda “Hastadır, eli ayağı tutmuyor, ölüme mahkûmdur,” demişler. İşte karşınızdayım, sıhhatteyim, elim ayağım tutuyor. Kendi gözlerinizle görüyorsunuz ki, sapasağlamım. Kuvvetim yerindedir. Siz bu akşam benim karşımda milletin bir kitlesi, bir timsalisiniz. Size hitap ederken, bütün millete sesimi işittireceğime inanıyorum. İşitiniz ve işittiriniz. Sizin menfaatiniz için sıhhatini, ömrünü vakfeden adam sıhhattedir ve sizin için çalışacaktır. O sizin için yaşıyor. Benim kuvvetim, benim size olan sevgim ve sizin bana olan sevginizdir. Bu millet, bu memleket yeni rejim üzerinde dünyanın en makul bir varlığı olacaktır. Ben bunu kendi gözlerimle görmeden ölmeyeceğim.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
08082015.jpg


“Beni görmek demek, yüzümü görmek değildir”

09.08.1929


Mustafa Kemal Paşa, 9 Ağustos 1929 günü, o zaman Paris Büyükelçisi olan Fethi Bey’in (Okyar) Büyükdere’deki yalısında kendi onuruna verilen bir ziyafete katılmıştı. Cumhurbaşkanının Büyükdere’de bulunduğunu duyan halk, onu görebilmek için yalının önünde toplanmıştı. O günlerde kulaktan kulağa, Mustafa Kemal’in çok hasta olduğu ve yataktan çıkamayacak durumda bulunduğuna dair söylentiler dolaşıyordu. Kalabalık bir grubun yalının önünde toplandığını öğrenen Mustafa Kemal, bu söylentileri yalanlarcasına yalının balkonuna çıktı. Kendisini görmek için caddeyi dolduran halkı selamladı, sonra şöyle konuştu: Benim için zahmet ediyorsunuz, mahcup oluyorum. Beni görmek demek, behemehal yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir. Ankara’dan buraya gelmeden evvel işittim ki, hakkımda “Hastadır, eli ayağı tutmuyor, ölüme mahkûmdur,” demişler. İşte karşınızdayım, sıhhatteyim, elim ayağım tutuyor. Kendi gözlerinizle görüyorsunuz ki, sapasağlamım. Kuvvetim yerindedir. Siz bu akşam benim karşımda milletin bir kitlesi, bir timsalisiniz. Size hitap ederken, bütün millete sesimi işittireceğime inanıyorum. İşitiniz ve işittiriniz. Sizin menfaatiniz için sıhhatini, ömrünü vakfeden adam sıhhattedir ve sizin için çalışacaktır. O sizin için yaşıyor. Benim kuvvetim, benim size olan sevgim ve sizin bana olan sevginizdir. Bu millet, bu memleket yeni rejim üzerinde dünyanın en makul bir varlığı olacaktır. Ben bunu kendi gözlerimle görmeden ölmeyeceğim.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
10082015.jpg


İstanbul Hükümeti, Sevr Antlaşması’nı imzaladı

10.08.1920


Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin ardından Türkiye’ye son derece ağır koşullar dayatan Sevr (Sèvres) Barış Antlaşması, 10 Ağustos 1920 tarihinde, Sadrazam Damad Ferit Paşa başkanlığındaki Türk heyeti tarafından imzalandı. Anadolu’yla birlikte Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmeyi amaçlayan bu anlaşmayla birlikte: - İstanbul Osmanlı Devleti’nin başkenti olarak kalırken, Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a, Ceyhan’dan Cizre’ye kadar olan hattaki kent merkezleri ise (Fransız işgali altında bulunan) Suriye’ye bırakılıyor; - İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahsızlandırılıyor ve Boğazlar on devletten oluşan bir komisyonun denetimine bırakılıyor; - Fırat’ın doğusunda bir Kürt yerel yönetimi kuruluyor; - İzmir’in egemenlik hakları beş yıl süreyle Yunanistan’a bırakılıyor; - Osmanlı Devleti’nin Arap vilayetleri, Kıbrıs ve Ege adaları üzerinde hiçbir hakkı kalmıyor; - Azınlık hakları Müttefik Devletler’in denetimine bırakılıyor; - Osmanlı ordusu silahsızlandırılarak 50 bin kişiyle sınırlandırılıyor ve Türk donanması tasfiye ediliyor; - 1914 yılında kaldırılan kapitülasyonlar yeniden uygulamaya sokuluyordu. Mustafa Kemal, Sevr Antlaşması’nı “Türk milleti için uğursuz bir ölüm kararı” olarak tanımlamış ve onu “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir,” sözleriyle yok hükmünde saymıştır.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
11082015.jpg


