Güneydoğu ve Yaşadıklarım...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Kubi'ye Veda...

Özel harekatta geçen 1,5 ayı atlayarak devam ediyorum. Gurur dolu geçen bu süreyi anlatmak istemeyişimi anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

Sıcakların baş göstermesiyle birlikte kimi hastalıklarla birlikte su sıkıntımız da baş göstermişti. Zaten meşakkatli bir tepeden güç bela su getirdiğimiz kaynak neredeyse kurumak üzereydi. Bölgedeki en büyük özlemin gün gelip su olacağı aklımıun ucundan geçmezdi...

Ufak tefek operasyonlar yine büyük bir operasyonun habercisiydi. Başlarda bu şekilde yapıp hem kendimize güven sağlamamızı başarıyorlar, hem de bu süre içerisinde paslanmamızı önlüyorlardı ; her geçen gün askeri düşünce sistemine hayranlığım giderek artıyordu.

Bir gece mevzide yine Kubi ile oturmuş, askerden sonra neler yapabileceğimizi konuşuyorduk. Kubi ile birlikte bir şeyler yapmaya karar verdik ; internat cafe açacaktık ileride ; önce bilgisayar teknik servisi ile başlayacak daha sonra işi genişletecektik , hani biraz daha konuşsak neredeyse dünyanın en büyük şirketlerinden biri olmak üzereydik :) Seviyordum bu ******...

Telsizden gelen mandallama ile konuşmamıza ara vermek zorunda kaldık, daha doğrusu hayallerimize. Üşengeç telsizcimiz konuşmak yerine yine mors alfabesi ile göndermişti mesajını . ( Telsizcimiz ileride büyük şirketlerden birinde Genel Müdür olacaktı ) .

Tam dört günümüz vardı operasyon için. Operasyon bölgesinin çok yakın, ama ihtiyati tedbirlerin yüksek oluşu ise kafalarımızı bulandırmaya yetmişti. Topu topu 60 km gidecektik, neydi ki bu? Yine de aynı gün sabaha karşı tüm hazırlıklarımzı bitmişti.

Bizden yaklaşık 50 km ileride gerçekleştirilecek operasyon için tıkama görevini yapacaktık, yani geriye kaçan olursa bizim tarafımızdan ağırlanacaktı güzel bir şekilde (!). Nasıl olsa her operasyonda birileri o ya da bu şekilde operasyon bölgesinden kurtulmayı başarıp kaçıyordu, yine üzerimize düşeceklerdi, bu bizi keyiflendirmişti.

Komando Tugayı'ndan zırhlı araçlar geldi sevkiyat için. Hiç değilse yürüyerek yorulmaktan kurtulacaktık bu sefer, görev bölgesinde ne kadar kalacağımız belli değildi çünkü.

Zırhlı araçlar görev bölgemize 15 km kala bizi bıraktı , yolun kalan kısmını yürümemiz gerekiyordu. Görev bölgemize 5 km kadar kalmıştı ki havadaki ıslık sesi ile irkildik , artık refleks olmuştu, sesleri tanıyorduk ; orta mesafeden atılan bir roketti bu ; başımızın üzerinden geçerek kayalıklarda büyük bir gürültü ile patladı ; kafamıza küçük kaya parçaları yağıyordu yağmur gibi. Başımı kaldırıp etrafa göz atmak istemiştim ki, 3 roket çok yakınımızda patladı, sesler kesilmişti, ama görebiliyordum, ne olmuştu birden böyle ; duyamıyordum ki... O an boynuma akan sıvının sıcaklığını hissetmiştim, yine mi vurdular diye düşünürken her iki kulağımdan da gelen sıvıyı farkettim, sanırım orta kulaklarımın ikisi de patlamıştı ; duymuyordum hiç.

El kol hareketleri ile anlatmaya çalışıyordum, Kubi'de bir şeyler söylüyordu, ama sadece ağız hareketlerini okumaya çalışıyor, ama anlayamıyordum.

Çevre güvenliği alınmıştı neredeyse, ama ağır ateş altındaydık, 2 keskin nişancıları vardı sanırım, mermiler hep yakınımıza düşüyordu; görerek atış yapıyordu.

