Güneydoğu ve Yaşadıklarım...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

mesutgun1982

Uzman üye
20 Mar 2008
1,069
3
Bu vatan 5 çapulcuya feda edilecek toprak değildir kardeş.Buna TC nin güya seçilmiş siyasetçisi geçinen siyasetçileride dahildir.Bu aziz toprağın atanın emriyle koruyucuları vardır vede herzaman olacaktır.Bu hedefte hizmeti geçen tüm gazilerimi şükran va saygıylarımla anarken tüm şehitleriminde mekanının yüce allahtan cennet olmasını dileklerimle.Kendini türk hisseden herkeze selam olsun.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.Mesut GÜN.
 
Son düzenleme:

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Bu yedek paraşüt kimin...!!!

Selim ile sivilden de paraşütçü olduğumuz için eğitimlere çok fazla katılmayacağımızı sanıyorduk, ancak yanıldığımızı her geçen gün daha da iyi anlıyorduk.

Paraşüt tecrübebizden dolayı bir çok acemi askeri ( içlerinde subay ve astsubaylar da vardı ) paraşüt eğitimleri için bize verdiler. Adamlara gak guk denmiyordu ki. Birincisi biz acemiydik daha, arkamızdan konuşulanlar geliyordu kulaklarımıza.

- " Şu hoca var ya, paraşüt şakasını ona da yapmışlar, herif gık demeden söve söve atlamış uçaktan " ...

Ve daha bir sürü şey...

İkincisi ise bizden rütbelilere nasıl söz geçireceğimizi bilemiyorduk henüz. Bir keresinde Selim öyle bir pot kırmıştı ki, içimden eyvah dedim bu askerlik bitmez...

Eğitimlerden birinde paraşütün katlanması esnasında can ipi adı verilen ve paraşütte iki adet bulunan ipi katlayamadığı için Bçvş.'a öyle bir bağırmıştı ki, sesinin yankılanmasına az kalmıştı neredeyse.

- " Lan ben size kaç kere anlatacam, can ipi bu ayakkabı bağı değil, bot bağlar gibi bağlamaycaksınız, nasıl kopup açılacak lan bu paraşüt..... "

Selimin bağrışlarına bölük komutanımız geldi. Selimi öyle bir fırçaladı ki, gözlerimi kapadım olacakları görmemek için. Ama yanından geçerken kulağına fısıldadıkları da bir o kadar şaşırttı beni...

- " Afferim aslanım, iyi öğreticisin. Ama senden rüğtbeli birine bir daha bu şekilde davranırsan kendini çokkk uzaklarda bulursun ...."

Selim ana paraşütlerin katlanılmasını, ben de yedek paraşütlerin katlanılmasını öğretiyordum. İşimin Selim'e göre kolay olacağını sanıyordum, ama nerdeeeeeeeeeeeee....

Yedek paraşüt göbek hizasındadır askeri paraşütlerde ve sağ tarafında paraşütü açmaya yarayan demir D haklası tabir edilen bir aparat vardır. Bunun çekimesi ile paraşüt açılır. Ancak göbek hizasında olduğu için halkayı çektikten sonra aniden başı geriye atmak gerekir açılana kadar, aksi taktirde paraşütün demir kuşamlar çeneyi parçalar.

Basit değil mi...?

Ama yok, bir türlü anlatamadım bunu işte. Platformlardan yaptırdığım atlayış çalışmalarında bir Allahın kulu da elleri yedek paraşüt üzerine atlasın, ama yok, hepsi anlaşmış sanki. Eller zeybek oynar gibi havada. Eller paraşütte atlanmazsa eğer, gerekli görüldüğü taktirde yedek paraşütü aömak için zaman kalmıyor. Normal atlayış mesafesi 650 metre, ancak muharebe atlayışları uçaktan 450, helikopterden ise 150 metreden yapılıyor. Bu yüzden yedek paraşüt açma esnasında zamanlama hayati önem taşıyor.