Yalova Köşkü raylar üzerinde yana kaydırıldı

11.08.1930


Mustafa Kemal Paşa Yalova’yı çok seviyor ve zaman zaman burada satın aldığı Baltacı Çiftliği’ne gelerek çadırda kalıyordu. Daha sonra Termal Oteli’nin karşısında bir köşk yapılmasını istedi. İki katlı küçük köşk, 1929 yılında inşa edildi. Bu köşkü meşhur eden şey ise, ertesi yıl raylar üzerinde yana kaydırılması oldu. Bu olay, Ahmet Akyol’un Atatürk ve Yalova adlı kitabında şöyle anlatılıyor: Atatürk, bir gün köşke geldiğinde, çalışanlar yandaki çınar ağacının dalının köşkün çatısına vurduğunu, çatı ve duvara zarar verdiğini söyleyerek çınarın köşke doğru uzanan dalını kesmek için izin istediler. Atatürk ise, çınar ağacının kesilmesi yerine, binanın raylar üzerinde biraz ileriye alınmasını emretti.
Bu görev, İstanbul Belediyesi’ne verildi… Önce, bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılarak temel seviyesine inildi. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları binanın temeline yerleştirildi. Santim santim yapılan çalışmalar sonunda bina, temelin altına sokulan raylar üzerine oturtuldu.
Atatürk, zaman zaman bu çalışmaları izliyordu. Belediye Fen İşleri, 7 Ağustos 1929 Perşembe günü Yalova’ya bir gezi düzenledi. Bu geziye İstanbul’da bulunan bütün mimar ve mühendisler davet edildi... 8 Ağustos 1930 Cuma günü saat 15.00 civarında yürütme çalışması başladı… Köşkü yürütme işlemi iki safhada yapıldı.
8 Ağustos 1930 Cuma günü, öncelikle yapının teras bölümü kaydırıldı. Geri kalan iki gün içinde de, ana binanın raylar üzerinde yürütülmesi işlemi tamamlandı ve bina 5 metre kadar doğuya kaydırıldı.* Böylelikle köşk yıkılmaktan, çınar ağacı da kesilmekten kurtuldu. * Kaydırma işlemi 11 Ağustos günü tamamlanmıştır.
 
Son düzenleme:

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
12082015.jpg


Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu

12.08.1930

Türkiye’de çok partili sisteme geçiş denemesi olarak, bizzat Gazi Mustafa Kemal’in teşvikleriyle, 12 Ağustos 1930 tarihinde Ali Fethi Bey’in (Okyar) başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ne var ki kurulan bu partinin ömrü fazla uzun olmadı. Dönemin Paris Büyükelçisi Ali Fethi Bey, yıllık izni nedeniyle 22 Temmuz 1930 günü ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelmişti. Yakın arkadaşı Fethi Bey’i Yalova’ya davet eden Mustafa Kemal, ona yeni bir siyasi parti kurulması yönündeki fikirlerinden söz etti. Kurulacak olan parti, izleyeceği ekonomik ve siyasi liberalizm çizgisiyle Meclis’te serbest bir tartışma ortamının oluşmasını sağlayacak ve ülkenin siyasi hayatına yeni bir dinamizm getirecekti. Bu, Mustafa Kemal’in en fazla değer verdiği prensiplerden biriydi. Mustafa Kemal’in bu önerisini sıcak karşılayan Fethi Bey, 9 Ağustos günü büyükelçilik görevinden istifa ederek, “yeni bir parti kurulması isteği” hakkında Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’e bir mektup yazdı. Mustafa Kemal Paşa da bu mektuba 11 Ağustos’ta cevap vererek, partinin kuruluşunu resmen onayladı. Partinin adını Mustafa Kemal Paşa bulmuştu: Serbest Cumhuriyet Fırkası. 12 Ağustos 1930 günü İstanbul Taksim’deki Kalmis Apartmanı’nda kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, kısa zamanda kamuoyundan belli bir ilgi ve destek almayı başardı. Ancak parti tabanının kontrolsüz bir şekilde genişlemesi ve rejim muhaliflerinin yeni partiyi kendi amaçları doğrultusunda kullanmak istemesi nedeniyle parti giderek başlangıçtaki amacından uzaklaştı. Bunun üzerine Fethi Bey, 17 Kasım 1930 günü partiyi feshettiğini ilan etti.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
13082015.jpg