Kayalıkların alt kısmındaki mağara girişine makinelilerimiz hemen mevzilendi, baktım uçaksavarcılar da aynı yerdeydi, hemen 30 derece kadar Batı'ya kaymalarını işaret ettim.

Atışımızın başlamasının ardından karşı ateş zayıflamış, ama daha hedefkar olmaya başlamıştı, 3 yaralımız avrdı ve hepsi de keskin nişancılarındandı. Bulmamız lazımdı bunları, ama göremiyordukki herifleri, çok iyi kamufle olmuşlardı.

Kubi'ye Kanası getirmesini söyledim, ama gelen cevapları duymuyordum tabii, insanın doğası gereği duyamadığımdan konuşamaz olduğumu yaklaşık 1 saat sonra farkettim, sesim de çıkmıyordu ; artık işaretleşiyorduk.

Aradan geçen 3 saat boyunca pek bir şey değişmemişti, ne biz, ne de onlar ilerleyebiliyordu , arada karşılıklı atışlar yapılıyordu o kadar. Ancak duyamamak iyice sinirlerimi bozmuştu, duymadan nasıl yer tespiti yapacaktım ki...

Üstteki kayalığa doğru arkadan çıktım, Kubi'de peşimden, hiç değilse buradan daha net görüş açısı sağlayabilirdim.

Cephaneleri bittiğinde geri çekilecekleri belliydi, sanırım hazırlıksız gelmişlerdi, pusu kurmamışlar, bizi gördüklerinden cani yönlerini yine ortaya çıkararak saldırıya geçmişlerdi...

Zor da olsa keskin nişancılarından birini vurmayı başardım, ama o kadar. Bizde de can kaybı yoktu, belli ki onlarda da.

Birden Kubilayın el kol hareketleri yaparak üzerime koştuğunu gördüm, ne yapıyordu bu çocuk diye düşünürken bana öyle bir omuz darbesi vurdu ki kayalıklardan aşağı yuvarlandım, köprücük kemiğim sızlıyordu, gözlerim bir an kapandı. Kendime geldiğimde köprücük kemiğimin çıktığını farkettim düştüğüm sırada. Yukarıya baktım , Kubi'nin sadece kayadan sarkan kan içinde kalmış kolunu görebildim, atış da devam ediyordu bu arad üzerimize ; görmeden atış yaptıkları belliydi artık. Acıyı falan unutmuştum ; yine koşarak Kubi'nin yanına gittim ; gördüklerim karşısında göz yaşlarımı tutamamıştım yine, rpg-7 atılmıştı, ıslığını duymadığımdan Kubilay beni kurtarmak uğruna feda etmişti kendini. Silahımı bıraktım; Kubilaydan geriye kalanları topluyordum...

Mandalla telsizciye hemen Tugay ile irtibata geçmesini söyledim, tam koordinat vermesini söyledim, hata bizim sonumuz olurdu. Obüs atışları istedim hedefe. Yaklaşık 10 dk sonra öbüsler bize ateş gelen bölgeyi toz duman etmişti, gitmedik bile bakmak için; sonları belliydi. Yarım saat sürdü obüs atışı.

Herkes kalktı yavaşça, bir ben kalkamıyordum, yine yapışmıştım olduğum yere. Bu çocuklar neden şehit oluyordu sürekli, neden kayp veriyordum, ailelerine, sevdiklerine ne cevap verecektim , başaramadım, çocuklarınızı koruyamadım mı diyecektim. Bir an elim tabancama gitti , tam kaldırıyordum ki arkamdan biri atladı üzerime ; ağlayarak elimden tabancamı aldı.

İnsanın bu tür zayıflık halleri çok olurdu orada, çok gördüm, çok engel oldum, ama ilk kez biri bana engel oluyordu...

Kubilay'ın cenazesini memleketine gönderdik, ailesi ile irtibat kuramadım, yapamadım.

Bu olaydan sonra hiçbir askerime olan sevgimi kimseye belli etmedim, edemezdim. Birine bir şey olduğunda bir kez daha aynı duruma düşmek istemiyordum.