Atlayışlara gelmişti sıra, herkeste bir kargaşa,

- Kuşamları bağlayamadım...

- Lan can ipini kaybettim, botun ipini bağlayacam ben ( işte size bir şehit adayı, ama son anda yetiştik )

- Bu demir kuşamları nereye bağlıyorduk be, yeri yok bende bunların...

- Atlayıştan sonra hatırlat gösterecem ben sana nereye bağlayacağını, töbe töbe...

- Bu ip fazla be, bağlayacak yer yok...

Daha o kadar çok konuşma vardı ki, hepsi bel altı, yazmak mümkünd değil...

Atlayışa az kalmıştı, herkesin yedek paraşütünü kontrol ettim teker teker, kuşamlarına baktım, bazılarının paraşütlerini yeniden katladık ve özellikle tek tek uyardım hepsini yedek paraşüt konusunda.

Başta biraz heyecan olsa da henüz uçakta öğrendiğim marşları bağıra bağıra söyletmekten gaza geldi herkes, hazırlardı. Uçak son turunu da attıktan sonra, atlayış aşanına girdiğimizi bildiren yeşil ışık yandı. En son ben atlayacaktım.

Görebildiğim kadar herkesin ana paraşütü sorunsuz açılıyordu. Kancamı kontrol ederek kendimi boşluğa bırakırken, Yüzbaşımın elinde tuttuğu yedek paraşüte baktım, bir de benimkine; yoktu...

Yere indiğimizde herkes toplandı başıma, uçaktan inen Yüzbaşım yanıma geldi ve ;

- " Afferim aslanım, büyük cesaret gösretip ana paraşütü denemek için yedek olmadan atlayış yaptın tebrik ederim " ...

Şaşkınlığım geçmemişti ki yanımdan geçerekn kulağıma eğilerek ;

- " 10 dakika içinde odamda olacaksın "

dedi.

Gerisini siz tahmin edin, bi sopa yemediğim kaldı o odada. Yine de beni almadı eğitmenlikten. O hatayı nasıl yaptım hala aklım ermiyor. Heyecan desem yok, çünkü sivilden de paraşütçüydüm ve paraşüt atlayışları en iyi bildiğim ve en çok zevk aldığım şeylerden biriydi hayatta.

Hani derler ya basireti bağlanırmış insanın bazen, belki de öyle oldu.

------------------------------
DEVAM EDECEK
------------------------------
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Ava Giden Avlanır...

Uzun süredir karakola yapılacak baskın istihbaratları geliyordu, tedirgindik. Ne gecemiz, ne de gündüzümüz kalmıştı. Askerlerin bazıları teskere alacaktı ve ara boşuğa düşecektik, yenilerinin gelmesi zaman alacağından çok tehlikeli bir döneme girmek üzereydik.

Karakola yaklaşık 20 km mesafedeki geçit bölgesindeki vadide pusu atmaya karar verdik. Ağırlıklı keskin nişancılardan oluşacaktı pusu timi, diğer ağır silahlar da sanki karakol boşmuş hissi vererek, karakolun uzağındaki tepelere konuşlanacaktı.

10 kişilik keskin nişancıları tespit ettik, 5 mg3'ün tamamını yanımıza aldık, 3 de 80'lik havan ; yeterdi...

Gece yarısı yola çıktık, görüntü vermemeye özen gösteriyorduk, ertesi gece yarsını kuytu bir yerde bekledikten sonra yine hava karardıktan sonra yola devam ederek pusu bölgesine ulaştık. Hemen Mg3'ler ve havacılar yerini aldı. Sıra keskin nişancıları yerleştirmeye gelmişti. Kör nokta bırakmayacak şekilde yerleştirdim keskin nişancıları, yarıısnda gece görüş olduğunda, birer atlayacak yerleşmişlerdi.

Beklemeye başladık...