Mustafa Kemal, Meclis’te “Yeni Türkiye”yi anlattı

13.08.1923

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ikinci dönemi, 13 Ağustos 1923 tarihinde Meclis’te yapılan törenle başladı. Halk Fırkası’nın kendi adıyla ve programıyla girdiği seçimler sonucunda oluşan bu Meclis, Cumhuriyeti ilan edecek olan tarihi Meclis’ti. İkinci kez TBMM başkanlığına seçilen Mustafa Kemal Paşa, ikinci dönemin açılışı nedeniyle yaptığı konuşmada, yeni Türkiye Devleti’nin gelecekte de varlığını güvence altına alan özelliklerini şöyle dile getiriyordu: Efendiler, bugün haklı olarak iftihar edebileceğimiz tüm başarıların sırrı yeni Türkiye Devleti’nin yapısındadır. Gerçekten Türkiye Devleti’nin, bu yeni müessesenin dayandığı esaslar, niteliği bakımından kendinden önceki tarihi müesseselerin esaslarından farklıdır. Bunu bir kelime ile ifade etmek gerekirse diyebiliriz ki yeni Türkiye Devleti bir halk devletidir, halkın devletidir. Geçmişin kuruluşlarıysa şahıs devletiydi, kişilerin devletiydi. Bir milletin âlemden tümüyle silinmesi için, bir milletin insanlık topluluğundan tümüyle çözülüp dağılması için Nuh Tufanı kadar olağanüstü musibetlere ve olaylara gerek vardır. Ama kişiler kendiliğinden yok olmaya mahkûmdur... Cihanın toplumsal ve siyasal gereklerinden doğan ve binlerce yıllık Türk tarihinin evrimi sonucu olan devletimiz, devam ve istikrarın tüm niteliklerine ve koşullarına sahiptir.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
14082015.jpg


Bir Amerikalı gazetecinin Ankara izlenimleri

14.08.1921


The Christian Science Monitor gazetesinin muhabiri Amerikalı gazeteci Lawrence Shaw Moore 1921 Ağustos ortasında Ankara’ya geldiğinde, Sakarya Savaşı’na günler vardı. Moore, Mustafa Kemal Paşa cepheye hareket etmeden bir gün önce onunla görüşmeyi başarmıştı. Başkomutan, savaştan muzaffer çıkacaklarına dair inancını şöyle dile getirmişti: Biz bir ölüm kalım mücadelesine girişmiş bulunuyoruz. Ne gibi şartlar altında dövüştüğümüzü gördünüz. Biz Türkiye’nin istiklalini ve bütünlüğünü kurtarmaya çalışıyoruz. Allah’ın inayeti ve Türk milletinin yenilmez kuvveti sayesinde gayemize ulaşacağız. Amerikalı gazeteci, savaş öncesinde şehirdeki genel atmosferi de şöyle aktarıyordu: Ankara’ya geldiğim zaman gördüğüm manzara beni hayrete düşürdü. Şehirde tam bir harp havası esiyordu. Kalabalıktan, halkın mühim bir kısmı sokaklarda yatıp kalkıyordu… Mustafa Kemal’in hareketinden iki gün evvel Doğu’dan gelen kahraman Türk askerleri başkumandanın huzurunda bir geçit resmi yapmışlardı. Bu kahramanların elbiseleri yırtık pırtık, silahları derme çatma olduğu, hatta bir kısmının ayağında postal bile bulunmadığı halde, çelik gibi bir imanla resmi geçit yapıyorlardı. Bu heyecanlı manzarayı görünce hükmümü verdim: Böyle bir millet mağlup olmaz!
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
15082015.jpg