Kubilay bizim son şehidimiz oldu, askerliğimin bitimine yakın karakolumuz resmi kayıtlarda yer almasa bile telsiz çevrimlerinde, konuşmalarda, anılarda, gönüllerde, bölgedeki tüm askerler arasında Kubilay Karakolu olarak anılır oldu. Şimdi nasıldır bilmem, umarım ismi değişmemiştir.

Askerden sonra Kubilayın kabrine gittim, uzun uzun konuştum, askerlerin toplayıp bana verdiği para ile güzel bir mezar yaptırdım ona. Bir süre düzenli olarak gittim ziyaretine, ama sonraları gitmez oldum , gidemez olmuştum.

Kulaklarım mı ; 4 gün hiç bir şey duyamadım, sonra biraz düzeldi. Şu an halâ % 30 işitme kaybı var.

Keşke hiç duyamasaydım da, Kubilay hayatta olsaydı...

-----------------------------------------------
DEVAM EDECEK
-----------------------------------------------
Güneydoğu'da Bir Yer... / 1992
-----------------------------------------------
 

£Lif

Katılımcı Üye
9 Eki 2009
622
0
İzmir
Oturduğumuz yerden okurken bu kadar etkileniyoruz..Dağılıyoruz ağlayarak okuyoruz belkide ama hepsi yaşananların yanıında çok basit..Asıl bunları yaşamak çok zor ,zor olduğu kadarda nadir insanın yaşayacağı kadar özel şeyler..Okudukça kahroldum..Bugüne bakıyorumda içim acıyor..Vatanı için sevdiklerinden ailesinden geleceğinden vaz geçip canından olan Şehitlerimizin mekanı cennet olsun..
Emeğine yüreğine sağlık..Bizi Öykülerle masallarla değil gerçeklerle yüzleştirdiğin için çok teşekkürler..Devam edeceğini esirgemeyeceğini düşünüyorum..
 
Son düzenleme:

zxc-ersel

Uzman üye
10 Eki 2007
1,669
9
33
Avrupa kültür başkenti
abi senin yaşadıkların beni olduum yerde ağlatıyo
şu anda gözlerim nemli bi cevabı yazarken kubi'nin şehit olmasına çok üzüdüm
nur içinde yatsın
mekanı cennet olsun demicem çünkü eminim ordadır
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Kartallar...

Yaz aylarının verdiği rahatlıktan (!) faydalanan soysuz takımı karakol saldırılarına başlamıştı artık. Her gün çeşitli karakolların basıldığına dair bilgiler geliyor, kimi zaman da basılan karakolalrdaki çatışmalara telsiz çevrimlerinden şahit oluyorduk içimiz acıyarak , yüreklerimiz dağlanıyor ; çoğu zaman da yardım isteyen feryatlar nedeni ile kapatıyorduk tüm telsizleri ; dayanması çok zordu...

İrili ufaklı operasyonlara hız kesmeden katılmaya devam ediyorduk. By operasyonlar sırasında dikaktimi çeken bir şey oldu. Tek teknolojimiz gece görüş ve termallerlerimizdi. Bize farklı şeyler gerekiyordu, ama ne ?

Özel Harekattaki komutanlarımdan biri ile irtibata geçip durumu anlattım. Önce geçiştirdi, ancak her fırsatta çevrimlerine girip aynı şeyleri anlatınca 2 gün sonra söylediği gün ve saatte helikopter karakola geleceğini söyledi.

İki gün bitmek bilmedi benim için. Çünkü gelecek olan Binbaşım özel harekatta oldukça tecrübeli bir subaydı ve onun engin bilgi ve tecrübelerine ihtiyacım vardı.

Helikopterden inişini ve yürüyüşünü imrenerek izliyorduk, üzerinde neredeyse 3 askerlik silah ve cephane vardı ve biz operasyonlarda taşıdığımız 30-40 kiloluk sırt çantalarından bile hayıflanırdık çoğu zaman.

En çok üzerinde durduğumuz nokta, keskin nişancılarımızın dürbüğnleri ve telsizler olmuştu. Telsizlerimiz tam anlamı ile bir felaketti, çoğu zaman operasyonlarda çıkardıkları cazırtılar yüzünden kapatmak zorunda kalıyorduk ve ateş ortasında bizi çok zor duruma sokuyordu bu durum.