Tüm telsiz irtibatını kestiğimizden sadece çevirmdekileri duyabiliyor, hiç bir çevrime yanıt vermiyorduk. 3 ncü günün sonunda kulaklaıklar artık yara yapmaya başlamıştı kulaklarımıza...

6 ncı günde ise her şey hareketlenir olmuştu gece. Tilki uykusundaydık hepimiz, rüzgar biraz sert esse hemen gözlerimizi açıyorduk, uyumak ölüm demekti. Gözümü açtığımda üaerime doğru koşan karaltıları gördüğümde son nefesimi aldığımı hissettim. Kendime gelmem uzun sürmedi, ve gülmemek için kolumu ısırmaya başladım, kanıyordu kolumç Halisünasyonlar başlamıştı artık, ağaçlar insan gibi üzerime koşarken ürkmüştüm ; ilk değildi bu...

9 ncu günde çok tiz sesler duymaya başlamıştık, sesin kalitesinden karakola yakın bir bölgeden geldiği belli oluyordu seslerin. Hemen karakolun alarma geçmesi için morf alfabesi ile işaret verdim ;

Karakola baskın yakındı...

Beş saat sonra yine aynı şekilde cevap gelmişti. Karakola yapılan baskın teşebbüsü mevzilerin yerini değiştirdiğimizden atlatılmış, karşı tarafa ağır kayıplar verdirilmişti, şehit yok, ancak yaralımız çoktu karakolda. Yerimizi belli etmemek için ses çıkaramadığımızdan öylece beklemek zorunda kalmıştık karakola yapılan baskını. En az aynı kuvvetteki grubun bize doğru geldiği artık aşikardı, nefes bile almaz olmuştuk neredeyse...

Hava kararmaya yakındı, 10 ncü gündeydik.. Nikoncu yaklaşık 4 km de 16 kişilik bir grubun bulunduğumuz istikamete doğru geldiğini söyledi. Her keskin nişancıya bir numara vermiştim ve karşı grubun dizilişine göre, herkes kendi numarasına ve aynı anda atış yapacaktı belirlenen zamanda.

Aradan 2 saate yakın bir zaman geçmişti ki aramızdaki mesafe 2 km' ye düştü. Hazır olmalarını söyledim, 20 dk içerisinde atış yapılacaktı. 2 nci atış yapılmadan, vurulamayan hedeflerin kaçmalarını önlemek için havancılar ve Mg3 lerde konumlarını almış, keskin nişancıların atışları ile birlikte ortalığı cehenneme çevirmeye hazırlardı.

Mesafe 1500 m ye kadar düşmüştü, bekliyorduk, bekleyecektik...

Mesafe 850 metre iken herkese nişan almalarını söyledim.

Şimdi.....

10 keskin nişancı da aynı anda ateş ettiğinden, namlulardan çıkan sayıyı kestirmeleri imkansızdı, hoş ; buna zamanalrı da olmamıştı. Kanasımın dürbününden baktığımda 10 kişiyi yerde hareketsiz gördüm, 1 dk içinde hedefi havan ve Mg3 lerin atışından toz bulutu kaplamıştı, neye uğradıklarını şaşırmışlardı hainler. Tek karışılk bile gelmemişti. Çember şeklinde hedefe doğru ilerleyerek ulaştığımızda gördüğümüz manzara (!) karşısında gurur duydum askerlerimle ; 16 leş , yarısı parçalanmış...


Öylece bıraktık onları, gece soğuk ve aç vahşi hayvanlar gerisini hallederdi...


------------------------------
DEVAM EDECEK
------------------------------
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Kod Adı ; hayalet...

Civar karakolların belası olmuştu bu herif uzun süredir. Ne zaman nerede olacağı belli olmuyordu , en kötü tarafı da sürekli yalnız hareket etmesiydi. Ne iz bırakıyordu ardında ne de başka bir şey. Bir gün A/T sırasında sadece şu notu bulmuştuk ;

- " Sobeeee.... "

Dalga da geçiyordu alenen,ve bu artık kanımıza dokunmaya başlamıştı. Ancak sorumluluk bölgemizin dışında olduğundan şu ana kadar bu husustaki operasyonel isteklerimizin hiçbiri kabul edilmemişti; ta ki o ana kadar...