Goeben ve Breslau zırhlıları Osmanlı donanmasında

15.08.1914


Alman Deniz Kuvvetleri’ne ait Goeben ve Breslau savaş gemileri, 16 Ağustos 1914’te İstanbul’da törenle Osmanlı donanmasına katıldı. Bu gelişme, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girmesinde önemli rol oynadı. Akdeniz’de görev yapan Goeben ve Breslau, Almanya’nın 3 Ağustos 1914’te Fransa’ya savaş açması üzerine bir an önce İstanbul’a gitmek üzere emir aldı. O sırada Afrika kıyılarına yakın olan gemiler İstanbul’a doğru seyrederken, yolda İngiliz savaş gemileriyle karşılaştı. İngiltere’nin henüz Almanya’ya savaş açmamış olmasından yararlanan Goeben ve Breslau, İngiliz gemilerinin takibinde zorlukla Çanakkale’ye ulaştı. Alman savaş gemileri, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın izniyle 10 Ağustos günü Çanakkale Boğazı’nı geçerek 11 Ağustos’ta İstanbul’a demir attı. Bu durum, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin şiddetli protestolarına neden oldu. O tarihte henüz savaşa girmemiş olan Osmanlı İmparatorluğu, baskıdan kurtulmak için iki geminin 500 bin altın lira karşılığında Almanlardan satın alındığını ve isimlerinin Yavuz ve Midilli olarak değiştirildiğini açıkladı. Bunu teyit niteliğinde, 16 Ağustos’ta gemilere Osmanlı Bayrağı çekildi ve gemilerin Alman personeline fes giydirildi. Bu tarihten sonra Almanya, Osmanlı İmparatorluğu’nu kendi safında savaşa dahil etmek, Rusya ve Fransa ise Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşın dışında tutmak için yoğun çaba harcadılar. Sonunda, Yavuz ve Midilli gemilerinin 27 Ekim 1914’te Karadeniz’e açılarak bazı Rus limanlarını bombalamasıyla, Osmanlı İmparatorluğu da kendini büyük savaşın ortasında buldu.
 

Lowindy

Kıdemli Üye
24 Eyl 2016
2,547
14
15082015.jpg


Goeben ve Breslau zırhlıları Osmanlı donanmasında

16.08.1914


Alman Deniz Kuvvetleri’ne ait Goeben ve Breslau savaş gemileri, 16 Ağustos 1914’te İstanbul’da törenle Osmanlı donanmasına katıldı. Bu gelişme, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girmesinde önemli rol oynadı. Akdeniz’de görev yapan Goeben ve Breslau, Almanya’nın 3 Ağustos 1914’te Fransa’ya savaş açması üzerine bir an önce İstanbul’a gitmek üzere emir aldı. O sırada Afrika kıyılarına yakın olan gemiler İstanbul’a doğru seyrederken, yolda İngiliz savaş gemileriyle karşılaştı. İngiltere’nin henüz Almanya’ya savaş açmamış olmasından yararlanan Goeben ve Breslau, İngiliz gemilerinin takibinde zorlukla Çanakkale’ye ulaştı. Alman savaş gemileri, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın izniyle 10 Ağustos günü Çanakkale Boğazı’nı geçerek 11 Ağustos’ta İstanbul’a demir attı. Bu durum, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin şiddetli protestolarına neden oldu. O tarihte henüz savaşa girmemiş olan Osmanlı İmparatorluğu, baskıdan kurtulmak için iki geminin 500 bin altın lira karşılığında Almanlardan satın alındığını ve isimlerinin Yavuz ve Midilli olarak değiştirildiğini açıkladı. Bunu teyit niteliğinde, 16 Ağustos’ta gemilere Osmanlı Bayrağı çekildi ve gemilerin Alman personeline fes giydirildi. Bu tarihten sonra Almanya, Osmanlı İmparatorluğu’nu kendi safında savaşa dahil etmek, Rusya ve Fransa ise Osmanlı İmparatorluğu’nu savaşın dışında tutmak için yoğun çaba harcadılar. Sonunda, Yavuz ve Midilli gemilerinin 27 Ekim 1914’te Karadeniz’e açılarak bazı Rus limanlarını bombalamasıyla, Osmanlı İmparatorluğu da kendini büyük savaşın ortasında buldu.
 
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.