Dijital mesafe göstergeli kenskin nişancı dürbünlerinden 2 adet temin edeceğini söyledi. O halde 14 tane daha keskin nişancı silahı gerektiğini söylediğimde bana öyle bir bakışı vardı ki yerin dibine girip çıktım ve askerlerimin önünde dayak yiyeceğimi düşündüm birden. O kadar keskinnişancı silahını ne yapacağımı sordu. Ben de amacımın uzak mesafeden küçük grupları tek seferde etkisiz hale getirecek bir tim kuracağımı ve artık şehit vermek istemediğimizi söyledim. Bir kez daha baktı yüzüme ve ;

- " Giderek tecrübe kazandığını biliyorum ve seni özel harekata isteyenlerden biri de benim üstelik, ama kalem tutmaya benzemez bu iş, bu kadar kısa sürede ve bu şartlarda o timi hazırlaman imkansız "

dedi.

Tam konuşma bitiyor demiştim ki ; minik kulaklıkları olan yeni nesil telsizlerden gerektiği kadar sağlayacağını söyledi. Bir taraftan sevinmiştim, ama diğer yandan da yeni nesil telsizleri düşünüyordum, ne demekti ki bu ? Biz askerdeyken dünya bu kadar mı değişmişti...? Neyse, ben telsizlerimi alayım da , isterse uzaylılar getirsin, umurumda değildi.

Tam 3 gün sonra bir şifreli mesaj geldi. Mesajı okumak 1 saatimi aldı ve gözlerime inanamadım birriğinde. O gece bir helikopterin istemiş olduğum tüm malzemeleri getireceği ve bunun değerini bilmem gerektiği yazıyordu. Sonundaki noru ise çözemedim ; helikopter pilotu tarafından sözlü olarak iletilecekyi mesaj o gece ;

- " Askerliğin bitiminde özel harekata bekliyoruz , itiraz istemiyorum " ...

Kaybedecek neyim vardı ki, zaten bu dağlarda işim bitmemişti, bitmezdi de. Sözlü olarak bu teklifi kabul ettiğimi söyledim pilota.

Gelen sandıkları özenle yerleştirdi herkes, sıra açılmalarına gelmişti.

Aman Allahım ; istemiş olduğum dijital mesafe göstergeli keskin nişansı silahları ; gıcır gıcır , tam 14 adet . Herkes sevgilisine sarılıyordu sanki, özenle, incitmeden , konuşanlar bile vardı aralarında ;

- Kuzum benimmmm,

- Ceylan gibi mübarek,

- Lan bunun yağları bile üzerinde, çalıntı mı lan bunlar ( gülüşmeler... )

- Aha, dürbüne bak, kaçıl lan önümden koca kafalı (gülüşmeler kesilmiyor... )

- Bunu alanın kafasını kırarım, ilkokul numaram seri numarası...

- Hadi ordan, senin okuman yazman yok ki lan ( KAhkahalar vardı artık.... )

- Isırmasana lan telsizin kulaklığını, töbe töbe...

Oturmuş onları izliyordum gülümseyerek, bu şamata ister inanın ister inanmayın tam 3 saat sürdü, uzun zamandan beri bu kadar eğlenmemiştik, gözümüzden yaş gelmişti artık. Yavaşça kalktım, herkes susmuştu, bu kadar yeter dememe gerek bile yoktu onlara ; aslanlarım benim...

Bir hafta içerisinde yeni dürbünler ile nokta atışı yapmasını öğrenmişti herkes, ama özellikle seçtiğim 14 kişi üzerinde durmuştum ; onlar bir harikaydı.

Ertesi gün yaklaşık 20 kişilik terörist bir grubun geçeceği güzergah züerinde pusu atmamızı emreden bir mesaj gelmişti. İşte beklediğimiz görev ; silah ve dürbünleri deneme fırsatımız olacaktı , telsizleri de merak ediyordum doğrusu, poşetlerini bile çıkarmamıştık çizilmesinler diye.

Pusuyu atacağımız yer kayalık ve korunaklıydı, ancak dağılmamız gerekiyordu ; daha ne isterdik ki ; yeni teçhizatlarımızın hepsini test etme şansımız vardı.