- " Komutanım komutanım, 10 dk içinde bir helikopter acil sizi almak üzere geliyormuş " ...

Daha önce operasyona dair hiç bir emare olmayışı düşündürmüştü beni, telsizle nedeninin sorup yanıt bekleyecek zamanım bile yoktu. Hemen bir ay önce gelen kademeci başçavuşun yanına gittim; muhteşem bir insandı, asla asker olmamalıydı diye içimden geçirmiştim ilk gördüğümde. Kibar, kültürlü, 2 dil biliyor, amatör ressam ve fotografçı... Daha neler neler...

Beni görünce hemen ayağa kalktı ;

- " Komutanım yine çayın kokusunu aldın herhalde, gel otur şuraya "

dedi gülerek...

- " Abi gözünü seveyim, hiç değilse yalnızken bu şekilde hitap etme bana , yalnızken komutan yok "...

Hemen yerinden kalktı ve sert bir sesle ;

- " O iki yıldızın değerinibil komutanım, çoğu kimseye aylar önce nasip olmaz "...

Tartışacak zamanım yoktu, hemen durumu anlattım, benden tecrübeli olduğunu söylemem gerek yok sanırım bu arada, alınacak tedbirleri, ıvırı zıvırı,her şeyi biliyordu...

Helikoptere bindiğimde kendimi Kızılay - Etimesgut minibüsünde hissettim, gözlerim karardı, öğürdüm, aklıma rahmetlieşim geldi, o minibüzlerde az mı vakit geçirmiştik.

Evimizile Kızılay arası minibüsile kalabalık trafikte en az 1,5 saat bir zaman alırdı ve gençliğimizde paramız olmadığında minibüse binerek gidip gelmek bizim için her zaman eğlenceli olmuştu...

- " Üsteğmenim kaldır ... çını da yanaş biraz, daha bisürü adam var binecek " ...

-" Hayırdır, teskere mi aldık ; ha ha ha " ...

Benden başka gülen yoktu, en gençleri bendim içlerinde , sanki kız istemeye gider gibiydi herkes, botlar boyanmış, deliği en az olan kamuflajlar çekilmiş, saçına jöle sürenler bile vardı, onu görünce gülmekten alamadım kendimi...

Komando Tugayı'nda toplantı odasına alındık. İçeri girenin Tugay Komutanı olduğunu görünce hepimiz gözleri faltaşı gibi açılmıştı,alışıldık bir durum değildi bu.

Civar karakol komutanlarından oluşuyordu toplantıya katılanlar, en gençleri ve en rütbesizi bendim, zaten alışılmışın dışında verilen rütbemden dolayı tüm gözlerin bende olduğunu biliyordum uzun süredir, sevmezlerdi pek beni.

Tugay Komutanı'nın konuşması bittiğinde herkes birbirine bakıyordu, geri dönmeyecektik, hiç değilse bir süre için. Bir saat sonra uzun menzilli atışlar yapılacak, en iyi atışları yapan ise hayalete yapılacak tek kişilik operasyone gönderilecekti.

Atışlar kademeli olarak ; 750,1000,2500 ve 3000 metrelere yapılacaktı. Silahalrımızı getirmemiştik yanlarımızda, sadece tabancalarımız vardı...

Hava açık, görüş oldukça netti, 15 kişiydik, herkes belirlenen hedeflere aynı silah ile atış yapacaktı.

Ve silahı getirdiler...

Bu da neydi, daha önce hiç görmemiştim, A6 ( makinalı tüfek ) gibi ayakalrı vardı, çok hafifti, boş tetik düşürdüğümüzde yerinden milim oynamaması hevesimizi bir anda kabartmıştı. Herkes atış yapmak için can atıyordu artık, bir an için gönderileceğimiz görevi unutmuş, silaha odaklanmıştık.

Atış yapanları izlerken onlarla o kadar çok gurur duydum ki, anlatamam. Hepsi sanki asker olarak doğmuştu, yatışları, nefeslerini tutmaları, hedefe odaklanıp bismillah çekerek tetiğe dokunmaları...

İlk 8 kişi neredeyse % 100 başarı sağlamıştı atışlarda, tamam dedim kendi kendime, bunların arasından sıyrılıp göreve gönderilmen imkansız, hevesim kırılmıştı..

Ve sıra bana gelmişti...

Heyecandan mı, yoksa aklımdan geçen yüzlerce düşünceden mi olsa gerek bilmiyorum, 750 metreye yapmış olduum ilk atışta hedefi bulamamıştım; hemen gülüşmeler, yorumlar ard arda gelmeye başladı ;

- dedim ben size, daha genç bu çocuk, yapamaz

- daha ne kadar zamandır asker ki bu,

- silaha kadınmış gibi bakıyor, deli mi ne?

- yahu gözlüklü keskin nişancı mı olur, boşa geldi çocuk...

Ve bir cümle hepsini kestirip attı ;

- Daha bir senesi dolmadı, karakolunu bırakıp eşinin cenazesine gitmedi, uzun süredirşehitleri yok, halâ vücudunda 6 mermi yarası var, yeterli mi beyler ?

Tugay Komutanı idi bunu söyleyen, duygulandım, eşimn geldi gözümün önğne, yine öğürtülerim başladı, gözüm kararıyordu, ayağa kalktım ;

- Yapayacağımı söylemek istemiştim, oysa ağzımdan çıkan kelimeler ; vr mısınız iddiaya... oldu.

12 de 10 hedefi bulmuştum. Bir binbaşı vardı, 12 de 11 vurarak beni geçti ve göreve kendisi kabul edildi. Oysa ne kadar çok istemiştim o göreve gitmeyi.

Yemekhanede verilen muhteşem yekler geçmedi boğazımdan, hem görevi başaramamıştım, hem de askerlerim yine kapuska yerken karakolda ben onca yemeği mideme indiremezdim.

Görevi alan Binbaşı geldi yanıma, oturdu, bir süre sohbet ettik,

- " Bugün yat dünlen, yarın sabaha karşı görev bölgesine ***ürüleceksin helikopterle, istersen aileni ve karakolundaki askerlerini ara; bu görevde ya ölecek, ya da öldüreceksin..."

Genç olduğum için refleklerimin daha iyi durumda olduğunu ve benim gönderilmem gerektiği yönünde fikir bildirdiğini ve kabul gördüğünü söyledi. Oysa aylar sonra öğrenecektim ki, ailesini bir trafik kazasında yitirmiş, eşi ve 20 yaşındaki kızı hakkın rahmetine kavuşmuş, ne zaman aklıma gelse gözlerim dolar.

Sabah gün ağarmadan yola çıktık helikopter ile, güzergahı aşağı yukarı tahmin ediyordum, ancak geçen süre operasyon bölgesinin hayli uzakta olduğunu göstermiştik ; ve Cudi'ye indik...

Tüylerim diken diken olmuştu, helikopterden atılan kumanya çantalarını saklarken bir yandan da düşünüyordum. Ne işim vardı bu cehennemde, ne kadar süreceği belli değildi, üstelik her adımı birbirine benziyordu Cudi'nin, suyum biterse neler olacakları tahmin bile edemiyordum. Üstelik beni almak için helikopter geri dönmeyecek, görevi başarıyla tamamladığımda Silopi'ye yaya olarak intikal yapacaktım ve sadece bu günlerimi alırdı, telsizimi ise görevi tamamladığımda ve daha önce belirlenen koordinatlarda kullanacaktım, bu yolla da civardaki askeri birliklere haber verilecekti, dönüş yolunsa sadece gündüz hareket edeceğimden açık hedef haline gelecektim .