Aradan 6 saat geçmişti ki uzak gözetlemede bulunan nikoncudan kulaklarımı tırmalayan haber geldi telsizden , bunların ses ayarı da varmıi diye güldüm kıs kıs...

12 kişilik bir grup yaklaşık 4 km mesafede ve bize doğru geliyorlardı, daha doğrusu altımızdaki vadiden geçeceklerdi, tek geçiş yolu orasıydı, bulunduğumuz yere çıkmaları imkânsızdı.

Zaman geçmek bilmiyordu, herkes birbirine bir şeyler söylüyordu , kulaklık-mikrofonlu telsizler muhteşemdi, dışa ses yok denecek kadar az sızıyordu.

Nikoncu grubun 2000 metrede olduğunu söylediğimde seçtiğim 12 kişiye herkesin kendi belirlediği hedefi silahlarının dürbünlerinden takip etmesini söyledim. Grup 4000 metrede gözüktüğünde herkes görüş açısına göre hedefini seçmiş ve kulaklıklar sayesinde neredeyse konferans görüşme yapılmıştı. Hedefler 1530 metreye geldiklerinde atış pozisyonları alınacak ve aynı anda 1510 metrede atış yapılacaktı aynı anda.

Nefesler tutulmuştu, giderek yaklaşıyorlardı ; hazırdık.

1560

1550

1540

1530

1515


Hazırrrr ;

1510 ; Ateş

Çabucak diğer hedefleri kontrol ettim ayakta 2 kişi vardı, ikinci atışlarda onlarda yerdeydi, yatmaya fırsat bile bulamamışlardı.

Henüz kalkmıştım ki zafer naraları minik vadide yankılanmaya başlamıştı bile çoktan ; silahlar ve dürbünler mükemmeldi. Ama daha da mükemmel olan silahları kullananlardı.

Karakola döndük, raporumu ilettim hemen merkeze. Yerime oturmaya fırsat bile bulmadan Tugay Komutanı imzalı tebrik mesajı geldi, civar karakollardan da tebrik mesajları yağıyordu; değil bu kadarını 1 tebrik bile beklemiyordum. Ancak aynı anda 10 tek atış ile hedeflerin imha edildiği bir operasyon daha önce hiç duyulmamıştı.

O günden sonra telsiz çevrimlerinde Kartallar olarak anılır olduk .

O atışları yapan askerlerin tamamı uzman çavuş olarak askerde kaldı, bunlardan 2 tanesi astsubaylık sınavalrını kazandı, astsubay olanlardan biri ise göstermiş olduğu üstün başarılardan dolayı bir çok tavsiye ile girdiği subaylık imtihanını kazanarak Teğmen rütbesi ile göreve başladı. Son haber aldığımda Yüzbaşı olmuştu...

 

£Lif

Katılımcı Üye
9 Eki 2009
622
0
İzmir
Gurur duyuyo olmalısınız:=) Teşekkürler paylaştığın için ama her paylaşımda bir sonrakini merak eder olduk..Kesintisiz devamını dilerim..
 

tekdost22

Katılımcı Üye
23 Mar 2008
278
0
paylaşımın gerçekten güzel dikkatle takip ediyoruz anılarını forumun dedekorkutu olacan bu gidişle:)
 

G@KHAN

Kıdemli Üye
14 Kas 2009
3,061
3
36
ŞİLE
Gerçekten süper ya unutulmayacak bir askerlik olmalı senin için ASKERLİGİ SEN YAPMIŞSIN BİZ YAPMIYORUZ GERÇEKTEN ŞAFAK 79
 