Üçgün geçmişti,çıt yoktu etrafta, ne bir görüntü, ne bir ses; hiç birşey ...

Minik bir radyom vardı rahmetli eşim almıştı. Öğretmenliğimizin ilk yıllarında parasızlıktan televizyon alamamıştık, hep bu radyoile geçmişti günlerimiz. Ya polis radyosunu dinlerdik, ya da Trt'nin gündüz ve gece kuşaklarındaki sanat müziği ziyafetiyle uyurduk. Ama burada çok kısa aralıklarla ve sadece gündüzleri dinliyordum radyomu.

Beşinci günün sonunda güç bela kamufle edebildiğim nikonum ile etrafı incelerken açık bir görüntü aldım, silahı omzunda,kıyafetlerinin yeni olduğu belliolan, ayağındaki mekap ayakkabıları ile fütursuzca önündeki taşlara vura vura ilerliyordu. Hemen etrafı inceledim, başkası yoktu; hayaletile tanışma zamanı yaklaşıyordu...

Mesafa 6000 metre civrında olmalıydı, nikonum 5000 metre mesafedeyi göstermeözelliğine sahipti. Arazi şartlarını, molalarını düşünerek ve içimden bana doğru gelmesi için dua ederek,geliş zamanını yaklaşık 1,5 gün olarak hesapladım, hemen uyumam lazımdı. Kendime öyle bir ziyafet çektim ki, en az 2 günlük erzağımı tüketmiştim bir günde, ve hemen uyudum, kulaklığımı taktım radyomu açtım, gözlerimi kapattım...

Polis radyosunun istiklal marşı ile uyandım, gün ağarmak üzereydi. Hemen nikonumun başına geçtim ve gözetlemeye başladım; yaklaşık 1 saat sonra yine görmüştüm onu. Kendinden emin bir şekilde oturmuş konservelerini yiyordu, yanındaki telsizin askeri telsiz olduğunu görünce hıncım iki kat daha arttı, kim bilir hangi şehidin üzerinden almıştı şerefsiz.

Aradan saatler geçti ve kaybettim onu, geçtiği minik vadilerde gözden kaybolmuş, hangi yöne gittiğini kestiremez olmuştum.

İki gündür üzerimdeki kayalıklarda bir şahin dönüp duruyordu, bir kaç kez sincapları nasıl avladığına şahit olmuştum. Bir taraftan şahini izliyor, bir taraftan da bakmadık yön bırakmamaya çalışıyordum ki, tam şahini izlerken ıslık sesiyle irkildim ve başımı ellerimin arasına aldım ; şahin yerde cansız yetıyordu. Herifçioğlu beni görmüştü, ve sırf dalga geçmek için şahini vurmuştu. Acilen yer değiştirmem gerekiyordu, bulunduğum yerden beni görmesiimkansızdı, yine de tedbirli olmam gerekiyordu, onu izşiyordum ve beni bir süre göremeyeceği bir noktaya geldiğinde fırlayarak yaklaşık 60 metre ilerideki kayalara gittim , hemen oradaymışım hissi vererek nikonumu kurdum, bazı erzakalrı görebilmesi için gelişigüzel bıraktım, ve hemen eski yerime dönerek daha
iyi bir şekilde kamufle oldum.

Madem oyun istiyordu, seve seve yapardım bunu...

Silahımın ayaklarını toprağa gömdüm, ayakların birleşim yerindeki döner mafsal neredeyse toprak hizasındaydı, zaten parlamaya karşı bir ****lden yapılmıştı ve üzerindeki boya da görülmesini neredeyse imkansız hale getiriyordu. Zeytin ezmelerinin yarısını yedim, yarısınıda yüzüme sürdüm, kamuflaj boyalarından daha kullanışlı gelmişti bana her zaman, hiç değilse berbat kokmuyorlardı.

Ve gördüm onu, namlumun ucundaydı. Hemen nişan aldım ve yanında duran askeri telsize atış yaptım, sıçradığını görmek beni fazlası ile mutlu etmişti; korktuğunun belirtisiydi bu;

oyun başlamıştı...

Kendini yuvarlayarak öylesine güzel mevzilendi ki, sadece silahının namlusunu görebiliyordum. Ancak atış yapmak için başını çıkartmak zorundaydı, avantahlı duruma geçmiştim, görebiliyordum ama görünmüyordum şu an...

Silahının namlusunu gözlerken ıslık sesinin ardından arkamdaki son su şişem de patladı, atlatmıştı beni, demek ki demonte olabilen bir silahı daha avrdı ve benim gördüğüm sadece bir tuzaktan ibaretti. Silahımın dürbünü ile etrafı izlerken devam eden ve bir anda biten ayak izlerinden nerede olduğunu kestirebildim, ancak bir ağacın dibinde bitiyordu izler. Şerefsiz herif ağaca çıkmıştı, ulan dedim içimden, sana eğitim verenin deeeeeee, eline o silahı verip karnına o ekmeği koyanın daaaaaaaaaaaaa........

Yeni gelen baharın coşturduğu doğanın nasibinden çıktığı ağaçta almıştı, gözükmüyordu. Ne bir hareket, ne de bir atış vardı, ikimiz de karşıdan gelecek atışı bekliyorduk görebilmek için. O anda açık kahverengi bir renk farkettim ; ağaç yemyeşildi, ancak o kahverengilikte neydi, öylesine güldüm ki, ses çıkarmamak için kolumu ısırmıştım.

Kahverengi renk, ayağındaki mesaplara aitti. Ağacın ve dalların pozisyonundan vücut pozisyonunu tahmin etmeye çalışıyordum. Nişan aldım te atışımı yaptım; hiç bir şey olmamıştı, ne bir kan, ne de bir kıpırdanma...

Yaklaşık yarım saat sonra kırmızı yaprağı gördüğümde hiç düşünmeden ve zaten atış pozisyonunda olduğumdan atışımı yaptım, kan fışkırıyordu. Hemen dizlerimin üzerine doğruldum, yaklaşık bir metre önüme düşen mermiye aldırmadan bir atış daha yaptım ; düşmüştü ağaçtan. Uzatmaya gerek yoktu, fazlası tehlikeli bir oyun olacaktı ;

Önce iki dizinden, sonra da ensesinden yediği mermilerle yığıldı yere, hareketsizdi artık.

Telsizimi açtım, görevin başarı ile sonuçlandığını bildirecek mesajı geçtim ;

" hayal etmek güzeldir " ...

--------------------------------
DEVAM EDECEK
--------------------------------
 

cansın

Özel Üye
27 Nis 2008
8,788
31
Hemen herkesçe malûm olan bir şey, hemen herkesçe meçhul bir şey olsa da dediğiniz gibi << hayal etmek güzeldir >> devam etmeli.! Çünkü; o, bizim hayalimiz. Bu hayal de ayrılık olacak.! Neden mi? - Ölüm olmazdı, ayrılıklar olmasa .. Bilemezdik, tahayyül edemezdik hiçbir şeyi.. Oysa; hem anlıyor, hem de silahın namlusunda yaşıyoruz çelişkili bu hayatı.! 'Hayatın değeri' ni.

Değerli paylaşımınız için çok teşekkürler İdeaLİST
 

~Twilight~

Üye
9 Nis 2010
194
0
Almanya
Hepsini okudum abicim cok etkiliyici göz yaslarimi tutamadim Allahim Mehmetciklerimize yar ve yardimcilari olsun...Emegine yüregine saglik abicim...
 

KhrYsaOR

Yaşayan Forum Efsanesi
24 Nis 2009
13,909
2
Çok Yakında Anasayfanda TurkHackTeam/İndexsi Görürsen AĞLAMA ;) ÇOOOK yakında ;)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.