hurricanem

Yeni üye
6 Eki 2009
29
0
murat kardeş aynı dönemde kıbrıs'ta güngör komandodaydım her akşam yemekhanede şehit haberlerini kahrolarak izler, çoğu zaman gözyaşlarımızı tutamazdık.birgün dayanamayıp bölük komutanına tekmil verip geri kalan askerliğimizi güneydoğuda yapmak istediğimizi burda günlerimizi sadece spor ve eğitim ile geçirdiğimizi orda ise kardeşlerimizin hergün şehit haberlerini almaya dayanamadığımızı söyledim.böyle birşeyin mümkün olmadığını sonuçta burdada size ihtiyaç var diyerek böyle bir teklif ile tekrar gelmememizi söyleyip sizi anlıyorum der edasıyla çıkabilirsiniz demişti. akerliğimin hemen bitiminde tansu çiller başbakanken kurulan özel orduya başvurdum askerlik şube başkanı beni odasına çağırıp senin kimin kimsen yokmu dedi
var dedim işin yokmu? var dedim bekleyeynin yokmu? var dedim hadi ordan kabul etmiyorum diyerek oğlum oraya gidenler kimi kimsesi olmayanlar işi gücü olmayanlar kelle koltukta gezenler dedi
sen bize daha lazımsın diyerek kabul etmedi. yani nasip olmadı anlayacağın yazı dizini soluksuz okudum bir Mardinli olarak o coğrafyayı iyi bilirim belki komandoyduk ama gerçek bir çatışmaya girmek nasip olmadı sen vatab borcunu misliyle ödemişsin bunu asker kaçaklarının okumasını o kadar isterdimki,allah senden razı olsun.
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Son bir haftadır bir kaç forum sitesinden bu öyküleri yayınlamak istediklerine dair bildirimler aldım.

Hani derler ya ilk göz ağrısı diye ; burası aynen bu şekildedir benim için ve bu anılarımın başka hiç bir yerde yayınlanmasını istemiyorum.

Kısacası bu anılarımın hakları tamamı ile TurkHackTeam'e aittir.

Copyright ©2009 TurkHackTeam
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Askerde İlk Gün

Bu anımı askerliğinin 4 ncü gününde olan askerlerimiz ZoRRoKiNve kardeşim Engin'e ithaf ediyorum...

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Neredeyse gece yarısı teslim olmuştuk 3 arkadaş, yoğun kar yağışı yüzünden mi, yoksa sudan çıkmış balığa döndüğümüzden mi bilmiyorum halimize acımış olsalar gerek bizi aldılar içeri. Oysa gece yarısı kabul etmezler diye bilerek o saatte gitmiştik ; yatacak yer bulamayacağımız ihtimaline mi hayıflanalım yoksa lokantada bıraktığımız diğer arkadaşlarımızın masasında kalan o yiyeceklerin hayali mi kuralım, bilemedik...

- Aslanım, sen bakayım şöyle...!

- Hocam, ne diyor bu herif ya, o er, biz asteğmeniz, gösteririm ben şimdi ona.

Kolundan zor tutmuştum arkadaşı, Fizik Mühendisiydi, bütün gece yemek boyunca atomun nasıl parçalandığını anlatmıştı; kar taneleri atom parçacığı gibi geliyordu artık bize. Kolumdan sıyrıldı ve askerin üzerine atladı, karışmıştı işte ortalık, vukuat ilk günümüzde başlamıştı. Eeeee, asker arkadaşımızdı ya, 3 kişi biz, 4 nöbetçi onlar, nizamiyede kavga ediyorduk karlar içerisinde. 10 dk içinde bir baktık ki 7 kişi kar topu oynuyor. Karalr içinde gülmeye başlamıştık ki o tok sesle irkildik, ilahi bir kuvvet bizi esas duruşa sokmuştu ;

- Dikkayttttt, sas duruş....!

- Sas duruş ne lan, esas duruş değil miydi o Murat...?

Basmıştık yine kahkahayı. Binbaşı yanımıza yaklaştı yavaşça, mesleklerimizi sordu, o kadar sakindiki Binbaşı, her an patlayacak diye biraz geri duruyorduk açıkçası. Üçüncü arkadaşımız Doktordu, en kolay o yırttı, hem de anında. Ayak üstü orada kalacağını söyledi Binbaşı, bize gelince sivildeki paraşüt brövelerimizden ve mesleğimiz orada bir işe yaramayacağından dolayı adresimiz belliydi ; Güneydoğu...

Selim ile birbirimzie bakakaldık, daha içeri giremden gideceğimiz yeri söylemişti Binbaşı; ileride öğrenecektik bu babacan adamın tam bir asker olduğunu...

Bizi içeri aldılar, kayıtlarımız yapıldı, sıra kıyafetlere geldi, yok işte ; 45 numara bot nasıl olmaz yahu koca Tugayda. Güç bela ertesi gün birer çift buldular da soğukta donmaktan kurtulduk.

- Gençler, hiç gece atalyışı yaptınız mı sivilde?

Ne atlayışı, gece mi, bu kar yağışında mı? YAndık dedim içimden, Selim ile asıl şimdi korkmuştuk. Gece atlayışı nasıl yapacaktık ki, bu konuda deneyimimiz yoktu.

- Gidin bir şeyler yiyin, tam 1 saat sonra burada olacaksınız.

Paraşütlerimizi kuşanıyorduk yavaşça, ellerimiz donacaktı neredeyse,

- Hoca, ben dedim sana bunlar bizi bırakmaz diye, dinlemedin ki beni, sayende adamlar gece atacakalr bizi uçaktan...

- Havadaki atomları say Selim...

Kahkahalarla kuşandık paraşütleri. Bizden başka 10 kişi daha vardı, ancak bunların kıdemli askerler oldukları belliydi, hareketleri set ve ağırdı.

Uçağa bindik, başka çaremiz yoktu ki... İki tur attı uçak havada.

- Rüzgar 17 nat, atlayış için son tur.

Şaka yapıyor olmalıydı, bu havada atlayış yaparsak kim bilir nereye düşerdik bu kontrolsüz paraşütlerle.

Birden pilotların olduğu bölümden dumanlar yükselmeye başladı. Artık o an gelişen olaylara uyum sağladığımızdan mı yoksa paraşüt tecrübemizden mi bilmiyorum hemen ayağa kalktık Selim ile, ama Selim kulağıma eğilerek bunun kablo ya da yakıt kokusu olmadığını , boya koktuğunu söyledi, bunun içinde var bir şey dedi, sakin ol.

Ollllldu, nasıl sakin olayım be, uçak düşecek, atlayacaktım ben, kararımı verdim. Elimde tuttuğum kancayı hemen çelik halata geçirerek ardımdan seslenenlerin bağrışlarına aldırmadan atladım uçaktan.

Paraşüt açıldığında uçağı aradı gözlerim, ne duman kalmıştı ne bir şey, gayet güzel uçuyordu işte. Yere çok sert indim, kask forlamıştı başımdan, demir kuşamlar çarpmıştı paraşütün açılması esnasında, alnıma giren taşı çıakrmaya çalışıyor bir taraftan da aklıma gelene basıyordum küfürü.

Askerler başıma toplandı hemen, sıhhiye eri oracıkta kaşıma ayak üstü 3 dikiş attı.

- Hadi Hocam iyisin, ilk günden gazi oldun.

Yuh dedim içimden bu nereden tanıyordu beni, öğretmen olduğumu nereden biliyordu bu asker.

Yaklaşık 15 dk sonra Binbaşı ve Selim geldi, Selim öyle bir gülüyordu ki, gözünden akan yaşlar donuyordu soğuktan, ısı - 17 dereceydi o gece.

gazinoya aldı bizi Binbaşı, sıcak çaylarımız geldi.

- Çocuklar kusura bakmayın, kırk yılda bir yaparız bu şakayı gelenlere, ama yılalrdır uçaktan atlayan olmamıştı korkudan.

Tüylerim diken diken oldu, Binbaşıyı yumruklamak istedim o an, damarlarım çıkmıştı sinirden, haytımda ilk kez gece atlayışı yapmıştım yahu, ne kusura bakması...

Gelen yemekle birlikte ben yumuşadım,

- Komutanım, Muratın en zayıf noktası bu, yemeğini verin her gece 10 atlayış yapar bu...

Eh, rezil de olmuştum ilk günden.

Ertesi gün gün ışımadan kalkmıştık. Ben hayatımda hiç 8 km koşmamıştım, ama o ilk koşuyu neredeyse ön sıralarda bitirdim, o an anladım insana yüce Allah'ın askerde insan üstü bir güç verdiğini.

Beni Güneydoğu'ya gideceklere verdiler, Selim ise orada kalıyordu, Bilgisayar Öğretmeni olduğunu da söylemiş hınzır, bilgi işlemde kalacaktı.

Kayseriden dağıtımlarımız olduktan sonra Selim ile hiç kopmadık, sürekli haberleştik, Tuncrli'de bir dağ karakoluna gönderildi Selim, askerliği boyunca bırakın bilgisayarı hesap makinesi bile görmemişti. Salimen o da bitirdi askerliğini. eşi doğum yapıp izin alamadığı gün firar etti, ancak askeri mahkeme hapis cezası yerine askerliğini 3 ay uzattı.

Aradan yılalr geçti, neredeyse 20 yıl, ancak o gece uçaktan atlayışımı ve arkamdan bağıran Yüzbaşının sesini asla unutamıyorum ;

- Atlama lan, ŞAKAYDI...
 

£Lif

Katılımcı Üye
9 Eki 2009
622
0
İzmir
İnanılmaz bişi ya eşşek şakasının dik alası sabırlıymışsın ipin ucundan dönmüşüm takarmıyım Binbaşı falan ben olsam yakar askerliği patlatırdım sanırım :=))İnşallah kardeşime böyle eşşek şakası denk gelmez:((((farkı yok senden atlar çünkü.. biraz delidir napsa yeridir :((((((
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
İnanılmaz bişi ya eşşek şakasının dik alası sabırlıymışsın ipin ucundan dönmüşüm takarmıyım Binbaşı falan ben olsam yakar askerliği patlatırdım sanırım :=))İnşallah kardeşime böyle eşşek şakası denk gelmez:((((farkı yok senden atlar çünkü.. biraz delidir napsa yeridir :((((((

Engin sıhhiyeci, merak etme sen, hem Samsun iyidir , aklın orada kalmasın artık.
 

DelPhoİ

Kıdemli Üye
14 Nis 2009
4,460
1
BuRsATexAs
Tüylerim diken diken oldu, Binbaşıyı yumruklamak istedim o an, damarlarım çıkmıştı sinirden, haytımda ilk kez gece atlayışı yapmıştım yahu, ne kusura bakması...

Gelen yemekle birlikte ben yumuşadım,


burda da zayıf noktandan vurulmussun abı:D

Aradan yılalr geçti, neredeyse 20 yıl, ancak o gece uçaktan atlayışımı ve arkamdan bağıran Yüzbaşının sesini asla unutamıyorum ;

- Atlama lan, ŞAKAYDI...


asagı duserken ettıgın kufurlerı tahmın edebiliyorum abı :D
 

Genghis Khan

Kıdemli Üye
18 Haz 2009
4,460
7
Tüylerim diken diken oldu, Binbaşıyı yumruklamak istedim o an, damarlarım çıkmıştı sinirden, haytımda ilk kez gece atlayışı yapmıştım yahu, ne kusura bakması...

Gelen yemekle birlikte ben yumuşadım,

burda da zayıf noktandan vurulmussun abı:D

Aradan yılalr geçti, neredeyse 20 yıl, ancak o gece uçaktan atlayışımı ve arkamdan bağıran Yüzbaşının sesini asla unutamıyorum ;

- Atlama lan, ŞAKAYDI...

asagı duserken ettıgın kufurlerı tahmın edebiliyorum abı :D

Hep gözü yaşlı mı duralım di mi Cumhur, daha nerler var bilsen, biraz gülelim artık :D
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst

Turkhackteam.org internet sitesi 5651 sayılı kanun’un 2. maddesinin 1. fıkrasının m) bendi ile aynı kanunun 5. maddesi kapsamında "Yer Sağlayıcı" konumundadır. İçerikler ön onay olmaksızın tamamen kullanıcılar tarafından oluşturulmaktadır. Turkhackteam.org; Yer sağlayıcı olarak, kullanıcılar tarafından oluşturulan içeriği ya da hukuka aykırı paylaşımı kontrol etmekle ya da araştırmakla yükümlü değildir. Türkhackteam saldırı timleri Türk sitelerine hiçbir zararlı faaliyette bulunmaz. Türkhackteam üyelerinin yaptığı bireysel hack faaliyetlerinden Türkhackteam sorumlu değildir. Sitelerinize Türkhackteam ismi kullanılarak hack faaliyetinde bulunulursa, site-sunucu erişim loglarından bu faaliyeti gerçekleştiren ip adresini tespit edip diğer kanıtlarla birlikte savcılığa suç duyurusunda bulununuz.